14-01-2011, 14:30 | #1 |
|
Kadın Haberleri 2011
Erkek Şiddetinin Aralık Ayı Raporu
Erkekler aralıkta 19 kadın ve çocuğu öldürdü, 21 kadın ve çocuğu yaraladı. 19 çocuk, 25 kadın tacize, 10 çocuk ve 4 kadın tecavüze maruz kaldı. bianet'in gazetelerden, internet sitelerinden ve haber ajanslarından derleyerek hazırladığı çeteleye göre, erkekler aralıkta en az 19 kadın ve çocuğu öldürdü, 21 kadın ve çocuğu yaraladı. Aralıkta 19 çocuk, 25 kadın tacize, 10 çocuk ve 4 kadın tecavüze maruz kaldı. Cinayet, taciz, tecavüz ve yaralama olaylarının faili olarak 100 erkek ve çocuk hakkında yasal işlem başlatıldı. bianet'in haberlerden yararlanarak oluşturduğu çeteleye göre, erkekler kasımda 18, ekimde 23, eylülde 17, ağustosta 35, temmuzda 23, haziranda 10, mayısta 16, nisanda 25, martta 20, şubatta 14, ocakta 16 kadını, 2010'da toplam 204 kadını öldürdü. 2009'da öldürülen kadınların sayısı 198, geçtiğimiz yıl aralık ayında öldürülen kadın sayısı ise 18'di. 1 ARALIK Cinayet İzmir'de Z.Ö. (36), kızı E.Ö.'yü (9) döverek öldürdü. Kızının öldüğünü fark edince beş yaşındaki kızını da yanına alarak kaçan Z.Ö. kısa süre sonra yakalandı. Z.Ö.'nün karısı H.Ö.'nün yaklaşık altı ay önce iki kızıyla birlikte Mardin'e ailesinin yanına taşındığı, iki kızını da babalarının yanında bıraktığı öğrenildi. Z.Ö. ifadesinde, yemek yemediği için dövdüğü kızını daha önce de annesini özlediği için birkaç kez dövdüğünü söyledi. Z.Ö. tutuklanırken beş yaşındaki kızı İzmir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından koruma altına alındı. Cinsel taciz Gaziantep'te bir apartmana girerek 12 yaşındaki kız çocuğunu taciz eden Ö.K. yakalandı. Cinsel istismar suçundan dört yıl hapis yattığı ve üç ay önce çıktığı öğrenilen Ö.K, "küçük yaşta çocuğun cinsel istismarı" suçundan adliyeye sevk edildi. Tecavüz Kocaeli'nde iş başvurusuna gelen Z.S.'ye (22) tecavüz ettiği gerekçesiyle aranan G.K., Kayseri'de yakalandı. G.K. hakkında daha önce de cinsel taciz iddiasıyla 12 kez yasal işlem yapıldığı ortaya çıktı. Yaralama Bursa'da bira almaya gittiği marketi işleten E.T.'yi (33) para ve mücevherleri için yaralayan Ö.A. (24), kadının karnında saplı kalan bıçaktaki parmak izi sayesinde Eskişehir'de yakalandı. Ö.A. tutuklanarak cezaevine konuldu. Şanlıurfa'da dere yatağında ağıryaralı halde bulunan G.A.'yı (21), eşinin boşanmak üzere ailesine teslim ettiği ve ağabeyi C.K.'nin (23) töre bahanesiyle öldürmeye çalıştığı ortaya çıktı. C.K. kaçtı. 2 ARALIK Yaralama Muğla'da Ş.U. (47), altı yıl önce ayrıldığı karısı D.Ö.'yü (43) sokak ortasında vurarak yaraladı. D.Ö. hastaneye kaldırılırken Ş.U. kaçtı. 3 ARALIK Yaralama Edirne'de bir baba, kocasından boşanmak isteyen kızını sokak ortasında dövdü. Çevredekiler olaya müdahale etmeyince taksi durağındaki şoförler araya girip adamı sakinleştirmeye çalıştı. Ancak adam kızına bir kez daha saldırınca olay yerine polis ekipleri geldi. Genç kadın babasından şikayetçi olmayınca herhangi bir işlem yapılmadı. Yalova'da kadın avukat A.B. (43), kızı P.B.'yi (17) telefonla taciz ettiğini öne sürdüğü S.Y.'yi (19) av tüfeğiyle vurarak ağır yaraladı. İfadesinde, S.Y.'yi "Kızın ya benim olur ya da toprağın. Bizi ölüm ayırır" gibi sözleri üzerine vurduğunu söyleyen A.B. tutuklandı. Cinsel taciz, tecavüz Bursa'da evden kaçan E.A., (14) polisin bir pavyona yaptığı baskın sırasında bulundu. E.A.'yı zorla tuttukları evde fuhuşa ve lezbiyen ilişkiye zorlayıp uyuşturucuya alıştırdıkları, pavyonda konsomatris olarak çalıştırdıkları öne sürülen altısı tutuklu yedi sanık hakkında, 8-58 yıl arasında hapis cezası istemiyle ağır ceza mahkemesinde dava açıldı. Kocaeli'nde, elektrikçi olduğunu söyleyerek girdiği evdeki E.Ü.'yü (14) bağlayıp taciz ettiği öne sürülen U.S. (17) yakalandı. Olay intihar girişiminde bulunan E.Ü.'nün doktorlara "Evimize giren biri bana tecavüz girişiminde bulundu" deyince ortaya çıktı. 4 ARALIK Cinsel taciz Kocaeli'nde ilköğretim birinci sınıf öğrencisi kız çocuğuna cinsel tacizde bulundukları öne sürülen, aynı okuldan 7 ve 8. sınıf öğrencisi iki kişi gözaltına alındı. Zanlılardan biri tutuklandı. Bursa'da Ü.B. (30), ikinci eşi İ.B.'nin (50), down sendromlu kızı E.A. (10) ile küçü kızı E.A.'ya (8) cinsel tacizde bulunduğu ve kızlarını dövdüğü iddiasıyla polise başvurdu. İ.B. tutuklandı ancak geçim sıkıntısı çeken Ü.B., dört ay sonra şikayetini geri alınca tutuksuz yargılanmak üzere tahliye oldu ve eve geri döndü. Yaklaşık iki ay önce ailenin komşularından biri polisi arayarak İ.B.'nin çocukları taciz ettiğini ileri sürdü. Ü.B., firari durumdaki kocasının kendisini telefonla tehdit ettiğini, kocasının yokluğunda nasıl geçineceğini bilemediğini söyledi. 5 ARALIK Yaralama - intihar Bursa'da A.D. (39), 16 ve 11 yaşlarındaki iki kızı ile üç yaşındaki oğlunu bıçakla yaraladıktan sonra intihar etti. 6 ARALIK Cinayet Muğla'da F.S. (57), boşanmak isteyen karısı H.S.'yi (39) ruhsatsız tabancası ile öldürdü. Çiftin üç yıl önce evlendiği, sık sık tartıştıkları ve H.S.'nin önceki evliliğinden iki çocuğu bulunduğu ortaya çıktı. Taciz Kocaeli'nde, ilköğretim okulu öğrencilerini taciz ettiği iddiasıyla gözaltına alınan ve öğrenciler tarafından teşhis edilen zanlı V. A. (28), sevk edildiği mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Samsun'da S.K. (52) üvey kızı Ç.K.'yi (12) taciz ve darp ettiği iddiasıyla gözaltına alındı. Ç.K., Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne bağlı yuvaya teslim edildi. S.K.'nin beş kez evlendiği ve Ç.K.'yi küçük yaştayken kendi nüfusuna kaydettirdiği öğrenildi. Ç.K., adliyedeki ifadesinde üvey babasının kendisini dövdüğünü ancak tacizde bulunmadığını söyledi. Tokat'ta, bir berber dükkanında çalışan S.K. (16) adlı oğlan çocuğuna tacizde bulundukları iddiasıyla, aralarında infaz koruma memuru ve esnafın da bulunduğu altı kişi tutuklandı. S.K. ise devlet korumasına alındı. Tecavüz Malatya'da Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) öğrencisi Ç.A.'ya (17), kendisiyle yanı okulda okuyan erkek arkadaşının tecavüz ettiği öne sürüldü. Olay duyulunca Ç.A. ve iki kardeşi okuldan atıldı. İlçe Milli Eğitim Müdürü Yusuf Arıcı, öğrencilerin yeniden okula alınması için girişimde bulunacaklarını söyledikten sonra kardeşleri okula geri alındı, ancak Ç.A. alınmadı. 7 ARALIK Cinayet Ankara'da İ.Y. (45), eski eşi A.P.'yi (42) sokak ortasında bıçaklayarak öldürdü. Olaydan sonra kaçan İ.Y. kısa süre sonra yakalandı. İ.Y.'nin evliyken A.P.'ye şiddet uyguladığı ve tecavüz ettiği için yargılandığı ancak hakime "Pişmanım, karımı seviyorum" dediği için serbest bırakıldığı, A.P.'nin ise eşinin tehditleri nedeniyle polise ve savcıya başvurduğu halde "boşanmış oldukları için" koruma kararı aldıramadığı ortaya çıktı. Rehin alma Niğde'de F.Y. (28), evlenme teklifini "Babamın ilişkimizden haberi yok. Beni sana vermez" diyerek reddeden sevgilisi H.Y.'nin (19) evini tüfekle bastı. Zorla içeri giren F.Y., kız arkadaşının annesi A.Y.'yi (37) tüfeğin dipçiğiyle yaraladı. H.Y. ve annesini uzun süre rehin tutan F.Y. polisin müdahalesiyle yakalandı. Tecavüz Bursa'da, madde bağımlısı K.G. (20), evden kaçan N.T.'yi (15) yardım etme bahanesiyle evine götürdükten sonra tiner koklatıp tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. 8 ARALIK Yaralama Tekirdağ'da Y.S. (16), iki ay önce evini basarak eşi G.D.'yi (15) öldüren N.Y.'nin evini bastı. Cinayet suçundan cezaevinde bulunan N.Y.'nin annesi M.Y. (47) ile olay sırasında evde bulunan H.Z.'yi (16) yaralayan Y.S. kaçtı. Kısa sürede yakalanan Y.S., çocuk polisine ifade verdikten sonra "konut dokunulmazlığının ihlali ve yaralama" suçlarından tutuklandı. Cinsel taciz CHP Mudanya İlçe Başkanı H.Y., CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Bursa gezisi sırasında bir otelde düzenlenen yemekte bir kadın garsona tacizde bulunduğu iddiaları üzerine görevinden alındı. Ergenekon davasında emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'le birlikte yargılanan Y.D., 14 yaşındaki oğlan çocuğuna tecavüz etmekten tutuklanarak cezaevine konuldu. İki yıl önce Bursa'da, kendisini 'istihbarat elemanı yüzbaşı' olarak tanıtarak, küçük yaştaki çocuklara cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan Y.D., tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti. 9 ARALIK Cinsel taciz İstanbul'da bir sağlık ocağında spastik engelli İ.A.'yı (20) "doktorum" diyerek kandırarak taciz ettiği ileri sürülen K.D. tutuklanarak cezaevine gönderildi. Tecavüz Samsun'da S.Ş. (28), yaklaşık on gün önce evden kaçtıkları ileri sürülen S.Y. (13) ile D.K.'ye (11) tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. S.Ş. hakkında başka bir suçtan üç yıl yedi ay on gün kesinleşmiş hapis cezası bulunduğu ortaya çıktı. Siirt'te yaklaşık bir ay önce zorla arabasına bindirip tenha bir yere götürdüğü Z.D.'ye (17) tecavüz ettiği öne sürülen M.K. tutuklandı. Evli ve bir çocuk babası olan M.K.'nin kız çocuğuna tecavüz ettikten sonra da taciz ve tehditlerini sürdürdüğü, Z.D.'nin durumu ailesine anlatması üzerine gözaltına alındığı öğrenildi. Gaziantep'te O.C. (24) kendisinden ayrılmak isteyen nişanlısı H.Ç.'yi kardeşi A.K.C. ve arkadaşı M.EK. ile birlikte kaçırdıktan sonra H.Ç.'ye tecavüz etti. O.C., A.K.C. ve M.E.K. tutuklandı. 10 ARALIK Gasp Adana'da seks işçisi C.G. (21), grup seks önerisini reddettiği iki kişinin kendisine tecavüz etmeye çalıştığını, altın kolyesini, cep telefonunu ve parasını gasp edip kaçtıklarını belirterek polise başvurdu. Zanlılar gözaltına alındı. 11 ARALIK Tecavüz Gaziantep'te 12 kardeşli bir ailenin en küçüğü olan ve ev işçisi olarak çalışan İ.S. (14) ile para karşılığında birlikte oldukları öne sürülen İ.H. (31), M.Ç.T. (22) ve S.Y. (19) tutuklandı. Olayla ilgili ifadesi alınan R.Ç. (15) ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kız çocuğuna tecavüz ettikten sonra para karşılığında erkeklere pazarladıkları öne sürülen iki kuzen hakkında da yasal işlem başlatıldı. Kuzenlerden G.Ş.'nin geçtiğimiz günlerde askere gittiği öğrenildi, firar eden İ.H.E. ise aranıyor. Cinayet İstanbul'da G.Ö., kızkardeşi S.V. ile on gün önce ailelerinin karşı çıkmasına rağmen evlendiği eşi Z.V.'yi otomobillerinin içinde öldürdü. G.Ö., cinayeti Z.V. Hıristiyan olmayı reddettiği için işlediğini öne sürdü. 12 ARALIK İntihar Kayseri'de doğum günü partisi sırasında annesiyle tartışan M.A. (17), pencereden atladı. Tecavüz Muğla'da Ş.I. (48), akli dengesi yerinde olmayan Ş.I.'ya (28) tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. 13 ARALIK İntihar Antalya'da, önceki gün evinde tek kurşunla vurularak ölen ve üzerinde sahte kimlik bulunan B.G.'nin (17) intihar ettiği anlaşıldı. B.G.'nin cenazesini babası ve ağabeyi teslim aldı. B.G.'nin Alanya'da yaşayan ailesi ile sorunları bulunduğu, bu nedenle evden kaçarak Antalya'daki Zübeyde Hanım Çocuk Sitesi'nde yaşamaya başladığı, ancak yaklaşık bir yıl önce buradan da kaçıp Ankara'ya gittiği öğrenildi. Cinayet Ağrı'da T.Ç. (50), karısı Z.Ç.'yi (36) evlerinin önüne çıkardıktan sonra bıçaklayarak öldürdü. Kocasından kaçmaya çalışan Z.Ç. hastanede öldü. T.Ç. kaçtı. Tecavüz İstanbul Kemerburgaz'da suça itilmiş çocuklar için kurulan Ağaçlı Sosyal Rehabilitasyon Merkezi'nden kaçan 15 yaşındaki 2 kızı eve götürerek 10 gün boyunca alem yaptıkları ileri sürülen bir astsubay ve iki uzman çavuş tutuklandı. Askerlerin kızlara içki ve uyuşturucu içirdikleri de ileri sürüldü. Merkez, geçen ay tecavüz skandalı ile sarsılmış ve merkezdeki erkek öğrenciler başka bir yurda nakledilmişti. 14 ARALIK Cinsel taciz Bursa Ticaret ve Sanayi İl Müdürü iken yanında çalışan bir kadın memura cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla görevinden alınan M.İ. hakkında cinsel saldırı suçlamasıyla dava açıldı. Tecavüz Samsun'da İ.S. (17) evine götürdüğü B.B.'ye (14) tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. Cinayet Mersin'de M.Ü. (30), nişanlısı G.A.'yı (27) bir motel odasında öldürdükten sonra kaçtı. M.Ü.'nün olaydan sonra G.A.'nın ailesini arayarak cinayeti haber verdiği öne sürüldü. 17 ARALIK Cinayet Konya'da seks işçisi olarak çalışan A.Y.'yi (33) akşam evine gelen bir kişi silahla vurdu. Ağır yaralanan A.Y. hastanede öldü. Polis, cinayet zanlısının kimliğini tespit etmeye çalışıyor. Yaralama Eskişehir'de birlikte yaşadığı S.K.'yı (28) darp ettiği, kadının kızı D.T.'yi de (2) işkence yapıp ağır yaraladığı iddia edilen Ü.Ö. (21) Kütahya'da yakalandı. Beyin kanaması geçirdiği anlaşılan D.T. ameliyat edildi. S.K.'nin, dini nikahla birlikte yaşadığı kişinin üzerine kuma getirmesi üzerine iki yaşındaki kızı D.T. ile birlikte Sakarya'dan Eskişehir'e geldiği ve sokaklarda dilencilik yapmaya başladığı öğrenildi. S.K., hastanedeki tedavisinin ardından kadın sığınma evine götürüldü. Samsun'da S.C. (32), karısı F.C. (27) ve kayınpederi Ş.Ç. (57) ile aralarında çıkan tartışma sırasında F.C.'yi bıçakla yaraladı. F.C. hastaneye kaldırıldı, S.C. gözaltına alındı. 18 ARALIK Cinayet Zonguldak'ta İ.Ö. (65), karısı F.Ö.'yü (63) pompalı tüfekle öldürdükten sonra intihar etti. Şüpheli intihar Samsun'da üç çocuk annesi Ç.G.'nin (25), kayınpederi ile birlikte oturdukları evde, kendisini asarak intihar ettiği öne sürüldü. Ç.G.'nin kocası Ş.G. (27), olaydan sonra gözaltına alındı. Yakınları, kayınpederinin Ç.G.'ye şiddet uyguladığını, Ç.G.'nin ayrı bir evde yaşamak istediğini belirtti. 19 ARALIK Cinsel taciz Eskişehir'de apartmanlarda kadınlara cinsel saldırıda bulunan C.U. (28), apartman sakinlerinin ihbarıyla yakalandı. C.U., geceleri sokaklarda gezip yalnız başlarına evlerine giden kadınları takip ettiğini anlattı. Batman'da M.Ö., beş, yedi, sekiz ve onbir yaşlarındaki kızlarına cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. Olay, çocuklarının durumundan şüphelenen annenin, kızlarını özel bir hastaneye getirmesiyle ortaya çıktı. Doktor ve hastane yetkililerinin ihbarıyla hastaneye gelen jandarma ekipleri, baba M.Ö.'yü gözaltına aldı. M.Ö. tutuklanarak Batman M-Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Yaralama Samsun'da kimliği belirsiz bir kişi, arkadaşlık teklifini kabul etmeyen E.A.'yı (30) tabancayla yaraladıktan sonra kaçtı. 20 ARALIK Cinsel taciz Çorum'daki yetiştirme yurdunda kalan B.Y. (17) ve M.S. (15) adlı kız çocuklarına tacizde bulundukları iddiasıyla gözaltına alınan 7 kişiden 2'si tutuklandı. Batman'daZ.A. (39), kızları B.A. (19), D.A. (14) ve H.A.'yı (13) taciz ettiği suçlamasıyla tutuklandı. Olay, B.A.'nın polise şikayetiyle ortaya çıktı. Balıkesir'de dokuz kadına cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla yakalanan Ş.G. (20), tutuklandı. 21 ARALIK Cinayet Şanlıurfa'da dokuz ay önce amcasının oğlu Ş.B. (23) tarafından kaçırılan ve sekiz aylık hamile olan L.B. (22) evinde, başından vurularak öldürüldü. Cinayetin aile meclisi kararıyla işlendiğinden şüphelenen polis, L.B. ve Ş.B.'nin ailelerinden beş kişiyi gözaltına aldı. L.B.'yi, kocasının, "tartıştığı ağabeyini korkutmak isterken, yanlışlıkla öldürdüğü" öne sürüldü. İzmir'de, Kıbrıs gazisi E.C.'nin (56), ruhsatsız silahıyla eşi M.C.'yi (50) öldürdükten sonra intihar ettiği öne sürüldü. Konya'daT.K. (31), fuhuş yaptığını ileri sürdüğü sevgilisi A.Y.'yi (33) taksitle kiralık katil tutarak öldürttüğü iddiasıyla tutuklandı. T.K.'den aldığı para karşılığında cinayet işlediği öne sürülen G.E. (21) de yakalandı. 22 ARALIK Yaralama Adana'da inşaat işçisi M.Ö. (34), dövdüğü karısı Ş.Ö. (23) hastanede tedavi görürken oğlu İ.Ö.'yü (7) de ders kitabını okuyamadığı bahanesiyle dövdü. İ.Ö., annesi eve döndükten sonra polisi arayıp yardım istedi. M.Ö. gözaltına alınırken İ.Ö. hastaneye kaldırıldı. İ.Ö. hastaneye kaldırıldı. Henüz 14 yaşındayken M.Ö. ile evlendirildğini ve üç çocuğu bulunduğunu anlatan Ş.Ö. gidecek bir yeri olmadığını belirterek kocasından şikayetçi olmadı. Babasından korktuğu için eve gitmek istemeyen İ.Ö. de evine döndü. Polis, darp edilen kişinin yaşı küçük olduğu için kamu davası açılması için dosya hazırlayarak savcılığa gönderildi. Gözaltına alınan M.Ö. ise polisteki ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Adana Sosyal Hizmetler İl Müdürü Fazlı Doğanç annesi ve babasından şiddet gören çocukların hakim kararıyla ailesinden alınabileceğini bildirdi. 23 ARALIK Cinayet İstanbul'da K.D. (54) beş yıl önce boşandığı ancak birlikte yaşamayı sürdürdüğü H.K. (33) ile H.K.'nin kızı A.K.'yi (15) bıçaklayarak öldürdü. K.D. kendi kızı S.D.'yi alıp evden çıktı ve polisi arayarak teslim oldu. Şanlıurfa'da A.T. (15) amcasının kızı F.T.'yi (18) tüfekle öldürdü. A.T.'nin F.T.'yi "tüfeğiyle oynarken, yanlışlıkla vurduğu" öne sürüldü. Ankara'da S.B. (29) karısı F.B.'yi (23) tabancayla öldürdü. Olaydan sonra polise teslim olan S.B. tutuklandı. Olay yerinde 20 boş kovan bulundu. Çiftin üç yıllık evli olduğu ve bir çocuklarının bulunduğu öğrenildi. S.B.'nin karsına şiddet uyguladığı, F.B.'nin bir süre önce evi terk edip ailesinin yanına yerleştiği ancak barışma teklifini kabul edip kısa süre önce evine geri döndüğüü, olaydan bir gün önce yeniden şiddet görünce durumu ailesine anlattığı ve çiftin arasındaki son kavanın bu nedenle çıktığı ortaya çıktı. 24 ARALIK Cinsel taciz Muğla'da İ.S., babasının kendisini taciz ettiğini iddia eden kızı E.S.'nin jandarmaya başvurması üzerine gözaltına alındı. İ.S. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. 25 ARALIK Cinsel taciz Burdur'da farklı zamanlarda altı kadını taciz ettiği iddiasıyla gözaltına alınan C.K. (22), tutuklandı. C.K'nın ilkokul mezunu, evli ve sanayi sitesinde işçi olduğu öğrenildi. Tecavüz Kırşehir'de karın ağrısı şikayetiyle başvurduğu hastanede sekiz aylık hamile olduğu anlaşılan ilköğretim okulu öğrencisi T.A.'nın (13) ifadesi doğrultusunda, kız çocuğuna tecavüz ettiği belirlenen A.R.S. (50), tutuklandı. T.A. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü yetkililerine teslim edildi. 26 ARALIK Yaralama İzmir'de M.B.B., eski kız arkadaşı T.Y. (26) ile babası C.Y.'yi (56) sokak ortasında bıçaklayıp kaçtı. C.Y., bir süre önce kızını rahatsız ettiği gerekçesiyle zanlı M.B.B. hakkında suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. 27 ARALIK Cinayet - intihar Niğde'de B.U., boşanma davası açan karısı A.U. (35) ile kayınvalidesi N.D.'nin (58) pompalı tüfekle öldürdükten sonra intihar etti. 28 ARALIK Yaralama Malatya'da Y.A., annesi F.A. (48) ile üvey kız kardeşleri F. (21) ve M.'yi (19) dövdükten sonra satırla ağır yaraladı. Y.A. olaydan sonra kaçtı. 29 ARALIK Cinayet Gaziantep'de anne M.U., yılbaşı tatili için memleketine gelen üniversite öğrencisi kızı T.U.'yu (19), tabancayla sırtından vurarak öldürdü. Olayla ilgili hiçbir şey anlatmayan M.U., tutuklandı. Cinsel taciz Diyarbakır'da, Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi M.B.'nin öğrencilerini taciz ettiği öne sürüldü. M.B. iddiaları yalanladı, üniversite yönetimi bu konuda herhangi bir öğrenciden, kurum veya kuruluştan şikayet gelmediğini açıkladı. Üniversite öğrencileri ise iddialarla ilgili soruşturma başlatılması talebiyle protesto gösterileri düzenledi. İzmir'de Aralık ayı içinde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi B.K. (21) ile B.D.'ye (26) tacizde bulunduğu öne sürülen E.K. (26) gözaltına alındı. B.K. ve B.D.'nin teşhis ettiği zanlı, mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere sermbest bırakıldı. E.K.'nin bir yıllık evli olduğu ve bir şirkette pazarlamacı olarak çalıştığı öğrenildi. 30 ARALIK Cinsel taciz Adana'da bir ilköğretim okulunda sınıf öğretmeni olarak görev yapan H.K. (40), H.O. (7), M.G. (10) ve Z.K.'ye (15) elle tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. 31 ARALIK Cinayet - yaralama Adana'da terzilik yapan İ.Ş. (51), karısı S.Ş.'yi (45) bıçakla yaralayıp kızını darp etti. Polise kapıyı açmayan İ.Ş., çilingir yardımı ile eve girip anne kızı kurtardı. Cinayet - intihar Ankara'da A.B. bir süre önce babası A.K.'nin evine taşınan ve barışma teklifini kabul etmeyen karısı E.B.'yi öldürdü, kayınpederi A.K.'yi yaraladı. A.B. daha sonra aynı silahla intihar etti. Cinsel suç Antalya'da, internette tanıştığı E.S.'nin (18) peşini bırakma karşılığında kızın annesi H.K. (38) ile cinsel ilişkiye girip ardından para isteyerek şantaj yapan Ş.M. (19) parayı alırken suçüstü yakalandı. YARGILAMA SÜRECİ Tecavüz Adana'da kendisini mehdi olarak tanıtıp, dini sohbetlerde ölüp dirilme numarası yaparak dört genç kadına ilaçlı çay ve su içirterek tecavüz ettiği iddia edilen M.A. (41) mahkemede kendisine komplo kurulduğunu öne sürdü. M.A.'nın, Nevşehir'de babasıyla ilişkiye girdiği iddiasıyla eşini öldürdüğü ve akıl sağlığı yerinde olmadığı için serbest bırakıldığı ortaya çıktı. Duruşma, Almas'ın akli dengesinin yerinde olup olmadığının belirlenmesi ve tecavüze uğradığı iddia edilen 4 kadının ruh ve beden sağlıklarıyla ilgili raporun alınması için ertelendi. Bursa'da dört ay önce evine zorla girdiği E.A.'ya (30) bıçak zoruyla tecavüz etmeye çalıştığı ve kendisine karşı koyan genç kadının sekiz yerinden yaralanmasına neden olduğu iddiasıyla yargılanan K.H.'nin "silahlı tehdit, cinsel istismar, yağma ve insan öldürmeye teşebbüs" suçlarından 45 yıla kadar hapsi istendi. (BB) Burçin BELGE İstanbul-BİA Haber Merkezi 11 Ocak 2011, Salı |
14-01-2011, 14:33 | #2 |
|
"Eylem Pesen'in Katili Belli Ama Cezalandırılmıyor"
İmam nikahlı karısı Eylem Pesen'i dövüp bıçakladıktan sonra üzerinden arabayla geçerek öldüren Kerem Kaçan'ın yargılandığı dava, 1.5 yıldır sonuçlanmadı. Kaçan'ın bir yıldır duruşmalara getirilmediğini belirten VAKAD'lı kadınlar, mahkemeleri "namus cinayetlerinin faillerinin cezalandırılması için duyarlı davranmaya" çağırdı. İmam nikahlı karısı Eylem Pesen'i (17) öldüren Kerem Kaçan'ın (25) Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı dava, Kaçan'ın akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair rapor bir yılı aşkın süredir gelmediği için ilerlemiyor. Davanın dünkü duruşmasında da Kaçan ve hakkındaki rapor, "yeterli araç ve donanım bulunamadığı için" mahkemeye getirilemedi. Duruşma 22 Şubat'a ertelendi. Karısını öldürme suçu bariz olduğu halde Kaçan'a bir buçuk yıldır ceza verilmediğini hatırlatan Van Kadın Derneği, mahkemeleri "namus cinayetlerinin faillerinin" cezalandırılması için gereken duyarlılığı göstermeye çağırdı. "Türkiye'de her gün üç kadın öldürüldüğü halde Türkiye mahkemelerinin halen namus algısına ilişkin toplumsal kodlar konusunda yeterince 'gözü açık' davranmadığı kanısındayız" diyen kadınlar, mahkemeyi "Eylem için eyleme" davet etti. VAKAD'lı kadınlar daha sonra Adalet Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Meclis İnsan Hakları Komisyonu ile Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığına faks çektiler. Sanık bir yıldır duruşmalara gelmiyor Eylem Pesen'i ailesi 17 yaşındayken okuldan alıp dayısının oğlu Kerem Kaçan ile dini nikahla evlendirmişti. 17 Mayıs 2009'da Kaçan, Pesen'i önce dövmüş sonra bıçaklamıştı. Kaçan, beş aylık hamile olan Pesen'i sokağa çıkarmış ve otomobiliyle iki kez üzerinden geçerek öldürmüştü. Karısını "ağabeyi Tahir Kaçan'la ilişkisi olduğundan şüphelendiği için" öldürdüğünü söyleyen Kaçan hakkında, "karısını tasarlayarak ve kasten öldürdüğü" gerekçesiyle müebbet hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. İddianamede, "Sanığın, eşinin ağabeyi Tahir ile olan ilişkisini sadece tahmin boyutunda bildiği, eşini tasarlayarak ve kasten öldürdüğü, bu nedenle ilgili yasa maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılması talep olunur" denilmişti. Aradan bir buçuk yıl geçtiği halde, davada ilerleme kaydedilemedi. Mahkeme Kaçan'ı akli dengesinin yerinde olup olmadığının belirlenmesi için Elazığ'a gönderdi. Rapor, bir yılın sonunda hazırlandı ama bu kez de Kaçan ve rapor "yeterli araç ve eleman bulunmadığı" gerekçesiyle Elazığ'dan Van'a getirilemedi. Faili belli bir cinayetin mahkeme süreci Erteleme kararına kadın dernekleri tepki gösterdi. Erciş'te iki ay önce öldürülen Saide Aslan ile dört çocuğunun katil zanlılarının da halen yakalanamadığını hatırlatan kadınlar, Eylem Pesen'in yaşadıklarını ve mahkeme sürecini şöyle özetlediler: 1.Resmi nikâh olmadan dini nikâh yapmak yasak olduğu halde mahkeme, Eylem Pesen'le Kerem Kaçan'ın yasadışı evliliğini sorgulamadı. 2.Kerem Kaçan, Eylem Pesen'i, ağabeyi Tahir Kaçan'la ilişkisi olduğunu düşündüğü için öldürdüğünü söyledi. Ama mahkeme cinayetin adını "namus cinayeti" olarak koymadı. Kaçan'ın alacağı ceza adaletsizlik riskini taşımaktadır. 3.Eylem Pesen'in babası ifadelerinde daha önce de kızının canına kastedildiğini, cinayete intihar ve kaza süsü verilmeye çalışıldığını, cinayetin diğer aile bireylerinin bilgisi dâhilinde gerçekleştirildiğini beyan etti. Mahkeme daha önce yaşanan şiddet olaylarını ve diğer aile bireylerinin cinayetle ilişkilerini sorgulamadı. 4.Tahir Kaçan ifadesinde Kerem Kaçan'la arasında başka bir hususta sorun olduğunu söyledi. Mahkeme bu durumun cinayetle bağlantısını sorgulamadı. 5.Mahkeme, eleman ve araç eksikliği sorunun neden bugüne kadar çözülemediğini ve 22 Şubattan önce çözülüp çözülemeyeceğini sorgulamadı.(BB/EÖ) Burçin BELGE burcin@bianet.org Van - BİA Haber Merkezi14 Ocak 2011, Cuma |
15-01-2011, 23:48 | #3 |
|
Meksika: Kadın hakları savunucusu Susana Chavez öldürüldü
Meksika’nın sınır kenti Ciudad Juarez’deki faili meçhul kadın cinayetlerine karşı protestoların önderliğini yapan, şair ve kadın hakları savunucusu Susana Chavez öldürüldü.Chavez’in cesedi 6 Ocak’ta Ciudad Juarez’in tarihi merkezinde sol kolu kesilmiş olarak bulundu. Chavez, bıçaklanarak ve dövülerek öldürüldü. Cinayete organize suç izlenimini vermek isteyen suçluların maktülün bir kolunu kestiği bildirildi. Susana Chavez’i öldüren 17 yaşındaki üç genç tutuklandı. Polis, çete üyesi olan gençlerin alkölün etkisi altında iken Susana Chavez’i kaçırarak saldırdıkları ve kendilerini şikayet edeceği endişesi ile öldürdüklerini söyledi. Chavez, 1993′ten beri öldürülen ve tecavüz edilen yüzlerce kadının ölümüyle ilgili “Tek bir ölüm daha olmasın” sloganını popüler hale getirmişti. Chavez’in ölümünün ardından bir bildiri yayınlayan Uluslararası Af Örgütü, Susana Chavez’in kendisine karşı mücadele ettiği cinsiyetci şiddetin kurbanı olduğunu bildirerek Meksikalı yetkilileri tarafsız ve etkili, uluslararası kurallara uygun bir şekilde cezalandırmalarını istedi. AÖ, ” “Yerel ve federal otoritelerin bu şiddete son vermek ve sorumluların dokunulmazlığına son vermek konusunda yetersizlikleri görülüyor,” dedi. Savcı, Chavez’in politik nedenlerden dolayı öldürülmediğini söyledi.Chavez’in ailesi ise yerel makamları sosyal kargaşa çıkması ve protestolar korkusu ile kamuoyuna eksik ve geç bilgi vermekle suçladı. Susana Chavez, Juarez’de bir ay içinde öldürülen ikinci kadın eylemci oldu. Aralık ayını son günlerinde kızının katillerinin yakalanması için mücadele veren Marisela Escobedon öldürüldü. haber latinamerika http://www.solalternatif.com/Ana-say...uerueldue.html |
23-01-2011, 21:10 | #4 |
|
Kadınlar adalet için takipçi
Fethiye’de toplu tecavüze uğrayan bir kadının hukuk mücadelesiyle açılan dava 26 Ocakta Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinde saat 14.30’da görülecek. Davaya, Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar bulundukları illerde basın açıklamaları düzenleyerek ve dava günü mahkemenin önünde olarak destek verecek. 2007 yılının haziran ayında Muğla Fethiye’de toplu tecavüze maruz bırakılan bir kadının hukuk mücadelesiyle açılan dava 26 Ocakta Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinde saat 14.30’da görülecek. Davaya, Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar bulundukları illerde basın açıklamaları düzenleyerek ve dava günü mahkemenin önünde olarak destek verecek. Fethiye’de 3 yıl önce yaşanan toplu tecavüzün ardından bütün iç hukuk yollarını kullanarak tecavüzcülerin cezalandırılması için mücadele veren kadının yüzüne kapanan kapılar onu yıldırmadı. İç hukuk yollarının tükenmesi nedeniyle AİHM’e başvuru yapıldı ve dosya AİHM’de görüşülmeye başlandı. Adalet arayışına devam eden kadının, olağanüstü bir yol olan Adalet Bakanlığına yaptığı yazılı emir yoluyla bozma başvurusu, kadınların davayı sahiplenmesiyle birlikte, 2010 yılında kabul edildi. 26 Ocakta görülecek ilk duruşmada tespit edilebilen 8 tecavüzcüden 18 yaş altı olan 2’si yargılanmaya başlıyor. Kadınların talebi ise tecavüzü organize ettiği iddia edilen 18 yaş üstü diğer sanıkların da bir an önce yargılanması. Tecavüze dahil oldukları iddia edilen bu 6 kişi 26 Ocakta görülecek davada “tanık” olarak dinlenecek. İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana kadın platformları davaya sahip çıkıyor. Tecavüzün suç sayılmadığı, kadınların tecavüz korkusuyla yaşadığı bir ülkede medya ve yargı organlarının güvenlik hakkını ihlal ettiğini ifade eden kadınlar, bu davaya müdahil olmak istiyorlar. (İstanbul/EVRENSEL) -------------------------------------------------------------------------------- TECAVÜZE UĞRAYAN KADINLAR YALNIZ KALMAYACAK Naciye Ertaş (İstanbul Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi): Tecavüz bir insanlık suçu. Bu ağır suçun faillerinin aramızda dolaştığı bir ülkede hiçbir kadın güvende olamaz. Bu davada kadın arkadaşımız çok büyük bir cesaretle davasına sahip çıktı. “Tecavüz kadının suçu ve utancı değildir” demenin ne demek olduğunu gösterdi. İl İnsan Hakları Kurulundan, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna kadar her yere dilekçe verdi, hiçbir yerden olumlu bir cevap alamadı. Dava AİHM’e kadar gitti. Hukuk sürecini işletemediğiniz takdirde ne yaparsınız? Bir grup erkek size tecavüz ediyor ve hukuk sistemi “Kusura bakma biz bir şey yapamayız” diyor. Biz bu adaletsizliğe karşı mücadele ediyoruz. 10 yıl sonra gelen adalet, adalet olamaz. Bu dava kadınlar için çok önemli, taciz ve tecavüz davalarında kadınlar aleyhine yaşananların ortaya konulması, hukuk sistemindeki aksaklıkların deşifre edilmesi ve hukuksuzluğun önüne geçilmesi için tüm kadınları bu davaya destek olmaya çağırıyoruz. Tecavüze uğrayan kadınların yalnız kalmayacaklarını göstermek için 23 Ocakta saat 15.00’de Taksim Tramvay Durağı’nda yapacağımız basın açıklamasına tüm kadınları çağırıyoruz. 26 Ocak günü de Fethiye’de davanın takipçisi olacağız. Alev Arslan (İzmir Kadın Platformu): Muğla Fethiye davası başlı başına bir hukuk skandalıdır. Verilen takipsizlik kararları aslında biz kadınlara “Susun, konuşmayın, yaşadığınız her türlü şiddeti sineye çekin” demekti. Bu kararlar yalnızca Muğla’da tecavüze uğrayan kadın arkadaşımıza değil, genel anlamda erkek egemen sistemde kadınlara da cevap niteliğindeydi. Fakat başta arkadaşımızın yılmadan sürdürdüğü hukuk mücadelesi ve kadın dayanışması tecavüz gibi insanlık dışı bir suçu artık görünür kılmıştır. Suçlular şimdi yargılanıyor. Belki de vicdanlarda yargılanması gereken bir hukuk sistemi içinde! Biz örgütlü kadınlar, yaşamın her alanında bedenimiz, düşüncelerimiz, kimliğimiz ve onurumuz üzerine oynanan her türlü oyunu bozacağız. Bugün tecavüze uğrayan kadın arkadaşımızın yürüttüğü bu mücadele İzmir, İstanbul, Adana, Ankara’da binlerce kadın tarafından takip edilmektedir, binlerce kadının eli, suçluların yakasındadır. Uğradığı tecavüzle hayatı, bedeni, geleceği, düşleri yangın yerine dönen kadın arkadaşımızın yanındayız. 26 Ocakta onun gözleriyle bakacağız tecavüzcülere. -------------------------------------------------------------------------------- DAVA, KADIN DAYANIŞMASI SONUCUNDA AÇILABİLDİ Evin Okumuş (Ankara Kadın Platformu): 2007 yılının haziran ayında Muğla ilinin Fethiye ilçesinde toplu tecavüze maruz bırakılan bir kadın arkadaşımızın davası Adli Tıp Kurumunun yazdığı sayfalarca rapora rağmen 3 yıl boyunca açılmamıştır. Kadın arkadaşımızın bireysel çabaları ve özellikle FeministBiz’in önayak olduğu Ankara’daki Ceza İşleri Müdürlüğünün önünde yaptığımız eylem ve basının ilgisiyle nihayetinde 8 tecavüzcüden 18 yaş altında olan 2’sine dava açılmıştır. Ancak, ilçenin ileri gelenlerinden oluşan ve içinde azmettirenlerin de bulunduğu organize olduğunu düşündürten bu çetenin diğer 6 mensubuna hâlâ bir dava tarihi verilmemiştir. Türkiye’deki tecavüz davalarında tek yetkili merci kabul edilen Adli Tıp Kurumundan gelen uzun, ayrıntılı ve kadın arkadaşımızın tecavüze maruz kaldığını kanıtlar nitelikteki raporuna rağmen diğer 6 şahsa davanın hâlâ açılmamış olması ülkemizdeki hukuk sisteminin tecavüzleri koruduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu davanın açılması kadın gücünün ve dayanışmasının yargı sistemine nasıl etki ettiğinin bir göstergesi olmuştur. Ankara Kadın Platformu olarak bu davanın takipçisi olacağız. Kadınları ve basını Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak ilk duruşmaya ve basın açıklamasına davet ediyoruz. Sevil Aracı (Adana Kadın Platformu): Fethiye’de görülecek olan dava esasen kadınların birlikte mücadele ederek elde ettikleri kazanımlardan biridir. Zira zanlıların “nüfuzlu” ve “saygın” kişiler olduğu pek çok tecavüz davasında olduğu gibi burada da önce takipsizlik kararı verilmiştir. Bundan sonraki süreç önemlidir. Mağdur kadın arkadaşımızla birlikte, kadınların ısrarlı takibi, tüm hukuki süreçleri işletmeleri, başvurabilecekleri her makama başvurmaları ve tabii ki konunun kamuoyunun gündemine taşınması sonucu, dosyanın yeniden açılmasına karar verilmiştir. Bizler, kadına yönelik şiddete, tacize ve tecavüze karşı en büyük silahımızın “kadın dayanışması” olduğunu artık biliyoruz. Erkek şiddetine karşı, erkek devlet mekanizmasını, erkek yargıyı geriletmenin, kadınlar lehine kazanımlar almanın yegane yolunun da bu olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple biz de Adana Kadın Platformu olarak 24 Ocak Pazartesi günü, saat 12.30’da Kültür Sokak’ta Fethiye tecavüz davasının takipçisi olduğumuzu belirten bir basın açıklaması gerçekleştireceğiz. Tüm kadınları dayanışmaya, birlikte mücadeleye ve eylemimize davet ediyoruz. http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=81512 |
30-01-2011, 18:13 | #5 |
|
Aile içi şiddetin önlenmesi konusunda önemli kararlar veren Hâkim Eray Karınca, boşandığı karısını dövüp, iple boğmaya çalışan eski kocanın, çocuklarıyla görüşme hakkını kaldırdı.
İSTANBUL - Hürr,yet gazetesinde yer alan haberde; Hacer Y. ile Murat K. çifti 2008 yılında şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandı. Mahkeme, 2 çocuğun velayetini anneye verdi. Mahkeme, babanın da çocuklarıyla ilişki kurabilmesi için belirli günlerde görüş hakkı verdi. Boşanma kararının ardından Murat K. eski karısına şiddet uygulamayı sürdürdü. Defalarca karakola ve savcılığa başvuran Hacer Y. bir sonuç alamayınca, korkup eski kocası ile yeniden aynı evde birlikte yaşamaya başladı. KOCASI İPLE BOĞUYORDU Bir süre sonra Murat K. evi terk etti. Ancak çocuklarını görme bahanesiyle 7 Ekim 2009’da eve gelen Murat K., eski karısı Hacer Y.’yi çocuklarının gözü önünde dövüp, iple boğmaya çalıştı. Komşularının müdahalesiyle ölümden kurtulan Hacer Y’nin şikayeti üzerine Murat K., tutuklandı. Ancak 17 Kasım 2009’da tahliye edildi. Hacer Y., tahliye kararının ardından çocuklarını görme bahanesiyle yine eve gelerek kendisine şiddet uygulayacağından endişe edip, "Babanın çocuklarla arasında olan ilişkinin kaldırılması" için dava açtı. KARISINI MAL GİBİ GÖRÜYOR Davaya bakan Ankara 8. Aile Mahkemesi Hâkimi Eray Karınca, "Kocanın boşandığı halde eski karısını kendi malı gibi görerek, ‘patriyarkal bir zihniyetin’ (erkeğin, kamusal alanda da özel alanda da kadın üzerinde iktidar sahibi olması) tesiriyle karısına şiddet uygulamaya devam ettiğini, kadının can güvenliğinin tehlikeye girdiğini" belirterek, baba ile çocukları arasındaki ilişkinin kaldırılmasına karar verdi. BABA HAKKINI KÖTÜYE KULLANDI Karınca, örnek kararını şu gerekçelere dayandırdı: "Davalı erkeğin, davacı kadının yakınında olması, kadının huzur ve güvenlik içinde yaşamını sürdürmesi için bir tehdittir. Her ne kadar bir babanın çocuklarıyla kişisel ilişki kurması doğal bir hak olmakla birlikte, herkes haklarını kullanırken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Hakkın kötüye kullanımını kanun korumaz." http://wap.ntvmsnbc.com/id/25176385/#storyContinued |
31-01-2011, 15:24 | #6 |
|
Türkiye'de Kadının Durumu raporu
ANKARA - Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce hazırlanan Türkiye'de Kadının Durumu Aralık 2010 raporuna göre, halen 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmiyor. Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunurken, 6-24 yaş arasında 220 bin kadın okuma yazma bilmiyor. Kadınlar için pozitif ayrımcılık maddelerinin getirildiği yasal düzenlemelere yer verilen Raporda, eğitim alanında kadınların durumu ortaya konuldu. Raporda, Türkiye nüfusunun yüzde 8'ini oluşturan okuma-yazma bilmeyenlerin büyük kısmını kadınların oluşturduğu belirtildi. Halen 4 milyona yakın kadının okuma-yazma bilmediğine işaret edilen raporda okuma yazma bilmeyenlerin 2,5 milyonunu 50 ve üzerindeki yaş grubunun oluşturduğu, 6-24 yaş grubunda ise okuma yazma bilmeyen 220 bin kadın bulunduğu ifade edildi. En düşük okullaşma Bitlis, Van ve Hakkari'de İlköğretimde kız çocuklarının okullaşma oranının en düşük olduğu iller Bitlis (yüzde 84.27), Van (yüzde 84.57) ve Hakkari (yüzde 85.05), en yüksek olduğu iller ise Ankara (yüzde 99.31), İzmir (yüzde 99.18) ve Mersin (yüzde 99,01) olarak belirlendi. Geç kayıtlar, bitirmeden ayrılanlarla başta kızlar olmak üzere kırsal kesimdeki çocukların eğitime erişimindeki sorunlar, okullaşma oranının istenilen düzeyde artmasını engelledi. Özellikle okul terklerinin kız çocukları arasında erkek çocuklarına göre daha yüksek olduğu, 5. ve 6. sınıflarda bu oranın yoğunlaştığı görülüyor. Ortaöğretimde 2009-2010 öğretim yılında net okullaşma oranı yüzde 64.95 iken, bu oran erkekler için yüzde 67.55, kızlar için yüzde 62.21 olarak hesaplandı. Buna göre, ortaöğretime devam eden 4 milyon 240 bin 139 öğrencinin yüzde 45.7'sini kız çocukları oluşturuyor. 2009-2010 yılı itibariyle 3 milyon 529 bin 334 üniversite öğrencisinin yüzde 44'ü (1 milyon 566 bin 701), yüksek lisans ve doktora programlarına devam eden öğrencilerin ise yüzde 46.8'sı kız öğrenci. Mesleki kursları bitirenlerin yüzde 54.2'sini, sosyo-kültürel kursları bitirenlerin yüzde 53'ünü ve okuma-yazma kurslarını bitirenlerin de yüzde 67.5'ini kadınlar oluşturuyor. Okul öncesi eğitim ve ilköğretim öğretmenliğinde kadın ağırlığı 2009-2010 öğretim yılında, okulöncesi eğitimde çalışan 42 bin 716 öğretmenin yüzde 95'i (40 bin 647), ilköğretimde çalışan 485 bin 677 öğretmenin yüzde 52'si (252 bin 729), ortaöğretimde çalışan 206 bin 862 öğretmenin ise yüzde 41.9'u (86 bin 688) kadınlardan oluşuyor. Son yıllarda ilköğretim kademesindeki kadın öğretmen sayısının önemli oranda arttığı gözlendiği belirtilen raporda, kimi koşullarda ailelerin kız çocuklarını okutmalarına karşı oluşturdukları direnci okuldaki öğretmenin kadın olmasının kırabilmesi açısından artışın önemli olduğuna işaret edildi. Öğretmenler ve okul müdürlerinin öğrenciler için birer rol modeli olduğu ve hayatlarına önemli etkide bulunduğu ifade edilen raporda, kadın öğretmenlerin sayısındaki artış gibi kadın okul müdür ve müdür yardımcılarının da sayısının artmasının gerektiğini vurgu yapıldı. Öte yandan, eğitim yöneticisi konumundakiler arasında kadınların oranı çok düşük olduğu vurgulanan raporda, okullarda yönetim kadrolarında bulunan 58 bin 835 kişiden sadece 5 bin 298'inin (yüzde 8.98) kadın, 53 bin 537'sinin ise (yüzde 91.02) erkek olduğu kaydedildi. YİBO'ların sayısı 3 kat arttı Zorunlu ilköğretimin 8 yıla çıkmasından sonra, Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) sayısının 3 kattan fazla artarak okullardaki kız öğrenci kontenjanının yükseltildiği belirtilen raporda, 2009-2010 öğretim yılı itibariyle 589 YİBO'da 58 bin 222'si kız olmak üzere 150 bin 330 çocuğun eğitim gördüğü belirtildi. 2009-2010 öğretim yılında "Taşımalı İlköğretim Uygulaması"ndan 323 bin 971'i kız öğrenci olmak üzere 667 bin 475 çocuğun faydalandığı belirtilen raporda, "Ana Kız Okuldayız Okuma Yazma Kampanyası"na 8 Eylül 2008'den 1 Aralık 2010'a kadar 934 bin 627 kişinin katıldığı, bunlardan 519 bin 774'ünün okuryazarlık belgesi aldığı bildirildi. Sağlıkta Hizmet açığı erkeklere göre daha fazla Ergenlik çağından başlayarak her dönemde daha fazla sağlık hizmetine gereksinim duyan kadınlar için hizmet açığının erkeklere göre daha fazla olduğuna işaret edilen raporda, özellikle üreme sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi gerektiği vurgulandı. Anne ölüm oranının 100 bin canlı doğumda 18.2 olduğu belirtilen raporda, anne ölümlerinin önlenmesi için doğum öncesi bakım hizmetlerinden yararlanmaları gerektiği ifade edildi. Raporda, genelde yüzde 92 olan doğum öncesi bakım alma oranının, kırsal yerleşim yerlerinde yüzde 84'e; Doğu'da ve eğitimsiz anneler arasında yüzde 80'nin hemen altına; 6 ve daha fazla çocuğu olan anneler arasında ise yüzde 72'ye gerilediği belirtildi. Sağlık alanında 2008 yılına ait toplam doğurganlık, çocuk ölüm hızı gibi veriler yanında, Sağlık Bakanlığınca önümüzdeki dönemde kadınlara yönelik sağlık hizmetlerinin artırılmasına ilişkin hedeflerine yer verildi. Kadının işgücüne katılım oranı düşük Türkiye'de Kadının Durumu 2010 Aralık raporuna göre, 100 kadından sadece 12.8'i kendi hesabına ve işveren konumunda bulunurken, 51.1'i herhangi bir ücret ya da yevmiye karşılığında, 34.8'i ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsuru olan kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olduğuna işaret edilen raporda, ayrıca katılım oranlarının yıllara göre azalma gösterdiği belirtildi. Kanunlardaki eşitlikçi yapıya rağmen, kadının niteliksel gelişimini ve işgücü piyasasına girişini sağlayacak gerekli mekanizmaların oluşamamasının bu düşüşün önemli nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekilen raporda, Türkiye'de kadın istihdamının temel sorun alanlarından biri olarak varlığını sürdürdüğü ifade edildi. Raporda, kadınların işgücüne katılma oranının 1990'da yüzde 34.1, 2002 yılında yüzde 26.9, 2004 yılında yüzde 25.4, 2009 yılı için yüzde 26 olarak gerçekleştiği kaydedildi. Göçün olumsuz etkisi Göç unsuru çerçevesinde köyde işgücü içinde görülen kadın kente geldiğinde yeterli eğitim ve mesleki bilgi-beceriye sahip olmaması nedeniyle kent işgücü piyasasına giremiyor. İşgücü dışında kalarak genellikle ev kadını oluyor. İşgücüne katılmayan 100 kadından 62'si işgücüne katılmama nedeni olarak 'ev kadını' olmalarını gösteriyor. Bu olgu hem kırda hem de kentte kadının işgücüne katılımını azaltıyor. Ayrıca gelir azlığı nedeniyle çalışmak zorunda olan kadın, sosyal güvencesiz düşük statülü-gelirli işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Kayıtdışı çalışma Rapora göre, kayıtdışı çalışma Türkiye genelinde yüzde 43.8 oranında. Kayıtdışı çalışma kırsal yerlerde yüzde 68 (kadın yüzde 87.6, erkek yüzde 57.3) ve kentsel yerlerde yüzde 30.9 (kadın yüzde 34.8, erkek yüzde 29.7). Bu oran tarımsal faaliyetlerde yaklaşık yüzde 85.7 iken, tarım dışı faaliyetlerde yaklaşık yüzde 30. Bu durum, kayıtdışılığın daha çok kırsal bölgelerde tarımsal faaliyetlerle uğraşanlarda özellikle de ücretsiz aile işçilerinde yoğunlaştığını gösteriyor. Kayıtdışı olarak ücretsiz aile işçisi konumunda tarımsal faaliyetlerle uğraşanların yüzde 21.9'unu erkekler, yüzde 78.1'ini kadınlar oluşturuyor. Kentte yaşayan en az lise mezunu olan genç kadın nüfusundaki işsizlik oranı yüzde 20.8, aynı durumda olan erkekler için ise yüzde 12.6. Raporda, eğitimsiz ve donanımsız kadının yanında eğitimli ve genç kadın nüfusta da işsizlik oranlarının yüksek olmasının, kadın istihdamında yaşanan sorunlar açısından önemli bir gösterge olduğu belirtildi. Bu durumun büyük ölçüde gelir dağılımına da yansıdığına işaret edilen raporda, "Kadın ve kız çocuklarının yaşamlarının her alanında gelir dağılımındaki bozulmadan en fazla etkilenen grup olduğu açıktır. Gelirin, dolayısıyla yaşam standartlarının düşüşü kadınları bir yandan daha çok marjinal işlerde çalışıp azalan geliri artırmaya zorlarken, diğer yandan, ev içi üretime ayırdıkları zamanı artırmıştır" ifadelerine yer verildi. Türkiye'de bir işyerinde çalışmasına rağmen sigortalı olmayan çok sayıda kadın bulunduğu vurgulanan raporda, ev kadınlarına isteğe bağlı sigortalılık olanağı sağlayan uygulamanın ise primlerin yüksekliği, prim ödemede eşe bağımlı olma ve yeterli bilgi sahibi olmama gibi nedenlerle sınırlı kaldığı kaydedildi. Çalışma yaşamına girebilen kadınların çalışma yaşamlarını kısa bir dönemde bitirmesi veya kariyerde yükselme doğrultusunda tüm potansiyelini ortaya koyamamasının temel nedeninin, ev ve iş yaşamını uzlaştırma konusunda yaşadıkları sorunlar olduğuna dikkati çekilen raporda, kadınların aile yaşamında çocuk bakımı yaşlı ve hasta bakımı gibi yükümlülükleri kocasıyla veya devletle paylaşmak durumunda olduğu, ancak Türkiye'de kreş gündüz bakımevi gibi sosyal destek kurumlarının yeterli sayıya ulaşmadığı ifade edildi. 'Siyasete katılım kadının statüsü için önemli' Günümüzde kadın siyasal katılımının hala erkeklerle eşit düzeye gelemediğine işaret edilen raporda, özellikle seçilme hakkından yararlanma ve siyasal karar mekanizmalarında yer alma konusunda cinsler arası eşitsizliğin çok belirgin bir biçimde varlığını sürdürdüğü ve kadınların erkeklerin çok gerisinde kaldığı vurgulandı. Kadınların siyasal karar mekanizmalarında eksik temsilinin, demokrasinin anlamına uygun bir biçimde çalışmasına imkan bırakmadığı, "yönetime katılma" konusunda da, cinsler arası eşitsizlik sorununu gündeme getirdiği belirtilen raporda, "Kadınların karar alma süreçlerine eşit katılımı sadece adalet ve demokrasi talebi olmakla kalmayıp aynı zamanda kadının statüsünün geliştirilmesinin de gerekli bir koşuludur. Kadının her düzeyde yönetime faal katılımı sağlanmadan ve karar almanın bütün düzeylerine eşitlikçi toplumsal cinsiyet ana yaklaşımı yerleştirilmeden kalkınma ve çağdaşlık hedeflerine ulaşılamayacaktır" görüşüne yer verildi. Yerel yönetimlerde kadın temsilinin sınırlılığına da işaret edilen raporda, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde, 44 kadının il belediye başkanlıklarına, 321 kadın da ilçe ve belde belediye başkanlıklarına aday gösterildiği, Türkiye genelindeki toplam 2 bin 948 belediye başkanının sadece 27'sinin (yüzde 0.9) kadın olduğu hatırlatıldı. Bu kadınlardan sadece 2'sinin il belediye başkanı olduğuna değinilen raporda, 31 bin 790 Belediye Meclis üyesininse bin 340'ının (yüzde 4.21) kadınlardan oluştuğu belirtildi. Kadın Akademisyen çok yönetici yok Kadınların uzmanlık alanlarındaki başarılarını da gösteren rapora göre, Türkiye'de uzmanlık gerektiren mesleklerde kadın oranları oldukça yüksek düzeyde. Üniversitelerde kadın öğretim elemanı oranı yaklaşık yüzde 41.5. Profesörler içerisinde kadın oranı yüzde 27.4, doçentlerde kadın oranı yüzde 31.6, öğretim görevlileri arasında kadın oranı ise yüzde 38.5. Ayrıca, 154 üniversitenin 8'inde kadın rektör görev yapıyor. Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlarda yer almasının oransal olarak düşük olduğu belirtilen raporda, bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 93'ünün erkek, yüzde 7'sinin kadın olduğu kaydedildi. Bütün dünyada erkeklerin egemen olduğu diplomatik görevlerde Türk Dışişlerinde görev yapan 110 Büyükelçiden 11'inin kadın olduğu belirtilen raporda, Türkiye'de kadın vali bulunmadığına, 464 vali yardımcısından 10'unun, 801 Kaymakam'ın 13'ünün, 261 kaymakam adayının ise sadece 8'inin kadın olduğuna işaret edildi. Üst düzey bürokraside kadının durumuna da yer verilen rapora göre, 20 müsteşar içerisinde sadece Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı kadın. Bakanlıklarda 61 erkek, 2 de kadın Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapıyor. 42 kurum genel müdürünün, Bakanlık bünyesindeki 96 genel müdürün 5'eri kadın. 384 genel müdür yardımcısından 36'sı, 959 daire başkanından ise 139'u kadın. TÜİK 2008 verilerine göre, savcıların yüzde 5.2'si, hakimlerin ise yüzde 28'i kadınlardan oluşuyor. Kadına yönelik şiddet en önemli sorun Kadına yönelik şiddet konusunun de ele alındığı raporda, şiddetin, özellikle ekonomik açıdan kaynakları kıt olan toplumlarda daha belirgin olarak görüldüğü kaydedildi. Şiddetin, ne biçimde olursa olsun kadınların hayatına korku ve güvensizliği soktuğu, temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını engellediğine işaret edilen raporda, özellikle aile içi şiddetin, yaygınlığı tam olarak bilinemeyen, aile mahremiyetinin bir unsuru olarak görülerek gizlenen, bu sebeple de mücadele edilmesi ve önlenmesi güç bir olgu olarak ortaya çıktığı vurgulandı. Türkiye'de de kadına yönelik şiddetin, tüm dünyada olduğu gibi hala en önemli sorun alanlarından biri olarak görüldüğü belirtilen raporda, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce 2008 yılında yapılan Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması sonuçlarına yer verildi. Raporda, ayrıca kadına yönelik şiddetle mücadele için getirilen yasal düzenlemelerle, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve ilgili kurumlarca yapılan çalışmalar hakkında da bilgiler yer aldı. DİHA |
09-02-2011, 23:16 | #7 |
|
Karınca: Aile İçi Şiddetin Önlenmesi İçin "Samimiyet" Gerek
Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca, aile içi şiddetin önlenebilmesi için aile mahkemelerinin "birleşik aile mahkemeleri" adı altında yeniden yapılandırılması ve 4320 Sayılı Yasa'da değişiklik yapılması gerektiği görüşünde. Ancak ona göre en önemlisi, "kadını koruyormuş gibi yapmaktan vazgeçilmesi." Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca, "Yasal düzenlemelerin kadına yönelik aile şiddeti önlemek için yeterli olduğu, sorunun uygulamada olduğu, bir yanılsama" diyor. Karınca'ya göre, şiddetin asıl sorumlusu, "bu konudaki adımları hep çekingen atan, mehteran tavrı takınan" siyasi irade ve yasama gücü. Bir diğer sorumlu "kendisini yetiştirmeyen, uluslararası sözleşmelere, içtihatlara gözlerini kapatan, ulusal mevzuattaki sorun çözücü, insanı korumaya yönelik düzenlemeleri dahi görmeyen" yargı. "Kadını koruyormuş gibi yapmaktan derhal vazgeçilmeli" Karınca, kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için Aile Mahkemeleri'nin yeniden yapılandırılması ve 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'da değişiklikler yapılması gerektiği görüşünde. Ancak ona göre en önemlisi, "kadını koruyormuş gibi yapmaktan derhal vazgeçilmesi." "Çünkü masumlar gibi kötüler de samimiyetsizliği çok çabuk hissederler. Nitekim Nejla Yıldız ve Ayşe Paşalı cinayetlerinde de katil zanlıları korumadaki zaaflardan güç bulup şiddetin boyutunu artırdı. Kadın cinayetlerindeki darbe sayısının 20'leri 40'ları bulması bile bunun kanıtı. Samimiyetsizlik, tıpkı yetersiz miktardaki antibiyotik kullanımının, ilaç doğru olsa bile mikrobun direncini artırıp bünyeyi zayıf düşürmesi gibi kadına yönelik eş şiddetini daha da tırmandırıyor." "Yasa çağdaş uygulamalara fırsat tanıyor ama bu yetmez" Son yirmi yıldır gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin çağdaş uygulamalara fırsat tanıdığını, özellikle Anayasa'nın 90. maddesindeki düzenlemeden sonra uluslararası metinlerin referansıyla çözüm odaklı kararlar alınabileceğini vurgulayan Karınca, yine de bu tür yorumları yapma güç ve isteğinin tüm yasa uygulayıcılarından beklenemeyeceğini belirtiyor. Ayşe Paşalı cinayetini de bu duruma örnek gösteriyor. "Aile Mahkemeleri yerine "Birleşik Aile Mahkemeleri" Karınca, Aile Mahkemeleri'nin uzmanlık mahkemeleri olma işlevini yerine getiremediğini vurguluyor. "Şimdiki halde aile mahkemelerinin klasik mahkemelerden farkı, hep bu davalara baktıkları için yargıçların teknik olarak daha bilgili ve duyarlı olması. Bir de, ellerinin altında sürekli uzmanların varlığı" diyor. Uzmanların ve yargıçların 4787 Sayılı Aile Mahkemeleri Yasası'nın çıkarılış amaçlarına uygun niteliklere sahip olmadığını da ekliyor. "Örneğin, yasanın aradığı, aile hukuku konusunda akademik kariyer yapmış olma niteliğine sahip bir yargıç, bilebildiğim kadarıyla hiç yok. Zaten yasa maddesindeki, bu özelliklerin 'tercihan' aranacağına ilişkin ifade de yasa koyucunun içtenliğinin sorgulanmasını gerektiriyor. Bu durumda, ister istemez uygulamada kişisel duyarlılık, birikim ve yetenek ön plana çıkıyor." Karınca'nın önerisi, aile mahkemelerinin "Birleşik Aile Mahkemeleri" adıyla yeniden örgütlenmesi: "Aile yargıcının da tıpkı aile hekimi gibi sorumlu olduğu belli mahalleler ya da aileler olmalı; örgütlenişi sorun çözen nitelikte olmalı; çocuk mahkemeleri, aile mahkemeleriyle birleştirilmeli; bu mahkemelerin ayrı yapısı, bütçesi ve geniş olanakları olmalı. 4787 sayılı yasa bunun ipuçlarını veriyor ama çok yetersiz. Yasanın uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin aradan geçen sekiz seneye karşın çıkarılmaması, en başta mahkemede çalışan uzmanların görev ve sorumluluk alanlarını, konumlarını belirsizleştiriyor, kendilerinden ancak bilirkişi gibi yararlanılmasına neden oluyor." 4320 Sayılı Yasa'ya ilişkin öneriler "4320 Sayılı Yasa düşünce olarak bir devrim niteliğinde olmasına karşın, içerik olarak çok önemli eksiklikleri var" diyen Karınca, yasada yapılması gereken değişikliklerden bazılarını şöyle sıralıyor: * Kapsama, boşanmış olan ve nikâhsız birliktelikler de alınmalı. * Kadını yasadan yararlanmak için başvurmaktan alıkoyan en önemli neden, erkeğin evden uzaklaştırılması halinde, geçimin sağlanamayacağı kaygısı. Buna ilişkin etkili önlemler alınmalı. Örneğin yargıcın takdir edeceği nafakayı devletin ödeyip ardından kusurlu eşten geri alması gibi çözümler üretilmeli. * Hafta sonlarında ve tatil günlerinde, savcılığın yasadaki önlemleri uygulayıp ilk iş gününde yetki ve sorumluluğu mahkemeye bırakması sağlanmalı. * Koruma kararı alınması için başvuru yeterli olduğundan, kötüye kullanımların önlenmesi için aynı mahkemeden yeniden inceleme isteği yasaya konmalı. Anayasa'nın 40 maddesi uyarınca, aslında bu bir zorunluluk. (BB/EÖ) Burçin BELGE burcin@bianet.org Ankara - BİA Haber Merkezi09 Şubat 2011, Çarşamba |
09-02-2011, 23:18 | #8 |
|
Yargıtay Üyesinin "Namus" Gerekçesi 21 Yıl Öncesinden Kalma
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, seks işçisi kadını öldüren sanığa verilen hapis cezasında "mesleki" tahrik indirimini reddetti. Karara şerh koyan bir Yargıtay üyesi, R.Y.'nin cinayeti şerefini ve namusunu kurtarmak güdüsüyle işlediğini savundu. Kadın örgütlerinin talebi ise net: Kadın katillerine haksiz tahrik indirimi uygulanmamalı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, seks işçisi kadını öldüren sanığa verilen hapis cezasında sanığa kadının mesleğinden dolayı tahrik indirimi uygulanmasını kabul etmedi. Karara muhalefet eden bir Yargıtay üyesi ise karara "töre" şerhi koydu; R.Y.'nin cinayeti şerefini ve namusunu kurtarmak güdüsüyle işlediği notunu düştü. Seks işçisi kadınlara tecavüze ceza indirimi getiren yasa maddesi 1990'da kadınların mücadeleleri sonucunda yürürlükten kaldırılmıştı. Aradan geçen 21 yılın sonunda "namus" ve "iffet" kavramları bir yargı mensubunun kaleminden bir kez daha tartışma konusu olabiliyor. Kadın örgütleri ise taciz ve tecavüz sanıklarının yargılanması, kadın katillerine haksız tahrik indirimi uygulanmaması için mücadeleyi sürdürüyor. Seks işçiliği tahrik sebebi değil İzmir'de yaşayan R.Y., para karşılığı erkeklerle ilişkiye giren F.Y. ile birliktelik yaşadı. 'İşten ayrıl' dediği F.Y.'yi talebini kabul etmeyince 18 bıçak darbesi ve cinsel organına tuzluk sokarak öldürdü. İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi, verdiği müebbet kararında, sanığın kadının mesleğinden dolayı tahrik olduğu gerekçesiyle indirimde bulundu. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, F.Y.'nin yaşam tarzının sanık yönünden tahrik oluşturmayacağını belirtti, sanığa yönelik haksız eylemi olmadığını vurgulayıp kararı bozdu. Bir üyeden "töre" şerhi Bir üye karara 'töre' şerhi koydu. Daire kararına katılmayan üye, R.Y.'nin cinayeti şerefini ve namusunu kurtarmak güdüsüyle, töre saikiyle işlediğini savundu. Törenin namus cinayetlerini özendirdiğini belirten üye, 'Namus kavramının içeriği cinsel davranışa ilişkin gelenek ve göreneklerden kaynaklanmaktadır. Bu alanda ilk kural da cinsel saflık ve sakınmadır. Bu saflığı korumak da kadına düşer' dedi. Aynı üye, ölenin vajinasına tuzluk sokulmasının da ölümden sonra gerçekleştiyse canavarca his ve eziyet çektirme eylemi sayılamayacağını, ölümden önce gerçekleşti ise de cinsel saldırı olarak yorumlanması gerektiğini öne sürdü. Kadınların eylemleri seks işçisine tecavüz indirimini kaldırtmıştı Tecavüz mağdurunun seks işçisi olması halinde cezanın indirilmesini öngören eski Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 438. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 1990'da yürürlükten kaldırılmıştı. Eski 438. maddeye göre tecavüzcü, kadının evli ya da bekâr olması ve bakire olup olmamasına göre farklı cezalar alıyordu; bakireye tecavüzün cezası üç, evli kadına tecavüzün cezası yedi yıldı. Seks işçisine ya da hâkimin "düzgün hayat sürmediği kanaati" edindiği durumda ceza bir yıla düşüyordu. Antalya'da bir kadına dört erkeğin tecavüz ettiği bir olayda, kadının avukatı 438. maddeyi Anayasa'nın "eşitlik" ilkesine aykırılıktan iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürmeyi talep etmiş, yerel mahkeme de bu talebi kabul etmişti. Anayasa Mahkemesi ise talebi, "her kadının iffetli olmadığı, tecavüzün iffetsiz kadınları daha az etkilediği ve bu nedenle cezasının daha az olabileceği" gerekçesiyle reddetmişti. Gerekçede, evli kadına tecavüzün ise kadının yanı sıra kocasını ve aile ilişkilerini de etkileyeceği ve bu nedenle cezanın daha çok olabileceği de belirtiliyordu. Bunun üzerine İstanbul ve Ankara'da kadınlar bir kampanya başlatmıştı. 438. maddeyi yürürlükten kaldıran iki maddelik bir kanun teklifi hazırlamıştı. Bir yandan Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerle görüşürken diğer yandan sokak eylemlerine devam etmişti. Sonuçta, teklif kanunlaşmış ve 438. madde Meclis'te iptal edilmişti. 21 yılın ardından Bir Yargıtay üyesinin yıllar önce tecavüz suçu çerçevesinde tartışılan "namus" ve "iffet" kavramının 2011'de "haksız tahrik" indirimi sayılması gerektiğini savunması düşündürücü. Aradan geçen 21 yılda yasalarda ve yönetmeliklerde pek çok olumlu düzenleme yapıldı. Medeni Kanun, TCK değiştirildi; 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edildi; Aile Mahkemeleri, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu... Ancak kadınlar yine de yalnızca kadın oldukları için erkek şiddetine maruz kalıyor, öldürülüyor, tacize, tecavüze uğruyorlar. Namus kavramının içeriği, erkeklerin ellerinde değişken: Kısa etek giymek, sinemaya gitmek, çalışmayı istemek, boşanmayı istemek, yüksek sesle gülmek ya da evli olduğu halde geceyi dışarıda geçirmek "namussuzluk" sayılabiliyor. Buna karşın kadınların talepleri ise net: Kadınların bedenleri ve hayatları kendilerine aittir. Bir insanın en temel hakkı olan yaşam hakkının ihlal edilmesinin ise "haklı" gerekçesi olamaz. Kadın katillerine uygulanan "haksız tahrik" indirimi kaldırılmalı. (BB/EÖ) Burçin BELGE burcin@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi 07 Şubat 2011, Pazartesi |
20-02-2011, 14:46 | #9 |
|
Asistanlara “ne karışıyorsun” dayağı
Ankara’da, insan hakları alanında çok sayıda çalışmaya imza atan iki asistan, sokak ortasına bir kadına dayak atan kişiye müdahale ettikleri için dayak yedi 18 Şubat 2011 GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi asistanları Hakan Mertcan ve Cenk Yiğiter’in, Türkiye’deki insan hakları pratiğini darp edilerek gözlemleme olanağı buldukları olay şöyle gelişti. Cebeci’de yürümek için saat 23.00 sıralarında dışarıya çıkan iki asistan, bir kadının sokak ortasından dövüldüğünü gördü. İki asistan, bir kız çocuğunun engelleme çabalarına rağmen kadını feci şekilde döven adamı engellemek için, uzaktan, “Ne oluyor” diye seslendi. Sedat K. adlı saldırgan ise yolun karşısına geçerek asistanlara saldırdı. Asistanlara, “Ne karışıyorsunuz?” diyerek yumruk atan Sedat K.’yı çevredeki esnaf engelledi. Bu sırada, Sedat K.’nın yeğeni olduğu öğrenilen bir kişi, koşarak yeniden iki asistana saldırdı. Kısa süreli arbede sırasında, asistanlara çevredeki bazı esnafların da vurduğu anlaşıldı. Olay yerine gelen polis, tarafları karakola götürdü. Kavga sırasında burnunda 3 kırık oluşan ve 7 gün iş göremez raporu alan Yiğiter ile hafif yaralanan Mertcan, Sedat K. ile yeğeninden şikayetçi oldu. http://www.milliyet.com.tr/asistanla...facebookmypage |
21-02-2011, 15:51 | #10 |
|
Mahkemeden Tecavüzcüleri Koruyan Karar
Mardin'de 2003'te 12 yaşındaki N.Ç.'ye, aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 31 kişinin tecavüz ettiği gerekçesiyle açılan davanın gerekçeli kararına göre, N.Ç. istemediği kişiyle birlikte olmayabilirdi ve eyleminin ahlaki kötülüğünün farkındaydı. Mardin'de 2003'te 12 yaşındaki N.Ç.'nin, aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 31 kişinin tecavüzüne uğradığı gerekçesiyle açılan davada, sanıklar hakkında verilen kararın gerekçesi tamamlandı. Gerekçeli karara göre, N.Ç., istemediği kişiyle beraber olmayabilirdi ve eyleminin ahlâki kötülüğünün farkındaydı. Kadınların "iffetsiz hayatı" Milliyet gazetesinin haberine göre, para karşılığında N.Ç. ile ilişkiye giren aralarında asker, memur, esnaf ve öğretmenlerin de bulunduğu sanıklar hakkında verilen kararda, N.Ç. ile birlikte olan erkeklere hafif, N.Ç.'yi satan iki kadına daha yüksek ceza verilmesine "iki kadının iffetsiz hayatı" gerekçe gösterildi. Gerekçeli kararda, iki kadına iyi hal indirimi yapılmaması konusunda, "İki kadının duruşmadaki olumsuz tavırları, kendi yaşadıkları iffetsiz hayatı 13 yaşında bir çocuğa da yaşatmak şeklinde gözüken olumsuz tutum ve davranışları göz önüne alınarak haklarında takdir indirimi yapılmamıştır" denildi. Erkek sanıklara, cezaların alt sınırdan verilmesi konusunda ise N.Ç.'nin bir kişiyle istemediği için beraber olmadığı gibi örnekler sıralandı. Kararda, Adli Tıp Kurumu'na göre, eyleminin ahlaki kötülüğünün farkında olan N.Ç.'nin para kazanmak için fuhuş yaptığı, manevi yönden olanlara karşı çıkabileceği belirtildi. Kararda, N.Ç. ile ilişkiye giren erkeklerin eyleminin iffetli olup olmadığı konusunda ise yorum yapılmadı. Avukat Yalçındağ: Temyize gideceğiz N.Ç.'nin avukatı Reyhan Yalçındağ, kararı temyiz edeceklerini belirtti; "Sekiz yıldır mücadele veriyoruz ama 13 yaşında bir kızla ilişkiye girenler çok düşük cezalar alıyor. 13 yaşındaki kız rızasıyla bu işleri yapmış gösteriliyor" dedi. N.Ç.'nin "rızası" Eski TCK 414. maddenin 1. fıkrasına göre, 15 yaşını bitirmeyen küçüğün ırzına geçenlere beş seneden aşağı, ikinci fıkrasına göre ise şiddet veya tehdit varsa ceza 10 yıldan aşağı olamıyor. Mahkeme, yaptığı yorumlarla birinci fıkrayı uyguladı ve sanıklar, en az beş yıl hapisten kurtuldu. Mahkeme, N.Ç.'nin fuhuş için 26 kişinin yanına rızasıyla gittiği yorumunu yaptı. Mahkeme, sanıkların N.Ç.'ye yönelik eylemini "zorla alıkoyma değil rızaen alıkoyma" diye nitelendirerek cezayı alt sınırdan belirledi. Alıkoyma eyleminin cezasını 6 aydan 3 yıla kadar hapis olarak belirleyen mahkeme, buna göre de 7 yıl 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirtti ve bu suç yönünden tüm sanıklar kurtuldu. Ahlaki farkındalık Kararda, İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'nun, N.Ç. ile ilgili raporu vurgulandı. Raporda, "Mağdurenin, mağduresi olduğu olayın ahlaki radaetini müdrik (Ahlaki kötülüğünün farkında olduğu) olduğu" ifadeleri yer aldı. Kararda, olayın meydana geldiği 2002'de eski TCK'da, yeni TCK'daki mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulması halinde cezanın en az 15 yıl olacağına yönelik bir hüküm olmadığı anımsatıldı ve bu konuda bir rapora gerek duyulmadığı kaydedildi. Ancak hukukçular, ruh ve beden sağlığının bozulduğuna yönelik rapor bulunması halinde, takdiren daha yüksek ceza vermek zorunda kalınacağını belirterek, rapor alınmamasını eleştirdi. Kararda, Adli Tıp'ın, N.Ç. için yaptığı "bu olaylara ruhsal yönden karşı koymaya muktedir" yorumu anımsatılarak, "küçük kızın kendi iradesiyle para kazanmak amacıyla sanıklar T. ve E. ile irtibata geçtiği veya bunlarla irtibata geçen diğer sanıklarla ilişkiye girdiği anlaşılmaktadır" denildi. "Çocuk Korunmasızdır, Cinsel İstismarda Rızası Aranmaz" İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ufuk Sezgin ise "Cinsel istismar vakalarında, 15 yaşından küçük çocukların rızasından söz edilemez. Bu yaşta cinsel istismara uğrayan bir çocuğun buna karşı çıkması imkânsızdır" dedi. Sezgin, "Bu yaşta cinsel istismara uğrayan bir çocuğun buna karşı çıkma şansı yoktur. Yaşadığı şeyin aslında ne olduğunun farkında değildir, bunları yaşamayacağı bir hayatı bilmez, karşı çıkmak istese de sesini duyuramaz" diye konuştu. Dava, 28 Eylül'de sonuçlanmıştı Mardin'de 31 kişinin 2003'te 12 yaşında olan N.Ç.'ye tecavüz ettikleri, iki kadının da kız çocuğunu erkeklere pazarladıkları gerekçesiyle yargılandığı davanın 35. duruşması 28 Eylül 2010'da yapılmıştı. Tümü tutuksuz yargılanan 31 sanıktan 27'i dokuz yıl ile bir yıl sekiz ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmış, dört sanık beraat etmişti. Bir sanığın da dosyası ayrılmıştı. N.Ç.'nin de istismarda rızası olduğu, zorla alıkonmadığı gerekçesiyle bazı sanıklarda ceza indirimine gidilmişti. (BB) Mardin - BİA Haber Merkezi 21 Şubat 2011, Pazartesi |
26-02-2011, 13:33 | #11 |
|
Yüksek yargıda kadına yer yok
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Yargıtay'a 160, Danıştay'a 51 yeni üye atadı. Danıştay ve Yargıtay'a toplamda sadece altı kadın üye olabildi 26/02/2011 11:41 http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=77 |
03-03-2011, 12:40 | #12 |
|
Türkiye'nin ilk kadın partisi geliyor
Kadın Partisi Girişimi Kurucu Başkanı Benal Yazgan, kadınların da artık ülke sorunlarına müdahil olmak, ülkenin her türlü sorunlarında söz sahibi olmak istediğini belirterek, “Bir siyasi partinin yapması gerektiği gibi ülkenin tüm sorunlarıyla ilgiliyiz ama bunları yaparken kadın bakış açısını ülke yönetimine aksettirmek istiyoruz” dedi. Yazgan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, girişimin yaklaşık bir yıldır çalışmalarını sürdürdüğünü ve artık kendini tanıtma zamanı geldiğini dile getirerek, sivil toplum kuruluşlarının başlattığı kadın hareketini bir adım daha ileri götürüp kadını politikaya taşımak istediklerini söyledi. Girişimin partileşme sürecinin devam ettiğini de ifade eden Yazgan, 12 Haziranda yapılacak genel seçimlerden önce bunun tamamlanıp tamamlanmayacağının henüz belli olmadığını ancak seçimler için hedeflerinin bulunduğunu kaydetti. “12 Haziran seçimleri için hedefimiz; en az 2 tane bağımsız kadın adayı desteklemek” diyen Yazgan, bunun Türkiye'de herhangi bir ilde olabileceğini de belirtti. Yazgan, sadece siyasette değil hayatın her alanında “parite” sistemini hedeflediklerini de ifade ederek, bu sistemde kadın ve erkeğin yarı yarıya hayatın her alanında olmasının amaçlandığını kaydetti. “Biz bir feminist parti değiliz, biz eşitlikçi bir partiyiz” diye konuşan Yazgan, partinin adının “Kadın Partisi” olmasını çok önemsediklerini söyledi. Yazgan, “Kadınlar da artık ülke sorunların müdahil olmak, ülkenin her türlü sorunlarında söz sahibi olmak istiyorlar. Bir siyasi partinin yapması gerektiği gibi ülkenin tüm sorunlarıyla ilgiliyiz ama bunları yaparken kadın bakış açısını ülke yönetimine aksettirmek istiyoruz. Bazı ülkelerde kadın bakış açısını 'demokrasiyi kadınlaştırma' olarak tarif ediyorlar” dedi. Kadın bakış açısının erkeklere göre çok farklı olduğuna da dikkati çeken Yazgan, “Kadınlar çok daha detaycıdır. Kadın bakış açısı politikayı da zenginleştirecektir, daha yumuşatacaktır, daha insani boyutlara getirecektir” şeklinde konuştu. Türkiye'de yapılan politikanın modelini değiştirmek istediklerini de ifade eden Yazgan, “Sert bir politika değil, daha insani değerler içinde yapılan politikalar ve söylemler istiyoruz” diye konuştu. Kadınların da artık siyasete sıcak bakmalarını istediklerini belirten Yazgan, “Gelinen noktada artık kadınların ülke politikasına ağırlığını koymasının tam zamanı. Bütün kadınlara çağrı yapıyoruz” dedi. Partinin logosunun dengede duran bir terazi olduğuna da dikkati çeken Yazgan, logonun eşitlik ve adaleti, bir kefesinde kadını, bir kefesinde de erkeği eşit olarak simgelediğini söyledi. PARTİNİN TEMEL İLKELERİ Kadın Partisi Girişimi'nce hazırlanan partinin temel ilkelerinden bazıları şöyle: -Başta siyaset olmak üzere tüm karar alma organlarında kadınlarla erkeklerin eşit temsilini sağlamak ve Türkiye'yi, çağdaş dünyanın en saygın üyelerinden biri haline getirmektir, -Kadın Partisi; 21. yüzyılın dünyasında kalıcı bir barış için, yaşamın ekolojik temellerinin korunması için, özgür, adil ve dayanışmacı bir toplum için, etnik kökenleri ve cinsiyetleri ne olursa olsun tüm insanların eşit olmaları, yoksulluk, sömürü ve korkudan uzak kendi geleceklerini belirleyebilmeleri için üstüne düşen görevleri yerine getirmeye hazırdır, -Yoksullukla mücadele eden, insanlara kendi geleceklerini belirleyebilmeleri için eşit fırsatlar sunan, yaşamın büyük risklerini sağlam bir biçimde güvence altına alan ve adil bir katılım sağlayan koruyucu sosyal devleti yeniden geliştirmek istiyoruz, -Eğitimde fırsat eşitliği temel ilkelerimizden biridir, -Kadınlarla erkeklerin toplumsal eşitliğini temel alıyoruz.” AA |
07-03-2011, 10:23 | #13 |
|
Holding veliahtına 'eğilim' tahliyesi
Tecavüzden tutuklanan holding veliahtı K.H. “taraflar bilinçli ve iradeli insanlar olup, mağdurenin şikayetten vazgeçme eğiliminde olduğu anlaşılmıştır” gerekçesiyle tahliye edildi. İnşaat ve enerji sektöründe faaliyet gösteren ünlü bir holdingin veliahtı K.H. (32), Ankara’da bir barda eğlendiği avukat arkadaşı D.D.’yi (30), otomobili ile götürdüğü boş bir arazide döverek tecavüz ettiği iddiasıyla, 24 Şubat’ta nöbetçi 6. Sulh Ceza Mahkemesi’nce, “nitelikli cinsel saldırı” suçundan tutuklandı. Mağdure D.D.’ye, sevk edildiği Ankara Numune Hastanesi’nde yaşadığı olay nedeniyle “ruh hali bozulmuştur” raporu verildi. Yine olay günü Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda da, mağdure D.D.’nin sağ ve sol alnında ekimoz, kollarında çizik ve ekimozlara rastlandığı belirtildi. Şüphelinin avukatları, bir hafta sonra üst mahkemeye itiraz hakkını kullanarak tahliye talebinde bulundu. Suçlamaları kabul etmeyen K.H., nöbetçi mahkemede verdiği ifadede şunları söyledi: “D.D. ile önceden tanışırız. Olay günü aynı barda karşılaştık ve birlikte eğlendik. Bir süre sonra kendisi beni öpmeye başladı. Bacaklarını bacaklarımın üzerine koydu. Hatta bar sahibi bizi uyardı. Sonra evine bırakmak için arabaya bindik. Yolda giderken boynuma sarılıp öpmeye başladı. Araç kullanmam tehlikeye girince arabayı durdurdum ve sevişmeye başladık. Cinsel ilişkiye girmedik.” BİR HAFTADA TAHLİYE Hürriyet'in haberine göre mahkemede, K.H.’nin avukatı Hüseyin Avni Tataroğlu da, D.D.’nin, sanığın ağabeyinden şikayetten vazgeçmek için para talep ettiğini öne sürdü. İtirazı değerlendiren Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi, “Her iki taraf da yüksek okul mezunu, 30 yaşın üzerinde, bilinçli, iradeli insanlardır. İtiraz dilekçesinde yer verilen bazı kayıtlarda, mağdurenin şikayetten vazgeçme karşılığı para talep ettiği ileri sürülmüştür. Ayrıca mağdurenin şikayetinden vazgeçme eğiliminde olduğu anlaşılmıştır” gerekçesiyle, K.H.’nin 2 Mart’ta tahliyesine karar verdi. YASADIŞI KAYIT VAR Tahliye kararına Ankara Barosu ve mağdur D.D.’nin meslektaşları tepki gösterdi. D.D.’nin avukatı Murat Kurtuluş, “Mağdurun önceki avukatı ile sanığın ağabeyi arasında bir görüşme yapılmış ve bu görüşme gizlice kaydedilmiş. Bu yasa dışı kaydı itiraz aşamasında mahkemeye delil olarak sunanlar hakkında da suç duyurusunda bulunacağız” dedi. BARO EL KOYDU Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Erol Aras, olayla ilgili şunları söyledi: “Kurum olarak tarafların iddialarını inceliyoruz. Bir meslektaşımızın, ağır mağduriyeti söz konusu. Kadın hakları merkezimiz teyakkuz halindedir. Gelen evrakları inceliyoruz. Ortada henüz DNA incelemesi yapılmayan spermlerin varlığı, bayan meslektaşımızın darp edildiğine dair rapor, alıkoyma ve tecavüz iddiası nedeniyle tutuklama tedbirinin kaldırılması da normal değil. Yasa dışı bir dinleme kaydının tahliyeye gerekçe olması, hiçbir şekilde düşünülemez. O da ayrı bir suç teşkil eder. İncelememizden sonra gereğini Ankara Barosu Yönetim Kurulu mutlaka yapacaktır.” 08:10 | 07 Mart 2011 Milliyet |
09-03-2011, 09:16 | #14 |
|
Türk kadınının durumu saygıyla arz olunur!
İlki 1911’de yapılan Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün 100’üncüsünü dün tüm dünya kadınları kutladı Beş kıtanın her yerinden kadın seseleri atomsfere yayıldı. Kimilerinin sesi özgüvenden daha gür kimilerinin ise cımlız çıktı. Dünyada 3.5 milyar kadın kendilerini unutan erkeklere çağrı yapıp ‘bizi sakın unutmayın, buradayız’ mesajı verdi. 3.5 milyar kadın arasında eşitilği, ekonomik özgürlüğü ve bağımsızlığı yakalayan kadınlar neşe, ezilen, şiddete kurban giden, ekonomik güçlükler içindeki kadınlar çaresizlik içindeydi. İşte kadınların içinde bulunduğu durumu en iyi özetleyen rapor Düanya Ekonomik Forumu’ndan geldi. Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı raporda Türk kadınları genel olarak hemcinslerinin gerisinde kalarak 134 ülke arasında 126’ncı oldu. Fas ve Ürdün’ün gerisinde Dünya Ekonomik Forumu, 2010 verilerini kullanarak Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu’nda 134 ülke arasında Türkiye’yi 126’ncı sıraya yerleştirdi. Türkiye özellikle ekonomik eşitlikte sınıfta kalarak İran, Fas ve Ürdün’ün arkasında kaldı sondan dördüncü oldu. Yayınlanan raporda “Üst düzey görevde çalışan kadın sayısı yüzde 10. Kadınların iş kollarına entegre edilmesi gerekir” yorumu son derece dikkat çekici. Üzüntü veren rakamlar * Listenin ilk beş ülkesi İzlanda, Norveç, Finlandiya, İsveç ve Yeni Zelanda. * Türk kadınları Fas, Benin, Suudi Arabistan ve Pakistan gibi ülkeleri geride bırakmayı başardı, Mısır’ın gerisinde kaldı. * Kadın işgücünde 125’inci sırada olan Türk kadınları gelir durumuna göre dünyada sondan 10’uncu. Türkiye, kadın-erkek çalışan işgücü farkının en yüksek olduğu ülke. * Eğitim seviyesinde 109’uncu sıraya oturan Türk kadınları orta öğretime devam etme oranlarında 114’üncü sırada bulunuyor. * Türk kadınlarının dünyadaki hemcinslerine göre en ilerde olduğu konu sağlık. Türk kadınları ölüm oranlarına ve sağlık durumlarına göre dünyada 61’inci. * Siyasi katılımda Türk kadınları 99’uncu. Mecliste 48 milletvekili ile Türkiye 104’üncü sıraya kurulurken sadece iki kadın bakan, Aliye Kavaf ve Nimet Çubukçu’nun isimleri Türkiye’yi bu alanda 98’inci yapmaya yetti. * Kadın işsizlik oranı yüzde 9 olan Türkiye, 2006’da ekonomi alanında 115 ülke içinde 105’inciydi. Dünyada kadınlara önem verilen ilk 10 ülke * İzlanda * Norveç * Finlandiya * İsveç * Yeni Zelanda * İrlanda * Danimarka * Lesoto * Filipinler * İsviçre SON 10 ülke * Mısır (125) * Türkiye (126) * Fas (127) * Benin (128) * Suudi Arabistan (129) * Fildişi Sahilleri (130) * Mali (131) * Pakistan (132) * Çad (133) * Yemen (134) Yiğit Can KAYTMAZ / VATAN http://haber.gazetevatan.com/turk-ka...64038/7/Manset |
23-03-2011, 11:24 | #15 |
|
Eski Cumhurbaşkanı’na tecavüzden 7 yıl hapis
İsrail’i sarsan tecavüz skandalında Tel Aviv Bölge Mahkemesi dün merakla beklenen kararı açıkladı. Turizm Bakanı iken 1998 yılında, adı “Aleph” diye geçen kadına iki kez tecavüz etmekten, cumhurbaşkanı döneminde ise farklı iki kadına cinsel tacizde bulunmaktan geçen aralık ayında suçlu bulunan Moşe Katsav, 7 yıl hapis cezası aldı. 2 yıl da tecilli hapis cezasına çarptırılan eski lider kurbanlarına tazminat da ödeyecek. Tecavüzün ağır bir suç olduğunu hatırlatan Yargıç George Karra, “Kimse yasaların üzerinde değildir. Unutmamamız lazım ki, Katsav bu olayda kurban değildir” dedi. Kararın okunmasından sonra gözyaşlarına boğulan eski lider, suçlamaları redderek “Yalanların zaferi. Bu kadınlar yalan söyledi. Hata yapıyorsunuz” diye bağırdı. Tecavüz kurbanı “Aleph” ise, karardan memnuniyet duyduğunu açıkladı. Mahkeme salonun dışında kararı bekleyen kadın dernekleri üyeleri de sevinç çığlıkları attı. Başbakan Binyamin Netanyahu ise ülkeyi sarsan kararla ilgili “İsrail için üzüntü ve utanç verici bir gün ama aynı zamanda adalet sisteminin gurur günü. Kimse yasaların üstünde değil” dedi. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/17346876.asp?gid=200 |
03-04-2011, 16:14 | #16 |
|
Yenİ Bİr 4320 Uygulamasi
ANKARA 11. AİLE MAHKEMESİ EŞİNİN TERK ETMESİ ÜZERİNE BALDIZINI RAHATSIZ ETMEYE BAŞLAYAN H.H.Y.NİN BALDIZININ EĞİTİM GÖRDÜĞÜ OKULA YAKLAŞMASINI VE İLETİŞİM ARAÇLARIYLA RAHATSIZ ETMESİNİ YASAKLADI.
Ankarada ikamet eden H.H.Y adlı kişi, eşinin evi terk ederek babasının yanına gitmesinin ardından , baldızının okuduğu okula giderek rahatsız etmeye başladı.Baldız,Ankara C.Başsavcılığı'na H.H.Y hakkında şikayette bulundu.H.H.Y hakkındasoruşturma başlatan Ankara C.Başsavcılığı , Aile Mahkemesi'ne başvurarak H.H.Y hakkında tedbir uygulanmasını istedi.Bu talep Ankara 11.Aile Mahkemesi Hakimi Mustafa Karadağ tarafından karara bağlandı.Hakim Karadağ 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunu geniş yorumlayarak , baldızı koruma altına almak amacıyla H.H.Y.ye karşı bir dizi tedbire hükmetti.Buna göre H.H.Y.nin 6 ay süreyle baldızının ikameti ile eğitim gördüğü okula yaklaşmasını, baldızı ve ve diğer aile bireylerine karşı şiddet şiddet ve korkuya yönelik davranışlarda bulunmasını ,iletişim araçlarıyla rahatsız etmesini yasakladı.Bu tedbirlere uymaması durumunda kanun uyarınca H.H.Y.nin tutuklanacağı da kararda yer aldı. KADINA YÖNELİK AYRIMCILIK Hakim Karadağ'ın gerekçesinde:4320 sayılı yasanın1.maddesinde " aynı çatı altında oturan aile bireylerinden bahsedildiğine dikkat çekildi. Bununla birlikte Anayasanın 90'ıncı ,Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi'nin 2. bu sözleşme uyarınca hazırlanan çerçeve mevzuat örneğinin bazı maddeleri , ek protokol hükümleri ve Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesinin 19 ve 21 nolu genel tavsiye hükümleri dikkate alındığında , aile içi şiddetin esasen kadına yönelik şiddetin bir boyutu olduğu ifade edilen gerekçede ,asıl önlenmesi gerekenin kadına yönelen şiddet olduğu kaydedildi ve bu nedenle tedbir talebinin kabul edildiği bildirildi. Sabah, 28.03.2011 |
04-04-2011, 08:27 | #17 |
|
http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaber...mf1248437.Jpeg
Kadının avukatı var! Şimdiye kadar pek çok kadın örgütü, şiddet gören kadınlara destek vermek ve farkındalık yaratmak için kampanyalar yaptı, yapıyor da... Ancak şiddet, azalacağı yerde artıyor. Boşanmış veya ayrılmış her 10 kadından sekizi, fiziksel şiddet görüyor. Özellikle ayrılma sürecindeki kadınlar, yeterli tedbirler alınamadığı için öldürülüyor. Nihayet, şiddet gören kadına hukuki yardım eli uzatılacak. Üstelik bu hizmet ücretsiz! Ankara Barosu’nun başlattığı “Gelincik Projesi”, dövülen, ezilen, ırzına geçilen, psikolojik veya sosyolojik şiddete maruz kalan kadınlara “Yalnız değilsin” mesajıyla yola çıktı. Ama mesaj yetmez. Bu nedenle kadına şiddet ve hakları konusundaki tüm davaların takipçisi (müdahil veya gözlemcisi) olacaklar. Ankara Baro Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun ifadesiyle Gelincik, “Toplumun kadından özür dileme projesi.” Gönüllü elçiler Yasemin Yalçın, Müjde Ar ve Ege’nin “gönüllü elçi” olmayı kabul ettiği projenin tanıtımı için Ankara’daydım. Hepsinin heyecanına ve özverisine yakından şahit oldum. Henüz başlangıç aşamasındaki Gelincik projesi, toplumsal destekle muazzam bir ivme kazanacak, eminim. Proje, sadece hukuki destek ve gönüllü çalışmadan ibaret olsa eksik kalacaktı. Malum, kadına şiddet vakalarındaki en büyük sorunlardan biri, sığınma evlerinin yetersiz olması... Bu nedenle pek çok kadın, mağdur olduğu halde evine dönmek zorunda kalıyor. Ne yazık ki bazıları için o ev, mezar oluyor... Bu nedenle Ankara’da Baro, Valilik, Emniyet, bazı belediyeler ve Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık, işbirliği içinde çalışmaya karar verdi. Baro, özellikle Valiliğin desteğinden çok memnun. Türkiye’ye yayılacak İlk etapta Baro, “Alo Gelincik” hattına gelen ihbarları değerlendirecek. Tehlike altında olduğu tespit edilen kadınlar için kalabilecekleri güvenli bir yer sağlayacak. Mağdur kadınların, Ankara Barosu’nun Gelincik Merkezi’nde, daha sonra devlet ve belediyenin konukevlerinde kalmaları sağlanacak. Ankara Barosu, devlet ve sivil toplum örgütleri arasında sağlıklı bir işbirliğinin kurulabileceğini kanıtladı. Bu harikulade girişimin asıl hedefi, Türkiye’nin dört bir yanındaki barolar aracılığıyla, ülkenin her yerine yayılmak... Size düşen, kendi payınıza projeye nasıl destek çıkabileceğinizi düşünmek. Medyada, sadece kadın gazeteciler değil, “möhim” konularda her daim fikir beyan eden erkeklerin desteği şart. http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaber...mf1248438.Jpeg ŞİDDET GÖRENİ EVDEN ALACAK Gelincik Projesi’nin hedefi ve işleyişi şöyle: - İlk adım, kadının hakları konusunda farkındalığı artırmak. Bu amaçla hazırlanan reklam kampanyalarının yanı sıra gönüllü elçilerin de dahil olduğu geziler düzenleyip kadınlarla bire bir görüşmeler yapılacak. - “Alo Gelincik hattı” kuruldu. 444 43 06’yı arayanlar, bedava adli destek alacak. 7 gün 24 saat hizmet veren bu servise gelen çağrıları, hukuki konuda donanımlı avukatlar yanıtlayacak. - İlk görüşme sonrası, acil bir durum varsa, bir baro görevlisinin bulunduğu araçla mağdurun adresine bağlı karakola gidilecek. Mağdure, polis memuru eşliğinde alınıp Ankara Barosu genel merkezine getirilecek. - Görüşmeye göre, Adli Tıp’tan rapor ve psikolojik destek sağlanacak. Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacak. - 4320 sayılı kanun gereği, şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması gibi tedbir kararları çıkarılacak. - Bundan sonraki her adımda kadın, yalnız bırakılmayacak. Boşanma, nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi davalar açılabilecek. - Ankara Barosu avukatları, hukuki süreçleri ücretsiz olarak, kadınlar adına üstelenecek. - Gelincik projesi için kurulan fon, mağdurlara destek için etkinlikler düzenleyecek, logolu ürünler satılacak. |
18-04-2011, 16:58 | #18 |
|
Erkek Şiddetine Müebbet Hapis Cezası
Antalya'da karısını bıçaklayarak öldüren N.Y., önce ağırlaştırılmış müebbet, sonrada duruşmalardaki "iyi hali" nedeniyle müebbet mahkm edildi; Mahkeme Başkanı, sanığa tahrik indirimi uygulanmadığını açıkladı. Şiddet gördüğü için Kırıkkale'deki evini terk edip Antalya'ya kaçan iki çocuk annesi karısı S.Y.'yi (23), barışma teklifini reddettiği için bıçaklayarak öldüren N.Y. (34) müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın dünkü duruşmasında N.Y., karısının kendisini aldattığını söyledi, karısını öldürmeye kast etmediğini ancak karısının kendisine hakaret ettiğini öne sürdü. Tahrik indirimi uygulamadı Sanık ve tanık ifadelerinin ardından mahkeme heyeti sanığı, eşini öldürdüğü gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırdı. Sanığın duruşmalardaki iyi hali göz önüne alınarak ceza müebbet hapse çevrildi. Mahkeme Başkanı Süleyman Teke, tahrik indirimi ise uygulamadıklarını açıkladı. N.Y., duruşma salonundan çıkarken S.Y.'nin annesine "Mutlu musunuz? Oldu mu istediğiniz?" diye seslendi. Tır şoförlüğü yapan N.Y., dayak yediği için Kırıkkale'deki evini terk eden iki çocuk annesi eşi S.Y.'yi kaçtığı Antalya'da bulmuş, Bülent Ecevit Bulvarı'nda evine dönme isteğini reddetmesiyle aralarında çıkan tartışmada, eşini 14 yerinden bıçaklayarak öldürmüştü.(BB) Antalya - BİA Haber Merkezi 15 Nisan 2011, Cuma |
16-06-2011, 21:23 | #19 |
|
43 İlde 141 Erkek, 0 (Sıfır) Kadın Milletvekili
Resmi olmayan seçim sonuçlarına göre, 141 milletvekili çıkaran 43 ilden kadın milletvekili çıkmadı. 26 ilden birer, yedi ilden ikişer, bir ilden üç, bir ilden de dört kadın milletvekili seçildi. İstanbul, Ankara ve İzmir'den seçilen 142 milletvekilinin 31'i kadın. 78 Kadın 472 Erkek Vekil Meclis'te 472 Erkek, 78 Kadın Vekil Mecliste: Aydın: En Kötü Tahminimiz Gerçek Oldu Resmi olmayan seçim sonuçlarına göre, 43 ilin toplam 141 milletvekili arasında kadın yok. Mecliste 116 milletvekili ile temsil edilen 26 ilden yalnızca birer kadın milletvekili çıktı. Kadınların temsil edilmediği iller Bayburt'un Meclis'e gönderdiği tek milletvekili, erkek. Meclis'e ikişer milletvekili gönderen Ardahan, Artvin, Bartın, Bilecik, Çankırı, Erzincan, Gümüşhane, Karabük, Karaman, Kırşehir, Kilis, Sinop, Tunceli, Yalova'dan da kadın vekil çıkmadı. Amasya, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Düzce, Edirne, Hakkari, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Nevşehir, Niğde ve Rize'nin üçer milletvekili arasında da kadın yok. Çanakkale, Çorum, Giresun, Isparta, Muş, Osmaniye ve Yozgat, Meclis'e dörder vekil gönderdi, tamamı erkek. Adıyaman, Afyonkarahisar, Kütahya ve Zonguldak'ın çıkarttığı beşer vekilin hepsi erkek. Ordu ve Muğla, Meclis'te altışar milletvekili ile temsil edilecek. Vekillerin tamamı erkek. Hatay'dan çıkan on milletvekili arasında da kadın yok. 26 ilden birer kadın vekil Meclis'e Adana ve Antalya 14, Şanlıurfa 12, Kocaeli ve Mersin 11, Manisa 10, Samsun ve Kayseri dokuz, Kahramanmaraş sekiz, Aydın, Sakarya ve Denizli yedi, Erzurum, Trabzon ve Malatya altı, Sivas, Tokat ve Elazığ beş, Ağrı, Şırnak ve Batman dört, Aksaray, Siirt, Uşak ve Kars üç, Iğdır iki milletvekili gönderiyor. Ancak bu vekillerin yalnızca birer tanesi kadın. Yedi ilden ikişer kadın vekil Konya'nın 14, Gaziantep'in 12, Mardin, Balıkesir ve Van'ın sekiz, Eskişehir ve Tekirdağ'ın altı milletvekili arasındaki 62 milletvekilin 60'sı erkek, ikisi kadın. Bursa'dan üç, Diyarbakır'dan dört kadın vekil Bursa'nın 18 milletvekili 15 erkek, üç kadın, Diyarbakır'ın 11 milletvekilinin yedisi erkek, dördü kadın. Ankara, İstanbul, İzmir'de durum Ankara birinci bölgeden 16 vekilin 11 erkek, beşi kadın; ikinci bölgeden seçilen 15 milletvekilnin 10'u erkek, beşi kadın. ikinci bölgeden seçilenlerinki ise 2. İstanbul birinci bölgeden seçilen 30 vekilin altısı kadın, 24'ü kadın, üçüncü bölgeden seçilen 28 vekilin altısı kadın, 22'si kadın, ikinci bölgeden seçilen 27 vekilin ise 20'si erkek, yedisi kadın. İzmir birinci ve ikinci bölgelerden de 13'er milletvekili seçildi. Birinci bölgeden seçilen 22 vekilin 19'u erkek, üçü, ikinci bölgeden seçilenlerinki ise iki. (BB) Burçin BELGE burcin@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi13 Haziran 2011, Pazartesi |
20-06-2011, 13:48 | #20 |
|
'Nobel Ödülü almış kaç bilim kadını var'
Kadınlarla ilgi ilginç yorumlarda bulunan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi eski Öğretim Üyesi Ahmet Küçükusta, 'Ben bir bilim travestisiyim' başlıklı yazısında 'Fizikte, kimyada veya tıpta Nobel almış kaç kadın vardır dersiniz?' diye sordu. Prof. Celâl Şengör porno sitelerinin sayısız faydasından söz etti uzun uzun. Arkasından Prof. Doğan Kuban, tabiatta tekişlilik diye bir şey bulunmadığını ve aslolanın çokeşlilik olduğunu yazdı. Şimdi de ünlü tıp profesörü Ahmet Rasim Küçükusta,bilim insanlarının neredeyse tamamının erkek olduğunu, bu nedenle “bilim adamı” kavramını kullanmakta hiçbir sakınca bulunmadığını ifade etti. Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre, Prof. Dr. Ahmet Küçükusta, kadınlar konusunda çarpıcı iddiaların yer aldığı bir yazı kaleme aldı. Prof. Küçükusta, şunları söyledi: “Mesele kadınların başının altından çıkıyor olmalı. Çünkü çevremden biliyorum; bilimle uğraşan kadınlar kendilerine bilim adamı değil ‘bilim kadını’ densin istiyorlar. Açıkçası, bilim adamı teriminden ‘kıllanıyorlar. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada çok az sayıda bilim kadını var. Mesela, fizikte, kimyada veya tıpta Nobel almış kaç kadın vardır dersiniz? Ya da müzikte, edebiyatta, sosyolojide sivrilmiş, deha, virtüöz seviyesine erişmiş kişilere bakarsanız, bunların içinde de parmakla sayılacak kadar az kadın çıkar. Durun; hemen ‘Ama üniversitelerimizdeki kadın doçentlerin, profesörlerin sayısı her geçen gün artıyor. Birçok fakültede erkekten çok kadın öğretim üyesi var’ demeye kalkmayın. Bilim adamlığı başka şey öğretim üyeliği başka şey. Her profesör bilim adamı olmadığı gibi, bilim adamı olmak için de illâ profesör veya doçent olmak da gerekmez. Hem bilim insanı hem bilim kadını sözlerinden mustaripim. Hadi, madem bilim insanı var, o zaman ‘bilim hayvanı’ da olmalı diye cinslik yapmayalım ama yarın oğlanlar, lezbiyenler, travestiler, onun bunun çocukları ve daha bilmem kimler ayaklanırlarsa ne olacak? ‘Biz ne bilim adamıyız ne bilim kadını. Biz ‘Bilim lezbiyeniyiz’ veya biz ‘Bilim transseksüeliyiz’ diye herkes kendi terimini yaratırsa kim ne diyebilir?” (Hürriyet) 20/06/2011 8:04 |
22-06-2011, 12:15 | #21 |
|
Hakim A.Ö. Sekiz Yıllık Mücadeleyi Kazandı; Mesleğe Geri Dönüyor
2003'te "Mesleğe yakışmayan davranışta bulunduğu" gerekçesiyle hakimlikten ihraç edilen A. Ö. , sekiz yıllık hukuk mücadelesi sonucunda HSYK kararıyla mesleğe geri dönüyor. 2003'te hakimken polislerin şikayetiyle "mesleğe yakışmayan davranışta bulunduğu" ve "menfaat temin ettiği" iddiasıyla görevinden alınan A. Ö. , Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kanunununda yapılan değişikliğin ardından, göreve geri dönmek için yaptığı başvurunun kabul edilmesiyle mesleğine geri dönüyor. Ankara Hukuk Fakültesi mezunu A. Ö. Mersin'in Günar İlçesi'nde hakimken bir davada bazı polisler hakkında mahkûmiyet kararı vermesinin ardından Adalet Bakanlığı'na "Milliyetçi polisler", "Adliye çalışanları" ve "bir vatandaş" gibi imzalarla ihbar mektupları gönderildi. A.Ö'nün "fazla ruj sürdüğü, mini etek giydiği, odasına bir avukatı alıp kapıyı kapattığı, farklı erkeklerle yemek yediği" iddia ediliyordu. Şikâyetler üzerine Adalet Bakanlığı'nın görevlendirdiği müfettiş "ihraç" talebiyle hazırladığı raporu HSYK'ya gönderdi. Bir avukatla ilişkisi olmadığını kanıtlamak için bekaret raporu dahi alan A.Ö. için toplanan kurul, dörde karşı beş oyla meslekten ihraç edilmesine karar verdi. AİHM Türkiye'yi mahkum etmişti Sekiz yıldır hukuk mücadelesi veren A.Ö.'nün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) açtığı davada Türkiye mahkûm edilmişti. Mahkeme 19 Ekim 2010'da HSYK'nın kararlarıyla yargıcı meslekten uzaklaştıran Türkiye'nin "özel yaşama saygı hakkı"nı düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 8. maddesini ihlal ettiğine oybirliğiyle hükmetmişti. Hakim A.Ö. , belgelerini tamamladıktan sonra Yüksek Kurul'un belirlediği bir şehirde çalışmaya başlayacak. (NV/ŞA) Ankara - BİA Haber Merkezi21 Haziran 2011, Salı |
22-06-2011, 12:38 | #22 |
|
Erkekler Mayısta 20 Kadını Öldürdü
bianet'in çetelesine göre, 2011'in ilk beş ayında erkek şiddeti toplamda 105 kadın, 15 erkek, sekiz çocuk ve iki bebeğin ölümüne, 59 kadın, beş erkek, üç travesti ve transseksüel ile dört çocuğun yaralanmasına neden oldu. Burçin BELGE burcin@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi 21 Haziran 2011, Salı
bianet'in gazetelerden, internet sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler mayısta 20 kadın, yedi erkek ve beş çocuğu öldürdü. Faillerden üçü intihar ederken ikisi intihar girişiminde bulundu. Erkekler geçtiğimiz ay 12 kadın, iki erkek, üç travesti ve transseksüel ile bir çocuğu yaraladı. Mayısta bir erkek boşanmak isteyen karısını bir diğeri de yeğeninin sevgilisi olan bir kız çocuğunu kaçırıp zorla alıkoydu. Bir erkek ayrı yaşadığı karısını rehin aldı. Geçtiğimiz ay beş kadın ve yedi çocuk taciz, beş çocuk da tecavüze, iki kadın gaspa maruz kaldı. Mayısta 73 erkek, üç kadın ve beş çocuk cinayet, yaralama, taciz ve tecavüz suçlarından kovuşturmaya uğradı, gözaltına alındı, tutuklandı ya da kaçak duruma düştü. Bir kadın, eve izinsiz lavabo yaptırmasına kızan kocasını, çıkan tartışma sırasında yaraladı. Bir kadın, kendisini öldürmekle tehdit eden nişanlısı ve babasının erkek arkadaşını öldürmesine yardımcı olduğu iddiasıyla tutuklandı. Bir kadın, üzerine kuma getiren ve aynı evde iki kadınla birlikte yaşamayı sürdüren kocasını öldürdü. Mayısta bir kadın intihar girişiminde bulundu. 2011'de erkekler 105 kadını öldürdü Geçen yıl aynı dönemde erkekler en az 16 kadını öldürmüş, 27 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etmişti. En az 41 kadın ve kız çocuğu cinsel taciz ve istismara maruz kalmıştı. "Aşk, sevgi, töre, namus, kıskançlık" bahaneleriyle en az 20 kadın ve erkek yaralanırken 80 erkek ve oğlan çocuğu gözaltına alınmış, tutuklanmış ya da kaçak olarak yaşamaya başlamıştı. bianet'in çetelesine göre, 2011'in ilk beş ayında erkek şiddeti toplamda 105 kadın, 15 erkek, sekiz çocuk ve iki bebeğin ölümüne, 59 kadın, beş erkek, üç travesti ve transseksüel ile dört çocuğun yaralanmasına neden oldu. Şiddetten kurtulmayı denemişlerdi Ölüm ve yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının en az yedisinde, faillerin mağdurlara şiddet uyguladığı yakınlarınca biliniyordu. Mağdurlar can güvenlikleri bulunmadığı için yakınlarından ya da polisten yardım istemiş, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. İstanbul'da karısını işyerinin yakınında öldürdükten sonra intihar girişiminde bulunan T.T.'nin komşuları, T.T.'nin karısına daha önce de şiddet uyguladığını, karısı ile oğlunun yaşadığı eve gidip doğalgaz saatini ateşe verdiğini ve oğluna balyozla saldırdığını anlattı. Kayseri'de kocası M.A. tarafından yaralanan N.A.'nın ağabeyi, kardeşinin boşanmaya çalıştığı kocasının tehdit ve hakaretleri nedeniyle altı kez şikayet dilekçesi verdiğini, M.A.'nın olaydan birkaç gün önce oğlunu bıçakla kovaladığı için gözaltına alındığını ancak serbest bırakıldığını belirtti. İstanbul'da kocasının ağır yaraladığı C.B., annesinin de öldüğü saldırıdan kısa süre önce aile mahkemesine başvurup kocası için evden uzaklaştırma kararı almıştı. Olaydan sonra çiftin çocuklarının okuldaki öneri kutusuna "Babam bizi ve annemi sürekli dövüyor. Bizi öldürmekle tehdit ediyor" şeklinde notlar yazdıkları ortaya çıktı. Şiddetin bölgelere göre dağılımı Mayıs ayında kadın katli haberlerinin basına en çok yansıdığı il, İstanbul'du. Onu Gaziantep, Kayseri ve Elazığ izledi. Kadın katli haberlerinin bölgesel dağılımında ise ilk sırayı İç Anadolu bölgesi aldı. Onu sırasıyla Marmara ve Ege bölgeleri izledi. Ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleriyle Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri geldi. Şiddet mağdurlarının yaralanmasıyla sonuçlanan olaylara dair haberler ise İstanbul, İzmir, Antalya ve Muğla'dandı. Adana, Bursa, Eskişehir, Kayseri ve Mersin'den haberler de gazetelere yansıdı. Bölgelere göre dağılımda ilk sırayı Akdeniz ve Ege bölgeleri aldı. Onları İç Anadolu ve Marmara bölgeleri izledi. Karadeniz bölgesi ise son sırada idi. Mayısta taciz olaylarına dair haberlerde ilk sırayı Samsun aldı. Ardından Adana, İstanbul, Kocaeli illeri geldi. Bölgelere göre dağılımda ilk sıra Marmara bölgesinindi. Onu Karadeniz bölgesi izledi. Ardından Akdeniz ve Ege bölgeleri ile İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri geldi. Geçtiğimiz ay Adana, Gaziantep, İstanbul ve Zonguldak'tan tecavüz olayları basına yansıdı. Haberler, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz bölgeleri arasında eşit dağıldı. Amasya'da bir kadın intihar girişiminde bulundu. Mayısta da kadınları en çok kocaları öldürdü Basına yansıyan haberlere göre kadınları Mayısta da en çok kocaları öldürdü. Onları kadınların "tanıdıkları" erkekler, akrabaları, kardeşleri, damatları, oğulları, eski kocaları, arkadaşları, komşuları izledi. Geçtiğimiz ay bir erkeği karısı, bir erkeği de kız arkadaşının nişanlısı ve babası öldürdü. Geçtiğimiz ay kadınları en çok kocaları yaraladı. Onları kadınların oğulları, sevgilileri, akrabaları ve tanıdıkları erkekler izledi. Bir erkeği sevgilisinin eski kocası yaraladı. Mayısta aralarında bir polisin de olduğu beş erkek, üç travesti ve transseksüele saldırdı. Bir çocuğu arkadaşının babası, ağabeyi ve amcası darp etti. Bir erkek katıldığı düğünde şarkıcıyı, "şarkısıyla karısını taciz ettiği" gerekçesiyle, bir kadın da kocasını "izin almadan lavabo aldığı gerekçesiyle çıkan tartışmada" yaraladı. Taciz olaylarının failleri arasında da çocukların ve kadınların tanıdıkları erkekler ilk sıradaydı. Failler arasında mağdurların öğretmenleri, arkadaşları, iş ilişkisi olan erkekler vardı. Bir kız çocuğuna erkek arkadaşının amcası tacizde bulundu. Tanımadığı çocuklara ve kadınlara tacizde bulunan dört erkeğin gözaltına alındığı haberlere yansıdı. Mayısta basına yansıyan tecavüz olaylarının mağdurları çocuklar, failler ise çocukların tanıdıkları erkeklerdi. İşinsanı, işçi, çiftçi, emekli, polis, öğrenci Mayısta basına yansıyan kadın katli haberlerinin failleri arasında altı işçi, iki çiftçi, bir elektrikçi, bir emekli polis, bir işsiz, bir öğrenci ve bir de pazarcı vardı. İki ayrı fuhuş çetesinin mallarına el koymak için iki kadını öldürdüğü de haberlere konu oldu. Geçtiğimiz ay erkeklerin öldürdüğü kadınlardan üçü işçi idi, ikisi evde çalışıyordu. Öldürülen kadınlar arasında bir emekli, bir işyeri sahibi ve bir de öğrenci servisinde hosteslik yapan kadın vardı. Öldürülenlerden beşi çocuktu ve öğrenciydi. Öldürülen erkeklerden ikisi ise çiftçi ve kuafördü. Yaralama ile sonuçlanan olayların failleri arasında ise bir işçi, bir matbaa ustası, bir öğrenci, bir polis ve bir de evde çalışan kadın; mağdurlar arasında ise bir okul hizmetlisi, bir öğrenci, bir sabıkalı ve üç de seks işçisi vardı. Mayısta basına yansıyan taciz olaylarının failleri arasında iki öğretmen ve iki öğrenci ile bir tezgahtar, bir dizi oyuncusu, bir emekli, bir işçi, bir iş insanı, bir köy muhtarı; mağdurlar arasında ise yedi öğrenci, bir eğitmen ve bir avukat vardı. Tecavüz olaylarının faillerinden biri emekli, mağdurlar ise öğrenci idi. Taciz ve tecavüz mağdurları, çocuklar Mayısta katil zanlılarından biri 18 yaşından küçüktü. Faillerin yüzde 29'u 30-39, yüzde 25'i 20-29 yaş grubundaydı. Onları yüzde 17'lik oranlarla 40-49 ve 50-59 yaş grubundakiler ile yüzde 4'lük oranlarla 60-69 ve 70-79 yaş grubundakiler izledi. Öldürülenler arasında da ilk sırayı yüzde 29'luk oranla 30-39 yaş grubundakiler aldı. Onları yüzde 20'lik bir oranla 20-29, yüzde 16'lık oranlarla 0-18 ve 50-59, yüzde 6,5'lik oranlarla 40-49 ve 70-79 yaş grubundakiler izledi. 60-69 ve 19 yaşındaki mağdurların oranları yüzde 3'erdi. Yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının faillerinin yaş gruplarına göre dağılımı, eşitti. Faillerin tamamı 20-49 yaşları arasındaydı. Yaş gruplarının oransal dağılımı ise 20-29, 30-39 ve 40-49 yaş grupları için yüzde 33,33 idi. Yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının mağdurları arasında ilk sırayı, yüzde 30'luk bir oranla 30-39 yaş grubundakiler aldı. Onları yüzde 23'lük bir oranla 20-29, yüzde 15'lik bir oranla 40-49 ve yüzde 4'erlik oranlarla 0-18, 50-59, 60-69 ve 70-79 yaş gruplarındaki mağdurlar izledi. Taciz olaylarının faillerinin yüzde 20'si 18 yaşından küçüktü. Faillerin yüzde 30'u 20-29, yüzde 30'u 30-39, yüzde 10'u 40-49, yüzde 10'u da 50-59 yaş gruplarındaydı. Taciz mağdurlarının ise büyük çoğunluğu çocuklardı. Mağdurların yüzde 70'i 18 yaşından küçüktü. Onları yüzde 20'lik bir oranla 20-29 ve yüzde 10'luk oranla 30-39 yaş grupları izledi. Tecavüz faillerinin yüzde 36,3'ü 20 yaşından küçüktü. Faillerin yüzde 27,3'ü 18 yaşından küçük, yüzde 9'u 19 yaşındaydı. Onları yüzde 27,3'lük oranlarla 20-29 ve 30-39 ve yüzde 9'luk oranla 50-59 yaş gruplarındakiler izledi. Mayısta tecavüz mağdurlarının tamamı, 18 yaşından küçüktü. Şiddetin "gerekçesi" Mayısta kadınları en çok kocaları "boşanmak istedikleri" bahanesiyle öldürdü. Ardından "namus", "kıskançlık", "evi terk etmek", "aldatma" bahaneleri geldi. Kadınlar ayrıca birlikte yaşama, arkadaşlık ya da evlilik teklifini reddettikleri için de öldürüldü. Bir kadını damadı, "kızı boşanma davası açtığı" ve "damadına para vermek istemediği" için, bir kadını oğlu "yanlışlıkla", bir kız çocuğunu da komşusu "tecavüz ettikten sonra" öldürdü. Bir erkeğin bir kadınla üç çocuğunu öldürme bahanesi, "kocasından intikam almak"tı. Mayısta iki kadın, mallarına ve paralarına el koymak isteyen erkekler tarafından öldürüldü. Bir kadını amcası, bir diğerini erkek kardeşi "namus" bahanesiyle öldürdü. Dört erkek de yine aynı gerekçeyle erkekleri öldürdü. Bir erkek akrabasını "kızıyla evlenmesine izin vermediği" için, bir erkeği kız arkadaşının babası ve nişanlısı öldürdü. Bir kadın üzerine kuma getiren kocasını bıçakladı. Yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının gerekçeleri arasında da boşanmak istemek, para vermemek, barışma teklifini kabul etmemek ilk sıralardaydı. Bir kadını oğlu "bunalıma girdiği" bir diğerini yeğeni "yanlışlıkla" yaraladı. Bir kadın tartışma sırasında kocasını, bir erkek eski karısıyla birlikte olduğu bahanesiyle bir başka erkeği yaraladı. Aralarında bir polisin de bulunduğu beş erkek üç travesti ve transseksüele saldırdı. Üç erkek, okul arkadaşına tacizde bulunmakla suçladıkları bir çocuğu darp etti. Bir erkek de karısını şarkıyla taciz ettiği şarkıcıyı yaraladı. (BB) |
22-06-2011, 12:39 | #23 |
|
Erkekler Mayısta 20 Kadını Öldürdü
bianet'in çetelesine göre, 2011'in ilk beş ayında erkek şiddeti toplamda 105 kadın, 15 erkek, sekiz çocuk ve iki bebeğin ölümüne, 59 kadın, beş erkek, üç travesti ve transseksüel ile dört çocuğun yaralanmasına neden oldu. Burçin BELGE burcin@bianet.org İstanbul - BİA Haber Merkezi 21 Haziran 2011, Salı
bianet'in gazetelerden, internet sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler mayısta 20 kadın, yedi erkek ve beş çocuğu öldürdü. Faillerden üçü intihar ederken ikisi intihar girişiminde bulundu. Erkekler geçtiğimiz ay 12 kadın, iki erkek, üç travesti ve transseksüel ile bir çocuğu yaraladı. Mayısta bir erkek boşanmak isteyen karısını bir diğeri de yeğeninin sevgilisi olan bir kız çocuğunu kaçırıp zorla alıkoydu. Bir erkek ayrı yaşadığı karısını rehin aldı. Geçtiğimiz ay beş kadın ve yedi çocuk taciz, beş çocuk da tecavüze, iki kadın gaspa maruz kaldı. Mayısta 73 erkek, üç kadın ve beş çocuk cinayet, yaralama, taciz ve tecavüz suçlarından kovuşturmaya uğradı, gözaltına alındı, tutuklandı ya da kaçak duruma düştü. Bir kadın, eve izinsiz lavabo yaptırmasına kızan kocasını, çıkan tartışma sırasında yaraladı. Bir kadın, kendisini öldürmekle tehdit eden nişanlısı ve babasının erkek arkadaşını öldürmesine yardımcı olduğu iddiasıyla tutuklandı. Bir kadın, üzerine kuma getiren ve aynı evde iki kadınla birlikte yaşamayı sürdüren kocasını öldürdü. Mayısta bir kadın intihar girişiminde bulundu. 2011'de erkekler 105 kadını öldürdü Geçen yıl aynı dönemde erkekler en az 16 kadını öldürmüş, 27 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etmişti. En az 41 kadın ve kız çocuğu cinsel taciz ve istismara maruz kalmıştı. "Aşk, sevgi, töre, namus, kıskançlık" bahaneleriyle en az 20 kadın ve erkek yaralanırken 80 erkek ve oğlan çocuğu gözaltına alınmış, tutuklanmış ya da kaçak olarak yaşamaya başlamıştı. bianet'in çetelesine göre, 2011'in ilk beş ayında erkek şiddeti toplamda 105 kadın, 15 erkek, sekiz çocuk ve iki bebeğin ölümüne, 59 kadın, beş erkek, üç travesti ve transseksüel ile dört çocuğun yaralanmasına neden oldu. Şiddetten kurtulmayı denemişlerdi Ölüm ve yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının en az yedisinde, faillerin mağdurlara şiddet uyguladığı yakınlarınca biliniyordu. Mağdurlar can güvenlikleri bulunmadığı için yakınlarından ya da polisten yardım istemiş, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. İstanbul'da karısını işyerinin yakınında öldürdükten sonra intihar girişiminde bulunan T.T.'nin komşuları, T.T.'nin karısına daha önce de şiddet uyguladığını, karısı ile oğlunun yaşadığı eve gidip doğalgaz saatini ateşe verdiğini ve oğluna balyozla saldırdığını anlattı. Kayseri'de kocası M.A. tarafından yaralanan N.A.'nın ağabeyi, kardeşinin boşanmaya çalıştığı kocasının tehdit ve hakaretleri nedeniyle altı kez şikayet dilekçesi verdiğini, M.A.'nın olaydan birkaç gün önce oğlunu bıçakla kovaladığı için gözaltına alındığını ancak serbest bırakıldığını belirtti. İstanbul'da kocasının ağır yaraladığı C.B., annesinin de öldüğü saldırıdan kısa süre önce aile mahkemesine başvurup kocası için evden uzaklaştırma kararı almıştı. Olaydan sonra çiftin çocuklarının okuldaki öneri kutusuna "Babam bizi ve annemi sürekli dövüyor. Bizi öldürmekle tehdit ediyor" şeklinde notlar yazdıkları ortaya çıktı. Şiddetin bölgelere göre dağılımı Mayıs ayında kadın katli haberlerinin basına en çok yansıdığı il, İstanbul'du. Onu Gaziantep, Kayseri ve Elazığ izledi. Kadın katli haberlerinin bölgesel dağılımında ise ilk sırayı İç Anadolu bölgesi aldı. Onu sırasıyla Marmara ve Ege bölgeleri izledi. Ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleriyle Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri geldi. Şiddet mağdurlarının yaralanmasıyla sonuçlanan olaylara dair haberler ise İstanbul, İzmir, Antalya ve Muğla'dandı. Adana, Bursa, Eskişehir, Kayseri ve Mersin'den haberler de gazetelere yansıdı. Bölgelere göre dağılımda ilk sırayı Akdeniz ve Ege bölgeleri aldı. Onları İç Anadolu ve Marmara bölgeleri izledi. Karadeniz bölgesi ise son sırada idi. Mayısta taciz olaylarına dair haberlerde ilk sırayı Samsun aldı. Ardından Adana, İstanbul, Kocaeli illeri geldi. Bölgelere göre dağılımda ilk sıra Marmara bölgesinindi. Onu Karadeniz bölgesi izledi. Ardından Akdeniz ve Ege bölgeleri ile İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri geldi. Geçtiğimiz ay Adana, Gaziantep, İstanbul ve Zonguldak'tan tecavüz olayları basına yansıdı. Haberler, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz bölgeleri arasında eşit dağıldı. Amasya'da bir kadın intihar girişiminde bulundu. Mayısta da kadınları en çok kocaları öldürdü Basına yansıyan haberlere göre kadınları Mayısta da en çok kocaları öldürdü. Onları kadınların "tanıdıkları" erkekler, akrabaları, kardeşleri, damatları, oğulları, eski kocaları, arkadaşları, komşuları izledi. Geçtiğimiz ay bir erkeği karısı, bir erkeği de kız arkadaşının nişanlısı ve babası öldürdü. Geçtiğimiz ay kadınları en çok kocaları yaraladı. Onları kadınların oğulları, sevgilileri, akrabaları ve tanıdıkları erkekler izledi. Bir erkeği sevgilisinin eski kocası yaraladı. Mayısta aralarında bir polisin de olduğu beş erkek, üç travesti ve transseksüele saldırdı. Bir çocuğu arkadaşının babası, ağabeyi ve amcası darp etti. Bir erkek katıldığı düğünde şarkıcıyı, "şarkısıyla karısını taciz ettiği" gerekçesiyle, bir kadın da kocasını "izin almadan lavabo aldığı gerekçesiyle çıkan tartışmada" yaraladı. Taciz olaylarının failleri arasında da çocukların ve kadınların tanıdıkları erkekler ilk sıradaydı. Failler arasında mağdurların öğretmenleri, arkadaşları, iş ilişkisi olan erkekler vardı. Bir kız çocuğuna erkek arkadaşının amcası tacizde bulundu. Tanımadığı çocuklara ve kadınlara tacizde bulunan dört erkeğin gözaltına alındığı haberlere yansıdı. Mayısta basına yansıyan tecavüz olaylarının mağdurları çocuklar, failler ise çocukların tanıdıkları erkeklerdi. İşinsanı, işçi, çiftçi, emekli, polis, öğrenci Mayısta basına yansıyan kadın katli haberlerinin failleri arasında altı işçi, iki çiftçi, bir elektrikçi, bir emekli polis, bir işsiz, bir öğrenci ve bir de pazarcı vardı. İki ayrı fuhuş çetesinin mallarına el koymak için iki kadını öldürdüğü de haberlere konu oldu. Geçtiğimiz ay erkeklerin öldürdüğü kadınlardan üçü işçi idi, ikisi evde çalışıyordu. Öldürülen kadınlar arasında bir emekli, bir işyeri sahibi ve bir de öğrenci servisinde hosteslik yapan kadın vardı. Öldürülenlerden beşi çocuktu ve öğrenciydi. Öldürülen erkeklerden ikisi ise çiftçi ve kuafördü. Yaralama ile sonuçlanan olayların failleri arasında ise bir işçi, bir matbaa ustası, bir öğrenci, bir polis ve bir de evde çalışan kadın; mağdurlar arasında ise bir okul hizmetlisi, bir öğrenci, bir sabıkalı ve üç de seks işçisi vardı. Mayısta basına yansıyan taciz olaylarının failleri arasında iki öğretmen ve iki öğrenci ile bir tezgahtar, bir dizi oyuncusu, bir emekli, bir işçi, bir iş insanı, bir köy muhtarı; mağdurlar arasında ise yedi öğrenci, bir eğitmen ve bir avukat vardı. Tecavüz olaylarının faillerinden biri emekli, mağdurlar ise öğrenci idi. Taciz ve tecavüz mağdurları, çocuklar Mayısta katil zanlılarından biri 18 yaşından küçüktü. Faillerin yüzde 29'u 30-39, yüzde 25'i 20-29 yaş grubundaydı. Onları yüzde 17'lik oranlarla 40-49 ve 50-59 yaş grubundakiler ile yüzde 4'lük oranlarla 60-69 ve 70-79 yaş grubundakiler izledi. Öldürülenler arasında da ilk sırayı yüzde 29'luk oranla 30-39 yaş grubundakiler aldı. Onları yüzde 20'lik bir oranla 20-29, yüzde 16'lık oranlarla 0-18 ve 50-59, yüzde 6,5'lik oranlarla 40-49 ve 70-79 yaş grubundakiler izledi. 60-69 ve 19 yaşındaki mağdurların oranları yüzde 3'erdi. Yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının faillerinin yaş gruplarına göre dağılımı, eşitti. Faillerin tamamı 20-49 yaşları arasındaydı. Yaş gruplarının oransal dağılımı ise 20-29, 30-39 ve 40-49 yaş grupları için yüzde 33,33 idi. Yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının mağdurları arasında ilk sırayı, yüzde 30'luk bir oranla 30-39 yaş grubundakiler aldı. Onları yüzde 23'lük bir oranla 20-29, yüzde 15'lik bir oranla 40-49 ve yüzde 4'erlik oranlarla 0-18, 50-59, 60-69 ve 70-79 yaş gruplarındaki mağdurlar izledi. Taciz olaylarının faillerinin yüzde 20'si 18 yaşından küçüktü. Faillerin yüzde 30'u 20-29, yüzde 30'u 30-39, yüzde 10'u 40-49, yüzde 10'u da 50-59 yaş gruplarındaydı. Taciz mağdurlarının ise büyük çoğunluğu çocuklardı. Mağdurların yüzde 70'i 18 yaşından küçüktü. Onları yüzde 20'lik bir oranla 20-29 ve yüzde 10'luk oranla 30-39 yaş grupları izledi. Tecavüz faillerinin yüzde 36,3'ü 20 yaşından küçüktü. Faillerin yüzde 27,3'ü 18 yaşından küçük, yüzde 9'u 19 yaşındaydı. Onları yüzde 27,3'lük oranlarla 20-29 ve 30-39 ve yüzde 9'luk oranla 50-59 yaş gruplarındakiler izledi. Mayısta tecavüz mağdurlarının tamamı, 18 yaşından küçüktü. Şiddetin "gerekçesi" Mayısta kadınları en çok kocaları "boşanmak istedikleri" bahanesiyle öldürdü. Ardından "namus", "kıskançlık", "evi terk etmek", "aldatma" bahaneleri geldi. Kadınlar ayrıca birlikte yaşama, arkadaşlık ya da evlilik teklifini reddettikleri için de öldürüldü. Bir kadını damadı, "kızı boşanma davası açtığı" ve "damadına para vermek istemediği" için, bir kadını oğlu "yanlışlıkla", bir kız çocuğunu da komşusu "tecavüz ettikten sonra" öldürdü. Bir erkeğin bir kadınla üç çocuğunu öldürme bahanesi, "kocasından intikam almak"tı. Mayısta iki kadın, mallarına ve paralarına el koymak isteyen erkekler tarafından öldürüldü. Bir kadını amcası, bir diğerini erkek kardeşi "namus" bahanesiyle öldürdü. Dört erkek de yine aynı gerekçeyle erkekleri öldürdü. Bir erkek akrabasını "kızıyla evlenmesine izin vermediği" için, bir erkeği kız arkadaşının babası ve nişanlısı öldürdü. Bir kadın üzerine kuma getiren kocasını bıçakladı. Yaralama ile sonuçlanan şiddet olaylarının gerekçeleri arasında da boşanmak istemek, para vermemek, barışma teklifini kabul etmemek ilk sıralardaydı. Bir kadını oğlu "bunalıma girdiği" bir diğerini yeğeni "yanlışlıkla" yaraladı. Bir kadın tartışma sırasında kocasını, bir erkek eski karısıyla birlikte olduğu bahanesiyle bir başka erkeği yaraladı. Aralarında bir polisin de bulunduğu beş erkek üç travesti ve transseksüele saldırdı. Üç erkek, okul arkadaşına tacizde bulunmakla suçladıkları bir çocuğu darp etti. Bir erkek de karısını şarkıyla taciz ettiği şarkıcıyı yaraladı. (BB) |
02-07-2011, 17:51 | #24 |
|
240 kadın, polise zimmetlendi!
Eş şiddeti nedeniyle kendilerine başvuran kadınlar, 175 polis tarafından korumaya alındı... İzmir’de şiddet olaylarının sık sık gündeme gelmeye başladığı 2010 yılının ilk 6 ayında toplam 240 kadın, İzmir Cumhuriyet Savcılığı ve Emniyet Müdürlüğü’ne “Şiddet görüyorum. Kocamın beni vurmasından korkuyorum” diye başvurarak koruma talebinde bulundu. Neşet DİŞKAYA/İZMİR, AHT Asayiş Şube Müdürlüğü ve ilçe emniyet müdürlükleri, önce şiddet gördüğünü ve hayatının tehlikede olduğunu öne süren kadınların eşlerini incelemeye aldı. Daha sonra kadının oturduğu mahallede araştırmalar yaptı. YILMAZ’IN TALİMATI Yapılan incelemeler sonucu tehlikenin boyutunu tespit eden polis müdürleri, Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ın talimatıyla koruma talebinde bulunan kadınları, oturdukları bölgede görev yapan asayiş veya karakol ekiplerine zimmetledi. İncelemelerde boşandığı veya boşanmak istediği eşinden ölüm tehditleri aldığı belirlenen kadınlar ise birden fazla ekibe zimmetlendi. ÇİĞLİ VE KARABAĞLAR Cumhuriyet Savcılığı ve Emniyet Müdürlüğü’nden en çok koruma talebinde bulunan kadınların oturduğu ilçelerin Çiğli ve Karabağlar olduğu öğrenildi. Karabağlar’da 50 kadın koruma telep ederken Çiğli’de bu sayının 70 olduğu bildirildi. Çiğli ve Karabağlar ilçelerinde kenar mahallelerin çok olmasından dolayı bu oranın yüksek olduğu belirtildi. Eşini döven polisi açığa almıştı Daha önce eşlerini döven polisleri açığa alarak örnek bir davranış gösteren İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Kadına şiddet kabullenemez. Bize koruma amaçlı gelen herkesin başvurusunu büyük bir titizlikle inceliyor ve oturdukları adrese yakın görev yapan ekiplere zimmetliyoruz. Ekipler, kendilerine zimmetlenen kişileri sürekli denetliyor ve onlara telefonlarının yanı sıra gereken tüm bilgilerini veriyor. Koruma isteyen kadın, boşandığı veya boşanmak istediği eşi tarafından rahatsız edildiğinde hemen kendisinden sorumlu olan ekibi arıyor.” http://www.haberturk.com/yasam/haber...se-zimmetlendi |
19-07-2011, 14:55 | #25 |
|
Vahşette sınır tanımamış!
Sevgilisini eve kapatın 4 gün döverek işkence yaptı. Zanlı, komaya soktuğu sevgilisini bir otobüs durağına bıraktıktan sonra polise haber verip olay yerinden kaçtı, ama kısa sürede yakalandı. İhsan YALÇIN KONYA - 55 yaşındaki işsiz M.K., 32 yaşındaki sevgilisi M.T.’yi, iddiya göre aralarında çıkan tartışma sonucu 4 gün boyunca eve kapatıp döverek işkence yaptı. Ardından komaya soktuğu sevgilisini bir otobüs durağına bıraktıktan sonra polise haber verip olay yerinden kaçtı, ama kısa sürede yakalandı. Konya'da bir barda garson olarak çalışan M.T., 14 Temmuz Perşembe günü kayboldu. Kız kardeşinden haber alamayan 42 yaşındaki Ö.K. da polis merkezine giderek kayıp başvurusunda bulundu. M.T.’nin bulunması için çalışma başlatan Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, gidebileceği yerleri kontrol etti, fakat sonuç alamadı. Polis, M.T.’nin çeşitli suçlardan poliste sabıka kaydı bulunan M.K. ile ilişkisi olduğunu saptadı. Bunun üzerine dün M.K.’ya cep telefonuyla ulaşan polis, M.T.’nin gidebileceği yeri sordu. M.K. da sevgilisinden haberi olmadığını söyledi. Ardından iddiaya göre, aralarında çıkan tartışma sonucu 4 gün boyunca evinde tekme ve yumrukla döverek işkence yaptığı sevgilisi M.T.’yi merkez Selçuklu İlçesi Buhara Mahallesi İsmail Kaya Caddesi’ndeki bir otobüs durağına bıraktı. Daha sonra polisi arayıp sevgilisini otobüs durağına bıraktığını söyleyip, olay yerinden uzaklaştı. Olay yerine giden polis ekipleri, M.T.’yi baygın halde buldu. Durumu ağır olan M.T., ambulansla Konya Numune Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Yoğun Bakım Ünitesinde tedavi altında olan M.T.’nin boşandığı eşinden 2 çocuğunun olduğu belirtildi. M.K. de polis tarafından kısa sürede yakalandı. Suçunu itiraf eden M.K., polisteki ilk ifadesinde, "Birlikte alkol ve uyuşturucu hap aldık. Bu sırada aramızda tartışma çıktı. Kendime hakim olamadım ve dövdüm" dediği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. RADİKAL 19/07/2011 14:04 |
19-07-2011, 14:58 | #26 |
|
Kadına şiddete elektronik kelepçe
19/07/2011 14:59 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı F.Şahin, eşine şiddet uygulayan ve evden uzaklaştırma cezası alan erkeğin 'elektronik kelepçeli teknik izleme sistemi' ile takip edileceğini belirtti. Şahin, Bakanlıktaki makamında TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile beraberindekileri kabul etti. Şahin, burada yaptığı açıklamada, bakanlık görevini devralır almaz 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile ilgili çalıştıklarını anlatarak, konunun güvenliği içerdiğini, Adalet ve İçişleri Bakanlığının neler yapabileceğini tartıştıklarını söyledi. Konuyla ilgili yeni bir taslak çalışmasını bugün tamamladıklarını bildiren Şahin, ilgili kurum ve kuruluşlara taslağı gönderdiklerini söyledi. Şahin, şunları kaydetti: "Yapmaya çalıştığımız şey özellikle A.P.cinayetinde bu kadar şey yapılmasına rağmen 'Neden devlet koruyamadı' yı masaya yatırdık. Sahada yaşadığımız tecrübeyle yasal altyapıyı güçlendiriyoruz. Kolluk kuvvetlerinin oradaki yetkisini artırıyoruz. Aile Mahkemelerine yetki devri veriyoruz. En önemli şey, elektronik kelepçeyle izleme takip sistemini kuruyoruz. Şiddet uygulayan erkek uzaklaştırılma kararı verilmesine rağmen kadına yaklaşıyorsa burada elektronik sistemle, bilimsel bir yaklaşımla, bir çok AB ülkesinin yaptığı gibi teknik bir takip sistemi oluşturacağız. Kadını, canı koruyacak şekilde bütün gücümüzü seferber edeceğiz. Yasal altyapımız hazır. Hızlı bir şekilde, Meclis açılır açılmaz çıkacak ilk yasa budur." A.P. KİMDİR? A.P., geçen yılın Aralık ayında daha önce defalarca kendisine tecavüz eden, döven ve öldürmekle tehdit eden eski kocası İ. Y. tarafından sokak ortasında 11 bıçak darbesiyle öldürülmüştü. A.P. ölümünden kısa süre önce eşine karşı mahkemeden koruma talep etmiş ancak bu yöne bir karar çıkmamıştı. A.P.’nın adliyede çekilen fotoğrafı hafızalara kazınarak kadına şiddetin sembolü olmuştu.(ntvmsnbc) |
27-07-2011, 12:19 | #27 |
|
Toplu tecavüz davasında bir şeyler oluyor!
Siirt'teki toplu tecavüz davasının bir numaralı sanığı hala ortada yok. Adli Tıp Kurum raporu çıkmayınca sanıklara tahliye yolu açılacağı şüphesi bulunuyor İSTANBUL - Siirt’te Nisan 2010’da ortaya çıkan ilköğretim öğrencilerine yönelik 10’u tutuklu toplam 21 kişinin yargılandığı tecavüz davasında iki ayrı skandal yaşanıyor. Bugün 12. duruşması görülecek davanın bir numaralı sanığı eski okul müdürü 63 yaşındaki F.K. 473 günden beri yargı önüne çıkarılamıyor. Mahkeme, her duruşma sonrası F. K. hakkında yakalama müzekkeresi yazıyor; ancak F.K. bir türlü yakalanamıyor. Mağdur avukatı P. Dalkuş ise bir türlü çıkmayan Adli Tıp Kurumu Raporu yüzünden tutuklu sanıkların mahkeme tarafından tahliye edilmelerine kapı aralandığını savunuyor. Polis takipte Yakınlarının koltuk değneği ile yürüyebildiği bilgisini verdiği 63 yaşındaki F.K.nın aradan geçen sürede yargı önüne çıkarılamaması dikkat çekiyor. Siirt İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürü Gülbey Yolcu, F.K.'nın saklandığı iddia edilen Yalova’ya iki kez özel ekip gönderdiklerini söylerken F.K.'yı aramaya devam ettiklerini belirtiyor. Yolcu, “Koltuk değnekleri ile yürüyen birini yakalamak daha zordur. Belli ki herkesin gittiği yerlere gitmiyor. Banka hesaplarını, ilaç alımlarını her ay takip ediyoruz” diyor. Adli Tıp raporu da gelmedi Davayı takip eden ve mağdur iki kız kardeşin avukatlarından İHD Diyarbakır Yöneticisi Av. Pınar Dalkuş, Bir buçuk yıla yakın bir süreden beri F.K.'nın yakalanamamasını “Bu kişi Türkiye sınırları içinde ise mutlaka bir yerlerde resmi işlem yapıyor; kimliğini ibraz ediyordur. Bu zamana kadar yakalanamadığına göre, ‘bu konuya ciddi bir önem verilmiyor’ düşüncesi oluşuyor bizlerde” diyor. Av. Dalkuş, Adli Tıp Kurumu’ndan beklenen raporun da henüz gelmediğini, bu durumun tutuklu sanıkların Mahkemece tahliye edilmelerine kapı araladığına dikkat çekti. 35 kişi gözaltına alınmıştı İlköğretim öğrencisi 14 yaşındaki H.T. ve 16 yaşındaki ablası S.T.’nin başlarından geçen olayları rehber öğretmenine anlatması sonrası ortaya çıkan skandal ile birlikte 35 kişi gözaltına alınmıştı. Aralarında bakkal, manav, tuhafiyeci ve iki de kamu görevlisinin bulunduğu zanlılardan biri de 70’li yaşlardaydı. Siirt Savcılığı’nın talimatı ile 10 Nisan 2010’da yapılmaya başlanan gözaltılarda toplam 35 kişi sorgulanmış, 15’i hakkında tutuklama kararı verilmişti. H.T’nin anlatımları sonrası patlak veren olayda adı geçen müdür yardımcısı F. K. ise en son 9 Nisan sabahı, görev yaptığı okula emeklilik başvurusu yaptı; sonrasında ortadan kayboldu. Siirt’de bulunduğu süreçte Siirt Med Life Hastanesi’nden 10 günlük rapor alan K.’nın ikinci durağı İstanbul oldu. Bahçelievler’deki Medical Park hastanesinde 30 günlük rapor alan K. sonrasında kayıplara karıştı. 27/07/2011 10:26 RADİKAL |
04-08-2011, 13:43 | #28 |
|
Dayak yersen imama git!
Diyanet'in sendikası DİN-BİR-SEN, dayakçı kocaların polise şikâyet edilmesine karşı çıktı: "Aile içi meseleler aile içinde kalmalı. Polisten önce imama gidilsin..." ANKARA - Özerk Diyanet Vakıf Çalışanları Birliği Sendikası (DİN-BİR-SEN) Genel Başkanı L. Ş., Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının şiddete uğrayan kadının tek tuşla polis çağırmasına ilişkin çalışmasına tepki gösterdi. Tek tuşla polis çağırma uygulamasının kadının olmadık yere sürekli kocasına yüklenmesine neden olacağını, kocasının da inatlaşıp daha fazla şiddete yönelmesini beraberinde getireceğini savunan L. Ş., “Bu uygulama, evlilik kurumuna daha fazla zarar verir. Aile içi meseleler aile içinde kalmalı, dışarıdan müdahale doğru değil. Polis yerine bu işle görevlendirilecek mahallenin imamını, muhtarını, öğretmenini aramak daha doğru” dedi. Şiddet gören kadına ‘sesini çıkarma’ mesajı L. Ş., şiddete uğrayan kadının canını kurtarmak için tek tuşla polis çağırabilmesine imkan sağlayabilecek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının projesine karşı çıkarak, bu tür uygulamaların kaybolan aile değerlerinin tamamen yok olmasına ve aile birliğinin derinden sarsılmasına neden olacağını iddia etti. Aile içi meselelerin aile içinde kalması gerektiğini ve dışarıdan müdahalelerin doğru olmadığını savunan Şenocak, tek tuşla polis çağırma uygulamasının tahrik niteliği taşıdığını ve evlilik kurumuna büyük zarar vereceğini söyledi. Diyanet devreye girsin, imamlar hakem olsun “Kadınlarımız mağdur olabilir, şiddete uğrayabilir ama polis son merci olmalıdır” diyen Şenocak, “Eğer Sayın bakan birşey yapmak istiyorsa bir gayreti varsa ki öyle görünüyor, bu tür anlaşmazlıklara düşen aileler için kadın ve erkeğin benimseyeceği bir hakem tayin etmesi lazım” dedi. Sorunun çözümü için polisi işaret etmenin aile içindeki dengeyi altüst edeceğini savunan L.Ş., “Hakemliği kim yapacak?” sorusuna, “Mahalledeki imam, öğretmen, psikologlar devreye girebilir, bunlar hakem tayin edilebilir” yanıtı verdi. Diyanet İşleri Başkanlığı aile irşat bürosu, Sosyal Hizmetler bünyesinde aile içi eğitim hizmetlerinin de devreye girebileceğini belirten L.Ş., “Şiddet gören kadın polisi arayacağına buraları arasın. Bizim aile mefhumlarımız var bu ülvi olan mefhumlar köreltilmeden bu iş çözülmeli. Tüm bu gösterdiğimiz yollara rağmen hiçbir şey olmuyorsa o zaman düğmeye bassın, polis çağırsın” dedi. “Kadın erkeğe yüklenir, erkek inatlaşır” “Şiddet gören kadının doğrudan polisi aramasını niye doğru bulmuyorsunuz?” sorusuna L.Ş., “Siz evlisiniz eşinizi kıskandınız, hemen düğmeye basacaksınız, polis çağıracaksınız. ‘Bu bana tacizde bulundu, bana sövdü, beni dövdü’ diyeceksiniz. Bu sefer her türlü aile içi huzursuzluklar baş gösterecek. Aile içinde ufak tefek tartışmalar olabilir. Hanım, ‘Bende bu imkan var hemen bu imkanı kullanırım’ deyip eşine karşı yüklenecek, eşi inatlaşacak. Sonra daha kötü sorunlar ortaya çıkacak” yanıtını verdi. Şiddet gösteren eşin kafasının bozuk olabileceğini savunan L.Ş., “Gazetede okudum, futbolcunun bir tanesi, eşi olan Brüksel güzelini otel odasında dövmüş, önemli bir haber. Erkekte bazı şeyler olmuş, başkası mı var diye, kafasından farklı düşünceler geçmiş. Bu sporcu arkadaşa hemen bunun olmadığını Diyanet’ten ilgili birileri girip anlatsaydı, belki de evlilikleri kurtulacaktı. Yazık boşanıyorlar” dedi. “Diyanet İşleri devreye girerse daha etkili olur” Kadına yönelik şiddete karşı Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde bir hareketin olmasının daha saygınlık uyandıracağını belirten L.Ş., “Polis korkutucudur. Hakemler bu tür sorunları çok rahat çözebilir. Bizim Osmanlı’dan gelen aile çizgimizde hemen ‘polis çağırayım sana şunu yaptıracağım bunu yaptıracağım’ diye birşey yok” dedi. “Polis sizi zaten kurtaramaz” “Şiddet gören bir kadının o an polis yerine bir imamı aramasının kendisini nasıl kurtaracağı” sorusuna karşılık da L.Ş., “Polisin gelmesi sizi kurtaracak mı? Polis gelene kadar o insan size yapacağını zaten yapar, komaya sokar. Polis çağırmak eşi kışkırtabilir daha da büyük şiddete yol açabilir. Bu hemen birden olacak birşey değil, eşin psikolojik bunalımı olur, içki içmiştir kafası yerinde değildir, ruhsal bunalımları, problemleri vardır. Bu ailenin gözetim altında tutulması lazım” diye konuştu. “Polis demek aileyi parçalamak demektir” diyen L.Ş., “Asla şiddeti tasvip eden insanlar değiliz ama bu şiddeti yok etmek için gayret sarfederken tekrar büyük bir şiddeti körüklüyor muyuz diye bir endişem var” dedi. L.Ş., “Polis her şey değil, kalbimize önce polisi yerleştirelim. Aile içi bütünlüğünün ne demek olduğunu önce o aileye anlatalım, baktık ki olmuyor o zaman tabiki polis çağıralım, olmadı ayrılsın, şiddet gösteren cezaevinde ıslah edilsin ama bunlar son aşama olsun” diye konuştu. Son aşamaya kadar beklenmesinin bazen kadınların yaşamına mal olduğunun anımsatılması üzerine ise L.Ş., “O zaman eksiklik bizde yetişememişiz, ulaşamamışız. İşte bunun için Sayın bakan ile Diyanet İşleri Başkanımız hemen bir araya gelmeli. İmam, muhtar ve öğretmen ile işbirilği ile bu aileler tespit edilmeli ve hemen eğitim ve terapi başlatılmalı” dedi. Bakana üstü kapalı taşlama Tek tuş uygulamasının ardında cehalet ya da menfaat olabileceğini savunan L.Ş., “Yani hadiseye Sayın Bakanın uygulaması açısından bakıldığında aile kurumuna karşı tam bir vukufiyetinin olmadığı anlaşılmaktadır” sözleriyle de üstü kapalı Bakan F. Ş.’yi eleştirdi. 04/08/2011 7:34 RADİKAL |
10-08-2011, 07:39 | #29 |
|
Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet Sözleşmesi
Cumhuriyet 10.08.2011
Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet Sözleşmesi Türkiye Ne Zaman Onaylayacak? Türkiye’de son 5 - 6 yıl içinde yüzde 1400 artmış olan kadınlara karşı şiddetin saik olarak, kadınların bir mal gibi alınır - verilir varlıklar olduğu kültürü, şiddetin bir terbiye ve intikam aracı olarak görülmesi, kadını fail ve faillerin namusu olarak algılama kültürü ile bağlantılı olduğu hep bilinmektedir. Bu zihniyet ile mücadele etmemiz gerektiği açıktır. Prof. Dr. Aysel ÇELİKEL Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Bütün dünyada ve Türkiye’de büyük bir artış gösteren kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bünyesinde ciddi çalışmaların yapıldığı, uluslararası hukukta değeri olan tavsiye kararları ve deklarasyonların yayımlandığı bilinmektedir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 30. 04. 2002 tarihli “Kadınların Şiddete Karşı Korunmasına” ilişkin tavsiye kararı, 7 Nisan 2011 tarihinde genişletilerek ve güncelleştirilerek bir sözleşme haline getirildi. Üye devletlerin onayını bekleyen sözleşme; “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” başlığını taşımaktadır. Kadına karşı şiddetin had safhaya çıktığı Türkiye’de toplum, sözleşmenin vakit geçirilmeden onaylanmasını beklemektedir. Sözleşme, kadına karşı şiddetin nedenlerini, şiddetten korunma amaçlı olarak alınacak yasal ve diğer önlemleri ayrıntılı biçimde açıklamakta, mağdurların ve çocukların hukuki, tıbbi, psikolojik, ekonomik olarak korunmaları, eğitilmeleri, güçlendirilmeleri için bütün tedbirleri almanın devletin gö-revi olduğunu açıkça kabul etmiştir. Devletin mağdurlara maddi yardım yapması, gerektiğinde tazminat ödemesi konuları da yaptırım olarak yer almaktadır. Anılan sözleşme; kadına karşı şiddeti bütüncül olarak ele alan ilk sözleşme olma onurunu da taşımaktadır. Sözleşme, kadına karşı şiddetin, erkekler ile kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu, bu güç ilişkisinin kadınlar üzerinde tahakküm kurulmasına, kadınlara yönelik ayırımcılık yapılmasına yol açtığını ve kadınların ilerlemesine engel olduğunu, kadınları zorla ikincil konuma sokmanın çok önemli toplumsal mekanizmalarından biri olduğunu vurgulayarak, kadınları şiddete karşı korumak ve kadınları güçlendirmek için bir dizi önlem öngörmüştür. Bu önlemleri almanın devlete ait bir yükümlülük olduğunu hemen her maddesinde ifade etmiştir. Sözleşmenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak amacıyla özel bir izleme mekanizmasının kurulması öngörülmüştür. Uzman Eylem Grubu (Grevio) olarak adlandırılan ve taraf devletlerce belirli niteliklere sahip adaylar arasından seçilen 10 - 15 kişilik gruptan başka, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri başkanlığında Taraf Devlet Komitesi adlı bir organın da kurulması kabul edilmiştir. Sözleşme kadına karşı şiddet ile ev içi şiddeti ayrı ayrı tanımlamış, uygulanan fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddetin; mağdur faille aynı evi paylaşmasa da, evlilik bağı bulunmasa da, eski ve şimdiki eşler, fiili birliktelikler arasında meydana gelen, kadınlara cinsiyetleri nedeniyle uygulanan her türlü şiddeti kapsamaktadır. 18 yaş altı kız çocuklarının da kapsam içinde olduğu kabul edilmiştir. Devletin yükümlülükleri özetle aşağıdaki biçimde açıklanabilir: • Kadınlara karşı her türlü ayırımcılığı önlemek ve kadın erkek eşitliğinin uygulamada gerçekleştirilmesini güvence altına almak ve kadınları güçlendiren politikaları teşvik etmek. • Kadın mağdurların güçlenmesi ve ekonomik bağımsızlık kazanmaları için çeşitli koruma ve destek hizmetlerinin sağlanması. • Kadın mağdurların ve çocuklarının şiddet sonrası toparlanmalarını kolaylaştıracak, sağlık ve sosyal, hukuki, psikolojik danışmanlık, maddi yardım, konut, eğitim ve iş bulma gibi hizmetlere erişebilmelerinin sağlanması. • Mağdurların uygun hizmetlere yönlendirilmeleri için eğitim almalarını sağlayacak tedbirlerin alınması. • Mağdur kadınlara ve çocuklarına güvenli konaklama için yeterli sayıda sığınma evlerinin hazırlanması. • Cinsel şiddet mağdurlarına tıbbi ve adli muayene, travma desteği hizmetleri ve danışmanlık için yeterli sayıda, kolay erişilebilir tecavüz ve cinsel şiddet başvuru merkezlerinin kurulması. • Kadına karşı şiddet uygulayan failleri eğitmeyi hedefleyen programların oluşturulması, özellikle cinsel suç faillerini tekrar suç işlemelerini önleyen tedavi programları uygulanmak. Sonuç: 81 maddeden oluşan ve Türkiye için önemli gördüğüm esaslarını yukarıda açıkladığım Avrupa Konseyi Sözleşmesi, mağdurların ve çocukların korunması ve tekrar birey olarak hayata kazandırılması için devlete bir yükümlülük vermiştir. Failler için de cezalandırılmalarının yanında eğitim ve tedavi programları öngörülmektedir. Türkiye’de son 5 - 6 yıl içinde yüzde 1400 artmış olan kadınlara karşı şiddetin saik olarak, kadınların bir mal gibi alınır - verilir varlıklar olduğu kültürü, şiddetin bir terbiye ve intikam aracı olarak görülmesi, kadını fail ve faillerin namusu olarak algılama kültürü ile bağlantılı olduğu hep bilinmektedir. Bu zihniyet ile mücadele etmemiz gerektiği açıktır. Bu anlayışa ek olarak, kadına karşı şiddetin esas nedeninin ekonomik kökenli olduğunu, yoksullukla yakın bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Büyük değer taşıyan sözleşmenin gecikmeksizin onaylanması ve hayata geçirilmesi kadınlarımızın beklentilerine bir ölçüde cevap olacaktır. |
26-08-2011, 07:14 | #30 |
|
Çocuk Kumalar, Kadın Cinayetleri
Cumhuriyet 26.08.2011
Çocuk Kumalar, Kadın Cinayetleri Yard. Doç. Dr. Çetin KAYA (Not:Aşağıdaki alıntı makalenin bir bölümüdür.HM.) Kadınlara en kötü davranan 10 ülkenin 9’unun yer aldığı Müslüman ülkeler arasında bulunan Türkiye, 2002 yılından günümüze, kadının örtünmesi ve evlere kapatılması sonucu kadınsız bir toplum haline getirilmiş ve buna koşut olarak Türkiye’de kadın cinayetleri 2002 yılından 2009 yılına kadar yüzde 1400 oranında artmıştır. Şiddet gören kadınlarımızın bir kesimi boşanmaya ya da evden kaçmaya başlıyor ve önce, devlet sığınma evlerinin kapılarını çalıyorlar. Fakat sığınma evlerinin sayısı sadece 65 olup son derece yetersizdir. Sığınacak bir yer bulamayan ve o zamana kadar da öldürülmemiş olan kadınların yüzde 86’sı, tekrar aynı cehennem hayatına geri dönmekte ya da fuhuş ortamına sürüklenmektedir. Aslında devlet, kadını korumada kararsızdır. Çünkü çoğu yöneticiler önyargılı olup, kadına iyi gözle bakmıyor ve eğer bir kabahat varsa, onu kadında buluyorlar. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kadın Haberleri 2010 | Av.Ferahfeza | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 50 | 30-12-2010 10:23 |
Kadın Haberleri 2009 | av.sally | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 96 | 24-12-2009 17:19 |
Kadın Haberleri 2008 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 74 | 25-12-2008 17:53 |
Kadın Haberleri 2007 | Y£LİZ | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 90 | 20-12-2007 21:26 |
Kadın Haberleri 2003 | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 61 | 29-12-2003 22:55 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |