Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Anket Sonucu: MOBESE Kameraları bizi mi gözetlemektedir?
Evet bizi gözetlemektedir. Ancak sakıncası yok güvenlik için gerekli bir şey. 221 43,68%
Hayır, sadece suç işleyenleri veya işleyecekleri gözetlemektedir. 32 6,32%
Evet bizi de gözetlemektedir. Kendimi BBG evinde gibi hissediyorum. 34 6,72%
Gözetlese de, benim için sakıncası yok. Çünkü kaygı duyacak davranışlarda bulunmuyorum. 98 19,37%
Evet bizi gözetlemektedir. Birileri arşiv amaçlı ve kötüniyetle kullanabilir.Karşıyım 71 14,03%
Evet . Ayrıca bu kişi hak ve özgürlüklerine bir saldırı sayılmalıdır. Hukuka aykırıdır. 138 27,27%
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 506. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 94)

Biri Bizi Gözetliyor

Yanıt
Konu Notu: 15 oy, 4,93 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-06-2006, 18:30   #1
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Biri Bizi Gözetliyor

Sayın katılımcılar,

Malum olduğu üzere İstanbul'da MOBESE denilen bir sistemle, kentin muhtelif yerleri gözetlenmektedir. Kameralardan bazıları yurttaşlar tarafından görülecek yerlerde(örneğin Taksim'de)bazıları da görülmeyecek yerlerde(Otobanlarda vs) bulunmaktadır. Yakın bir zamanda Sosyoloji mezunu bir arkadaşımız bu hususu tez konusu yapmaya karar vermiş ve değişik meslek guruplarından insanlarla röportaj yapmıştı. Benimle de yaptı ve konu ilgimi çekti.Gerçekten de olur olmaz her yerde bu kameralardan bulunmaktaydı.Kameralardan bihaber iken, aynı yerden geçtiğimde rahat davranırken daha sonra hareketlerimi kontrol ettiğimi farkettim.Düşünsenize bir gece vakti bara gitmişsiniz yanınızda eşiniz var(bekarlar için sevgili diyelim) keyiflisiniz bar çıkışı alkolün de verdiği coşkuyla şımarıklık yapıyorsunuz. Örneğin sokak ortasında eşinizi öpmek istiyorsunuz, kamerayı farkediyorsunuz vazgeçiyorsunuz. Ya da diyelim ki çocuklar gibi havaya zıplıyorsunuz, oyun oynuyorsunuz, eşinizi veya sevgilinizi kucağınıza alıp turluyorsunuz. Eyvah kamera!

Kameraların konulma gerekçesi tabii ki güvenlik ...Artık bazı plajlara bile konulmaya başlanmış.

Anket soruları hazırladım.Mantıklı bulduğunuz şıkları işaretlerseniz ve konuya ilişkin düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim.

Birden fazla şıkkı işaretleyebilirsiniz.

Saygılarımla
Old 16-06-2006, 08:21   #2
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Basın yayın organlarından da takip edildiği üzere pek çok suç ve faili bazen şikayet ettiğimiz bu kameralar neticesinde ortaya çıkmakta ve adaletin yerini bulmasında önemli bir rol oynamaktadır.Örneğin bir otobanda aşırı sürat nedeniyle pek çok cana mal olan bir sürücünün,bir bankaya yahut işyerine hırsızlık amaçlı giren bir insanın kimliği bu kameralarla tespit edilmektedir.

Sokata eşinize sarılmanız ,şımarıklık yapmanız yahut sarhoş olarak gezmeniz suç teşkil etmediği gibi kontrolü sağlayan ve kameralarda izleme yapan kişilerin de dikkatini çekmeyecektir.Eminim ki kayıtlar o civarda bir suç ihbarı yapıldığı zaman değerlendirilmek amacıyla incelemeye alınacaktır.

Netice itibariyle yaşamış olduğumuz ülkede kontrol mekanizmasının kurulması insanları tedirgin edecek ve bu tedirginlik bence olumlu sonuçlar doğurarak insanların suç işleme eğilimlerini bir nebze de olsa bastırmalarına neden olacaktır.

Keşke yaşadığım şehirde de biri bizi gözetlese de artık bu faili meçhul cinayetler ,ki Emniyetimiz artık bu cinayetlerden başını kaldıramamaktadır son bulsa.......
Old 22-06-2006, 20:22   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Basın yayın organlarından da takip edildiği üzere pek çok suç ve faili bazen şikayet ettiğimiz bu kameralar neticesinde ortaya çıkmakta ve adaletin yerini bulmasında önemli bir rol oynamaktadır.Örneğin bir otobanda aşırı sürat nedeniyle pek çok cana mal olan bir sürücünün,bir bankaya yahut işyerine hırsızlık amaçlı giren bir insanın kimliği bu kameralarla tespit edilmektedir.


Sayın delmar,

Yanıtım gecikti. Çünkü konuya katılanların daha fazla olacağını tahmin etmiş ve değişik görüşler olabilir diye beklemiştim.Ancak büyük bir çoğunluk durumdan rahatsız görünmemektedir.(Anket sonuçlarına göre)

Ben sözünü ettiğim kameralardan dolayı, ne otobanda kazaya neden olan birinin tespit edildiğini, ne de hırsızlık failinin yakalandığını görmedim, duymadım. Örnek veren olursa sevinirim. Otobanlarda kim vurduya giden o kadar insan oluyor ki..İşyerlerindeki hırsızlık olayları da o işyerinin kamerası ile çözülmekte gördüğüm kadarıyla...

Sözünü ettiğim anketteki Sosyoloji tez öğrencisinin diğer bir sorusu ise, "bankalarla telefonda konuşurken güvenliğiniz için konuşmalarınız kayda alınmaktadır. Bunun sakıncası var mı?" şeklindeydi. Hepimizin başına gelmektedir. Banka görevlisi ile konuşurken aynen tırnak içindeki konuşma devreye girmekte ancak size kabul edip etmediğiniz sorulmamaktadır. Daha sonra ise, annenizin kızlık soyadı, cep telefon numaranız filan alınmaktadır. Bu kayıtların ne olduğu/olacağı belli değildir. Görüntümüz kaydedilmekte, sesimiz kaydedilmekte vs. İlköğretim okullarına kameralar konulmakta, yollara konulmakta, plajlara konulmakta, alışveriş merkezlerine konulmakta, sıradan işyerlerine konulmakta vs.vs. Her gün görüntümüz ve sesimiz kaydedilmektedir. Ve hiçbirimize iznimizin olup olmadığı sorulmamaktadır.Ankete katılanlardan çoğu, güvenlik için gerekli demiş.Bir çok kişi de ben zaten kaygı duyulacak şeyler yapmıyorum demiş. Herşey normal gibi. Ama bu bize göre böyle...Yani herşey iyiyken belki de sakıncası olmayabilir. Ancak 12 Eylül darbesinden sonra binlerce öğretim görevlisi, kamu görevlisi işten atıldı. Kamuoyunda 1402' lik diye bilinirler. Binlerce insanın ne yaptığı, ne düşündüğü kısa sürede araştırılıp öğrenilemez. O halde ne yapılmıştır. O zamanki teknoloji ile bir yerlerde biriktirilen bilgiler kullanılmıştır. Sorgu sual olmaksızın binlerce insan işinden edilmiştir. Hele yedi göbek ötenden birisi toplumsal olaylara karışmışsa hiç şansınız yoktur. Size bizim köyde gerçekleşen bir olayı anlatayım. 12 Eylülün hemen sonrası, listede (diyelim ki) Ahmet Yılmaz var, köye gelip Ahmet Yılmaz'ın birisini aldılar. Ama köyde iki tane Ahmet Yılmaz vardı. Yanlış A.Yılmaz'ı aldıklarını öğrenince "diğerini getirin bunu alın" dediler. Pekiyi diyelim ki o flu kamera görüntülerinden sizi bir örgüt üyesine benzettiler, içeri aldılar.(genç arkadaşlar bilmezler belki o zaman gözaltı süresi 90 gün idi. Girişiniz yapıldıysa böyleydi tabi. 130 gün kalan da vardı) Diyelim ki böyle bir rejim geldi ve 90 gün içeride kaldınız.(sadece benzerlik nedeniyle) Ne düşünürdünüz? Olmaz demeyin burası Türkiye. Yanlış anımsamıyorsam açılan siyasi davalardan mahkumiyet oranı %10-20 civarındadır. Uzun oldu, belki devam ederim.

Saygılarımla...
Old 22-06-2006, 21:25   #4
Murat Serdar

 
Varsayılan

her ne kadar genel bir uygulama olduğundan,bu kayıtların aleni bişekilde tutulması yani gizli bir şekilde kaydedilmesede kişi hak ve özgürlüklerine aykırı olduğunu düşünüyorum çünkü bahsettiğiniz sevgilisiyle sarmaş dolaş yürüyen insanın görüntülerinin izlediğinden habersiz ve bilse son derece rahatsız olacağı muhtemeldir..bu tür kayıtlar kamu yararı için tutulmuş olsa dahi kişi haklarının sınırlarını ihlal etmektedir diye düşünüyorum...
Old 22-06-2006, 23:42   #5
wildmonster

 
Varsayılan

artık bence olması gereken bu... evet özel hayat kısıtlanıyor ama ülkede ki sorunlar belli bunlar çözüm bulmak için yapılması gerekir diye düşünüyorum... keşke böyle bir sistem ankara ya da getirilse...
Old 23-06-2006, 08:15   #6
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Sayın Av.Suat Ergin,
Kaygılarınızı anlıyorum.Belli başlı noktalarda da size hak vermemek mümkün değil.Bu izleme sistemlerin verimliliği tartışılabilir bir konu.Yinede çok da sağlıksız bulmuyorum.Şöyle bir örnekle izah edeyim:Yaşadığım şehirde hemen hemen hergün muhtelif yerlerde trafiğe kurban veriyoruz.En sonunda bu yerlere kamera takıldı.Ki bu yerler sürücülerin ters şeritten giderek karşı şeride geçmeye çalıştıkları yerler.Kamera konulduğu duyulduktan sonra inanın ki tek bir araç bile daha önce yaptığı ihlalı artık yapmıyor.
Bizim insanımız suç işlemekten değil,suç işlerken yakalanmaktan korkar.
NOT:Yazınızın devamını merakla bekliyorum.Saygılarımla...
Old 24-06-2006, 13:36   #7
korayoz

 
Varsayılan

sokaklardaki kameraların heran birileri tarafından izlendiğini düşünmeyin.o kameraların birçoğu eğer kameranın bulunduğu yerde bi suç işlenirse kayıtlardan failleri bulmak içindir.onun için çoğu yerde rahat olabilirsiniz.ama tabiki bazı suç oranı yüksek bölgelerde kameralar izleniyor.
Old 24-06-2006, 15:04   #8
Gemici

 
Varsayılan

Filmlerde hepimiz görmüşüzdür; Video kamerasıyla izlenen bina ve diğer yerlerde bir suç işlendiği zaman, video kameralarının çektiği filmler değerlendirilir. Kamuya açık olan yerlere kurulan kameralarda da durum aynı; kameralar çalıştığı sürece kameranın objektifi önünde gerçekleşen herşey kayıt edilir.

Bir suçluyu belirli bir suçu işlediği anı kayıt eden kameralar sadece bu olayı kayıt etmekle yetinmez; Suçlu suçsuz ayırımı yapmadan objektifin önüne gelen herkesi ve her olayı kayıt eder. Burada ortaya çıkan sorun, bu kayıtları kimin değerlendirdiği ve bu kayıtların ne kadar süre boyunca saklandığı. Kayıtlar sadece bir suç işlendiği zaman mı saklanıp değerlendirilir yoksa başka amaçlar için"de kullanılabilinir mi? Bu kayıtların başka amaçlarla kullanılabilinmesi olanağı çok yüksek bence.

Basında çıkan haberlere göre viedo kameraları okul bahçelerine bile kurulmuş ve okul idaresi öğrencilerin tenefüsste neler yaptığını kontrol ediyor. Bir kişinin diğerinin omuzuna elini koyması bile hoş görülmeyen ülkemizde kamuya açık alanlara konulan kameraların başka amaçlarla kullanılamıyacağını düşünmek safça bir yaklaşım bence.

Durum sadece Türkiyede değil diğer bir çok ülkede de söz konusu, halkın büyük çoğunluğu video kayıtlarına evet derken, verileri koruma görevlileri ve birçok hukukçu kameraların herkesi kontrol etmesine karşı bir tavır takınıyor ve temel hakların kıstılanması olarak yorumluyor. Ayrıca kameraların yaptığı kayıtların istismar edilmesi olanağına dikkatleri çekiyor verileri koruma görevlileri.

Bu türden istismarları önlemek amacıyla AB bir takım yönergeler çıkarmış. Üye ülkelerin kendi yasalarını bu yönergeler yönünde değiştirmeleri için belirli süreler tanınmış. Bizdeki uygulamanın bu yönergelerin hükümlerine uygunluğu konusu ilginç sonuçlar ortaya çıkarır düşüncesindeyim.

Son olarak bir iki belirleme:
Kameraların suç işleme oranını etkileyip etkilemediği konusu bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Çoğu bilim adamı vıdeo kameralarının suç oranını düşürmede etkili olmadığı düşüncesinde; Kameralar genelde işlek olan yerlere kuruluyor. Belirli suçlar hariç suç genelde işlek olmayan ücra yerlede gerçekleştiğine göre işlek yere kurulan kamera suç işlenmesini önlemede etkili olamaz. Bir yerde kamera olduğunu bilen potansiyel suçlu kameranın yerini bilince suçunu başka yerde işler.

Almanya Anayasa Mahkemesine göre gözetlendiğini bilen kişiler davranışlarını değiştirir, serbest hareket edemez. Davranışlar kontrol altına alınır; Bu da özgürlüklerin kullanılmasında feragate yol açar. Aynı mahkeme kişilerin kendileri hakkında toplanan verilerin neler olduğunu bilmesi gerektiği konusunda bir temel hakları olduğu görüşünde. Bu türden düşünceler AB nin 95/46/EG yönergesinde de yer alıyor. Aynı yönerge kişisel verilerin toplanmasının,kullanılmasının ve başka mercilere verilmesinin yasa ile düzenleneceğini hüküm altına almış. Büyük şehirlerimizin işlek yerlerine kurulan video kameralarının yasal bir dayanaüı var mı acaba?

Bir iki suçun işlenmesini önlemeye çalışırken yavaş yavaş herkesin kontrol edildiği bir toplum’mu oluyoruz, yani bir pire için yorgan mı yakılıyor yoksa sistemli bir şekilde totaliter bir geleceğe mi yol alıyoruz?

Bizi gözetliyenleri kim gözetliyecek?

Gözetleme sistemi özgürlükleri kısıtlamak için çalışanların eline geçerse ne olur???????????

Saygılarımla
Old 26-06-2006, 16:09   #9
szenger

 
Varsayılan Sakinca Yok..

Hepİmİz Yolda YÜrÜrken Zaman Zaman İÇİmİzdekİ ÇoÇoĞu Ortaya Çikarip ÇocuklaŞabİlİrİz. Zaman Zaman Şimarikliklar Yapabİlİrİz. Ama Kamera BaŞindakİlerİn Amaci İnsanlarin DavraniŞlarini GÖzetlemek DeĞİl, SuÇ TeŞkİl Edecek DavraniŞlari Tespİt Edİp Engellemek. Bu YÜzden GÖzetlenmekte Fayda Var.
Saygilar..
Old 26-06-2006, 17:57   #10
NİLGÜN SEYMEN

 
Önemli Ben de düşünmedim değil..!

Sn Ergin,

Bu uygulamayı başlatanlar benden uzun yaşayacaklar.
Ben kamera cihazını, her odaya taktırmayı çoook düşündüm..
Sabah da önce kendim izleyeyim,sonra da aile efradına..!
Aslında herkes kendi beyninde bir deklanşör bulundursa,ve her hatalı davranışı kaydederek..,her sert kırıcı sözü-<küfürü> kaydedecek bir veri tabanı oluştursa..,
NE SUÇ KALIR TOPLUMDA... NE SUÇLU..!

Garanti BURSA'DA DA VARDIR..Dikkatli olmalı..!Özellikle Heykelönünde..!
************************************************** ***

Şaka bir yana,ben bu uygulamayı , İlk <<İstanbul Tahtakale'de>> bir oyuncak mağazalar zincirinin sahibinin yazıhanesinde gördüğümde -şok -olmuştum..
Sonra bir matbaada ; yöneticinin masasında..
Dakikada bir platform değişiyor ve emekçileri baştan aşağı tarıyordu kamera..,
Patronların zihniyeti belliydi..
ZAMAN HIRSIZLIĞINI engelleyebilmek..!
-----------------------------------------

Bana hiç de adil görünmemişti bu uygulama..ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASI-
gibi algılamıştım.Hatta orada çalışanların -köle -falan olduğunu bile hissettim o an..! Acaba ortaçağda mıyım dedim..!

Ama olayın bir de şu çehresi var ki //-asfaltlarda (kapkaç )ve konteynırlarda( bomba)ihtimallerinden -ruh sağlığımızın -tehdit altıunda olduğu şu günlerde ;
-GEREKLİ DEĞİLDİR-de diyemiyorum..
Madem ki suç unsurlarının kökünü kazıyamamaktayız en azından ceza mekanizmasının devreye girebilmesi için,
suçluyu tesbit MAHİYETİNDE,geçerli bir alternatiftir..diyorum.

Ama gerekçe her ne olursa olsun..,yine de..,
ÖZEL HAYATA SALDIRIDIR .diye düşünmekteyim ısrarla..!..

Ve özellikle havaya fırlatılan bayan..,eş değil de sevgiliyse..,
tehlike arzedebilir diye düşünmekteyim..!
AMAN DİKKAT..!
----------------

saygılar
-----------
Old 28-06-2006, 12:42   #11
Av.Armağan ÖZMEN

 
Varsayılan

Peki bu uygulama anayasa hukuku ve idare hukuku açısından hukuka uygun mudur?Yani,kamu yararı mı üstündür sizce,yoksa kişi hak ve özgürlükleri mi?Siz sevgili büyüklerimin düşüncelerini merak etmekteyim.
Saygılarımla
Old 05-07-2006, 02:39   #12
ibreti

 
Varsayılan

Adliyemizde dumanlı ve dumansız avukatlar odalarımız var..
Dumanlı oda, adliyenin açılışında sanık-müdafii görüşme odası olarak tahsis edilmiş idi.. Baro temsilciliğinin talebi ile avukatlara verildi...

Lakin bir sıkıntı var!
Dumanlı odada her ne konuşursak konuşalım başkalarının ağzında ve kulağında..
Mesela bir yargıcın uygulamalarını tartışıp, eleştirelim.. Ertesi güne kalmadan o yargıcın suratının asıldığını farkediyoruz..
Dahası var!
Adliye içinde anons yapılıyor..
Her tarafa bangır bagır ses gider iken, dumanlı odanın sesi duyulmuyor..
Durumu soruşturduk...
Başsavcı sesten rahatsız olduğu için sesi kıstırıyormuş..
Peki neden o odanın anonsu rahatsız ediyor. Acaba orada bulunan hoperlörün yakınında bir mikrofon mu var?
Acaba biri bizi dinliyor mu?
Bu oda eski amacına uygun olarak AVUKAT-SANIK görüşme odası olarak kullanılsaydı da dinleniyor olacak mıydı?
Sahiden bu nasıl bir uygulama?

İzlenmek sadece sokak kameraları ile sınırlı değil..
Yasal olarak gizli tutulması lazım gelen bilgilerin ortalıkta yasal olmayan yollardan volta attığı düşünüldüğünde, sokak kameraları ile kimin, hangi özel durumun görüntüsünü ne amaçla kullanacağını kimse bilemez.


Sahiden de mani oluyor halimizi takrire hicabımız...
Old 05-07-2006, 10:28   #13
vaaely

 
Varsayılan Doğru bir uygulama

Sn Ergine bir bakıma hak vermek gerekiyor.Kameraların insanın özel hayatına müdehale ettiğini en başta düşünebiliriz.Ancak kameraların konulma amacı suçluların ve suç unsurlarının tespit edilmesidir.Bunun bundan farklı bir amaçla konulduğunu düşünmek bana saçma geliyor açıkçası.Düşünsenize kamerayı koyanların işi gücü yok kim sevgilisine sokakta napıyor falanca eşini nası öpüyor bunları mı izleyecekler.Kaldı ki bu kameraların özellikle trafikte sürücülerin suçlarının tespitinde ne denli önemli olduğunu Tv'de bir haber programında izlemiştim.Biraz duygusal açıdan bakarsak olumsuz gibi gelebilir ama mantığım bu uygulamanın zararından çok fazla yararı olduğunu söylüyor.Keşke benim şehrimde de uygulansa...
Old 05-07-2006, 14:33   #14
Ayşen GÜLER

 
Varsayılan

Sn Ergin,
Yorumlarda sistemin değindiğiniz olumsuzluklarının çoğuna benim de katıldığım karşı görüşler belirtilmiş.Ben tarihimizden örnek vererek değindiğiniz tehlike hakkında özellikle endişeliyim.Ancak bu durumlarda hukukun,aklın,mantığın kesintiye uğradığını düşünüyor ve bu tehlikenin bertaraf edilebilmesinin MOBESE sisteminin kaldırılmasıyla değil,başta hukukçular olmak üzere halkın duyarlılığıyla mümkün olabileceğini düşünüyorum.
MOBESE genel olarak yaralı olacaktır.Çıkabilecek dikenleri akılıcılıkla ve örgütlü bir toplumla çözebilmek mümkün olacaktır diye düşünüyorum.
NoT:yazınızın devamını ben de okumaktan zevk alırım

saygılarımla..
Old 12-07-2006, 17:15   #15
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Rize'de üniversitelilerin ahlakı 24 saat kontrol altında.

Rize Meslek Yüksek Okulu'nun 'güvenliği ve namus'u koridorlara ve bahçeye yerleştirilen 22 güvenlik kamerasına emanet.


4 bin mevcutlu okulda zaman zaman olaylar yaşandığını, kameralar sayesinde saldırganları tespit edebildiklerini söyleyen Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Muammer Taşçı, kameraların bir marifetini daha anlattı: "Okulda, yakın oturmalar, el ele tutuşmalar olabiliyor. Bu diğer üniversitelerde daha çoktur. Yöremiz bu tarz olayları kaldırmadığı için biz de daha azdır. Kısmen o tip uygunsuz yakınlaşmalar olunca kameralardan tespit edip uyarıyoruz. Uyardığımız kişilerden aynı davranışların tekrarını görmüyoruz."

Uygulamayla ilgili olarak öğrencilerin bir kısmı "Dışardan okula yabancılar geliyordu. Korkuyorduk. Artık kendimizi daha güvende hissediyoruz. Bu uygulamayı destekliyoruz" derken, uygulamaya karşı çıkan öğrencilerse, "Üniversitelerde özgürlük olmalı. Biz özgür olmak istiyoruz. Kameralar özgürlüğümüzü kısıtlıyor. Kameralardan memnun değiliz" dedi.

DHA - RİZE

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=187226
Old 13-07-2006, 00:03   #16
Gemici

 
Varsayılan

Sordum da cevap mı almadım, yahut soracağım dedim de sormayı mı unuttum bilmiyorum.
Hadi şimdi sorayım:
Kamuya açık alanlara konan bu kameraların hukuki dayanağı nedir? Kim nereye kamera koyabilir? Kamerayı kamuya açık bir yere koyarken hangi kıstaslar uygulanır?

Kameraların görüntülediği olgular/resimler kim veya kimler tarafından değerlendirilir?
Bu resimler ne kadar süre boyunca saklanır?

Saygılarımla
Old 13-07-2006, 12:09   #17
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Mülkiye ve polis başmüfettişlerinin MOBESE görüntülerinin yasal süreçler içinde kullanımına ilişkin bir inceleme yaptığını söyleyen Çalışkan, 'Önümüzdeki süreçte mahkemelerde bu görüntülerin kullanılması söz konusu olacak. Nasıl değerlendirileceği yönünde hukuki ve teknik inceleme yapıldı ve müfettişler bunun eksik yönlerinin olduğu şeklinde inceleme raporu verdiler.' dedi. Emniyet Sözcüsü İsmail Çalışkan, haftalık basın bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin MOBESE'nin hukuki altyapısının olmadığına dair müfettiş raporu bulunduğunu hatırlatması üzerine Çalışkan, 'Müfettiş raporları tavsiye niteliğindedir. MOBESE'nin hukuki altyapı eksikliği olup olmadığı hukuk müşavirliğimizce incelenir, Adalet Bakanlığı ile görüşülür, varsa bir eksiklik bu giderilir.' diye konuştu.
izleniyoruz.net'den alınmıştır.



Sayın Gemici,

Uzun süredir aramama rağmen herhangi bir yasal düzenleme bulamadım. Yukarıdaki açıklama 16 Nisan 2006 tarihinde yapıldığına göre, bu tarihe kadar bir düzenleme olmadığı anlaşılmaktadır. Eğer bir yasal düzenleme var da biz ulaşamıyorsak bilen arkadaşlar yardımcı olsun lütfen.

Yasal düzenleme yoksa, haliyle diğer sorularınızın yasal cevabı da yoktur.

Saygılarımla
Old 13-07-2006, 12:23   #18
Admin

 
Varsayılan

Kamuya açık bir alana Emniyet Müdürlüğünün kamera koyması için yasal bir düzenleme olması gerekir mi? Ben sanmıyorum.

Aynı noktaya Emniyet Müdürlüğü güvenlik amacıyla polis yerleştirseydi, bunun için yasal bir düzenleme yapması istenecek miydi? Buraya yerleştirilen polisin gördüğü olayları "hafızasında ne kadar saklayacağı" bir soru teşkil edecek miydi?

Boğaziçi köprüsü OGS'lerinde yasak geçişi önlemek için plakanızın fotoğraflarını çeken kameralar var. Bunun yasal dayanağı sorgulanıyor mu? Yasal olmayan bir geçiş yaptığınızda plakanızın resmi çekilmişse, polise "yasal dayanağı olmayan şekilde delil toplama" iddiasında bulunmanız mümkün müdür? Hayırsa, birinin cebinden cüzdan çalarken yakalandığınızda, MOBESE kameraları için de bulunamazsanız diye düşünüyorum.

Küçük bir de dipnot : İngiltere'nin HER KÖŞEBAŞINDA bu kameralardan var. Ve üstelik bizdekinden farklı olarak bu kameların yüz tanıma özelliği de var. Mesela bir suçlu aranıyorsa ve fotoğrafı da mevcutsa, bu fotoğraf sisteme girildiğinde, kameralar otomatik olarak suçluyu teşhis edip, rapor edebiliyor. Geçen seneki El Kaide metro bombalaması olayını Londra'da bu kameralarla çözdüler. Biz de HSBC ve İngiliz Konsolosluğu bombalarını bu kameralarla çözseydik, kötü mü olurdu?
Old 14-07-2006, 18:08   #19
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Bu olayın hiç bir yasal dayanağı yoktur. Suç işleme oranının fazla olduğu bir bölgeye polis konulması ile sizin sokaktaki tüm davranışlarınızın kaydedilmesi ve bu kayıtların saklanması olanağı, bu kayıtların "bilinmeyen kişlerce ihbarsız mektuplarla ileride herhangi bir olay için kullanılması" aynı şey değildir.

Kuşkusuz ki kameraların suçluların ortaya çıkarılmasında yararı olabilir. Ama bu kameraların konulmasını haklı kılar mı?

Devletin görevi insanların özgürlüğüne (bu anlamda şımarıklıklarına) müdahale etmeksizin suçu önlemek ve suçluyu yakalamaktır. Suçlu yakalamak gerekçesi ile özgürlükleri kısıtlamak hakkına sahip değildir. Kameralar insanların özel hayatına müdahale tehlikesini oluşturmaktadır/müdahale etmektedir.

Suçlunun yakalanması bu yöntemi haklı çıkarmaz. Olanaksızlıkların yanlış uygulamalara neden olmasını kabul edemeyiz. O zaman şöyle bir şey düşünelim. Her insanın başına bir görevli koyalım böylece bu insanların yanlış yapmasını engelleyelim. Olabilir mi? Olanak dışında yanınızda bir görevli ile sürekli gezmek istermisiniz? Olayımızda görevli sürekli yanınızda dolaşmıyor ama sizi izliyor. Fark ne kadar?

Saygılar.
Old 14-07-2006, 23:31   #20
Avukat Ayla Köseokur

 
Varsayılan

Okul bahçesine konulan kameranın hangi suçluyu tespit edebilmek amacıyla olduğunu düşündüm. Sayın Gemici'nin düşüncelerine katılıyorum. Okul önlerinde elini kolunu sallayarak çocuklara uyuşturucu madde satanlardan kaç tanesini tespit edip de yakaladılar acaba ? Okuldan çıkarken kaçırılan çocukları kameralar sayesinde bulabildiler mi? Beyoğlu'nda uyuşturucu satıcıları, gaspçılar terör estiriyormuş, kamera yok mu oralarda acaba? Ne işe yarıyor bu kameralar, kimi izliyor?
Old 15-07-2006, 14:02   #21
sahinaydın

 
Varsayılan

birileri kamera kullanmadan da gözetlemekte bizleri ama onun dahi özel hayatımıza saygısı var. kötüniyetli kişilerin eline geçecek görüntü kötü bir görüntüdür,gözetlenecek sıradaki kişi oluverir. güvenlik için gerekli bir olgu ve çoğu arkadaşımızın da belirttiği gibi suçluları tespit amaçlı. ayrıca okulda kameranın ne işi var? hangi suçluyu yakalama amacıyla konuldu diyen arkadaşımıza el cevap; o suçluları değil kuralları ihlal edeni yakalayabilir elbette. her kural ihlali de suç sayılmaz. ancak okul bahçelerinde de potansiyel suçlular var elbette. eğitim sadece okulda olmuyor.bilgilerinize..
Old 19-07-2006, 19:11   #22
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Öyle Demeyin Niyet İyi!

Alıntı:
Salı, Mayıs 30 2006 @ 05:45 ÖS GMT-2

Öyle Demeyin Niyet İyi!

Sakarya Üniversitesi Vakfı Özel Okulları'nda öğrenciler okula girişlerinden kantine gidişlerine kadar her noktada bionet sistemiyle izlenecekler.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Vakfı Özel Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmail Çallı, 2006-2007 eğitim ve öğretim yılında uygulamaya koyacakları, parmak izi okumaya dayalı "Bionet Sistemi" sayesinde öğrencilerin okula giriş ve çıkışlarının, kantin ve yemekhane harcamalarının internet üzerinden takip edilebileceği söyledi.



Vakıf Başkanı Prof. Dr. Çallı, vakıf okullarında sistemin kurulması için anlaşmanın yapıldığını belirterek, öğrencilerin parmak İzlerinin alınarak, sisteme kaydedileceğini belirtti. Uygulamaya konulacak sistemle öğrencilerin, okula girişlerinde, parmak izi okuyucu turnikelerden geçeceğini kaydeden Çallı, böylelikle öğrencinin okula geliş gidiş saatlerinin izlenebileceğini ifade ederek, "Uygulamada öğrencinin okula giriş saati parmak izi okuyucular tarafından otomatik olarak sisteme aktarılıyor. Veli evden internete girerek çocuğunun okula gidip gitmediğini hemen görebiliyor. Bizim şu anki kullandığımız sistemle veli ancak akşamları çocuğun okula gelip gelmediğini görebiliyor," dedi.

OKULDA TAM DENETİM

Velilerin, çocuklarının yemekhane ya da kantinde yemesini istemediği yiyecek ve içecekleri buralara konulacak parmak izi okuyucular sayesinde sınırlayabileceklerini kaydeden Çallı, "Bionet sistemi kantinde, yemekhanede ve okul girişlerine kurulacak. Öğrenci yemekhanede parmak izi okuyucuya bastığı anda neleri yiyebileceği ya da ne kadar alabileceğini gösteriyor. Örneğin veli (5 YTL'den fazla para harcamasın) veya (fazla kola içmesin) diyebilir. Veli, öğrencinin okulda ne yiyeceğini, ne kadar yiyeceğini internetten takip edebilecek, isterse sınırlayabilecek. Biz bu uygulamanın en büyük faydasının şu anlamda olacağını düşünüyoruz; eğer Öğrencinin bir hastalığı varsa ya da bazı yiyecekler dokunduğu halde yiyorsa, bu engellenmiş olacak. Öğrencilerin öğün atlayıp atlamadığı takip edilebilecek," dedi. AA



Buyrun buradan yakalım

Saygılarımla
Old 25-07-2006, 13:07   #23
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Büyük Birader Mağazalarda Satılıyor

Pazartesi, Temmuz 24 2006 @ 12:41 ÖÖ EEST

'Büyük birader' mağazada satılıyor

'Büyük birader' mağazada satılıyor Teknolojik aletler özel hayatı da tehdit ediyor. İstihbarat servislerinin kullandığı gizli kameralar, dinleme aletleri artık internet sitelerinde, mağazalarda satılıyor. Emniyet yetkilileri, bu tür araçları izinsiz ithal etmenin suç olduğunu belirtiyor

Yüksek teknolojiyle üretilen ve herkesin kolaylıkla satın alabileceği cihazlar, istihbarat örgütlerini bile kıskandıracak düzeye ulaştı. Hiçbir yasal altyapısı olmadan çok ucuza satılan cihazlar büyük ilgi görürken, özel hayatı tehdit ediyor.

Gizli kameralardan ses kayıt sistemlerine, dinleme aletlerinden, casus telefon olarak adlandırılan pek çok cihaz, hiçbir yasal engele takılmadan peynir-ekmek gibi satılıyor.

AG34 Elektronik Güvenlik Şirketi'nin sahibi Ömer Gökçen, sattıkları ürünlerden en fazla gizli kameraların ilgi gördüğünü belirterek şöyle konuştu: "En çok talep evlerindeki çocuk bakıcısını izlemek için ailelerden ve haber programları yapan televizyon kanallarından geliyor. Kravata gizlenmiş kameradan düğme şeklindeki kameraya, telsiz görüntü aktaran gözlük kameradan, hesap makinesi görünümündeki kameralara kadar birçok ürün var. Son dönemde internet üzerinden yayımlanan gizli kamera görüntüleri kadın tuvaletleriyle mağazaların giyim bölümlerindeki kabinlerden çekiliyor. Bu konuda kadınlar son derece rahatsız.

Bu tür cihazların satışı ve kullanımının suç olduğunu belirten Emniyet yetkilileri ise şu uyarılarda bulundu: "Bazı firmalar, 'casus kameraları' ithal etmek için aldıkları izinleri 'telsiz web kamera' adıyla alıyor. Satış işlemlerini ise 'casus kamera' adıyla yapıyor. Bu cihazların ithali, Emniyet ve askeri birimler için hükümet tarafından verilen özel izinlerle sağlanır. Siz, kendi evinizde veya binanızda güvenlik amacıyla bu cihazı kullanabilirsiniz, ancak bu konuda Telekomünikasyon Kurumu'ndan izin almak zorundasınız. Ancak bu ürünleri bir başkasına ait mekâna yerleştirir ve oradan görüntü ve ses yayını yaparsanız, bu anayasal suçtur. Çünkü kişilerin mahremiyetini ve özel hayatlarını tehdit eden bir durumdur."http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=193679
Old 25-07-2006, 19:11   #24
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Selamlar,

Ben bu foruma değişik fişlenme, gözetlenme, dinlenme örneklerini taşırken, az önce trajikomik bir şey oldu. Benim kızım bu yıl lise-2 inci sınıfa devam edecek. Önümüzdeki yıl da üniversiteye hazırlık kursuna gideceği için, lise-2 derslerine de katkısı olsun diye dersane aramaya koyulduk. Önceliğimiz, dersanenin hem ucuz hem kaliteli olması yönündeydi. Aradığımız özelliklerden bir tanesi de, dersane kızımın okulunun bağlı olduğu ilçede olmasıydı. Çünkü o zaman okuldaki müfredat ile eş zamanlı kurs görecekti. Diğerlerinde yer kalmadığını öğrendim, geriye tek seçenek kalmıştı. Kızıma söyledim o da arkadaşlarıma bir sorayım dedi.(İlk fikri sözkonusu dersaneye gitmekti)Az önce aradı ve şunu söyledi: "Baba o dersane bir tarikatın bir cemaatininmiş, arkadaşımın birisinin amcası rütbeli askermiş ve o dersanelere giden öğrencileri FİŞLİYORLARMIŞ. İleride başıma dert açılır mı?"

Hukuk okumak istediği için, hakim ve savcı olamazsın dedim. Ama "ikimizin fişi birbirini götürür belki, seni sakıncalı bulmazlar" diye de espri yaptım.

Hemen belirteyim, ben bu forum konusunu açarken sadece solcular fişlenecek, gözetlenecek iddiasında değildim. Butün yurttaşlar fişlenebilir, hiç alakası olmayanın da başına bir gün benzer olaylar gelebilir düşüncesiyle hareket etmiştim. Bu açıklamayı da, düşüncesini ekleyecek olan katılımcı olursa ne olur muradımı anlayarak mesaj yazsınlar diye yaptım.

Evet sorum şudur: Kızımı sözkonusu dersaneye göndereyim mi?

Dip not: Belki dersaneye gidenler fişlenmiyordur. Ama 16 yaşındaki çocuklar dahi fişlenmenin ne olduğunu öğrenmek zorunda kalmışlarsa vay benim köse sakalım...

Saygılarımla
Old 26-07-2006, 07:55   #25
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Jim Carrey'nin oynadığı Truman Show filminde, kahraman günün birinde hayatının aslında "kendi dışında" herkesçe izlendiğini ansızın farkeder. Yaşadığı genel ve özel hayatın gerçekte bir kurgudan ibaret ve hele bu kurgunun kendisi dışında kalan tüm diğerleri tarafından ve yaşamının her safhasında, her dakikasında "izlendiğini" anladığı anda yaşadığı infial dikkat çekiciydi doğrusu. Kahramana "acımıştık".

Truman kurgudan kaçmanın yoluyla başedebilirdi belki-bunun için çabalamıştı da- ama ya gözetlenmekten kaçmak? Hele artık gözetlenmediğine inanmak mümkün olabilir miydi.

George Orwel, 1984 adlı romanında, iktidarı elinde bulunduran büyük biraderin, gizlemeye ihtiyaç duymadığı,aksine vurguladığı "izleniyorsunuz,sizi her an izliyorum" vurgusu altında yaşanılan trajediyi ve özgürlüksüzlüğü anlatırken, sadece bugünkünden farklı olarak büyük puntolar kullanmış ve kurgu havası yaratmıştı o kadar.

Dev tele ekranlar ,yatak odaları dahil, şehrin her yerinde her zaman açıktır. Belli saatlerde, olmanız gereken yerlerde olmamanız, kameraya "normal olmayan(?!)" sürelerle görünmemeniz bile ortadan kaldırılma riskiyle karşı karşıya olduğunuzu size hatırlatır. Yaşamınız size ait değildir, iktidarın uygun gördüğü şekilde yer, yaşar, barınır ve hatta düşünürsünüz.

Teknolojik olanaklarla, düşüncelerin dahi ele geçirilip gözetlenebilir hale geldiği, tarihin her gün yeniden değiştirilip iktidarca uygun görüldüğü şekilde yeniden yazıldığı, insanların kim olduklaarını farkına varmaksızın unuttuklarını yazar anlatırken/kurgularken (?), romanın okuyucusuna yaşattığı bunaltıcı atmosferinden bile kaçmaya çalıştığımı hatırlıyorum. (Son 20-30 sayfasını hala bu yüzden okuyamamışımdır)

Kitap sayfaları, film setleri günlük yaşamımıza şimdi "aleni olarak" taşınırken, bilinenler ve bilinmeyenlerin, görünen ve görünmeyen kameraların ,gerçekte tüm toplumu nasıl tehdit ettiğinin yanıtını, "kızımı dersaneye göndereyim mi?" sorusunda bulmak dahi mümkün.

Saygılarımla...
Old 26-07-2006, 07:57   #26
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
Yaşadığım şehirde de bahsettiğiniz dershanelerden biri var.Üniversiteye haırlandığım dönemlerde bu tür dershaneler hakkında bilgi edinme fırsatı buldum.Ben de bir asker yeğeniyim ve amcam bana kesinlikle bu tarz bir dershaneye gitmememi,bu tür okul ve dershanelerden mezun olan öğrencilerin "kırmızı kalem" ile üzeri çizilerek fişlendiğini (ki kendisi askeri okullara öğrenci alımında komisyonda yer almaktadır)söyledi.
Onu bir kenara bırakalım bu dershaneler akıllı ve beynini yıkayabileceğine inandığı öğrencilere yatırıp yapıp,onları mutlaka iyi üniversitelere ve fakültelere yerleştirmektedir.Fakat aklını çelemedikleri öğrencilere ise ekstra hiç bir katkı da sağlamamaktadırlar.Ancak çocukları öyle bir hale getirmektedir ki çocuğunuzun gözünüzün önünde eriyip bittiğine seyirci kalabilirsiniz.
İlk şartları da şu kesinlikle çocuk ailesinden uzak farklı ve onların tercih ettiği bir şehirde okuyacak.Bu şekilde çocukları daha kolay himayeleri altına alabileceklerdir.
Benim haddim olmayarak size tavsiyem kesinlikle çocuğunuzu böyle bir dershaneye göndermeyin.
Saygılarımla......
Old 27-07-2006, 14:39   #27
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın delmar,

İlginize ve uyarınıza teşekkür ederim. Mesajınızı kızıma aynen okudum ve sözkonusu dersaneye gitmekten vazgeçti. Bahsettiğim gibi o dersaneye gitmek istemesinin nedeni, okulunun müfredatıyla eşgüdümlü öğrenim görecek olmasıydı. Ben de seçimi kendisine bırakmıştım.Ancak sorun sayenizde halloldu. Ben de onların finansmanına katkıda bulunmak çelişkisinden kurtuldum.

Saygılarımla
Old 27-07-2006, 16:19   #28
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Rica ederim.Eğer yardımcı olabilmişsem ne mutlu bana.Kızınıza sevgilerimi iletin lütfen.İleride çok başarılı bir geleceğin onu beklediğine emin olabilirsiniz.
Saygılarımla....
Old 28-07-2006, 20:26   #29
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Milli Eğitim Bakanlığı Web Sitesinden alınmıştır

Burhan AKÇADAĞ
Danişmentli İlköğretim Okulu
Müdür Yetkili Öğretmeni
Kdz.Ereğli/ZONGULDAK


George Orwell, “1984” adlı ünlü romanında bugün hepimizin kullandığı “soğuk savaş”, “büyük birader”, “düşünce polisi” kavramlarını dünya diline kazandırdı.

Kırklı yılların sonunda kafasını hiç bir gizlisi kalmamış, tümüyle saydam hâle getirilmiş insan tipinin vizyonuna takan George Orwell, mutlak kontrol ile bu saydamlığı sağlayan süper devlete kitabında “Okyanusya” adını yakıştırmıştı. “Büyük Birader”in yönetimindeki bu devlette, yaşam alanlarının her köşesine yerleştirilmiş kameralar olan, insanların attığı her adımın, sarfettiği her sözün resmî makamlarca nasıl izlenip, arşivlendiği anlatılmaktaydı söz konusu romanda..

Günün birinde, Winston Smith adlı genç bir memur, bu durumdan sıkılır ve kurtulmanın yollarını arar. Önce evinde gözetlenmesi mümkün olmayan bir köşe bulmaya çalışır. “Evinde bir sürü hile uygulayarak gözetlenmemeye çalışan Smith ardından, doğanın, sevgilisiyle özgürce buluşabileceğini sandığı, sakin bir köşesine sığınır. Daha sonra çareyi, kapağı bir eskici dükkanına atmakta bulur. Çünkü bu kuytu mekanların izlenmesine ihtimal vermemektedir. Çok geçmeden eskici dükkanının bile Büyük Birader’in gözetiminde olduğu ortaya çıkar ve ihbar sonucu burada yakayı ele verir.”

Roman kahramanı Winston Smith ve sevgilisi Julia’nın aşkı, Tanrı tarafından gözetlenen ve sonunda cennetten kovulan Adem ile Havva’nın hikâyesini çağrıştırır. Roman boyunca her ikisi de birbirlerine sadık kalmayı, kendi düşüncelerine sadık kalmaktan daha değerli tutarlar. Zihinsel olarak ele geçirildiklerinde bile duygusal bağlarının kopmaması onları canlı tutan tek şeydir. Fakat sonunda onu da yitirirler. Zihinsel olarak canlı tutan tek şeydir. Fakat sonunda onu da yitirirler. Zihinsel olarak beslenmeyen sevgilerinde duygu da kalmaz. Devlet bunun üzerine beynini yıkayarak Simith’in özgürlük aşkını yok eder, hatta sonunda Büyük Birader’i sevmesini bile sağlar. “1984”ün kahramanı Winston Smith’in gelecekten tek beklentisi Büyük Birader’ den nefret ederek ölmektir. Bu sayede ruhunun ölene dek canlı kaldığından emin olabilir. Yalnız ve özgür insanın her zaman yenildiği bir dünyada yalnız ve özgür olmak ister. Halbuki parti birçok şeyin yanı sıra bireyselliği de yasaklamıştır. Her birey sadece partinin bir uzantısı olarak düşünülmelidir.
Ülkenin en güçlü örgütü “Düşünce Polisi”dir. Büyük biradere karşı hiçbir eylemin yapılmadığı, hiçbir düşüncenin ifade edilemediği ülkede, devletin tek endişesi yurttaşların kafalarında Büyük Birader’e karşı teknoloji ile bütün yurttaşların hayatını yakından denetlemekte, kafasında şüpheli düşünceler geçenleri kolayca belirleyerek, kısa zamanda yok etmektedir. Büyük Birader muhalifi yok edilen insanların geçmişleri de devlet arşivlerinden silinmekte, bunlar artık yaşamamış kabul edilmektedir.

Devletin bir resmî ideolojisi vardır: İngsos. Bütün yurttaşların İngsos’un ilkelerine bağlı olması zorunludur. Vatandaşların resmî ideolojiye bağlılıkları sürekli kontrol ve test edilir. Rejimin iç ve dış düşmanları vardır. Bütün vatandaşlar bu iç ve dış düşmanlara karşı sürekli uyanık olmak zorundadırlar. Goldstein, rejim düşmanı hain, her kötülüğün arasındaki isimdir. Rejimin en önemli hedefi “Goldsteincılığın kesin ve tümden yok edilmesidir”... Her gün rejim düşmanlarını lanetlemek için “iki dakikalık nefret” uygulaması yapılır... Ayrıca “Nefret Haftası” denen yılın bir haftasında rejim düşmanları daha yoğun olarak lanetlenir. Bu kutlamalarda sık sık bir marş söylenir: Duyguların yoğunlaştığı anlarda sık sık söylenen bir nakarattır bu. Büyük Birader’in bilgeliğine ve görkemine adanan bir ilâhîdir, ama daha çok, halkın kendi kendisini hipnoz etmesi, bilinçlerin ritmik bir ses yardımıyla, istemli olarak bastırılmasına yarar.

Romandaki “düşünce polisi”nin insanları kontrol için kullandığı gözetleme mekanizması, aslında kitabın yazıldığı kırklı yıllarda hayal ürünü olmaktan öteye gitmese de günümüzün sunduğu gerçekler, Orwell’in tasavvur edebildiklerini çoktan geçti bile.
Tek boyutlu toplumun ve düşüncenin oluşturulmasında en önemli araçlardan biri de kuşkusuz “dil”dir. Dil zenginleştikçe, düşünce de zenginleşir. Orwell 1984 adlı eserinde bu düşünceden hareket ederek, partinin yeni bir dil yaratma çabasından söz eder. Buna göre, eski dilin kelimeleri, “iskelet haline” getirilinceye kadar kesilip biçilecekti. Amaç, Örneğin, “iyi” kelimesinin tersi olan “kötü” kelimesi kullanılmayacaktı. Bunun yerine “yokiyi” öneriliyordu. Yine, “iyi” kelimesinin derecelerini belirten kelimeler de kesilip biçiliyordu yeni dilde. Örneğin, “Mükemmel”, “mümtaz” yerine, “artıiyi”, “katmerliiyi” gibi kelimelerin kullanılması düşünülüyordu: “Neticede iyilik ve kötülük kavramı gerçekte tek kelime ile elde edilecekti.”
Düşünce hayatını yok etmek ve ülkenin geçmişiyle ilişkisini koparmak için ülkenin dili tahrip edilmekte, sürekli yeni kelimeler üretilmekte, halk içeriği boşalmış kelime ve kavramlarla birbirini anlamadan konuşmaya zorlanmaktadır. Eski kavramlardan ve eski kelimelerden arındırılan yeni dilin adı “Yenikonuş”tur. Yenikonuşun temel ilkesi düşüncenin tüm türlerini olanaksız kılmak, düşünme sınırlarını daraltmaktır. “Sonunda düşünce suçunu olanaksızlaştıracağız, çünkü en sonunda, onu anlatacak sözcükler kalmayacak. Gerek duyulan her kavram tüm eşdeğer sözcüklerinden sıyrılarak, anlamı kemikleştirilmiş tek bir sözcükle anlatılacak... sözcük sayısı her yıl biraz daha azalacak ve bilincin alanı her yıl biraz daha daralacak... Dil yetkinliğe ulaştığı zaman devrim tamamlanmış olacak...” Yeni sonuçta bütün kavramların içi ya hiçbir şey ifade edemeyecek şekilde boşaltılmıştır veya tamamen tersi kavramlarla doldurulmuştur. Mesela savaş bakanlığının adı “Barış Bakanlığı”dır; rejimin işine gelmeyen gerçeklerin inkarı ve saptırılmasıyla görevli bakanlığın adı da “Doğruluk Bakanlığı”dır...

Orwell dilinin tek özelliği, kuşkusuz, kelime sayısının azaltılması değil. Belki de bundan daha da önemlisi, kelimeleri karşıtı ile açıklamak suretiyle, onları anlamsızlaştırmaktır.

1984 yılı romanı bugün okuyanlar için kendi hatıralarının olduğu bir zaman dilimidir, geçmiş zamandır, o yılla ilgili kendi yaşadıklarını düşündürür, fakat romana yazıldığı zaman açısından baktığımızda sadece tarihi roman değil, aynı zamanda bir kehanet kitabı olarak da görmemiz devlet, barış, teknik, bolluk ve adalet devleti mi, yoksa tamamiyle “polarize” olmuş (kutuplaşmış), her hareketin planlandığı, kontrol edildiği, gözetlendiği, Orwell’in “1984”te tasvir ettiği “Büyük Birader”in totaliter devleti mi olacaktır?

Bu sorulara bugün için cevap vermek imkânsızdır. http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi45/akcadag.htm
Old 28-07-2006, 22:01   #30
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Konuya biraz geç dahil oldum ama bu konuda bir iki şey söylemek isterim. Bence mobese sistemi gerekli ve yerindedir. Uygulamanın dayanağı polisin önleme faaliyetine dayanmaktadır.

Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu
Madde 2 - (Değişik: 16/7/1965 - 694/2 md.)
Polisin genel emniyetle ilgili görevleri iki kısımdır.
A) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmıyan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak,
B) İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer
kanunlarda yazılı görevleri yapmak,

bu hüküm bence uygulamanın yasal dayanağı olması bakımından yeterlidir.

Mobese uygulamasının özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğine ilişkin görüşe de katılamıyorum. Yargıtay uygulamasıyla kişinin özel hayat alanları ortak alan, özel alan, gizli alan olmak üzere üç alana ayrılmaktadır. Kişinin ortak alandaki faaliyetlerinin bilinmesi özel hayatın gizliliğine bir müdahale teşkil etmemektedir. Yani kamuya açık alanda özel hayatın gizliliğine ilişkin koruma sıfıra inmektedir.

Bunun yanında kamu düzeni nedeniyle özel hayatın gizliliğine ilişkin koruma sınırlanabilir. Temek hak ve özgürlüklerin kamu düzeni nedeniyle sınırlanması Anayasal dayanağı olan bir yetkidir. Bu nedenle kamu düzeni nedeniyle kişinin özel alanına da müdahale söz konusu olabilecektir.

Kişinin gizli alanına ilişkin müdahale ise hakkın özüne dokunma yasağını ihlal edebileceği için sınırlanama yetkisinin dışında kaldığını düşünüyorum.

Sonuç olarak mobese uygulamasının yasal dayanağı olduğunu ve herhangi bir hak ihlaline sebep olmadığı düşüncesindeyim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yaşamak Değil ,Bizi Bu Telaş Öldürecek.. Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 8 02-12-2007 02:15
Affet Bizi Heraklit! Av. Bülent Sabri Akpunar Hukuk Sohbetleri 0 30-01-2003 15:27


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09591794 saniyede 17 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.