|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
27-10-2011, 19:05 | #1 |
|
Ana Hanesinde Kayıtlı Çocuk-Nesebin Reddi-Babalık Davası-Açılacak olanDava Türü
B'nin evlilik dışı ilişkiyle sahip olduğu çocuklar A nın üzerinde görünmekteler.. Bu çocukların nüfus kayıt örneklerinde ve nüfus cüzdanlarında Anne ismi olarak (B), Baba ismi olarakta (A) görünmesine rağmen, Evlilik dışı çocukların nüfus kayıt örneklerinde Annesi olarak Anneleri olan ( B ) görünüyor.Ancak Baba olan (A) ayrıca görünmüyor.
Sanırım çocuklar annelerinin hanesine yazılmışlar ve anneleride baba ismi olarak A nın ismini bildirdiği için kayıtlarda baba ismi (A) olarak görünüyor. Şimdi çocuk gerçek babasına karşı babalık davası açmak istiyor ancak, 1)Reşit olmasından sonraki 1 yıllık süreyi geçirmiş, buna ilişkin ne yapılabilir? 2)Böyle bir durumda, nüfus cüzdanında baba olarak görünen (A) ya karşı anneyle birlikte Nesebin Reddi Davası açılması mı gerekiyor? 3) (A) sadece nüfusta isim olarak göründüğünden, nesebin reddi davası açılmadan direkt gerçek babaya karşı babalık davası açılması mı gerekiyor? Yani; Nufus Kayıt Örneğinde babanın görünmüyor olması , babanın sadece kayıtlarda baba ismi olarak görünmesi, çocukların anne hanesine yazıldığı ve babayla aralarında bir nesep bağı kurulmadığı anlamına mı geliyor? Şimdiden değerli görüş ve cevaplarınız için teşekkür ederim. |
29-10-2011, 14:43 | #2 |
|
Reşit olan çocuğun babalık davası açma süresi olan 1 yıllık süreyi geçirmiş olması babanın hileli davranışlarından kaynaklanmışsa bu durumda davasını açabilir. Babanın hileli hareketleri nedeniyle 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması halinde babanın hak düşürücü süre itirazı kötüniyetli olacak ve dinlenmeyecektir. Sizin olayınızda da öyle bir durum varsa babalık davasını açabilirsiniz.
Benzer bir olayda babaları 6 çocuğuna sahte kimlik çıkarmış,çocuklar bu kimliklerle okula gitmiş,liseyi bitirmiş.hatta birisi üniversiteyi bitirmişti. Babaları öldüğünde çocuklar veraset ilamı almak için nüfus kayıtlarını incelediklerinde babalarının bekar ve çocuksuz olduğunu görmüşler,anneleri ile nikahı olmayan babalarının kendilerine de sahte kimlik çıkardığını farketmişlerdi. Çocuklar hakkında sahte kimlik kullanmaktan ceza davası açıldı ancak beraat ettiler. 6 sı da reşit olan ve 1 yıllık dava açma süresi geçmiş olan 6 çocuk tarafından babanın mirasçılarına karşı açılan babalık davası,babanın hileli davranışları nedeniyle sürenin kaçırılmış olması sebebiyle dinlendi ve kabul edildi. Bu konuda bir HGK kararı vardır. |
29-10-2011, 19:13 | #3 |
|
Üstadım, Cevabınız için Teşekkürler.Süre ile ilgili aklımdaki soru işaretlerini gidermiş oldunuz.
Ancak; beni düşündüren asıl sorun cüzdanda görünen ama kayıt örneğinde görünmeyen babaya karşı nesebin reddi davası açılıp açılmayacağı noktasında toplanıyor . (3) numaralı bentte açıkladığım şekilde babayla çocuk arasında bir nesep bağı var mı onu tam çözemedim? |
30-10-2011, 08:25 | #4 |
|
Çok benzer bir olay masamda bekliyor ve niyetim nüfus kayıtlarının tashihi davası açmak...
|
30-10-2011, 17:04 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstad aşağıdaki karar bunun tek başına tashih davası olmasını engelliyor. Yani kayıtta görünen kişinin çıkartılması onun adına nüfus kaydının tashihi olarak görünsede kayda gerçek babanın eklenmesi isteği baba olarak gösterilen kişi veya mirasçıları için soybağı davasına dönüşüyor.Karara ilişkin görüşlerinizi bekliyorum. T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas: 2005/2-572 Karar: 2005/551 Karar Tarihi: 28.09.2005 ÖZET: Soybağına ilişkin hükümler Aile Mahkemelerinin görevi kapsamındadır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına ise Asliye Hukuk Mahkemelerinde bakılır. Ancak nüfus kayıtlarının davacının talebi gibi düzeltilebilmesi için öncelikle gerçek anne-babanın dolayısı ile soy bağının tespit edilmesi gerekir. O halde her iki davanın birlikte açılması halinde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi değil Aile Mahkemesidir. (4721 S. K. m. 282) (1587 S. K. m. 46) Dava: Taraflar arasındaki <soy bağı ve nüfus kaydının düzeltilmesi> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 1.Aile Mahkemesince dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen 12.10.2004 gün ve 2004/331 E. 104 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 21.02.2005 gün ve 2004/16747-2469 sayılı ilamı ile; (... Dava H. ve F. yönünden nüfus kaydının iptali, K. ve F. yönünden soy bağı davasıdır. Yargılama sürdürülerek varsa taraf delilerinin toplanıp, sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: A- DAVA KONUSU: Dava, soy bağının tespiti ve buna bağlı olarak nüfus kaydının iptali istemine ilişkindir. B- DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı, nüfus kayıtlarında anne ve babası olarak gözüken F. Y. ve H. Y.’nın gerçek anne ve babası olmadığını, gerçek anne ve babasının F. T. ve K. T. olduğunu, bu durumun tespiti ile nüfus kayıtlarının gerçeğe uygun şekilde düzeltilmesini istemiştir. C- DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalılar K. ve F. T. ile F. ve H. Y., davanın kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir. D- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Adana Asliye 3. Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı vermiş ve dosyayı Aile Mahkemesine devretmiştir. Adana 1.Aile Mahkemesi ise davanın soy bağı davası olmayıp nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası olduğunu açıklayarak davanın görev yönünden reddine karar vermiştir. TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME: Hükmün davalılar H. ve F. Y. tarafından temyizi üzerine Özel Daire, yukarıda açıklanan şekilde, Aile Mahkemesinin davaya bakması gerektiği gerekçesi ile kararı bozmuş, mahkeme önceki kararında direnmiştir, direnme kararı davalılar tarafından temyiz edilmiştir. E- UYUŞMAZLIK: Davanın niteliği ve buna bağlı olarak davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine mi, yoksa Aile Mahkemesine mi ait olduğu noktasında toplanmaktadır. a) Ön sorun değerlendirilmesi; Yukarıda da açıklandığı üzere dava kendisine açılan Asliye Hukuk Mahkemesi, görevli olmadığına, davaya bakmakla aile mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir; dosya kendisine gönderilen aile mahkemesi ise kendisinin görevli olmayıp asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu yolunda karar ittihaz etmiştir. Bu kararın temyizi üzerine Özel Daire davaya aile mahkemesinin bakması gerektiği gerekçesiyle hükmü bozmuştur. Bu bozma üzerine dosya kendisine ulaşan aile mahkemesinin ilk oturumunda, davacı vekili ile davalılar bozma kararına uyulmasını istemişlerdir. Aile mahkemesi tarafların bozmaya uyulmasını istemelerine karşın bozma kararına uymayıp asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin ilk kararında direnmiştir. Bu durumda her iki tarafın uyma kararı verilmesini istemeleri halinde, yerel mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği bir ön sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği gibi HUMK. nun 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay bozma kararı üzerine hakim, tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hakim, kural olarak Yargıtay bozma ilamına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp serbest takdir yetkisine sahiptir. Eş anlatımla hakim bozma ilamına uymak zorunda olmayıp eski kararında direnebilir. Ana kural bu olmakla birlikte bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (re'sen) göz önünde bulundurması gereken hususlardan olmaması halinde, taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme bu bozmaya uymak zorunda olup, direnme kararı veremez. Yargıtay'ın çekişmeli yargıda yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması bu doğrultudadır (Hukuk Genel Kurulu'nun 25.06.1997 gün, E: 1997/11-313, K:1997/ 569, 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117, 19.02.1992 gün, 635-82, 23.02.1994 gün, 936-94, 27.01.1999 gün, 26-4 sayılı kararları). Somut olayda taraflar bozma ilamına uyulmasını istemiş iseler de, Genel Kurulda yapılan görüşmeler sonunda; Özel Dairenin bozma sebebi yaptığı konu kamu düzenine ilişkin görülmüş ve bu nedenle yerel mahkemenin her iki tarafın bozmaya uyulmasını istemelerine rağmen direnebileceği sonucuna varılmıştır. b) Direnmenin değerlendirmesi; Davacı, K. ve F. T.’nun gerçek anne babası olduğunun tespitini, nüfus kayıtlarında anne babası gözüken ancak gerçek anne ve babası olmayan H. ve F. Y.’nın nüfus kayıtlarından çıkarılmayı ve nüfus kaydının gerçeğe uygun şekilde düzeltilmesini istemiştir. Dava K. ve F. açısından soy bağı, H. ve F. açısından nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5133 sayılı Kanun ile değişik 4/1 maddesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun üçüncü kısım hariç olmak üzere ikinci kitabından (MK. m. 118-494) doğan bütün dava ve işlere Aile Mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Soy bağına ilişkin hükümler 4721 sayılı Medeni Kanunun 282.maddesi ve devamında düzenlenmiş olup Aile Mahkemelerinin görevi kapsamındadır. Nüfus Kanununun 46. maddesinde düzenlenen nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına ise Asliye Hukuk Mahkemelerinde bakılır. Ancak nüfus kayıtlarının davacının talebi gibi düzeltilebilmesi için öncelikle gerçek anne-babanın dolayısı ile soy bağının tespit edilmesi gerekir. O halde her iki davanın birlikte açılması halinde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi değil Aile Mahkemesidir. Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. Sonuç: Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK. nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.09.2005 gününde oybirliği ile karar verildi. |
30-10-2011, 17:30 | #6 |
|
Aşağıda bu konuyla ilgili bulduğum bir HGK kararı ekliyorum.Bu kararda Nüfus Kaydının düzeltilmesi ile Nesebin Reddi Davası arasındaki farklar açıkca ortaya konmuş.
Bu karara göre; "Nesebin reddinde, nüfus kaydında kişisel duruma ilişkin olarak yeralan bir bilgi "doğru" olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiş, ancak,daha sonra "nesebin reddi davası" ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının "gerçek durumu" yansıtmaması, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi sözkonusudur." Yani benim olayımda ve buna benzer olaylar yukarıdaki şartları taşıdıklarında nüfus kaydının düzeltilmesi davası niteliğine sahip oluyor. Ancak bu kararda davayı açan baba olduğu için çocuğun gerçek nesebiyle arasındaki bağın nasıl kurulduğu anlaşılamıyor. Bu iki karar birlikte değerlendirildiğinde , bu tür davaların nüfus kaydının tashihi davası olduğunu ancak gerçek anne veya babaya ilişkin belirlemelerin soybağına ilişkin bir dava olduğu sonucu çıkıyor. O halde nufüs kaydı düzeltilerek gerçek babanın belirlenmesi aşamasına geçildiğinde ( her iki dava birlikte açıldığında) bu dava babalık davası olarak , (dava şart ve sürelerinide içerir şekilde) mı görülmeye devam olunucaktır? ---------------------------- T. C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas No: 2008/2-36 Karar No: 2008/47 Tarihi: 30.01.2008 .Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davası .Nesebin Reddi Davası (Soybağının Reddi Davası) .Hak Düşürücü Süre .Evlenme ve Nesep Düzeltme Bildirimi ile Nüfusa Yapılan Kayıt .Nüfus Kütüğündeki Kaydın Yanlış Olduğunun İspatı .Davacının Yargılama Sırasında Vefatı .Mirasçıların Davaya Katılımının Sağlanması .Mirasçılar Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı Bulunması ÖZET: Davalı ile hiçbir şekilde birlikteliği olmadığı halde, davalının kızının 3716 sayılı Af Kanunu gereği Nüfus Müdürlüğüne birlikte başvurmuşçasına nüfusuna kayıt edildiğini sonradan öğrendiğini, ancak, davalı ile birlikte Nüfus Müdürlüğüne başvurmadığı gibi, Evlenme ve Nesep Düzeltme Bildirimi belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri süren davacı, davalı tarafından nüfusuna yaptırılan kaydın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Uyuşmazlık; davanın, nesebin reddi mi yoksa nüfus kaydının düzeltilmesi davası mı olduğu, buna bağlı olarak davanın süreden reddi kararının yerinde olup olmadığı, yargılama sırasında ölen davacının oğlu ile ilgili iptal davasının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması ve sonucuna göre davacının oğlunun da davaya dahil edilerek göstereceği delillerin toplanmasının gerekip gerekmediği konusundadır. Nesep (soybağı), birbirinin soyundan gelen kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Bu kavram içerisinde bulunan kan bağının hukuk düzeninin aradığı koşullar içerisinde oluşması zorunludur. Nesebi yaratan temel ilişki evlilik olmakla birlikte, evlilik dışında doğan çocukların nesepleri anne ve babanın sonradan birbirleriyle evlenmeleriyle, şartlarının oluşması halinde hakim hükmüyle, babalık davasıyla, tanıma ile veya kısaca af kanunları olarak nitelendirilen "bir evlenme akdine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine ilişkin" kanunlar uyarınca düzeltilebilir. Evliliğin devamı sırasında ya da evliliğin sona ermesini izleyen üçyüz gün içinde doğan çocukların neseplerinin düzgün olduğu yolundaki "sahih nesep karinesi" veya "babalık karinesi"nin aksinin ispatı olanaklıdır. Doğan çocuğun nesebini reddetmek isteyen koca, çocuğun kendisinden olmadığını dava açarak ispatlayabilir. Bu şekilde nesep karinesinin çürütülmesi, öğretide ve uygulamada nesebin reddi, açılan dava da nesebin reddi davası olarak ifade edilir. Nesebin reddi davasının açılması, koca ve mirasçıları yönünden, doğumu öğrenme tarihinden itibaren bir aylık hak düşürücü süre ile sınırlanmıştır. Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi, kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesini ifade eder. Kayıt düzeltilmesi, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının düzeltilmesi veya değiştirilmesidir. 1587 sayılı Nüfus Kanununun 47. maddesi uyarınca, kişisel durumlarda ortaya çıkan değişiklikler için mahkeme kararı gerekmediği halde, nüfus kütüklerindeki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur. Nüfus kütüğündeki doğru olmayan kayıtlar, ilgilileri veya Cumhuriyet Savcısı tarafından açılacak kayıt düzeltme davası ile gerçek durumuna uygun hale getirilir. Uygulamada bu dava, nüfus kaydının düzeltilmesi davası olarak adlandırılmaktadı r. Herhangi bir sınırlama olmaksızın, nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesi istenebilir. Zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesi davalarında, her türlü delile başvurulabilir. Resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceğ i gibi, tanık da dinlenebilir. Nesebin reddinde, nüfus kaydında kişisel duruma ilişkin olarak yer alan bir bilgi "doğru" olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiş, ancak, daha sonra "nesebin reddi davası" ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının "gerçek durumu" yansıtmaması, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi sözkonusudur. Babanın başvurusu olmadan sahte belgelerle evlilik dışında doğan çocuğun nüfusa kaydedildiğinin ileri sürülmesi durumunda, uyuşmazlığın nüfus kaydının düzeltilmesi davası çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Davalı anne ile davacı arasında hiçbir zaman evlenme akdinin gerçekleşmediği, davalı çocuğun evlilik dışında doğduğu, bu arada çıkan 3716 sayılı Bir Evlenme Akdine Dayanmayan Birleşmelerin Evlilik ve Evlilik Dışında Doğan Çocukların Düzgün Nesepli Olarak Tesciline İlişkin Kanunun, davalının nesebinin düzeltilmesine olanak tanıdığı, bu Kanuna göre Evlenme ve Nesep Düzeltme Bildirimi belgesi dayanak alınarak davacının kütüğüne tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davacının, kendi başvurusu ve imzası bulunmayan belgeye dayanılarak nesep düzeltilmesinin yapıldığı iddiasıyla, nüfus kayıtlarından davalının kızının çıkarılmasını ve nüfus kaydının gerçeğe uygun şekilde düzeltilmesini talep etmiş olması karşısında, dava, nesebin reddi değil, nüfus kaydının düzeltilmesi davası niteliğindedir. Davacının nüfus kütüğündeki kaydın ve tescile esas dayanak belgenin gerçeğe uygun olmadığına ilişkin iddiası ve davalının aksi yöndeki savunmasının, hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın, her türlü delille ispatlanması olanaklıdır. Mahkemece alınan Adli Tıp raporunda, tescil dayanağı belgede bulunan imzanın davacının eli ürünü olmadığının belirtilmesi ve belge tanıklarının, davacının başvurması sonucu çocuğun nesebinin düzeltilmesine ilişkin belgenin düzenlendiğini beyan etmeleri karşısında, davacı ile karı-koca gibi birlikte yaşadıklarını savunan davalının göstereceği delillerin de toplanması gerekir. Yargılama sırasında vefat eden davacının mirasçılarının mirasçılık durumu değişeceğinden, mecburi dava arkadaşı olan tüm mirasçıların davaya katılımı sağlanmalı, davacının mirasçısı durumunda görünen oğlu aleyhine açtığı diğer kayıt iptali davasının kesinleşip kesinleşmediği araştırılmalı, sonucuna göre davaya dahil edilip delilleri toplanmalı sonucuna göre karar verilmelidir. |
30-10-2011, 18:28 | #7 |
|
Aşağıda bu konuyla ilgili iki yargıtay kararı daha sunuyorum.Ancak bu kararlarlada ilgili görüşlerinizi almak isterim .
Çünkü ilk kararda "davanın nufus kaydının düzeltilmesi davası olup soybağının düzeltilmesi davası olmadığından" diye bir ibare var. Dava sadece kaydın düzeltilmesine ilişkin taleple açılmış sanırım ki bu nedenle yargıtaya göre kayıt düzeltilecek kişinin gerçek ana ve babasının ismi kayda yazılacak(yani kayıt düzeltilecek) ancak bu dava soybağının düzeltilmesi davası olmadığı için bu kayıt düzeltilmesiyle çocuğun gerçek ana ve babasının nüfusta belli olmasına rağmen Aile Hukukundan kaynaklanan haklarını kullanmasına engel mi olacak ?(Mirasçılık gibi) Bu husus tam olarak anlayamadım? --------------------------------------------- YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Tarih : 03.10.2005 Esas No : 2005/13826 Karar No : 2005/14564 4721 - TÜRK MEDENİ KANUNU 30 ÖZET : DAVACI TARAF, DAVALI NAİM'İN DAVACI SATI İLE AYŞE'DEN DEĞİL, DAVALI ÖMER İLE EŞİ NAHİYE'DEN OLDUĞUNU BU NEDENLE NÜFUS KAYDININ DÜZETİLMESİNİ TALEP ETMİŞTİR. NÜFUS SİCİLİNDE BULUNAN KAYDIN DOĞRU OLMADIĞI ANLAŞILIRSA GERÇEK DURUM HER TÜRLÜ KANITLA İSPAT EDİLEBİLİR. DAVACI TANIKLARININ ANLATIMI İLE GERÇEK DURUM İSPAT EDİLMİŞ OLMAKLA DAVANIN KABULÜ GEREKİRKEN YAZILI ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASI USUL VE YASAYA AYKIRIDIR. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı taraf, davalı Naim'in davacı Satı ile Ayşe'den değil, davalı Ömer ile eşi Nahiye'den olduğunu bu nedenle nüfus kaydının düzetilmesini talep etmiştir. Davacı vekili son oturumda DNA testi yapılmasının zorunlu bir işlem olmadığını, takdiri delillerle davanın aydınlanmış olduğundan davanın kabulünü talep etmiş, Mahkeme, DNA testinin soybağının araştırılması açısından değil önemli maddi bir delil nedeniyle gerek duyulduğundan bahisle davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme tarafından da kabul edildiği üzere dava soybağının düzeltilmesine yönelik olmayıp nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkindir. Nüfus sicilinde bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir. ( TMK. md. 30 f. ll ). Davacı tanıklarının anlatımı ile gerçek durum ispat edilmiş olmakla davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Temyiz olunan hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2003/5169 Karar: 2003/6783 Karar Tarihi: 08.05.2003 ÖZET: Nüfus kaydının iptali davasında;Husumetin davacının kardeşleri ile baba olduğu iddia edilen İ...'in kimliği belirlenip, sağ ise bu kişiye, ölü ise mirasçılarına yöneltilip, gösterdikleri takdirde delilleri de toplanıp, birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. (4721 S. K. m. 27, 39, 495, 575, 598) (1587 s. Nüfus K. m. 46) Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava nüfustaki kaydın düzeltilmesine ilişkindir.( NK. md.46) Husumetin davacının kardeşleri görülen Hamit, Ayşefatma, Gülhan, Muharrem, Ramazan, Kemal ile baba olduğu iddia edilen İsmail'in kimliği belirlenip, sağ ise bu kişiye, ölü ise mirasçılarına yöneltilip, gösterdikleri takdirde delilleri de toplanıp, birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.Açıklana husus üzerinde durulmadan taraf teşkili yapılmadan işin esasının incelenmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, oybirliği ile karar verildi. (08.05.2003) |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Nesebin Düzeltilmesi Ve Nüfus Kaydı/Soybağının Reddi-Babalık Davası | dilaykar | Meslektaşların Soruları | 31 | 06-07-2015 16:33 |
nesebin reddi davası | zor mahkeme | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 1 | 21-09-2011 13:24 |
Nesebin Reddi Davası İle Babalık Davası | Av.Bkr | Meslektaşların Soruları | 2 | 03-07-2010 14:07 |
nesebin reddi ve babalık davası | Av.Şerare Erfan | Meslektaşların Soruları | 4 | 06-06-2010 09:28 |
nesebin reddi ve babalık davası | av.bagatur | Meslektaşların Soruları | 3 | 21-07-2008 20:35 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |