|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
09-06-2010, 00:59 | #1 |
|
Ceza Mahkemesi kararlarında müdafii savunmalarına yer verilmemesi
Saygıdeğer Meslektaşlarım!
Bir ceza davasında müdafii olduğum kişi hakkında elime bugün itibarı ile geçen gerekçeli kararda tek satırda bile ismimin geçmediğini, savunmalarıma yer verilmediği, bir bakıma benim taraf olarak yok sayılmış olduğumu gördüm. Sanık müdafii olarak tek değinildiğim yer kararın sonunda yer alan.... "müdafiin yüzüne karşı sanığın yokluğunda" diye yazılmış olan cümledeki yüzümden bahsedilen kısımdır. Delillerin tartışılması veya müzakere edilmesi bir kenara dursun en başında müdafiin emeğine sonrasında konumuna yapılan bir hakaret olarak algılamaktayım bunu. Dosya 10 yıla yakın bir süredir devam etmiş bir dosya ve karakol ifadesi üzerine 8 yıl kadar sonra talimat ile alınan müşteki ifadesi ve yakalama ile alınan sanık ifadesi dışında hiçbir şey eklenmemiş diyebilirim. Bu dosyada 4 sayfalık esasa ilişkin yazılı savunma vermiş ve savcının değişmesi nedeni ile alınan ek mütalaaya karşıda 3 sayfalık ek savunma yazmıştım. Yani dosyadaki emeğim herkesinkinden fazla. Buna rağmen gerekçeli karar da varlığım belli değil. Dosya ise tam bir trajedi ve toplumca zaten dışlanmış bir sanığın önceki suçları nedeni ile somut olaydan bağımsız olarak "vurun abalıya " şeklinde yargılandığı, Müştekinin 8 yıl sonra olayın tamamını değiştirerek verdiği ifade ile hüküm kurulan tam bir hukuksuzluk örneği. Örneğin müşteki 8 yıl önce müvekkilin dükkanına... tarihinde .. nin gelip bıçakla tehtid ettiğini söylerken 8 yıl sonra aynı olay için benim müvekkilin o kişi ile birlikte gelip silah çektiğini ve bir takım malları aldığını söylüyor ki inanılmaz bir şey. Mahkemenin defalarca dikkati çekiliyor ve 2 kez yazılı savunma veriliyor. Ancak mahkeme burnunun ucunda vızıldayan sinek muamelesi yapıyormuş meğer. Ve savunmalarımı dinlemediği gibi yazılı savunmalarımda okunmamaış. Gerekçeli kararda adımız yok. Savunmamız yok. Müşteki olayın aslını istediği gibi değiştiriyor mahkeme " hay hay" diyor. Şimdi size soruyorum . Bence artık hakaret haline gelen ve özellikle ceza mahkemelerinde rastladığım bu tutum hakkında ne düşünüyorsunuz. Ben diyorumki çoğunlukla müvekkillere güven verme ve hukukçuluğumuzu sergileme imkanımız ceza mahkemelerinde elimizden alınmakta keyfi uygulamalar olmakta ve prestijimiz tamamen haksız şekilde saldırıya uğramakta. Sizin görüşleriniz nelerdir. Ricam bu konuda biraz dertleşmemizdir. Saygılarımla... |
09-06-2010, 11:56 | #2 |
|
Sayın Zamanakarşı;
Bence dertleşmeyin. Bu yazımla size ve sizin nezdinizde aynı/benzer sitem ve şikayetlerde bulunanlara düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Avukatlık dertleşme sanatı değil, hukuki sorunlara çözüm üretme sanatıdır. Yargıç ya da başka bir kişi/yetkili/görevli/meslek mensubu'nun yanlış yaptığını düşünüyorsanız, görüyorsanız; o yanlışlığa karşı hukuki yolları işleteceksiniz. Yazılı savunma verdiğinizi belirtiyorsunuz, fakat sözlü savunma yaptığınızı belirtmiyorsunuz. Ceza yargılamasında yazılı savunma sözlü savunmanızın tamamlayıcısı niteliğindedir. Duruşma tutanaklarında sözlü savunmanız yer aldı mı, almadı ise buna karşı bir itirazınız oldu mu. Hiç olmazsa o yargıç kadar yargılama konusu olaya ve ilgili yasa maddelerine hakimiyetinizi duruşmalarda ortaya koyabildiniz mi... Hiç bir eksik bırakmadı iseniz, verilen kararın ön yargı ile verildiğini, duruşmalarda bu yönde şüphe duyduğunuzu ve kararda savunmaya yer verilmemesinin adil ve tarafsız bir yargılama olmadığının artık hiç şüpheye yer bırakmayacak kadar açık ve kesin delili olduğunu belirterek yasa yollarına başvurdunuz mu/başvuracakmısınız... Karşı tarafın eksiği ve/veya yanlışının hukuki gereği ne ise, hiç eksik bırakmadan AİHM dahil, bu yanlışın faturasını önüne koymak için tüm yasal yollara başvurarak mücadele etmek zorunda olduğunuzu düşünüyormusunuz. Yanlışlar yapılmasa, mücadele edeceğimiz şeyler olmaz. Mücadele edeceğimiz şeyler olmazsa biz avukatlar ne işe yararız, neye lazım oluruz... Bize gerek kalmaz. Eğer her şey tam, doğru ve düzgün işlesin de bize de iş kalmasın diyorsanız, o zaman hiç zaman kaybetmeden başka mesleğe yönelin, hiç olmazsa ceza davalarında vekillik/müdafilik üstlenmeyin diyorum. Çünkü daha o kadar çok incineceğiniz şeylerle karşılaşacaksınız ki, bu incindiğiniz konu hiç kalacak. Çünkü bu alan bir savaş alanıdır ve karşınızdakilerin silahlarına karşı sizin de silahlarınız vardır.Böyle bir savaş alanında olmaktan mutlu olmuyorsanız, haz almıyorsanız, hiç olmazsa ceza davalarında vekillik/müdafilik üstlenmemelisiniz diye düşünüyorum... |
09-06-2010, 13:40 | #3 |
|
Bu konuda yapılacak yakınma ve şikayetlerin HSYK ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne yapılması gerekir.Bu şikayetlerden sonuç alınabileceğini ve mutlaka dilekçenizin sonucu hakkında tarafınıza yazılı olarak bilgi verillecektir.SAYGILARIMLA.Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
|
09-06-2010, 17:34 | #4 |
|
Sn Av.YBayrak
Ben mesleğimi "hukuki yetkinliğe, mesleğin onur ve şerefine ve tamamen özveriye dayalı olarak hakkını vererek yapıyorum" Tüm sözlü savunmalarımı yaptım, tutanağa geçti. Zaten eksik kısımları zorlayarak ve tartışarak ta olsa tutanaklara geçiren bir insanım beyanı askıdakalan biri olarak hiçbir duruşmada yer almadım bu güne kadar. Bence siz önce anlamaya ve varsa katacağınız bir şey katmaya çalışın. Bizim meslektaş olarak önceliğimiz nezaket ve anlayış olmalı. "Eğer her şey tam, doğru ve düzgün işlesin de bize de iş kalmasın diyorsanız, o zaman hiç zaman kaybetmeden başka mesleğe yönelin, hiç olmazsa ceza davalarında vekillik/müdafilik üstlenmeyin diyorum." Bu cümle yakışıyor mu size burası şahıslar hakkındaki şahsi kanaatlerin gelişigüzel yazıldığı bir site olmamalı oyle değilmi. "verilen kararın ön yargı ile verildiğini, duruşmalarda bu yönde şüphe duyduğunuzu ve kararda savunmaya yer verilmemesinin adil ve tarafsız bir yargılama olmadığının artık hiç şüpheye yer bırakmayacak kadar açık ve kesin delili olduğunu belirterek yasa yollarına başvurdunuz mu/başvuracakmısınız..." Bu soru mu şimdi? tabii ki yaptık ve yapacağız da. Nasıl yapacağımızı da yazmanızın nedeni nedir.? Yazdıklarınız yorumu aşmış kaba ve gerçek dışı şeyler. Eğer tahmin ise bu tahminlerinizin yazım şeklini ve sınırlarını doğru çiziniz. Mesleği sizden öğrenecek değiliz. Yazılmaması gereken şeyler yazmışsınız. Bir daha gözden geçirin.Lütfen! Cevabınız için teşekkürler sn wellan. |
09-06-2010, 18:27 | #5 |
|
@zamanakarsi
Sizin nasıl yazılı ya da sözlü savunma yaptığınızı bilmiyorum; ama 1- Yazılı savunmalarda 'Sonuç' kısmına yer vermek, 2- Sözlü savunmalarda olaya ilişkin beyanda bulunmak, (klişe hukuk terimlerinin dışında) Kararda savunmalarınız yer almasını sağlayabilir. |
07-10-2010, 06:33 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Mesajınızla ilgili birebir örneği bende yeni yaşadım. Hatta bir adım ileri giden mahkeme duruşma saatinden evvel duruşmayı açmaya yeltendi ve yapılan işlemler baronun hızlı çalışması ile duruşma satinde görüldü. Sistemde ki aksaklıkları birlikte üstesinden geleceğimize inanıyorum. Lakin temyiz dilekçemde bu hususu dillendirdim, sunulan onlarca sayfa anlatımlar ve deliller göz ardı edildi ve karara yansıltılmadı. Kolluk ifadeleri dışında yargılamada geçen sürede savunmalarımız dikkate alnımayarak hüküm kuruldu. Sözlü yargılamaya tabi olan Ceza Mahkemelerimiz işi yoğunluğu dolayısı ile bizlere savunmanızı yazılı verin diyerek usule aykırı davrandıklarını bilemeyen meslektaşlarımız ne yazıkki var. Bu şekliyle tartışmaya varan sonlarıda yaşadım. Usule uygun olarak sözlü vermek istediğim savunmalarımızın bir kısmını zaman darlığı yada farklı yorum yüzünden tutnağa farklı geçirildiğini gördüğümde sinirler gerildi ve bir saat savunma dahi duruşmada yapıldı. Bunlara rağmen yazılı olarak sunulan anlatımlarda artık dosyanın bir parçası mahkemede zman darlığından tutanaklara geçirilemeyen onlarca anlatımın ispatı niteliğinde. Benim merakım, bu anlatımınızdan sonra başkaca bir işlem yaptınız m? ne gibi bir yol izlediniz? Ne gibi sonuç aldınız? Bu yolda bizlerde bu usulsüz tutumların önüne aynı şekilde geçebilirsek sistemde aksaklıkları ufak ufak düzeltmeye başlayabiliriz. |
07-10-2010, 11:10 | #7 |
|
Kararlar bozulmakla düzelir:
Aşağıda sunulan emsalde CMK 230 ve 289/1-g maddeleri gereğince bozma kararı verilmiş. T.C. YARGITAY 10.Ceza Dairesi Esas: 2008/1443 Karar: 2008/5830 Karar Tarihi: 10.04.2008 ÖZET: Hakim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 5271 Sayılı Yasanın 230. maddesi göz önünde bulundurulur. (2709 S. K. m. 141/3) (5271 S. K. m. 34/1, 230, 289/1) Dava ve Karar: Örgütlü olarak uyuşturucu madde ticareti yapmak ve suç işlemek için örgüt kurmak suçlarından sanıklar Musa, A. Şükrü, Mehmet, Recep, Davut ve İsmail hakkında İstanbul Onikinci Ağır Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonucu, 04.06.2007 tarihli 2005/171 esas, 2007/202 karar ile mahkumiyet kararı verildiği; örgütlü olarak uyuşturucu madde ticareti yapmak suçu yönünden re'sen de temyize tabi olan hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edildiği; sanıklar Recep, Davut ve İsmail müdafilerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının talep edildiği; dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hükmün onanmasını isteyen tebliğnamesi ekinde 22.01.2008 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya sanıklar Recep, Davut ve İsmail hakkında süresi içindeki talepleri nedeniyle, sanıklar Musa ve Mehmet hakkında re'sen duruşmalı, sanık A. Şükrü yönünden ise duruşmasız olarak incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3. maddesinin, <Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.> ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34/1. maddesinin; <Hakim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur.> hükümleri gözetilmeden, 5271 sayılı CMK'nın 230. maddesine aykırı olarak yetersiz gerekçe ile hüküm kurularak aynı Kanun'un 289/1. maddesinin (g) bendinde belirtilen hukuka kesin aykırılık oluşturulması, Sonuç: Yasaya aykırı, sanıkların müdafilerinin temyiz itirazları ile A.Şükrü dışındaki sanıkların müdafilerinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin diğer yönleri incelenmeksizin isteme aykırı olarak BOZULMASINA, hükmolunan cezanın miktarı ile tutuklama tarihine göre sanık Davut müdafiinin tahliye isteğinin reddine, 10.04.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Kaynak : Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları |
07-10-2010, 14:34 | #8 |
|
Merhabalar;
Bu konu ile ilgili daha önceki yazımdan beri bu sitede açılan hiçbir konuya yazmadım. Çünkü, yazdığım yazıdaki amacı uygun olmayan üslup alıp götürdü, hatalı idim. Fakat yazıyı üslup nedeniyle değiştirmeyi düşünürken buna fırsat kalmadan meslektaşın sert eleştirisine maruz kaldım ve açıkçası yazmaya da ara verdim. Ancak, Sayın Meslektaşım Av. Armağan KONYALI’ nın aktarımına katılmak ve katkıda bulunmak gereği, dahası bir anlama meslektaş zorunluluğu hissettim ve aceleden aşağıdaki hususları aktarıyorum. 5237 S.CMK : KARARLARIN GEREKÇELİ OLMASI Madde 34 - (1) Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu Madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir. HÜKMÜN GEREKÇESİNDE GÖSTERİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR Madde 230 - (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir: a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler. b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi. c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci Maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı Maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi. ..... İşbu yasa maddeleri ile ilgili şu üç Yargıtay kararından da alıntı sunuyorum.: “… Anayasanın 141, 1412 sayılı CYY nın 32, 260 ve 308/7 (5237 SK. M. 34, 230, 260/9) maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının ….. Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması ve Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açıdan gerekçelerle……. Kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddianın, savunma ve varsa tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerçeğe yansıtılması gerektiği….. ve bu ilkelere uyulmadan ….. gerekçeden yoksun hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y.4 CD 24.05.2006 T, 2005/13298 E, 2006/11329 K.)” “….. Gerekçeli kararda iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlere yer verilmeyerek 5271 sayılı CMK. nun 230/1-a-b maddesine aykırı davranılması, bozmayı gerektirmiştir. (Y.9.CD 08.06.2006 T, 2006/1679 E., 2006/3227 K.)” “ …sanığa atılı her eylemin; eylem evrakı, savunmalar, maddi kanıtlar, …… ile subuta ilişkin kabuller çerçevesinde tutarlı bir biçimde tartışılması, ……… sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması suretiyle, T.C. Anayasasının 141, CMK.nun 230.m.lerine muhalefet edilmesi bozmayı gerektirmiştir.(Y.9 CD 12.04.2006 T, 2006/689 E, 2006/2198 K.)” Kanun açık, ilgili yargıtay kararları da açıklayıcı. Savunma'ya yer verilmemiş bir karar'ın mutlak surette bozulması gerekir. Temyiz gerekçesi yapmanın yanında, Yargıtay'daki duruşmalarımızda da bu hususların üzerinde özellikle durmamız gerektiğini düşünüyor ve öneriyorum. Şayet temyiz kanun yolunda çözümü olmasa idi, o zaman ulusalüstü yargı'ya(AİHM'e) gitmemiz olanaklıdır.(AİHS m.6, 35) Ayrıca, UYAP'ı kullanmayan meslektaşlarıma kullanmalarını ve savunma vb. tüm evraklarını UYAP üzerinden göndermelerini öneriyorum. Çünkü, elden verdiğimiz evrak Uyap'a işlenmiyorsa da, UYAP üzerinden gönderdiğimiz evrak sistemde görülüyor... Bu arada yine sürç-ü lisan ettikse affola... Kolay gelsin, herkese saygı, selam, başarılar ve mutluluklar dilerim. Not : koyulaştırmalar tarafımdan yapılmıştır. (Mesajda düzeltmeler yaptım) |
07-10-2010, 15:44 | #9 |
|
Bence sorunun çözüm noktalarından bir taneside ancak bağımsız zabıt katiplerinin mahkemelerde görev almasıdır.
''Yaz kızım'' emir kipiyle harekete geçip hakimin özetin özeti yada reesen kurduğu cümleleri zabıt diye kağıda döken katiplerle bu iş olmaz. Belki Yargıçlar katiplerin niteliksiz oolduğundan bahisle yada öğrendikleri usulün bu olduğundan dem vurabilirler. Ancak olması gereken yargılama esnasında orda olmayan tüm kişilerin esasında Türk Milletinin gözü kulağı olan zabıp katibinin hiç bir emre gerek kalmadan cereyan eden tüm hususları,beyanları,ifadeleri tıpkı meclis tutanaklarında olduğu gibi zapta geçirmesidir. Yargıcın işi yargılamak olmalı zabıt tutmak değil.Sistemimizde zabıt tutulurken kurulan cümlelere gösterilen özen yargılamaya malesef gösterilmemektedir.Yargılamanın denetimi ancak yargıcın özenle düşünerek kurduğu cümleler üzerinden yapılmakta. Belki de bukadar nitelikli ve eğitimli personelin nerden bulunacağı sorulabilir fakat bu da biz avukatlar ve yargı mensuplarının işi olmasa gerek. |
07-10-2010, 16:33 | #10 |
|
Sayın wellan, müdafiinin savunmaları gerekçeli kararda yok diye HSYK'ya bildirilmesi(yani hakimi şikayet) hukuksal başvuru yolu olmayıp, bu tür başvurularda da herhangi bir işlem yapılmaz(herhangi bir sonuç alınmaz).
Mahkeme kararına karşı tek hukuksal(ve makul) yol şu an temyiz yoludur. Bu hususta hukuksal gerekçelerle ve delillerin değerlendirilmesiyle birlikte, mahkeme kararının katılmadığınız bölümlerine karşı temyiz dilekçesi yazmak daha makul bir yol olur diye düşünüyorum. saygılar... |
10-10-2010, 23:55 | #11 |
|
Hakimlerin (bazıları) 10 yıllık ceza davası dosyalarını ve savunmalarımızı okumadığına şahit olarak kararları yüzümüze karşı ve sanığın yokluğunda diyerek bitirmelerine şahit olan bir hukukçu olarak bu konuyu açtığıma aslında pişman olmuştum. Ki açıkçası verilen ilk cevap bir tokattan farksızdı. Ancak görülen o ki aynı sorunu yaşayan meslektaşlar mevcutmuş.
Ben dosyaya ağırlık vermiştim, kanuni ve içtihadi boyutta maddi olayı mahkemenin önüne sunarak gerekli savunmayı hem yazılı hem sözlü yapmıştım. Bazı dosyalarım Yargıtay'dan "takdiri indirimin yapılması ve cezanın alt sınırdan tayininin yapılmasına rağmen ileride suç işlemeyeceği kanaatinin oluşmasının çelişki olduğu yönündeki temyiz sebebim ile bile bozularak geliyor" Ancak bu durum 10 yıllık dosyayı okumayan mahkemenin "kendisi ile 2-3 defa açık çelişkiye düşen müşteki beyanı ile dosyayı bitirmesinde" olduğu gibi dosyanın okunup okunmamasına bağlı. Negatif yorum olmaması için yazmamaya karar verdiğim daha nice olaylar mevcut. Temennim odur ki bozulması için okunması yeterli olan bu tarz dosyalar strazburg dan önce bozulur. Zira bence okunması yeterli. Biz okumayı pek sevmeyen bir milletiz. Düşünün ki Avrupa insan hakları mahkemesinde bozulan dosya sayısı açısından yıllarca bayrağı göndere biz çekmişiz. Bu ihlalllerde mahkemelerin sanıklara kişisel kastı olmadığına göre en vahim durum söz konusu. İnsan hürriyetleri gelişigüzel yargılanıyor. |
11-10-2010, 00:25 | #12 |
|
Mahkemeler bu durumu bir uygulama haline getiriyorlar kanımca, aynı durum benim de başıma geldi, temyiz dilekçemde bir bölüm açarak bu duruma da itiraz ettim, bir bölümünü de bilginize sunuyorum:
"Mahkemenin gerekçeli kararda savunma makamının savunmalarına yer vermemiş olması CMK m. 230/1’de yer verilen gerekçe yazımına ilişkin ilkelere de uymamaktadır. Şöyle ki anılan hükümde “iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler” denilerek müdafiin de savunmalarının gerekçede yer alacağını öngörmüştür. Sanık ve müdafiin savunması bir kül olup, özellikle müdafiin savunması sanık tarafından mahkeme huzurunda reddedilmedikçe sanıktan sadır olarak kabul edilmelidir. Aksinin kabulü savunma makamının ceza yargılamasında etkisiz olduğunu kabul anlamına gelecektir ki bu durum da yine Anayasamızın 36’ ncı maddesinde ifadesini bulan “Savunma Hakkı”na aykırı olacaktır". |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi: Sanık ve Müdafii Yanyana olmalıdır | H.Bülent Güvençalan | Hukuk Haberleri | 2 | 08-05-2010 13:35 |
avukatın müdafii olduğu ceza dosyasını temyiz etmemesi | lawyer73 | Meslektaşların Soruları | 2 | 25-02-2010 08:42 |
FSH Ceza Mahkemesi Kuruluşu ve Uygulaması Hk. | Av.Mehmet Saim Dikici | Meslektaşların Soruları | 1 | 28-11-2007 12:47 |
Ceza Mahkemesi kararlarında infaz ve faiz sorunu | av.külcü | Meslektaşların Soruları | 8 | 17-05-2006 15:13 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |