Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
Haber Ekleyin

Yazan : s.bade, Tarih : 12-11-2025 11:00
Merhaba meslektaşlarım, müvekkilim 94-95 yıllarında mevsimlik sigortasız işci olarak çalışmıştır. Şu an EYT'den yararlanması için hizmet tespit davası açmak istemektedir. Ancak hak düşürücü süreden kaynaklı açmamız gerektiği kanaatindeyim. Müvekkilin NEMA kesintisi mevcuttur. 2002 yılında nemadan parayı aldığını ifade etmektedir. Bu halde davayı açabilir miyiz? Hak düşürücü süreden sıkıntı yaşar mıyız? Elinizde bu konuda yargıtay kararı mevcut mudur? Dava açmasak da SGK ya başvursak nasıl bir sonuç alırız?

Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1286, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : kfkaraoglu, Tarih : 11-11-2025 14:01
Merhabalar, karşı karşıya kaldığım bir konuyla alakalı önerilerinizi rica ediyorum. Pandemi döneminde muris evlatlarına miras taksimi kapsamında sahip olduğu taşınmazları devrediyor ancak 1 evladı o dönemde yoğun bakımdan henüz çıkmış. Bu evlat ve devreden baba tapu müdürlüğüne gittiğinde tapuda bulunan memur pandemi önlemleri ve yoğun bakımdan henüz çıkmış olduğu sebebiyle taşınmazı devralacak kişiyi binaya almıyor. Taraflar da madem ben alamıyorum hazır gelmişken torun(devralacak olan kişinin evladı)'un taşınmazı devralmasına karar veriyor ve her nasılsa tapuda tanık olarak esas taşınmazı devralması amaçlanan kişi gösteriliyor. Diğer tanık ise bu kişinin yeğeni. Takip eden süreçte devralan torun bu taşınmazı babaya devretmiyor ve hukuki problem ortaya çıkıyor. Ancak hem diğer mirasçılar hem de tapudaki diğer tanık, toruna yapılan bağış işleminde devredenin asıl iradesini biliyor.Bu noktada ilk kez bu giriftlikte bir olayla karşı karşıya kaldığımdan görüşlerinizi alma gereği duydum. Olayın ne şekilde nitelendirilmesi halinde hukuki çözüm daha mümkün hale gelir. Tapuda babanın yaptığı tanıklık ve işlemin geçerliliğinin irdelenmesi mi, babayla-oğul(torun) arasındaki hukuki ilişkinin çözümlenmesi mi daha yerinde olacaktır. Şimdiden teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1345, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avokadoavok, Tarih : 11-11-2025 10:28
Meslektaşlarım herkese merhabalar. Daha önce bu konuda hiç işlem yapmamış olmam sebebiyle sizlerden yardım rica ediyorum. Aidat borcu ile ilgili icra takibi başlatmak istiyorum ancak aidat borcu yaklaşık 1.5 yıl boyunca tam olarak ödenmemiş yalnızca arada bir çok küçük miktarlarda ödeme yapılmıştır. Ancak bu ödemelerin hangi aya ait olduğu belirtilmemiştir. Bu durumda bildiğim kadarıyla en eski tarihteki borca ve gecikme faizine mahsup edilmesi gerekiyor söz konusu ödemelerin. Bu durumda en eski aya ait gecikme faizini mahsup edilecek ödemenin yapıldığı tarihe kadar işletip o şekilde mi mahsup etmek gerekiyor emin olamadım. Bu hususta bilgisi olan bir meslektaş var ise yardımlarını rica ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1416, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Sevin, Tarih : 09-11-2025 13:40
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,

Sizlere bir şey danışmak istiyorum, bilgi sahibi olanlar yardımcı olursa çok sevinirim.

X İlkokunda bir öğretmen emekli oluyor, müvekkil de İl İçi Sıralama Atamasında 1.sırada yer aldığından bu okula emekli olan öğretmenin yerine sınıf öğretmeni olarak atanmak için başvuru yapıyor. Ancak ataması yapılmıyor, bu durumu dile getirip dilekçe ile başvuru yapıyor ve " öğretmen emekli olsa bile, söz konusu ilkokulda öğretmen ihtiyacı bulunmadığından " atama yapılmadığı bilgisi veriliyor.

Ancak bizim içeriden aldığımız bilgiye göre, "norm kadro ile ilişkilendirilmemek suretiyle geçici bir öğretmen ataması yapılmış, söz konusu öğretmen hastalık, izin vb durumlarda gelemeyen öğretmenler yerine derse girmesi gereken bir öğretmen.

Bu noktada sorum şu: Müvekkilin 1. sırada olması sebebiyle ataması yapılması gerekirken emekli olan öğretmenin sınıfındaki öğretmen açığının kadrosuz bir öğretmenle kapatılmaya çalışılması ve bu esnada müvekkilimin hakkının yenmesine karşılık nasıl bir yol izlemeliyiz. Neticede emekli olan öğretmenin okuttuğu bir sınıf vardı ve burada öğretmen açığı oluştu.

Şimdiden teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2813, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.3493, Tarih : 05-11-2025 16:43
H
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5068, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : ihtimallerperisi, Tarih : 04-11-2025 22:44
Öncelikle iyi geceler meslektaşlarım. Uzun süredir bu platformu takip edip faydalanıyorum. Ancak aktif çalışma imkanım olmadığı için detaylı araştırmalarımı yapmama rağmen uygulamaya hakim olamadığımdan ara ara gelen küçük işler için tecrübeli meslektaşlarımız yardımcı olur ümidiyle sorular soruyorum. Şimdiye kadar cevap alabildiklerim oldu bazıları için olmadı.Ama yine de bir umut buraya da yeni bir konu hakkında danışmak istedim. Tecrübeli meslektaşlarımız yardımını esirgemezse memnun olurum.
İlçe sınırlarında olan inşaatı hemen hemen 2024 ün 12. Ayında bitmiş olan apartmana ilişkin iki üç gün önce bir tebligat geliyor Büyükşehir Belediyesinden. 08/04/2024 tarihindeki tutanağa istinaden atık taşıma ve kabul belgesi olmadığından bahisle encümen kararıyla 400 bin küsür lira ceza kesilmiş. İnşaat sahibi 30.12.2024 tarihinde altyapı tesisi açım ruhsatını almış belediyeden atık taşıma ve kabul belgesine ilişkin hiçbir uyarıda ve talepte bulunulmadığını söylüyor. Zaten cezaya ilişkin tutanakta da kazı çalışması olduğu atık taşıma kabul belgesinin olmadığı herhangi bir taşımanın görülmediği ancak taşıma yapıldığı takdirde ilgili belgenin alınması gerektiği yazılmış. İnş teknikeri kepçe operatörü imzalamış Belediye hiçbir aşamada bilgilendirme yapmamış söz konusu belgenin alınması ile ilgili zaten taşınan bir hafriyat da yok yaklaşık 40 metre kadar temel kazılıp binanın etrafında kullanılmış. İlk etapta belediye encümen kararına itiraz edip sonuca göre dava açmayı düşünüyorum. Tam olarak dilekçede nelere yer vermeliyim kararsızım. Genelde burda sorduğum konularla ilgili karşı taraf vazgeçiyor dava açmaktan ya da herhangi bir işlem yapılmasından. Umarım bu sefer işi alırım. Bu sebeple tecrübeli meslektaşlarımın desteği çok kıymetli . Halihazırda birçok meslektaşım konuyu da görmüş . İçlerinden biri yardımcı olur umuyorum



Benim aklıma takılan bu içerikteki tek bir tutanak bu kadar yüksek meblağlı ceza için yeterli mi?
Diğer ruhsatlar alınırken bu belgeye dair neden herhangi bir uyarı da ya da istemde bulunulmamış?
İnşaat biteli bir sene geçmiş tutanağın üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçmiş neden şimdi ceza tebliğ ediliyor?
İlçe sınırındaki bir inşaat için büyükşehir belediyesinin denetim ve ceza yetkisi var mı?
Bu aşamada cezayı indirimli ödeyip sonra itiraz etmek mantıklı mı yoksa itiraz sonuçsuz kalabilir mi?

İdare hukukuna hakim değilim umarım yardımcı olabilecek bir meslektaşım vardır.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5020, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. C001, Tarih : 04-11-2025 17:56
Merhaba iyi günler,

Tarafımızca başlatılan icra takibine borçlu itiraz etmiş, ancak itiraz sebebini bildirmeyerek herhangi bir borcu olmadığını bildirmiştir. İtirazın kaldırılması davası aşamasında borçlu eski malike ödeme yaptığını öne sürebilir mi?

Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5235, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Karadağlı, Tarih : 04-11-2025 15:55
Meslektaşlarım merhaba,
Asliye hukuk mahkemesinde görülen alacak davamız karara çıktı. Karara karşı istinaf yoluna başvurduk ancak aynı zamanda icra takibi de başlatmak istiyoruz.
1-) Dosya şu an istinaf aşamasında olduğu için ihtiyati haciz talebini kararı veren mahkemeye mi sunmamız gerekir? Yoksa yeni bir değişik iş davası olarak mı açmalıyız?
2-) İhtiyati haciz kararını aldıktan sonra icra takibini uyaptan açarken takip talebi ekine ihtiyati haciz kararını eklememiz yeterli midir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5257, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avhanim, Tarih : 04-11-2025 15:34
Merhabalar,
İki kişi (x,y) bir giyim firmasının bayiliğini almak istiyorlar. Ancak giyim firması yalnızca bu firmayı tanıyıp görüşme sağlayan x kişisinin kurduğu şirket üzerinden bayilik vermeyi kabul ediyor. Bu durumda her iki kişinin de hakkı korunacak şekilde ortaklık planlansa nasıl bir yol izlenebilir? Görünüşte yalnızca X’in bayinin kurucusu olacağı, ancak Y’nin de ortaklığı sağlanarak tüm hukuki geçerliliği sağlanacak şekilde nasıl sağlanır?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5171, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : furugferruhzad, Tarih : 04-11-2025 09:42
1-İlk verilen tanık listesi mahkemece taraflara henüz süre verilmeden sunulmuş ise ön incelemede verilen kesin süreden sonra ıslah ile verilen dilekçe 2.tanık listesi değildir.

2-ıslah usul sürelerine tabi değildir.ıslah ilk bildirimle aynı hak ve süreyi devam ettirir.Islah dilekçesiyle süre sorunu ortadan kalkar,ARTIK SÜREYE BAKILMAZ.

Bu hususta elinde yargıtay veya istinaf kararı olan meslektaşlarım paylaşırlarsa çok sevinirim.İyi çalışmalar diliyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5031, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Turan B., Tarih : 03-11-2025 14:09
Tarım ve Orman Bakanlığında çalışan, şoför, sözleşmeli personel kişi, masa başı işe nasıl geçebilir? Görevini yapamadığı ile alakalı fiziki veya zihni heyet raporu alması yeterli midir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4321, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Tuğba Göktepe, Tarih : 30-10-2025 15:07
Merhaba meslektaşlarım.
Müvekkilin satın almış olduğu evdeki ayıpların giderilmesi için dava açtık,mahkeme ücretsiz onarıma karar verdi.
İcra takibi başlattığımızda karşı taraf evi onarmadı ve yükümlülüğünü yerine getirmnedi,biz de meblasının ödenmesi için bilirkişiden rapor aldırdık.Raporda tespit edilen onarım ücretine karşı taraf itiraz etti ve İcra Hukuk Mahkemesine dava açtı.Bilirkişilerce normal değerinin çok çok altında bir değer belirlendi ve Mahkemece bu şekilde hüküm kuruldu.
Müvekkil bu süreçte evinin tadilatını yaptırdı elinde faturalar mevcut ve tespit edilen rakam neredeyse dörtte biri kadar.
Ücretsiz tadilat hakkı kazanmışken,elimizde evin onarımını yaptırırken ödediğimiz dekontlar varken (tespitlerden sonra yaptırıldı dosyaya bu sebeple sunamadık) dörtte biri kadar bir rakam ile icra dosyasına devam etmek zorunda kalıyorum.Bu aşamada yapabileceğimiz başka bir yol var mıdır ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4728, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Hukuk Sevdalısı, Tarih : 28-10-2025 15:45
Merhabalar,

Alt - Üst işveren noktasında mevcut bir iş kazası dosyamda takıldığım bir husus var. Sizlerin fikrini merak etmekteyim

Olay: Okul Yapım işi
İhaleyi alan: A firması
Anahtar Teslim işi yapan: B firması
Alt Taşeron: C firması

Olay şu şekilde:

A firması Okul Yapım ihalesini kazanıyor ve Valilikle İhale Sözleşmesini imzalıyor. İhale sözleşmesinden sonra A Firması ve B Firması arasında sözleşme yapılıyor ve bu sözleşmeye göre anahtar teslimi işi B firması devralıyor.

Sonrasında B firması ile C firması arasında Okul İnşaatının sıva işinin yapımına ilişkin alt taşeron sözleşmesi imzalanıyor. Müvekkil işçi ise C firmasında çalışırken iş kazası geçiriyor.

SGK kayıtlarına göre C firması, A firmasının alt taşeronu gözükmektedir. Hatta alt taşeron dosyası açılsın diye A firması ile C firması arasında sözleşme yapılıp SGK ya sunulmuş. Biz de bu kayıtlara güvenerek A ve C firmasına dava açtık. Fakat A firması, sunduğu delillerle ben işi anahtar teslim B firmasına devrettim, C firması benim değil B firmasının alt taşeronu demektedir.

Yargıtay` ın süreklilik kazanan kararlarında "Anahtar teslimi işi veren firma işten elini çektiğinden ve işçi çalıştırmadığından asıl işveren değildir." demektedir.

Fakat bizim olayda SGK kayıtlarına göre C firması, A firmasının alt işvereni. Fakat dosyaya sunulan sözleşmelere bakılırsa B firması anahtar teslim olacak şekilde işi A firmasından devralmış ve B firması ile C firması arasında da alt taşeron sözleşmesi bulunmaktadır.

Bu durumda hangi firma üst işveren konumunda olacak ve müvekkil işçinin iş kazasından kaynaklı tazminat talebinden sorumlu olacaktır? Fikirlerinize açığım...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3855, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. İbrahim Cem GÖKDUMAN, Tarih : 25-10-2025 18:08
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım.

İlamlı takip dosyasında kesin aciz vesikası alınması halinde akdi vekalet ücretinden bağımsız olarak karşı yan ilam ve icra vekalet ücretleri müvekkilden talep edilebilir mi?

"Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, E. 2012/31068 K. 2013/9425 T. 14.03.2013:"Avukat olan kişi, vekili olduğu kişiden kendisi ait olan vekelet ücretini ayrı bir ilamla, ya da ayrı bir takiple isteyebilir."

Yukarıda yer alan karar somut olaya uygulanabilir mi?

Ek olarak; ilamlı takip dosyasında borçlu taraf, tarafımızla iletişime geçmiş, ödeme yapmak istediğini beyan etmiş, toplam borç miktarından indirim yapılıp yapılamayacağı ve haczedilen menkul malların akıbetini sormuştur. Bunun üzerine müvekkil kuruma yazılı dilekçe ile başvurular yapılmış ancak müvekkil kurumun ödeme aşamasını sürüncemede bırakması nedeniyle tahsilat yapılamamış, akabinde ise dosyada kesin aciz vesikası alınmıştır. Bu durumun karşı yan ilam ve icra vekalet ücretinin talebi için ispatlanması gerekir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :10624, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukato0206, Tarih : 22-10-2025 14:41
sayın meslektaşlar merhaba,

ön ödemeye bağlı bir suçtan yargılanan sanık (tck 125) suçu , bildiğim kadarıyla bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği kasım 2024 tarihinden önce işlemiş soruşturma da yine bu tarihten önce başlamıştır. ancak gelinen noktada mahkeme ön ödeme ihtaratıyla dosyayı düşürmüştür. sanık lehine olmakla yürürlük tarihinden önce soruşturulan bu dosyada mahkemenin bu yola gitmesi hukuka aykırı değil midir
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :17408, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Toy Avukat, Tarih : 20-10-2025 20:31
Meslektaşlarım merhabalar, bir müvekkilimin kurmuş olduğu marka kötü niyetli bir şahıs tarafından tescil ettirilmiş ve bu markanın hükümsüzlüğü için dava açmayı planlıyoruz. Daha doğrusu daha önce bu hususta dava açmadığım için zannediyorum izlenmesi gereken yol bu davayı açmak. Şahsı tanıyoruz, şahsın kötü niyetli olduğuna ve tescil tarihinden önce markanın müvekkil tarafından kullanıldığına dair delillerimiz mevcut. Bu durumda nasıl hareket etmemiz gerekiyor? Davayı kazanabilir miyiz? Bilgisi olan meslektaşlar yardımcı olursa çok sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3296, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : GZMGLSN, Tarih : 12-10-2025 23:35
Kıymetli meslektaşlarım merhabalar;
İş kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemi ile açılan bir dosyamda bilirkişi tarafından hazırlanan raporda tazminat miktarı hesabında %5 artış %5 iskonto oranı uygulanmıştır. Bilirkişi tarafından hazırlanan rapor gerekçesinde bu oranın SGK uygulamasına paralel olarak yıllık %5 artış ile her yıl için peşin değer iskontosu 1/kn formülü ve %5 iskontolama uygulanarak hesaplama yapılmıştır. Bildiğim kadarı ile uygulanacak artış ve iskontolama oranının %10 olması gerekmektedir. Bu hususta yargıtay kararlarında bir içtihat birliği oluşup oluşmadığı hakkında bilgisi olan bir meslektaşımın bilgisine ihtiyaç duymaktayım. Keza yine yapılan hesaplamada %10 iskonto %10 artış oranının uygulanması tazminat miktarında bir değişiklik meydana getirir mi?


Ayrıca destek gören çocuklardan biri kaza tarihinde 10 yaşında (kız) olup diğeri ise 17 yaşındadır(erkek). Yine bilirkişi tarafından yapılan hesapta çocukların destek ihtiyaç sonu 22 yaş olduğu belirlenmiştir. Bazı Yargıtay kararlarında bu yaşın 25 yaş olduğu kabul edilmiş.(bkz: YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ'NİN 17.10.2019 T. 2017/1522 E. 2019/9586 K. "Somut olayda; 1997 doğumlu davacı ... dava tarihi itibariyle 14 yaşında, 2000 doğumlu davacı ... ise dava tarihi itibariyle 11 yaşında olup; yüksek öğrenim görecekleri olasıdır. Bu durumda, mahkemece; davacı çocukların halen eğitim görmeleri bulunduğu sosyal çevreye nazaran öğrenim süresinin 25 yaşına kadar devam edeceği ve 25 yaşına kadar babalarından destek göreceklerinin kabulü ile ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.)Bu hususta da destek ihtiyaç sonuna ilişkin yaşın ne olduğu hususunda net bir görüş birliği,doktrin,makale var mıdır ?

Konuya ilişkin bilgilerini paylaşan tüm meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3992, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Balkesavukat10, Tarih : 06-10-2025 10:33
Herkese iyi çalışmalar dilerim. Müvekkil İngilizce derslerinin sunulacağı bir eğitim platformu kurdu. Bu platformda ders verecek öğretmenler hazır durumda. Öğretmenler ile akdedilecek sözleşmenin tipi konusunda tereddüt yaşıyorum. Baktığım örneklerde genelde sözleşmeler atipik nitelikte. Fakat müvekkil, ders verecek öğretmenlerin vergi yükümlüsü olma konusunda tereddüt ettiklerini, bu sebeple kısmi süreli iş sözleşmesi düzenlenmesi konusunda bir talepte bulundu. Daha önce bu konuda tecrübesi olan meslektaşlarımın fikirlerine ihtiyacım var. Yardımcı olan herkese teşekkürlerimi sunarım. (Öğretmenler ile iş akdi imzalanması durumunda bu platformun sahibinin yükümlülüklerinin artacağını, ileride sıkıntılı durumlar yaşayabileceğini düşünmekteyim. Öğretmenler, her dersin ücreti üzerinden komisyon alacaklar.)
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4087, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : T.Mahmutoğlu, Tarih : 01-10-2025 13:05
Merhaba, henüz tasfiye olmamış ama ferdileşmesi yapılan bi koop. var. Bu kooperatifin arsa sahiplerine borcu var, mahkeme kararıyla tespit edildi ve ilamlı icraya konuldu. Bu borç dolayısıyla bazı daireler arsa sahiplerince kooperatife devredilmedi. Devir davaları açıldıysa da hepsi sonuçsuz kaldı.
şimdi sorum şu ki, ortada mevcut bir mahkeme kararı var. Tasfiye olmamış bir koop. var. Vergi borçları falan var. Koop. üyelerden bu borçları toplayabilir mi? (ana sözleşmede ek bir sorumluluk maddesi yok.) bir yanda, "koop. borçlara karşı mamelekiyle sorumludur." maddesi var. Kooperatifin mal varlığı yok. Ama öbür yandan da bu kooperatif tasfiye olacak. Tasfiye işlemleri için kayyım atandı hatta. Tasfiye işlemlerinde de "Koop. alacakları tahsil eder, borçları öder." maddesi var sözleşmede. Üyenin aidat ödeme borcu kapsamında bir şey düşünülebilir mi acaba? Yardımlarınız için teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4051, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : slnn, Tarih : 01-10-2025 09:50
Merhaba meslektaşlarım

Müvekkilin annesinden, kendisine ltd şti hissesi miras kalıyor. 4/1-b kapsamında sigortalılık için Kurum, ölüm tarihini değil de hisse devrinin tescil edildiği tarihi esas alıyor. Gerekçe olarak da 2013/1 nolu özelgeyi gösteriyor.

Sigortalılık başlangıcının, murisin ölüm tarihi olmasını gösteren, elinde Yargıtay kararı olan meslektaş varsa ve paylaşırsa sevinirim.

Teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3946, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03961492 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.