Mesajı Okuyun
Old 02-10-2017, 21:35   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Davalı tapusunun muris muvazaası nedeniyle iptali ile terekeye iadesi (veya eski hale getirilmesi , muris adına tescili, mirasçılar adına payları oranında tescili gibi) talepde bulunulmuş ise elbirliği mülkiyetinde davanın tüm mirasçılar tarafından açılması yada biri veya birkaçı tarafından açıldığında dava ret edilemeyip diğer mirasçıların muvafakatinin alınması ,alınamıyorsa terekeye temsilci atanması suretiyle eksiklik giderilmesi gerekir. Burada mirasçıların dava hakkı miras bırakanın halefi sıfatına dayanmaktadır.

Buna karşın mirasçılardan biri veya birkaçı payı oranında iptal ve tescil talep etmesi halinde , burada davacı mirasçının halefiyet esasına göre değil bizzat mirasçının kendine ait hakka dayandığı benimsenerek tek başına muris muvazaasına dayalı iptal ve tescil davası açabileceğini kabul edilmektedir.

Ayrıca BKN:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=18954 'deki yazımız

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/7325
K. 2016/6277
T. 24.5.2016

DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın usulden reddine dair olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olup; davacılar ve birleştirilen davanın davacıları miras payları oranında tapu iptali-tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, davalının üçüncü kişi konumunda olduğu, dava dışı başka mirasçıların da bulunduğu, miras payı oranında taleple açılan davanın dinlenemiyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, aslında bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli, 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa sebebiyle geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Diğer taraftan, miras bırakanın mirasçısından mal kaçırma amacıyla yaptığı temliki işlemler bakımından miras bırakanın iradesi ile mirasçıların yararının çatıştığı kuşkusuzdur. Bunun sonucu olarak da, her bir mirasçının kendi hakkı yönünden üçüncü kişi sıfatıyla miras payı oranında tapu iptali-tescil isteğinde bulunabilmesine olanak tanınmıştır. Öte yandan, bu isteğin mirasçı olmayan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceğinde kuşku yoktur.
Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Davacıların ve birleştirilen davanın davacılarının temyiz itirazı açıklanan sebepten ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 Sayılı Kanun'un geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 24.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.