Mesajı Okuyun
Old 20-04-2012, 12:16   #7
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Konu ilgimi çekti ve tazminat isteklerinin saklı tutularak anlaşmalı boşanma gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum.

TMK.166. maddesi ilgili bölümünde aynen; "...Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır..." dermektedir.

Burada kastedilenin, bir taraf nafaka istiyorum derken diğer tarafın vermeyeceğim dememesidir.

Ama şu da bir anlaşmadır bence; Maddi ve manevi tazminat isteklerim saklı kalmak üzere veya atiye bırakıyorum. Bu cümleye karşı taraf itiraz etmiyorsa, daha sonra tazminat istemi ile dava açılma ihtimalini gögüsleyerek şu günkü şartlara evet diyorsa anlaşmışlar demektir. Düşüncesindeyim.

Ve bu düşünce ile yaptığım araştırmada iki adet yargıtay kararına rastladım. Ekliyorum.

Alıntı:
T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2004/8712
Karar: 2004/9486
Karar Tarihi: 21.09.2004


Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Dava dilekçesinde, boşanmakla yoksulluğa düşüldüğü, anlaşmalı boşanmada nafaka hakkının saklı tutulduğu ileri sürülerek yoksulluk nafakasına hükmedilmesi istenilmiş; mahkemece, tarafların boşanmasına ilişkin ilamda, yoksulluk nafakası istenmediği böylece nafaka takdirine yer olmadığı yönünde hüküm kurulduğu gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.

TMK. nun 175. maddesinde; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak kaydıyla diğer taraftan nafaka isteyebileceği düzenlenmiştir.

HUMK. nun 91 ve devamı maddelerine göre de; feragat, iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesidir. Bu vazgeçme beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir. Duruşmada sözlü olarak ifade edilen feragat, tarafların huzurunda okunup imzalatılır (HUMK.mad.151/son).

Somut olayda; tarafların boşanmasına ilişkin Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/630 E. 541 K. Sayılı dava dosyasında nafaka isteminden açıkça vazgeçildiği yönünde bir dilekçe veya tutanağa aktarılmış usulüne uygun feragat bulunmamaktadır. Buna karşın boşanma hükmüne esas alınan protokolün 2. maddesinde <...her iki tarafında nafaka ve tazminat hakları boşanma kararında saklı tutulacaktır...> yönünde sözleşme bulunmaktadır.
Buna göre deliller toplanıp yoksulluk nafakası miktarı belirlenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.09.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi
Alıntı:
T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/1242
Karar: 2005/1657
Karar Tarihi: 22.05.2005


Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: 1 ) Davanın niteliği gereği HUMK'un 438. mad. Uyarınca duruşma isteminin reddi gerekmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, davacı eşin boşanmakla yoksulluğa düştüğü anlaşılmaktadır. Tarafların anlaşmalı olarak boşandığı ve davalının protokole bağlanan anlaşma şartlarına kısmen de olsa uymadığı hakkında icra takibi yapılıp dava açıldığı tespit edilmiştir. Böylece davacı eşin protokolde saklı tutulan nafaka isteme hakkı doğmuş bulunmaktadır. Davacının hiçbir sosyal güvencesinin olmadığı, sabit ve düzenli bir gelirinin bulunmadığı, boşanmayla edindiği ev ve 15 milyar lira paranın da yoksulluğu ( HGK. 7.10.1998 gün, 1998/2-656-688 sayılı kararı ) tümüyle ortadan kaldırmadığı dikkate alındığında TMK 4. madde kapsamında" hakkaniyete" uygun ve davalının ödeme gücüyle orantılı ( TMK. md. 175 ) bir miktar nafakaya hükmedilmelidir.

Bu nedenle davacının yoksul olmadığından bahisle delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde yoksulluk nafakası isteminin bütünüyle reddi isabetli bulunmamıştır.

Ayrıca, tarafların sosyal ve ekonomik durumları küçüklerin yaş ve eğitim düzeyleri dikkate alındığında hükmedilen iştirak nafakaları fazla olup TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmamıştır.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Hukuken mümkün olduğunu düşünüyorum.

Saygılarımla,