Mesajı Okuyun
Old 09-02-2012, 19:29   #19
Av.Onur Tunga

 
Varsayılan

Ve... Final...


T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
ESAS NO :2011/934
KARAR NO :2011/6408

TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGITAY İLAMI

Ticareti terk hükümlerine muhalefet etmeksuçundan sanık ... 'un İİK'nun 337/a maddesi uyarınca üç ay hapis cezasıyla cezalandırılmasınakarar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık vekilitarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemlitebliğnamesiyle dosya Daireyegönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak GEREĞİGÖRÜŞÜLDÜ:

Temyiz edenin sıfatına göre tebliğnamedeki ikinolu bozma istemine konu hakkında temyiz isteminde bulunulmaması ve zamanaşımısüresi içerisinde bu suç ile ilgili olarak karar verilmesinin mümkün olmasınedeniyle bu suç hakkında hüküm kurulmaması bozma kararına konu edilmemiştir.

... Vergi Dairesi Müdürlüğünün 24/12/2009 tarih ve 46477 sayılıyazısı ile borçlu işyerinin 31.12.2006 tarihi itibariyle ticareti re'sen terkişleminin yapıldığının bildirilmesi ve müşteki vekilinin, İİK'nun 347.maddesinde düzenlenen üç ay ve her halde bir yıllık süreler geçtikten sonra02.11.2009 tarihinde şikayette bulunması nedeniyle müştekinin şikayet hakkınındüşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetinekarar verilmesi;

Kabule göre de;

İcra ve İflas Kanunu’nun 44. maddesinin 1.fıkrasında, “Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlıbulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ilealacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmayamecburdur. Keyfiyet ticaret sicil memurluğunca ticaret sicili ilanlarınınyayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasipvasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamış sayılır.” Hükmü ileticareti terk eden tacirin yapması gereken yükümlülüğü belirlenmiş, aynıYasa’nın 337/a maddesinin birinci fıkrasında ise 44. maddedeki yükümlülüğeaykırı davranılması da, “Ticareti terk edenlerin cezası” başlığı altında, “44üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksikgösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini hacizveya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerindetasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikayeti üzerine, üç aydanbir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Birinci fıkradaki fiillerinişlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez.”şeklinde düzenleme ile yaptırıma bağlanmıştır. Maddeden anlaşılacağı üzereticareti terk suçunun oluşabilmesi için, ticareti terk eden tacirin bu durumuonbeş gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret sicil memurluğunabildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerinigösteren bir mal beyanında bulunmaması gerekmektedir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 44. maddesindekimükellefiyet münhasıran tacirler için öngörülmüş olup, ticaret sicilmemurluğuna kayıtlı gerçek kişilerin ve ticaret şirketlerinin tacir olduklarıhususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, ticaret şirketlerininticareti terk edip edemeyeceklerine, eş anlatımla ticareti terk etmesidurumunda şirket yetkilisi/müdürünün İİK’nun 44. maddesindeki keyfiyeti kayıtlıolduğu ticaret sicili memurluğuna bildirme ve mal beyanında bulunma yükümlülüğübulunup bulunmadığına yöneliktir.

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 136.maddesinde ticaret şirketlerinin nev’ilerinin; kolektif, komandit, anonim,limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğu belirtilmiştir. Yukarıdasayılan ticaret şirketleri yönünden Türk Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemeincelendiğinde, bunlar için ‘ticareti terk’ değil, bunun yerine infisah vetasfiyelerinin öngörüldüğü, diğer bir anlatımla Türk Ticaret Kanunu’nun 136.maddesinde sayılan şirketlerde ticareti terk değil, ortaklık ilişkisinin sonaerdirildiği kabul edilmektedir.

Anılan şirketlerin her biri için infisah vetasfiye yolu ayrı ayrı gösterilmiştir. ‘İnfisah’, ortaklıklar hukukunda ikimanada kullanılmaktadır. Geniş manada; irade ve irade dışı fesih hallerini vedar manada da; irade dışı yani kendiliğinden sona ermeyi ifade etmektedir.TTK'nun 439. maddesinde infisah eden şirketin tasfiyeye gireceği hükmebağlanmıştır. Tasfiye sürecinde ticaret şirketinin alacak ve borçları belirlenir,alacakları tahsil edilip, borçları ödendikten sonra varsa kalan mevcudu, esasmukavelede aksine bir hüküm olmadıkça, pay sahipleri arasında ödediklerisermaye ve paylara bağlı olan imtiyaz hakları nispetinde dağıtılır, tasfiyeninsona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden terkini tasfiyememurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur. İş bu talep üzerineterkin keyfiyeti tescil ve ilan olunmakla ticaret şirketinin tüzel kişiliğisona ermiş olur. Terkin işlemi için tasfiye bilançosu ile birlikte başvurulduğundanve zaten tasfiye sonucu ticaret şirketinin herhangi bir mal varlığı dakalmadığından tasfiye memurunun ya da şirket yetkilisinin İİK’nun 44. maddesinegöre mal beyanında da bulunması söz konusu olmayacaktır. Terkin işlemindensonra ticaret şirketinden alacağı bulunduğunu iddia eden bir alacaklı, bualacağını ancak terkin edilen ticaret şirketini yasaya göre ihyasını sağlamaksuretiyle tahsil edebilecektir.

Ticaret şirketlerinin vergi hukuku açısındanmükellefiyetinin sona erdirilmesi de, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göreyapılması gereken işlemlere göre getirilen tasfiye ve iflasın sona erdiğinintescil ve ilanına bağlıdır. Başka bir anlatımla, ticaret şirketinin işibırakması ancak tüzel kişiliğinin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Bu nedenletüzel kişiliği sona erdirilmemiş bir ticaret şirketinin ticari işletmeyikapattığından, dağıttığından (terk ettiğinden) söz edilemeyecektir. NitekimDanıştay 4. Dairesinin 2004/602 -2021 sayılı kararında da tüzel kişiliği sonaerdirilmemiş şirketin mükellefiyetinin sona erdirilemeyeceği belirtilmiştir.

Öte yandan, İcra ve İflas Kanunu’nun 44.maddesinin ikinci fıkrası, mal beyanının ticaret sicili gazetesinde ilantarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflasyolu ile takip yapılabileceğini içermektedir. Buradaki tacirden maksat, gerçekkişi olan tacirlerdir. Yani, tüzel kişi tacirler (ticaret şirketleri) hakkında44 üncü maddenin 2. fıkrasının uygulama kabiliyeti yoktur. Ticaret şirketleri,ticareti terk edince tasfiyeye gireceklerinden ve tasfiye sonunda şirketinticaret sicilindeki kaydının silinmesinden sonra tüzel kişiliği sonbulacağından, artık, ticaret şirketlerini sicilden silindikten sonra iflas yoluile takip etmeye imkan yoktur. Esasen, ticaret şirketleri bakımından buna lüzumda yoktur. Zira, tasfiyede şirketin bütün malları tasfiye edilmiştir. (Prof.Dr. Baki KURU, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt XXVII, 1970,Sayı 1-2) Bu açıklama ile İİK’nun 44. maddesinin ikinci fıkrasındakidüzenlemenin, ticareti terk suçunun gerçek kişi tacirler için geçerliolduğunun, ticaret şirketleri yönünden geçerliliği bulunmadığının net olarakifade edildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar İİK'nun 44. maddesiningerekçesinde, ticareti terk eden kötü niyetli borçluların işyerleriniterkederek ve ellerindeki mallarını başkalarına devrederek alacaklılarınızarara uğratmaları nedeniyle İİK'nun 337/a maddesindeki yaptırım düzenlendiğibelirtilmekte ise de, ticaret şirketleri yönünden ticareti terk değil ortaklıkilişkisinin sona erdirilebileceğinden, buradaki borçlu ifadesiyle gerçek kişitacirin kastedildiğinin kabulü zorunludur. Kaldı ki, Kanun’un 345. maddesi uyarıncasorumlu tutulması gereken ticaret şirketlerinin müdür/yetkilileri tarafındanalacaklıları zarara uğratmaya yönelik eylemlerinin cezasız bırakılmadığı,nitekim Kanun’un 331, 333/a, 345/a maddelerinde gerekli yaptırımlardüzenlendiği gibi, unsurları bulunduğu takdirde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundamüeyyideye bağlanan hileli iflas veya dolandırıcılık suçlarından dacezalandırılabilmeleri mümkün olduğundan, diğer bir deyişle ticaretşirketlerinin müdür/yetkililerinin alacaklıyı zarara uğratan bu tür davranışlarınınyaptırımsız kaldığından söz edilemeyecektir.

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, İİK’nun337/a maddesinde yaptırıma bağlanan eylem, yalnızca ticareti terk keyfiyetininticaret sicili memurluğuna bildirilmemesi değil, bununla birlikte İİK’nun 44.maddesine uygun olarak bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim veadreslerinin bulunduğu bir mal beyanında bulunulmamasıdır. Bu durumda, TürkTicaret Kanunu’nun 136. maddesinde sayılan ticaret şirketlerinde ticaretin terki söz konusu olmayıp, ortaklıkilişkisinin sona erdirilmesi nedeniyle İcra ve İflas Kanunu’nun 44. maddesi ilegetirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğünün, gerçek kişi tacirlere yönelikolduğu, yukarıda sayılan ticaret şirketlerini kapsamadığı, eş anlatımla ticaretşirketlerinin müdür veya yetkililerinin İcra ve İflas Kanunu’nun 337/amaddesinde yaptırıma bağlanan ticareti terk suçunu işlemeleri yasal olarakmümkün olmadığı kabul edilmelidir. Hal böyle olunca sanığın beraati yerinemahkumiyetine karar verilmesi,

Yasaya aykırı olup, sair yönleri incelenmeyenhükmün bu nedenle BOZULMASINA, 24.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.