Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Baz İstasyonları ve Belediyeler

Yanıt
Old 10-09-2009, 15:16   #1
Armağan Konyalı

 
Varsayılan Baz İstasyonları ve Belediyeler

Tespitler:
Baz istasyonları belediye mevzuatına göre düzenlenmemiştir.
Baz istasyonları yapı niteliğinde sayılmamakta ve yapı ruhsatına tabi tutulmamaktadır.
Baz istasyonlarının yer seçimi konusunda belediyelerin yetkisi bulunmamaktadır.
Baz istasyonlarının yaydığı dalgaların ölçümü belediyeler tarafından yapılmamaktadır.

Sorular:
Baz istasyonları yerel yönetimlerin yetki alanında mı olmalı? Merkezi yönetimin mi?
Baz istasyonları konusunda Belediyelerin neler yapmasını istersiniz?
Baz istasyonları konusunda merkezi yönetimin (Ulaştırma Bakanlığının) neler yapmasını istersiniz?
Baz istasyonları Avrupa’da nasıl düzenlenmektedir?

Önerileriniz, istekleriniz Ekim ayı içinde yapılacak olan “Baz İstasyonları ve Belediyeler” konulu bir çalıştayda dile getirilecektir. Böylelikle çalıştaya vatandaş olarak ve ayrıca hukukçu olarak katılmış olacaksınız.

Baz istasyonlarının yer seçimi, kaldırılması, ölçümü ve benzeri konularda bulabildiğiniz dava dilekçeleri, bilirkişi raporları ve mahkeme kararlarını bu başlık altına aktarmanız yararlı olacaktır.

Baz istasyonları konusunda yayınlanmış bilimsel çalışmaların da buraya aktarılması hali hazırdaki uygulamanın anlaşılması ve yeni kurallar konmasında yararlı olacaktır.

Kişisel görüşleriniz de değerlidir; eteğinizdeki taşları buraya atınız. Katkılarınız için şimdiden teşekkürler.

Saygılarımla


Old 10-09-2009, 15:53   #2
NurTuna

 
Mesaj

Sayın Av.Armağan Konyalı,
Bu sorunu biz de yaşamaktayız, amatörce de olsa bu konudaki bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Dilerim forumda ve bahsettiğiniz çalıştay için faydalı olur ya da ben yeni öneriler alırım yazımla ilgili olarak. Aslında işyerimde bu yazıyı kullanmadık, sadece hazırlanmış ve vazgeçilmiş olarak kaldı, bunun nedeni de sanırım tek başına kalmak bu şekildeki şikayetlerde.

En çok da ilgili kurumun sitesindeki şu öneri bence gerçekten başvurucular için caydırıcı:
"Haberleşmenin sağlanabilmesi amacıyla söz konusu cihazların bulunduğu yerden kaldırılmasının talep edilmesi yerine, Yönetmeliğe uygun faaliyet edip etmediğine veya Güvenlik Sertifikası alıp almadığına veya ölçümü yapılıp yapılmadığına dair başvuru yapılması daha uygun olacaktır."

Yazı bazı bölümleri çıkarılmış olarak (şikayetçi Şirket ve Baz istasyonu kuran Şirket) aşağıdadır:
BILGI TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURULU BÖLGE MÜDÜRLÜGÜ’NE
İSTANBUL
.....Camii'nin kubbesi üzerinde Camiinin kurşunlarını eritip kablo çekerek.....2009 tarihinde .......'e ait BAZ İstasyonu yapıldığını öğrendiğimiz ve yine ilgi yazımızda açıklanan sebeplerle de Baz İstasyonunun kurulmasına iznimiz olmadığı bildirilmiştir. Bahse konu yazımızla Baz İstasyonu ve Trafo Binası kurulumlarının durdurulması ve hiç bir şekilde kurdurulmaması için gereğinin yapılmasını da talep ettik.

İlgi (b) yazınız ile Baz İstasyonu’nun ..........A.Ş.’ne ait olduğu, yönetmelik şartlarına uygun olduğuna dair sertifikasının olduğu, denetim programınızda bulunduğu bildirilmiştir. Yine İlgi (b) yazınızda Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine Ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik ve www.btk.gov.tr web sayfanız bildirilmiş ve Yönetmeliğin uygulanması ile görevli ve yetkili bir kurum olduğunuz açıklanmıştır.

Söz konusu Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine Ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik 04.08.2000 tarihinde 24130 no.lu Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Şikayetimiz ilgili Yönetmeliğin kapsamındadır. Sağlığın olumsuz etkileneceği hususu şikayetimizde, ilgi (a) yazımızda ifade edilmiştir.

Güvenlik mesafesinde yaşam bulunduğu, söz konusu Baz İstasyonunun yaşamın açıkça görüleceği ibadethanenin tam çatısında yer aldığı ve işyerimize ait fabrikaya yakınlığı ile yaşam alanımız içinde etkin olduğu bir gerçektir.

İlgili Yönetmelikte, Şikayetler/ Madde 21 - Sistemin işletilmesiyle ilgili şikayetler, bir kamu hizmeti niteliğindeki mobil telekomünikasyon hizmetlerinin verimli ve kesintisiz verdirilmesi ile görevlendirilen Bakanlığa yapılır. Yargı kararları haricinde, baz istasyonlarına Bakanlığın izni dışında müdahalede bulunulamaz.
ve
Yürütme/ Madde 24 - Bu Yönetmelik hükümlerini Ulaştırma Bakanı yürütür.
demektedir.

Bu nedenle işbu yazımız ve şikayetimiz esasen sağlığa zararlı baz istasyonunun kaldırılması yönünde olmakla birlikte bilgi dahilinde olmak üzere hizmet verimi ile ilgili Ulaştırma Bakanlığı’na da iletilecektir.

Yine Baz İstasyonu ........A.Ş.’ne ait olduğundan işbu yazımız örneği ve ayrıca Baz İstasyonunun kaldırılması talebimiz .......... A.Ş.’ne de iletilecektir.

Esasen, Kurumunuzun internet sayfasındaki bilgilendirmeyle ilgili sayfaya giriş yapıldığında sunulan bilgiye göre;
(http://www.tk.gov.tr/Tuketici/Sorula...#Yakınımızdaki baz istasyonun kaldırılmasını istiyorum. Şikayetimi nereye yapmalıyım)
Yakınımızdaki baz istasyonun kaldırılmasını istiyorum. Şikayetimi nereye yapmalıyım?
Baz istasyonu hakkında şikayetler Kurumumuz Tüketici Şikayetleri Merkezine, posta, e-posta, faks ile yapılmalıdır. Haberleşmenin sağlanabilmesi amacıyla söz konusu cihazların bulunduğu yerden kaldırılmasının talep edilmesi yerine, Yönetmeliğe uygun faaliyet edip etmediğine veya Güvenlik Sertifikası alıp almadığına veya ölçümü yapılıp yapılmadığına dair başvuru yapılması daha uygun olacaktır. Bunun için gerekli müracaatlar cihazın kullanıldığı yere göre ilgili Bölge Müdürlüklerimize yapılabilir. İllere göre Bölge Müdürlüklerimizin dağılımı ise yine Kurumumuz internet sayfasında bulunmaktadır.
Baz İstasyonunun kaldırılması talep ve şikayetimizi yineliyoruz. Kaldırılma talebi yerine, Yönetmeliğe uygunluğu ve sertifikası yönünden başvuruya yönelik bir yönlendirme olmakla birlikte, sağlığın haberleşmeden önde olduğu hukuksal düzenleme ve Yargıtay kararları ile açık olup şikayetimiz bu kapsamda kaldırılması talebini bildirmektedir.

Kurumunuzca da malumdur ki;
Türk Medeni Kanunu, “III. Komşu hakkı/1. Kullanma biçimi/ MADDE 737.- Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.”
Medeni Kanunun bu maddesine göre bireylerin komşuluk hakkına dayanarak komşularından bu istasyonu kaldırılmasını istemeye hakkı vardır.

Ayrıca söz konusu yer bir ibadet yeridir. Sağlık yönünden tehlikeli olacağı düşüncesi, ister yerleşim yerinden ister fabrikamızdan ibadete gelenleri Baz İstasyonunun varlığı huzursuz edecektir.

Yine, Türk Ceza Kanunu: Madde 115- (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Dini ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir.
Denilmektedir. Buradaki durum psikolojik etkilenme ile ibadetinden engellenmiş olacak çalışanlarımız ve çevre halkı kapsamaktadır.

Bu nedenlerle de bilgi dahilinde olmak üzere talebimiz Diyanet İşleri Başkanlığı’na da iletilecektir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası: Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
ve
Madde 56 – Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”...

Diyerek sağlıklı yaşam hakkını en yüksek yasal düzenleme olarak güvence atına almıştır.

Baz İstasyonları ile ilgili şikayetler, kaldırma talepleri ve sonucunda açılan davalarda Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü “yerleşim yerlerinden uzak olması” ve “sağlığın hizmetten öncelikli olduğu” yönündedir.

Bir örnek teşkil edebilmesi açısından, malumunuz olduğuna inandığımız bazı kararları da sunmaktayız;
 
T.C. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ

Esas No : 2004/2954 Karar No : 2004/10516
“...Yarar, haberleşmeyi amaçlamaktadır. Zararın ise, insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci değere önem verilmesi gerekmektedir...
...sağlık bakımından büyük endişeler taşıdığı, bu yerde oturanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte ve bunun da psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünde o yerde oturmanın olumsuz hale geleceği göz önünde tutulduğunda, davacının, zarar gördüğü kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir...”

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/16434 K. 2004/971 T. 29.1.2004

• BAZ İSTASYONU ( Yönetmeliğe Uygun Çalıştırılsa Dahi Zarar Verdiği Takdirde Zarar Verenin Sorumluluktan Kurtulması ve Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

• YÖNETMELİĞE UYGUN ÇALIŞTIRILAN BAZ İSTASYONU ( Zarar Verdiği Takdirde Zarar Verenin Sorumluluktan Kurtulması ve Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

• KOMŞULUK HUKUKU ( Binaya Yakın Yerde Kurulan Baz İstasyonu - Yönetmeliğe Uygun Çalıştırılsa Dahi Zarar Verdiği Takdirde Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

• MUARAZANIN MEN'İ VE BAZ İSTASYONUNUN KALDIRILMASI ( Yönetmeliğe Uygun Çalıştırılsa Dahi Zarar Verdiği Takdirde Kullanıma Devam Etmesi Sonucunu Doğurmayacağı )

ÖZET : Bir baz istasyonu yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi zarar verdiği takdirde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması ve kullanıma devam etmesi sonucunu doğurmaz. Mahkemece davacının iddiası, davalıların savunmaları ve davaya neden olan olayın da özelliği gözetilerek aralarında uzman olan bilirkişilerden birden fazla rapor alınmıştır. Alınan bu raporlar üzerine, uyuşmazlığın komşuluk hukukundan kaynaklandığını ve dava konusunun bir sonuca bağlanabilmesi için davacının iddiası yönünde, kurulan istasyonların insan sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratıp yaratmadığı hususunun incelenmesi gerektiğini, bunun için de bilirkişi incelenmesine başvurulduğunu, uzman bilirkişilerce hazırlanan raporlarda davacının iddiasını doğrular yönde görüş bildirildiğini belirterek istasyonların kaldırılmasına ve uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir.
Kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi ve çevreye zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncaları bulunduğu, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gerektiği, böylece ıslah yoluyla da olsa, meydana getirdiği zararın önlenemeyeceği ifade edilmiştir. Bu belirlemeler itibariyle şu anda ve kısa bir zaman dilimi içinde zarar doğmamış olsa dahi, çevre binalarda ve bu bağlamda davacının çalışmakta olduğu binada çalışanlar için kısa zamanda olmasa dahi, gelecek ve uzun zaman dilimi için büyük endişeler taşıdığı, hatta yakın yıllara kadar istasyondan yansıyan radyasyonlardan kaynaklanan hastalıkla ölen kişiler olmamasına karşın son 3-4 yıl içerisinde ve aynı binaya aynı tesise yakın binada çalışan beş kişinin ölmesi halen çalışmakta olan bazı kişilerin bu hastalığa tutulması bu yerde çalışanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkileneceği ve bunun da kişinin psikolojik yapısında tedirginlik, ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünden çalışmasının olumsuz hale geleceği gözönünde tutulduğunda baz istasyonunun kaldırılmasını isteyen davacının zarar gördüğü kabul edilmelidir.


T.C. YARGITAY 4.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/14402 Karar: 2008/13542

ÖZET: Dava, davacının oturduğu caddede bulunan, davalıya ait binaya diğer davalı şirket tarafından kurulup işletilen baz istasyonunun, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyeceği iddiasına dayalı olarak belirtilen adresteki baz istasyonunun kaldırılması istemine ilişkindir. Dava konusu istasyonun konumu, yerleşim yerlerine ve davacının oturduğu yere yakınlığı itibarı ile uzun sürede kişi ve çevreye zarar vereceği ve istasyonun bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı olduğu anlaşıldığından, yerleşim yerlerinden daha uzak ve uygun bir yere taşınmasını gerektirmektedir. Mahkemece, davacının zarar gördüğü kabul edilmeli ve baz istasyonun kaldırılmasına karar verilmelidir.
“...Baz istasyonunun yaydığı radyasyonun referans değerlerin altında olsa bile meskun alanlarda yarattığı radyasyondan dolayı, bu alanlarda uzun süreli radyasyona maruz kalacak insanların sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir. Dava konusu istasyonun konumu, yerleşim yerlerine ve davacılara yakınlığı gözetildiğinde, kısa zaman dilimi içinde olmasa dahi uzun zaman diliminde zarar doğurabilir. Çevredekiler için gelecek ve uzun zaman diliminde büyük endişe, psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratarak, kişilerin çalışmasını ve sağlık değerlerini olumsuz olarak etkileyecek ve zararlı sonuç doğuracaktır. Bir istasyon, yönetmeliğe uygun çalıştırılsa dahi zarar veriyorsa, yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması mümkün değildir. Yönetmelik ve bu yönetmeliğe göre verilen sertifika, soyut bir belirlemeyi içermektedir. Yargıç, yönetmeliğe değil, yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır.

Dava konusu istasyonun konumu, yerleşim yerlerine ve davacının oturduğu yere yakınlığı itibarı ile uzun sürede kişi ve çevreye zarar vereceği ve istasyonun bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı olduğu anlaşıldığından, yerleşim yerlerinden daha uzak ve uygun bir yere taşınmasını gerektirmektedir. Mahkemece, davacının zarar gördüğü kabul edilmeli ve baz istasyonun kaldırılmasına karar verilmelidir. Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde davanın reddedilmesi doğru olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir...”

Yukarıda anlatılan nedenle Baz İstasyonu ve Trafo Binası kurulumlarının durdurulması ve hiç bir şekilde kurdurulmaması için gereğinin yapılması talebimizi tekrar eder, söz konusu Baz İstasyonunun sağlığa zararlı olduğu, hukuksal düzenlemeler ile Yargıtay’ın kararları doğrultusunda kaldırılmasını talep ve sökülmesi konusundaki işlemlerden haberdar edilmemizi saygı ile arz ederiz.
Bilgi İçin:
1- Ulaştırma Bakanlığı,
2- Diyanet İşleri Başkanlığı ve
3- Baz İstasyonu’nun kaldırılması
talebi ekinde .......A.Ş.’ne
Old 11-09-2009, 17:21   #3
Koçgar

 
Varsayılan Baz istasyonlarının zararları ile ilgili yargıtay kararları

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Tespitler:
Baz istasyonları belediye mevzuatına göre düzenlenmemiştir.
Baz istasyonları yapı niteliğinde sayılmamakta ve yapı ruhsatına tabi tutulmamaktadır.
Baz istasyonlarının yer seçimi konusunda belediyelerin yetkisi bulunmamaktadır.
Baz istasyonlarının yaydığı dalgaların ölçümü belediyeler tarafından yapılmamaktadır.

Sorular:
Baz istasyonları yerel yönetimlerin yetki alanında mı olmalı? Merkezi yönetimin mi?
Baz istasyonları konusunda Belediyelerin neler yapmasını istersiniz?
Baz istasyonları konusunda merkezi yönetimin (Ulaştırma Bakanlığının) neler yapmasını istersiniz?
Baz istasyonları Avrupa’da nasıl düzenlenmektedir?

Önerileriniz, istekleriniz Ekim ayı içinde yapılacak olan “Baz İstasyonları ve Belediyeler” konulu bir çalıştayda dile getirilecektir. Böylelikle çalıştaya vatandaş olarak ve ayrıca hukukçu olarak katılmış olacaksınız.

Baz istasyonlarının yer seçimi, kaldırılması, ölçümü ve benzeri konularda bulabildiğiniz dava dilekçeleri, bilirkişi raporları ve mahkeme kararlarını bu başlık altına aktarmanız yararlı olacaktır.

Baz istasyonları konusunda yayınlanmış bilimsel çalışmaların da buraya aktarılması hali hazırdaki uygulamanın anlaşılması ve yeni kurallar konmasında yararlı olacaktır.

Kişisel görüşleriniz de değerlidir; eteğinizdeki taşları buraya atınız. Katkılarınız için şimdiden teşekkürler.

Saygılarımla



Değerli meslektaşım, ben de baz istasyonunun kaldırılması için açacağım bir davaya hazırlanırken bulduğum ve baz istasyonlarının zararlarını ve hukuki konumunu anlatan Yargıtay kararını ekliyorum. Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

E:2008/1554
K:2008/11727
T:13.10.2008

BAZ İSTASYONLARININ ÇEVREYE ZARAR VERMESİ
BAZ İSTASYONLARININ KALDIRILMASI

Davacı S.... Ş.... vekili Av. Y.... K..... tarafından, davalı Aİletişim Hizmetleri A.Ş. aleyhine 21/04/2006 gününde verilen dilekçe ile cep telefonu baz istasyonunun kaldırılmasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 15/05/2007 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacılar, halen oturmakta oldukları binalara yakın yerde bulunan komşu taşınmaz üzerine davalı A…. A.Ş tarafından kurulan GSM baz istasyonunun insan sağlığı açısından tehlike yarattığını, Medeni Kanunun 661. ve devamı maddelerinde yer alan hususlara aykırı olduğu iddiasıyla bu istasyonun sökülerek yarattığı tehlikenin giderilmesini istemiştir. Davalı taraf cevabında, davacıların iddiasını kanıtlaması gerektiğini, istasyonu yönetmelik kurallarına göre kurduklarını ve işlettiklerini, davacının iddia ettiği zararının henüz gerçekleşmediğini, bulunduğu yerden geniş bir halk kitlesine yayın yaptıklarını ve kamu hizmeti verdiklerini; bazistasyonlarının nükleer radyasyona neden olmadıklarını, belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacıların iddiası, davalıların savunmaları ve davaya neden olan olayın da özelliği gözetilerek alanlarında uzman olan bilirkişilerden rapor alınmıştır. Alınan bu raporda dava konusu baz istasyonunun yaydığı elektromanyetik dalgaların uluslararası standartlar ile yönetmelikte kabul edilen limitlerin altında olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık son yıllarda kullanılan cep telefonlarındaki haberleşmeyi sağlayan ve bazistasyonları olarak isimlendirilen tesisin kullanılması sonucu bir zararın bulunup bulunmadığı varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ve yine giderilmesi konusunda ne gibi önlemlerin alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Dava konusu olan tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi itibariyle de kamuya hizmet vermeyi amaçladığı da tartışmasızdır. Ne var ki bu hizmetin verilmesinde ve tesisin kullanılması sonucu hukuk kurallarının bir gereği olarak doğan zararlardan da tesis sahibi sorumludur. Hatta bu sorumluluk kusura dayanmayan, tehlike sorumluluğu olarak da kabul edilmek gerekir. Bu özelliği itibariyle tesisi kullanan ve onu işletenin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin tesisin işletilmesinden dolayı kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç genel sorumluluk kurallarının aksine olarak, davalıların işletmesinin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır. Tüm bu genel açıklama ve nitelendirmeler göz önünde tutulup somut olay dava konusu edilen istasyonu davacıların oturduğu bina ile davalının işleticisi olduğu tesisin konumunun incelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda tesisin kurulma amacına uygun olarak işletilmesi durumunda kişi ve çevreye zarar verip vermediğinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonunda, sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikte belirtilen limitlere uygun olduğu, hatta yönetmelikteki limitlerin de altında bulunduğu belirtilmiştir. Ne var ki yapılan bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez. Yönetmelik ve bu yönetmelikteki ölçülere göre verilen sertifika, soyut bir belirlemeyi içermektedir. Bu bağlamda, o anda o yerde ve belirtilen güçte kurulacak istasyonun değerlerini belirtmektedir. Nitekim sertifikalar bu nitelikleri içermekte olup, kurulan istasyonun çevresindeki binaların ve giderek konumunu belirtmemektedir. Bu da sertifikadaki ölçülerin tüm bilimsel verilere uygun olduğu ve zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki, hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile, buna karşın çevreye verilen zarardan, eylemde bulunanın sorumlu olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç, uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bunun içindir ki, yerel mahkemenin yönetmeliğe ve yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmemelidir. Yapılan şu açıklamalar itibariyle, tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Diğer koşulların bu bağlamda, tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine ve davacıların evine olan yakınlığı ile davacılar ve ailelerinin sürekli evde oturacak oluşu da göz önünde tutulmalıdır. Davalı, kamu yararına hizmet verdiklerini savunmuşlardır. Gerçekten yukarıda da açıklandığı üzere davalı tarafından bu ve benzeri tesislerin işletilmesi sonucu geniş bir halk kitlesinin yarar sağladığı bilinen bir olgudur. Ne var ki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan gerek hizmetten elde edilen yarar ve bunun karşısında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin, kişi yaşamı önüne geçilmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Kaldı ki somut olayda, bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunluluk olduğu da söylenemez. Muhtemelen fazla bir giderle de olsa, başka bir yerde aynı sonuçları sağlayacak bir istasyonun kurulması ve hizmet vermesi olanaklıdır. Bu nedenle davalının bu yöndeki savunma ve itirazları da yerinde değildir. Bir diğer konu da; bu tür tesislerin yerleşimin yoğun olduğu yerlere yakın kurulmasıdır. Kendilerinin de bu teknik kuralı gözeterek kurulacak yeri belirlemiş olmasıdır. Davalılara konuşmacılara sağlanan yarar bakımından bu belirleme doğru olabilir. Ancak tesisin böyle bir yerde ve bu konumu ile kullanılmasının da özellikle yakın çevresine zarar verdiği de açıktır. Bu bakımdan, bu tesisten üçüncü kişilerle birlikte davacı da yararlanmış olsa, sağlanan yararla verilen zararın dengelenmesi genel bir hukuk kuralıdır. Yarar, haberleşmeyi amaçlamaktadır. Zararın ise, insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci değere önem verilmesi gerekmektedir. Bir istasyon yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi, zarar verdiği takdirde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması kullanıma devam edilmesi sonucunu doğurmaz. Yönetmeliğe uygun değilse, zaten hukuka aykırılık gerçekleşmiş olacaktır. Yukarıdan beri açıklanan dosyadaki tüm bilgi, belge ve bilirkişi raporlarına göre kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi ve çevreye zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı bulunduğu, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gereklidir. Bu belirlemeler itibariyle dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zarar yok ise de, çevre binalarda ve bu bağlamda davacıların oturmakta olduğu binada yaşayanlar için sağlık bakımından büyük endişeler taşıdığı, bu yerde oturanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte ve bunun da psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünde o yerde oturmanın olumsuz hale geleceği göz önünde tutulduğunda, davacının, zarar gördüğü kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 12-09-2009, 08:54   #4
Bugrahan Dikici

 
Varsayılan

Benim bu konu hakkında yaklaşık 6 ay önce yazdığım bir makale vardı. Bu makalede Yargıtay kararları, bilirkişi raporları bulunmakta. Gerekirse bunların orjinali de tarafınıza sunulabilecektir.

CEP TELEFONU BAZ İSTASYONLARI


Gelişen teknolojinin insan sağlığına verdiği zararlar artarak devam ediyor. Bu zararların en somut ortaya çıktığı konulardan biri ise cep telefonlarını konuşulabilir kılan baz istasyonları. Bilgi aktarımı ve haber alma özgürlüğünü tartışılmayacak derecede hızlandıran ancak toplum hayatıyla iç içe olmasının insan sağlığı yönünden eleştirildiği cep telefonları ve bunun ayrılmaz bir parçası olan baz istasyonları acaba katlanılması gereken teknolojik bir ihtiyaç mı, yoksa insan sağlığında kapatılamayacak yaralar açan teknolojik bir hastalık mı?

Baz İstasyonlarını insan hayatına sokan Ulaştırma Bakanlığı tarafından hazırlanan 04.08.2000 tarihinden 24130 numaralı resmi gazetede yayınlanan Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine Ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliktir. Yönetmelik kabaca baz istasyonlarının kurulacağı yerleri, şikayet merciini ve ölçüm değerlerini belirtmekle beraber bir teknik şartnameden öteye geçememiştir.

Konusu baz istasyonunun kaldırılması olan davalar Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmektedir. Dava konusu baz istasyonunun faaliyetini durdurmasıdır. Davacı taraf, konutuna yakın yerde bulunan baz istasyonunun çevre ve insan sağlığı açısından tehlike yarattığını, genellikle davalı taraf olan telekomünikasyon şirketleri ise istasyonun ilgili yönetmelik kurallarına uygun biçimde kurulup işletildiğini, iddia edilen zararın gerçekleşmediğini, geniş bir halk kitlesine kamu hizmeti sunulduğunu ve baz istasyonunun radyasyona sebebiyet vermediğini ileri sürmektedirler. Her iki tarafın görüşlerini destekleyen birçok mahkeme kararı ve bilirkişi raporu bulunmaktadır. Ancak bu karar ve raporlar neticesinde bir sonuca ulaşmak nesnel bir inceleme olmayacaktır. Her somut olayın ayrı değerlendirilmesi faydalı olacaktır. Bu nedenle bazı başlıklar altında kıyaslamalar yapmak doğru olacaktır.

1- Kamu Yararı Mı, İnsan Sağlığı mı?

Gerçek şu ki her birimiz zaman içerisinde kapsama alanı dışında kalmaktan ya da günlük hayattaki kullanım şekliyle telefonlarımızın çekmemesinden şikâyetçi olmuşuzdur. Bununla beraber her ne kadar iletişim için bireysel olarak yüksek faturalarla karşı karşıya kalsak da telekomünikasyon şirketlerinin bir kamu hizmeti verdiğini kabul etmek zorundayız. Ancak tüm bunları kabul ederek insan sağlığını göz ardı etme ihtimal ya da lüksümüz var mıdır? Daha önce de belirttiğimiz üzere baz istasyonlarının kuruluş ve işleyişini düzenleyen hususlar Ulaştırma Bakanlığı tarafından yayımlanan bir yönetmelikle belirtilmiştir. Buna karşın insan sağlığı ve temiz – sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile teminat altına alınmıştır. Anayasamızın 56/I. maddesi ; “ Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. ” 56/II. maddesi “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. ” demektedir. O halde kıyaslama yapmamız gereken hususlar Ulaştırma Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik ve T.C. Anayasasıdır. Normlar hiyerarşisinden açıkça bileceğimiz üzere Anayasa bütün kanun, yönetmelik, genelge vs.nin üzerindedir. Hal böyle olunca kamu yararı da olsa bir yönetmeliği Anayasa üzerinde tutmak hukuk kuralarına aykırı olacağı gibi mantık kurallarına da uygun olmayacaktır.

2- Fayda – Zarar İlişkisi

Hiçbirimiz cep telefonlarının hayatlarımıza kattığı faydalardan şikâyetçi değilizdir. Her ne kadar zamanla birer cep telefonu bağımlısı olsak da sağladığı zaman tasarrufunu göz önüne aldığımızda cep telefonları olmadan önce insanlar nasıl yaşıyormuş sorusu herkesin aklına gelmiştir. Ancak acaba sağlanan menfaat baz istasyonlarının topluma verdiği zarardan daha mı önemli ya da bu zarar haberleşme hürriyeti adına katlanılabilinir mi?
Açıkçası iletişim imkânları adına sağlıktan ödün verilmesinin kabul edilebilir bir yanı bence yok, bununla beraber cep telefonu kullanmayan yüz binlerce insanın – ki hiçbir bebek henüz cep telefonu kullanmıyor – da varlığını kabul etmemiz gerekirken toplumun büyük bir kısmını teşkil etse de cep telefonu kullananlara fayda sağlasın diye tüm toplumun sağlığını tehlikeye atmanın haklı bir durum olmadığını söylemek için sanırım herhangi bir kanun maddesi veya Yargıtay kararına da lüzum olmasa gerek.

3- Yayılan Elektromanyetik ( EM ) Diğer Elektronik Aletlerin Yaydığından Çok Azdır.

İnsan hayatında EM yayan birçok alet vardır. Ütüden mikrodalga fırına, televizyondan cep telefonuna kadar birçok cihaz insan sağlığını tehdit eden EM’ler yaymaktadır. Bu cihazlardan baz istasyonların yaydığı EM’lerin birkaç kat fazlasını yayan bile mevcutken insanların baz istasyonlarına bu kadar tepki göstermesinin nedeni söz konusu cihazların belirli kısa sürelerle çalışması ve insanların kendi iradeleriyle bu cihazları kullanmalarıdır. Örneğin, cep telefonun da EM yaydığı malumdur ancak kişi eğer kendi isterse cep telefonuyla konuşur. Mikrodalga fırınlar baz istasyonun yaydığı EM’den onlarca kat fazlasını yayar ancak kimse mikrodalga fırının önünde saatlerce oturmaz. Yani hayatımızın içinde olan birçok cihaz da baz istasyonları gibi insan sağlığını tehdit eder niteliktedir ancak bunların tamamı kısa süreli çalıştırılan ve kullananın iradesine tabi cihazlardır. Oysaki baz istasyonları 24 saat EM yayan, hiç kesilmeyen ve tamamen insan iradesi dışında ortaya çıkan bir durumdur.

4- Baz İstasyonların Kurulduğu Yerler

Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine Ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 15. maddesi, “ Baz istasyonlarının kuruluş yerleri, İşletmecinin, Bakanlıkça onaylı yatırım plan ve programına uygun olarak belirlenecek ve düzenlenecektir.”, 16. maddesi “Baz istasyonları, sağlık kurumları ile okul öncesi eğitim, temel eğitim ve orta eğitim kurumlarına ait alanlara, kurumun yetkilisi ve istasyonun kurulacağı il veya ilçenin mülki amirinden izin alınmak suretiyle kurulacaktır.” , 19. maddesi “Müsaade edilen limit değerlerin aşıldığı mesafeler içinde meskun mahal bulunuyor ise bu yerlere baz istasyonu kurulmayacaktır. İşletmeci kuracağı baz istasyonlarına ait antenlere serbestçe erişimi engellemek için gerekli tedbirleri almakla ya da aldırmakla yükümlüdür.” demektedir.

Anılan yönetmeliğin lafzından anlaşılacağı üzere okul, kreş, hastane ayrımı yapılmaksızın gerekli izinler verildiği taktirde her yere baz istasyonu kurulabilecektir. Ancak şu bir gerçektir ki 2000 yılında yapılan yönetmelik, yönetmeliğin yayımlanmasından bu güne kadar geçen süre içerisinde yayımlanan bilimsel yayınlar ve bilirkişi raporlarının çok gerisinde kalmaktadır. Bu konuda daha baskın görüş veya uzmanlarca uzlaşılan görüş; baz istasyonun kurulan çevredeki en yüksek binanın üzerine dikilecek 3-4 metre yüksekliğindeki bir direğe kurulması gereğidir. Ancak örneklerden de kolayca görüleceği üzere maddi kaygılar, mülk sahibiyle anlaşabilme ve teknik zorlukları göz önüne alınca yönetmeliğin telekomünikasyon şirketlerine sağladığı kolaylıklar en seri şekilde kullanılmaktadır.

5- BİLİMSEL GÖRÜŞLER

Baz istasyonlarının insan sağlığına etkileri konusunda birçok makale, bilimsel yayın, bilirkişi raporu hazırlanmıştır. Bunların bazılarından özetle;

Baz istasyonlarının yerleşim yerlerine, özellikle okul gibi çocukların topluca yaşadığı yerlere konulması önlenmelidir. [1]
… Ancak EM alanlarının özellikleri dolayısıyla etkileri konusunda tam bir fikir birliğine varıldığı söylenemez. Bununla birlikte Uluslararası Kanser Ajansı’nca insanda kanser yapması olası etken olarak sınıflandırılmaktadır… Laboratuarda ve canlılar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda EM alanlarının birçok sistemde olumsuz etkileri olduğu bildirilmektedir. Bunlar arasında bağışıklık sistemini baskılaması, sinir sistemi etkileri, lökosit sayısında düşüş gibi kan yapım sistemi bozuklukları, kalp atım hızında artış ve azalma kalp ritminde bozulmalar, solunum sayısında artış gibi nöroendokrin sistem etkileri, fetus ağırlığında düşüklük ve doğum sonrası bebek ölüm hızında artış gibi büyüme gelişme etkileri sayılabilir. Ayrıca çocukluk çağı kanserlerine ve beyin tümörlerine yol açabilir.[2]
… Damlardaki cep telefonu antenleri uzun süre tehlike sınırları altında Mikrodalga ( MD ) verebilir ve bu bakımdan çok tehlikelidir. Ne yazık ki resmi makamlar MD tehlike sınırlarını dokuları 1oC ısıtan doz olarak belirlemekte, MD’lerin eşik altı kimyasal etkilerini dikkate almamaktadır. Bu nedenle bugün resmi tehlike sınırları gerçek tehlikeyi yansıtmaktan uzaktır. Örneğin MD’lerin kanser yapıcı etkisi kronik düşük dozlara ( tehlike sınırı altı dozlara ) bağlıdır ve resmi tehlike sınırlarının yetersizliğini ortaya koymaktadır. Kronik düşük doz MD’lerin kanser yaptığına ilişkin birçok yayın vardır.[3]
MD’ler Alzheimer’i 5 kat arttırıyor. MD’ler beyinde melatonini azaltarak uyku ritmini bozuyor, uykusuzluk yapıyor. Hayvanlarda MD’lerle davranış bozuklukları, beyin gelişmesinin yavaşlaması, biliş bozuklukları ( bellek, dikkat, öğrenme, ayırt etme ve zaman algılama azalışı ) ve labirent testlerinde başarının azalması görüldü.[4]
Damlara Dikilen Cep Telefonu Antenleri ( Baz İstasyonlar ) : … Tepenizde anten falan değil, küçük bir radyo vericisi var gibidir. Şirketler bu antenleri 100 W’lık ampulle bir tutarlar ve “ evinizdeki ampulden korkuyor musunuz? ” derler. Oysa ampulün frekansı 50, anteninse 1 milyar kadardır. ( 1 GHZ ) … Şirketler 3 katlı binanın damına anten dikiyor; bu antenin dar huzme dalgaları yolu üstündeki 4,5,6,7… katlı binaların içine girmeyecek ve onlardan yansımayacak mıdır? Telefon konuşmaları arttıkça güç yükselir. Elektrik alan antenden 30-250m uzaklıkta maksimumdur. Şirketler bunun 0.5 m. olduğunu söyler. Düz damların üstündeki antenlerde üst kattaki MD düzeyi 0.65 mW/cm2’dir, yani New York’ta kabul edilen MD tehlike sınırının ( 0.05 mW/cm2 ) 13 katı! Şirketler MD şiddetinin mesafenin karesiyle ters orantılı olarak azaldığını söylerler. Azalan elektromanyetik alan şiddetidir; kanser yapıcı etki mesafeyle azalmaz…[5]
Dünyada Cep Telefonu Antenleriyle Savaş: ABD’de 1995’de Başkan Clinton bir genelgeyle evlerin ve okulların damına cep telefon anteni dikilmemesini istedi. ABD’de 1996’da çıkarılan bir yasayla antenin nerelere dikileceğini belirleme yetkisi eyalet otoritelerine ve kent konseylerine verildi… Batıda antenli evlerin satış fiyatı % 30 düşüyor, çünkü bilinçlenmiş halk kanserden korkuyor. Aynı nedenle kiralar da düşüyor. Bu antenler zararsızsa şirketler evlere, okullara neden yüksek paralar ödeyerek anten yeri kiralıyorlar? Şirketler ya da şirket çalışanları neden kendi damlarına anten dikmiyorlar?...[6]
… Trafo üzerindeki baz istasyonun 3. katta ikamet etmekte olan Dr.D.. beyin evinden uzaklığı yaklaşık 11 metredir. Ayrıca baz istasyonunun tam karşısında insanların ikamet ettiği evler mevcuttur. Bölgede sokak araları yaklaşık 6-8 metredir ve bu uzaklıkta insanlar yaşamaktadır… Ölçüm sonuçları içinde en yüksek ELF manyetik alan değeri, Dr. D…’nin evinde büyük salonda 4.758 mG değerinde ölçülmüştür. Bu değer salonda TV ve müzik sistemi açıkken gözlemlenmiştir. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı ev sahipliğinde Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) ile birlikte 7-11 Haziran 2004 tarihinde İstanbul’da yapmış olduğu “ Sensitivity of Children to Electromagnetic Fields – Çocukların Elektromanyetik Alanlara Hassasiyeti ” toplantısında Oldukça Düşük Frekans ( ELF ) aralığında çocuk lösemi riskini arttıran manyetik alan değerleri açıklanmıştır. ELF manyetik alan ölçümlerinin en yüksek değeri olan 4.758 mG manyetik alan değeri Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) verilerine göre Oldukça Düşük Frekans ( ELF ) manyetik alanlar için lösemiye neden olabilecek manyetik alan değerinden yüksek bulunmuştur.[7]
… Geçtiğimiz yıllarda Yargıtay 4. HD, komşu binadan kurulu bulunan baz istasyonunun sökülmesi için açılan davada, “ hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz. Yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insan ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez ” gerekçesi ile baz istasyonunun sökülmesine karar vermiştir.[8]
Kurulumuz komisyonu tarafından hazırlanan raporda; ilmi incelemeler, yüksek yargı kararları, tıbbi araştırma sonuçları, başta İngiltere olmak üzere uluslar arası uygulamalar, hukuki değerlendirmeler ve tüketici örgütleriyle demokratik kitle örgütlerinin çalışmalarında önemi vurgulanan baz istasyonlarının kaçınılmaz olduğu; ancak, bu önemin yanında toplumun beden ve ruh sağlığı ile toplum huzuru açısından da büyük bir sorun olduğu belirtilmiştir. Ayrıca beden ve ruh sağlığı tehlikesinin yanında, yerleşim alanlarında insanlar arasında anlaşmazlıklar doğurduğu, bunun sonucunda hukuk ihlalleri ortaya çıkmaktadır. Öyle ki: Baz istasyonların yerleşim alanı içinde bulunduğu nokta itibariyle 250 m. yarıçaplı bir daire alanı içindeki tüm ailelerden muvafakat name alınması gerekirken alınmadığı dile getirilmiştir…. İl İnsan Hakları Kurulunca, hazırlanan Baz İstasyonları Raporuna göre yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Kurulumuz tarafından İNSAN HAKKI İHLALİ olarak değerlendirilmiş ve oy birliği ile bu karar alınmıştır.[9]
… Hatırlanması gereken önemli nokta, cep telefonu ile sadece zorunlu olduğunda konuşulması ve konuşma süresinde ve kişinin isteğe bağlı olarak radyasyona maruz kalındığıdır. Oysa baz istasyonları, besleme üniteleri ve trafo gibi diğer birimlerden günde 24 saat, sürekli ve isteğimiz dışında radyasyona maruz kalınmaktadır. İşte bu önemli kriter yaşam alanlarının içine zorunlu olmadıkça baz istasyonu ve ilgili birimlerinin kurulmamasını, bunun yerine bölgedeki en yüksek binanın tepesine birkaç metrelik çıkıntı dikilerek üzerine baz istasyonunun kurulmasını gerekli hale getirmektedir. Ölçüm değerleri standartların altında bulunmasına karşılık mevcut RF standartlarının ısı etkisi temel alınarak oluşturulduğu, Radyo Frekans Radyasyonunun ısısal olmayan etkilerinin de olabileceği hala Biyofizik Anabilim Dalı Başkanımız ve GNRK Merkez Müdürümüz Prof. Dr. Nesrin SEYHAN’ında katıldığı WHO ( Dünya Sağlık Örgütü ) toplantılarında tartışılmaktadır. Dolayısıyla bu konuda net bir yaklaşıma gidilene kadar ihtiyatlı davranmak adına baz istasyonlarının yerleşim ve çalışma mekanlarına yakın mesafelerde kurulması uygun değildir.[10]

6- Yargı Kararları.

Söz konusu konu hakkında Yerel Mahkemeler ve Yargıtay tarafından bir çok hüküm kurulmuştur. Bu hükümlerden özetle;

· Uyuşmazlık son yıllarda kullanılan cep telefonlarındaki haberleşmeyi sağlayan ve baz istasyonları olarak isimlendirilen tesisin kullanılması sonucu bir zararın bulunup bulunmadığı varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ve yine giderilmesi konusunda ne gibi önlemlerin alınması gerektiği konusunda toplanmaktadır. Dava konusu olan tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi itibariyle de kamuya hizmet vermeyi amaçladığı da tartışmasızdır. Ne var ki bu hizmetin verilmesinde ve hizmetin kullanılması sonucu hukuk kurallarının bir gereği olarak doğan zararlardan da tesis sahibi sorumludur. Hatta bu sorumluluk kusura dayanmayan, tehlike sorumluluğu olarak da kabul edilmek gerekir. Bu özelliği itibariyle tesisi kullanan ve onu işletenin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin tesisin işletilmesinden dolayı kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç genel sorumluluk kurallarının aksine olarak, davalıların işletmesinin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır… Davalıya “ Telekomünikasyon Kurum Güvenlik Sertifikası ” adı altında bir kullanma belgesi verilmiştir. Sertifikada kullanımla ilgili limitler belirtilmiştir. Bilirkişiler tarafından yapılan incelemeler sonunda, sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikle belirtilen limitlere uygun olduğu, hatta yönetmelikteki limitlerin de altında bulunduğu belirtilmiştir. Ne var ki yapılan bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez. Yönetmelik ve bu yönetmelikteki ölçülere göre verilen sertifika, soyut bir belirtmeyi içermektedir. Bu bağlamda, o anda o yerde ve belirtilen güçte kurulacak istasyonun değerlerini belirtmektedir. Nitekim sertifikada bu nitelikleri içermekte olup, kurulan istasyonun çevresindeki binaların ve giderek konumunu belirtmemektedir. Bu da sertifikadaki ölçülerin tüm bilimsel verilere uygun olduğu ve zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki, hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile, buna karşın çevreye verilen zarardan, eylemde bulunanın sorumlu olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç, uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bunun içindir ki, yerel mahkemenin yönetmeliğe ve yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmemelidir. Bilirkişiler de, dava konusu istasyondaki ölçümlerin yönetmelikteki limitlerin altında olduğunu; ancak kurulan istasyonun davacının binasının çok yakınında bulunduğunu, uzun sürede insan sağlığı için tehlike yarattığını ve yerleşim yerlerine uzakta kurulması gerektiğini belirtmişlerdir. Yapılan şu bilimsel açıklamalar itibariyle, tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Diğer koşulların bu bağlamda, tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine ve davacının evine olan yakınlığı ile davacının eşi ile birlikte sürekli evde oturup küçük yaştaki toruna bakmakta olduğunun da göz önünde tutulması gerekir. Bu olayda bilirkişiler, davacının da bulunduğu binada uzun süreli kalındığını ve böylece kısa sürede etkili olmasa da yıllar itibariyle zarar doğurmasının her zaman olanaklı bulunduğunu belirtmişlerdir. Davalı, kamu yararına hizmet verdiklerini savunmuştur. Gerçekten yukarıda da açıklandığı üzere davalı tarafından bu ve benzeri tesislerin işletilmesi sonucu geniş bir halk kitlesinin yarar sağladığı bilinen bir olgudur. Ne var ki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan gerek hizmetten elde edilen yarar ve bunun karşısında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin, kişi yaşamının önüne geçmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Kaldı ki somut olayda, bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunluluk da bulunmamaktadır. Muhtemelen fazla bir giderle de olsa, başka bir yerde aynı sonuçları sağlayacak bir istasyonun kurulması ve hizmet vermesi olanaklıdır. Bu nedenle davalının bu yöndeki savunma ve itirazları da yerinde değildir. Dosyada ayrıntılı olarak hazırlanan raporlardan da anlaşılacağı üzere, bu istasyonun yaratacağı tehlikeler bilimsel ölçü ve verilerle sunulmuştur. Bilirkişiler kendi alanlarında ve bu konuda uzman olan kişilerdir. Bu bakımdan raporları yeterlidir. Davalılar tarafından somut olayla ilgili bulunan raporların aksini belirttiği iddiasıyla sunulan bilimsel düşünceler genel bir nitelik taşıyıp, doğrudan somut olayla ilgili bulunmadığı gibi, bu konuda aksi düşünceleri içeren görüşler olarak da düşünülmemelidir. Davalıların sunduğu yazılardaki bilimsel düşünceler, genel bir nitelik taşıyıp somut olaya özgü bir içerik taşımadığından bunlara da itibar edilemez. Bir diğer konu da; bilirkişiler tarafından da belirtildiği üzere, bu tür tesislerin konuşmanın yoğun olduğu yerlere yakın kurulmasıdır. Kendilerinin de bu teknik kuralı gözeterek kurulacak yeri belirlemiş olmasıdır. Davalılara konuşmacılara sağlanan yarar bakımından bu belirleme doğru olabilir. Ancak tesisin böyle bir yerde ve bu konumu ile kullanılmasının da özellikle yakın çevresine zarar verdiği de açıktır. Bu bakımdan, bu tesisten üçüncü kişilerle birlikte davacı da yararlanmış olsa, sağlanan yararla verilen zararın dengelenmesi genel bir hukuk kuralıdır. Yarar, haberleşmeyi amaçlamaktadır. Zararın ise, insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci değere önem verilmesi gerekmektedir. [11]
· Bir baz istasyonu yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi zarar verdiği takdirde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması ve kullanıma devam etmesi sonucunu doğurmaz[12]
· Dava, cep telefonu baz istasyonunun kaldırılmasının istemidir. Kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi ve çevreye zarar verdiği, bu nitelikteki bir istasyonun halen bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı bulunduğu, bunun daha uygun ve yerleşim çevresinden daha uzakta kurulması gereklidir. Bu belirlemeler itibariyle dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zarar yok ise de, çevre binalarda ve bu bağlamda davacıların oturmakta olduğu binada yaşayanlar için sağlık bakımından büyük endişeler taşıdığı, bu yerde oturanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte ve bunun da psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünde o yerde oturmanın olumsuz hale geleceği göz önünde tutulduğunda, davacının, zarar gördüğü kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmelidir.[13]

7- Bireylerin Başvurabileceği Hukuki Yollar

Şahıs ve / veya tüzel kişilerin muhtemel bir baz istasyonu sorununda başvurabileceği hukuki yollar şu şekildedir.

· Şikayet: Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine Ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 21. Maddesi gereğince, sistemin işletilmesiyle ilgili şikayetler, bir kamu hizmeti niteliğindeki mobil telekomünikasyon hizmetlerinin verimli ve kesintisiz verdirilmesi ile görevlendirilen Bakanlığa yapılır. Yargı kararları haricinde, baz istasyonlarına Bakanlığın izni dışında müdahalede bulunulamaz.
· Kat Mülkiyeti Açısından: Kat mülkiyeti yasasına göre ortak alanların apartman sakinlerinin ortak kullanımı dışında bir kullanıma tahsis edilebilmesi için bu konuda bütün kat maliklerinin oy birliği ile almış oldukları karara ihtiyaç vardır. Kat maliklerinden biri dahi baz istasyonunun apartmana kurulmasına karşı çıkarsa ve buna rağmen baz istasyonu apartmanda kurulursa, geçersiz bir hukuki işlem yapılmış olur. Baz istasyonunun ortadan kaldırılması amacına yönelik olarak alınan kat malikleri kurulu kararının iptali için Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulabilir.[14]

· Kiracı Açısından: Borçlar Yasası hükümlerine göre ( Madde 249, 250, 251 ) kiraya veren gayrimenkulü kiracının kullanımına elverişli bir şekilde tutmaya zorunludur. Eğer akdin yapıldığı sırada veya sonradan kiracının veya ailesinin sağlığını tehlikeye düşürecek bir ayıp var ise bu durumda kiracı akdi feshetmek ve / veya kira bedelinin indirimini talep etmek hakkına sahiptir. Ayrıca bu sebep kiralayanın kusurundan kaynaklanmış ise kiracının zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Böylece baz istasyonu kurulduğu sırada kiracı olarak apartmanda oturan kişiler, akdin feshini ve uğradıkları zararın tazminini oturdukları evin maliklerinden talep edebilirler.[15]


· Medeni Kanun Açısından : Medeni Kanun komşuluk hukuku bakımından kişilerin gayrimenkulü kullanmasına sınırlamalar getirmiştir. Medeni Kanunun 661. Maddesine göre bir kimse mülkünü kullanırken hele sınai işler yaparken komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmeye mecburdur. Medeni Kanunun bu maddesine göre bireylerin komşuluk hakkına dayanarak komşularından bu istasyonu kaldırılmasını istemeye hakkı vardır.[16]

8- Sonuç.

Şunu kabul etmek gerekir ki söz konusu husus tarafları çok güçlü olan iki kesim arasında çözümü çok da kolay olmayan bir husumet yaratmıştır. Bir yandan maddi ve sosyal imkanları çok geniş ( mobese kamerası üzerine veya Atatürk heykeli içerisine baz istasyonu yerleştirecek imkanlara sahip ) telekomünikasyon şirketleri diğer yanda sağlık konusunda ciddi endişeleri olan halk ve sivil toplum kuruluşları. Yerel Mahkemelerin verdiği çelişik kararlar ile her somut olayın ayrı değerlendirilmesi mecburiyeti ise davaları biraz daha çözülemez yapan diğer unsur. Şu bir gerçek baz istasyonları insanlara ciddi sağlık sorunları yaratacak ama insanlar bunu ancak yıllar sonra anlayabilecek. Tıpkı sigaranın insan sağlığına zararlı olduğunun bilinmesi ancak kısa vadede herhangi bir sağlık sorunu yaratmaması gibi. Çözüm Yargıtay ve Ulaştırma Bakanlığında gözüküyor. Ya Yargıtay mevcut boşluğu içtihadı birleştirme kararlarıyla dolduracak ya da Ulaştırma Bakanlığı hâlihazırdaki sorunları göz önüne alarak yeni bir yönetmelik hazırlayacak.



Stajyer Avukat Buğrahan Dikici
Bağdat Caddesi 458 / 3
Suadiye / Kadıköy İstanbul
Tel: 0216 3724163








[1] Kirleticiler – 3 ELEKTROMANYETİK ALANLAR. ÇEVRE VE SAĞLIK BİLGİ İLETİŞİM AĞI ÇEVRE İÇİN HEKİMLER DERNEĞİ Sayfa 1

[2] Kirleticiler – 3 ELEKTROMANYETİK ALANLAR. ÇEVRE VE SAĞLIK BİLGİ İLETİŞİM AĞI ÇEVRE İÇİN HEKİMLER DERNEĞİ Sayfa 2

[3] CEP TELEFONLARININ SAĞLIĞA ZARARLARI – Doç. Dr. Selçuk ASLAN İç Hastalıkları Uzmanı Tübitak Başkanlık Tıp Danışmadı Başuzmanı Sayfa 1

[4] CEP TELEFONLARININ SAĞLIĞA ZARARLARI – Doç. Dr. Selçuk ASLAN İç Hastalıkları Uzmanı Tübitak Başkanlık Tıp Danışmadı Başuzmanı Sayfa 2

[5] CEP TELEFONLARININ SAĞLIĞA ZARARLARI – Doç. Dr. Selçuk ASLAN İç Hastalıkları Uzmanı Tübitak Başkanlık Tıp Danışmadı Başuzmanı Sayfa 6-7

[6] CEP TELEFONLARININ SAĞLIĞA ZARARLARI – Doç. Dr. Selçuk ASLAN İç Hastalıkları Uzmanı Tübitak Başkanlık Tıp Danışmadı Başuzmanı Sayfa 7

[7] Yrd. Doç Dr. Ayşe G. CANSEVEN KURŞUN GNRK Merkez Müdür Yardımcısı Sayfa 11-12

[8] Tüketiciler Birliği Genel Başkan Vekili Üstün Bol Basın Açıklaması 26.12.2007

[9] T.C. Konya Valiliği İl İnsan Hakları Kurul Başkanlığı Kurul Kararı Karar Tarihi:12.09.2007 Karar No:2007/09

[10] Yrd. Doç Dr. Ayşe G. CANSEVEN KURŞUN GNRK Merkez Müdür Yardımcısı Sayfa 2

[11] T.C. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2004/2954E, 2004/10516K

[12] T.C. Yargıtay 4. HD 2003/16434E, 2004/971K 29.01.2004

[13] T.C. Yargıtay 4. HD 2008/1554E, 2008/11727K 13.10.2008

[14] İzmir Barosu Kent ve Çevre Komisyonu CEP TELEFONU VE BAZ İSTASYONU RAPORU Sayfa 7

[15] İzmir Barosu Kent ve Çevre Komisyonu CEP TELEFONU VE BAZ İSTASYONU RAPORU Sayfa 7


[16] İzmir Barosu Kent ve Çevre Komisyonu CEP TELEFONU VE BAZ İSTASYONU RAPORU Sayfa 7
Old 12-09-2009, 17:19   #5
bilenkişi

 
Varsayılan

Baz istasyonlarının yer seçimibelediyelerin kontrolu altında olmalı,merkezce denetlenmelidir.Kullandıkça yaydığı elektromanyetik akımlar artacağından her üç ayda bir ölçümler merkeze gönderilmelidir.Anten kurulmadan önce ÇED raporlarında olduğu gibi halk bilgilendirilip onayı alınmalıdır.Daha öncekilere de aynı işlem yapılmalıdır. .

Ölçümler fizik mühendisleri odaları tarafından yapılabilir.Ayrıca her ölçümde insanların,hayvanların ve bitkilerin durumu rapor edilmelidir.
Old 14-09-2009, 11:13   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Bir baz istasyonu mağdurunun yakınması üzerine Yargıtay kararlarından söz ederek yol göstermeye kalktım. Ama mağdurun bana verdiği yanıta yanıt veremedim:
- "Yargıtay kararları güzel ama benim açacağım bir dava bir yıl sürecek. Bu dava bittiğinde anteni yan binaya taşırlarsa yeniden dava açacağım. Kaç bina varsa o kadar dava mı açacağım? Hukuk benim işime yarar mı sizce?"

Bu soruya sizin verebileceğiniz bir yanıt var mı?
Old 30-09-2009, 11:12   #7
NurTuna

 
Mesaj

Baz istasyonunun kaldırılması talepli davada, BTK'ya yönelik olarak, ilgili davacının davasında tespit edileceği üzere, çevredeki yaşam alanı- yerleşim yeri sınırları dikkate alınarak, bu alan içinde yer alabilecek yerlere yeni bir baz istasyonunun kurulmaması yönünde karar verilerek, bu yönü ile kararın hem ilanı ve hem kuruma bu yönü ile tebliği talep edilebilir mi?
Bu yöntem uygulanırsa belki bir diğer binaya alınarak dava sonucundan kurtulma olanağı kalmaz diye düşünüyorum.
Old 02-10-2009, 15:11   #8
yeldakullap

 
Varsayılan Bİlgİlerİmİ PaylaŞacaĞim

Merhaba arkadaşlar bu konuyu yeni gördüm..benim çalışma alanıma giriyor en kısa zamanada tüm deneyimlerimi paylaşacağım..selamlar
av.yelda kullap
Old 06-10-2009, 17:19   #9
ege

 
Varsayılan

Sevgili Yelda, Bu konuda çok emek sarfetmiş bir arkadaşımız. Konuyu okurken o O nu haberdar edelim diye düşünüyordum ki haberdar olmuş.

Benim zaman darlığımdan dolayı faal olamadığım bu konuda daha önce Yelda ile konuşmuş olduğumuz bir konuyu da buraya aktarmak istiyorum.

Cep telefonları ve baz istasyonlarının bu kadar zararlı olduğu yargı kararları ile de sabit görünüyor artık (nihayet..)
öte yandan;
Alıntı:
"Yargıtay kararları güzel ama benim açacağım bir dava bir yıl sürecek. Bu dava bittiğinde anteni yan binaya taşırlarsa yeniden dava açacağım. Kaç bina varsa o kadar dava mı açacağım? Hukuk benim işime yarar mı sizce?"

Bu soru , çok güzel bir çaresizlik örneği.


Bu konuda her taşınan binaya dava açmak ise, kalburla su taşımak gibi iken, Devletin yasal düzenleme ile toplum sağlığını koruması gerek miyor mu?
Bunu yapmayan yasama organı sorumlu değil mi?

10 dakika cep telefonu ile konuşulduğunda beyin hücrelerine verdiği zarar da bilimsel olarak kanıtlanmış durumda iken,
halen devasa reklam kampanyaları ile dev pazarlama alanı bulunan cep telefonlarının,"kulaklık olmadan kullanılamaz" durumda üretilmesi ve bunun yasal olarak düzenlenmesi mümkün değil mi?

Yapılacak olan Çalıştay'da, sadece baz istasyonu konusunun değil, "cep telefonlarının kulaklık olmadan kullanılamaz durumda üretilmesi" konusunda da yasal düzenleme teklifi yapılmasını öneriyorum.

Büyük sermaye sektörleri insan sağlığı ile her durumda kolayca oyanayabiliyorken, konuya duyarsız kalınmaması da sevindiricidir.

saygılarımla.
Old 06-10-2009, 17:52   #10
yeldakullap

 
Varsayılan

Merhaba Arkadaşlar,
Öncelikle paylaşımlarınız için teşekkürler..Ege arkadaşımızı tanıyor olmalıyım ancak soyadı olmadığı için çıkaramadım. İzmir barosu yaklaşık 10 yıl kadar önce bu konuda çalışma başlatan bir kurum.. Ben izmir barosu Kent ve Çevre komisyonunda başlamıştım çalışmalarıma..Birlikte çok şeyler yaptık.. Arkadaşlar artık açılan davalar kazanılıyor ..Onlarca yargıtay kaarı var bu konuda. Ancak artık bu soruna köklü bir çözüm gerekiyor. İzmir'de Türkiye çapında çalışmak üzere baz dur platformu kuruldu. Maalesef yaz tatili ile birlikte uzun zamandır çalışmalarımıza ara verdik. Ancak kısa zamanda toplanmayı planlıyoruz. Baz dur platformunun amacı davalar açmak değil bu soruna köklü bir çözüm bulmak aktivist arkadaşları manevi olarak desteklemek gerek eylemlerler, gerek basın açıklamaları, paneller vs yolu ile insanların duyarlılıklarına yanıt verecek ve soruna çözüm bulacak yönetmeliğin oluşturulması. Biz baz dur grubu olarak , muhtarlara beledeyilere yani yerel yönetime önemli bir yetki verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bizi temsil eden yerel kuruluşların bu konuda karar verme insiyafitifi olmalı kanımızca. Ayrıca çocukların yaşlıların hastaların hamile bayanların vs yaşadığı toplu alanlarda ( hastane, kreş, okul vs) ve meskun mahale baz istasyonu kurulmamalı.. 3 G sistemine geçilmesi ile birlikte baz istasyonunun gücünün 10 katına çıktığı söyleniyor. Bu durumda oluşacak zarar da artacak demektir. Ayrıca tüketim toplumu ile baz istasyonunun ilişkisine de dikkatinizi çekmek isterim. Benim şu anda elimde bir çok karar ve yazı mevcut.. Ayrıca bilirkişi raporları da var bunları da paylaşmak isterim.
Arkadaşlar baz istasyonları davasını açmak deveden kıl koparmak gibi bir şey.. Yan ibirini kaldırsanız öbürü duruyor. O yüzden ısrarla ve önemle diyorumki yeni yönetmelik oluşturulmalı, bu yönetmelikte yargıtay kararlarında , bilirkişi raporlarında bildirilen hususlar göz önünde bulundurularak şikayet mercinin Belediye olması sağlanmalı ve belediyelerin ve gerekirse muhtarlıkların karar mekanızması olmalı.Yaşam alanlarımızda böylece daha demokratik bir karar süreci işletilmiş olacaktır. Öte yandan şu anda ki durum itibari ile Telekomünikasyon kurumu gsm şirketlerine sertifika onayı verdiğinden ve gsm şirketleri onların izni ile faaileyete başladığından kimi kime şikayet edeceksiniz.. Ben bu güne kadar hiç netice alındığını görmedim. Şikayet sistemi kesinlikle çözümsüz hale getirilmiştir. Bence biraz yönetmelik değişikliği konusuna ve bu yönetmeliğin meclise kabul ettirilmesi konusuna kafa yoralım. Baz dur platformu olarak da bu konuda , bir daha ki toplantıda bu konunun görüşülmesi sağlanarak işbirliği yapabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü baz dur olarak yasa değişikliği konusunda bir takım düzenlemeler hazırlamıştık. Bu konuda hızla netice almanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Bu konuda yazmaya devam edeceğim. Saygılarımla
Av. Yelda Kullap
Old 06-10-2009, 20:15   #11
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yeldakullap
Çünkü baz dur olarak yasa değişikliği konusunda bir takım düzenlemeler hazırlamıştık. Bu konuda hızla netice almanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Bu konuda yazmaya devam edeceğim. Saygılarımla
Av. Yelda Kullap
Alıntı:

Bu konuda hızla netice almanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.
Av. Yelda Kullap
Ben de aynı düşüncedeyim: Katkılarınızı en geç 11.Ekim Pazar günü akşamına kadar iletmenizi rica ediyorum. Yoksa görüşlerinizi ve önerilerinizi Çalıştay'a ulaştırmam mümkün olmayacak.

Saygılarımla
Old 07-10-2009, 09:28   #12
erolkara

 
Varsayılan

Yargıtayın kararları ile semtimizdeki baz istasyonunu kaymakamlığa , belediyeye ve telekominikasyon kurumuna ilettik. Göstermelik sadece zabıta geldi. Dolandı , gitti. Baz istasyomnu çalışmaya devam ediyor. Neticede büyük bir kuruluş bazı yerleri susturabiliyor. Yargıtay kararları emsal kabul edilip kaymakamlık nezdinde bunların iptali en kısa çözüm yoludur. Kaymakamlık ve belediyenin mişterek kuracağı ekip yerleşim alanları içinde bulunan baz istasyonunun muhtarların şikayet dilekçesi ile kaldırma yetkisi bulunmalıdır. Yargıtay kararlarından sonra yerel mahkemelerde tekrar tekrar dava açmaya artık gerek duyulmamalıdır
Old 16-10-2009, 08:20   #13
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan erolkara
Göstermelik sadece zabıta geldi. Dolandı , gitti.
Belediyelerin baz istasyonları üzerinde hiç bir yetkisi ve görevi bulunmadığından belediye zabıtalarının dolanıp gitmesi ne yazık ki mevzuata uygundur. Mevzuatı adalete uygun hale getirmek için kanun değişikliği gerekmektedir.

Nitekim Anayasa Mahkemesi de adaletsizliği görmüş ve aşağıda sunulan kararıyla 406 sayılı Kanun'u adalete yaklaştırmıştır:

13 Ekim 2009 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 27375
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2006/129
Karar Sayısı : 2009/19 (Yürürlüğü Durdurma)
Karar Günü : 1.10.2009
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNDE BULUNAN : İzmir 3. İdare Mahkemesi
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN KONUSU : 4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 16.6.2004 günlü, 5189 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle eklenen ek 35. maddesinin, Anayasa’nın 2., 10., 35., 56., 57., 123. ve 127. maddelerine aykırılığı savıyla iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN İNCELENMESİ
Yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesi ve ekleri, bu konudaki esas inceleme raporu ve ekleri, iptali istenilen kural, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 16.6.2004 günlü, 5189 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle eklenen ek 35. maddesi, 1.10.2009 günlü, E. 2006/129, K. 2009/121 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu maddenin, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA, 1.10.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye

Yukarıdaki kararla iptal edilerek yürütülmesi durdurulan 406 sayılı Kanun'un ek:35.maddesi aşağıda sunulmuştur:

Ek Madde 35 - Elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan direk, kule, kulübe, konteynır, anten, dalga kılavuzu, enerji nakil hattı, alt yapı niteliğindeki tesisler gibi her türlü taşınır, taşınmaz mal ve teçhizat, kanun hükümlerine ve Kurum tarafından çıkarılan yönetmeliklere uygun olarak kurulmak ve Kurumdan gerekli izin, ruhsat veya sertifikaları almak şartıyla, 3194 sayılı İmar Kanunu ve İmar Kanununa dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerde belirtilen yapı ruhsatiyesine ve yapı kullanma iznine tabi değildir.
Old 16-10-2009, 08:43   #14
erolkara

 
Varsayılan

Sayın Konyalı , Belediyeler istasyonla değil dikildiği yerdeki bina , tesis vs nin kaçak yapı olması durumunda 3194 sayılı yasa gereği yasal olmayan kısmı ile ilgilenmektedir. Eğer kaçak yapı ise tutanak tutuyor. Yıkım yapmıyor. Ceza kesip gidiyor. Madde 35 te belirtilen gerekli izin alınacak kurumlar derken herhalde belediyeler gibi yapı izni veren kurumlar kastedilmekte sanırım.
Old 16-10-2009, 16:18   #15
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan erolkara
Sayın Konyalı , Belediyeler istasyonla değil dikildiği yerdeki 3194 sayılı yasa gereği yasal olmayan kısmı ile ilgilenmektedir.
Sayın erolkara

Belediyeler ek madde 35 nedeniyle istasyonlarla ilgilenemiyordu çünkü ek madde 35 bu ilgiyi yasaklıyordu.

Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı 13.10.2009 tarihinde yayınlandığına göre, 13.10.2009 tarihinden itibaren "direk, kule, kulübe, konteynır,enerji nakil hattı, alt yapı niteliğindeki tesisler gibi her türlü taşınır, taşınmaz mal ve teçhizat, yapı ruhsatiyesine ve yapı kullanma iznine tabi" olacağından belediyeler 3194 sayılı İmar Kanunu'na göre ruhsat alınmasını isteme ve ruhsat alınmazsa yapıya müdahale etme yetkisini almış bulunmaktadır.

Bu açıdan bakılırsa Kanun adalete yaklaşmış demektir. Ancak ruhsat istenirse ve ruhsat koşulları sağlanırsa belediye sadece baz istasyonu olduğu için ruhsat vermemezlik edebilir mi? Bence bu aşamada tartışılması gereken birinci konu budur.

İkinci konu ise, halihazırda var olan bir binanın üzerine konan baz istasyonlarının "yapı" kavramı içinde yer alıp almayacağıdır. İmar Kanunu'nun 5.maddesinde yazılı "yapı" tanımına göre : "Yapı; karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesislerdir."

Saygılarımla
Old 16-10-2009, 18:18   #16
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ek 35.madde
ve Kurum tarafından çıkarılan yönetmeliklere uygun olarak kurulmak ve Kurumdan gerekli izin, ruhsat veya sertifikaları almak şartıyla

Alıntı:
Yazan erolkara
Madde 35 te belirtilen gerekli izin alınacak kurumlar derken herhalde belediyeler gibi yapı izni veren kurumlar kastedilmekte sanırım.
Maddede adı geçen Kurum'un açık adı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'dur. (BTK)
Old 26-04-2012, 11:18   #17
orhan6591

 
Varsayılan

Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü Ve Denetimi Hakkında Yönetmelik 21/04/2011 gün ve 27912 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 7. fıkrasında, “…Kamu güvenliği, acil durum ve afet durumlarında kurulanlar hariç olmak üzere; Güvenlik Sertifikası alan mobil istasyonlar, sistemin faaliyete geçmesini müteakip aynı yerde en fazla 3 ay hizmet verebilir. İşletmeci tarafından aynı yer için süre uzatımının talep edilmesi halinde 3 ay ilave süre verilebilir…”denilmektedir.

Aynı şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’nün 11/10/2011 gün ve 214 sayılı yazısında da “…Yönetmelik hükmü uyarınca; kamu güvenliği, acil durum ve afet durumlarında kullanılanlar hariç olmak üzere güvenlik sertifikası alan mobil istasyonların sisteminin faaliyete geçmesini müteakip aynı yerde azami 6 ay süre ile hizmet verebileceği anlaşılmakla birlikte, söz konusu mobil cihazların, endüstriyel ürün olmak ve yapı niteliği teşkil etmemek koşuluyla 3194 sayılı İmar Kanunu ve Yönetmeliklerindeki yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi ile ilgili hükümlere tabi olamayacağı değerlendirilmektedir…” denilmektedir.

Gerek Yönetmelikten gerekse Bakanlığın görüş yazısından da anlaşılacağı üzere; bir baz istasyonunu mobil olmak kaydı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’ndan izin alması, izin aldıktan sonra 3 ay süre ile o bölgede faaliyet gösterebilir. Ancak, Gsm firmalarının talebi üzerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu bu süreyi 3 ay daha uzatabilir. Kısaca bir baz istasyonu mobil olmak kaydı ile, bir bölgede maksimum 65 ay süreyle faaliyet gösterebilir. Yapılan inceleme ve görüşmelerde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nun bir baz istasyonu için düzenlemiş olduğu ‘Güvenlik Sertifikasında’ baz istasyonunun mobil olduğu belirtilmektedir. Şu durumda, bir baz istasyonu için ‘Yapı Tatil Zaptı’ tanzim edilmeden önce gerek ilgili gsm şirketinden gerekse Bilgi İletişim ve Teknolojileri Kurulu’ndan söz konusu baz istasyonunun mobil olup olmadığı ve hangi tarihte faaliyete başladığının araştırılması ve bunun üzerine ‘Yapı Tatil Zaptı’ tanzim edilmelidir. Aksi takdirde, yukarıdaki Yönetmelikte belirtilen izni almış baz istasyonları da mühürlenecek ve Belediyemizin tazminat sorumluluğu gündeme gelebilecektir.

Belirtilenlerin yanında, gsm şirketleri tarafından kurulmuş veya bundan sonra kurulacak olan sabit baz istasyonlarının halen 3194 sayılı İmar Kanunu ve Yönetmelikleri kapsamında ruhsata tabii olduğu aşikardır. Keza bu durum ekli Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’nün 11/10/2011 gün ve 214 sayılı yazısında da “…13.10.2009 tarihinden itibaren, baz istasyonlarına 3194 sayalı İmar Kanunu ve ilgili Yönetmelikleri gereği yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, kule şeklinde yapılan baz istasyonları için ise imar planı kararı gerekir…” denilmek suretiyle bu konuda açıklama getirilmiştir.

Tüm bunların yanında, gerek İdare Mahkemeleri gerekse Danıştay baz istasyonunun bir yapı olduğunu, belediyelerden ruhsat alınmak, imar planına işletmek kaydı ile faaliyet gösterebileceklerine dair kararlar vermektedirler.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
key ödemeyen belediyeler avktderya Meslektaşların Soruları 2 04-06-2009 12:07
İstanbul'da Tramvay İstasyonları... Av.AygülKat Site Lokali 0 02-10-2005 17:36
Baz İstasyonları şevvall Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 22:40
Baz İstasyonları gazanfer Hukuk Soruları Arşivi 1 17-02-2002 01:10
Gsm Baz İstasyonları deniz Hukuk Soruları Arşivi 2 13-02-2002 19:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10335493 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.