Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Bu Bir Vazgeçme Midir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-12-2005, 16:57   #1
nfb

 
Varsayılan Bu Bir Vazgeçme Midir?

SSK nın işverene karşı açtığı açtığı bir rucu davasında her zamanki gibi usulen maluliyet oranına itiraz ettik.
Sağlık raporları celp edildi ve anladık ki SSK nın tespit ettiği maluliyet oranı doğru ve davanın uzamaması ve dolayısıyla asgari ücretlerdeki artışların daha fazla yansımaması için dedik ki

" maluliyet oranına bir itirazımız yoktur"

Keşif yapıldı. Keşifte dinlenen tanıklar, sigortalının parmağında yaralanma olduğu ancak kaza sırasında kopmadığını, tedavisinin bir süre devam ettiğini, muhtemelen enfeksiyon kapması sonucu parmağın kesildiğini söylediler.

Duruşmada dedik ki:

Biz her nekadar maluliyet ORANINA itirazımızdan vazgeçmiş isek de, ortaya çıkan bu yeni durum karşısında MALULİYETİN OLUŞUMUNA İTİRAZ EDİYORUZ. Bu ya doktor hatasıdır ya da işçi yarasına dikkat etmediği için maluliyet oluşmuştur. Har halde SSK ya daha az veya hiç gelir bağlamayacaktır. Böylece davanın her iki tarafının da bu hususun araştırılmasında menfaati vardır ve illiyet bağının kesilmesi söz konusu olabilecektir.

Ama bu talebimiz, maluliyet oranına itirazımızdan vazgeçtiğimiz için reddedildi.

Maluliyet oranına itirazımızdan vazgeçmiş olmamız, bu vazgeçmeden sonraki bir tarihte ortaya çıkan bu yeni durum karşısında maluliyetin oluşumuna ilişkin itirazımıza engel midir? Ya da izlenebilecek başka bir yol var mıdır?
Old 27-12-2005, 21:15   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Nfb,

Alıntı:

İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ile ilgili düzenlemeler kural olarak kamu düzeniyle ilgili olduğundan kusur ve hesap raporlarının alınması ve sair hususların incelenerek gerçeğin saptanması ile sonuca gidilmesi, tarafların istemlerine bakılmaksızın, hakimin resen yerine getirmesi gereken hususlardandır. Somut olayda olduğu gibi SSK. tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi için, işveren aleyhine açılan davada olayın iş kazası sayılması ve meslekte kazanma güç kayıp oranının saptanması şart olup bu konuda Kurum tarafından sürdürülen tahkikat sonucu kurum müfettişlerince hazırlanan rapor ve ekleri getirtilmeli maluliyet oranının kesin olarak saptanması cihetine gidilmelidir.T.C. YARGITAY21.Hukuk Dairesi E:2002/3320 K:2002/4317 T:13.05.2002


Bu nedenle savunmanızı bu prensip üzerinden yapmanızı, resen araştırma ilkesi gereğince bu konuda vazgeçmenin geçerli olamayacağını ileri sürmenizi tavsiye ederim.

Kolay gelsin
Old 28-12-2005, 08:33   #3
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Katkı

Halefiyet ilkesine dayalı olarak açılan ilk rücu davasında…
Sigortalılık haklarının gerçeğe uygun olarak tespiti ve bununla uyumlu hak sağlanması, yasanın ve Sosyal Hukuk Devletinin gereklerindendir.

Bu tür davalarda gerçek maluliyetin tespiti asıl olup, kazanılmış haktan bahsedilemez.

Davada “maluliyet oranına itiraz” edilmemiştir. Ancak, tanık beyanlarıyla ortaya çıkan, maluliyete neden olan “Olaya” bağlı bir itiraz söz konusudur.

“…rücu davasının taraflarından olan işveren bakımından, işveren hakkındaki tazminat davasında kusur saptaması yapılmış olsa dahi işveren dışındaki tazmin sorumlularının iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesindeki kusur paylarına ilişkin irdeleme, sonuçta, işverenin kusurunu da etkileyeceğinden, rücu davasında işveren yönünden de kusur incelemesi yapılması gerekmektedir.”(HGK.,E. 2002/10-814,K. 2002/989,T. 20.11.2002).
Old 28-12-2005, 12:05   #4
nfb

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarımın ilgisine çok teşekkür ediyorum. Belirttiğiniz tüm hususlar duruşmada anlatıldı ama işte sonuç bu. Şimdi ara kararında rucu isteyeceğim. Rücunun rücusunun rücuu... ama hiç ümidim yok.
Zira gerek mahkemeler gerek bilirkişiler gerek yargıtay arasındaki zımni consensus gereğince işveren her zaman %60-70 sorumludur.Ağzıyla kuş tutsa da bu değişmez. Maluliyet itirazı yaparsınız, sonuç istediğiniz gibi olursa eğer hem ssk hem işveren daha az zarar görecektir amma ssk vekilleri buna itiraz ederler.İşveren vekili olarak ne dilerseniz aksi gerçekleşir.
SSK' nun faaliyet raporuna bakarsınız ki işkazaları - meslek hastalığı faslında SSK yılı karla kapatmıştır ama Anayasa mahkemesi, Kurumun mali yapısı bozulur gerekçesiyle 26. maddenin Anayasaya aykırılığı iddiasını reddeder.
Aslında keşke şu sıralarda görülmekte olan Sosyal Güvenlik tasarısında deseler ki, rücu taleplerine itiraz edilemez. Ancak işveren uzlaşma talebinde bulunabilir. Rücu alacakları da 6183 e tabidir, hepimiz rahat etsek.
Old 19-01-2006, 09:06   #5
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan istek üzerine

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/10-814
K. 2002/989
T. 20.11.2002
• RÜCUAN TAZMİNAT ( İş Kazası Sonucu Sürekli İş Göremez Hale Gelen Sigortalıya Kurumca Bağlanan Gelir ve Yapılan Ödemelerin Rücuu Talebi )
• SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK ORANININ TESPİTİ ( Tespit İçin SSK Yüksek Sağlık Kuruluna Başvurmadan Dava Açılabilmesi-Görülmekte Olan Davada İtiraz Edilebilmesi )
• İŞ KAZASI SONUCU SİGORTALIYA BAĞLANAN GELİR VE YAPILAN ÖDEMELERİN RÜCUU ( Sürekli İş Göremezlik Oranının Yeniden Tespitinin İstenebilmesi )
• MALÜLLÜK VE ERKEN YAŞLANMA HALLERİNİN TESPİTİ ( Tespit İçin Öncelikle SSK Yüksek Sağlık Kuruluna Başvurulmasının Gerekmesi )
506/m.26,109
ÖZET : Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya kurumca bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin rücuan tahsiline ilişkindir. Davalılar kusur ve maluliyet oranlarının yeniden tespiti gerektiğini ileri sürerek itiraz etmişlerdir. Her ne kadar 506 Sayılı Yasada sigortalının sürekli iş göremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin tespiti için öncelikle SSK Yüksek Sağlık Kuruluna başvurması gerektiği belirtilmiş ise de kuruma başvurulmadan uyuşmazlığın mahkemeye getirilmesine yasal engel yoktur. Görülmekte olan davada da sürekli iş göremezlik oranına itiraz edilebilir. Açıklanan nedenlerle, davalılarca itiraz edildiğinden, sürekli iş göremezlik oranının mahkemece 506 Sayılı Yasa'daki prosedüre uygun olarak saptanması gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 3/10/2000 gün ve 2000/105-289 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 24/5/2001 gün ve 2001/3662-4077 sayılı ilamı ile, ( ...Dava, 30.11.1994 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalı işçi A. Osman için kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının 506 Sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup, sigortalı tarafından Orhan aleyhine açılan 1995/543 sayılı hak sahibi dosyasından alınıp hükme dayanak yapılan 14.9.1998 günlü kusur raporu işbu dava dosyasının tarafları yönünden bağlayıcı bir nitelik taşımadığından, davalıların kusur oranlarının, işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı bilirkişiler kurulundan yöntemince düzenlenmiş kusur raporu alınarak saptanması gereğinin gözetilmemesi,

Davalıların, sigortalının sürekli iş göremezlik derecesine itiraz ettikleri de gözetilerek, maddi zarar ( tavan ) hesabına doğrudan etkili bulunan gerçek güç kaybı oranının 506 Sayılı Kanunun 109. maddesindeki prosedür uyarınca araştırılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya davacı kurumca bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin rücuan davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

Davacı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili, işveren Orhan, işyeri yetkilileri M. Engin ve Orhan aleyhlerine açtığı rücu davasında, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan ödeme nedeniyle kurum zararı oluştuğunu, sigortalı tarafından işveren Orhan aleyhine açılan tazminat davasında işverenin % 80, kazalı işçinin % 20 kusurlu bulunduğunu, % 80 kusura göre sigortalının gerçek zararının 10.954.715.474 TL olarak tespit edildiğini, ancak ceza davasındaki kusur raporunda kazalının 2/8, tazminat dosyasında davalı olmayan işyeri yetkilileri M. Engin ile Orhan'ın 3/8'er kusurlu olduğunun belirlendiğini beyanla, kusur ve miktar yönünden fazla hakkı saklı kalmak üzere kurum zararından şimdilik, tazminat dosyasında belirlenen gerçek zarar ile kurumca yapılan masrafın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalılar Orhan, M.Engin ve Orhan vekili, davalılardan M. Engin ve Orhan'ın tazminat dosyasında taraf olmadıkları gibi raporda da kusurlu bulunmadıklarını, ceza davasında 4616 Sayılı Yasa'nın 1/4. maddesi uyarınca davanın karara bağlanmasının ertelendiğini, kazalı işçinin maluliyet oranının da yeniden tespiti gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin, "tazminat dosyasındaki kusur ve tavan raporuna göre talep edilen miktarın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline" dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenlerle özel dairece bozulmuştur.

Mahkemece, davalılar M. Engin ve Orhan yönündeki bozma kararına uyularak, bu davalılar yönünden yeniden kusur ve tavan raporu alınmıştır. Alınan kusur raporunda sigortalı % 20, işveren Orhan % 70, işyeri yetkilileri M. Engin % 5, Orhan K. % 5 kusurlu bulunmuş, davalıların toplam % 80 kusuruna göre hükme en yakın tarihteki verilere göre sigortalının gerçek zararının 26.776.135.661 TL. olduğu belirlenmiştir.

Mahkeme, "sigortalı tarafından işveren aleyhine açılan tazminat davasında hükme esas alınan kusur raporunun; o davada taraf olan işveren Orhan ile sigortalının halefı durumunda bulunan kurum bakımından rücu davasında bağlayıcı olduğu, ayrıca sürekli iş göremezlik oranına kurum nezdinde itirazda bulunulmadığından rücu davasında mahkemece 506 Sayıli Yasa'nın 109'uncu maddesindeki prosedür işletilerek inceleme yapılamıyacağı" gerekçeleriyle önceki kararında direnmiştir.

Mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, sigortalı tarafından açılan tazminat davasında taraf olup, o davada alınan kusur raporunda kusur payı belirlenen işveren yönünden, kusura ilişkin bu saptamanın, kurumun rücu davasında bağlayıcı olup olmadığı ve rücu davasında, sigortalının sürekli iş göremezlik oranına davalılarca itiraz edilmesi itibariyle 506 Sayılı Kanunun 109. maddesinde öngörülen prosedürün mahkemece işletilmesi suretiyle bu konuda inceleme yapılıp yapılamayacağı konularına ilişkindir.

1- 506 Sayılı Kanunun 26/1 maddesi hükmünde, Sosyal Sigortalar Kurumunun işverene rücu konusu özel bir şekilde düzenlenmiş olup, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan ya da ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamından işverenin anılan madde hükmü kapsamında sorumluluğu, ancak iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketin varlığı halinde mümkün bulunmaktadır.

Bu bağlamda, işverenin, iş kazasına veya meslek hastalığına neden olmuş hareketinin işçi sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatı hükümlerine aykırılık teşkil edip etmediğinin tespitinde, bir başka anlatımla iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde işverenin kusurunun varlığı ve kusur oranının belirlenmesinde, bu araştırmanın özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle ehil bilirkişi düşüncesine başvurulması zorunludur.

Gerçekten, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine tazminat davası açılmamışsa, tazminat davası mevcut olmakla birlikte davacının feragatı nedeniyle redle sonuçlanmışsa ya da davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmişse, tazmin sorumlularının kusur durumu, bu bağlamda işverenin kusuru, rücu davasında çözümlenecektir.

Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılarak kesinleşmiş tazminat davasında hükme esas kılınmış kusur raporunun, kurumun açtığı rücu davasında bağlayıcılığı konusunda ise öncelikle, Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 26. maddesine dayalı rücu davalarının hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştinne Büyük Genel Kurulunun 1.7.1994 gün, 1992/3 esas, 1994/3 karar sayıli karannda da belirtildiği gibi, burada temelinde rücu hakkı bulunan, kanunun çizdiği sınırlarla kayıtlı, kanundan doğan, sigortalının hakkından bağımsız, kendine özgü bir halefıyet hali mevcuttur.

Bu durumda, işveren hakkındaki tazminat davasında hükme csas kılınmış kusur rapoıunun, kurumun açtığı rücu davasında bağlayıcılığı, ancak taraf birliğinin varlığı ve bu kusur raporunun 506 Sayılı Kanunun 26. maddesinde öngörülen sorumluluk koşullanna uygun biçimde düzenlenmesi halinde mümkün olacaktır.

Sigortalının işveren hakkındaki tazminat davası ile kurumun tazmin sorumluları aleyhine açtığı rücu davasının taraflan arasında birlik bulunmaması halinde ise, rücu davasının taraflarından olan işveren bakımından, işveren hakkındaki tazminat davasında kusur saptaması yapılmış olsa dahi işveren dışındaki tazmin sorumlularının iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesindeki kusur paylarına ilişkin irdeleme sonuçta işverenin kusurunu da etkileyeceğinden, rücu davasında işveren yönünden de kusur incelemesi yapılması gerekmektedir.

Ne var ki, kesinleşmiş tazminat davasındaki kusur raporunun işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına uygun biçimde düzenlendiğinin anlaşılması durumunda, bu rapor, rücu davasında kusur oran ve aidiyetinin belirlenmesinde gözetilmelidir.

Açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, işverenin kusuru, kurumun açtığı rücu davasında, diğer tazmin sorumlularının kusur payları ile birlikte yeniden irdelenmeli; ne var ki, tazminat davasındaki kusur raporunun işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun biçimde düzenlenmesi ve işveren dışındaki diğer davalıların hukuki statüleri itibariyle işyeri yetkilisi konumunda bulunmaları nedeniyle tüm davalıların kusur payları, bu kusur raporunda işverenliğe atfedilen kusur oranı dahilinde belirlenmelidir.

2- Diğer taraftan, görülmekte olan rücu davasında, davalılarca sigortalının sürekli iş göremezlik oranının yeniden tespiti gerektiği ileri sürülmüş; bu talebi reddeden mahkeme kararı bu yönde özel dairece bozulmuştur.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanunun 109. maddesinde "sigortalıların sürekli iş göremezlik, malüllük ve erken yaşlanına hallerinin tespitinde, kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'nca karara bağlanacağı" hükmüne yer verilmiştir.

Her ne kadar maddede, ilgilinin öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'na başvurması gerektiği belirtilmiş ise de, ilgilinin Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'na başvurmadan mahkemeye uyuşmazlığı getirme veya görülmekte olan davada sürekli iş göremezlik oranına itiraz etme hakkına sahip olduğu, sürekli iş göremezlik oranının mahkemece 506 Sayılı Kanunun 109. maddesindeki prosedüre uygun olarak saptanması gerektiği yerleşmiş Yargıtay kararları ile de benimsenmiştir. ( HGK. 23.1.2002 gün 2002/10-36 E. - 5 K., HGK. 17.4.2002 gün 2002/21-257 E. 311 K., 16.10.2002 gün 2002/21-603 E. - 829 K. )

Somut olayda, davalılarca, sigortalımn sürekli iş göremezlik oranına itiraz edilmesi karşısında, sürekli iş göremezlik oranının mahkemece 506 Sayılı Kanunun 109. rnaddesindeki prosedüre uygun olarak saptanması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle yerel mahkemece, özel daire bozma kararına uyulması yerine hukuki terim ve dayanaklarda yanlış değerlendirme yapılması sonucu direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

3- Ne var ki, mahkemece, özel daire bozma kararına, işveren dışındaki diğer davalılara ilişkin olarak kusur yönünden uyularak yeniden kusur ve hesap raporu alındığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya özel daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı direnme kararının,

1- ( 2 ) numaralı bentte gösterilen nedenden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA ve ( 3 ) numaralı bentte gösterilen nedenden dolayı uyulan kısım yönüne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 13.11.2002 gününde oybirliği,

2- ( 1 ) numaralı bentte gösterilen nedenden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.11.2002 gününde yapılan II. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Old 19-01-2006, 13:32   #6
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
E:2002/3320, K:2002/4317 ,T:13.05.2002

ÖZET : İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ile ilgili düzenlemeler kural olarak kamu düzeniyle ilgili olduğundan kusur ve hesap raporlarının alınması ve sair hususların incelenerek gerçeğin saptanması ile sonuca gidilmesi, tarafların istemlerine bakılmaksızın, hakimin resen yerine getirmesi gereken hususlardandır. Somut olayda olduğu gibi SSK. tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi için, işveren aleyhine açılan davada olayın iş kazası sayılması ve meslekte kazanma güç kayıp oranının saptanması şart olup bu konuda Kurum tarafından sürdürülen tahkikat sonucu kurum müfettişlerince hazırlanan rapor ve ekleri getirtilmeli maluliyet oranının kesin olarak saptanması cihetine gidilmelidir. Davacının maluliyet oranına göre kazadaki sorumluluğu da dikkate alınarak müstehak bulunduğu maddi tazminat tutarı uzman bilirkişi marifetiyle belirlenmeli, mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için 4447 sayılı kanunun Ek. 38.maddesi gereğince hesaplanan ve sigortalıya bağlanan gelirlerdeki artışlar kurumdan sorulmalı hesaplanan tazminattan BK. 43.maddesi koşullarda değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir. ( 506 s. SSK. m. 11 )( 1475 s. İş m. 73 )( 4447 s. İşsizlik Sk. m. Ek.38 )( 818 s. BK. m. 43 )

Davacı, iş kazası sonucu malüliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Enver Aktaş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
Dava, nitelikçe iş kazası sonucu uğranılan beden gücü kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkeme hiçbir araştırma ve inceleme yapmadan sonuca varmıştır ki karar usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Gerçekten İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ile ilgili düzenlemeler kural olarak kamu düzeniyle ilgili olduğundan kusur ve hesap raporlarının alınması ve sair hususların incelenerek gerçeğin saptanması ile sonuca gidilmesi, tarafların istemlerine bakılmaksızın, hakimin resen yerine getirmesi gereken hususlardandır. Somut olayda olduğu gibi SSK. tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi için, işveren aleyhine açılan davada olayın iş kazası sayılması ve meslekte kazanma güç kayıp oranının saptanması şart olup bu konuda Kurum tarafından sürdürülen tahkikat sonucu kurum müfettişlerince hazırlanan rapor ve ekleri getirtilmeli maluliyet oranının kesin olarak saptanması cihetine gidilmelidir. Oysa yargılama aşamasında bu yolda ve kusur dağılımı ve aidiyeti yönünden bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Bu nedenle mahkemece Kusur incelemesi yapılmadan ve maluliyet oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer verilmeksizin sağlıklı bir şekilde saptanmadan karar verilmesi yasaya aykırıdır. Diğer yandan davacının maluliyet oranına göre kazadaki sorumluluğu da dikkate alınarak müstehak bulunduğu maddi tazminat tutarı uzman bilirkişi marifetiyle belirlenmeli, mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için 4447 sayılı kanunun Ek. 38.maddesi gereğince hesaplanan ve sigortalıya bağlanan gelirlerdeki artışlar kurumdan sorulmalı hesaplanan tazminattan BK. 43.maddesi koşullarda değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir. Oysaki mahkeme açıklanan bu hususlarla ilgili koşullarda hiçbir inceleme ve araştırma yapmamıştır.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : 1-Sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına,
2- Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 13.05.2002 gün
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
vekalet ücreti yargılama gideri midir? av.semire nergiz Meslektaşların Soruları 1 20-11-2006 17:12
Ceza Davası Devam Ederken Küçükler adına Şikayetten Vazgeçme avegunduz Meslektaşların Soruları 1 19-11-2006 20:08
Hırsızlık olayında şikayetten vazgeçme Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 10 16-09-2006 22:51
Vergi Barışı Yasası, Vazgeçme Yada Vazgeçememe! nejan Meslektaşların Soruları 2 11-12-2004 00:41
Bono Senedindeki Kefillikten Vazgeçme zübeyde Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 22:25


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05531597 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.