Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Amme Alacaklarinda SatiŞ İsteme SÜreye Tabİ mİdİr?

Yanıt
Old 09-06-2009, 11:13   #1
Mefkure

 
Varsayılan Amme Alacaklarinda SatiŞ İsteme SÜreye Tabİ mİdİr?

Merhabalar, haciz koymuş bulunduğumuz gayrimenkul üzerinde bizden önce ,vergi dairesinin haczi vardır.Vergi daireleri daha doğrusu amme alacaklıları için ,alacaklı olan kurumlarada İİK madde 106 hükmü uygulanırmı yani onlarda hacizden itibaren 2 yıllık süre içinde haczedilen gayrimenkulün satışını istemezlerse hacizleri düşer mi ?
Old 09-06-2009, 12:26   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın Mefkure;

İcra İflas Kanunu madde 106: "Alacaklı haczolunun mal taşınır ise hacizden nihayet bir sene ve taşınmaz ise nihayet iki sene içinde satılmasını isteyebilir." ve madde110: "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıpta bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar." düzenlemelerine baktığımızda 2 yıllık süre içerisinde haciz talebinde bulunulmamasının, haczi düşüreceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Kamu kurumları için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'a göre ayrıksı bir durum yoktur. Dolayısıyla Vergi Dairesi'nin gayrimenkul üzerindeki haczi de satış isteme süresi olan 2 yıl içerisinde talepte bulunulmamış ise düşer. Saygılarımla..
Old 09-06-2009, 13:32   #3
ISTANAZ

 
Varsayılan

6183 sayılı yasada satış isteme süresine ilişkin hüküm yoktur. buna ilşikin bir kararı yakın zamanda okuduğumu hatırlıyorum. kamu alacağı için yapılmış haciz düşmez. Sn. Av. Engin'e katılmıyorum.




T.C.
YARGITAY
Ondokuzuncu Hukuk Dairesi
Esas No
: 1995/07341
Karar No
: 1995/07301
Tarih
: 13.09.1995

SIRA CETVELİNE İTİRAZ

KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİ

SATIŞ İSTEME SÜRESİ
ÖZET:

Şikayetçi Vergi Dairesi, satışa konu mal üzerindeki haczinin düşmediğim öne sürerek, birinci sırada olacak şekilde sıra cetvelinin iptalini istediğine göre, husumetin, satış bedelinin tamamı kendisine ayrılan alacaklı kişiye yöneltilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra, şikayet hakkında bir karar verilmesi gerekir.

Motorlu taşıl vergisi, satış ve bedelin paylaşıma 'konu malın aynından doğan bir vergi olması sebebiyle, 6183 sayılı 'Yasanın 21/2. maddesi uyarınca, rehinli alacaklardan önce ödenmesi gerekir. Malın ayrımından doğan vergi alacağı için, ayrıca takip yapılması ve. mala haciz konulması gerekli değildir.

6183 sayılı Yasa, özel bir yasa olup, bu yasada haciz tarihinden itibaren belli bir sürede satış istenmediği takdirde haczin düşeceğine dair hüküm bulunmamaktadır.
Bu Yasanın 84. maddesindeki süre, satış süresi olmadığından Vergi Dairesinin haczinin devam ettiğinin kabulü gerekir.

Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı hazine vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, Bucak İcra Müdürlüğünce düzenlenen 14.05.1992 tarihli sıra cetvelinde; Vergi Dairesinin 3. sıraya alındığını, Vergi Dairesinin haczinin düşmediği halde düştüğünün kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, Vergi Dairesinin 1. sırada olacak şekilde sıra cetvelinin iptalini talep ve dava etmiştir.

Mercii Hakimliğince, Vergi Dairesinin satışa konu aracı 19.10.1990 tarihinde haczettiği, bir yıl içerisinde satış talep edilmediğinden haczinin düştüğü, Vergi Dairesinin süresiz olarak satış talep edebileceğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiş, hüküm davacı hazine vekilince temyiz edilmiştir.


Şikayetçi Vergi Dairesi, satışa konu mal üzerindeki haczinin düşmediğini ileri sürerek, birinci sırada olacak şekilde sıra cetvelinin iptalini istemiştir. Vergi Dairesi birinci sırada yer almak için bu şikayeti yaptığından, husumetin satış bedelinin tamamı kendisine ayrılan alacaklı Salih Şengül'e yöneltilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra şikayet hakkında karar verilmesi gerekir. Mercii Hakimliğince bu yönün gözden kaçırılması usule aykırıdır.

Motorlu Taşıt Vergisi, satış ve bedelin paylaşıma konu malın aynından doğan bir vergi olması nedeniyle, 6183 Sayılı Yasanın 21/2. maddesi uyarınca rehinli alacaklardan da önce ödenmesi gerekir. Malın aynından doğan vergi alacağı için ayrıca takip yapılması ve mala haciz konulması gerekli değildir.

6183 Sayılı Yasa kamu alacaklarının tahsil usulünü düzenleyen özel bir yasa olduğundan, vergi alacağı için yapılan hacizden sonra satış isteme süresi ile ilgili bu yasanın uygulanması gerekir. 6183 Sayılı Yasada; haciz tarihinden itibaren belli bir süre de satış istenmediği takdirde haczin düşeceğine dair hüküm bulunmamaktadır. Anılan yasanın 84. maddesinde öngörülen süre satış süresi olmadığından, Vergi Dairesinin haczinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Mercii Hakimliğince Vergi Dairesinin haczinin düştüğüne ilişkin gerekçesi kabul şekli yönünden doğru değildir.
Sonuç: Yukarıda 3 bent halinde açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 13.09.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 10-06-2009, 08:48   #4
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın Istanaz;
Kanunda bu konuda boşuk var.6183 sayılı kanunda satış isteme süresine ilişkin bir düzenleme mevcut değil, evet ama satış isteme süresi içinde satışın istenmemesi durumunda da haczin düşmeyeceğine ilişkin bir düzenleme de mevcut değil. Dolayısıyla İcra ve İflas Kanunu'nda konuyla ilgili düzenleme kıyas yoluyla uygulanabilir kanaatindeytim. Sunmuş olduğunuz yargıtay kararını inceledim. Ancak halihazırda bu konuya ilişkin bir içtihat oluşmuş değil. Saygılarımla..
Old 16-07-2010, 15:16   #5
radon66

 
Varsayılan

bir de şimdi ekleyeceğim ceza genel kurulu kararında 6183 e göre haczin düşebileceğini söylüyor. İkisi çelişiyor bence bu konuda içtihadı birleştirme genel kuruluna gidilmesi lazım.Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : SİNCAN Asliye Ceza
Günü : 27.04.2000
Sayısı : 836/365
Davacı : K.H.
Katılan : Sincan Vergi Dairesi Müdürlüğü
Sanık : Metin Yetik
Temyiz eden : Sanık
Yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçundan sanık Metin Yetik'in TCY.nın 276/1, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6, TCY.nın 72.maddeleri uyarınca 240.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Sincan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.04.2000 gün ve 836/365 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4.Ceza Dairesince 24.12.2001 gün ve 15464/16720 sayı ile;
"Başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmemiş,
Ancak; 6183 sayılı Yasanın 84/1. madde ve fıkrası uyarınca taşınır malların haciz tarihinden itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılıp çıkarılmadığının araştırılması, haczin geçerliliğinin ve suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşup oluşmadığının tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik soruşturma yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.02.2002 gün ve 114933 sayı ile;
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma ilamından da açıkça anlaşılacağı üzere, 6183 sayılı "Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun"un 84/1. maddesinde "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır" şeklinde düzenlenen hüküm, haczin geçerliliğine ve bu nedenle de suçun hukuka aykırılık unsuruna temel alınmıştır. Başka bir ifadeyle söz konusu madde gereğince "taşınır malların haciz tarihinden itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılıp çıkarılmaması haczin geçerli olması veya geçerliliğini devam ettirmesi için zorunlu görülmüş ve bu süre zarfında satışa çıkarılmayı suçun hukuka aykırılık unsuru" olarak değerlendirmiştir.
Söz konusu yasada yer alan "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır" şeklindeki hüküm haczin geçerliliğine ilişkin olan bir hüküm değildir. "Haczedilen mallar üç ay içinde satılmasa, tahsil dairesince yediemine bu yönde bir talep yapılmasa dahi bu mallar üzerindeki haciz düşmez, devam eder. Zira buradaki süre bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre olmayıp, idari nitelikte bir süredir. Uyulmamasının müeyyidesi ise haczin veya satışın düşmesi değil, şartlarının oluşması halinde ilgili kamu görevlisinin ceza ve/veya disiplin sorumluluğudur". Belirtelim ki, burada, takibi açan, yürüten, haczi uygulayan ve satışı gerçekleştiren organ aynı tahsil (vergi) dairesidir. Bunun yanında, İİK'nun aksine burada haczin düşeceğine dair açık bir hüküm de yoktur. Bu durum İİK'nun 106 ve 110. maddesindeki haciz isteminin belirli süreye tabi olması ve bu sürenin geçmesiyle haczin düşmesi kuralıyla çelişik olup, özel hukuktaki bu hükümlerin kıyas yoluyla 6183 sayılı Yasaya uygulanması da düşünülemez. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunda şeklen bir cebri icra kanunu olmakla birlikte, aslında bir kamu hukuku kanunudur. Çünkü, bu kanunun konusunu kamu hukukundan doğan alacakların tahsili oluşturmaktadır. Bu ayrımın doğal bir sonucu olarak, genel icra hukukunda alacaklının talep etmesi ilkesi, kamu icra hukukunda ise görevin gereği veya resen harekete geçme ilkesi uygulanmaktadır.
Somut olayda haciz 18.11.1997 tarihinde yapılarak mahcuz mal yediemin olarak sanığa teslim edilmiş, 6.8.1999 tarihinde ise malların satış için teslimi istenmiştir. Bu durumda kamu alacağı için 6183 sayılı yasada öngörülen beş yıllık tahsil zamanaşımı dolmamış olup, haczin geçerliliğini, dolayısıyla suçun hukuka aykırılık unsurunu kaldıran herhangi bir durum yoktur. Bu nedenle suç hukuka aykırılık unsuru dahil tüm unsurlarıyla oluştuğundan araştırılması gereken herhangi bir husus da olmadığından yerel mahkemenin kararı hukuka uygundur."gerekçesiyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün onanmasını talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın TCY.nın 276/1. maddesi uyarınca yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcı-ılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşup oluşmadığı, dolayısıyla haczin devam edip etmediğini belirleme yönünden satış isteme tarihinin araştı- rılması suretiyle soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına göre;
Borçlu Mehmet Kavlak'ın vergi borçları nedeniyle Sincan Vergi Dairesince 18.11.1997 tarihinde haczedilen fotokopi makinası, buzdolabı ve meşrubat dolabı 813128 sayılı haciz tutanağı ile yediemin olarak sanık Metin Yetik'e teslim edilmiş, 04.08.1999 tarihli yazı ile haczedilen malların tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi dairesine teslimi istenilmiş, sanığa 06.08.1999 tarihinde tebligat yapılmasına rağmen, mahcuz mallar teslim edilmemiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasanın 84/1. maddesinde, "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır." 87. maddesinde ise; "haczedilen menkul mallara verilen bedel 81 inci maddede tespit olunan değerinin % 75 inden aşağı olursa veya hiç alıcı çıkmazsa, ilk arttırma tarihinden başlayarak 15 gün içinde uygun görülen zamanlarda bu mallar tekrar satışa çıkarılır. Bu ikinci arttırmada verilen bedel ne olursa olsun satış yapılır.
Menkul mallar yerinde veya başka yere götürüldüğü halde yine satılmaz veya taşıma giderlerinin çokluğu yüzünden başka yere götürülmesi uygun görülmezse yukardaki 15 günlük sürenin bitmesinden itibaren 6 ay içinde pazarlıkla satılır. Bu suretle de satılamadığı takdirde haczedilen mallar borçluya geri verilebilir." hükümleri yer almakta olup, İcra ve İflas Yasasının 106 ve 110. maddelerine paralel olan bu düzenleme uyarınca, yöntem değişik olmakla birlikte, satılamayan mallar üzerindeki haczin sonuçta kalkacağı anlaşılmaktadır.
Konuya ilişkin süreklilik gösteren yargısal kararlarda da haczin kalkması halinde suçun hukuka aykırılık ögesinin oluşmayacağı ve eylemin yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçunu oluşturmayacağı vurgulanmıştır. (CGK.nun 25.05.1995 gün ve 4-147/171, 08.12.1998 gün ve 4-288/368, 4.C.D. 05.04.2000 gün ve 1654/2592, 02.06.1999 gün ve 5629/6505, 19.03.1998 gün ve 1608/2561 sayılı kararları).
Old 17-07-2010, 05:13   #6
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
E. 2003/3571
K. 2004/2212
T. 1.3.2004
• MAHCUZ MALIN SATIŞI ( 6183 Sayılı Yasa Uyarınca Haczedilen Malrın Haciz Tarihinden İtibaren Üç Ay İçerisinde Satışa Çıkarılmasının Zorunlu Olması )
• HACİZ İŞLEMİNİN GEÇERSİZLİĞİ ( 6183 Sayılı Yasa Uyarınca Haczedilen Malrın Haciz Tarihinden İtibaren Üç Ay İçerisinde Satışa Çıkarılmasının Zorunlu Olması-Aksi Halde Haczin Geçersiz Olması )
6183/m.84
ÖZET : 6183 sayılı yasanın 84/1 maddesi uyarınca mahcuzun haczin yapıldığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılmasının zorunlu olduğu, aksi halde haciz işleminin geçersiz kaldığı ve yükletilen suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşmadığının gözetilmelidir.

DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

6183 sayılı yasanın 84/1 maddesi uyarınca mahcuzun haczin yapıldığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılmasının zorunlu olduğu, ancak haczin yapıldığı 19.10.1999 tarihinden 3 aylık yasal süre geçtikten sonra 3.2.2000 tarihli tebliğatla satışa başvurulduğu anlaşılması karşısında haciz işleminin geçersiz kaldığı ve yükletilen suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşmadığının gözetilmemesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanık Yüksel'in temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 1.3.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kayanak : Kazancı
Old 17-07-2010, 05:20   #7
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2002/4-87
K. 2002/216
T. 19.3.2002
• YEDİEMİNLİK YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRI DAVRANMA SUÇU ( Suçla İlgili Yöntemine Uygun Katılma İstemi Olmadığı Halde Katılma Kararı Verilmesinin Yasaya Aykırı Olması )
• MÜDAHALE ( Yedieminlik Yükümlülüğüne Aykırılık Suçundan Yöntemine Uygun Katılma İstemi Olmadığı Katılma Kararı Verilmesinin Yasaya Aykırı Olması )
• DAVAYA KATILMA ( Yedieminlik Yükümlülüğüne Aykırılık Suçundan Yöntemine Uygun Katılma İstemi Olmadığı Katılma Kararı Verilmesinin Yasaya Aykırı Olması )
• SATIŞ İSTEME SÜRESİ ( 6183 Sayılı Yasaya Göre Haczedilen Malların Üç Ay İçinde Satışının İstenmemesi Yada İstense Dahi Satışın Gerçekleşmemesi )
765/m.276/1
1412/m.365
6183/m.84/1,87
ÖZET : 1- 6183 sayılı Yasaya göre 18.11.1997 günü vergi borcu için haciz yapılmış, 6.8.1999 günlü yazıyla hacizli malların 7 gün içinde teslimi istenmiş, ancak malları teslim edilmemiştir. Aynı Yasanın 84/1. maddesinde "3 ay içinde satış istenmemesi" ya da, istense dahi 87. maddede ya alan sürede "satışın gerçekleşmemesi" halinde "haciz; kalkacağından" ve bu nedenle suç oluşmayacağından "satış isteme süresi" oluşturularak hukuki durumun belirlenmesi gerekir.

2- Yedieminlik yükümlülüğüne aykırılık suçundan yöntemine uygun katılma istemi bulunmadığı halde katılma kararı verilmesi yasaya aykırıdır.

DAVA : Yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçundan sanık Metin Y'in TCY.nın 276/1, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6, TCY.nın 72.maddeleri uyarınca 240.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Sincan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.4.2000 gün ve 836/365 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4.Ceza Dairesince 24.12.2001 gün ve 15464/16720 sayı ile; "Başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmemiş, ancak; 6183 sayılı Yasanın 84/1. madde ve fıkrası uyarınca taşınır malların haciz tarihinden itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılıp çıkarılmadığının araştırılması, haczin geçerliliğinin ve suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşup oluşmadığının tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik soruşturma yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.2.2002 gün ve 114933 sayı ile;

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma ilamından da açıkça anlaşılacağı üzere, 6183 sayılı "Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun"un 84/1. maddesinde "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır" şeklinde düzenlenen hüküm, haczin geçerliliğine ve bu nedenle de suçun hukuka aykırılık unsuruna temel alınmıştır. Başka bir ifadeyle söz konusu madde gereğince "taşınır malların haciz tarihinden itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılıp çıkarılmaması haczin geçerli olması veya geçerliliğini devam ettirmesi için zorunlu görülmüş ve bu süre zarfında satışa çıkarılmayı suçun hukuka aykırılık unsuru" olarak değerlendirmiştir.

Söz konusu yasada yer alan "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır" şeklindeki hüküm haczin geçerliliğine ilişkin olan bir hüküm değildir. "Haczedilen mallar üç ay içinde satılmasa, tahsil dairesince yediemine bu yönde bir talep yapılmasa dahi bu mallar üzerindeki haciz düşmez, devam eder. Zira buradaki süre bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre olmayıp, idari nitelikte bir süredir. Uyulmamasının müeyyidesi ise haczin veya satışın düşmesi değil, şartlarının oluşması halinde ilgili kamu görevlisinin ceza ve/veya disiplin sorumluluğudur". Belirtelim ki, burada, takibi açan, yürüten, haczi uygulayan ve satışı gerçekleştiren organ aynı tahsil ( vergi )dairesidir. Bunun yanında, İİK'nun aksine burada haczin düşeceğine dair açık bir hüküm de yoktur. Bu durum İİK'nun 106 ve 110. maddesindeki haciz isteminin belirli süreye tabi olması ve bu sürenin geçmesiyle haczin düşmesi kuralıyla çelişik olup, özel hukuktaki bu hükümlerin kıyas yoluyla 6183 sayılı Yasaya uygulanması da düşünülemez. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunda şeklen bir cebri icra kanunu olmakla birlikte, aslında bir kamu hukuku kanunudur. Çünkü, bu kanunun konusunu kamu hukukundan doğan alacakların tahsili oluşturmaktadır. Bu ayrımın doğal bir sonucu olarak, genel icra hukukunda alacaklının talep etmesi ilkesi, kamu icra hukukunda ise görevin gereği veya resen harekete geçme ilkesi uygulanmaktadır.

Somut olayda haciz 18.11.1997 tarihinde yapılarak mahcuz mal yediemin olarak sanığa teslim edilmiş, 6.8.1999 tarihinde ise malların satış için teslimi istenmiştir. Bu durumda kamu alacağı için 6183 sayılı yasada öngörülen beş yıllık tahsil zamanaşımı dolmamış olup, haczin geçerliliğini, dolayısıyla suçun hukuka aykırılık unsurunu kaldıran herhangi bir durum yoktur. Bu nedenle suç hukuka aykırılık unsuru dahil tüm unsurlarıyla oluştuğundan araştırılması gereken herhangi bir husus da olmadığından yerel mahkemenin kararı hukuka uygundur."gerekçesiyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün onanmasını talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :

KARAR : Sanığın TCY.nın 276/1. maddesi uyarınca yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcıılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşup oluşmadığı, dolayısıyla haczin devam edip etmediğini belirleme yönünden satış isteme tarihinin araştırılması suretiyle soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

İncelenen dosya kapsamına göre; borçlu Mehmet K'ın vergi borçları nedeniyle Sincan Vergi Dairesince 18.11.1997 tarihinde haczedilen fotokopi makinası, buzdolabı ve meşrubat dolabı 813128 sayılı haciz tutanağı ile yediemin olarak sanık Metin Y'e teslim edilmiş, 4.8.1999 tarihli yazı ile haczedilen malların tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi dairesine teslimi istenilmiş, sanığa 6.8.1999 tarihinde tebligat yapılmasına rağmen, mahcuz mallar teslim edilmemiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasanın 84/1. maddesinde, "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır." 87. maddesinde ise; "haczedilen menkul mallara verilen bedel 81 inci maddede tespit olunan değerinin % 75 inden aşağı olursa veya hiç alıcı çıkmazsa, ilk arttırma tarihinden başlayarak 15 gün içinde uygun görülen zamanlarda bu mallar tekrar satışa çıkarılır. Bu ikinci arttırmada verilen bedel ne olursa olsun satış yapılır.

Menkul mallar yerinde veya başka yere götürüldüğü halde yine satılmaz veya taşıma giderlerinin çokluğu yüzünden başka yere götürülmesi uygun görülmezse yukardaki 15 günlük sürenin bitmesinden itibaren 6 ay içinde pazarlıkla satılır. Bu suretle de satılamadığı takdirde haczedilen mallar borçluya geri verilebilir." hükümleri yer almakta olup, İcra ve İflas Yasasının 106 ve 110. maddelerine paralel olan bu düzenleme uyarınca, yöntem değişik olmakla birlikte, satılamayan mallar üzerindeki haczin sonuçta kalkacağı anlaşılmaktadır.

Konuya ilişkin süreklilik gösteren yargısal kararlarda da haczin kalkması halinde suçun hukuka aykırılık ögesinin oluşmayacağı ve eylemin yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçunu oluşturmayacağı vurgulanmıştır. ( CGK.nun 25.5.1995 gün ve 4-147/171, 8.12.1998 gün ve 4-288/368, 4.C.D. 5.4.2000 gün ve 1654/2592, 2.6.1999 gün ve 5629/6505, 19.3.1998 gün ve 1608/2561 sayılı kararları ).

Öğretide ise; S.Erman ve Ç.Özek, "suçun işlenmesi anında rehin altına almak, haczetmek veya vaziyet etmek suretiyle kamu idaresiyle fail arasında kurulmuş olan bağ varlığını korumalıdır. Bu bağ hukuki bir sebeple ortadan kalkmışsa suçun önşartı da kalmamış olacağından, fail bu sıfatla cezalandırılamaz. ( Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar Sh. 461 ),

Prof. A.Önder; "Haciz işleminin hukuki varlığını muhafaza etmesi için süre şartının gerçekleşmiş olması veya haczin alacaklı tarafından kaldırılmaması gerekir. Kanuni müddet içerisinde satışı talebinde bulunulmamış ise haciz kalkacağından yedieminlik ve bundan mütevellit suçluluk da zail olacaktır. ( Özel Hükümler Sh. 255 ),

Dr. A.P.Gözübüyük; "Rehin veya haczin müteber olmaması veya sonradan kaldırılması halinde yedieminlik görevini kötüye kullanma suçu doğmaz. Haczin müteber olmaması, haciz edilen eşyanın haczi kabil olmayan şeylerden bulunması veya hacizde usule uyulmaması hallerinde bahse konu olabilir. ( Türk Ceza Kanunu Şerhi C.2, Sh.1145 )görüşleri ile haczin kalkması halinde yedieminlik görevini kötüye kullanma suçunun oluşmayacağı düşünce ve görüşünü ileri sürmüşlerdir.

Bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 18.11.1997 tarihinde haciz yapılmış, 6.8.1999 tarihinde yediemine tebliğ edilen yazı ile mahcuz malların, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi dairesine teslimi istenilmiş, mahcuz mallar tebligata rağmen teslim edilmemiştir. Haciz tarihi ile teslimin istendiği tarih arasında 3 aydan fazla bir süre geçmiştir. Hacizden itibaren 6183 sayılı Yasanın 84/1. maddesinde belirtilen üç ay içinde satış istendiğine ilişkin dosyada bir belge ve bilgi bulunmamaktadır. Yasada belirtilen üç aylık süre içinde satış istenmemesi, satış istenmesi halinde ise aynı Yasanın 87. maddesinde yer alan süre içinde satışın gerçekleşmemesi halinde haciz kalkacağından ve yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranış suçu oluşmayacağından, satış isteme süresi araştırılarak, sanığın hukuki durumunun tayin ve tespitinde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı yerinde değil ise de; incelenen dosyada, 3.2.2000 tarihli katılma isteminin Vergi Usul Yasasına aykırılık suçundan yapıldığı, yedieminlik yükümlüğüne aykırı davranmak suçundan usulüne uygun bir katılma isteminin bulunmadığı, Yerel Mahkemece usulsüz bu istemle ilgili katılma kararı verilerek, katılan vekili lehine vekalet ücretine hükmedildiği saptandığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüyle, hükmün bu nedenle de bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile KABULÜNE, Yerel Mahkeme hükmünün saptanan bu usule aykırılık nedeniyle de BOZULMASINA, 19.3.2002 günü oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 17-07-2010, 05:47   #8
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Engin
Sayın Istanaz;
Kanunda bu konuda boşuk var.6183 sayılı kanunda satış isteme süresine ilişkin bir düzenleme mevcut değil, evet ama satış isteme süresi içinde satışın istenmemesi durumunda da haczin düşmeyeceğine ilişkin bir düzenleme de mevcut değil. Dolayısıyla İcra ve İflas Kanunu'nda konuyla ilgili düzenleme kıyas yoluyla uygulanabilir kanaatindeytim. Sunmuş olduğunuz yargıtay kararını inceledim. Ancak halihazırda bu konuya ilişkin bir içtihat oluşmuş değil. Saygılarımla..

2004 sayılı İİK ( 106 ve 110 Md. )hükükmerinin 6183 sayılı kanun hükümlerine kıyas yoluyla uygulanması mümkün değildi
Old 17-07-2010, 15:17   #9
radon66

 
Varsayılan

sayın muhsin koçak ben kıyas yoluyla uygulanacağı kanaatindeyim şöyleki; 6183 sayılı kanunda bu kanunda hüküm olmayan hallerde genel kanun uygulanır der bu hükümlerde genel kanun olarak İ.İ.K. geçer. ancak yargıtay hukuk dairesinin kararında 6183'de açıkça yollama yapılan hallerde genel kanun uygulanır denilmiştir. saygılarımla
Old 17-07-2010, 16:46   #10
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan radon66
sayın muhsin koçak ben kıyas yoluyla uygulanacağı kanaatindeyim şöyleki; 6183 sayılı kanunda bu kanunda hüküm olmayan hallerde genel kanun uygulanır der bu hükümlerde genel kanun olarak İ.İ.K. geçer. ancak yargıtay hukuk dairesinin kararında 6183'de açıkça yollama yapılan hallerde genel kanun uygulanır denilmiştir. saygılarımla

vergi hukukunda kıyas yasağı var, açık bir şekilde kanunun hükmünde bir atıf yapılmadığı sürece kıyas yoluyla genişletmek vergi hukukunda mümkün değildir.Kıyas yasağı ,vergi hukukunun yasallığı ilkesi ile sıkı sıkıya bağlılığı nedeniye vergide kanunilik ilkesine ters düşer.


1- " Hukuki Güvenlik ilkesi, vergilendirmenin belirliliğini, vergi hukukunda kıyas yasağını ve vergi yasalarının geriye yürümezliğini içerir. Anayasa Mah. 2001/ 34 E. 2003 / 2 K. sayılı karar"

2" özel hukuktaki bu hükümlerin kıyas yoluyla 6183 sayılı Yasaya uygulanması da düşünülemez. Y.CGK.19.03.2002 Tarih 2002/4-87 E,2002/216 K. "
Old 19-07-2010, 09:18   #11
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Muhsin KOÇAK
2004 sayılı İİK ( 106 ve 110 Md. )hükükmerinin 6183 sayılı kanun hükümlerine kıyas yoluyla uygulanması mümkün değildi

6183 sayılı kanunda gayrimenkul haczinde satış isteme süresi düzenlenmemiş olduğuna göre bu durumda; sunulan kararlar, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ışığında, "süre sınırı olmaksızın haczedilen gayrimenkulün satışı her zaman istenebilir" mi diyeceğiz, yoksa önceki mesajlarımda ifade ettiğim ve olması gerektiği konusunda ısrarcı olduğum gibi "İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen 2 yıllık süre" mi söz konusu olacaktır? Mevcut boşluğun giderilmesi gerekmektedir ancak boşluktan dolayı halihazırda uygulamada, amme alacaklarının tahsili noktasında satış isteme süresinin bir süreye tabi olmaması hukuka uygun mudur? Saygılarımla..
Old 19-07-2010, 10:52   #12
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Engin
6183 sayılı kanunda gayrimenkul haczinde satış isteme süresi düzenlenmemiş olduğuna göre bu durumda; sunulan kararlar, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ışığında, "süre sınırı olmaksızın haczedilen gayrimenkulün satışı her zaman istenebilir" mi diyeceğiz, yoksa önceki mesajlarımda ifade ettiğim ve olması gerektiği konusunda ısrarcı olduğum gibi "İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen 2 yıllık süre" mi söz konusu olacaktır? Mevcut boşluğun giderilmesi gerekmektedir ancak boşluktan dolayı halihazırda uygulamada, amme alacaklarının tahsili noktasında satış isteme süresinin bir süreye tabi olmaması hukuka uygun mudur? Saygılarımla..

sayın Engin, vergi hukukunda haczin düşeceğine ilişkin her ne kadar bir düzenmeleye yer veilmemiş ise de, yukarıda ısrarcı olduğum görüşümü burada da tekrarlamak istemmle birlikte, gayrimenkul satışında daha da çok büyük bir yasa boşluğu elbette var ancak, Vergi hukukunda her ne kadar gayrimenkul satışı isteme süresine yer verilmemiş ise de ( 84 üncü madde hükmü bu konu hakkında da uygulanır ) sadece ihtiyati haciz kararına istinaden tatbik edilen gayrimenkul üzerindeki haczin kaldırılması bir başka düzenleme ile kurala bağlanmıştır ki bu düzenleme de " Tapu ve Kadastro Genel Md. 7.7.1965 T. ve 1390 sayılı genelgesi «... Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında 6183 sayılı Kanunun 13. maddesi gereğince, alacaklı amme idaresinin o yerdeki en büyük memuru haciz kararı verebilmektedir. Bir taşınmaz malın bu şekilde haczine karar verildiğinde, aynı kanunun 72. maddesi gereğince, alacaklı amme idaresinin muvafakati alınmaksızın mahcuz malların tasarrufu kabil olmadığından, haczedilmiş taşınmaz, malın maliki tarafından devrine veya bir aynî hakla kayıtlanmasına müsaade edilmeyecektir.» düzenlemedir. bu genelge hükmü doğal olarak ihtiyati haciz kararının akıbeti belli olmadan haczin dürülümüş sayılıp sayılmadığına bakılmaksızın gayrimenkul üzerindeki haciz baki kalacak olup ihtiyati haciz borçlunun aleyhine açılan davalarla sonuçlanması durumunda icrai hacze döşüceketir, icrai hacze dönüşme tarihi itibari ile yukarıda da ısrarcı olduğum görüşler doğrultusundaki hükümler geçerli olacaktır ( ki bu kural kanunun 13 üncü maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz kararına işaret etmiştir ) genelge hükmü sadece ihtiyati haciz kararının devam etme süresi ile sınırlıdır , ihtiyati haciz devamı süresince bu genelge hükmüne istinaden tapu müdürlükleri tapu üzerindeki haczi kaldırmamaktadır.
İhtiyati haczin icrai hacze dönüştürülmemesi ( ihtiyati haciz kararının yargı kararı ile borçlu lehine sonuçlanmas ) durumunda kararın vergi dairesine tevdii ile birlikte haczin de kaldırılması gerekecektir.


selamlar
Old 19-07-2010, 12:46   #13
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın Muhsin KOÇAK;

Anlaşılan o ki; gerek 6183 sayılı AATUHK gerekse vergi hukuku mevzuatı kapsamında gayrimenkul haczinde satış isteme süresine ilişkin kanun boşluğu genelge vb. yöntemlerle doldurulmaya çalışılmışsa da tartışılması gerekiyor. Paylaştığınız bilgi bu anlamda önem taşımakta. Gerçi ben, İcra İflas Kanunu'ndaki hükmün uygulanabileceği/uygulanması gerektiği kanısında olsam dahi, sanıyorum görüşümün aksi istikamette -kanımca hukuk dışı- bir uygulama söz konusu.

Saygılarımla..
Old 19-07-2010, 12:58   #14
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Engin
Sayın Muhsin KOÇAK;

Anlaşılan o ki; gerek 6183 sayılı AATUHK gerekse vergi hukuku mevzuatı kapsamında gayrimenkul haczinde satış isteme süresine ilişkin kanun boşluğu genelge vb. yöntemlerle doldurulmaya çalışılmışsa da tartışılması gerekiyor. Paylaştığınız bilgi bu anlamda önem taşımakta. Gerçi ben, İcra İflas Kanunu'ndaki hükmün uygulanabileceği/uygulanması gerektiği kanısında olsam dahi, sanıyorum görüşümün aksi istikamette -kanımca hukuk dışı- bir uygulama söz konusu.

Saygılarımla..

Sayın Engin, Gerek Vergi hukuku gerekce vergi icra hukukunda gayrimenkul hacizlerinde satış isteme sürelerine ilişkin boşluk mevuttur ancak, her ne kadar bu boşluk yargı kararları a da genelge, yönetmelik tebliğ vb kaynaklarda doldurulmaya çalışılsa da kanunun özüne ve ruhuna, konuluş amacına bakmak lazım, İİK nundaki satışa ilişkin sürenin AAMTUHK hükümlerine uygulanması kıyas yasağı ile mümkün olmamakla birilikte, hacze mesnet teşkil eden alacak bir kamu alacağı ve kamu alacağının tahsilinin seri bir biçimde toplanmasını amaç edinen düzenleme hükümleri göz önünde bulundurulursa, Gayrimenkul haczinde satış isteme süresi her ne kadar düzenlenmemiş ise, bana göre 84 üncü madde hükmü gayrimenulller için de gererlidir, zira yukarıda izah ettiğim genelge hükmü de icranın ihtiyati haciz kararı haricinde tatbik edilmiş olması durumunda yasal süresi içerisinde satışının istenmemesi ile düşebileceğinin de bir karinesidir. Bu bağlamda boşluk olmakla birlikte kanunun hükümleri bir bütün olarak irdelendiğinde bu sonuca ulaşılması mümkündür. kanunun 84 üncü maddesinde bellirtilen üçüncü gününden itibaren 3 ay içerisinde satış isteme yetisi, gayrimenkuller içinde geçerli olmalı, bu kamu alacağının hızlı ve tam yetki ile donatılmış kamu otoritelerince satışının gerçekleştirilmsinin istenmesidir. bu güne kadar aksi bir karar görmemiş olmamla birlikte görüşümü çürüten tatmin edici bir teoriye de rastlamadım doğrusu.

iyi çalışmalar diliyorum
Old 19-07-2010, 14:12   #15
Av.Şevval

 
Varsayılan

merhaba

Konu ile ilgisiz ama cevap verirseniz sevinirim.

Vergi dairesi SGK gibi şahsi borç için veya şirket borcu için şirket ortağının emekli maaşına haciz koyabiliyor mu?
Old 19-07-2010, 14:53   #16
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şevval
merhaba

Konu ile ilgisiz ama cevap verirseniz sevinirim.

Vergi dairesi SGK gibi şahsi borç için veya şirket borcu için şirket ortağının emekli maaşına haciz koyabiliyor mu?


T.C.
DANIŞTAY
11. DAİRE
E. 2004/3837
K. 2005/612
T. 15.2.2005
• EMEKLİ AYLIĞINDAN BORÇ İÇİN KESİLEBİLECEK MİKTAR ( 5434 S.K.'da Bir Düzenleme Bulunmadığı - 6183 S.K. Md. 71'de Aylığının 1/4'ünden Az 1/3'ünden Çok Olamayacağı Düzenlendiği/1/2 Oranında Kesinti Yapılamayacağı )
• EMEKLİ SANDIĞINA TABİ GÖREV ( Emekli Aylığı Almakta İken Göreve Başlayan ve Bu Görevi Karşılığı Aylık Alan Davacı - Çıkartılan Borcun Emekli Aylığından 1/2 Oranında Kesinti Yapılarak Tahsili İşleminde Hukuka Uygunluk Bulunmadığı )
• EMEKLİLİKTEN SONRA ÇALIŞMA ( Ödenmesine Devam Edilen Emekli Aylıkları Nedeniyle Çıkarılan Borç - Kesintinin 6183 S.K. Md. 71'de Aylığının 1/4'ünden Az 1/3'ünden Çok Olamayacağı Düzenlendiği/1/2 Oranında Kesinti Yapılamayacağı )
• AYLIKTAN KESİLEBİLECEK BORÇ MİKTARI ( 6183 S.K. Md. 71'de Aylığının 1/4'ünden Az 1/3'ünden Çok Olamayacağı Düzenlendiği/1/2 Oranında Kesinti Yapılamayacağı - 5434 S.K.'da Bir Düzenleme Bulunmadığı )
6183/m.71
5434/m.99,121
ÖZET : Dava, öğretmen olarak görev yapmaktayken isteği üzerine emekliye ayrıldıktan bir süre sonra öğretmenliğe geri dönen davacının, öğretmenliğe geri dönüp çalışmaya başladıktan sonra da ödenmesine devam edilen emekli aylıkları nedeniyle adına borç çıkarılması ve bu tutarın maaşlarından kesinti yapılarak tahsili yolundaki işlemlerin iptali talebiyle açılmıştır.

5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda, emekli aylığından yapılacak kesinti oranı hakkında bir düzenleme bulunmadığı, ancak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 71. maddesinde, ""emekli aylığının 1/4'ünden az 1/3'ünden çok"" olamayacağı şeklindeki düzenlemeden, davacının adına çıkarılan borç nedeniyle emekli aylığından 1/2 oranında kesinti yapılarak tahsili yolundaki işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

İstemin Özeti : İstanbul Beyoğlu ... İlkokulu öğretmeni olarak görev yapmakta iken 16.10.1984 tarihinde isteği üzerine emekliye ayrılan ve 16.9.1998 tarihinde öğretmenliğe geri dönen davacının, öğretmenliğe geri dönüp çalışmaya başladıktan sonra da ödenmesine devam edilen emekli aylıkları nedeniyle adına 13.980.520.000.- TL. borç çıkarılması ve bu tutarın maaşlarından 1/2 oranında kesinti yapılarak tahsili yolundaki işlemlerin iptali istemiyle açılan davayı, emekli aylığı almakta iken Emekli Sandığına tabi bir göreve başlayan ve bu görevi karşılığı olarak aylık aldığı anlaşılan davacının 5434 sayılı Yasanın 99. maddesi uyarınca aylıklarının kesilmesinde ve yersiz olarak ödenen 13.980.520.000.- TL.'nin 5434 sayılı Yasanın 121. maddesi uyarınca maaşlarından kesilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Ankara 10. İdare Mahkemesinin 27.5.2004 gün ve E: 2003/1711, K: 2004/1090 sayılı kararının, hukuka aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti: Davalı idareler tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi: R. Serdar Uyar

Düşüncesi: 6183 sayılı Yasa uyarınca, davacının maaşlarından 1/2 oranında kesinti yapılması hukuken mümkün olmadığından kararın bu kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Dr. Ülkü Özcan

Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, sözkonusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, öğretmen olarak görev yapmakta iken 16.10.1984 tarihinde isteği üzerine emekliye ayrılan ve 16.9.1998 tarihinde öğretmenliğe geri dönen davacının, öğretmenliğe geri dönüp çalışmaya başladıktan sonra da ödenmesine devam edilen emekli aylıkları nedeniyle adına 13.980.520.000.- TL. borç çıkarılması ve bu tutarın maaşlarından kesinti yapılarak tahsili yolundaki işlemlerin iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince, emekli aylığı almakta iken Emekli Sandığına tabi bir göreve başlayan ve bu görevi karşılığı olarak aylık aldığı anlaşılan davacının 5434 sayılı Yasanın 99. maddesi uyarınca aylıklarının kesilmesinde ve yersiz olarak ödenen 13.980.520.000.- TL.'nin 5434 sayılı Yasanın 121. maddesi uyarınca maaşlarından kesilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkün olup davacı tarafından ileri sürülen hususlar kararın, yapılan fazla ödemelerin davacı adına borç çıkarılmasına ve maaşından kesinti yapılmasına ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Kararın; dava konusu işlemin, çıkarılan borcun maaşlarından 1/2 oranında kesinti yapılarak tahsil edileceği yönündeki kısmına gelince;

5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 121. maddesinde, her ne suretle olursa olsun istihkaklarından fazla yapılan ödemelerin, ilgililerin, varsa sonraki her çeşit istihkaklarından hüküm alınmaksızın kesilmek suretiyle geri alınacağı, ancak ilgilinin Sandıkça yapılan bu muamelenin yersizliği hakkında Danıştay'da dava açabileceği hükmü yer almıştır.

Öte yandan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 2347 sayılı Kanunun 9. maddesiyle değişik 71. maddesinde, aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emekli sandıkları tarafından bağlanan gelirlerin kısmen haczolunabileceği, ancak haczolunacak miktarın bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamayacağı hükmü öngörülmüştür.

Yukarıya metni alınan 5434 sayılı Kanunun 121. maddesi hükmü davalı idareye, ilgililere istihkaklarından fazla yapılan ödemeleri yargı organlarının kararına gerek kalmaksızın geri alma konusunda yetki vermekte ise de, emekli aylıklarında yapılacak kesintinin oranı hakkında bir sınırlandırmanın bulunmaması, kesinti oranının emekli kişinin kendisinin ve ailesinin geçimini temin edecek asgari miktarı aşacak şekilde tespit etme yetkisi de vermemektedir.

Diğer yandan, 5434 sayılı Yasada emekli aylıklarında yapılacak kesinti oranı hakkında hüküm yer almamış olmakla birlikte, kanun koyucu bu oranı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 71. maddesiyle emekli aylığının 1/4'ünden az olamayacağı şeklinde saptamış olup anılan kural uyarınca emekli aylıklarında yapılacak kesintilerde de takdir hakkının kanun koyucu tarafından pozitif hukuk kuralı haline getirilen bu ilke doğrultusunda kullanılması gerekmektedir.

Bu durumda, emekli aylığının en az 3/4'ünün emeklinin kendisinin ve ailesinin geçimi için ayrılması ve bu miktarın emekli aylığından düşüldükten sonra kalan kısmının istirdat edilmesi, hak ve nesafet kurallarına uygun düşeceğinden, işlemin davacının emekli aylığının 1/2'sine el konulacak şekilde tesis edilen kısmında hukuka uyarlık bulunmamıştır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulüyle, Ankara 10. İdare Mahkemesinin 27.5.2004 gün ve E: 2003/1711, K: 2004/1090 sayılı kararının; dava konusu işlemin, yapılan fazla ödemelerin davacı adına borç çıkartılması ve maaşından kesinti yapılmasına ilişkin kısmının onanmasına, çıkarılan borcun davacının maaşlarından 1/2 oranında kesinti yapılarak tahsil edileceği yönündeki kısmının ise bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 15.2.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

danx
Old 19-07-2010, 15:19   #17
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şevval
merhaba

Konu ile ilgisiz ama cevap verirseniz sevinirim.

Vergi dairesi SGK gibi şahsi borç için veya şirket borcu için şirket ortağının emekli maaşına haciz koyabiliyor mu?

Sayın Av.Şevval

Kamu alacaklarının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanaksızlığnın kanıtlanması halinde 6183 sayılı kanunun Limited şirket ise şirket ortaklarının ( Bilindiği üzere A.Ş. ortaklarına gidilmesi söz konusu değil ) kamu borcundan sorumluluklarını düzenleyen 35 inci maddesinde öngörülen koşullarda şirket ortaklarına müracaat etme haakkı kamu alacaklısı olan idareye tanınmıştr. Ancak şirket ortaklarına gidilebilmenin koşullarına dikkat edilmesi gerekir, he ne kadar uygulamada vergi daireleri sınır tanımazlık yapıyorlar ise de uygulamaları kanun hükümlerini aşan bir biçimde devam etmektedir.

6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi hükümlerinin uygulanabilmesinin koşulları özelte şunlardır.

1- İlk önce kamu borçlusu olan şirket tüzel kişiliği takip edilecek, tüm tahsil yolları denenecek olup kamu alacağının tahsil olanağının olmadığını kanıtlayacak ve yine kanunun 75 inci maddesinde açıklandığı üzere şirket tüzel kişiliğinin aciz durumunu tespit ederek aciz vesikasına bağlayacak.

2- ikinci aşamada, 213 sayılı Kanunun 10 ve 6183 sayılı kanunun Mükerrer 35 Madde hükümleri gereğince kanuni temsilcilerine birinci bentte yer alan hükümler çerçevesinde müracaat edecek, bu kanuni temsilciler hakkında da aciz belgesinin düzenlenmesi zorunluluğu vardır ( Md 75 )

3- ancak bu aşamada şirket ortaklarının şirketteki sermayeleri oranında ( tespit edilmesi koşuluyla ) kamu alacağından sorumlu oldukları tespit edilen miktar itibari ile müracaat edilerek kamu alacağının tahsili sağlanabilecektir.

yukarıdaki sıralama izlenmeden ve koşullara uyulmadan şirket ortaklarının şahsi mal varlıklarına müracaat edilmesi hukuken mümkün değildir.
bu hususların gözardı edilmemesi gerekir.
iyi çalışmalar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Gayrİmenkul Haczİnde SatiŞ İsteme SÜresİ avmhy Meslektaşların Soruları 37 03-12-2014 11:25
Payli MÜlkİyete Tabİ TaŞinmazin KamulaŞtirilmasi, TaŞinmaz Üzerİnde Kİ Muhdesat hciyiltepe Meslektaşların Soruları 1 09-07-2010 23:19
İş Göremezlik Raporu Almak Süreye Bağlı mıdır? Av.Olcay Pehlivanlıoğlu Meslektaşların Soruları 0 17-02-2010 12:21
Yalniz Kiymet Takdİr Avansi SatiŞ İsteme Hakkini DÜŞÜrÜrmÜ İsmail Doğan TUNÇBİLEK Meslektaşların Soruları 1 20-08-2008 16:55
5188 E Tabİ ÇaliŞan Şİrket Kurabİlİr Mİ Ya Da Ortak Olabİlİr Mİ? yoncanaz Meslektaşların Soruları 2 24-12-2007 17:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05879092 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.