Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ara kararda davacıya yapılan kesin süre ihtarı davalı için sonuç doğurur mu?

Yanıt
Old 03-06-2007, 00:40   #1
ruze

 
Varsayılan ara kararda davacıya yapılan kesin süre ihtarı davalı için sonuç doğurur mu?

Ziynet eşyalarının iadesi davasında davalı vekiliyim.İlk celse dava dilekçesi müvekkilime tebliğ edilmediği için duruşmada bulunamadık. Bulunmadığımız bu ilk celsede davacı vekiline delil ve tanıklarını sunması için kesin süre verilmiş olup tanık için yatırılacak davetiye gideri ve tanıklık ücreti de açıkça duruşma zaptında bildirilmiştir.Biz dava dilekçesini tebliğ aldıktan sonra ikinci celsede cevaplarımızı ve delillerimizi sunduk. Ancak 3 celse duruşmaya mesleki mazeretim nedeni ile katılamadım. Ve mahkmeye mazeret dilekçemi de sundum. Bulunmadığımız bu 3. celsede davacı yan tanıklarını dinletmiş ve hakim ara kararda davalı yan olarak süresi içinde tanık ücreti yatırmadığımız ve davetiye çıkarmadığımız ve duruşmada hazır etmediğimiz gerekçesiyle tanıklarımızı dinlemeye yer olmadığına karar vermiş. Kafama takılan 1. celsedeki ara kararında davacı yana böyle bir süre verilmesi sözkonusu iken bizim için böyle bir karar vermesi mümkün müdür? Yani davacı yana yapılan kesin süre ihtarı bizim için bağlayıcı kabul edilebilir mi?
Ayrıca mesleki mazeretimizi kabul edince yokluğumuzda aleyhimizde karar verilmesi ne kadar isabetli olmuştur?Çünkü netice o celse orada bulunmayışımızın nedeni mazeretim olduğuna ve bu mahkemece kabul edildiğine göre tanık dinleytme hakkkımız saklı kalmıştır diye düşünmekteyim.
Bu konuda fikirlerini paylaşırsanız inanın bana çok yardımcı olacaksınız.
Old 03-06-2007, 13:36   #2
av.ayselyildiz

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, eğer tarafınıza kesin süre verilmemiş ve bu konuda ihtarat yapılmamış ise, kesin süre sonuçlarının uygulanması usule aykırıdır. İsterseniz mahkemeye başvurarak "ara karardan rücu" talebinde bulunun, belki hakim dosyayı iyi inecelememiş ve size kesin süre verdiği yanılgısına düşmüş olabilir. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Old 03-06-2007, 15:07   #3
Kilimanjaro

 
Varsayılan

Dava dilekçesi henüz size tebliğ edilmemişken kesin süre ihtaratı yapıldığından, bunun sizin için de bir bağlayıcılığının olabilmesi mümkün değildir.

Ayrıca kesin süre verilmiş bir işle ilgili olarak işin süresinde yapılmaması sebebiyle yaptırım uygulanabilmesi için, öncelikle işin ve yaptırımın ne olduğunun açık bir şekilde ara kararda belirtilmiş olması gerekir. Eğer bu yapılmamış ve sadece kesin süre verildiği belirtilmişse, bunun zaten bağlayıcılığı olmaz. Yargıtay'ın tutumu (gayet haklı ve yerinde olarak) bu yönde...

Mesleki mazeretinizden sonra (anlattığınıza göre yargılamanın tahkikat aşaması henüz bitmemiş olduğundan) mahkemenin doğrudan karar vermesi de isabetli olmamıştır. Tüm bu itirazları temyiz dilekçenize konu edebilirsiniz.
Old 03-06-2007, 22:38   #4
Heybe Hukuk

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşım;

Tarafınıza kesin mehil verilmemiş; işbu mehile uymamanız halinde doğacak sonuçlardan açıkça ihtar edilmemiş; bu ihtar tutanağa geçirilmemiş; olduğundan bahisle, mahkemenin sözkonusu ara kararı usule aykırıdır. Bu nedenle öncelikle konuşarak; ama mutlaka ve mutlaka yazılı bir beyanla mahkemenin işbu ara kararından rücu etmesini talep etmelisiniz diye düşünüyorum. Aşağıdaki kararın da bu hususta size yardımcı olabileceğini düşündüm. Kolay gelsin..

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1979/1798
Karar: 1982/785
Karar Tarihi: 15.09.1982
ÖZET: Türk hukuk uygulamasında yerleşmiş benimsenmiş deyimi ile (ara kararları) yargılamaya son vermeyen aksine onu yürütmeye ilerletmeye yarayan kararlardandır. mesela görev ve yetki itirazların reddi bir delilin kabule şayan bulunup bulunmadığına zamanışımı savunmasının reddine ilişkin kararlar bu niteliktedir. Örnek olarak belirtilen bütün bu karaların ortak devam etmesi sonucunu doğurmasıdır. O halde mahkeme işten el çekmesine müncer olmayan biri ara kararıyla belli bir olayı halledip bilahere bu kararında hukuki bir hataya düştüğünü anlarsa bundan dönerek yerine hukuka uygun olan yeni bir ara kararı ikame edebilir. diğer bir söyleşiyle kural olarak mahkeme hakimi verdiği ara kararından (dava veya yargılama sonuçlanmadan önce) dönebilir. Genel nitelikteki bu kuralın tek istisnası verilen ara kararın taraflarından biri yararına (kazanılmış hak) doğurması halidir; daha açık bir anlatımla bir ara kararın verilmesiyle taralardan biri yararına usuli kazanılmış bir hak doğar, öyle ise mahkeme nin artık bu karardan dönmesine yasal olanak yoktur. Bir yargıtay bozma ilamına uyulmasına ilişkin ara kararıda bu nitelikte olduğundan bundan dönme rücu caiz değildir. Çünkü usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi usul yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile ilgilidir.(1086 S.K. m. 429)

Dava: Taraflar arasındaki tapulama tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Çataca Tapulama Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 18.7.1978 gün ve 1977/1323 E. 1978/1144 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine yargıtayla yedinci hukuk dairesinin 25.12.1978 gün ve 1978/11267 - 15656 sayılı ilamıyla (Tapulama tespitine karşı süresi içinde yapılan itirazı inceleyen tapulama komisyononca tapulama kanunun 54. maddesinin uygulanması suretiyle taraflar dışındaki gerçek hak sahibi adına tescile karar verilir. Tapulama komisyononca nizalı taşınmazın dava dışı 613 parsele revizyon gören tapu kaydı kapsamında kaldığını kabul edilmiş ve o tapu kaydının malikleri adına tesciline karar verilmiştir. Davacı hazine lehine tescil kararı verilen kişileri hasım göstermek suretiyle komisyon kararına karşı süresi içinde dava açmıştır. bu durumda mahkemece tarafların iddia ve savunmaları saptanmak ve gerekli inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmek gerekir. Mahkemece bu yönün gözönünde tutulmamış olması isabetsiz olduğu gibi kabule görede eskı ilan günleri saptanmaksızın tutanağın davalılar yönünden kesinleştiğinin kabul edilmesi de isabetsizdir. gerekçesiyle bozular dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalılar vekili
Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnm kararın süresinde temyiz edildiği anlışıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
Yerel mahkeme önceki kararın yargıtay özel dairesi tarafından bozulması üzerine yeniden yaptığı duruşmanın 27.4.1979 günlü oturumda verdiği bir ara kararıyla "özel daire bozma ilamına uymuş" ne varki daha sonra 29.5.1979 günlü oturumda (tamamen usul hükümlerine aykırı olarak ) kararın niteliğini açıklamaksızın sadece duruşmanın bittiğini bildirmekle yetinmiş ancak yazılı tebliğ ettirdiği gerekçeli kararında bu kez eski hükümde direndiğini açıklamıştır.
Bilindiği ve özellikle hukuk genel kurulun 23.10.1981 gün ve 1980/15 - 2296 E. 1981/687 Karar sayılı ilamında da açıkça vurgulandığı vechile Türk hukuk uygulamasında yerleşmiş benimsenmiş deyimi ile (ara kararları) yargılamaya son vermeyen aksine onu yürütmeye ilerletmeye yarayan kararlardandır. mesela görev ve yetki itirazların reddi bir delilin kabule şayan bulunup bulunmadığına zamanışımı savunmasının reddine ilişkin kararlar bu niteliktedir. Örnek olarak belirtilen bütün bu karaların ortak devam etmesi sonucunu doğurmasıdır. O halde mahkeme işten el çekmesine müncer olmayan biri ara kararıyla belli bir olayı halledip bilahere bu kararında hukuki bir hataya düştüğünü anlarsa bundan dönerek yerine hukuka uygun olan yeni bir ara kararı ikame edebilir. diğer bir söyleşiyle kural olarak mahkeme hakimi verdiği ara kararından (dava veya yargılama sonuçlanmadan önce) dönebilir. Genel nitelikteki bu kuralın tek istisnası verilen ara kararın taraflarından biri yararına (kazanılmış hak) doğurması halidir; daha açık bir anlatımla bir ara kararın verilmesiyle taralardan biri yararına usuli kazanılmış bir hak doğar, öyle ise mahkeme nin artık bu karardan dönmesine yasal olanak yoktur. Bir yargıtay bozma ilamına uyulmasına ilişkin ara kararıda bu nitelikte olduğundan bundan dönme rücu caiz değildir. Çünkü usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi usul yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile ilgilidir. (9.5.1960 gün ve 21/9;4.2.1959 gün 13/5 sayılı İçt. Bir. kararları ) hal böyle olunca mahkemmece ayapılacak iş uyulan bozma ilamı doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra hasıl olacak durum uyarınca yeni bir karar vermekten ibarettir. bu itibarla direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.9.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 03-06-2007, 23:17   #5
uSaRe01

 
Varsayılan

Meslektaşların beyanlarına katılmakla birlikte genel bir bilgi olarak şu hususu ilave etmek isterim. Verilen birinci sürede hesin süre ihtaratı yapılmamış ve ara kararı yerine getirilmemiş ise mahkemece ara kararının yerine getirilmesi için ikinci bir süre verilir. Bu ikinci sürede kesin süre ihtaratı yapılmasa dahi verilen ikinci süre kesin süredir. Ancak Sayın ruze nin olayında kamaatimce de mahkeme yanlış değerlendirme yapmıştır. Saygılar.
Old 04-06-2007, 09:21   #6
Kilimanjaro

 
Varsayılan

Konuya ışık tutan örnek bir içtihadı konuyla ilgilenenlerin bilgisine sunuyorum:

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/9-512
K. 2004/464
T. 6.10.2004

• İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ TALEBİ ( Kesin Sürenin Sonuçlarının Bildirilmemiş Olması Nedeniyle Süreden Sonraki Tanık Dinletme Talebinin Kabulü Gereği - Tanık Dinletme Talebinin Reddedilmesinin Savunma Hakkının Kısıtlanması Niteliği )
• SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ( Kesin Sürenin Sonuçları Bildirilmeden Verilen Süreden Sonraki Tanık Dinletme Talebinin Reddi )
• TANIK DİNLETME TALEBİNİN MAHKEMECE KESİN SÜRE GEÇTİĞİNDEN BAHİSLE REDDİ ( Kesin Sürenin Sonuçlarının Bildirilmemesi Nedeniyle Geçersiz Olması )
• KESİN SÜRE NİTELİĞİNİN BULUNMAMASI ( Mahkemece Kesin Süre Tanınan Tarafa Kesin Sürenin Sonuçlarının Bildirilmemesi - Süre Geçtikten Sonraki Tanık Dinletme Talebinin Kabulü Gereği )
1086/m.163

ÖZET : Dava, işçilik haklarından kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekili 15.07.2002 tarihli dilekçesiyle delillerini bildirmiş; bu dilekçesinin ikinci sırasında "tanıklarımız" yazarak tanık kanıtına da dayanmış ve ( tanık isimleri bilahare bildirilecektir ) açıklamasına yer vermiş; 16.07.2002 tarihli oturumda da, "Tanık isimlerini bildireceğiz dinlenmesine karar verilmesi talep olunur" şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacı vekili de 16.07.2002 tarihli dilekçesi ile cevaba cevaplarını ve delillerini bildirmiştir. Mahkeme, bu oturumda bir numaralı ara kararı ile "Davalı vekiline bir önceki duruşmada tüm delillerini bildirmesi için kesin süre verilmiş olmakla sonradan bildirilecek tanık isim ve adresleri için yeniden süre verilmesine yer olmadığından davalı vekilinin talebinin reddine" karar vermiş; davacı tarafa da tanıkların çağrılması için masraflarını yatırmak üzere süre vermiştir. Davalı vekili 22.07.2002 havale tarihli dilekçesiyle bu ara kararından geri dönülmesini istemiş; izleyen 21.0,1.2003 tarihli oturumda mahkemece verilen bir numaralı ara kararıyla "Davalı vekili kesin süreye rağmen delillerden olan tanık isim ve adreslerinin süresinde bildirmemesi nedeniyle yeniden tanık dinletme talebinin reddine" denilerek bu istem reddedilmiştir. Mahkemelerin gerek maddi hukuka ve gerekse usul hukukuna ilişkin hak düşürücü ara kararlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması ve sonuçlarının sıfatı ne olursa olsun ilgilisine bildirilmesi zorunludur. Mahkeme, bu gereğe uygun olmayan ve savunma hakkını kısıtlar biçimde davalı yanın tanık dinletme istemini reddetmekle, açıklanan yasal düzenleme ile, yerleşik ilke ve kurallara aykırı karar vermiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Birinci İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.03.2003 gün ve 2002/203-2003/818 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 17.11.2003 gün ve 7875/9419 sayılı ilamı ile; ( ...Mahkemece 28.05.2002 tarihli duruşmada taraflara delillerin ibrazı için kesin mehil verildiği halde taraflara usulüne uygun şekilde kesin mehilin neticeleri anlatılmamıştır. Diğer bir deyişle ihtar yapılmamıştır. Hukuk Genel Kurulu kararları da aynı mahiyettedir. Davalı vekili ise verilen süre içerisinde delillerini bildirmiş olmasına rağmen davalı tarafın tüm delilleri toplanmadan yazılı şekilde hüküm verilmesi hatalı olup, bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, işçilik haklarından kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkindir.

Mahkeme, 28.05.2002 tarihli oturumda tarafların beyanını aldıktan sonra iki numaralı ara kararında aynen: "Davacı vekilinin cevaba cevap vermesi, taraf vekillerinin tüm delillerini, davacı vekilinin belirttiği ihtarnamenin tebliğ şerhini ihtarnamenin ibrazı için duruşma gününe kadar kesin süre verilmesine" karar vererek, yargılamayı 16.07.2002 günü saat 10.30'a bırakmıştır.

Davalı vekili 15.07.2002 tarihli dilekçesiyle delillerini bildirmiş; bu dilekçesinin ikinci sırasında "tanıklarımız" yazarak tanık kanıtına da dayanmış ve ( tanık isimleri bilahare bildirilecektir ) açıklamasına yer vermiş; 16.07.2002 tarihli oturumda da: "Tanık isimlerini bildireceğiz dinlenmesine karar verilmesi talep olunur" şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davacı vekili de 16.07.2002 tarihli dilekçesi ile cevaba cevaplarını ve delillerini bildirmiştir.

Mahkeme, bu oturumda bir numaralı ara kararı ile "Davalı vekiline bir önceki duruşmada tüm delillerini bildirmesi için kesin süre verilmiş olmakla sonradan bildirilecek tanık isim ve adresleri için yeniden süre verilmesine yer olmadığından davalı vekilinin talebinin reddine" karar vermiş; davacı tarafa da tanıkların çağrılması için masraflarını yatırmak üzere süre vermiştir.

Davalı vekili 22.07.2002 havale tarihli dilekçesiyle bu ara kararından geri dönülmesini istemiş; izleyen 21.0,1.2003 tarihli oturumda mahkemece verilen bir numaralı ara kararıyla "Davalı vekili kesin süreye rağmen delillerden olan tanık isim ve adreslerinin süresinde bildirmemesi nedeniyle yeniden tanık dinletme talebinin reddine" denilerek bu istem reddedilmiştir. 27.03.2002 tarihli oturumda yargılama sonlandırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Açıklandığı üzere; davalı yanın delil listesinde tanık kanıtına dayandığı ve tanıklarının dinlenmesinde de ısrar ettiği belirgindir.

Mahkemece, davalı yanın tanık dinletme isteminin reddine, ilk oturumda verilen kesin süre gerekçe olarak gösterilmiştir. Ne var ki, bu sürenin veriliş biçiminin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 163. maddesi anlamında sonuç doğuracak nitelikte olmadığı açıktır.

Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.1975 T. 1972/1-1273 E. 1975/258 K.; 18.02.1983 T, 1980/1-1284 E. 1983/141 K; 30.12.1992 Tarih 1992/16-666 E, 1992n69 K.; 01.05.2002 T. 2002/20-393 E., 2002/337 K.; 12.06.2002 T. 2002/ 2473 E. 2002/483 K; 07.05.2003 T. 2003/11-319 E., 2003/335 K. sayılı ilamlarında da açıkça vurgulandığı üzere; mahkemelerin gerek maddi hukuka ve gerekse usul hukukuna ilişkin hak düşürücü ara kararlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması ve sonuçlarının sıfatı ne olursa olsun ilgilisine bildirilmesi zorunludur. Mahkeme, bu gereğe uygun olmayan ve savunma hakkını kısıtlar biçimde davalı yan istemlerini reddetmekle, açıklanan yasal düzenleme ile, yerleşik ilke ve kurallara aykırı karar vermiştir.

O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında ve yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aylandır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 06.10.2004 gününde, oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kesin Olarak Verilen Kararda Maddi Hata! muratozsa Meslektaşların Soruları 10 04-01-2014 14:06
kesin süre Neslihan Meslektaşların Soruları 30 27-12-2012 08:26
kesin süre iç.de delil listesi verilmemis ise ıslah ile delil sunulabilirmi av.mustafapak Meslektaşların Soruları 12 19-02-2009 12:05
Delil bildirmek üzere 2. kez verilen süre kesin süremidir? Av.Yasemin Meslektaşların Soruları 6 05-04-2007 13:03
Kesin Süre Hükmü attorneytalay Meslektaşların Soruları 3 19-07-2006 22:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05512500 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.