Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Adli Yargı mı? İdari Yargı mı sorunsalı. Yapı malikinin sorumluluğu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-11-2022, 18:54   #1
Av. Alperen TUĞAY

 
Varsayılan Adli Yargı mı? İdari Yargı mı sorunsalı. Yapı malikinin sorumluluğu

Öncelikle merhaba meslektaşlarım;

Mülkiyeti belediye ve özel bir şirkete elbirliği mülkiyet şeklinde ait olan uzay çatılı pazar yerinin çökmesi sonucunda müvekkillerin araçları ciddi derecede zarar gördü. Devamında belediyeyi davalı olarak belirleyerek TBK. 69. md.ye göre yapı malikinin sorumluluğuna giderek asliye hukuk mahkemelerinde tazminat davaları açtım.

İdari yargıya gitmememin nedeni, ilgili pazar yerinin oradaki işletmeler tarafından ücretsiz otopark olarak kullanılması (yani belediyenin herhangi bir hizmet yahut kazancının bulunmaması) ve mülkiyette özel tüzel kişilerin iştirakinin bulunması idi.
Davaların büyük çoğunluğu devam ederken bir kısmı ise görevsizlik nedeniyle reddedildi, istinafa gitmek için gerekçeli karar bekliyorum ama kafam bazı noktalarda karıştı.

Fikret Eren kitabında: "Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin özel hukuk hükümlerine göre maliki bulundukları bina ve diğer yapıların inşaat bozukluğu ve bakım eksikliklerinden sorumlu olacaklarında ve bu husustaki tazminat davasına bakmaya adliye mahkemelerinin görevli olduklarında tereddüt yoktur. (Eren, Borçlar Hukuku, C. II, s.209)" şeklinde açıklama yapıyor.
Bazı Yargıtay kararlarına emsal dosyalarda adli yargı görevli denilmişken Danıştay'ın bazı kararlarında da idari yargı görevli bulunmuş durumda.

Kafama takılan sorular şunlar;

1- Yargılama yolları farklı olduğundan dolayı davanın görevsizlikten reddi sonucunda otomatik olarak görevli mahkemeye gönderilmiyor. Bu nedenle yapmış olduğumuz dava masrafları ve harçlar boşa giderek yeniden mi dava başlatmamız gerekecek?
2- Davayı henüz reddetmemiş ve keşif isteyen mahkemeler davayı esasa girdikten sonra görevsizlikten reddederse karşı vekalet ücretine hükmedilir mi?
3- İstinafın red kararını onaması sonucunda diğer mahkemelerde davayı kazansam da üst mahkemede bozulma ihtimali yüksek olur mu?

Şimdiden yanıtlarınız için çok teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.
Old 30-11-2022, 17:27   #2
av.enesteper

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Alperen TUĞAY
Öncelikle merhaba meslektaşlarım;

Mülkiyeti belediye ve özel bir şirkete elbirliği mülkiyet şeklinde ait olan uzay çatılı pazar yerinin çökmesi sonucunda müvekkillerin araçları ciddi derecede zarar gördü. Devamında belediyeyi davalı olarak belirleyerek TBK. 69. md.ye göre yapı malikinin sorumluluğuna giderek asliye hukuk mahkemelerinde tazminat davaları açtım.

İdari yargıya gitmememin nedeni, ilgili pazar yerinin oradaki işletmeler tarafından ücretsiz otopark olarak kullanılması (yani belediyenin herhangi bir hizmet yahut kazancının bulunmaması) ve mülkiyette özel tüzel kişilerin iştirakinin bulunması idi.
Davaların büyük çoğunluğu devam ederken bir kısmı ise görevsizlik nedeniyle reddedildi, istinafa gitmek için gerekçeli karar bekliyorum ama kafam bazı noktalarda karıştı.

Fikret Eren kitabında: "Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin özel hukuk hükümlerine göre maliki bulundukları bina ve diğer yapıların inşaat bozukluğu ve bakım eksikliklerinden sorumlu olacaklarında ve bu husustaki tazminat davasına bakmaya adliye mahkemelerinin görevli olduklarında tereddüt yoktur. (Eren, Borçlar Hukuku, C. II, s.209)" şeklinde açıklama yapıyor.
Bazı Yargıtay kararlarına emsal dosyalarda adli yargı görevli denilmişken Danıştay'ın bazı kararlarında da idari yargı görevli bulunmuş durumda.

Kafama takılan sorular şunlar;

1- Yargılama yolları farklı olduğundan dolayı davanın görevsizlikten reddi sonucunda otomatik olarak görevli mahkemeye gönderilmiyor. Bu nedenle yapmış olduğumuz dava masrafları ve harçlar boşa giderek yeniden mi dava başlatmamız gerekecek?
2- Davayı henüz reddetmemiş ve keşif isteyen mahkemeler davayı esasa girdikten sonra görevsizlikten reddederse karşı vekalet ücretine hükmedilir mi?
3- İstinafın red kararını onaması sonucunda diğer mahkemelerde davayı kazansam da üst mahkemede bozulma ihtimali yüksek olur mu?

Şimdiden yanıtlarınız için çok teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.

Merhabalar meslektaşım öncelikle size yol göstermesi amacıyla dava konusu olayla benzer niteliklere haiz olduğunu düşündüğüm iki adet uyuşmazlık mahkemesi kararını sizinle paylaşacağım bunlar; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 2001/70 Esas, 2001/79 Karar ve 2016/279 Esas, 2016/328 Karar sayılı ilamları. Dilerseniz kararların tam halini de atabilirim.

Sorularınıza gelirsek meslektaşım görevsizlik kararı yargı yolundan kaynaklandığı için Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2016/11329 Esas, 2017/1197 Karar sayılı ilamı uyarınca görevsizlik nedeniyle aleyhinize vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedileceğini düşünmekteyim. Yani, yaptığınız masraflar boşuna gidecek ve yeniden tüm masrafları yapmanız gerekecektir.

İkinci sorunuza yanıt olarak ise yukarıda belirttiğim Yargıtay Kararı doğrultusunda davada hangi aşamada görevsizlik verilirse verilsin aleyhinize vekalet ücretine hükmedileceği kanısındayım.

Son sorunuza cevaben ise; görevsizlik kamu düzeninden kaynaklandığından hangi aşamada olursa olsun tespit edildiği takdirde görevsizlik nedeniyle yerel mahkeme kararı ortadan kaldırılacak/bozulacaktır. İyi çalışamalar diliyorum meslektaşım.
Old 30-11-2022, 17:39   #3
Av. Alperen TUĞAY

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.enesteper
Merhabalar meslektaşım öncelikle size yol göstermesi amacıyla dava konusu olayla benzer niteliklere haiz olduğunu düşündüğüm iki adet uyuşmazlık mahkemesi kararını sizinle paylaşacağım bunlar; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 2001/70 Esas, 2001/79 Karar ve 2016/279 Esas, 2016/328 Karar sayılı ilamları. Dilerseniz kararların tam halini de atabilirim.

Sorularınıza gelirsek meslektaşım görevsizlik kararı yargı yolundan kaynaklandığı için Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2016/11329 Esas, 2017/1197 Karar sayılı ilamı uyarınca görevsizlik nedeniyle aleyhinize vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedileceğini düşünmekteyim. Yani, yaptığınız masraflar boşuna gidecek ve yeniden tüm masrafları yapmanız gerekecektir.

İkinci sorunuza yanıt olarak ise yukarıda belirttiğim Yargıtay Kararı doğrultusunda davada hangi aşamada görevsizlik verilirse verilsin aleyhinize vekalet ücretine hükmedileceği kanısındayım.

Son sorunuza cevaben ise; görevsizlik kamu düzeninden kaynaklandığından hangi aşamada olursa olsun tespit edildiği takdirde görevsizlik nedeniyle yerel mahkeme kararı ortadan kaldırılacak/bozulacaktır. İyi çalışamalar diliyorum meslektaşım.


Üstadım eğer kararların tam halini paylaşırsanız; hem ben hem diğer meslektaşlar faydalansınlar.
Old 01-12-2022, 10:20   #4
av.enesteper

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Alperen TUĞAY
Üstadım eğer kararların tam halini paylaşırsanız; hem ben hem diğer meslektaşlar faydalansınlar.

Tabi ki de üstadım.

"T.C.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
Esas : 2016/279
Karar : 2016/328
Tarih : 06.06.2016
ÖZET
Malatya Valiliği, Defterdarlık, Milli Emlak Müdürlüğüne ait hizmet binasının çatısından fırtına nedeniyle kopan parçaların, davacıya ait işyerine zarar verdiğinden bahisle uğrandan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hakkında.

KARAR
Davacı : İÇ. Vekili : Av. T.D.
Davalı :-Malatya Valiliği (Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü) (İdari Yargıda) -Maliye Bakanlığı
(Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü) . (Adli Yargıda)
OLAY: Davacı vekili dilekçesinde, 6.1.2015 tarihinde meydana gelen fırtınada, davalı idareye ait hizmet binasının çatısından kopan parçaların Defterdarlık karşısında bulunan müvekkiline ait K.A.Z. Kebap isimli lokanta üzerine düşmesi sonucunda iş yerinin büyük zarar gördüğünü ve bütün malzemelerin kullanılamaz hale geldiğini; müvekkilinin 10 gün süreyletadilat ve onarım için çalıştığını, işçilik ve malzeme masrafı olarak toplam 6.200,00 TL ödeme yaptığını; olay sonrası dükkanın 10 gün süreyle muhtemel karından yoksun kaldığını, müşterilerini kaybettiğim ve tadilat sonrasında da maddi kayıplarının devam ettiğini; oluşan maddi zararların tazmini amacıyla müvekkilinin davalı idareye başvurduğunu; ancak istemin, olayda herhangi bir kusurlarının bulunmadığından bahisle reddedildiğini; idarenin, çoğu zaman bir hizmet kusuru bulunmaksızın yürüttüğü kamu hizmetleri sırasında vatandaşlardan bir kısmının diğerlerine göre daha fazla ve ağır külfetle karşılaşması halinde, eşitlik ilkesinin gereği olarak bu zararı karşılamasının gerektiğini; idarenin sorumluluğunun kusur sorumluluğundan ayrıldığını, objektif bir esasa dayandığını; Türk Borçlar Kanununun 69. maddesinde, "Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. / İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar./ Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilererücu hakkı saklıdır." hükmü gereğinceidarenin söz konusu olayda kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu; ayrıca, müvekkilinin olayın vermiş olduğu korku ve paniği halen üzerinden atamadığını ve manevi olarak da zarar gördüğünü ifadeederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; şimdilik toplam 6.700,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın, davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birliktetahsili istemiyle 22.4.2015 tarihindeidariyargıyerinde dava açmıştır.

MALATYA İDARE MAHKEMESİ: 30.4.2015 gün ve E: 2015/691, K:2015/671 sayı ile, 2576 sayılı Yasanın 5. maddesinin 1. fıkrasında İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalar ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları ve kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceğinin hükme bağlandığı; dava konusu tazminat talebinin dayanağını oluşturan olayın idarenin yürüttüğü bir kamu hizmetinin işleyişiyleilgili olmadığı gibi, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu hizmete ilişkin olarak idarenin hizmet kusurundan veya kusursuz sorumluluğundan kaynaklandığı iddiasına da dayanmadığı, davalı idareyeait çatıdan kopan parçalardan kaynaklandığı iddia edilen zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıkta idare hukuku ilkelerinin değil, özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği kanaatinevarılmakla, davanın görüm ve çözümünde adli yargı merciilerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; itiraz edilmesi üzerine Malatya Bölge İdare Mahkemesince, 29.6.2015 gün veE:2015/1496, K:2015/llll sayı ile onanan kararkesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemleadliyargıyerinde davaaçmıştır.
MALATYA 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 14.3.2016 gün ve E:2016/473, K:2016/348 sayı ile, davanın, haksız fiil sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini talebinden ibaret bulunduğu; idarenin, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olduğu; idari eylem ve işlemlerden doğan zararların idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusura veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince tazmin edildiği; idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusurunun; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığı; somut olayda, dava konusu olayın, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla idareye tahsis edilen ve kamu malı niteliğinde bulunan Defterdarlık binasının çatısından düşen çatı kaplama malzemelerinin davacının iş yerinin üzerine düşmesi şeklinde meydana geldiği; Defterdarlık binasının da, yürütülen kamu hizmetinin bütünleyici bir parçası olduğu ve yürütülen hizmetten bağımsız olarak düşünülemeyeceği dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümünün, davalı idaretarafından yürütülen hizmetin işleyişindeki bozukluk, aksaklık veyaeksiklik olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının saptanmasına bağlı olduğu, bu hususların ortaya konulmasının ise idare hukukunun temel ilkeleri uyarınca idare mahkemelerinin görevinde bulunduğu; benzer uyuşmazlıklara ilişkin olarak Yargıtay ve Danıştay tarafından verilen kararlarda idari yargının görevli kılındığı gerekçesiyle; yargı yolu caiz olmadığından, HMK'nun 114/1-b maddesi gereğince açılan davanın usulden reddine, Malatya İdare Mahkemesi ile Mahkemeleri arasında yargı yolu uyuşmazlığı çıktığından, yargı yolu uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleştikten sonra; dosyaMahkemece, 14.4.2016 tarihli bir üst yazıyla Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Nuri NECİPOĞLU'nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖGÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN'ın katılımlarıylayapılan 6.6.2016 günlü toplantısında:
1-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;
Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik karan bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirmeyapılması gerekmektedir.
1- 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde yer alan, "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.
Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir" hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerineadli yargıyerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarıncaileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesindeki "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerinekendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler." hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu daihtivaetmesi gerekir. Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurma olanağını tanımıştır.Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilip karar numarası alınmakla birlikte bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re'sen Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına da karar verilmiş; kararın kesinleşmesinden sonra da dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir. Bu haliyle, Malatya 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce re'sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa'da öngörülen yönteme uymamaktadır.
Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa'nın 14 ve 19. maddelerinde öngörülen durumun aksine, idari yargı kararının kesinleşme durumu açıklığa kavuşturulmadan ve önceki görevsizlik kararma ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; idari yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren bir örneğinin ve İdari yargıda açılan davaya ilişkin dilekçenin Mahkemesinden istenilmesiyle yetinildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ilekarar verildi.

ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli
olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ
GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Malatya Valiliği, Defterdarlık, Milli Emlak Müdürlüğüne ait hizmet binasının çatısından fırtına nedeniyle kopan parçaların davacıya ait işyerine zarar verdiğinden bahisle uğranılan maddi ve manevi zararın davalı idarecetazmini istemiyleaçılmıştır. Anayasanın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında, idarenin kendi eylem veişlemlerinden doğan zararı ödemekleyükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davaları, idari davatürleriarasındasayılmıştır. İdarekural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağıkurulabilen zararları tazminleyükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekteveidarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasınayolaçmaktadır.Dava dosyasının incelenmesinden; 6.1.2015 tarihinde esen şiddetli rüzgar nedeniyle Malatya Valiliği, Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğüne ait hizmet binasının çatısından kopan parçaların davacıya ait Kayısı Altı Zırh Kebap isimli lokanta üzerine düştüğü; davacının, iş yerinin büyük zarar gördüğü, malzemelerin kullanılamaz hale geldiği, işyerini bir süre kullanamadığı, müşterilerini kaybettiği; bunun dışında, olay nedeniyle büyük korku ve panik yaşadığı iddiasıyla maddi ve manevi tazminat davası açtığı ve oluşan zararının, idarenin yürüttüğü kamu hizmeti ve idarenin objektif sorumluluğu çerçevesinde davalı idarece giderilmesini istediğianlaşılmıştır.
Bakılan uyuşmazlıkta, dava konusu olayın, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla davalı İdareye tahsis edilen vekamu malı niteliğinde bulunan Malatya Valiliği, Defterdarlık, Milli Emlak Müdürlüğüneait hizmet binasında meydana geldiği; bu binanın,yürütülen kamu hizmetinin bütünleyici bir parçası olduğu ve yürütülen hizmetten bağımsız olarak düşünülemeyeceği de dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümü, davalı İdare tarafından yürütülen hizmetin işleyişindeki bozukluk, aksaklık veya eksiklik olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının saptanmasına bağlı olup; bu hususların ortaya konulması iseidare hukukunun temel ilkeleri uyarıncaidare mahkemelerinin görevinde bulunmaktadır. Bu durumda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm veçözümündeidariyargıyeri görevli bulunmaktadır.Açıklanan nedenlerle, Malatya 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin yönteme aykırı başvurusunun kabulü ile, Malatya İdare Mahkemesinceverilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Malatya 3.Asliye Hukuk
Mahkemesi'nin yönteme aykırı BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Malatya İdare Mahkemesinin 30.4.2015
gün ve E: 2015/691, K:2015/671 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.6.2016 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi"

Kaynakça: www.corpus.com.tr

"T.C.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
Esas : 2001/70
Karar : 2001/79
Tarih : 12.11.2001
( 2577 s. İYUK m. 2 )
( 2863 s. KTVK m. 5 , 6 )
( 2247 s. UMK m. 14 , 15 , 27 )

ÖZET: Devlet malı niteliğinde olan Kale surlarının çökmesi sonucunda işyerinin enkaz altında kalması ve murisin ölümü nedeniyle uğranılan zararların, idarenin hizmet kusuru esasına göre giderilmesi istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk,
KARAR
Davacı : G.T. ve Çocukları
Vekili : Av. A.A.
Davalılar: 1- Maliye Bakanlığı
Vekili: Hazine Av. Z.U.
2- Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili: Av. H.Y.
OLAY : Kayseri Kalesinin batı kısmında yer alan iç korkuluk sur duvarlarının, 27.5.1999 günü saat 15.00 sırasında yıkılması sonucunda, kaleiçindesurların altında bulunan seyyar baraka niteliğindeki 7 adet işyeri enkaz altında kalmış; biri davacıların murisi Ahmet Tektaş olmak üzere iki kişi ölmüş ve işyerinde maddi zarar meydana gelmiştir. İl Bayındırlık veİskan Müdürlüğünce görevlendirilen iki İnşaat Mühendisi bilirkişi tarafından olay mahallinde yapılan inceleme sonunda düzenlenen 31.5.1999 günlü raporda: kalenin batı duvarının iç kısmına taş kaplama yapılmış olduğu; bu kaplamanın arkasının rastgele taş ve dozu çok düşük malzemeyle doldurulduğunun vekaplama duvar ve dolgu ileesas kale duvarıarasında hatıl vs. gibi hiçbir bağlantının olmadığının görüldüğü; yağmur gibi tabiat olaylarının tesiriyle topraklaşmış olan ve içinde rastgele taşlar bulunan dolgu malzemesinin daha çok gevşeyip kaplama duvarına doğru kayması ve baskı yapması sonucunda gelen yükü karşılayamayan ve taşıyıcı özelliği olmayan kaplama duvarının çökmüş olduğu; mevcut durumda, yıkılan duvarın çevresindeki ve bitişiğindeki iş yerleri için tehlike arzettiği saptanmış olup, kaplama duvarının tamamen yıkılması ve projelendirilerek yeniden yapılması önerilmiştir.

Davacılar vekilince, Hazinenin mülkiyetinde olan bir binanın çökmesi sonucu uğranılan zararlardan kusursuz sorumluluğunun bulunduğu; Belediyenin ise, intifa hakkına dayalı olarak taşınmazı müvekkillerinin murisine işgaliye resmi karşılığında kiraya vermesinden dolayı işleten sıfatıyla taşınmazın bakım ve onarımından sorumlu olduğu, tadilat ve onarımın plan ve projeye uygun olarak yapılıp yapılmadığını kontrol etmeyerek görevini gereği gibi yerine getirmediğinden olayın meydana gelmesinden sorumlu bulunduğu ileri sürülerek, eş için destekten yoksunluk karşılığı 3.000.000.000.- TL. ile işyerinin hasara uğraması nedeniyle 2.000.000.000.-TL. olmak üzeretoplam 5.000.000.000.-TL. maddi ve müvekkillerinin herbiri için 1.000.000.000.- TL. olmak üzere toplam 5.000.000.000.- TL. manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle Maliye İdaresi ile Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine, idariyargıyerinde davaaçılmıştır.

KAYSERİ İDARE MAHKEMESİ; 11.4.2000 gün ve E: 1999/982, K: 2000/277 sayı ile, idari yargıdaki tazminat davalarıyla, kişilerin idari eylem veya idari işlem nedeniyle uğradıkları zararların giderilmesinin amaçlandığı; kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişilerin uğradığı özel ve olağandışı zararların, o kamu hizmetini yürüten idaretarafından tazmini gerektiğinin idare hukukunun bilinen ilkelerinden olduğu; hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde, bünyesinde ve işleyişinde meydana gelen nesnel nitelikli aksaklık ve bozuklukların hizmet kurusunu oluşturduğu; ancak idarenin hukuki sorumluluğunun sadece kusur esasına dayanmayıp, kusur koşulu aranmadan da hizmetin doğrudan sonucu olan ve nedensellik bağı kurulabilen zararların idarece tazmininin gerekeceği; yasa ile kendisine verilen kamu hizmetlerini yürütmekle yükümlü bulunan idarenin idare hukuku alanındaki sorumluluğunun dışında bir özel hukuk tüzel kişisi gibi hareket ettiği ve bireylerle eşit durumda bulunduğu hallerde, bireylerin uğradıkları zararların kusurlu veya kusursuz sorumluluk esaslarına göre adli yargıda açılacak dava ile tazmini yoluna gidilmesinin gerektiği; nitekim, Borçlar Kanunu'nun 58/1. maddesinde, bina veya yapı eseri malikinin, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı sorumluluğu düzenlenmiş olup, bu hükmün kamuya ait bina ve yapı eserlerinde de uygulanacağının açık olduğu; inşa bozukluğu, bakım ve onarım, gözetim noksanında her halükarda bir idari işlemden doğan nitelik görülmesi sözkonusu olamayacağından, bu gibi hallerde idare ile bireylerin eşit düzeyde sayılması ve BK. 58/1. Maddesi hükmünün uygulanmasının gerektiği; yine, kira sözleşmesi nedeniyle kiracı ve kiralayanın hak ve borçlarının da Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş bulunduğu; belirtilen duruma göre, idari bir eylem veya işleme bağlanamayan, bir kamu hizmetinin kuruluş ve işleyişinden kaynaklanmayan, kamu hizmetinin doğrudan sonucu olup nedensellik bağı da kurulamayan zarar nedeniyle açılan davanın, özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacılar vekilince, aynı istekle, 14.6.2000 günündeadliyargıyerinde dava açılmıştır.

KAYSERİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 1.2.2001 gün ve E: 2000/443, K: 2001/60 sayı ile, bilindiği gibi yollar, ören yerleri, kaleler, köprüler, parklar gibi yerlerin, herkesin kullanmasınaaçık (menfaati umuma
ait) yerlerden oldukları için, kural olarak, Medeni Yasanın 912. maddesine göretapuya tescil edilmedikleri; menfaati umuma ait yerlerin, gerek yapımından gerekse bakım veya muhafazasından doğmuş bulunan (daha geniş bir deyimle, çevreetkilerinin yolaçtığı) zararlarailişkin davaların, 11.2.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı karşısında adli yargı yerinde görülmesine imkan olmadığı; olayda, davalı Hazinenin taşınmaz maliki, diğer davalı Büyükşehir Belediyesinin ise intifa hakkı sahibi olup, adıgeçen davalıların zararın meydana gelmesinden fiili bir eylemlerinin olmadığı anlaşıldığından, davaya bakmanın idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik karar vermiş; bu karar da, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ali HÜNER'in Başkanlığında,
Üyeler: Yılmaz DERME, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Sabriye KÖPRÜLÜ, Ertuğrul TAKA ve Turgut
ARIBAL'ın katılımlarıyla yapılan 12/11/2001 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin
Celalettin ÖZKAN'ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı
yerleri arasında anılan Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve adli yargı dosyasının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş, esas inceleme yapılmasına oybirliği ilekarar verilmiştir.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:
Dava, Kayseri Kalesinin batı kısmı iç korkuluk sur duvarlarının yıkılması sonucunda, enkaz altında kalan işyerinin hasara uğraması ve murisin ölümü nedeniyle uğranılan zararların ilgili idarelerce giderilmesi isteminden ibarettir.
Dosyanın incelenmesinden, Milli Eğitim Bakanlığı emrine tahsisli olarak Maliye Hazinesinin malı iken,
15.2.1963 tarihinde Maliye Hazinesine izafeten Kayseri Defterdarı ile Kayseri Belediyesine izafeten Vali
(Belediye Başkanı) arasında düzenlenen resmi senet ile, akit tablosunda yazılı olduğu üzere, "İç kalenin dahilinde kale beden duvarları 5 metre mesafede bitişik hiçbir tesis yapılmamak ve diğer kısımlarında güneş veya yağmurdan korunmak için yapılacak sakaflar hariç hiçbir yerli tesis inşa etmemek ve kalenin acil tamirleri belediyecetemin ve muhafaza edilmek vekapılardan kamyon gibi büyük vasıtalar geçirilerek tahribine sebebiyet verilmemek ve yapılacak her türlü tamir ve restorasyon Milli Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce kontrol edilmek şartıyla eski eserlerden 308 ada 5 parsel sayılı kalenin pazar yeri olarak kullanılan iç kale üzerinde belediye lehine intifa hakkı tesis edilmiştir." denilerek, bu hususun tapu siciline kayıt ve tescil edildiği; buna dayalı olarak Belediyece, kale içinde bulunan 299 adet barakanın, en son 28.1.1999 günü yapılan ihale ile kiraya verildiği; Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilince, olay nedeniyle yapılan bilirkişi incelemesinde yıkıldığı saptanan kaplamaların, 1985 yılındaki tadilatın müteahhidi tarafından yapıldığının belirtildiği anlaşılmaktadır. 21.7.1983 tarih ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun "Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları" başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasında, "... kale, hisar, burç, sur, tarihi kışla, tabya ve istihkamlar ile bunlarda bulunan sabit silahlar..." taşınmaz kültür varlığı örnekleri arasında sayılmış; aynı Yasa'nın 5. maddesinde, korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının Devlet malı niteliğinde olduğuna işaret edilmiştir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve özel mülkiyete konu edilemeyen" Devlet malı" ("kamu malı, amme emlaki") niteliğini taşıyan bu gibi yerler üzerindeki Devletin mülkiyet hakkı, medeni hukuktaki manasında bir mülkiyet hakkı olmayıp, bir nevi "idare hukuku mülkiyeti"dir. Buna göre, kaleiçindeintifa hakkınasahip bulunan Belediyece, kiraadıaltındaalınan ücretlerkarşılığında, geçici işgal şeklinde kişileretanınan izinler de özel hukuktaki haklara benzemeyen vekapsamıve hükümleri idare hukuku kurallarına göre tayin ve tespit edilmesi gereken idari ayni haklardandır. Nitekim, geçici işgal için verilen izinlerin idarece kamu yararı gözetilerek her zaman geri alınması olanaklı olup, kamu malları üzerinde yaratılan bu özel hukuki durum idare hukuku mülkiyetinin bir sonucu olarak ortayamçıkmaktadır.
Şu halde, davacıların murisi ile Büyükşehir Belediyesi arasındaki hukuki ilişkinin, özel hukuktaki kiracı kiralayan ilişkisi niteliğinde olduğu söylenemez. Öte yandan, Devletin kamu malları üzerindeki mülkiyet hakkının idare hukukundan kaynaklanması karşısında, bu malların idare ve muhafazası ile yükümlü bulunan idarenin, bu görevini yerine getirdiği sırada kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılan davada, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının, idare hukuku ilkelerine göresaptanması gerekeceği açıktır.
Bu durumda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm veçözümündeidariyargıyeri görevli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Kayseri İdare Mahkemesinceverilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kayseri İdare Mahkemesi'nin 11.4.2000 gün ve E: 1999/982, K: 2000/277 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 12.11.2001 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi."

Kaynakça: www.corpus.com.tr

"T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/11329
K. 2017/1197
T. 28.2.2017
• HAKSIZ EYLEM NEDENİ İLE MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ ( "Yargı Yolu Bakımından
Görevsizliğe" Dair Verilecek Kararla Birlikte Harç Masraf ve Vekalet Ücreti Yönünden Hüküm Kurulacağı )
• YARGI YOLU BAKIMINDAN GÖREVSİZLİK KARARI ( Mahkemece Kararla Birlikte Harç Masraf ve Vekalet Ücreti Yönünden Hüküm Kurulacağı - Haksız Eylem Nedeni İle Maddi Tazminat İstemi )
• ESASTAN SONUÇLANMAYAN DAVADA YARGILAMA GİDERİ ( Haksız Eylem Nedeni İle Maddi Tazminat İstemi - Mahkemece "Yargı Yolu Bakımından Görevsizliğe" Dair Verilecek Kararla Birlikte Harç Masraf ve Vekalet Ücreti Yönünden Hüküm Kurulacağı )
• YARGILAMA GİDERİ ( Mahkemece "Yargı Yolu Bakımından Görevsizliğe" Dair Verilecek Kararla Birlikte Harç Masraf ve Vekalet Ücreti Yönünden Hüküm Kurulması Gerektiği - Haksız Eylem Nedeni İle Maddi Tazminat İstemi )

6100/m.331/2
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi/m.7/1

ÖZET : Dava; haksız eylem nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı davasını, yürürlükte bulunan kanuni düzenlemelere göre görevsiz yargı yerinde açmış ise "yargı yolu bakımından görevsizliğe" dair verilecek kararla birlikte; harç, masraf ve vekalet ücreti yönünden hüküm kurulması gerekir.

DAVA : Davacı ... Genel Müdürlüğü vekili tarafından, davalı ... aleyhine 21/12/2009 gününde verilen dilekçeyle haksız fiil sebebiyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın yargı yolu nedeni ile reddine dair verilen 02/06/2016 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü :

KARAR : Dava, haksız eylem nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın yargı yolu sebebiyle reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davacı idareye ait tesislere, davalı tarafından yürütülen yol yapım çalışmaları esnasında iş makineleri ile zarar verildiğini ve kuruma ait 250 metrelik beton direkli üzeri dikenli tel ile çevrili kafes ihatasının kullanılamaz hale geldiğini beyan ederek, uğranılan zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı; açılan davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmiş, davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiği halde yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 331/2 maddesinde; "Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder." Biçiminde düzenleme yapılmıştır. Yukarıdaki kanuni düzenleme 6100 Sayılı Kanun'da düzenlenmiş olup hiç kuşkusuz adli yargı yerinde görülecek davalarda ve adli mahkemeler arasındaki görevsizlik kararlarında uygulanmalıdır. Açıklanan maddede "davaya bir başka mahkemede devam edilmesi" hali düzenlenmiştir.
Oysa yargı yolu bakımından görevsizlik kararlarında, davaya başka bir mahkemede devam edilmesi söz konusu olmayıp, kendine has usul kuralları bulunan farklı yargı yerinde yeniden açılan bir dava söz konusudur ve bu dava adli yargı yerindeki davanın devamı niteliğinde değildir.Bu sebeple davacı davasını, yürürlükte bulunan kanuni düzenlemelere göre görevsiz yargı yerinde açmış ise "yargı yolu bakımından görevsizliğe" dair verilecek kararla birlikte; harç, masraf ve vekalet ücreti yönünden hüküm kurulması gerekir. Davalı lehine hükmedilecek vekalet ücreti yönünden bu hususun gözetilmemiş olması hatalı ise de, yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1. maddesindeki; "Görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez." şeklindeki düzenleme gözetilerek, 6100 Sayılı Kanun'un geçici 3. Maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddeleri uyarınca kararın düzelterek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Temyize konu olan kararın hüküm fıkrasının 2. bendinden sonra gelmek üzere "Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine", cümlesinin eklenmesine, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 28.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi"


Kaynakça: www.kazanci.com.tr
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İdari Yargı mı yoksa Adli yargı mı görevlidir? av.k.d Meslektaşların Soruları 1 17-02-2015 18:14
Haksız Mahkumiyet Sebebiyle Tazminatta Adli Yargı mı, İdari Yargı mı? ysrklc Meslektaşların Soruları 3 30-12-2014 12:29
İdari Yargı mı Adli Yargı mı Görevli? güneşrengi Meslektaşların Soruları 5 08-11-2013 15:02
İdari Yargı’da çalışan katip ve mübaşirler de adli yargı havuzundan pay alacak. Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 21-11-2007 13:00
Adli Yargı mı ? İdari Yargı mı ? Maddi Manevi Tazminat cesur_yürek Meslektaşların Soruları 7 14-09-2007 18:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05950499 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.