Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

vekaletin kötüye kullanılmasından kaynaklı tapu iptal tescil davası

Yanıt
Old 28-01-2022, 00:10   #1
avsila

 
Varsayılan vekaletin kötüye kullanılmasından kaynaklı tapu iptal tescil davası

Merhaba, müvekkil 2018 yılında taşınmazını satması için torununa vekalet vermiş. Torun da babasına düşük bedellerle 5 parseli satmış. (50TL dahi var) Yargıtay kararları ışığında; bedelin düşük olması, akrabasına satılmış olması gibi hususlara dayanılarak vekaletin kötü kullanılmasından kaynaklı tapu iptal tescil davası açmak istiyorum. Taraf olarak 3. kişi iyiniyetli olmayacağından hem babayı hem de torunu davacı olarak mı göstermeliyim? Bazı yazılarda muvazaa iddiasını da okudum ama nerede değinmek gerekeceğini kafamda oturtamadım. Beni aydınlatırsanız ve yeni bakış açıları sunarsanız da açığım ve sevinirim. Teşekkürler.
Old 28-01-2022, 10:20   #2
LLM. Avukat Ömer Faruk İlgün

 
Varsayılan

Meslektaşım,
Baba ve torunu birlikte davalı göstermek gereklidir.
Davayı ihtiyati tedbir istemli açmak yararlı olur.
Yargıtay'ın emsal bir kararını incelerseniz yararlı olur.
YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2019/17

Karar Numarası: 2019/2825

Karar Tarihi: 18.04.2019

ÜÇÜNCÜ KİŞİ, VEKİL İLE ÇIKAR VE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE İSE VEYA KÖTÜ NİYETLİ OLUP VEKİLİN VEKALET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDIĞINI BİLİYOR VEYA BİLMESİ GEREKİYORSA VEKİL EDENİN SÖZLEŞME İLE BAĞLI SAYILMAYACAĞI - Üçüncü Kişi Vekil İle Çıkar Ve İşbirliği İçerisinde İse Veya Kötü Niyetli Olup Vekilin Vekalet Görevini Kötüye Kullandığını Biliyor Veya Bilmesi Gerekiyorsa Vekil Edenin Sözleşme İle Bağlı Sayılmaması, Dürüstlük Kuralının Doğal Bir Sonucu Olarak Kabul Edilmelidir

VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ - Mahallinde Uzman Bilirkişiler Marifetiyle Keşif Yapılarak Dava Konusu Taşınmazda Temlike Konu Edilen Payın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Tespit Edilmesi, Gerçek Değer Üzerinden Davacıya Veya Vekiline Bedel Ödenip Ödenmediğinin Belirlenmesi Gerektiği - Gerektiğinde Tanıkların Yeniden Dinlenmesi, Toplanan Ve Toplanacak Delillerin Değerlendirilmesi Ve Hasıl Olacak Sonuca Göre Bir Karar Verilmesi Gerektiği - Noksan Soruşturmayla Yetinilerek Yazılı Şekilde Hüküm Kurulması Doğru Olmadığı

4721k/2,3

ÖZETİ: Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı görülmektedir. Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak dava konusu taşınmazda temlike konu edilen payın satış tarihindeki gerçek değerinin tespit edilmesi, gerçek değer üzerinden davacıya veya vekiline bedel ödenip ödenmediğinin belirlenmesi, gerektiğinde tanıkların yeniden dinlenmesi, toplanan ve toplanacak delillerin değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, kendisine evlenme teklif eden davalı ...’in (... lakaplı) yapacağı işler için taşınmazlarını teminat göstermesini istediğini, buna yanaşmayınca zorlama, korkutma ve ısrarı ile okutulmadan hazırlanan evrakları imzalamak zorunda kaldığını ve davalı ...’u vekil tayin ettiğini, bilahare vekaletname kullanılarak maliki olduğu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 31 nolu bağımsız bölümün ½ payının bilgi ve rızası dışında davalı ...’e satış suretiyle devredildiğini, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... ve ... davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün ½ payı davacı adına kayıtlı iken ... 3. Noterliğinin 03.07.2009 tarih 2028 yevmiyeli vekaletname ile vekil kıldığı davalı vekil ... tarafından 09.07.2009 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi, hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.

Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı görülmektedir.

Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Somut olayda, mahkemece, hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak dava konusu taşınmazda temlike konu edilen payın satış tarihindeki gerçek değerinin tespit edilmesi, gerçek değer üzerinden davacıya veya vekiline bedel ödenip ödenmediğinin belirlenmesi, gerektiğinde tanıkların yeniden dinlenmesi, toplanan ve toplanacak delillerin yukarıda değinilen ilkeler uyarınca birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 28-01-2022, 15:09   #3
Av.YALCINHUKUK

 
Varsayılan

Vekalet sözleşmesi karşılıklı güvene dayanır. Kendisine vekaleten işlem yapma yetkisi verilen vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etmek zorundadır. Vekalet veren kişiye zarar verecek işlem ve davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekil, sözleşmede belirtilen esaslar çerçevesinde borçlarını sadakat ve özenle yerine getirme, vekil edenin iradesine, yararına hareket etmek, vekil edeni zararlandırıcı, iradesine aykırı eylem ve işlemlerden kaçınmakla yükümlüdür. Vekalet sözleşmesinin kötüye kullanılması ise, temsilcinin, temsil yetkisi bulunduğu hallerde vekalet yetkisini vekilin irade beyanına ve çıkarına aykırı olarak tanımlanmıştır. Burada vekil, vekalet yetkisini kasten vekalet verenin zararına, kendi veya fikir ve çıkar birliği içinde bulunduğu kişi yararına kullandığı takdirde vekalet yetkisi kötüye kullanılmış olur ve yapılan işlem vekalet vereni bağlamaz. Ayrıca üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı kabul edilmektedir.

" vekilin bir taşınmaz malı dilediğine dilediği bedelle satışa yetkili kılınması dürüstlük kurallarını ve günü ekonomik koşullarının gö zardı olmasına imkan vermez" (Y. 1. HD. 18.3.1986 T.501 E. 3996 K.- )


"üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. Maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından resen göz önünde tutulması zorunludur. Aksi düşünce kötüniyete teşvik etmek en azından ona göz yummak olur " (Y. 1. HD. 23.01.2013 T. 2012/12753- 637 E/K)

"Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etmek, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği konusunda açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kişiye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkı vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcunu düzenleyen hüküm uyarınca sorumlu olur" (Y. 1. HD. 11.4.2013 T. 1438/5356 E/K.)

"Hemen belirtmek gerekir ki, vekil edilenin vekalet görevini, kendisini vekil edenin yararına kullanması asıldır. Vekilin bir taşınmaz malı dilediğine dilediği bedelle satışa yetkili kılınması dürüstlük kurallarını ve günü ekonomik koşullarının gö zardı olmasına imkan vermez. Hele vekil ile temellük edenin, el ve düşünce birliği içinde hareketle, vekileden aleyhine ve zararına bir temliki tasarrufu gerçekleştirdiklerinni anlaşılması durumunda, vekilin vekil eden adına yaptığı bu tasarrufi işlemin M.K.nun 2. Maddesinde deyimini bulan hakkın kötüye kullanılması söz konusu olacağından vekil edeni bağlamayacağı kuşkusuzdur. Nitekim HGK.nun 18.9.1989 gün 308-418 sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir. Somut olayda da, dava konusu taşınmaz, vekil tarafından diğer davalı annesine 750,000 liraya satılmasına karşın gerçek değeri 7 milyon liranın üzerinde olduğu anlaşılmıştır" (Y. HGK. 17.6.1992/1-27E. 1992/391K.)

"Vekil tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı İsmet'in de yakın akraba olması sebebi ile durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, bu nedenle iyiniyetli sayılamaycağı anlaşılmakla davacının tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yasal olmayan gerekçeler ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir" (Y. 1. HD. 11.4.2013 T. 1438/5356 E/K.)


"Dava, vekâletnamenin hile ile alındığı ve vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, davalıdan borç para istediğini, davalının noterden borç senedi düzenlenmesi koşuluyla borç para verebileceğini bildirmesi üzerine notere gittiklerini, davalının hileli işlem yapmak suretiyle borç senedi yerine satış yetkisi içerir biçimde vekâletname düzenlettirdiğini, bu şekilde dava dışı b. e. adına düzenlenen vekâletname kullanılarak 228 parsel sayılı taşınmazının davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, öte yandan temlikin hileli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, hile hukuksal nedenine dayalı olan davanın, hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Ne var ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davada hile hukuksal nedenine değil, vekâletnamenin hile ile alındığı iddiasına dayanıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere vekâletnamenin hile ile alındığı iddiası, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içermektedir. Hâl böyle olunca; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanan davaların herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmadığı gözetilerek, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir." (YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas No: 2014/8229 Karar No: 2015/7977)
Old 28-01-2022, 20:49   #4
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avsila
Merhaba, müvekkil 2018 yılında taşınmazını satması için torununa vekalet vermiş. Torun da babasına düşük bedellerle 5 parseli satmış. (50TL dahi var) Yargıtay kararları ışığında; bedelin düşük olması, akrabasına satılmış olması gibi hususlara dayanılarak vekaletin kötü kullanılmasından kaynaklı tapu iptal tescil davası açmak istiyorum. Taraf olarak 3. kişi iyiniyetli olmayacağından hem babayı hem de torunu davacı olarak mı göstermeliyim? Bazı yazılarda muvazaa iddiasını da okudum ama nerede değinmek gerekeceğini kafamda oturtamadım. Beni aydınlatırsanız ve yeni bakış açıları sunarsanız da açığım ve sevinirim. Teşekkürler.

Şayet olayı yanlış anlaMamışsam; müvekkiliniz, torununa vekaletname vermiş, torun da kendi babasına yani, müvekkilinizin oğluna beş parseli satmış,devretmiş ve müvekkiliniz de bugün dâva açmak istiyor. Eğer, hâl böyle ise, zannımca, ortada, vekâletin kötüye kullanılması diye bir durum yoktur. Bana göre, müvekkilinizin asıl irade ve amacı, sağlığında beş parselin mülkiyetini oğlunun üzerine geçirmektir.Malumunuz olduğu üzere de bir kimse, kendi yaptığı muvazaaya dayanamz. 50 Tl'den söz edildiğine göre bu bir bağıştır. Bağışlamadan rücu ise, ilgili madde hükmünde düzenlenmiştir. Saygılarımla..
Old 29-01-2022, 13:03   #5
avsila

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Cumhur Okyay
Şayet olayı yanlış anlaMamışsam; müvekkiliniz, torununa vekaletname vermiş, torun da kendi babasına yani, müvekkilinizin oğluna beş parseli satmış,devretmiş ve müvekkiliniz de bugün dâva açmak istiyor. Eğer, hâl böyle ise, zannımca, ortada, vekâletin kötüye kullanılması diye bir durum yoktur. Bana göre, müvekkilinizin asıl irade ve amacı, sağlığında beş parselin mülkiyetini oğlunun üzerine geçirmektir.Malumunuz olduğu üzere de bir kimse, kendi yaptığı muvazaaya dayanamz. 50 Tl'den söz edildiğine göre bu bir bağıştır. Bağışlamadan rücu ise, ilgili madde hükmünde düzenlenmiştir. Saygılarımla..
Öncelikle farklı bakış açısı sunduğunuz için teşekkür ederim, devir rakamları 1.150TL,1.300TL,275TL,350TL ve 50TL'dir. Aslında hepsi bir arada değerlendirildiğinde vekalet verilen kişinin de babasına devrettiği düşünüldüğünde yine vekaletin kötüye kullanılması devreye girmez mi?
Old 29-01-2022, 14:34   #6
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avsila
Öncelikle farklı bakış açısı sunduğunuz için teşekkür ederim, devir rakamları 1.150TL,1.300TL,275TL,350TL ve 50TL'dir. Aslında hepsi bir arada değerlendirildiğinde vekalet verilen kişinin de babasına devrettiği düşünüldüğünde yine vekaletin kötüye kullanılması devreye girmez mi?

Mahkemece yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda elde edilen delillerden, vekâletname veren müvekkilinizin asıl irade ve amacının; "üzerindeki taşınmazları torunuyla söz birliği içinde ve ona vekaletname vererek kendi oğlu üzerine devrini sağlamak olduğu" belirlenirse, mahkemece ne karar verilir bilemiyorum. Öte yandan, vekalet verilen kişi torun, torunun da devrettiği kişi, vekalet verenin oğlu. Bu tarihe kadar ses çıkarılmamış, bu düşük bedellere. Esasen somut olayı, ince teferruatına kadar bilmek gerek.( Vekalet veren kaç yaşında, mal varlığı ne durumda, birarada mı yaşıyorlar, yaşadıkları yer, diğer çocuklar var mı ve diğer bir takım hususlar) Kolay gelsin.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
arsa payı karşılığı inş. sözleşmesinden kaynaklı tapu iptal tescil davası Av. Büşra Çelik Meslektaşların Soruları 1 22-01-2019 08:48
arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptal tescil davası av.tugce.g Meslektaşların Soruları 2 25-12-2017 19:15
Vekaletin kötüye kullanımı sebepli tapu iptal ve tescil davasında ibralaşma savunmasının geçerliliği. MARAHUKUK Meslektaşların Soruları 1 26-11-2015 10:12
tapu iptali tescil davası- kooperatif- vekaletin kötüye kullanılması gujankaracay Meslektaşların Soruları 3 18-01-2010 18:19
tapu iptali ve tescil vekaletin kötüye kullanılması Av.şebnem çiçek Meslektaşların Soruları 1 21-08-2008 23:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04241395 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.