Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

müvekkilimin alınmasına katkı sağladığı aracın babası tarafından satılması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-06-2021, 15:37   #1
avsila

 
Varsayılan müvekkilimin alınmasına katkı sağladığı aracın babası tarafından satılması

2016 yılında 37.500 TLsi babadan olup, 44 bin lirası ise müvekkilimin ödediği kalanın ise baba üzerine bankada plasman yapılıp bir traktör alınıyor. Traktör baba üzerine kayıtlıdır. Plasman ödemesi ise müvekkilimin arazisi üzerinde 5 yıl çalışılarak ödeniyor. Baba traktörü 200bine satıp, müvekkilime ise herhangi bir ödeme yapmamıştır. Nasıl bir yol izlemeliyim? Teşekkür ederim
Old 11-06-2021, 23:11   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

Aşağıdaki emsal karar birebir aynı değil ama fikir vermesi bakımdan faydalı olacaktır.
Hem verilen nakdi yardım hem de araziden elde edilen ve aracın ödemesinde kullanılan tarımsal gelirler sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebilir. Arazi gelirleri yıllara göre bilirkişilerce hesaplanabilir.
Zamanaşımı aracın satılıp müvekkilinizin parasının ödenmeyeceğinin kesinleştiği tarihten itibaren başlar ve iki yıldır. HMK 203 uyarınca davada tanık da dinlenebilecektir.

Hukuk Genel Kurulu 2017/990 E. , 2017/954 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Dava, başkasına ait taşınmaza yapılan giderlerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, davalılardan Enginle evli olduğunu ve aralarında derdest boşanma davası bulunduğunu, diğer davalı ...'ın ise kayınpederi olduğunu, sonradan davalı kayınpederine ait olduğunu öğrendiği eve, Engin ile birlikte oturdukları dönemde kendi parası ile kalıcı masraflar yaptığını, bu masraflara ilişkin olarak bir kısım faturaları ile şahitlerinin bulunduğunu ileri sürerek, yaptığı masraflar için 20.000,00 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davaya cevap vermemiş, yerel mahkemece; davacının davaya konu taşınmaza 11.500,00 TL'lik masraf yaptığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ve belirtilen bu miktarın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Davalıların temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporuna göre davacının yaptığı faydalı masraflar tutarının dava tarihi itibariyle 11.500,00 TL olarak belirlendiği, dosyaya sunulan tutanaktır başlıklı belgeye göre de 11.04.2011 tarihinde davaya konu taşınmazın boşaltılmış olduğu gerekçesi ile 11.500,00 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Davalılar vekilince temyiz isteminde bulunulmuş, bu defa da karar Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkemece, davalıların evin tahliye edildiğini beyan ettikleri gibi tahliyeye ilişkin tutanak da ibraz ettikleri gerekçesi ile önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararı davalılar vekilince temyize getirilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 31.01.2013 tarihli duruşmada bizzat davalı ... tarafından mahkemeye ibraz edilen 11.04.2011 tarihli "tutanaktır" başlıklı belge içeriği ile aynı davalının evin Ocak 2012 tarihinde davacı tarafından boşaltıldığına ilişkin beyanı karşısında, bozma kararında değinildiği gibi tutanak tarihinden sonra davacının meskende oturup oturmadığı yönünden mahkemece araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği, ayrıca; holdeki portmanto dolap ile mermer tezgahlı banyo dolabının davacı tarafından yaptırıldığının iddia ve ispat edilip edilmediği, varılacak sonuca göre bunlara ilişkin bedellerin de mahkemece hüküm altına alınmasının isabetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
I- Davalı ... hakkındaki temyiz istemi bakımından;
Davacı vekili 03.03.2014 tarihinde sunduğu dilekçe ile davalı ... hakkındaki davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirmiştir.
Feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 307. maddesinde davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış; 311. maddesinde ise feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı açıklanmıştır.
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir.
O halde, davalı ... yönünden davacı vekilince sunulan feragat dilekçesi değerlendirilerek mahkemece bir karar verilmesi için direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
II- Davalı ... hakkındaki temyiz istemi bakımından ise;
Bilindiği üzere "sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri" 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 77 ve devamı (818 sayılı Borçlar Kanununun 61 vd) maddelerinde düzenlenmiş olup, Türk Borçlar Kanununun 77. madde hükmüne göre "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur."
Görüleceği üzere, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekmektedir. Sebepsiz zenginleşme halinde zenginleşen ve fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğmakta olup, bu borcun konusu malvarlığında meydana gelen fazlalığın geri verilmesidir.
Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade borcunun kapsamı ve yapılmış olan giderlerden hangilerinin geri istenebileceği zenginleşen kimsenin iyiniyetli ya da kötüniyetli oluşuna göre farklılık göstermekte ise de geri alma hak ve borcunun doğumu için öncelikle malvarlıklarında birinin yararına diğerinin ise zararına olmak üzere karşılıklı zenginleşme ve fakirleşme olgusunun gerçekleşmesi aranır. Geri alma hakkı, bu zenginleşme ve fakirleşme sonucu doğmakta olup, bu olgu gerçekleşmeden geri alma söz konusu edilemeyeceği gibi iade borcunun kapsamı da anılan hak ve borcun doğduğu tarihten önce belirlenemez. Özellikle, uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi dava tarihinden çok önce yapılan ve davacı tarafından kullanılmak suretiyle istifade edilen giderler nedeniyle sebepsiz zenginleşme borçlusunun giderlerin yapıldığı tarihte zenginleştiği, giderleri yapan kişinin de o anda fakirleştiğinden söz edilemez. Malvarlıklarındaki azalma ve çoğalmanın, diğer bir deyişle sebepsiz zenginleşme olgusunun dava konusu taşınmazın karşı tarafa teslim edildiği tarihte gerçekleşeceği açıktır. Dolayısıyla, giderlerin yapıldığı taşınmaz davalıya teslim edilmediği sürece iade borcunun doğduğundan da bahsedilemez.
Diğer taraftan, dava ve cevap dilekçelerinde bildirilmiş olan vakıalar davanın sınırını çizmekte ve mahkemece ancak bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir.
İşte bu nedenledir ki, her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır. Bir başka ifadeyle hüküm, uyuşmazlığın başlangıcından dava açılan güne kadar gerçekleşmiş olayları kapsar.
Aksinin kabulü tarafların dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dâhil, yargılamanın son aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır.
Nitekim 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, “her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesine yer verilerek, davanın açılmasına kadar gerçekleşen hukuki ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılması gerektiği benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, davacının faydalı giderler yaptığını ileri sürdüğü mesken niteliğindeki taşınmazın davalı ...'a ait olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak eldeki dava 16.05.2011 tarihinde açılmış olup, davanın açıldığı tarihte davacının çekişme konusu meskende oturmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Keza, dava dilekçesinde ve 28.06.2011 tarihli delil listesinde davacı adresi olarak gösterilen adres çekişme konusu taşınmaza ait adres olduğu gibi duruşma günü tebliğinin de aynı adreste yapıldığı, davacının adres değişikliğini yargılamanın devamı sırasında 15.08.2012 tarihinde mahkemeye bildirdiği görülmektedir. Bu durumda, giderlerin yapıldığı belirtilen taşınmaz dava tarihi itibariyle davacı kullanımında olup, davalıya iade edilmediğinden dava tarihi itibariyle sebepsiz zenginleşme olgusu henüz gerçekleşmemiş, davalı ...'ın da iade borcu doğmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece adı geçen davalı hakkındaki davanın yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
O halde, direnme kararı davalı ... yönünden de açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının davalı ... hakkında yukarıda (I) numaralı bette, davalı ... hakkında ise (II) numaralı bentte açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


ve ayrıca ..


3. Hukuk Dairesi 2014/11570 E. , 2015/4436 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TÜRKOĞLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2014
NUMARASI : 2013/54-2014/37

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının oğlu Nebi'nin 2002 yılında evlendiklerini, davalının; oğlu Nebi'ye ve gelini olan müvekkiline, mülkiyeti kendisine ait olan oturduğu evin üst katına ev yapmaları halinde evi kendilerine vereceğini söylediğini, bunun üzerine müvekkili ile eşinin davalının evinin üzerine ev yaptıklarını, 2004 yılında inşaatı tamamlayıp evde oturmaya başladıklarını, müvekkilinin evin yapımına o tarihte çalıştığı işyerinden aldığı tazminat ve maaşla katkıda bulunduğunu, evin yapımı için yaklaşık olarak 30.000,00 TL para harcadıklarını, müvekkilinin eşinin 2012 yılında müvekkili aleyhine boşanma davası açtığını, boşanma davasının halen derdest olduğunu, müvekkili ile eşinin yaptığı bu evde şimdi kiracı oturduğunu, müvekkiline kira bedelinden her hangi bir ödeme yapılmadığını, taşınmazın davalı kayınpeder adına kayıtlı olduğunu belirterek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000,00 TL tazminatın dava tarihiden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacının, oğlu Nebi ile kaçarak evlendiğini, mağdur olmamaları için tüm maddi imkanlarını oğlu ve gelini için seferber ettiğini, davacının işyerinden aldığı tazminatla eşya aldığını, yıllarca evinde kira ödemeksizin oturduklarını, evin yapımında asıl muhatabının oğlu olduğunu, davacının müşterek haneyi terk ederek babasının evine gittiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacının parayı olağan hayat kuralları gereğince eşine verdiği ve aralarındaki boşanma davasında lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş olduğu, davacının paranın ne kadarını vermiş olduğunun tespitinin mümkün olmadığı, söz konusu parayı vermiş olduğu kabul edilse dahi bu parayı eşinden istemesinin gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, davalıya ait taşınmaz üzerine davacı ve eşinin ev yapıp yapmadıkları, ev yapmış iseler evin yapımında davacının ne oranda maddi katkıda bulunduğu, davacının ev yapımında katkısı var ise yaptığı harcamaları sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalı kayınpederinden talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Kural olarak haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.(TBK. m.77) Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisinde haklı bir sebep olmaksızın başka bir şahıs aleyhine zenginleşen kimsenin malvarlığında meydana gelen artışın aynen veya nakden iadesi söz konusudur.
Her borç ilişkisinde olduğu gibi sebepsiz zenginleşmede de bir borçlu ve bir alacaklı vardır. Sebepsiz zenginleşme ilişkisinin borçlusu, malvarlığı haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine artan (zenginleşen) kişidir. Şahsilik prensibi gereğince kim haksız yere zenginleşmişse davanın o kişiye karşı yöneltilmesi gerekir.
Somut olayda, davalı kayınpederin malvarlığında haklı bir sebep olmaksızın davacı gelini aleyhine zenginleşme olduğu iddiasıyla eldeki dava açılmıştır. Dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydının tetkikinden, taşınmazın arsa vasıflı olduğu ve tapuda davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Dinlenen davacı tanıkları da, taşınmazı davacı ile eşinin birlikte yaptıklarını beyan etmişlerdir.
Davacı ile dava dışı kocası arasında görülen boşanma davasında davacı lehine takdir edilen tazminatların eldeki dava konusu alacakla bir ilgisinin bulunmadığı açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı aleyhine sebepsiz zenginleşenin davalı kayınpeder olduğu iddia edildiğine göre, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların tüm delilleri toplanıp, değerlendirildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu somut olaya uymayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
2. El Ayıplı Aracın dava esnasında satılması Av. Mustafa Karataş Meslektaşların Soruları 1 21-05-2019 05:40
Kiralık aracın 3. kişi tarafından kullanılması ve aracın perte çıkması!!! av.mfk Meslektaşların Soruları 5 19-04-2017 15:45
Muvazaaya konu taşınmazın miras bırakan tarafından değil de bir başka üçüncü kişi tarafından satılması rjdfrt Meslektaşların Soruları 1 08-10-2016 00:27
Müsadereli Aracın İcrada Satılması avfatih Meslektaşların Soruları 0 09-03-2011 11:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02548909 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.