Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Görev Asliye Hukuk Mu İş Mahkemesi Mi Karar Veremedim

Yanıt
Old 25-02-2008, 16:46   #1
üye15184

 
Varsayılan Görev Asliye Hukuk Mu İş Mahkemesi Mi Karar Veremedim

Müvekkilin oğlu bir binanın boyama işi için o binanın yöneticisiyle anlaşıyor,sigortalanıyor ve boyama yaparken binanın yanından geçen elektirik tellerine fırçasını çarpıyor ve elektirik çarpması sonucu ölüyor.
Binanın yöneticisi işveren olarak Asliye Ceza mahkemesinde (bilirkişi raporuna göre işveren sıfatıyla asli kusurlu kabul edildi)bu olaydan dolayı ceza aldı.
Şimdi ben, ölenin babası,yani müvekkilim için; ölüme sebeb olmaktan,bina yöneticisine karşı asliye hukuk mahkemesine destekten yoksun kalma ve manevi tazminat davasımı açacağım ?
Yoksa, kazanın olduğu apartmanın tüm kat malikleri aleyhine meydana gelen iş kazasında,işveren olarak asli kusurlu bulunmaları nedeniyle; iş mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davasımı açacağım ?
Varsa elinde konuyla ilgili Yargıtay içtahadını da gönderirse çok sevinrim.
İlgilenen tüm meslektaşlarıma teşekkürler.....
Old 25-02-2008, 17:30   #2
mba_28

 
Varsayılan

elimde yargıtay kararı mevcut değil ancak elimde aynı şekilde bir dava mevcut biz iş mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesine açtık ve kabul edildi. sende iş mahkemesine açsan kabul edilir.saygılarımla...
Old 25-02-2008, 17:44   #3
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Yönetici işveren vekilidir.Kat maliklerine vekil sıfatıyla sorumludur.Hem kat maliklerine hem de yöneticiye davanızı müştereken ve müteselsilen yönlendirebilirsiniz.
Davanızı genel haksız fiil sorumluluğuna dayanarak açabileceğiniz gibi özel nitelikli düzenleme karşısında iş kazasından doğan tazminat olarak ta açabileceğinizi düşünüyorum.
Haksız fiil sorumluluğu,adam çalıştıranın sorumluluğu,bina malikinin sorumluluğu gibi genel sorumluluk kurallarından ziyade iş kanununda belirtilen sorumluluk daha kapsamlıdır.
Bk 58 gereği bina malikinin kusursuz sorumluluğu esastır.Ancak sizde bir de kusur belirlenmiş olması sizi yanıltmasın.Kusursuz sorumlu olan tabiki kusuru oranında da sorumlu kalmaya devam eder.
Yine Bk 55 gereği istihdam edenin sorumluluğu bulunmakla davanızı bu madde hükmüne dayandırabilirsiniz.
Yine genel haksız fiil sorumluluğu olan Bk 41-45 maddelerine dahi dayanabilirsiniz
En son ve en önemli olarak İş kanunu'nun 77. maddesine göre davayı açmanızda ve hem tüm kat maliklerini hem de yöneticiyi müştereken ve müteselsilen sorumlu tutmakta fayda görüyorum.
Ancak SSk nın kazayı iş kazası görüp görmediğini belirtmediğinizden buna ilişkin ayrıntılı cevaba yer vermiyorum.
Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/21-673

K. 2003/641

T. 12.11.2003

• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Adam Çalıştıranın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Kusuru Şart Olmadığı Gibi Ölenin Dahi Kusurunun Kanuni Şartlardan Olmadığı )

• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( İş Kazası Sonucu Ölüm Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat - Adam Çalıştıranın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Kusuru Şart Olmadığı Gibi Ölenin Dahi Kusurunun Kanuni Şartlardan Olmadığı )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Adam Çalıştıranın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Kusuru Şart Olmadığı Gibi Ölenin Dahi Kusurunun Kanuni Şartlardan Olmadığı - İş Kazası Sonucu Ölüm )

• KUSURSUZ SORUMLULUK ( İş Kazası Sonucu Ölüm Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat - Adam Çalıştıranın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Kusuru Şart Olmadığı Gibi Ölenin Dahi Kusurunun Kanuni Şartlardan Olmadığı )

818/m. 41, 43, 55

4857/m. 77


ÖZET : Adam çalıştıranın tazminat ile sorumlu tutulabilmesi için kendisinin kusuru şart olmadığı gibi kullandığı adamın dahi kusuru kanuni şartlardan değildir.
Somut olayda, zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimat dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göre davalı işverenin sorumlu tutulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "maddi manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Rize Asliye Birinci Hukuk ( İş ) Mahkemesi )nce davanın reddine dair verilen 19.11.2002 gün ve 2002/181 E- 481 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Yirmibirinci Hukuk Dairesinin 25.2.2003 gün ve 2003/517-1301 sayılı ilamı ile; ( ...Dava iş kazası sonucu ölen işçinin hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı işverenin kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile dava tümden reddedilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Olay günü davacıların murisi Orhan davalılardan Mehmet'e ait 53 ... 916 plaka sayılı Mercedes marka 1997 model TIR aracı ve 53 ... 917 plaka sayılı dorsenin sigortalı şoförü olarak çalışmakta iken TEM karayolu İzmit Gültepe park mevkiinde mola verdiği sırada 26.1.1999 tarihinde uyumakta olduğu sırada araçta çıkan yangın neticesi araçla birlikte yanarak vefat etmiştir.
Dava konusu olaydan ötürü dosya tümü ile uzman bilirkişilerce incelenmiş olup bilirkişiler kazanın oluşuna göre alınan 1.10.2002 tarihli kusur raporunda gerek ölen sigortalı gerek işverenin gerekse aracı imal eden firmaya atfedilecek kusurun bulunmadığı, kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden kaynaklandığı şeklinde görüş bildirmişlerdir. Mahkemece de bu görüş benimsenerek dosya kapsamı ile olayın meydana geliş şekline göre yangının çıkış sebebi kesin olarak tespit edilememiş bulunduğundan ve taraflara atfedilecek kusur bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflara atfedilecek bir kusurun bulunmadığı dosya kapsamı ile anlaşılmasına ve kabul edilmesine rağmen hiç kimseye kusur izafe edilememesi halinde dahi işçinin Sosyal güvenlik hakları tümden feda edilmemeli tehlike risk nazariyesi bu durumlarda gözönüne alınarak istihdam eden işverenlere de bir miktar sorumluluk verilmelidir. Uyuşmazlık, bu durumda davalıların istihdam eden sıfatı ile sorumlu olup olmayacakları noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten 27.3.1957 gün, 1/3 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere BK.nun 55. maddesi uyarınca istihdam edenin sorumluluğu için kendisini veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk "özen ve gözetim ödevinin" objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan kusura dayanmayan bir sorumluluktur. Ne var ki istihdam edenin sorumluluğu için, istihdam edenle istihdam olunan arasında çalıştırma ve bağımlılık ilişkisinin bulunması, zararın hizmetin ifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşması, eylemin hukuka aykırı olması ve eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Somut olayda yukarıda açıklanan bu şartlar tamamı mevcuttur. Davalılardan Mehmet ile ölen sigortalı kazalı arasında işin yürütümüne ilişkin olarak hizmet akdi bulunmaktadır. Zararda hizmetin ifası sırasında meydana gelmiştir. Ancak diğer davalı olarak gösterilen ve aracı imal eden Mercedes Benz Türk A.Ş. ile ölen sigortalı ve zararlandırıcı olay hiçbir şekilde illiyet bağı tesis edilememektedir. Bu durumda mahkemenin bu davalı için verdiği red kararı yerindedir.
Kaçınılmazlık ise hukuksal ve teknik anlamda; fennen önlenmesi mümkün bulunmayan başka bir anlatımla, işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemlerin alınmış olduğu koşullarda dahi önlenmesi mümkün bulunmayan durum ve sonuçları ifade eder.
Zararlandırıcı olayın tamamen kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin saptanması halinde hakim, işverenin sorumluluğunu, Borçlar Kanunu'nun 43. maddesini gözönünde tutarak hakkaniyet ölçüsünde saptamalıdır. Her iki taraf yönünden % 50'şer sorumluluğun paylaştırılması ilk bakışta uygun görünebilirse de, işçi-işveren arasındaki bu tür davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının göz önünde bulundurulması halinde; işverene biraz daha fazla sorumluluk verilmesi; sosyal hukuk devleti ilkesi gereği düşünülebilir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın tehlike risk nazariyesi gereğince davalı işveren Mehmet'in % 50-60 oranında sorumlu tutulması gerekirken davanın tümden reddi isabetsiz olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararırın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, iş kazası sonucu ölen işçinin hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacılar, muris Orhan'ın davalılardan Mehmet'e ait Mercedes marka 1997 model TIR aracı ve dorsenin sigortalı şoförü olarak çalışmakta iken TEM Karayolu İzmit Gültepe park mevkiinde mola verdiği sırada araçta çıkan yangın sonucu araçla birlikte yanarak vefat ettiğini, olaya araçta bulunan imalattan kaynaklanan teknik hataların yanı sıra işverenin uluslararası nakliyat yapan araçta yedek şoför bulundurmamasının da neden olabileceğini ileri sürerek aracı imal eden Mercedes Benz Türk A.Ş. ve işveren Mehmet'ten maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.
Davalı Mercedes Benz Türk A.Ş. vekili, araçta imalat hatasının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı işveren Mehmet, işverenin alması gerekli tüm önlemleri aldığını, savcılıkta alınan raporda, yangının işçinin sigara içerken uyumasından kaynaklanabileceğinin belirtildiğini, olayda işveren olarak kusuru bulunmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin "bilirkişi raporuna göre yangının çıkış nedeninin kesin olarak tespit edilemediği, işverenin olayın meydana gelmesinde alması gerekli tedbir ve gözetim eksikliğinin bulunmadığını, ölen sürücü işçinin ve aracı imal eden şirketin de kesin olarak kusurunun saptanmadığı" gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, yukarıda belirtilen nedenle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece, "davacıların murisinin, ölüme sebebiyet veren olayda kusurlu veya kusursuz olduğunun kesin olarak saptanamadığı, ölen kusurlu ise kaçınılmazlıktan bahsedilmeyeceği" gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Somut olayda, davacıların murisi Orhan, davalılardan Mehmet'e ait Mercedes Marka 1997 model TIR aracı ve dorsenin sigortalı şoförü olarak çalışmakta olup, İstanbul Tuzla gümrüğünden aldığı malları Gürcistan'a götürürken TEM Karayolu İzmit Gültepe park mevkiinde mola verdiği sırada araçta çıkan yangın sonucu araçla birlikte yanarak ölmüştür.
Uzman bilirkişi raporunda; toplanan delillerden yangının çıkış nedeninin kesin olarak saptanamadığı, mevcut bilgilere göre işverenin olayın meydana gelmesinde alması gerekli tedbir ve gözetim eksikliğine dayanan bir kusurunun bulunmadığı, ölenin de can güvenliğinin sağlanması hususunda ve kazanın meydana gelmesinde kusuru olmadığı, herhangi bir kişi veya kişilerin de kusurunun bulunmadığı kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden meydana geldiği belirtilmiştir.
Mahkemece, ölüm olayında tarafların kusurunun bulunmadığı, kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden meydana geldiği gerekçesiyle davalılardan aracın imalatçısı Mercedes Benz Türk A.Ş. hakkındaki davanın reddi doğru ise de, diğer davalı işveren Mehmet yönünden de davanın reddedilmiş olması isabetsizdir.
Zira, davalı Mehmet ölen işçinin işverenidir. Adam çalıştıranla çalıştırılan işçi arasında işin yürütümü için çalıştırma ve bağımlılık ilişkisi mevcuttur. Zarar hizmetin ifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşmuş olup, hukuka aykırı eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmaktadır. Bu nedenle işveren, kendisinin yada kullandığı adamın kusuru olmasa bile istihdam eden sıfatıyla tazminattan sorumludur.
1475 sayılı Kanunun 73, 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi ve işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğü hükümlerine göre işyerinde gerekli güvenlik tedbirlerini almayan işveren, bu tedbirlere riayet etmediği oranda sorumlu olacağı gibi, diğer işçisinin kusurundan da istihdam eden sıfatıyla sorumludur.
Ancak, bu sorumluluk kuralları dışında bir de bu konuda sanayiin gelişmesiyle toplumsal düşünceden kaynaklanan tehlike ( risk ) sorumluluğu teorisine dayalı sorumluluk hali vardır. Gerek öğretide gerekse uygulamada ve özellikle İş Hukuku alanında benimsenen ve 27.3.1957 gün, 1/3 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında biçimlenen bu sorumluluğun esası; zararlandırıcı olay işyerinde işverenin yada çalıştırdığı adamın tedbir konusunda gerekli özeni göstermesine, 3. kişi ile işçinin de herhangi bir kusurlarının bulunmamasına rağmen işçi için bir zarar doğurmuşsa, bunun sonucunda hak ve nesafet kuralları içinde işçinin işinden yararlanan işverenin sorumlu tutulmasıdır.
27.3.1957 gün, 1/3 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi; 19. yüzyılın başlarındaki kanun yapma hareketlerinde haksız fiilden doğan sorumluluk hükümleri zararı meydana getirenin kusurlu olması esasına dayanmakta idi. Ne var ki, daha sonraları yeni keşifler ve bu arada sanayiinin ve tarımın gösterdiği olağan üstü gelişmeler ve ekonomik hayata hakim olan makinalaşma hareketi insanlar arasındaki ilişkileri sıklaştırdığı gibi tehlike olasılıklarını da eskisine göre pek çok arttırdığından kusura dayanan sorumluluk sistemi ile zararların karşılanmasına birçok hallerde imkan kalmadığı görüldüğünden kanunlarla sırf zarar tehlikesinin mevcut olması esasına dayanan bir takım sorumluluk hükümleri konulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bunlara kusursuz sorumluluk hükümleri yahut tehlike ( risk ) esasına dayanan sorumluluk hükümleri denilmektedir. Borçlar kanununun 54. maddesinin birinci fıkrası, 56. maddesinin birinci fıkrası 58. maddesinin birinci fıkrası hükümleriyle yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Medeni Kanunun 320. ( 4721 sayılı Kanun 369. ) maddesi hükmü kusursuz sorumluluk hükümlerindendir.
Görüldüğü gibi, Borçlar Kanununun 55. maddesi kusursuz sorumluluk arasına konulmuştur. Bu nedenle 55. madde hükmü kusur sebebine dayanılarak değil ve fakat sosyal tehlike dolayısıyla kabul edilmiş hükümlerden sayılmaktadır.
Borçlar Kanununun 55. madde hükmünün sosyal tehlike esasına dayandığı kabul edilince, bir kimsenin bir işini görmekle görevlendirdiği diğer kimsenin bu işi görmesi nedeniyle meydana gelen zarardan, ne kendisinin ne de iş görenin herhangi bir kusuru aranmaksızın sorumlu tutulacağı sonucuna varılır. Bu esas "nimet külfete göredir" şeklinde anlatılabilir. Bu nedenle bir kimseyi işinde kullanarak onun emeğinden faydalar sağlayan kimsenin, kullanılan adamın işini gördüğü sırada neden olduğu zararlardan da sorumlu tutulması yani elde ettiği nimete karşılık külfete de katlanması hakkaniyete uygundur.
Öte yandan; Borçlar Kanununun 41. maddesinin birinci fıkrası hükmü ile haksız fiil sebebiyle tazminat için aranan dört şarttan zararın varlığı, zararın bir kimsenin hareketi veya ihmali sonucu meydana gelmesi, hareketin veya ihmalin kanuna aykırı olması şartları bu maddenin tatbikinde de aranmakta, sadece kusur şartı 55. madde hükümleri arasında yer almamaktadır. Bu itibarla, zararın kullanılan adamın eyleminden doğmayıp, başka bir sebepten doğmuş olması halinde tazminata yer olmadığı gibi, zarara sadece adam kullananın hareketinin değil, fakat zarara uğrayanın hareketinin veya diğer bir etkenin de beraberce neden olduğu hallerde, Borçlar Kanununun 44. maddesinin ilk cümlesi hükmünün uygulanması mümkündür. Burada söz edilen sorumluluk, gerek adam kullanan gerekse kullanılan adam bakımından kusura dayalı bir sorumluluk olmadığından Borçlar Kanununun 43. maddesindeki kusurun ağırlığı ile tazminat miktarının mütenasip olacağı hükmü 55. maddeye ilişkin tazminatlarda uygulanmaz.
Adı geçen içtihadı Birleştirme Kararından da anlaşıldığı gibi, BK. 55. maddesi hükmünce adam kullananın tazminat ile sorumlu tutulabilmesi için, kendisinin kusuru şart olmadığı gibi, kullandığı adamın dahi kusuru kanuni şartlardan değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle somut olayda, zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimatı dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike ( risk ) esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göre davalı işveren Mehmet'in sorumlu tutulması gerekirken, bu davalı hakkındaki davanın tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2007/21-35

K. 2007/9

T. 17.1.2007

• İŞ KAZASI NEDENİNE DAYALI MANEVİ TAZMİNAT ( İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konularında Uzman Bilirkişilere Konuyu Yeniden İnceletmek Suretiyle Karar Verilmesi Gereği )

• İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ( İş Kazası Nedenine Dayalı Manevi Tazminat - İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konularında Uzman Bilirkişilere Konuyu Yeniden İnceletmek Suretiyle Karar Verilmesi Gereği )

• KUSUR TESPİTİNDE İNCELEME YÖNTEMİ ( İş Kanununun 77.Maddesinin Öngördüğü Koşullar Göz Önünde Tutularak ve Özellikle İşyerinin Niteliğine Göre İşyerinde Uygulanması Gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün İlgili Maddelerini İncelenerek Karar Verilmesi Gereği )

4857/m. 77


ÖZET : Dava iş kazası nedenine dayalı manevi tazminat talebidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek ve sonuca göre karar vermek gerekir.
Bu kural doğrultusunda hazırlanmamış olan bilirkişi raporuna dayanılarak iş kazası nedeniyle açılan davada kusur sorunu irdelenemez.
DAVA : Taraflar arasındaki "Manevi Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1.iş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.11.2005 gün ve 2004/888 E. 2005/909 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 3.4.2006 gün ve 2006/955 E. 3400 K. sayılı ilamı ile;
( ... Zararlandırıcı olaya maruz kalan sigortalı olay günü iş kazası sonucu ölmüştür.
İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığının ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu iş Kanunu'nun 77.maddesinin açık buyruğudur.
Mahkemece hükme dayanak alınan adli Tıp kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 12.4.2003 günlü bilirkişi raporunda; araç sürücüsünün 7/8. işçinin ise 1/8 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bilirkişiler İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş güvenliği Tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu hangi önlemleri aldığı hangi önlemleri almadığı alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca kusur raporunun, İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.
Mahkemece yapılacak iş; işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek ve sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle, inandırıcı güç ve nitelikte olmayan 77. maddenin öngördüğü koşulları içermeyen kusur raporunu hükme dayanak almak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/21-365

K. 2004/369

T. 16.6.2004

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( İş Kazası Sonucu Ölüm - İşverenin Eğitim ve Sonrasında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İle İlgili Önlemlerin Alındığını ve Uygulandığını Denetleme Zorunluluğu )

• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM ( İşverenin Eğitim ve Sonrasında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İle İlgili Önlemlerin Alındığını ve Uygulandığını Denetleme Zorunluluğu - Maddi ve Manevi Tazminat )

• İŞVERENİN SORUMLULUĞU ( Eğitim ve Sonrasında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İle İlgili Önlemlerin Alındığını ve Uygulandığını Denetleme - Maddi ve Manevi Tazminat/İş Kazası Sonucu Ölüm )

• İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ( İşverenin Eğitim ve Sonrasında İlgili Önlemlerin Alındığını ve Uygulandığını Denetleme Zorunluluğu - İş Kazası Sonucu Ölüm/Maddi ve Manevi Tazminat )

• İŞÇİNİN EĞİTİMİ ( İşverenin Eğitim ve Sonrasında İlgili Önlemlerin Alındığını ve Uygulandığını Denetleme Zorunluluğu - İş Kazası Sonucu Ölüm/Maddi ve Manevi Tazminat )

4857/m. 77

2709/m. 17

ÖZET : İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuatı hükümlerini içerir belgelerin kendilerine verilmesini değil, eylemli olarak, bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir.
İşverenlerce, iş güvenliği açısından hayati öneme haiz bulunan araç ve gereçlerin anılan kazalı tarafından kullanılması sağlandığında, kazalanma olasılığının tamamen ortadan kaldırılabileceği yadsınamaz bir gerçektir. İşçinin aynı işi uzun yıllardır yapıyor olması, işvereni tüm bu yükümlülükleri almaktan bağışık hale getiremez.
Davalı işverenlerin kazalı işçiyi, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeterli derecede eğitmedikleri, çalışma usul ve esasları konusunda ise yeterli denetim ve gözetim sağlamadıkları, bu doğrultuda kişisel koruyucu ve aletleri kullanımına sunmadıkları görülmekte olup, tüm bu nedenler, zararlandırıcı olayın meydana gelmesinde ağırlıklı ( baskın ) kusurun davalı tarafa ait olduğunu göstermektedir.
DAVA : Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gemlik Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.7.2003 gün ve 2002/791-2003/465 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 4.12.2003 gün ve 2003/9791-9903 sayılı ilamı ile, "Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçi olay günü işyerinde buhar kazanı borulama işinde kaynakçı olarak çalışırken oluşan iş kazası sonucu ölmüştür.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
5.6.2003 günlü bilirkişi raporunda; 3/8 işverenlerin, 5/8 ise işçinin kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Oysa, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda; bilirkişiler, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olmadıkları gibi İş Kanunu'nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İşgüvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.
Mahkemece yapılacak iş; olayın oluşu ve niteliğine göre işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişi heyetine konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek, verilen rapor sonrasında, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücrete göre yeniden hesap raporu düzenletmek alınan raporlar dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve özellikle,inandırıcı güç ve nitelikte olmayan kusur raporunu hükme dayanak almak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, iş kazası nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, iş kazasında vefat eden muris nedeniyle davalılardan maddi ve manevi tazminatın tahsilini istemektedir.
Yerel Mahkeme, meydana gelen iş kazasının oluşumunda davalılardan İ. H. D.'i 3/8 , davacılar murisi işçi K. B.'ı 5/8 oranında kusurlu bulan raporu ve bu oranları dikkate alarak hesaplanan maddi tazminat tutarını gözeterek, istemin kısmen kabulüne karar vermiş, Yüksek Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle hükmün bozulması üzerine, önceki kararında direnmiştir.
Somut olayda, davacılar murisi, davalılardan Ç. Çelik Montaj A.Ş.'e ait boru atölyesinde iş alan diğer davalı müteahhit İ. H. D. işçisi ( kaynak operatörü ) olarak, buhar kazanı borulama sistemine ait "spool" adı verilen iki ucu dirsekli bir parçanın imalinde çalışmakta iken, kaynak kontrolü amacıyla girdiği borunun içerisinde, kaynaklama sırasında boruya basılan ve yoğunluğu havadan daha fazla olan argon gazının boğucu etkisine maruz kalması sonucunda oluşan "hematoz" nedeniyle vefat etmiştir.
Anayasa'nın 17. maddesinde "yaşama hakkı" güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde, iş ve sosyal güvenlik mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.
Kamu düzeni düşüncesi ile oluşturulan işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümleri; işyerleri ve eklerinde bulunması gereken sağlık şartlarını, kullanılacak alet, makineler ve hammaddeler yüzünden çıkabilecek hastalıklara engel olarak alınacak tedbirleri, aynı şekilde işyerinde işkazalarını önlemek üzere bulundurulması gerekli araçların ve alınacak güvenlik tedbirlerinin neler olduğunu belirtmektedir. Burada amaçlanan; işvereni işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin tamamını almaya zorlamayarak, yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin vücut tamlığı ve yaşama hakkının önündeki tüm engellerin giderilmesidir.
Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir.
Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı ( işverenin koruma tedbiri alma ödevi ), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı ( işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü ) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır.
Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini gözönünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir.
Kaynak işlemi sırasında, boruya argon gazı basıldığı tartışmasızdır. Belirtilen işlemin tamamlanmasından sonra boğucu etkisi bulunan bu gazın ölçümünün yapılarak, tehlikeli boyutta olduğu saptandığında ise ortamdan tahliyesinin basınçlı hava yardımıyla yada gazın yoğunluğu nedeniyle borunun dikey konuma getirilip, akışkanlık sağlanarak yapılması gereklidir. Tüm bu önleyici tedbirlerin alınmadığı, iş güvenliği önlemlerini alma, kişisel güvenliğini sağlama konusunda inisiyatifin tek başına işçiye bırakıldığı, çalışılan ortam nedeniyle oluşan tehlikeler konusunda yeterli bilgi verilmediği görülmektedir. Aksi bir düşünce, işçinin, öldürücü etkisi sabit bir ortama bilerek ve isteyerek girdiği sonucu doğurur ki, bu durum, yaşam deneyimlerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmez.
İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuatı hükümlerini içerir belgelerin kendilerine verilmesini değil, eylemli olarak, bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir.
İşverenlerce, iş güvenliği açısından hayati öneme haiz bulunan araç ve gereçlerin anılan kazalı tarafından kullanılması sağlandığında, kazalanma olasılığının tamamen ortadan kaldırılabileceği yadsınamaz bir gerçektir. İşçinin aynı işi uzun yıllardır yapıyor olması, işvereni tüm bu yükümlülükleri almaktan bağışık hale getiremez.
Davalı işverenlerin kazalı işçiyi, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeterli derecede eğitmedikleri, çalışma usul ve esasları konusunda ise yeterli denetim ve gözetim sağlamadıkları, bu doğrultuda kişisel koruyucu ve aletleri kullanımına sunmadıkları görülmekte olup, tüm bu nedenler, zararlandırıcı olayın meydana gelmesinde ağırlıklı ( baskın ) kusurun davalı tarafa ait olduğunu göstermektedir.
Belirtilen nedenlerle, yerel mahkemece, aynı yönlere işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak, açıklanan maddi ve hukuki olgular doğrultusunda kusur raporu düzenletilerek, belirtilen şekilde hüküm kurmak gerekirken, direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.06.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/11925

K. 2006/15834

T. 21.12.2006

• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM ( Tazminat Davası - Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Tüm Davacılar Yönünden Talep Edilmesine Rağmen Mahkemece Yalnızca Davacı Baba İçin Maddi Tazminat İstendiğinin Kabulü Hatalı Olduğu )

• MADDİ TAZMİNAT ( İş Kazası Sonucu Ölüm - Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Tüm Davacılar Yönünden Talep Edilmesine Rağmen Mahkemece Yalnızca Davacı Baba İçin Maddi Tazminat İstendiğinin Kabulü Hatalı Olduğu )

• DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI ( İş Kazası Sonucu Ölüm - Tüm Davacılar Yönünden Talep Edilmesine Rağmen Mahkemece Yalnızca Davacı Baba İçin Maddi Tazminat İstendiğinin Kabulü Hatalı Olduğu )

506/m.24,35


ÖZET : İş kazası sonucunda ölüm nedeniyle açılan tazminat davasında, dava dilekçesinin içeriğinden ve "netice" bölümündeki ifadeden 150.000.000 TL. destekten yoksun kalma tazminatının tüm davacılar yönünden talep edildiğinin kabulü gerekirken mahkemece yalnızca davacı baba M.Ş. için 150.000.000 TL. maddi tazminat istendiğinin kabulü ile sonuca gidilmiş olması isabetsiz olmuştur.
DAVA : Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi S. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle özellikle 506 sayılı Yasa'nın 24. maddesinin açık hükmü karşısında davacı babanın maddi tazminat isteminin mahkemece reddine dair kararın yerinde olmasına göre davacılardan M. Ş. 'nin tüm, diğer davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.
2- Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıktan maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava dilekçesinin ikinci sayfasının beşinci bendinde" meydana gelen kaza sonucunda davacıların maktulun yapacağı destekten yoksun kaldıkları" belirtildikten sonra gerek dilekçenin birinci sayfasında "konu" kısmında, gerekse üçüncü sayfadaki "netice" bölümünde fazlaya ilişkin hak saklı tutulmak suretiyle 150.000.000 TL. destekten yoksun kalma tazminatı ile baba M. Ş. için 750.000.000 TL., anne S.Ş. için 300.000 TL. ve kardeşler S., i., E., T. ve F. Ş.'nin her biri için ayrı ayrı 300.000.000 TL. manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istenmiştir. Dava dilekçesinin içeriğinden ve "netice" bölümündeki ifadeden 150.000.000 TL. destekten yoksun kalma tazminatının tüm davacılar yönünden talep edildiğinin kabulü gerekirken mahkemece yalnızca davacı baba M. Ş. için 150.000.000 TL. maddi tazminat istendiğinin kabulü ile sonuca gidilmiş olması isabetsiz olmuştur.
Diğer yandan Sigortalının ölüm tarihinde ve davacının isteminin davalı Kurumca reddedildiği tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde "geçimi sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen" ibareleri 29.7.2003 tarihli 4958 sayılı Yasa'nın 35. maddesi ile değiştirilerek" sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı yasaya göre bağlanan aylık hariç olmak üzere bunlardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan" ibareleri getirilmiştir. Bu tür yasaların yürürlüğe girmeleri ile birlikte derhal tesirini husule getireceği tartışmasızdır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur.
Somut olayda davacı anne S.Ş.'e A. 5. İş Mahkemesinin 2005/1111 Esas nolu dosyasından görülen dava sonucunda mahkemenin 12.10.2005 tarihli kararı ile sigortalı oğlu D.Ş'.in iş kazası sonucu ölümü nedeniyle 29.07.2003 tarihini takip eder aybaşından itibaren gelir bağlanmasına karar verildiği ve verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; davacı vekilince tüm davacılar için topluca talep edilen 150.000.00 YTL.maddi tazminatın her davacı için ne miktar talep edildiğini açıklattırmak, SSK. Tahsisler Daire Başkanlığından davacı anne S.Ş.'e gelir bağlanıp bağlanmadığını sormak, bağlanmış ise bağlanan gelirin peşin sermaye değerini getirtmek bu davacı yönünden hesap incelemesi yaptırmak ve çıkacak sonuca göre davacılar S., F., E., S., i, ve T. Ş.'nin maddi tazminat istemleri konusunda olumlu veya olumsuz bir hüküm kurmaktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/8163

K. 2005/9062

T. 10.10.2005

• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( İşverenin İşyerinde Yeterli İş Güvenliği Önlemlerini Alıp Almadığının Bilirkişi Vasıtasıyla Araştırılması Zorunluluğu/Ceza Mahkemesinin Adli Tıp Kurumundan Aldığı Raporla Yetinilerek Hüküm Kurulamayacağı - Ölen Sigortalının Ana ve Babasına Aylık Bağlanmasının Koşulları )

• TAZMİNAT TALEBİ ( İş Kazası Sonucu Ölüm Nedeniyle - İşverenin İşyerinde İş Güvenliği Önlemlerini Alıp Almadığının Bilirkişi Vasıtasıyla Araştırılması Zorunluluğu )

• İSTİHDAM EDENİN KUSURSUZ SORUMLULUĞU ( İşveren Şirket Çalışanının Kullandığı Aracın Sebep Olduğu Kazadan Dolayı Açılan Tazminat Davasında İşverenin Sorumluluğu )

• İŞ GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİNİN ALINIP ALINMADIĞININ BİLİRKİŞİ VASITASIYLA ARAŞTIRILMASI ZORUNLULUĞU ( İş Kazası Sonucu Ölüm Nedeniyle Tazminat Talebi - Ceza Mahkemesinin Adli Tıp Kurumundan Aldığı Raporla Yetinilerek Hüküm Kurulamayacağı )

• ANA VE BABAYA AYLIK BAĞLANIP BAĞLANMADIĞININ ARAŞTIRILMASI ZORUNLULUĞU ( İş Kazası Sonucu Ölen Sigortalının Ana ve Babasının Tazminat Talebi )

818/m.41,55

4857/m.2,77

506/m.69,87


ÖZET : 1- Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetinden rapor almadan, Ceza Mahkemesinin kusura ilişkin olarak Adli Tıp Kurumundan aldığı rapor ile sonuca gitmiştir. İşyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle, kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptamadıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez. Olayda işverenin aracını kullanan kişinin işveren şirket ortağı olduğu anlaşılmaktadır. Araç sürücüsünün sadece işveren şirket ortağı olması durumunda kusurlu hareketinden doğrudan işveren şirket sorumludur. istihdam edilen kişi olması durumunda da, olayın istihdam olunanın kusurlu davranışı sonucu oluştuğu ve nedensellik bağının bulunduğu, giderek yukarıda sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak istihdam eden durumundaki davalı işverenlerin sorumlu olduğu açıktır.
2- Ölen sigortalının anne ve babası olan davacıların maddi tazminat talepleri ayrıca SSK'ca gelir bağlanmadığı gerekçesi ile mahkemece reddedilmiş ise de sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Hak sahipleri anne ve baba yönünden Sosyal Sigortalar Kurumuna aylık bağlanması için başvuru yapıp yapmadıkları dosyadaki yazılardan anlaşılamamaktadır. Mahkemece hak sahibi olan ana ve babanın SSK'ya aylık bağlanması için başvurup başvurmadıkları araştırılmalı, başvurmamış iseler başvuruları sağlanmalı, gerekirse 506 sayılı yasanın 69. maddesi çerçevesinde davacı ana ve babaya sosyal Sigortalar Kurumu'na dava açmaları için süre verilmelidir. Somut olayda, hak sahibi ana ve baba yönünden yukarıda açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulması hatalıdır.
DAVA : Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mesut Balcı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1- Mahkemece, trafik iş kazalarında işverenin kusursuz sorumluluğu bulunmadığı gerekçesi ile davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme İle ulaşıldığından usul ve yasaya uygun değildir. Gerçekten, zararlandırıcı olaya maruz kalan davacılar murisi işçi, olay günü davalılardan K. Ltd. Şti. 'ne ait otobüste muavin olarak çalıştığı sırada işverene ait aracın sürücüsü ile dava dışı 3. kişiye ait araç sürücüsünün kusurlu hareketleri sonucu meydana gelen trafik iş kazası sonucu ölmüştür. Diğer davalı P. AŞ. Olayda araç işleteni ve asıl ( üst ) işveren durumundadır. Hal böyle olunca alt işverenin sorumluluğunun saptanması halinde 506 sayılı yasanın 87. maddesi ve 4857 sayılı yasanın 2. maddesinin 6. fıkrası uyarınca davalı asıl ( üst ) işveren dava da alt işveren ile birlikte Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1.2.1989 tarih, 1988/10-717 E. 1989/43 K. Sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere müteselsilen sorumludur.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğudur.
Oysa, Mahkeme iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetinden rapor almadan Ceza Mahkemesinin kusura ilişkin olarak Adli Tıp Kurumundan aldığı rapor ile sonuca gitmiştir. Hükme dayanak alınan Adli Tıp Kurumu raporu; iş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak düzenlenmemiştir. işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle, kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.
Mahkemece yapılacak iş; işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yukarıda açıkladığı biçimde inceletmek, verilen raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirerek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Öte yandan, 27.3.1957 gün 1/3 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, Borçlar Kanunu'nun 55. maddesi uyarınca istihdam edenin sorumluluğu için kendisinin veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk" özen ve gözetim ödevinin" objektif olarak yerine getirilmesinden kaynaklanan kusura dayanmayan bir sorumluluktur. İstihdam edenin sorumluluğu için, istihdam edenle istihdam olunan arasında çalıştırma ve bağımlılık ilişkisinin bulunması zararın hizmetin ifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşması eylemin hukuka aykırı olması ve eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağımının bulunması gerekir.
Olayda işverenin aracını kullanan kişinin işveren şirket ortağı olduğu anlaşılmaktadır. Araç sürücüsünün sadece işveren şirket ortağı olması durumunda kusurlu hareketinden doğrudan işveren şirket sorumludur. istihdam edilen kişi olması durumunda da, olayın istihdam olunanın kusurlu davranışı sonucu oluştuğu ve nedensellik bağının bulunduğu, giderek yukarıda sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak istihdam eden durumundaki davalı işverenlerin sorumlu olduğu açıktır.
2- Ölen sigortalının anne ve babası olan davacıların maddi tazminat talepleri ayrıca SSK'ca gelir bağlanmadığı gerekçesi ile mahkemece reddedilmiş ise de sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Hak sahipleri anne ve baba yönünden Sosyal Sigortalar Kurumuna aylık bağlanması için başvuru yapıp yapmadıkları dosyadaki yazılardan anlaşılamamaktadır. 506 sayılı yasanın 69. maddesinde " sigortalının ölümü tarihinde eşine ve çocuklarına bağlanması gereken aylıkların toplamı sigortalıya aylıktan aşağı olursa artanı eşit hisseler halinde sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı yasaya göre bağlanan aylık hariç olmak üzere buralardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan ana ve babasına aylık olarak verilir. Ancak bunların her birinin hissesi sigortalıya ait aylığın % 25'ini geçemez. Sigortalının ölümü ile eşine ve çocuklarına bağlanabilecek aylıkların toplamı sigortalıya ait aylıktan aşağı değilse ana ve babanın aylık bağlanma hakları düşer" hükmü yer almaktadır.
Anılan yasa maddesi uyarınca hak sahibi olan ana ve babanın SSK'ya aylık bağlanması için başvurup başvurmadıkları araştırılmalı, başvurmamış iseler başvuruları sağlanmalı, gerekirse 506 sayılı yasanın 69. maddesi çerçevesinde davacı ana ve babaya sosyal Sigortalar Kurumu'na dava açmaları için süre verilmelidir. Somut olayda, hak sahibi ana ve baba yönünden yukarıda açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapılmadığı ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/2529

K. 2005/9517

T. 13.10.2005

• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM ( Gelir Bağlanmadığının Anlaşılması Halinde Davacılara Olayın İş Kazası Sayılması ve Gelir Bağlanması İçin Kuruma Başvurmaları Giderek Bu Yönde Dava Açmaları Yönünde Önel Verilmesi Gereği )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Gelir Bağlanmadığının Anlaşılması Halinde Davacılara Olayın İş Kazası Sayılması ve Gelir Bağlanması İçin Kuruma Başvurmaları Giderek Bu Yönde Dava Açmaları Yönünde Önel Verilmesi Gereği - İş Kazası Sonucu Ölüm )

• ÖNEL VERİLMESİ ( Gelir Bağlanmadığının Anlaşılması Halinde Davacılara Olayın İş Kazası Sayılması ve Gelir Bağlanması İçin Kuruma Başvurmaları Giderek Bu Yönde Dava Açmaları Yönünde Önel Verilmesi Gereği - İş Kazası Sonucu Ölüm )

506/m.26


ÖZET : Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir. Bozma ilamında belirtildiği gibi gelir bağlanmadığının anlaşılması halinde davacılara olayın iş kazası sayılması ve gelir bağlanması için kuruma başvurmaları giderek bu yönde dava açmaları yönünde önel verilmesi gerekir.
DAVA : Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Demet Kurtuluş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava, davacıların murislerinin iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı işverene ait servis aracından indikten sonra davalı işyerine giderken yolda oluşan kazanın, iş kazası sayılamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın davacı tarafça temyizi sonucunda karar Dairemizce bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde bozma gerekleri yerine getirilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bozma ilamı uyarınca davacılar adına gelir bağlanıp bağlanmadığı hususunun Kurumdan sorulduğu, gelen yazı cevabında davacılara iş kazası sonucu ölüm geliri bağlanmadığı, sadece ölüm aylığı bağlandığı bildirilmiştir. Hal böyle iken bozma ilamında belirtildiği gibi gelir bağlanmadığının anlaşılması halinde davacılara olayın iş kazası sayılması ve gelir bağlanması için kuruma başvurmaları giderek bu yönde dava açmaları yönünde önel verilmesi gerekirken, bu husus mahkemece yerine getirilmeden yargılamaya devam olunarak istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yapılacak iş, mahkemece davacılara olayın iş kazası sayılması ve iş kazası nedeniyle gelir bağlanması için Kuruma başvurmaları giderek bu yönde dava açmaları yönünde önel verilmesi, verilen önel sonucunda, olayın iş kazası sayılıp davacılara iş kazası nedeniyle gelir bağlanması halinde ise; davalı işverenin oluşan kazada kusur durumunu saptamak üzere aralarında trafik iş güvenliği uzmanının da bulunduğu tamamı iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetinden rapor aldırılmak, davalının kusurunun bulunduğunun anlaşılması halinde iş kazası nedeniyle davacılara bağlanan aylığın hüküm tarihine en yakın tarihli peşin sermaye değerinin tazminat bedelinden düşürülmesi suretiyle davacılara ödenecek tazminat tutarını saptamaktan ibarettir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 13.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2434

K. 2003/4036

T. 29.4.2003

• TAZMİNAT DAVASI ( İş Kazası Nedeniyle )

• İŞ KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Murisinin İş Kazası Sonucu Ölümünden Doğan Maddi ve Manevi Tazminatın Ödenmesini Talep Etmesi )

• İŞ MAHKEMESİ ( 5521 Sayılı Yasanın Hükümlerinin Olayda Mevcut Olmaması )

• İŞ KAZASI ( İş Mahkemelerinin Görevli Olması İçin Uyuşmazlığın Taraflarının İşçi ve İşveren Olması ve Uyuşmazlığın İş Aktinden ya da İş Kanunundan Kaynaklanmasının Gerekmesi )

• İŞ SÖZLEŞMESİ ( Somut Olayda Hizmet Aktinin Bulunmaması )

• İŞÇİ VE İŞVEREN ( İş Mahkemelerinin Görevli Olması İçin Uyuşmazlığın Taraflarının İşçi ve İşveren Olması ve Uyuşmazlığın İş Aktinden ya da İş Kanunundan Kaynaklanmasının Gerekmesi )

5521/m.1


ÖZET : İş Mahkemesinin görevli olması için şu iki unsurun birlikte gerçekleşmesi koşuldur. a )Uyuşmazlığın tarafları işçi ve işveren ( yada işveren vekili ) olmalıdır. b )Uyuşmazlık iş sözleşmesinden veya İş Kanunundan kaynaklanmalıdır.
Somut olayda, davacılar murisi ile davalı Murat D. arasında hizmet ilişkisi bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla davalı, davacı işçinin işvereni değildir. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın iş akdinden veya İş Kanunundan doğamadığı giderek davada, yukarıda sözü geçen Yasanın 1.maddenin öngördüğü koşulların oluşmadığı açık-seçiktir. 5521 sayılı Yasanın 1.maddesinin öngördügü koşulların ayrıca olayda gerçekleşmesi gerektiğide sözgötürmez.
DAVA : Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 7.250.000.000 lira manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29.4.2003 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat Emine Şengül Otlatıcı ile karşı taraf vekili Adil Küpeli geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi B. Mustafa Şimşek tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi:
KARAR : Davacılar murisinin, dava dışı P... Tekstil A. Ş.'de torna bakım ustası olarak çalıştığı, olay günü D... A.Ş. tarafından imal edilerek işyerinde montajı yapılan boyama ünitesinin deneme için çalıştırılması sırasında parçalanması ve etrafa dağılan parçalardan bir bölümünün isabeti ile öldüğü, davalı Murat D. ile davacılar arasında hizmet aktine dayanan bir ilişkinin mevcut olmadığı, uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, görevli mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 5521 sayılı Yasanın 1.maddesidir. Anılan maddede; işçiyle iş veren veya işveren vekili arasında iş aktinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkla- rının İş Mahkemelerinde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olması için şu iki unsurun birlikte gerçekleşmesi koşuldur. a )Uyuşmazlığın tarafları işçi ve işveren ( yada işveren vekili ) olmalıdır. b )Uyuşmazlık iş sözleşmesinden veya İş Kanunundan kaynaklanmalıdır.
Somut olayda, davacılar murisi ile davalı Murat D. arasında hizmet ilişkisi bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla davalı, davacı işçinin işvereni değildir. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın iş akdinden veya İş Kanunundan doğamadığı giderek davada, yukarıda sözü geçen Yasanın 1.maddenin öngördüğü koşulların oluşmadığı açık-seçiktir. Öte yandan, zararlandırıcı olayın iş kazası sayılması, görevli mahkemenin belirlenmesi için yeterli olmayıp 5521 sayılı Yasanın 1.maddesinin öngördügü koşulların ayrıca olayda gerçekleşmesi gerektiğide sözgötürmez.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve özellikle dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 275.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 25-02-2008, 20:33   #4
Av. Nevin Oz

 
Varsayılan

Merhabalar,
Daha önceden buna benzer iki dosyayla ilgili davalar yürütmüştüm. Bu tür davalarda İş Mahkemesi'nde dava açılabilmesi için öncelikle taraflar arasında bir hizmet sözleşmesi olması gerekmektedir. Aralarında işçi ve işveren ilişkisinin bulunması gerekir. Sizin olayınızda ölen sigortalı olduğu için kanımca iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.
Old 26-02-2008, 12:39   #5
Av.Nazlı Yolaç

 
Varsayılan

Alıntı:
Müvekkilin oğlu bir binanın boyama işi için o binanın yöneticisiyle anlaşıyor,sigortalanıyor

Burada yapılan işin ve sözleşmenin türü önem kazanıyor bence. Bu tür işler genellikle iş kanunu anlamında iş sözleşmesi ile değil BKna göre işin götürü olarak yaptırılması şeklinde yapılıyor. Sigorta ile kastedilen işçinin SSK'da sigortalanması ve kişinin hizmet akdi ile çalıştırılması ise evet İş Mahkemesi görevlli. Ancak sigortalanması ile kastedilen bir sigorta şirketine poliçe ile risk sigortası yaptırılması ise yani kişi İş Kanununa tabi bir iş sözleşmesi ile değil BKna göre eser sözleşmesi ile bu işi yapmışsa görevli Asliye/Sulh (miktara göre) Mahkemeleri görevlidir.
Old 27-02-2008, 16:42   #6
Av.Mustafa yağan

 
Varsayılan

Sigortalanma deyimi SSK anlamında sigortalı ise iş mahkemesi yok poliçe ise asliye hukuk mahkemesi görevli,ASLINDA 506 S.Y ANLAMINDA BİLE SİGORTALI OLSA TARAFLAR ARASINDA İSTİSNA AKDİ KURULMUŞ,BENCE GERÇEK BİR İŞ İLİŞKİSİ YOK İSTİSNA AKDİNE DAYANARAK ASLİYE HUKUKTA DAVA AÇILSA DAHA İYİ OLUR.
Old 27-02-2008, 16:45   #7
Av.Mustafa yağan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mustafa yağan
Sigortalanma deyimi SSK anlamında sigortalı ise iş mahkemesi yok poliçe ise asliye hukuk mahkemesi görevli,ASLINDA 506 S.Y ANLAMINDA BİLE SİGORTALI OLSA TARAFLAR ARASINDA İSTİSNA AKDİ KURULMUŞ,BENCE GERÇEK BİR İŞ İLİŞKİSİ YOK İSTİSNA AKDİNE DAYANARAK ASLİYE HUKUKTA DAVA AÇILSA DAHA İYİ OLUR.

YARĞITAY HUKUK GENEL KURULUNUN 2006/10-84 2006/121 VE 29.3.2006 TARİHHLİ KARARI TIPATIP BENZER OLAY BURADA İSTİSNA AKDİ KABUL EDİLMİŞ BU SİTEDE KARAR VAR ALABİLİRSİNİZ.
BİNA SAHİBİ İŞVEREN SAYILIR MI BAŞLIĞINDA
aV.mUSTAFA yAĞAN BAŞARILAR.
Old 13-10-2015, 08:35   #8
siloos

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Çok benzer olmasa da benim de asliye hukuk mu iş mahkemeleri mi görevli dediğim bir olay var.
Olay, müteveffa ile x firması aralarında taşeronluk sözleşmesi imzalıyor, müteveffa bu taşeronluk sözleşmesi için çalışırken inşaat sahasında üzerine beton mikser parçasının düşmesi sonucu vefat ediyor. Dava Asliye hukukta açılıyor ama SGK İş Kazası olduğu gerekçesi ile peşin sermaye değerini vs belirliyor rapor tutuyor vs.
Şimdi benim şahsi görüşüm iş kazası olduğu için iş mahkemelerinin görevli olduğu yönünde ancak hakime hanım da tereddütte, zira dosya 2011 esaslı ama hala görev konusunda karar veremiyor.
Bu hususta elinizde Yargıtay Kararı var mı beyan dilekçeme ekleyebileceğim ?
Old 25-03-2016, 12:48   #9
AV.TUĞBA38

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan siloos
Sayın Meslektaşlarım,
Çok benzer olmasa da benim de asliye hukuk mu iş mahkemeleri mi görevli dediğim bir olay var.
Olay, müteveffa ile x firması aralarında taşeronluk sözleşmesi imzalıyor, müteveffa bu taşeronluk sözleşmesi için çalışırken inşaat sahasında üzerine beton mikser parçasının düşmesi sonucu vefat ediyor. Dava Asliye hukukta açılıyor ama SGK İş Kazası olduğu gerekçesi ile peşin sermaye değerini vs belirliyor rapor tutuyor vs.
Şimdi benim şahsi görüşüm iş kazası olduğu için iş mahkemelerinin görevli olduğu yönünde ancak hakime hanım da tereddütte, zira dosya 2011 esaslı ama hala görev konusunda karar veremiyor.
Bu hususta elinizde Yargıtay Kararı var mı beyan dilekçeme ekleyebileceğim ?


Merhaba ben de bu hususta araştırma yapıyorum, ve bence sırf ZMMS var diye davanın tcaret mahkemesinde görülmemesi gerekir , sonuçta olay iş kazası ve mahkemeleri görevli siz Yargıtay kararı bulabildiniz mi ?
Old 02-04-2016, 15:50   #10
siloos

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.TUĞBA38
Merhaba ben de bu hususta araştırma yapıyorum, ve bence sırf ZMMS var diye davanın tcaret mahkemesinde görülmemesi gerekir , sonuçta olay iş kazası ve mahkemeleri görevli siz Yargıtay kararı bulabildiniz mi ?

Sayın Meslektaşım,
Ne yazık ki bir karar bulamadım, hatta bizim dosyamızda hakim de henüz hala karar vermedi görev konusunda :d

Bende beklemekteyim.
Bir karar bulur bulmaz burada paylaşacağım.

Kolay Gelsin
Old 25-04-2016, 15:54   #11
siloos

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.TUĞBA38
Merhaba ben de bu hususta araştırma yapıyorum, ve bence sırf ZMMS var diye davanın tcaret mahkemesinde görülmemesi gerekir , sonuçta olay iş kazası ve mahkemeleri görevli siz Yargıtay kararı bulabildiniz mi ?

Avukat Hanım,
Benim dosyadan İş Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin karar çıktı ancak gerekçeli karar henüz yazılmadı, dilerseniz size gerekçeli karar yazıldığı zaman gönderebilirim.
Kolay Gelsim
Old 29-04-2016, 11:41   #12
AV.TUĞBA38

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan siloos
Avukat Hanım,
Benim dosyadan İş Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin karar çıktı ancak gerekçeli karar henüz yazılmadı, dilerseniz size gerekçeli karar yazıldığı zaman gönderebilirim.
Kolay Gelsim
Sayın meslektaşım , gerekçeli karar yazıldığında paylaşırsanız gerçekten çok işime yarar , şimdiden çok teşekkür ederim. =)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Görevli mahkeme iş mahkemesi midir, asliye hukuk mahkemesi midir? Kilimanjaro Meslektaşların Soruları 7 02-01-2008 09:27
İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası HÜLYA ÖZDEMİR Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 3 20-06-2007 15:25
İdare Mahkemesi mi& Asliye Mahkemesi mi? attorneytalay Meslektaşların Soruları 5 17-10-2006 14:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09942293 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.