bulunan kimlikle yapılan satım sözleşmelerde gerekli özeni göstermemek

Müvekkil 2000 yılında kimliğini kaybediyor .Daha sonra bulan şahıslar müvekkil adına bir gsm öperatöründen bu kimliği kullanarak faturalı hat alıyorlar.Doğal olarak bu alınan faturalı hatların borçları ödenmiyor ve müvekkil bir hafta önce alacaklı vekilinin kendisni araması ve borcu olduğunu bildirmesi ile bu icra takibinden haberdar oluyor.Hattı alan şahıslar faklı şehirde müvekkil istanbulda ikamet etmekte.Bu şahıslar hakkında savcılığa gerekli şikayetler yapıldı.Kimliğini kaybettiğine dair ilanıda ekledik.Dosya numarası henüz elimizde olmadığındn takibin aşaması hakkında bir bilgi yok.

1-Burada acaba gerekli özeni göstermeden hattı satan bayiye ve gerekli özeni göstermeden sözkonusu takibi açan kuruma karşı tazminat istenebilir mi?

Sözleşme altındaki imzanın borçluya ait olmadığı anlaşıldığında borca ilişkin bir sorumluluğunun olmayacağı açıktır. Bence tazminat koşulları da oluşur. Ancak şu da var ki kimliğin sahteliği veya tahrif edilmesi söz konusu değil. Ancak bildiğim kadarı ile faturalı hatlar için ikametgah ve vergi no gibi şeyler de isteniyor. Şirket Abonelik şartlarında bu unsurlar belirgin ise ve bunlara uyulmamış ise hem bayi hem de şirket açısından tazminat sorumluluğu doğacaktır. Hele haciz de yapılmış ise tazminat biraz daha artar. GSM şirketinin abone kabulünde uymaları gereken yükümlülükleri düzenleyen sözleşmeleri veya mevzuatı araştırmanızda fayda var. Yine de çok uçuk bir tazminat beklemeyin.

SAYIN DOĞANEL. Haciz yapılmamış.Ayrıca dosyanın bila tebligat olması yüksek ihtimal.( alacaklı vekili telefonla bilgi vermiş ancak dosya numarası bildirmemiş )Bu durumda müvekkile haciz gelmeside şu an için mümkün değil.Acaba burada tazminat hakkı doğuran,
1- müvekkilin kimliğinin kullanılarak bu hattın alınmış olması ve satıcının gerekli özeni göstermeyerek satış yapması mı?( bu durumda takip açılıp açılmamasının önemi olmayacaktır.)
2-Müvekkile karşı takip açılması mı? ( bu durumda tebligatın yapılmasının önemi olmayacaktır.
3-Yoksa müvekkile tebligat yapılmış hatta hacze gelinmiş olmasımı gerekir.

Herşeyden önce maddi değil manevi bir zarardan ve dolayısıyla manevi tazminattan bahsediyoruz. Burada sunduğunuz üç ihtimalde de hafiften ağıra doğru manevi zarar vardır bence. (3. İhtimalde manevi tazminat gerektiren bir eylem olduğu Yargıtay kararları ile sabit.)
Öncelikle elimizdeki olaya bakarsak. Kişiye bir telefon geliyor ve borcu olduğu, (meblağ çok yüksekse kalp krizi veya kısmi felç riski bile oluşturabilir.), ödemesi gerektiği ödemez ise hakkında.... yapılacağı söyleniyor. Burada manevi zarar doğuran eylem başlı başına bu telefon görüşmesidir. Kişiye hiç olmayan bir borç isnat ediliyor ve ödemesi, ödememesi halinde yasal prosedürün uygulanacağı söyleniyor. Kişinin üzerinde yaratılan soğuk duş etkisi manen zarar olarak kabul edilebilir. Bu olayın en hafif hali o nedenle uçuk bir tazminat beklemeyin demiştim. Sembolik 1000,00 ila 5000,00YTL arası bir tazminat çıkabilir. Tabi takibin aşamalarına göre iş değişir. Böyle bir durumda alacakta ısrar edilmesi halinde mahkemece mesela %40'tan az olmamak üzere haksız icra tazminatına hükmedileceği yasa gereğidir zaten. Kıyasen böyle bir hesaptan yola çıkılarak paralel bir talep yapılabilir. (Tabi o maddi bir takım zararları da kapsıyor dikkat edin)