07-08-2007, 22:57 | #1 |
|
Tutukluluk ve beraat kararları...
Bundan aylar önce büromuza bir icra dosyasından borçlu olarak gelen bir borçlumuzun hikayesini anlatayım sizlere. Borçlumuzun arkadaşları kendisinden telefonunu kullanmak için istemişler ve adamımız telefonunu arkadaşlarına vermiş halbuki polisler borçlumuzun arkadaşlarını çete kurmak ve çetenin işlemiş olduğu suçlardan dolayı telefonlarını dinliyorlarmış. Çete ile birlikte borçlumuz da hiç yere tutuklanarak 80 gün küçücük olan hücrede F tipinde kalmış ve suçsuzluğu anlaşılınca serbest bırakılmış. Gel gelelim içeride kaldığı o 80 gün tüm hayatını mahvetmiş. İşi bozulmuş tüm ticari ilişkileri sıfırlanmış kepenk kapatmış. Ailesi ile ilişkisi inanılmaz derecede bozulmuş üstelik tahliyeden sonra da psikolojik tedavi amacıyla hastanede 2 ay kalmış. Komşuları ve tüm arkadaşlarının ona bakış açısı değişmiş. Kendisinin bana anlattığı kadarıyla kan görünce bayılan adam önünde adam kesseler tepki veremeyecek hale gelmiş.
Ülkemizde geç tecelli eden adalet sayesinde ve hapse atmayı ve tutuklu olarak yargılamayı seven iddianameyi ve delil durumunu değerlendiremeyen ve ceza hukukuna egemen olan ilkelerden haberi dahi olmayan hakim ve savcı meslektaşklarımız olduğu sürece ( defalarca tutuklamaya itiraz dilekçesi yazmışımdır; ancak bir tanesinde hakimin biri dilekçe başlığına bakıp gülmüştü neden güldüğünü sorunca bunları kimse okumuyor ki demişti.) hem vatandaşlarımızın hem de biz hukukçuların adalete olan güveni sarsılacaktır. Düşünün ceza hukukuna hakim olan ilkeleri sıkı takip eden ve uygulamaya çalışan kaç tane savcı ve hakim var acaba yahut kaç tane avukat yazmış olduğu dilekçesinde bir kaç ilke dışında diğer ilkelerden hiç bahsediyor mu yahut biliyor mu acaba? İnsanlar hukukçular olarak bizlere canlarını, mallarını ve zamanlarını emanet ediyorlar işimizi daha düzgün yapmak için çaba göstermemiz gerekmiyor mu sizce de? Gelelim devletin adalet anlayışına. Haksız yere hayatı mahvedilen adamla dalga geçer gibi zaten ülkemizde size biçilen değer ancak bu kadar dermişçesine üç kuruşa haksızlık telafi edilmeye çalışılıyor. Bence bu konuda tazminat davası ile yetinilmemeli ayrıca bir ödeşme biçimi öngörülebilmeli. İnsanların ellerinden alınan özgürlüklerini, kaybettikleri ailelerini, işlerini yahut zamanlarını parayla telafi etmek yerine doğru düzgün bir adalet için hızlı sonuçlanan ve insanların haklarına erken kavuşmasını sağlayan bir sistem için çalışılmalı. Geç gelen adalet de kanımca adalet değildir. İnsanlara PARDON diyerek (filmi izleyin bence) adalet sağlanamaz. Ödenecek tazminatla insanların mağduriyeti giderilemez. Tutuklu yargılamayı seven hakim ve delilleri toplamakta acele etmeyen gerekli özeni göstermeyen (bu yazımı özellikle Bursa adliyesindeki bir kaç kişi okumalı bence) savcılarla, dilekçesini iyi hazırlamayan ve müvekkilinin tahliyesini ve tutuksuz yargılanması için gerekli özeni göstermeyen avukatlara çok iş düşüyor. İnsanı kanser edecek şekilde geç gelen adaletle mağdur olan insanları iyileştirmek bizlere düşüyor. Yaralı biri kendisini bir doktora emanet edip acil müdahale edilmezse hayatını kaybecekse bizlere de zamanını, canını ve malını emanet eden müvekkillerimize acil müdahale yapma görevi düşüyor. Çünkü, geç yapılan müdahale hayat kurtarmaz. |
08-08-2007, 01:30 | #2 |
|
"Bir stajyer avukatın, izlenimleri" şeklinde bir başlık uygun olur muydu diye düşündüm mesajınızı okuduğumda. Sonra ne değişecek diye düşündüm. Zira zamanla değişen, yalnızca cümlelerin disiplini oluyor.
"Pardon" filmini izlemiştim. Filmin sonunda Ferhan Şensoy, devletten alacaklı olduğu, yok yere tutsak geçen günlerine tekabül edecek bir cinayeti, bilerek ve isteyerek işleyerek finali belirliyor ve "pardon" diyordu. Müstehzi gülümseyişinde ve bir tek cümlesinde, ne çok anlam ifadesini buluyordu. PARDON..? |
08-08-2007, 16:06 | #3 |
|
T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi Esas: 2004/10790 Karar: 2004/10535 Karar Tarihi: 27.09.2004 ÖZET : Memurların ve diğer kamu görevlilerinin kişisel kusur teşkil eden eylemleri Anayasanın 129/5. maddesinin kapsamında düşünülemez. Dava dilekçesinde davacı, davalının kişisel kusuruna dayanarak istemde bulunmuştur. Davacı, hakkında hazırlık soruşturması yapan davalının görevini ihmal ettiği, yeterli soruşturma yapmadığı ve geçerli deliller olmadan tutuklanmasına neden olduğunu iddia ederek onun kişisel kusuruna dayanmıştır. İddia edilen olguların sabit görülmesi halinde Anayasanın 129/5. maddesi kapsamında değerlendirme olanağı yoktur. Öyleyse mahkemece yapılacak iş davacının iddiası ve davalının eylemleri yasal çerçevede değerlendirilip, incelenerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. (2709 S. K. m. 129/5) (466 S. K. m. 1, 2) Dava: Davacı Sevil Aran tarafından, davalı Ayşe Karaoğlan vd. aleyhine 4.6.2003 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet ve tutuklanma nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 9.10.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: Karar: 1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davacının, davalı Sulh Ceza Hakimi Tülin Şenduran hakkındaki temyiz itirazları reddedilerek hükmün bu bölümü onanmalıdır. 2- Davacının, davalı C. Savcısı Cengiz Turhan hakkındaki temyiz itirazlarına gelince; davacı, kendisi hakkında yapılan hazırlık soruşturmasında ortada ciddi hiçbir delil yokken davalının talebi sonucu tutuklanmış olmasında, adı gecen davalının kişisel kusuru bulunduğunu belirterek tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece, Anayasanın 129/5. maddesinde yazılı nedenlerden söz edilerek dava husumet yönünden reddedilmiştir. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin kişisel kusur teşkil eden eylemleri Anayasanın 129/5. maddesinin kapsamında düşünülemez. Dava dilekçesinde davacı, davalının kişisel kusuruna dayanarak istemde bulunmuştur. Davacı, hakkında hazırlık soruşturması yapan davalının görevini ihmal ettiği, yeterli soruşturma yapmadığı ve geçerli deliller olmadan tutuklanmasına neden olduğunu iddia ederek onun kişisel kusuruna dayanmıştır. İddia edilen olguların sabit görülmesi halinde Anayasanın 129/5. maddesi kapsamında değerlendirme olanağı yoktur. Öyleyse mahkemece yapılacak iş davacının iddiası ve davalının eylemleri yasal çerçevede değerlendirilip, incelenerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Mahkemenin bu yönü gözetmeden yazılı gerekçe ile davalı Cengiz Turhan hakkındaki davayı husumet yönünden reddetmiş olması doğru görülmemiştir. Karar bu nedenle bozulmalıdır. 3- Davacının, diğer davalılarla ilgili temyiz itirazlarına gelince; davacı bu davalıların haksız şikayetleri ve gerçek dışı tanıklıkları sonucu tutuklanıp yargılandığı iddiasıyla manevi tazminat istemektedir. O halde şikayeti haklı gösterecek derecede yeterli emare olup olmadığı, şikayetin yasal sınırlar içinde kullanılıp kullanılmadığı, keza tanığın da olaya ilişkin bilgi ve görgülerini tanıklık görevinin gerektirdiği doğruluk kuralı içinde yerine getirip getirmediği üzerinde durulmalı ve tarafların bu yönde göstereceği tüm deliller toplandıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde davanın tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın ( 2 ) ve ( 3 ) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davacının diğer temyiz itirazlarının ise ( 1 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddi ile davalı Tülin Şenduran hakkındaki hükmün ONANMASINA 27.09.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları ************************************** |
08-08-2007, 20:25 | #4 |
|
Bu kadarını kaldırmak insan olarak özümsemek çok zor, hatta mümkün değil. Söyleyecek tek bir kelime bile bulamıyorum, ama YAZIK!
|
08-08-2007, 21:05 | #5 |
|
En ufak şüphede delil araştırmasına gerek görmeden tutuklamaya öyle alışılmış ki artık basın, sıradan vatandaşlar tutuklanan bir kişinin suçlu olduğuna inanıyor. Halbuki tutuklama sadece bir tedbir ama bunu herkes unutmuş ceza yerine koymuş. Öyle ki itibarlı bazı kimseler tutuklanmazken itibarsız kimseler hemen tutuklanıyor ve tutuklanmayan itibarlılar bir gün sonra yurtdışında kayıplara karışıyor.
|
08-08-2007, 22:37 | #6 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
BAKINIZ: borcunu ödemeyecek borçluyu anlama yolları http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=12666 |
09-08-2007, 08:36 | #7 |
|
sayın Armağan Konyalı borçlu bize borcunu tek seferde ödedi; konumuzla ilgisi olmayan ilginç bir noktaya değinmişsiniz. Anlatılan şeylerden bu konuya ulaşmanız takdire şayan.
|
09-08-2007, 09:06 | #8 |
|
Sayın bozoli
Haksız tutuklamalar nedeniyle pek çok kişinin zarara uğradığı ve bu zararların tazmin edilemediği acı bir gerçek. Ama borçluların borçlarını ödememek için gerçek hayattan alınma inandırıcı hikayeler anlattıkları da bir gerçek. Bu gerçeği sayın üyelerimize hatırlatmak ve acı bir tebessüm yaratmak amacıyla böyle bir şaka yapmıştım. Konuya değişik bir açıdan yaklaşmanın zararı olmamalı. Yazılması gerekenleri benden önce yazan üyeler ifade etmişler zaten. Bu şakanın sizin borçlunuzla ilgili olmadığını açıklamaya da gerek yok: Sizin borçlunuz hakkında hiç bilgim olmadığı bilinmekte. Saygılarımla |
24-08-2007, 13:28 | #9 |
|
Merhaba Arkadaşlar.
Ben bi konuyu kaç gündür araştırdım, net birşey öğrenemedim.Acaba hükümlü bir kişi başka bir suçtan yargılanmak için tutuklanırsa(tutuklanabiliyormu?), tutuklulukta geçirdiği süre verilen cezanın infazından düşürülüyor mu?Şimdiden teşekkürler... |
12-09-2007, 09:57 | #10 |
|
Öncelikle hükümlü ifadesinde acaba sanık para cezasında mı hüküm giydi yoksa hapis cezasında mı?Eğer sanık hapis cezası ise zaten tutuklanmasına gerek yok zira zaten cezaevinde. bundan dolayı sanık cezaevinde iken başka bir suçtan yargılanması halinde tutukluluk süresi söz konusu olmadığı için cezanın mahsubuna gidilecek bir durum yok. Çünkü sanığın zaten diğer suça ait cezası infaz edilmektedir. Fakat sanık para cezasından hüküm giymişsse ve başka bir suçtan yargılanıyorsa ve tutuklanmışsa, yargılandığı davadan alacağı ceza, hapis cezası olursa o zaman tututkluluk süresi yeni alacağı hapis cezasından mahsup edilir.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Yaralamalı trafik kazası ve tutukluluk | me_as | Meslektaşların Soruları | 5 | 05-09-2008 22:23 |
Herkes Beraat Etti! | Kemal Yıldırım | Ceza Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 24-02-2007 14:07 |
Tutukluluk halinde yapılacak tebligat | Av.Duygu Işık Behrem | Ceza Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 13-09-2006 12:23 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |