Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yardim Nafakasinin Kaldirilmasi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-07-2012, 14:26   #1
üye10761

 
Varsayılan Yardim Nafakasinin Kaldirilmasi

Merhabalar, ergin çocukların eğitimi sırasında bağlanan yardım nafakasının eğitimlerin sona ermesi nedeniyle kaldırılması konusunda Aile Mahkemesinde dava açmayı düşünüyorum. Aile hukuku alanında pek çalışmadığım için ve halihazırda icra kanalıyla nafaka tahsili devam ettiğinden en pratik yol konusunda görüş ve varsa örnek karar arıyorum. Yardımlarınız için teşekkür ederim.
Old 09-07-2012, 14:41   #2
egemen48

 
Varsayılan

eğitimin sona ermesi değilde işe girmesi nedeniyle kaldırımlası davası açansanız daha garanti yol olur.Keza okulu biten birisinin hala daha ekonomik güçlüğü devam edebilir,tabi iş buluyor fakat kişi işleri kabul etmiyorsa bu da nafakanın kaldırılması sebebidir
Old 09-07-2012, 14:58   #3
Avukat Neslihan

 
Varsayılan

Ergin çocuklara MK 364 gereği bağlanmış bir yoksulluk nafaksı söz konusu sanırım . Nafakanın kaldırılması için nafaka alacaklısının yoksulluk halinden kurtulmuş olması , mali durumunun iyileşmesi gerekir. Nafaka alacaklısının maddi durumundaki kısmi düzelme ve/veya Nafaka yükümlüsünün maddi gücündeki azalma sebebi ile nafakanın indirilmesini de istemek mümkündür. Dava terditli de açılabilir. Öncelikle nafakanın kaldırılması , mahkeme kabul etmezse inidirilmesi talep edilebilir.

Tek başına nafaka alacaklısının eğitimini tamamlaması nafakanın kaldırılması için yeterli olmaz diye düşünüyorum, asgari ücreti de aşacak şekilde gelir etmesi gerekir.



Yargıtay 3 HD 2004/5419 -5277

(4721 S. K. m. 175, 176/3)

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm her iki taraf vekilince temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Asıl davada daha önce hüküm altına alınan iştirak ve yoksulluk nafakasının artırılması, birleştirilen davada da davalının, terzilik yaptığı, anne ve babasına ait tarlaları kullandığı bu nedenle yoksulluk durumunun ortadan kalktığı iddia edilerek yoksulluk nafakasının kaldırılması, iştirak nafakasının da azaltılması talebinde bulunmuş, mahkemece iştirak nafakasının arttırılmasına, kadının yoksulluk durumunun ortadan kalktığı gerekçesiyle de bu nafakasının kaldırılmasına karar verilmiştir.

1- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına ve çocuğun ihtiyaçlarına göre takdir edilen iştirak nafakasında bir isabetsizlik görülmemesine göre her iki tarafın da bu nafakaya ilişkin temyiz itirazlarının reddine.

2- Yoksulluk nafakası yönünden;

Davalı-karşılık davacı, karşı tarafın terzilik yaparak ve anne-babasına ait tarlaları kullanarak gelir elde ettiği ve yoksulluktan kurtulduğunu iddia ederek bu nafakanın kaldırılmasına talep etmiş mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 175. maddesinde hükmünü; 176/3. maddesi de <...nafaka alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.> hükmünü getirmiştir.

Yoksulluk kavramı yasamızda tanımlanmamış ise de, yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanlar yoksul sayılır.

Yoksulluk nafakasına hükmedildikten sonra nafakanın kaldırılmasına ancak Türk Medeni Kanununun 176/3. maddesinde yazılı hallerin gerçekleştiğinin kanıtlanması halinde karar verilebilir.

Mahkemece davacı-karşılık davalı Asiye'nin terzilik yaptığı tarlada yevmiyeci olarak çalıştığı ve kendisini yoksulluktan kurtaracak kadar gelir elde ettiği kabul edilerek yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş ise de, daha önce 10.02.2000 tarihinde davacı tarafından nafakanın arttırılması talebi ile açılan davada da davacı Asiye'nin aynı şekilde gelir elde ettiği dinlenen tanık beyanları ve zabıtaca yaptırılan tahkikat ile anlaşılmış olmasına rağmen yoksulluk nafakasının arttırılmasına karar verilmiştir. O halde önceki davanın açıldığı tarihteki davacının durumu ile şimdiki davanın açıldığı tarihteki davacının durumu arasında gelir düzeyi yönünden bir fark bulunmamaktadır.

O halde mahkemece karşılık davanın reddi ile yoksulluk nafakasının tarafların durumuna göre uygun miktarda arttırılmasına karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.05.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Old 09-07-2012, 15:14   #4
üye10761

 
Varsayılan

Benim de emin olamadığım kısım çocukların yoksulluk iddiasında bulunup bulunmayacağı noktasında.. 4 çocuk için nafaka bağlanmış ve şuan çocukların en küçüğü 30 yaşında. Yurtdışında eğitimini tamamlayan bu çocuk yönünden en son 2007'deki işe giriş çıkış kayıtlarına ulaştım. Ama şuan çalışmıyor görünüyor. (ancak erkek çocuğu yönünden bunun da sorun teşkil etmeyeceğini zannediyorum) Diğer 3 çocuk şuan aktif sigortalı görünüyor. Bir diğer sorum da nafakanın kaldırılması talebi ile birlikte geçmişe dönük (birikmiş nafaka borcu adı altında yapılan kesintilerin de kaldırılmasını sağlamaya yönelik) tespiti içeren bir talepte de bulunmak istiyorum (2012 ilk üç ay için birikmiş kesintisi yapıldığı için)ama menfi tespit talebi olarak mı ileri sürmek pratik olur, emin olamadım. Tedbir yolu ile icra kesintisini durdurabilirsem sanırım birikmişler için ayrı bir yol deneyebilirim..
Old 09-07-2012, 15:48   #5
Avukat Neslihan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.s.
Benim de emin olamadığım kısım çocukların yoksulluk iddiasında bulunup bulunmayacağı noktasında.. 4 çocuk için nafaka bağlanmış ve şuan çocukların en küçüğü 30 yaşında. Yurtdışında eğitimini tamamlayan bu çocuk yönünden en son 2007'deki işe giriş çıkış kayıtlarına ulaştım. Ama şuan çalışmıyor görünüyor. (ancak erkek çocuğu yönünden bunun da sorun teşkil etmeyeceğini zannediyorum) Diğer 3 çocuk şuan aktif sigortalı görünüyor. Bir diğer sorum da nafakanın kaldırılması talebi ile birlikte geçmişe dönük (birikmiş nafaka borcu adı altında yapılan kesintilerin de kaldırılmasını sağlamaya yönelik) tespiti içeren bir talepte de bulunmak istiyorum (2012 ilk üç ay için birikmiş kesintisi yapıldığı için)ama menfi tespit talebi olarak mı ileri sürmek pratik olur, emin olamadım. Tedbir yolu ile icra kesintisini durdurabilirsem sanırım birikmişler için ayrı bir yol deneyebilirim..


Birikmiş nafakaların iptali , ya da iadesi gibi bir yol olabileceğini zannetmiyorum. Nafaka kaldırılsa bile karar verildiği tarihten sonrası için geçerli olacaktır.Zira yoksulluğun ortadan kalkması , kendiliğinden nafaka borcunu ortadan kaldırmaz . Mutlaka mahkeme kararı gerekir. Çocukların sigortalı görünmeleri de yeterli olmayacaktır. Elde ettikleri gelirler onları yoksulluk durumundan kurtaracak düzeyde olmalıdır. aşağıdaki karar duruma uygun diye düşünüyorum.


yargıtay 3.hd 22.02.2005 -2005/1244 E ,1666 K

4721 S. K. m. 2) (2004 S. K. m. 72)

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davada, davalının yoksulluk nafakası alacağı için ilamlı icra takibi yaptığı ve takibin kesinleştiği, oysa tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, protokolde <çalışma hayatı devam ettiği sürece> nafaka ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının önceki işinden ayrılmak zorunda kaldığı ve halen işsiz olduğu, ayrıca 2001'de dövizde meydana gelen aşırı artış nedeniyle de ödeme gücünü kaybettiği ileri sürülerek, nafaka borcu bulunmadığının tespiti ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi istenilmiş; mahkemece davacının işten ayrıldığı (11.7.2001) tarihinden yeniden çalışmaya başladığı (01.08.2003) tarihine kadar nafaka borcu bulunmadığına, yoksulluk nafakasının kaldırılması isteminin reddine karar verilmiştir.

Taraflar, anlaşmalı olarak 13.10.2000 tarihinde kesinleşen ilamla boşanmışlar, boşanmada, kararlaştırılmış, daha sonra (31.1.2002 tarihinde), nafaka yükümlüsünün işten ayrılması, halen işsiz olması, ödeme gücünün bulunmaması ve ekonomik kriz nedeniyle ve de protokoldeki-nafakanın çalışma hayatının devam etmesi şartına bağlandığı- ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılması istemiyle dava açılmış; mahkemece yoksulluk nafakasının kaldırılması koşulları gerçekleşmediğinden istemin reddine karar verilmiş, derecattan geçerek kesinleşmiştir.

Bu arada nafaka alacağının tahsili istemiyle 13 Nisan 2001 tarihinde ilamlı icra takibi yapılmış ve takibin kesinleşmesi üzerine, (yukarıda açıklanan iddia doğrultusunda) nafaka borcunun bulunmadığının tespiti ve nafakanın kaldırılması istemiyle işbu dava açılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; anlaşmalı boşanmaya esas protokolde yer alan <çalışma hayatı devam ettiği süre> şartı, nafaka yükümlüsünün çalışabilme imkanının bulunduğu, diğer bir deyişle, fiilen veya hukuken (örneğin çalışmayacak derecede sürekli hastalık, özgürlüğü kısıtlayıcı bir cezanın infazı gibi) zorunlu çalışma engellerinin bulunmadığı hallerde nafaka borcunun ödenmesi gerektiği şeklinde anlaşılmak gerekir. Yoksa geçici olarak işten ayrılma iş bulamama hallerinde de nafaka yükümünün olmadığını kabul etmek, tarafların anlaşmayla varmak istedikleri iradeye aykırı düşer. Nitekim herkes hak ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyi niyet kurallarına ve bu arada sözleşmeye bağlılık ilkelerine uygun hareket etmek durumundadır (TMK. m. 2).

İkinci olarak, davacı yan aynı iddia ile nafakanın kaldırılması istemiyle dava açtığına (Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/155 E.,1200 K.) ve bu davada söz konusu iddialar nafakanın kaldırılması nedeni olarak kabul edilmediğine göre, aynı iddialara dayalı menfi tespit ve yeniden nafakanın kaldırılması istemiyle açılan bu davada; (her iki davanın kısmen hukuki nedeninin ayrı olması düşünüldüğünde) önceki kesinleşen dava, kesin hüküm oluşturmaz ise de kesin delil olarak değerlendirilip menfi tespit isteminin de kabule şayan olmadığı gözetilerek reddi gerekirken, kesin hükmün sonuçlarını değiştirecek şekilde deliller değerlendirilip davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Uygulama açısından ise; nafaka alacağına ilişkin icra takibi, kesinleşmiş ilama dayandığına ve bu karar ancak iade-i muhakeme yoluyla geçersiz hale gelebileceğine, bunun dışında ise nafakanın kaldırılması yönünde yeniden alınmış bir kesin hükmün varlığının aranacağına ve ayrıca nafaka borcunun itfa, imhal veya ibra edildiği yönünde bir iddia ve delil de bulunmadığına göre kesin hükme dayalı icra takibinde menfi tespit (İİK. m. 72) istemiyle açılan davanın kabul edilemeyeceği dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 22.02.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 09-07-2012, 16:28   #6
üye10761

 
Varsayılan somut durum biraz farklı..

Alıntı:
Yazan Avukat Neslihan
Birikmiş nafakaların iptali , ya da iadesi gibi bir yol olabileceğini zannetmiyorum. Nafaka kaldırılsa bile karar verildiği tarihten sonrası için geçerli olacaktır.Zira yoksulluğun ortadan kalkması , kendiliğinden nafaka borcunu ortadan kaldırmaz . Mutlaka mahkeme kararı gerekir. Çocukların sigortalı görünmeleri de yeterli olmayacaktır. Elde ettikleri gelirler onları yoksulluk durumundan kurtaracak düzeyde olmalıdır. aşağıdaki karar duruma uygun diye düşünüyorum.


yargıtay 3.hd 22.02.2005 -2005/1244 E ,1666 K

4721 S. K. m. 2) (2004 S. K. m. 72)

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davada, davalının yoksulluk nafakası alacağı için ilamlı icra takibi yaptığı ve takibin kesinleştiği, oysa tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, protokolde <çalışma hayatı devam ettiği sürece> nafaka ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının önceki işinden ayrılmak zorunda kaldığı ve halen işsiz olduğu, ayrıca 2001'de dövizde meydana gelen aşırı artış nedeniyle de ödeme gücünü kaybettiği ileri sürülerek, nafaka borcu bulunmadığının tespiti ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi istenilmiş; mahkemece davacının işten ayrıldığı (11.7.2001) tarihinden yeniden çalışmaya başladığı (01.08.2003) tarihine kadar nafaka borcu bulunmadığına, yoksulluk nafakasının kaldırılması isteminin reddine karar verilmiştir.

Taraflar, anlaşmalı olarak 13.10.2000 tarihinde kesinleşen ilamla boşanmışlar, boşanmada, kararlaştırılmış, daha sonra (31.1.2002 tarihinde), nafaka yükümlüsünün işten ayrılması, halen işsiz olması, ödeme gücünün bulunmaması ve ekonomik kriz nedeniyle ve de protokoldeki-nafakanın çalışma hayatının devam etmesi şartına bağlandığı- ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılması istemiyle dava açılmış; mahkemece yoksulluk nafakasının kaldırılması koşulları gerçekleşmediğinden istemin reddine karar verilmiş, derecattan geçerek kesinleşmiştir.

Bu arada nafaka alacağının tahsili istemiyle 13 Nisan 2001 tarihinde ilamlı icra takibi yapılmış ve takibin kesinleşmesi üzerine, (yukarıda açıklanan iddia doğrultusunda) nafaka borcunun bulunmadığının tespiti ve nafakanın kaldırılması istemiyle işbu dava açılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; anlaşmalı boşanmaya esas protokolde yer alan <çalışma hayatı devam ettiği süre> şartı, nafaka yükümlüsünün çalışabilme imkanının bulunduğu, diğer bir deyişle, fiilen veya hukuken (örneğin çalışmayacak derecede sürekli hastalık, özgürlüğü kısıtlayıcı bir cezanın infazı gibi) zorunlu çalışma engellerinin bulunmadığı hallerde nafaka borcunun ödenmesi gerektiği şeklinde anlaşılmak gerekir. Yoksa geçici olarak işten ayrılma iş bulamama hallerinde de nafaka yükümünün olmadığını kabul etmek, tarafların anlaşmayla varmak istedikleri iradeye aykırı düşer. Nitekim herkes hak ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyi niyet kurallarına ve bu arada sözleşmeye bağlılık ilkelerine uygun hareket etmek durumundadır (TMK. m. 2).

İkinci olarak, davacı yan aynı iddia ile nafakanın kaldırılması istemiyle dava açtığına (Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/155 E.,1200 K.) ve bu davada söz konusu iddialar nafakanın kaldırılması nedeni olarak kabul edilmediğine göre, aynı iddialara dayalı menfi tespit ve yeniden nafakanın kaldırılması istemiyle açılan bu davada; (her iki davanın kısmen hukuki nedeninin ayrı olması düşünüldüğünde) önceki kesinleşen dava, kesin hüküm oluşturmaz ise de kesin delil olarak değerlendirilip menfi tespit isteminin de kabule şayan olmadığı gözetilerek reddi gerekirken, kesin hükmün sonuçlarını değiştirecek şekilde deliller değerlendirilip davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Uygulama açısından ise; nafaka alacağına ilişkin icra takibi, kesinleşmiş ilama dayandığına ve bu karar ancak iade-i muhakeme yoluyla geçersiz hale gelebileceğine, bunun dışında ise nafakanın kaldırılması yönünde yeniden alınmış bir kesin hükmün varlığının aranacağına ve ayrıca nafaka borcunun itfa, imhal veya ibra edildiği yönünde bir iddia ve delil de bulunmadığına göre kesin hükme dayalı icra takibinde menfi tespit (İİK. m. 72) istemiyle açılan davanın kabul edilemeyeceği dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 22.02.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Yanıtlarınız için teşekkür ederim.

Biraz evvel takip dosyası ulaştı elime. Çok uzunca bir süredir dosyadaki tahsilatların anneye verilen vekaletle çekildiğini gördüm. (ki bu nedenle başkaca davaların gündeme gelmesi ve belirttiğim istirdatın sağlanması da pek muhtemel görünüyor) Kaldırmak istediğim maaş haczinin talebini de anne yapmış. Memur muamelesini şikayet ile "pratik" biçimde sorunu çözeceğimi zannediyorum. Çocuklar asaleten/vekaleten devam edecek olursa o zaman davayı açacağım ama işin bu şekilde çözülme ihtimali olduğunu zannediyorum. (tarafların nafaka istemeye devam etmeyeceği düşüncesindeyim nedense)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İştirak Nafakasinin Kendiliğinden Kalkmasi m_kesik Meslektaşların Soruları 16 19-12-2013 16:07
İlamla HÜkmedİlen Tedbİr Nafakasinin Kaldirilmasi Talebİ av.ruken Meslektaşların Soruları 4 05-09-2011 11:25
Tedbİr Nafakasinin Kaldirilmasi Avukat4 Meslektaşların Soruları 1 20-08-2011 10:35
İŞtİrak Nafakasinin Artirilmasi Davasinda Temyİz Siniri Avsibel Meslektaşların Soruları 9 03-03-2011 00:34
Yoksulluk Nafakasinin GeÇmİŞe YÖnelİk Olarak Kaldirilmasi MÜmkÜn MÜdÜr? Avsibel Meslektaşların Soruları 5 23-09-2008 10:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05365801 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.