Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Görevli mahkeme hangisidir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-04-2009, 15:24   #1
Av. Elif Handan

 
Varsayılan Görevli mahkeme hangisidir?

Yatırım amacıyla, kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle inşaat yapan bir müteahhitten bir daire satın alan kişinin bununla ilgili bir sorun çıkması halinde açacağı davada tüketici mahkemesi mi görevlidir?
Old 10-04-2009, 15:35   #2
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Sn Meslektaşım,
Sözleşmeye taraf olup bağımsız bölümü satın alan, "tüketici" ( Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi) tanımına girmiyorsa tüketici mahkemesi görevli değildir.
Kolay gelsin.
Old 10-04-2009, 15:45   #3
hilallal

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No.
2006/14-556
Karar No.
2006/604
Tarihi
27.09.2006
4077-TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN ( TKHK )/23
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI
KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ UYARINCA YÜKLENİCİYE BIRAKILAN BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN TEMLİK ALINMASI
TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREV ALANI
ÖZET
GÖREV KURALLARI KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN OLUP, YARGILAMANIN HER AŞAMASINDA KENDİLİĞİNDEN (RESEN) DİKKATE ALINMASI GEREKİR VE TARAFLAR İÇİN USULÜ KAZANILMIŞ HAK DOĞMAZ. BU NEDENLE SONRADAN ÇIKAN BİR KANUNLA KABUL EDİLEN GÖREV KURALI GEÇMİŞE ETKİLİ BİR BİÇİMDE UYGULANIR VE DAVANIN AÇILDIĞI ANDAKİ KURALLARA GÖRE GÖREVLİ OLAN MAHKEME YENİ BİR KANUNLA GÖREVSİZ HALE GELMİŞSE GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ ZORUNLUDUR. BU DURUMDA 4077 SAYILI KANUNUN 23. MADDESİ GEREĞİNCE DAVAYA BAKMAKLA TÜKETİCİ MAHKEMESİ GÖREVLİ OLDUĞUNDAN MAHKEMENİN GÖREVSİZ OLMASI NEDENİYLE ÖN SORUN KABUL EDİLİP, HÜKMÜN BU NEDENLE BOZULMASI BENİMSENDİĞİNDEN, İŞİN ESASINA YÖNELİK İNCELEME YAPILMAMIŞTIR.
Taraflar arasındaki (tapu iptali,tescil ve tespit) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ula Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.07.2005 gün ve 2005/72-164 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 30.12.2005 gün ve 2005/10860-12550 sayılı ilamı ile, (....Gerçekten Dairemizin hükmüne uyulan 9.2.2005 günlü bozma kararı uyarınca uyuşmazlığın çözümünde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir. Ancak, yine bu bozma kararına göre keşif ile birlikte ve keşiften önce mahkemenin yaptırması gereken başkaca iş ve işlemlerde vardır. Mahkemece keşfin dışındaki inceleme ve araştırma yapılmaksızın doğrudan keşif kararı verilmiş, 27.6.2005 günlü oturum ara kararında da keşif ve bilirkişi ücretlerini depo etmek üzere davacı taraf yükümlü kılınmış, verilen sürenin de kesin olduğu ara kararına yazılmıştır. HUMK. nun 163.maddesi hükmünce hakim tayin ettiği süreyi kesin süre olarak karar altına alabilir. Ne var ki; verilen sürenin işin mahiyetine ve amacına uygun düşmesi zorunludur. Orta yerde keşif dışında yapılacak başka işlemler ve toplanacak deliller bulunurken ve toplanacak olan bu delillerin keşif ve bilirkişi incelemesi sırasında değerlendirilmesi gerekir iken sırası gelmediği halde keşif kararı verilmesi, sonucunda da verilen kesin sürede giderlere katlanılmadığından söz edilerek davanın ret olunması somut olaya ve yasanın kesin süre ile amaçladığına uygun düşmemiştir. Zira mahkemelerin görevi önüne getirilen uyuşmazlığı muhtelif nedenlerle çözümsüz bırakmak değil, usul yöntemine ve usul ekonomisine uygun, en az sürede ve en az masrafla gidermektir. Düşülen usulü yanılgı ortaya konan bu ilkelere aykırı olduğundan karar bozulmadır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan bağımsız bölümün ondan temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali, tescil ve tespit istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemenin davanın reddine yönelik kararı Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
İşin esasına geçilmeden önce, Tüketici Mahkemesinin mi yoksa Genel Mahkemenin mi görevli olduğu ön sorun olarak ele alınmıştır.
Somut olayda taşınmazın konut olarak kullanılmak üzere yükleniciden satın alındığı anlaşılmaktadır. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/c maddesinde sadece (Ticaret konusu taşınır mallar) kanun kapsamına alınmış iken 4822 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3/c maddesi ile (konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar) da Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamına alınmıştır. 4077 sayılı Kanunun 23.maddesinde ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.
Hukuk Genel Kurulu'nun 05.10.2005 gün, 2005/14-490 E., 2005/563 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden (resen) dikkate alınması gerekir ve taraflar için usulü kazanılmış hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle ön sorun kabul edilip, hükmün bu nedenle bozulması benimsendiğinden, işin esasına yönelik inceleme yapılmamıştır.
Yerel mahkemenin direnme kararının açıklanan bu gerekçe ile BOZULMASI gerekir.
Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden direnme kararının bu gerekçelerle HUMK. nun 429.maddesi gereğince GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.9.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 13
Esas No.
2004/18641
Karar No.
2005/6430
Tarihi
14.04.2005
4077-TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN ( TKHK )/1/2/3/23
ALACAK DAVASI
YAPILAN İŞLER TUTARININ TAHSİLİ TALEBİ
TAŞINMAZ SATIMI SÖZLEŞMESİ
TÜKETİCİ MAHKEMESİ
ÖZET
OLAYDA, DAVACI DAVALININ YAPTIĞI TAŞINMAZDA DAİREYİ KABA İNŞAAT HALİNDE SATIN ALMIŞ EKSİK İŞLERİ TAMAMLAMIŞ ANCAK TAPU DEVRİ YAPILMAMIŞTIR. DAVACI, YAPTIĞI İŞLER TUTARINI TALEP ETMEKTEDİR. BUNA GÖRE, TARAFLAR ARASINDAKİ İLİŞKİ 4077 SAYILI YASA KAPSAMINDA KALDIĞINDAN VE ANILAN YASANIN 23. MADDESİNE GÖRE BU KANUNUN UYGULANMASINDAN DOĞAN UYUŞMAZLIKLARA BAKMAYA TÜKETİCİ MAHKEMESİ GÖREVLİ OLDUĞUNDAN, GÖREVLE İLGİLİ DÜZENLEMELER KAMU DÜZENİNE İLİŞKİN OLUP TARAFLAR İLERİ SÜRMESE DAHİ YARGILAMANIN HER AŞAMASINDA RESEN GÖZETİLMESİ GEREĞİ KARŞISINDA MAHKEMECE, AYRI BİR TÜKETİCİ MAHKEMESİ VAR İSE GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ AYRI BİR TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN BULUNMAMASI HALİNDE İSE ARA KARARI İLE DAVAYA TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA BAKILDIĞINA KARAR VERİLMESİ GEREKİR
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının inşaatını yaptığı taşınmazda 10 numaralı daireyi kaba inşaat halinde satın aldığını, eksik işleri tamamladığını, tapu devrinin yapılmadığını tespit yaptırdığını ileri sürerek yaptığı işler tutarı 14.700.000.000 TL'nin faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde "Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçla yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi tanımlanmıştır.
Bir hukuki işleminin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta taraflar arasındaki ilişkinin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
4077 Sayılı Yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak sözkonusu olmaz. Bu durumda mahkemece, ayrı bir tüketici mahkemesi var ise görevsizlik kararı verilmesi ayrı bir tüketici mahkemesinin bulunmaması halinde ise ara kararı ile davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakıldığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Davacı tarafından temyiz olunan kararın ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine 14.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 14
Esas No.
2005/2303
Karar No.
2005/2367
Tarihi
24.03.2005
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/7
4077-TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN ( TKHK )/3/23
KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ
KONUT VE TATİL AMAÇLI TAŞINMAZ ALIMI TÜKETİCİ YASASI KAPSAMINDADIR
GÖREVLİ MAHKEME
ÖZET
DAVA, KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ UYARINCA YÜKLENİCİYE BIRAKILMASI KARARLAŞTIRILAN BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN TEMLİK ALINMASI NEDENİYLE KİŞİSEL HAKKA DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİNE İLİŞKİNDİR. KONUT VE TATİL AMAÇLI TAŞINMAZ MAL ALIMI 4077 SAYILI KANUN KAPSAMINDADIR. AÇIKLANAN NEDENLERLE BU NEVİ DAVALARDA TÜKETİCİ MAHKEMELERİ GÖREVLİDİR
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.02.1998 - 11.11.1998 gününde verilen dilekçe ile kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine, yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.05.2003 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı N. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümün temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İddia şekline göre; davacının konut olan bu yeri oturmak amacıyla satın aldığı anlaşılmaktadır.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'da değişiklik yapan 4822 Sayılı Kanunun 3/c maddesi ile "...konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar..." da kanun kapsamına alınmıştır. Ayrıca 4822 Sayılı Kanun'un 30. maddesi ile değişik 23. maddesinde de Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'dan kaynaklanan tüm uyuşmazlıkların "tüketici mahkemelerinde" çözümleneceği belirtilmiştir. Açıklanan bu olgu karşısında, dava tüketici mahkemesinde görülmesi gerekirken asliye hukuk mahkemesi'nde sonuçlandırıldığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 24.03.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 10-04-2009, 15:54   #4
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Kimin tüketici sayılacağına ilişkin bir HGK :

davalı şirket aracın tamir edildiğini bildirmiş ise de arızaların giderilmediğinin anlaşıldığını, arızaların hatalı üretimden kaynaklandığının belirlendiğini, müvekkilinin başvurusu üzerine Eskişehir İli Tüketici Hakem Heyetinin aracın değiştirilmesine karar verdiğini buna rağmen davalıların aracı değiştirmediklerini belirterek davalılardan alınan Peujoet marka aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Karsan Pazarlama A.Ş. vekili, davacıya satılan araçtaki arızaların yapılan kilometre ve katettiği yol ile kullanmadan kaynaklanmasına rağmen müvekkilince arızaların giderildiğini olayda Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun uygulanmasını ve aracın yenisi ile değiştirilmesini gerektirir bir durum olmadığını davacının asıl amacının aldığı bu kamyoneti binek tipi araç ile değiştirmeye yönelik olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.

Davalı Orman Otomotiv Ltd. Şti. vekili, dava konusu aracın asıl satıcısının müvekkili şirket olmadığını bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, öte yandan davacı iddialarının Tüketiciyi Koruma Yasasının hükümlerine girmediğini, aracın bakım ve tamirinin diğer davalı şirketçe yapılmış olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, olayda tarafların tacir olduğu ve aracın da davacı şirketin ticari işinde kullanılmış olması nedeniyle Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanamayacağı savunmasının yerinde olmadığı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu ile davacının aldığı araçtaki arızaların giderilememiş olduğunun anlaşıldığı gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/F maddesinde tüketici, bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Somut olaya konu aracın davacı şirketin ticari işletmesiyle ilgili iş de kullanıldığı ve bu amaçla alınmış olduğu hususları tartışmasızdır. Bu durumda 4077 sayılı Yasa'nın tüketiciler için benimsediği hükümlerin somut olayda uygulanamayacağı gözetilmeden davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılıp yazılı şekilde sonuçlandırılması isabetli değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK. 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Yanlar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde, tarafların sıfatı itibariyle 4077 sayılı yasanın uygulanmasının gerekip gerekmediği ve Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakıp bakamayacağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.

Modern çağın ihtiyaçlarından doğan, sosyal devlet ilkesinin hukuk düzenine yansımasını gösteren, kendine özgü bir sözleşme tipi olan tüketici sözleşmeleri Almanya, İsviçre, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde genel kanunlarda yapılan değişikliklerle düzenlendiği halde Türkiye'de Anayasamızın emri gereği ( Anayasa md. 172 ) 08/03/1995 tarihinde çıkarılan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki özel Kanunla düzenlenmiştir.

Roma Sözleşmesinin 5/1 hükmüne göre "Tüketicinin mesleki veya ticari bir faaliyetine dahil sayılmayacak bir amaçla bir menkul malın teslim edilmesine veya bir işin görülmesine ilişkin olan veya böyle bir muameleyi finanse etmeyi hedefleyen sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir" diye tarif edilirken, 1993-1995 yıllarını kapsayan AT. Komisyonunun İkinci Eylem Planında" Tüketici, mal yada hizmet edimlerini mesleki amaçlar dışında kullanım amacıyla davranan, alım gücü az yada çok gerçek veya tüzel kişilerdir" diyerek tanımlanmıştır. İsviçre Devletler Özel Hukuku Kanunun 120 inci maddesinde de "Tüketicinin kendisinin yada ailesinin kullanımına ilişkin olmakla birlikte, onun mesleki yada ticari faaliyetleri ile ilişkili olmayan, olağan tüketime yönelik edimler hakkındaki sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir" diyerek açık ve net bir tarif vermiştir. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunumuzun 3/f bendinde bu tanımlara uygun olarak "Tüketici, bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek ve tüzel kişilerin tüketici sayıldığını belirterek AT. Komisyonunun tarifine uygun bir tarif vermiştir. ( Bak. Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı Yard. Doç. Dr. Çağlar Özel- 1998 sh. 30 vd. )

Yukarıda tarifi verilen düzenlemelerden çıkan sonuca göre, tüketici sayılabilecek kişinin mal yada hizmeti ticari faaliyeti dışında özel kullanım ya da tüketimi için talep etmesi gerekir. Mal yada hizmetin bizzat kendi kullanımı yada yararlanmasının talep edilmesi "nihai yararlanmak" olarak anlaşılmalıdır. Tariflerde yazılı özel amaç, ticari olmayan amaçtan kastedilen ise, kişinin ticareti veya mesleği ile ilgili olmayan amaç olarak yorumlanmalıdır.

Diğer taraftan TTK.da tacir sıfatı, gerçek ve tüzel kişiler bakımından ayrı ayrı ele alınarak düzenlenmiştir. ( TTK. md. 14, 18 ). Buna göre "bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir" denildikten sonra Eski Ticaret Kanununda tüzel kişi tacir olarak sadece ticaret şirketlerinden söz edilmişken, TTK.nun 18 inci maddesinde "ticaret şirketleri, amacına varmak için ticari işletme işleten dernekler ve kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde yöneltilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin tacir sayılacağı hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin 2 inci fıkrasında ( 18/11 ) sosyal düşüncelerle, kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı derneklerin, tüzel kişi olmalarına ve ticari işletme işletmelerine rağmen tacir sayılamayacakları açıklanmıştır. Bu durumda TTK. 18/1 maddesine göre tüm ticaret şirketlerinin tacir sıfatına sahip olduklarında kuşku duymamak gerekir.

Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi olan bir tacir, yaptığı iş ve işlemin veya aldığı hizmetin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele fiil veya işleminin ticari sayılmasına halin icabı, müsait bulunmadığı takdirde, bu işlemlerden doğan borç adi, yani özel sayılacaktır. ( TTK. md. 21 ) Tüzel kişi tacirin barınma, gıda, giyinme ve aile gibi özel insani ihtiyaçları olmadığı için bunların hakiki şahıslar gibi adi borç ilişkileri alanı olmadığı kabul edilir. Hele somut olayda olduğu gibi ticaret şirketleri bir ticari işletme işletmiyor olsalar dahi TTK. 18/1 madde gereğince kanunen tacirdirler. Doğrudan ticari amaçla yada işletmenin iç ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla olup olmadığına bakılmaksızın bütün hukuki ilişkileri ticari faaliyet kapsamında olup özel hayatlarına ilişkin bir işlem söz konusu olamayacaktır. Tacir olmanın nimetine göre külfeti de mevcuttur. TTK. 20-25 inci maddelerinde tacir sıfatına bağlanan yerine göre "hak" yerine göre külfet" niteliği arz eden hukuki sonuçlar düzenlenmiştir. Bunların en önemlilerinden biri basiretli iş adamı gibi davranma zorunluluğudur ( TTK. 20/II ). Tacirin, ticari işletmesiyle ilgili tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gerekir. Bu cümleden olarak ticari işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşmelerden doğan borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorundadır. O nedenle tüketiciler için düzenlenen yasa hükümleri kapsamına alınmazlar. Somut olayda davacı Ltd. Şirketi, tüzel kişilik adına ticari işletmesinde kullanmak üzere ticari vasıfta kamyonet almıştır. Özel amaçlı satın almalar için uygulanan 4077 sayılı yasanın, davacı şirkete ait araç yönünden uygulanması söz konusu değildir. Bu itibarla, taraflar arasındaki, uyuşmazlığın çözümünde 4077 sayılı yasanın uygulanması söz konusu olmayacaktır. Mahkemece, ticari nitelik taşıyan uyuşmazlığın tüketici mahkemesi sıfatıyla incelemesi ve karara bağlanması yasaya aykırıdır. Tarafların tüzel kişi tacir bulunması nedeniyle bu davanın genel hükümlere göre açılmış bir dava olarak kabulü ile verilecek bir ara kararıyla davanın genel mahkemede açıldığının kabulü ile harcın tamamlattırılması ondan sonra tarafların iddia ve savunmalarının incelenmesi ve hasıl olacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir. Belirtilen nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 11/10/2000 gününde oyçokluğu karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davacı şirket, davalı Ormancı Otomotiv Ltd. Şti.'den aldığı kamyonetin arızalı çıktığını; arızanın giderilmesi için diğer davalı Karsan A.Ş'ne başvurulduğunu; arızaların hatalı üretimden kaynaklandığının anlaşılması üzerine başvurduğu Eskişehir İli Tüketici Hakem Heyetince aracın değiştirilmesine karar verildiğini, ancak davalılarca değiştirilme isteğinin kabul edilmediğini belirterek aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesi isteğindedir.

Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.

Yerel mahkemenin direnmesi; davaya 4077 Sayılı TKHK hükümlerine göre tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılabileceğine ilişkindir.

Meselenin çözümü, yasanın amacının ve tüketici tabiri kapsamına kimlerin girmekte olduğunun belirlenmesine bağlıdır.

Yasanın amacı birinci maddesinde "...ekonominin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir." Şeklinde ifade edilmiştir.

Bu ifade tarzı, bu yasa ile getirilen olanakların, olabildiğince geniş bir kitlenin istifadesine en etkin bir şekilde sunulmak ve üretimde kaliteyi yükseltmek amacının güdüldüğünü açıkça gösterilmektedir. Özellikle, maddenin son iki cümlesindeki "koruyucu girişimlerin özendirilmesi ve gönüllü örgütlenmelerin teşvik edilmesi" ilkeleri, korumanın sadece dar gelirli ve zayıf durumda olan tüketicilere inhisar ettirilmeyip, daha kolay ve güçlü bir şekilde örgütlenme kudretine sahip bulunan varlıklı tüketicilere de yönelik olduğunu ortaya koymaktadır. Bu açıdan bakıldığında yasanın lafzı ile gerçek ve tüzel kişilerin tümünün-diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde-tüketici olabilmeleri mümkün bulunmaktadır.

Yasa vazedilirken koruma sınırının geniş tutulmak istendiği; TBMM'deki müzakerelerde söz alan parti temsilcilerinin aynı doğrultudaki beyanlarının niteliği ve yasanın gerekçesinde kullanılan ibarelerden anlaşılmaktadır. Buna örnek olarak milletvekillerinin TBMM tutanaklarına geçen "...Düşünecek olursak hepimiz birer tüketiciyiz,... Avrupa Birliğinin 95-59 sayılı direktifi çerçevesinde daha ayrıntılı düzenlemelere ihtiyaç vardır... Avrupa Birliği ile bütünleşmeyi hedef almış bir Türkiye'nin, artık, bundan sonra kendisini bu birleşmeye göre hazırlaması gerekmektedir. Bu nedenle çıkarılacak bu kanunun, Avrupa Birliğinin bu konudaki direktifleri doğrultusunda yapılması ve eksikliklerin giderilmesi gerekir. Yoksa, ileride tekrar değiştirmek zorunda kalabiliriz..."; "...şimdi uygulanması en zor bir tasarı üzerinde konuşuyoruz. Çünkü malı satan güçlü bir firma, malı alan ... hakkını korumak için bir sürü yasal engeli aşacak, aldığı çürük bir malla ilgili güçlü firma karşısında bu davayı kazanacak..."; "...diğer taraftan, tüketiciyi ezen, mağdur eden en önemli faktörlerden biri de tekelci yapılardır... böylesine bir arz karşısında da tüketicinin fiyatı düşürebilme gücü iktidarı yoktur. Çünkü, o malı üreten birkaç firma, fiyat düzeyini çok yüksek bir şekilde belirleyebilmektedir. Bu yapıların çözülmesi lazım. Tekelci yapıların belki ekonomik tedbirlerle, belki bazı yasal tedbirlerle-kısmen de olsa bu konuda etkili olabilir. Ortadan kaldırılması lazım..."; şeklindeki sözleri gösterilebilir

Ayrıca düzenlemenin yapılmasında Avrupa'daki gelişmelerin ve özellikle AT Komisyonun 2 nci eylem planındaki direktifin dikkate alındığı görülmektedir. Şöyle ki Avrupa Konseyince kabul edilen 24/07/1990 tarihli direktifin 2 nci maddesinin 3 üncü bendindeki "tüketiciden gerçek kişilerin anlaşılacağı" şeklindeki ilkeden, üye ülkelerdeki öğretinin-bu ilkeyi ağır eleştiriye tabi tutarak-tüzel kişilerin de koruma kapsamına alınması zorunluluğunu dile getirmesi ve ayrıca Avrupa kamu oyunun da buna ihtiyaç duyulmakta olduğunu, kural koyma mevkiinde olan kuruluşa hissettirmesi sonucunda, 1993-95 yıllarını kapsayan AT Komisyonunun ikinci eylem planında yapılan tüketici tanımlaması ile vazgeçilip, Tüzel Kişilerin de tüketici olabilecekleri kabul edilmiştir. Bu hususun 4077 Sayılı TKHK.nun amacına ve tüketicinin tanımlanmasına ilişkin maddelerine yansıtılması, kanun koyucunun bu konuda Avrupa'dakinden daha geniş ve daha yüksek seviyede bir koruma sağlamayı amaçladığını göstermektedir.

Yasanın 3/F maddesi Tüketici'yi tanımlamaktadır. Buna göre tüketici: bir mal veya hizmeti ÖZEL AMAÇLARLA satın alarak NİHAİ OLARAK kullanan veya tüketen TÜZEL KİŞİ'dir.

Burada tüketici tabiri kapsamına kimlerin girebileceğinin belirlenmesinde üç terimin anlamlandırılması ve sınırının çizilmesi gerekmektedir.

Bunlardan ilki: ÖZEL AMAÇ'la satın almadır. Türkçe de özel kelimesinin doğrudan karşıtı, genel kelimesidir. Bu itibarladır ki Ticari kelimesi doğrudan karşıtı olarak kabul edilemez. Özel yasaların yorumunda ve içerdiği terimlerin anlamlandırılmasında genel yasa yerine özel yasanın amacı, tanımlamaları vs. hükümlerinin, ön planda tutulması asıldır. Bu nedenledir ki söz konusu terimin anlamının belirlenmesinde Ticaret Kanununun hükümlerine ihtiyaç bulunmamaktadır. Zira buradaki "özel amaç" terimi "özü için" veya bir başka anlatımla "kendisi için" anlamındadır. Bu nedenledir ki tüzel kişi tacirlerin de satma, devretme vs. gibi işlemler hariç, ticari faaliyetlerini sürdürebilmesini temine yönelik ve tamamen kendi ihtiyacını gidermek amacı ile herhangi cinsten taşınır bir eşyayı veya bir ücret ve menfaat karşılığında yapılan bedeni ve/veya fikri faaliyeti satın almaları-diğer öğeleri de taşıması kaydı ile-özel amaçla satın alma niteliğindedir. Tacirlerinin borçlarını düzenleyen TTK.nun 21 nci maddesi hükümlerine göre bir tacirin borçlarının ticari nitelikte bulunmasının asıl olması ve özellikle tüzel kişi tacirlerin ticari nitelik dışında borçlanmalarının mümkün olmaması kuralının, tüzel kişi tacirlerin kendi ihtiyaçlarını giderme özel amacı ile menkul mal ve hizmeti satın almalarına engel bir yönü yoktur. Bu nedenledir ki bu tür satın almaların özel amaçla satın alma olarak değerlendirilmesi zorunludur.

İkincisi : NİHAİ OLARAK kullanma ve tüketmedir. Bu terimler, mal ve hizmeti satın alanın elinde bu mal ve hizmetin, malın aşınması, biçim değiştirmesi, tükenmesi, azalması, değerini yitirmesi vb. gibi sonuçları doğurabilecek bir kullanmayı veya yararlanmayı ifade etmektedir. Tüzel kişi tacirin satın aldığı mal bu şekillerden herhangi birine maruz kalmak üzere alınmış ise bunun nihai kullanma ve tüketme olarak kabulü gerekir.

Üçüncüsü de: TÜZEL KİŞİ terimidir. Ticaret Şirketlerinin de tüzel kişi oldukların da kuşku yoktur. Yasa koyucunun bu konuda zühule düşmüş olabileceği asla düşünülemez. Hukukumuzun temel ilkelerinden olan "kanunun lafzıyle veya ruhiyle temas ettiği bütün mes'elelerde mer'i olduğu" ilkesine ( MK. md. 1 ) göre lafzı açık bulunan bir kanun maddesinin yorumu yoluna gidilmesine cevaz yoktur. Yasa koyucu, ticaret şirketlerini tüzel kişi teriminin kapsamı dışında bırakma amacında olsa idi bu iradesini yasadaki diğer anlatımlarda olduğu gibi açıkça ortaya koyardı. Ticaret Şirketlerinin istisna edildiğine ilişkin bir ibarenin yasada bulunmaması Ticaret Şirketlerinin de tüzel kişi terimi içinde mütalaa edilerek korumanın kapsamına aldığını açıkça göstermektedir. Kaldı ki yasanın yukarıda açıklanan amacının gerçekleştirilmesinde en etkin işlevin, ekonomide bir gücün temsilcisi durumunda olan ve ekonomik ilişkilerin iki ucunda da yer alabilme olanağına sahip bulunan ticaret şirketlerince yüklenilebileceği gözardı edilemez. Nitekim yasanın çıkarılmasında gözetilmiş olan AT Komisyonunun ikinci eylem planındaki tüketici tanımlamasının yapılmasında "alım gücü az ya da çok gerçek veya tüzel kişilerdir." Şeklindeki kriterin esas alınması, İsviçre Federal Mahkemesince de benimsendiği üzere ( bkz. Dr. Çağlar Özel, Mukayeseli hukuk açısından tüketiciyi koruyan geri alma hakkı; Sh:31 ve Prof. Dr. Ali Bozer'e armağan, Sh:313'deki Dr. Ahmet Battal'ın makalesi ) koruma kapsamına sadece ekonomik yönden zayıf ve güçsüzlerin değil güçlülerin de alındığını ve Yasa Koyucumuz'un da bunun etkisi ve tacirler arasında gerçek ve tüzel kişi olarak ayırım yapmanın Anayasa'nın eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacağı düşüncesi ile tüzel kişi tacirleri kapsam dışında bırakmak istemediğini göstermektedir. Yine İsviçre Federal Mahkemesince de benimsendiği üzere ( bkz. age. sh:35 ) işlemin tüketici işlemi olup olmadığı yönünde duraksama olması halinde yorumun tüketici lehine yapılması gerekir. Kaldı ki TKHK ile getirilen ilkelerin kamuya sağladığı yüksek seviyedeki yarar karşısında büyük önem arz etmeyen davanın harçsız görülmesinden başka bir külfet getirilmiş olmadığı gözetildiğinde tüzel kişi tacirlerin koruma kapsamı dışında bırakılmalarının, sadece hukuki değil, makul ve mantıki bir nedeni de bulunmamaktadır.

Öte yandan sayın çoğunluğun görüşünün benimsenmesi; Tüzel kişi tacirler bir yana gerçek kişi tacirlerin ticari işletmeleri ile ilgili basit nitelikli bilumum mal ve hizmet alımlarının, mesela; ticarethanenin temizlik ihtiyacı için bir kutu deterjan, bir kalıp sabun, bir çift lastik eldiven, bahçıvanı için bir bağ makası, testere, bir çift lastik çizme, çim makinası, misafir ağırlamakta kullanılmak üzere birer takım su, çay bardağı ile bir takım çay fincanı, gece bekçisi için bir iş elbisesi, zaman saati, el feneri; kapısında kırılan bir kilit, menteşe, buzlu cam, makam odası için dolmakalem takımı, yer halısı, Ticari müessesenin ihtiyacı için kırtasiye, mesleki kitaplar vs. cinsinden mal alımlarının dahi tüketici ilişkisi dışında bırakılmalarını icap ettirmekte, değişik bir anlatımla bu malların özel amaçla alındığının kabulüne imkan vermemekte olup, yasa koyucunun böyle bir amaç gütmüş olamayacağı açıktır.

Bu açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında; davacı şirketin aldığı otoyu ticari işletmesinde kullanmak üzere almış bulunması tüketici sayılmasına engel bulunmamaktadır. Zira bu otoyu kendi ihtiyacını gidermek amacı ile demirbaşına kaydedip kendisi kullanarak tüketmek ve ahara satmamak, devretmemek üzere satın aldığına göre tüketici olarak kabulü ile davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerekmektedir.

Bu durumda Yerel Mahkemenin tüketici mahkemesi sıfatı ile görevli bulunduğuna ilişkin direnme kararı yasaya uygun olup onanması gerektiği kaanati ile sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.
Old 10-04-2009, 15:56   #5
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Bence, satın alınan mal kişinin ticareti ile ilgili değilse yatırım amacı da TKHK kapsamında bir yararlanma sayılmalı ve yatırım amaçlı mal edinme saikiyle alınmış gayrimenkule ilişkin dava da tüketici mahkemelerinde görülmelidir.

Saygılar.
Old 10-04-2009, 17:00   #6
Av. İlhan SALBAŞ

 
Varsayılan

Dairenin niteliği nedir? İşyeri veya dükkan mı? yoksa mesken mi? Mesken ise tüketici, yoksa ticaret mahkemese
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
sigorta hukuku rücu davasında görevli mahkeme hangisidir a.lawyer Meslektaşların Soruları 5 05-05-2014 14:56
görevli mahkeme Av.Gamze Korkmaz Meslektaşların Soruları 14 08-03-2013 00:15
görevli mahkeme nobel81 Meslektaşların Soruları 2 12-03-2008 17:31
Soybağının Reddine İlişkin Yabancı Mahkeme İlamının Tanınması - Görevli Mahkeme seyitsonmez Meslektaşların Soruları 3 05-01-2007 10:22
İİK 331 / İİK 346 Görevli mahkeme avunzilekucukoner Meslektaşların Soruları 3 21-04-2006 23:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09538889 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.