Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kesin hüküm

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-01-2009, 13:42   #1
hülya demir

 
Varsayılan kesin hüküm

Önce herkese merhaba
Benim sorum şu:Kadastro tesbiti yapıldıktan sonra vatandaş süresi içinde tesbite itiraz davası açmış,tanıklarını bildirmiş.Mahkemece yapılan yargılamada tanıklar dinlenmiş Mahkeme davacıya keşif parasını yatırması için meşruhatlı davetiye göndererek kesin süre vermiş,davacı bu süre içinde keşif parasını yatırmamış,bunun üzerine mahkemece yargılamaya keşif yapmadan devam ederek davanın reddine karar vermiş karar davacının önceki adresine muhtar kanalı ile tebliğ edilmiş ve karar kesinleşmiş ve hatta tapuya da işlenmiş.
Bu kişi şimdi Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptal ve tescil davası açabilirmi .Kadastro Mahkemesinde verilen karar kesin hüküm olur mu
Old 20-01-2009, 19:38   #2
zeynepcosgun

 
Varsayılan

Sayın Mesalektaşım,

Tekrar dava açmaya engel olan kesin hükümden kasıt, esasa ilişkin olan kesin hükümlerdir.

Usulden kesin hüküm ise, tekrar dava açmanıza engel değildir.

Sizin olayınızda kesin süreye riayet edilmediği için usulden red kararı verilmiş. Bu durumda yeni açacağınız davada karşı taraf kesin hüküm itirazını ileri süremez. Ki sürse bile mahkeme tarafından reddedilir.

Hatta siz o dosyayı yeni açacağınız davada delil olarak kullanın.

Saygılar
Old 20-01-2009, 23:01   #3
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan olumsuz iki karar,

T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/3635
Karar: 2005/4417
Karar Tarihi: 13.06.2005

ÖZET: Bir hükmün kesin hüküm sayılması için her iki davanın tarafları, konusu ve dayanılan sebebin aynı olması gerekir. Böylelikle olayda kesin hükmün unsurları oluşmuştur. Kesin hüküm olumsuz dava koşulu olup tüm iddia ve defilerden önce gözönünde tutulması gerekir. Kesin hüküm itirazı yerinde görüldüğü takdirde uyuşmazlığın esasına girilmeksizin davanın bu sebepten reddine karar verilmesi gerekir. Bu nedenle mahkemece verilen davanın reddi yerindedir.


(1086 S. K. m. 237)

Dava: Şemsettin M. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Yüksekova Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 09.02.2005 gün ve 378/26 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı, satın alma ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle davalı Hazine adına kayıtlı 305 ada 45 parselin tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı Hazine vekili, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, kesin hüküm sebebiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu 305 ada 45 parsel kadastro çalışmalarında 19.11.1963 tarih 933 numaralı tapuya dayalı olarak Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, Şemsettin M. tarafından Kadastro Mahkemesine açılan dava sonunda 22.04.2004 tarih 2003-41 esas 2004-97 karar sayılı ilamı ile < ...davacı tarafından kesin süreye rağmen keşif gideri yatırılmadığından sübut bulmayan davanın reddine...> karar verilmiş ve temyiz aşamasından geçerek 04.11.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Keşfin yapılması için verilen süreye uymama ve gerekli giderlerin yatırılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması halinde dava kanıtlanmamış sayılacağından böyle bir hüküm HUMK.'nun 237. maddesi uyarınca işin esası bakımından kesin hüküm oluşturur. Davacı aynı nedene dayalı olarak bu davayı açmış, mahkemece, yukarıda tarihi ve sayısı yazılı kesin hükme dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bir hükmün HUMK. nun 237. maddesi hükmü uyarınca kesin hüküm sayılması için her iki davanın tarafları, konusu ve dayanılan sebebin aynı olması gerekir. Anılan maddede belirtilen kesin hükmün unsurları oluşmuştur. Kesin hüküm olumsuz dava koşulu olup tüm iddia ve defiler den önce gözönünde tutulması gerekir. Kesin hüküm itirazı yerinde görüldüğü takdirde uyuşmazlığın esasına girilmeksizin davanın bu sebepten reddine karar verilmesi gerekir. Tüm bu açıklamalar karşısında kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.

Sonuç: Davacının tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 11,20 onama harcın peşin harçtan mahsubu ile artan 5,80 YTL.'nin istek halinde temyiz edene iadesine, 13.06.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/4456
Karar: 2003/11482
Karar Tarihi: 08.12.2003

ÖZET : Davacıya delil göstermek (mesela tanık listesi vermek veya keşif ya da bilirkişi ücretini yatırmak) için kesin süre verilmiş ve davacı kesin süre içinde delillerini göstermemiş ise davacının davası iddiasını ispat edemediği için reddedilir ve bu karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder.

(1086 S. K. m. 237)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Ankara 12.Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 27.12.2002 tarih ve 2002/322 - 2002/1349 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, kooperatif üyesi olan davalının, müvekkili kooperatif yönetimince peyzaj projesine uygun olarak yapılan çevre düzenlemesi sonrasında ortak alana dikilen çim ve muhtelif süs bitkilerini sökerek zarar verdiğini, zararın tazmini için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra-inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, çimleri ve bitkileri müvekkilinin sökmediğini, aynı konuda kesin hüküm bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre, davalının Ankara 11.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2001/1137 Esas ve 2002/44 Karar sayılı ilamının kesin hüküm niteliğinde olduğu savunmasının bu davanın usuli nedenle reddedilmiş olmasından dolayı yerinde görülmediği, davalının kooperatif yönetimince peyzaj projesine uygun olarak dikilen çim ve süs bitkilerini sökerek zarar verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine itirazının kısmen iptali ile 39.300.000.-TL asıl alacak, 5.960.000.-TL işlemiş faiz ve 54.000.000.-TL tespit gideri olmak üzere toplam 99.260.500.-TL.nın asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren % 60'ı geçmemek üzere yasal faiz uygulanmak suretiyle tahsilini teminen takibin devamına, asıl alacak likit olduğundan asıl alacağın % 40'ı üzerinden hesaplanan 15.720.000.-TL icra-inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-Dava, ortağın kooperatife verdiği zarardan kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı vekili, aynı konuda kesin hüküm bulunduğunu savunarak, davanın öncelikle bu nedenle reddini istemiştir.

Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2001/1137 Esas ve 2002/44 Karar sayılı ilamında, 04.12.2001 tarihli celsede delillerini ibraz etmesi için kendisine kesin süre verildiği halde davacı vekilinin süre geçtikten sonra delillerini bildirdiği, davalı vekilince buna muvafakat edilmediği belirtilerek davanın usul yönünden reddine karar verilmiş, temyize konu bu kararda ise davanın usuli nedenle reddedilmiş olmasından dolayı kesin hüküm savunmasının yerinde görülmediği belirtilmiştir. Davacıya delil göstermek ( mesela tanık listesi vermek veya keşif ya da bilirkişi ücretini yatırmak ) için kesin süre verilmiş ve davacı kesin süre içinde delillerini göstermemiş ise davacının davası iddiasını ispat edemediği için reddedilir ve bu karar HUMK.nun 237 ncü maddesi gereğince maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Ankara 11.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin anılan kararında davanın usul yönünden reddedildiğinin belirtilmesi bu gerçeği değiştirmez. Mahkemece davaların tarafları, konusu ve istinat olunan sebepleri aynı olduğundan, HUMK.nun 237 nci maddesi gereğince kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 2 nolu bentte belirtilen nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Saygılarımla.
Old 20-01-2009, 23:32   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Kadastro Mahkemeleri davayı kabul veya ret ile birlikte itirazlı parselin kimin adına tescil edileceği hakkında da hüküm tesis eder.

Bu hüküm hangi delillere göre verilirse verilsin ,tarafları, konusu ve dava sebebi aynı olan ikinci davada kesin hüküm teşkil eder.

Diye düşünüyorum. ( Zaten bu sonuç av-ufuk tarafından yayınlanan kararlarda da belirtilmiş.)
Old 21-01-2009, 20:18   #5
zeynepcosgun

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım, kurum sınavlarında ve bakanlıkça yapılan sınavlarda örnek olayın usulden red sayılarak kesi hüküm teşkil etmediğinin kabul edildiğini dip not olarak bilgilerinize sunarım.

Saygılar
Old 21-01-2009, 20:55   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Kesin süreye rağmen işlemin yapılmamasından dolayı verilen ret kararının usulden ret sayılmayacağı İddianın ispat edilmemesinden dolayı esastan verilen ret kararı olarak değerlendirileceği ve kesin hüküm teşkil edeceği aşağıdaki kararda ifade edilmiştir.

T.C.
YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/7810

K. 2002/12411

T. 6.11.2002

• MADDİ TAZMİNAT ( Haksız Eylem Nedeniyle - İspat Yüküne İlişkin Kesin Süre İçerisinde Bilirkişi Giderlerinin Ödenmemesi Sonucunda Verilen Red Kararı )

• TANIK DİNLENİLMESİ ( Mahkemece Olayın Özelliği İtibariyle Gideri Uygun Görülecek Yanların Birinden Alınmak Suretiyle Resen Dinlenilebileceği )

• ZARARIN KANITLANAMAMASI ( Davacı Tarafından - Hakimin Zarar Görenin Aldığı Önlemleri ve Diğer Olguları Gözeterek Uygun Göreceği Bir Miktar Tazminata Hükmedebileceği )

• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Hakimin Yeniden Başvurabileceği - Nedeni Gerekçelendirmesi ve Uyuşmazlığın Niteliğine Uygun Olması Gereği )

• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİNE İLİŞKİN YARGILAMA GİDERİ ( Haksız Eylem Nedeniyle Maddi Tazminat - Davacı Tarafından Kesin Sürede Yatırılmaması Nedeniyle Red Kararı )

• İSPAT YÜKÜNE İLİŞKİN KESİN SÜRE İÇERİSİNDE GİDERLERİN ÖDENMEMESİ ( Davanın Reddi Kararının Usule İlişkin Bir Karar Olmadığı - Tarafın Talebinden Vazgeçmiş Sayılacağı )

• TALEPTEN VAZGEÇMİŞ SAYILMA ( Kesin Süre İçerisinde Bilirkişi İncelemesine İlişkin Yargılama Giderlerinin Ödenmemesi )

2709/m.141/4

1086/m.75/3,284,414

818/m.42/1,42/2

4721/m.4

ÖZET : 1- Yargıç olanaklar elverdiği ölçüde kısa sürede ve bir düzen içinde araştırma ve yargılamayı yapmak ve gereksiz giderlere neden olmamak için özenli davranmak zorundadır.
Dava dosyasına usulüne uygun biçimde girmiş olan belgelerde adı geçenler, mahkemece, somut olayın özelliği itibariyle gideri uygun görülecek yanların birinden alınmak suretiyle kendiliğinden tanık olarak dinlenebilirler.
2- Davacı tarafından zararın gerçek miktarının kanıtlanması mümkün olmadığı takdirde, yargıç, olayın özelliğini ve oluş biçimini ve zarar görenin aldığı önlemleri ve diğer olguları gözeterek uygun göreceği bir miktar tazminata hükmedebilir.
3- Her ne kadar yargıç, her zaman yeniden bilirkişi görüşüne başvurabilirse de, bunun nedeni gerekçelendirilmeli ve bu da uyuşmazlığın niteliğine uygun olmalıdır.
4- İspat yüküne ilişkin kesin süre içerisinde giderlerin ödenmemesi halinde, taraf talebinden vazgeçmiş sayılır. Bu durumda verilen red kararı iddianın kanıtlanamadığı anlamını taşır ve esasa ilişkin bir karardır. Kesin büküm sonucunu doğurur.
DAVA : Davacı Ö... Hafriyat Nakliyat Tic. Ltd. Şti. vekili Avukat Nizameddin tarafından, davalılar Bornova Belediye Başkanlığı ve İz-Su Genel Müdürlüğü aleyhine 24.4.1998 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın usulden reddine dair verilen 7.2.2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan Bornova Belediye Başkanlığı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı belediye başkanlığının tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı ile davalılardan Bornova Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemenin red kararının gerekçesi, bilirkişi incelemesine ilişkin yargılama giderinin davacı tarafından kesin süreye karşın yerine getirilmemesidir. Bu gerekçe somut olay itibariyle doğru değildir.
Davaya konu olayda, davacı şirkete ait kamyonun, kazı yapılan yerin gereğince kapatılıp zeminin de sıkıştırılmaması nedeniyle çukura düştüğü ve zarar gördüğü ileri sürülmüştür. Delil olarak da, kaza ile ilgili kolluk tutanaklarına, olayı temsil eden fotoğraflara, tanık anlatımlarına, keşif ve bilirkişi görüşüne dayanılmıştır. Nitekim, mahkemece de, olay yerinde iki kez keşif yapılmış, üç bilirkişi mütalaası alınmıştır. Buna rağmen, zararın kapsamı konusunda kanaat oluşmadığı belirtilerek yeniden bilirkişi incelemesi yönünde ara kararı oluşturulmuştur.
Hukukumuzda yapılan düzenleme itibarıyla; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. ( Anayasa m. 141/4 )
Yine Yargıç olanaklar elverdiği ölçüde kısa sürede ve bir düzen içinde araştırma ve yargılamayı yapmak ve gereksiz giderlere neden olmamak için özenli davranmak zorundadır.
Eldeki iş bu dava, 24.4.1998 yılında açılmış, 7.2.2002 tarihinde karar verilmiştir. Bu süreçte, iki kez keşif ve üç defa da bilirkişi görüşü alınmasına karşın davanın esası çözümlenmemiştir. Yargılama aşaması bakımından, adil yargılanma hakkının bir görünümü olan çabuk, basit ve ucuz yargılanma hakkı ile bu ilkelerin yalnız taraflarla sınırlı olmadığı ve kamusal boyutunun varlığı da unutulmuştur. Bu genel ilkelere aykırılık nedeniyle, yargılama süresinin uygun bir seyir izlenmediğini göstermektedir.
Yargılama ve iddiayı kanıtlama sorunu ile ilgili olarak ise; genel kural tanık konusundaki kanıtın taraflarca gösterilmesidir. Ancak, dava dosyasına usulüne uygun biçimde girmiş olan belgelerde adı geçenler, mahkemece, somut olayın özelliği itibariyle, gideri uygun görülecek yanların birinden alınmak suretiyle kendiliğinden tanık olarak dinlenilebilir. ( HUMK. m. 75/3 ). Dava konusu olay ile ilgili olarak kolluk görevlilerince tutulan tutanaklar dosyaya sunulmuştur. Yukarıda anılan usul hükmü gereğince adı geçenlerin dinlenilmesi yönünün düşünülmemesi ve soyut olarak yapacakları açıklamanın doğru olamayacağına ilişkin gerekçe doğru değildir. Diğer yandan, kural olarak, zararı kanıtlamak davacıya düşer. ( BK. m.42/1 ) Ancak, zararın gerçek miktarını kanıtlamak mümkün olmadığı takdirde, yargıç, olayın özelliğini ve oluşu biçimini ve zarar görenin aldığı önlemleri ve diğer olguları gözeterek uygun göreceği bir miktar tazminata hükmedebilir. ( BK. m. 42/2, MK.m.4 ) Burada, hakim bakımından bir yetkinin kullanılmasının ötesinde, bir görevin söz konusu olduğu göz önünde tutulmalıdır. Tazminat hukukuna egemen olan bu ilkenin hiç gözetilmemesi doğru değildir. Yine, kural olarak hakim, bilirkişi görüşü ile bağlı değildir ve her zaman yeniden bilirkişi görüşüne başvurabilir. ( HUMK.m.284 ) Ancak, bu kural da mutlak değildir. Bilirkişi görüşüne başvurulmasının nedeni de gerekçelendirilmeli ve bu da uyuşmazlığın niteliğine uygun olmalıdır. Yine kanaat oluşmadığına ilişkin soyut ve dosya bulgularına aykırı yeniden inceleme nedeni de yerinde görülmemiştir. Şöyle ki, Bornova ilçesi gibi gelişmiş ve her türlü özel ve teknik bilginin ilk elden sağlanabileceği bir yer de hiçbir güçlüğü de bulunmayan bir konuda Ankara İli'nden bilirkişi seçimindeki ısrar da, yargılamaya egemen ve yukarıda gösterilen ilkelere aykırı davranılmasının ayrı bir görünümüdür.
Kabul gerekçesi bakımından da, davacının yeniden dava açma hakkı bulunduğu belirtilerek ve usulden davanın reddi de doğru değildir, ispat yüküne ilişkin kesin süreye aykırılık nedeniyle davanın reddi kararı, usule ilişkin bir karar değildir. Kesin süre içerisinde giderlerin ödenmemesi halinde taraf, talebinden vazgeçmiş sayılır. ( HUMK.m.414/c.2 ). Bu durumda verilen ret kararı, iddianın kanıtlanamadığı anlamını taşır ve esasa ilişkin bir karardır. Kesin hüküm sonucunu doğurur.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş, mevcut kanıtlara göre davanın esası hakkında bir karar vermekten ibarettir. Yetersiz ve yanılgılı gerekçelerle davanın usulden reddi yasaya aykırı olup; kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına ( BOZULMASINA ), davalı belediye başkanlığının temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 6.11.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kesin hüküm--kanaat yavuzselimaydın Meslektaşların Soruları 3 14-01-2009 13:27
kesin hüküm avercan38 Meslektaşların Soruları 6 25-10-2008 04:10
kesin hüküm adaletsizliği doğurabilir mi? ali ümit aksu Meslektaşların Soruları 2 30-06-2008 12:33
yönerge iptali ve kesin hüküm balturk Meslektaşların Soruları 1 09-04-2008 16:09
Kira tespitinde kesin hüküm A.Baran Eyüpoğlu Meslektaşların Soruları 10 04-01-2007 11:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05742502 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.