Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kusursuz sorumlulukta hakkaniyet indirimi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 06-11-2013, 11:28   #1
symara

 
Varsayılan Kusursuz sorumlulukta hakkaniyet indirimi

İyi günler sayın mesletaşlarım,

Kusursuz sorumlulukta hakkaniyet indirimi var mıdır?

Bu konu hakkında elinizde karar var mı acaba?
Old 06-11-2013, 12:30   #2
Favor

 
Varsayılan

Bulduğum iki kararı paylaşıyorum. Konuyu ayrıntılı olarak belirtirseniz daha iyi olacağı düşüncesindeyim.

.............................................
T.C. YARGITAY

10.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/1047
Karar: 2003/1476
Karar Tarihi: 03.03.2003


RÜCUAN ALACAK DAVASI - KUSURSUZ SORUMLULUK - ZARARDAN HAKKANİYET İNDİRİMİ YAPILMASI GEREĞİ-TALEBİN İÇ VE DIŞ TAVANI AŞMAMIŞ OLMASI -TESELSÜL HÜKÜMLERİ

ÖZET : Kusursuz sorumluluk esasına dayalı 506 S.K. 10. madde koşullarının davada oluştuğunun saptanması halinde sigortalının işverenden isteyebileceği tazminat miktarı ( tavan ); kusur durumu gözetilmeksizin belirlenen tazminat miktarını geçmemek üzere tarafların kusur durumları nazara alınarak hakkaniyet indirimi yapılarak belirlenir.10. madde koşullarının oluşmadığının saptanması halinde ise 26. maddeye göre işverenlerin kusur durumuna göre tazminat miktarı belirlenir. Somut olayda kusur durumu gözetilmeksizin tazminat miktarı hesabı yaptırılmış ise de 10. madde koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmamıştır.
Davacı Kurumca bağlanan gelirler ve yapılan masrafların %25'ine tekabül eden 1.734.067.124 liranın talep olunduğu mahkemece davalıların %75 kusurlu bulunduklarının kabul edildiği, gelirler yönünden talebin iç ve dış tavanı aşmadığının anlaşılmasına göre; talebin kabulü gerekirken kısmen kabul edilerek eksik rücu alacağına hükmedilmiş olması, hatalıdır.


(506 S. K. m. 10, 26) (818 S. K. m. 43, 44)

Dava: Davacı, iş kazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Karar: 1-Dava, 20.01.1995 tarihli iş kazasında sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımlarının işveren davalılardan tahsili istemine ilişkin olup; davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 10 ve 26. maddeleridir. Anılan yasa maddelerine dayanılarak açılan bu tür rücu davalarında 10.maddenin uygulama önceliği bulunmaktadır. Kusursuz sorumluluk esasına dayalı 10. madde koşullarının davada oluştuğunun saptanması halinde sigortalının işverenden isteyebileceği tazminat miktarı ( tavan ); kusur durumu gözetilmeksizin belirlenen tazminat miktarını geçmemek üzere tarafların kusur durumları nazara alınarak Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddelerine göre hakkaniyet indirimi yapılarak belirlenir.10. madde koşullarının oluşmadığının saptanması halinde ise 26. maddeye göre işverenlerin kusur durumuna göre tazminat miktarı belirlenir. Somut olayda kusur durumu gözetilmeksizin tazminat miktarı hesabı yaptırılmış ise de 10. madde koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmamıştır. Mahkemece açıklanan hukuki ve maddi olgulara göre gerekli araştırmanın yapılmamış olması,

2-Davacı Kurumca bağlanan gelirler ve yapılan masrafların %25'ine tekabül eden 1.734.067.124 liranın talep olunduğu mahkemece davalıların %75 kusurlu bulunduklarının kabul edildiği, gelirler yönünden talebin iç ve dış tavanı aşmadığının anlaşılmasına göre; talebin kabulü gerekirken kısmen kabul edilerek eksik rücu alacağına hükmedilmiş olması,

3-Rücu davalarında faize gelirler yönünden onay masraflar yönünden ödeme tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken alacağın tamamına ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması,

4-Davanın teselsül hükümlerine dayanılarak açılmasına rağmen harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden davalıların müşterek ve müteselsil sorumluluğuna hükmedilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Başkan Resul Aslanköylü'nün ve Üye M. Zafer Erdoğan'ın muhalefetlerine karşı; Üye Coşkun Erbaş, Sami Koçak ve Coşkun Ö.'ün oylarıyla ve oyçokluğuyla 03.03.2003 gününde karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davalı işverenin, sigortalıyı yasal süre içinde Kuruma bildirmediğinden dolayı Sosyal Sigortalar Kanununun 9 ve 10. maddelerinde öngörülen koşulların oluştuğu tartışmasız ise de Kurumun 10. maddeden doğan rücu hakkının halefiyet ilkesine dayanmadığı Yargıtay'ımızın yerleşmiş görüşlerindendir. Hal böyle olunca iş kazasının meydana gelmesinde işveren ve sigortalı, kusurlu görülsün görülmesin rücu alacağından Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddelerine göre indirim yapılamaz. Zira işe giriş bildirgesini verme yükümü işverene aittir. Kurumun anılan maddeden doğan rücu hakkının hukuksal temel kanundan doğan bağımsız rücu hakkına dayanır. Kaldı ki uygulamada ve öğretide işverenin 10.maddeye dayanan sorumluluğu kusursuz sorumluluk olup sonuç itibariyle hükmedilecek rücu alacağı işverene verilmiş medeni bir cezadır. Bu cezanın sigortalı ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Böyle olunca da zararlandırıcı sigorta olayının gerçekleşmesinde sigortalının ve işverenin kusurlu bulunup bulunmamalarına göre, özellikle Borçlar Kanununun 44. maddesinin uygulanması gerektiğine karar vermek 10. maddenin lafzına ve amacına aykırıdır. Bu durumda, rücuan istenen Sosyal Sigorta Yardımlarından herhangi bir indirim yapılmaksızın tamamının tahsiline karar verilmesi gerekir. Açıklanan bu nedenlerle sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyoruz. Hükmün, Kurum lehine bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşündeyiz.


.............................

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2009/4-522
Karar: 2009/604
Karar Tarihi: 30.12.2009


MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI - DAVACININ ESKİ VE BAKIMSIZ OLDUĞUNU BİLDİĞİ BİNANIN ZEMİN KATINDAKİ DÜKKANI KİRALAYARAK RİSKLERİ ÖNGÖREREK GÖZE ALMIŞ OLDUĞU - MARUZ KALINAN OLAYDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ALACAĞINDAN UYGUN BİR İNDİRİM YAPILMASI GEREĞİ

ÖZET: Davacının eski ve bakımsız olduğunu bildiği binanın zemin katındaki dükkanı kiralamış ve böylece binanın eskiliğinden ve bakımsızlığından kaynaklanan riskleri öngörüp, göze almış olması ayrıca bu nedenle kira akdini sona erdirmemesi karşısında, maruz kaldığı olaydan kaynaklanan tazminat alacağının tayininde tazminat miktarından uygun bir hakkaniyet indiriminin yapılması gerekir.

(818 S. K. m. 43, 58) (YHGK. 02.06.2010 T. 2010/4-317 E. 2010/284 K.)

Dava: Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.11.2005 gün ve 2002/375 E. 2005/506 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar Şahin ve Kemal vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 22.11.2007 gün ve 2007/12836-14802 sayılı ilamı ile; (<...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı Kemal’in aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davalı Kemal’in öteki temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili dava dilekçesinde, davalıların müştereken malik oldukları binanın dördüncü katından düşen sıva ve taşın davacıyı yaraladığını belirterek maddi ve manevi tazminat istemişlerdir.

Davalı Kemal dördüncü katın kendisine ait olmadığını, binanın tarihi eser olduğunu, onarımının Anıtlar Kurulu’nun onayına bağlı olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.

Mahkemece davalı Badrik’in ölü olması nedeniyle hakkındaki davanın reddine, öteki davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosyadaki kanıtlara göre, olay günü davacı kiracı olarak bulunduğu dükkanın önünde dururken binanın dördüncü katı ön cephesinden düşen sıva ve taş davacının sırtına düşerek yaralamıştır. Davacıyı yaralayan sıva ve taşın bulunduğu yerden koparak düşmesinin öngörülemeyecek bir durum oluşu dikkate alınarak BK’nun 43. maddesi gereğince hakkaniyet indiriminin gerekip gerekmediğinin mahkemece tartışılmamış olması doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.

3- Davalı Şahin’in temyiz itirazına gelince; dava dilekçesi anılan davalıya <............................Mah.....Sok. No:.... Beyoğlu-İstanbul> adresinde, adreste bulunmadığından bahisle mahalle muhtarına bırakılarak yapılmıştır. Oysa daha önce aynı adrese çıkartılan tebligat adresten ayrıldığı belirtilerek bila tebliğ iade edilmiştir. Ayrıca temyiz dilekçesine ekli muhtarlık belgelerinden, davalı Şahin’in bu adreste oturmadığı, 02.10.1987 yılından beri <Ç..... Mah. M......... Cad.......... Sok. No:.....Ümraniye - İstanbul> adresinde oturduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda davalıya yapılan tebligat geçersizdir. Mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan karar verilmiş olması bir diğer bozma nedenidir...>) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece bozma ilamının (2) nolu bendi yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılar Şahin ve Kemal vekilleri.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı Şenol vekili, davalıların müşterek maliki bulunduktan binanın zemin katındaki dükkanda davalılardan Kemal’in kiracısı olarak meşrubat bayiliği yapan davacının üzerine, 09.01.2002 tarihinde dükkanının önünde bulunduğu bir sırada, binanın ön cephesi dördüncü katından blok halinde sıva ve taş düştüğünü, davacının bu nedenle ciddi bir biçimde yaralandığını ve işgücü kaybına uğradığını; bina sahibi olan davalıların olaydan ve davacının uğradığı zarardan kusursuz sorumluluk esaslarına göre sorumlu bulunduklarını, esasen, bakım ve onarıma muhtaç binanın bakımı ve onarımı konusunda çaba ve özen göstermemeleri sebebiyle kusurlu da olduklarını ileri sürerek; 6.000.000.000.-TL manevi tazminatın ve ayrıca, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla, tedavi ve bakım giderleri karşılığı olarak 2.500.000.000.-TL, beş aylık kazanç yoksunluğu karşılığı olarak 2.500.000.000.-TL ve işgücünde oluşup ömür boyu sürecek olan kazanç eksilmesi nedeniyle de 1.000.000.000.-TL olmak üzere toplam 6.000.000.000.-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; 13.10.2005 tarihli dilekçesiyle, davadaki maddi tazminat istemini davalı Şahin yönünden 22.228,24,-YTL; Kemal yönünden de 11.124,07,-YTL olarak ıslah etmiştir.

Davalı Kemal vekili, davacının üzerine taş ve sıvaların düştüğü ileri sürülen dördüncü katın diğer davalı Şahin’e ait olduğunu, o nedenle müvekkilinin zarardan sorumlu tutulamayacağını, yaşı 100’den fazla olan binada tadilat ve onarım için Anıtlar Yüksek Kurulu’nun izni gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı Şahin davaya cevap dilekçesi vermemiştir.

Yerel mahkemece bilirkişi raporlarındaki değerlendirmeler ve hesaplamalar esas alınmak suretiyle verilen; 22.228,24.-YTL maddi, 1.000.-YTL manevi tazminatın davalı Şahin’den; 11.124,07 maddi ve 500.-YTL manevi tazminatın davalı Kemal’den olay tarihi 09.01.2002’den itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, davalılardan Badrik davadan önce öldüğünden hakkındaki davanın reddine dair karar davalılardan Şahin ve Kemal vekillerinin temyizi üzerine özel dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş, yerel mahkeme, bozma ilamının (3) numaralı bendine uymuş, (2) numaralı bent yönünden ise, bilirkişi raporunda binanın eski ve bakımsız olduğunun, yer yer sıva ve çatı saçağı sıvalarının döküldüğünün belirtildiği, bakımsız binanın meydana getirdiği zararlı sonuçtan maliklerin tümüyle sorumlu olmalarının gerektiği, binanın eskiliği ve bakımsız bırakılması nedeniyle zararın öngörülebilir nitelikte olduğu gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; dava tarihinde ölü olduğu için hakkındaki dava önceki kararla reddedilen Badrik mirasçıları hakkında açılıp birleştirilen davanın da kısmen kabulüne, 11.124,07.-YTL maddi tazminatın ve 500.-YTL manevi tazminatın 09.01.2002’den itibaren yasal faiziyle birlikte ölü davalı Badrik mirasçılarından müteselsilen tahsiline karar vermiştir.

Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, temyize konu kararın bir direnme kararı mı, yoksa bozma ilamında yapılması gerektiğine işaret edilen tartışma ve değerlendirme yapılmak suretiyle oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde mi olduğu, dolayısıyla, temyiz incelemesini yapma görevinin özel daireye mi, Hukuk Genel Kurulu’na mı ait bulunduğu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiş ve yeni hüküm niteliği taşımadığı, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu’nca yapılması gerektiği oybirliğiyle kabul edilip, ön sorun bu şekilde aşıldıktan sonra işin esası incelenmiştir.

1- Yerel mahkemece bozma ilamının (3) numaralı bendine uyulmuş olmakla, uyulan bu bent kapsamında davalılardan Şahin hakkında verilen karar yeni hüküm niteliğinde olup, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi özel daireye ait bulunduğundan, bu yönden inceleme yapılmak üzere dosyanın özel daireye gönderilmesi gerekir.

2- Bozma ilamının yerel mahkemece direnilen (2) nolu bendi yönünden yapılan incelemede:

Davacının, davalıların paylı mülkiyeti altındaki taşınmaz üzerinde bulunan binanın zemin katındaki dükkanı davalılardan Kemal’den kiraladığı ve meşrubat bayii olarak kullandığı; 09.01.2002 tarihinde, dükkanının önünde bulunduğu bir sırada, binanın ön cephe dördüncü katından blok halinde düşen sıva ve taşların davacının sırtına isabet ettiği ve yaralanmasına neden olduğu dosya kapsamıyla sabit ve çekişmesizdir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacıyı yaralayan sıva ve taşın bulunduğu yerden koparak düşmesinin öngörülemeyecek bir durum olup olmadığı ve tazminat tutarından Borçlar Kanunu’nun 43. maddesi gereğince hakkaniyet indirimi yapılmasının gerekip gerekmediği noktasındadır.

Davalı Kemal vekilinin, binanın 100 yıldan daha fazla bir süre önce yapılmış olduğu, tadilat ve onarım için Anıtlar Yüksek Kurulu’nun izni gerektiği yönündeki savunması bakımından yerel mahkemece herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmamış olmakla birlikte, dosyada bulunan ve binanın genel görünümü ile davacının üzerine düşen sıva ile taşların koptuğu kısımları gösteren fotoğraflardan, bilirkişi raporundaki açıklamalardan, davalı Kemal vekilinin davacı tarafın itirazına uğramayan beyanlarından ve tüm dosya kapsamından, binanın oldukça eski ve uzun bir süreden beri bakımsız durumda olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Bu nedenle; bozma ilamında yer alan <sıva ve taş kopmasının davalılar yönünden öngörülemeyecek bir durum olduğu> saptaması yerinde değildir. Bu durumda, bina maliki olan davalıların Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca, binanın muhafazasındaki kusurları nedeniyle zarardan sorumlu bulundukları açıktır ve esasen bu yön gerek yerel mahkemenin ve gerekse özel dairenin kabulündedir. Öte yandan, her ne kadar binanın tarihi eser niteliğinde olup olmadığı hususu yerel mahkemece araştırılmamış ise de; tarihi eserlerin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun öngördüğü prosedür çerçevesinde bakım ve onarımının yapılması mümkün bulunduğundan, dava konusu bina tarihi eser niteliğinde olsa dahi, varılan bu sonuç değişmeyecektir.

Ne var ki; davacının da, olay sırasında binanın zemin katındaki dükkanı davalılardan Kemal’in kiracısı olarak kullanmakta olduğu çekişmesizdir. Binanın uzun bir süredir bakım ve onarım görmediği hususunda uyuşmazlık bulunmadığına göre, davacının zemin kattaki dükkanı kiraladığı tarih itibariyle de binanın eski ve bakımsız durumda olduğunun, davacının binanın bu durumunu bilerek, bunun doğurabileceği olası risk ve tehlikeleri öngörerek, o haliyle kabul ederek dükkanı kiraladığı ve kullanıma devam ettiğinin benimsenmesi gerekir.

Eş söyleyişle, davacı, eski ve bakımsız durumda olduğunu bildiği bir binadaki dükkanı özgür iradesiyle kiralamıştır ve maruz kaldığı olay da, öngörüp kabullendiği risk ve tehlikeler kapsamında gerçekleşmiştir.

Borçlar Kanunu’nun 43. maddesine göre, hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eyler.

Somut olayda davacının yukarıda açıklanan şekilde eski ve bakımsız olduğunu bildiği binanın zemin katındaki dükkanı kiralamış ve böylece binanın eskiliğinden ve bakımsızlığından kaynaklanan riskleri öngörüp, göze almış olması ayrıca bu nedenle kira akdini sona erdirmemesi karşısında, maruz kaldığı olaydan kaynaklanan tazminat alacağının tayininde Borçlar Kanunu’nun 43. maddesi gereğince bu yönün de gözetilmesi ve anılan hüküm çerçevesinde tazminat miktarından uygun bir hakkaniyet indiriminin yapılması gerekir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: 1- Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle, bozma ilamının (2) nolu bendine uyulmak suretiyle davalılardan Şahin hakkında kurulan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine; ilk görüşmede oybirliği ile;

2- İkinci bentte açıklanan gerekçeyle, davalı Kemal vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından, 30.12.2009 günü ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, BK’nun 58’nci maddesinden kaynaklanmakta olup, taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere davalılardan Kemal’in kiracısı olan davacı binanın dışarısında bulunduğu esnada binanın ön cephesinden blok halinde düşen sıva ve taşın üzerine düşmesi sonucu yaralanmıştır. B.K.’nun 58’inci maddesinde düzenlenen sorumluluk bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Olağan sebep sorumluluğunda kusursuz sorumluluk söz konusu ise de, kusursuz sorumlu olan bina veya yapı malikinin olayda kusuru da söz konusu olabilir. Dava konusu olayda da binanın bakımından kusursuz sorumlu bulunan davalılar dosya içeriği ile sabit olduğu üzere binanın dış cephesinde oluşan eskimeyi gördükleri halde herhangi bir tedbir almamışlar ve olayın oluşumuna neden olmuşlardır. Davalıların bu hareketsizliği davalılar için bir ek kusurdur. Bu durum karşısında karşı tarafın ortak kusuru bulunsa bile bu ek kusur karşı tarafın ortak kusurunu nötralize ettiğinden tazminattan bir indirim yapılamaz (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9’uncu Bası, s. 609 - Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, 6. Bası, s. 247).

Özel dairenin bozma ilamında indirim nedeni olarak öngördüğü <öngörülemeyecek bir durum oluşu> olgusu bir indirim nedeni olmayıp, bu husus davalıların sorumluluk nedenidir. Olayda beklenmeyen bir hal de söz konusu değildir. Ayrıca, aynı binada kiracı olması yani eski bir binada yer kiralaması, binanın dışında bulunduğu esnada yaralanan davacı aleyhine B.K.’nun 43’üncü maddesinin uygulanmasını gerektirmez. Davacıya ayrıca akdi ilişki nedeniyle sorumlu olan kiralayan malik B.K.’nun 249 vd. maddeleri uyarınca kiralananı kira müddetince kanuni tabiriyle salih bir halde bulundurmakla yükümlü olduğundan hakkında, BK’nun 43’üncü maddesinin uygulanması talebinde bulunamaz. Ayrıca, binanın üç malikinden biri aleyhine birleşen davada kurulan hüküm kesinleşmiş olduğundan diğer davalılardan indirim yapılması eşit durumda bulunan davalılar arasında da bir eşitsizliğe yol açacağından açıklanan bu gerekçelerle direnme kararının onanması gerektiğinden sayın çoğunluk görüşüne karşıyım. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sİgorta Şİrketİnİn RÜcusu av.salih gülgeldi Meslektaşların Soruları 0 17-01-2012 12:17
Sigortanın haksız rücusu - takip- menfi tespit Neslihan Meslektaşların Soruları 1 29-04-2010 20:14
Kefilin Kefile Rücusu ahmat Borçlar Hukuku Çalışma Grubu 5 02-01-2007 14:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04787707 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.