20-02-2005, 14:08 | #1 |
|
Hakim Ve Savcılar, Lütfen Biraz Daha Mesleki Özen.
Türk Hukuku Email Yazışma Grubundaki yazışmalar forum alanına taşınmıştır.
Konu ile ilgili ilk mesaj Av.Hakan Eren 'in Haber ntvmsnbc'den. alıntısı ile başlamıştır. İşte haber ve sonrasında gönderilen mesajlar: ---------------------------------------------------------------------------------- İzmir Adliyesi'nde avukat eylemi İzmir'de bir grup avukat, nöbetçi hakim ve savcıların mesai saatlerine uymadıkları gerekçesiyle tepki gösterdi. NTV 16 Şubat 2005— Adliye önünde toplanan avukatlar, nöbetçi hakim ve savcıların saat 20'den sonra çalışmadığını söyleyerek, uygulamanın hiçbir yasal dayanağı olmadığını savundu. İzmir Adliyesi, dün gece İşkenceyi Önleme Grubu üyesi avukatların eylemine sahne oldu. Saat 22'de adliye önünde toplanan avukatlar, nöbetçi hakim ve savcıların hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde saat 20'de iş bıraktığını iddia ettiler. Avukatlar tamamen uygulamadan gelen bir alışkanlık nedeniyle nöbet yerlerinden ayrılan hakim ve savcıların, bu yolla gözaltı sürelerinin aşılmasına, kısa sürede yargılamaya yetkili bir merci önüne çıkma hakkının ihlal edilmesine ve yakalamaya itiraz hakkının ihlaline yol açtığını söylediler. Avukatlar, mesai saatlerine uymayan nöbetçi hakim ve savcılar nedeniyle yakalananların derhal savcılığa bildirilmesi hükmünün uygulanamaz hale geldiğini savundular. |
20-02-2005, 14:08 | #2 |
|
Sayın Hakan Eren,
Önemli bir konuya dikkat çekmiş ve yerinde bir uyarıda bulunmuşsunuz. Ancak aşağıda anlatacağım hadiseden sonra bu uyarının yalnızca İzmir'deki hakim ve savcılara yöneltilmiş olmasının eksikliğini siz de göreceksiniz. Hadise 2004 yılının son günlerinde başıma geldi. Günümüz İstanbul'unda vaka-i adiyeden kabul edilen ve tam Kadıköy/Bahariye Caddesi üzerinde adliye önünde gerçekleşen bir olay nedeniyle akşam saat 21.00 sıralarında şikayette bulunmak üzere Kadıköy Adliyesi'ne gittim. Adliye'nin kapısına yaklaştığımda içerideki yaşlıca bir bekçiye avukat kimliğimi de göstererek nöbetçi savcı ile görüşmek istediğimi belirttim. Bekçi bana önce kaç yıllık avukat olduğumu sordu. Ben de konuyla ne ilgisini olduğunu sorunca "Bu saatte savcının ne işi olur adliyede?" diye cevap verdi. "Yahu bu adamın işi bu, bu saatte daha ciddi bir hadise olsa nasıl ulaşacağız bu adama?" diye söylenirken bekçi bana cep telefonu olduğunu söyledi. Savcının telefonunu istedim ama kendisini rahatsız edemeyeceğini belirtti bana. Bizim bekçi bana rahatsız etmeyeyim diye Savcı Bey'in numarasını vermedi ama eksik olmasın akıl vermeyi ihmal etmedi : "Senin elinde yazılı dilekçe de yok. Dilekçesiz başvuru kabul edilir mi, nasıl avukatsın sen?" Hadi o akşam ben ulaşamadım Savcı Bey'e/Hakim Bey'e, nihayetinde çok da önemli bir mesele değildi benimkisi. Peki ya o akşam Hakim/Savcı Beyi rahatsız etmemek için ulaşması zorunlu olan polisler, vatandaşlar da ulaşamadıysa ?... Buna bağlı bir sürü varsayım üretebiliriz hepimiz. Sonuç itibarıyla, yalnızca İzmir'de görev yapan hakim ve savcılar değil en azından benim anlattığım hadisenin gerçekleştiği akşam Kadıköy'de görevli/nöbetçi olan hakim ve savcılarda görevlerinin başında değildi. Saygılarımla, Av. Hüseyin Altaş İstanbul Barosu |
20-02-2005, 14:09 | #3 |
|
Sayın Altaş,
Gerçekten çok önemli bir konuya temas etmişsiniz. İnanıyorum ki sizin gibi değerli hukukçularla hukuk sistemimiz daha ileri gidecek ve bu tür sorunlar artık yaşanmayacaktır. Bir Avukat meslektaşlarımızın duyarlılığını görebilmek çok güzel. Her zaman ve her yerde bu hususa temas etmeli ve yargı mensuplarının da bu konuda hassas olmalarını dile getirmeliyiz. Av. Mustafa Tırtır |
20-02-2005, 14:10 | #4 |
|
Sayın meslektaşım saat 20 den sonra nöbetçi hakim ve savcı bulamadığını
belirtmiş. Siz yine şanlısınız ben ve istanbulda bir çok meslektaşım saat 17 den sonra bulamıyoruz. Bununla beraber bir olayı paylaşmak istiyorum. Geçen hafta Şişli 1.İcra Ceza Hakimliğimde duruşmam vardı. Sıra beklerken (duruşma saat 10' da olmasına rağmen saat 11.30 hala sıra bekliyorum), benden önce bir dosyada, davaı vekili olarak elinde yetki belgesi olan bir stajyer avukat durşmaya katıldı daha doğrusu katılmaya çalıştı. Hakim Bey, ben stajyer avukatları almıyorum diyerek mesleğin başlangıcında olan arkadaşımızın talebini reddetti. Stajyer Avukat, efendim Avukatlık Kanaununun verdiği hak var ben duruşmaya girebilirim diye ısrar ettiysede dinletemedi, Hakim Bey (kanun koyucu edasıyla -ben almıyorum arkadaş ben stajyer avukatu duruşmalara almıyorum),arkadaş daha sonra o halde bunu zapta geçelim dedi veya baroya yazı yazın dedi, ancak nafile , hakim bey duruşma zaptı bile açmadı, hatta ben ne baroya yazacağım baro bana yazsın diyerek arkadaşa terket duruşma salonunu seninle uğraşamam dedi ,sonunda da mübaşire emir vererek arkadaşımızı salondan çıkarttı. Avukatlık Kanununun ilgili hükmü hakimlere bu konuda seçme hakkı vermemesine, maddenin yoruma dahi gerektirmeyecek açıklıkta olmasına rağmen Stajyer Avukat arkadaşımızın duruşma salonunda aşağılanmsı, hakarete uğraması ve salondan atılmasını engelleyemedi. Çünkü, kürsüde, belki Avukatlık Kanunu bir kez dahi açıp okumamış, avukatlık mesleğine zerre kadar değer vermeyen, yasama -yürütme-yargı erkelerinin hepsinin kendisinde toplandığını düşünen bir adalet dağıtıcısı! vardı. Ben ilk defa böyle bir olayla karşılaştığım için, hiç bir şey yapmadım daha doğrusu o anda sanki aklım durmuştu. Ancak, o salonda ve koridorda bu olaya şahit olan yıllardır mesleğin içinde olan üstadlarımızda vardı. Hiç birimizn aklına o anda bir tutanak düzenleyip ilgili yerlere bildirmek gelmedi. Çünkü, biz avukatlar sanırım birlikte hareket edebilen, meslektaşlarının hakkını en az savunan bir mesleğin erbabıyız. Bir kaç yıl sonra, bu hakimin mesleğinden emekli olduktan sonra baroya kaydolarak aramıza katılacak olması sanırım, durumun en vahim tarafı. hamit |
20-02-2005, 14:11 | #5 |
|
Değerli meslektaşlarım,
Hakim/savcılar için yaptığınız mesai eleştirilerini okuyunca, hiç mesaj göndermediğim halde cevap yazma gereği hissettim. Bu eleştirileri yapabilmek için ya hiç hukuk ve kanun bilmemek, yada uzayda yaşıyor olmak gerekir. Nöbetçi hakim savcının adliyede yatacağı nerede yazıyor Allah aşkına. Hiç kanunlara bakıyormusunuz bu eleştirileri yaparken. İstisnaları olmakla beraber mesai hususunda tamamen diğer memurlarla aynı rejime tabi hakim savcılardan adliye binasını beklemelerini nasıl umar ve beklersiniz. Saat 17.30 da mesai biter, adamlar evlerine giderler. Bu kadar basit. 3005 sayılı yasada savcıların saat 20.00 ye kadar mahkemeleri çalışmaya davet edebilecekleri yazar. Bunun dışında mahkemeler ve savcılıklar niye adliyenin başını beklesinler. Aşağıdaki örneği ironik üslupla anlatan Avukat (!) arkadaş kusura bakmasın ama saat 21 de savcıyı adliyede arayana bekçiler bile güler. Savcı bu, bekçi yada otelci değil. Gece adliyeye döşek mi serecekti aklı evvvelin bir gelirde savcı sorar diye! Memlekette savcı adına müracaat alan polis ve jandarma diye birimler de var. Onlar gerektiğinde savcıya ulaşıp gerekli talimatları alırlar zaten.Ulaşamazlar diye bir sorun olmaz merak etmeyin. Ayrıca bizzat savcının yapması gereken (otopsi gibi) işlemler için ise saat kavramına bakılmaksızın nöbetçi savcılar vazife başındadırlar. Gece yataklarından kalkıp olay yerine ve otopsiye giderler. Tabi değerli avukat meslektaşlarımıza göre buda lüks. Ne işin var evde, adliyede yatsana! Üstelikte üç kuruş maaş karşılığı ve fedakarca. Kanun ve hukuktan bihaber, sadece hakim ve savcıları yermekle itibar kazanılmaz. Birazda kanun okumak lazım. Sorarım şu arkadaşlara, hangi kanunda nöbetçi savcının adliyede bila saat hazır bulunacağı yazar? Adamın evi, çoluk çocuğu yok mu? Avukat meslektaşların yaptıkları vahim hataları buraya aktaracak olsak, sayfalar yetmez! Hırsızlıktan şahsi dava açanları mı sorarsınız, İTM ye yapacağı şikayeti savcılığa yapanı mı! Avukatlar toplumdaki itibarlarını artırmak istiyorlarsa, önce hakime savcıya ve diğer meslektaşlarına ve kendilerine saygılı davranmak zorundadırlar. Savcıyı kürsüden indirmekten başka dertleride olmalı avukatların, kanun ve hukuk bilmek gibi ! Bu arada bilen meslektaşlarımı da tabiki tenzih ederim. çok değerli, araştıran,okuyan avukat arkadaşlarımız da elbetteki var! selam ve saygılar B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:12 | #6 |
|
Sayin Hakalmaz;
Sadece hakim savcilarin adliyede neden bulunmadiklarini buna da gerek olmadigini bildirseydiniz size yanit vermeyecektik. Siz nerede görev yaptiginizi belirtmemissiniz ama bu hasmane tutumunuz devam ettigi sürece hiç bir avukat meslektasimin sizin durusmalariniza girmek isteyecegini tahmin etmiyorum. Bu nedenle hakimlerin yaninda yada baska bir yerde oturmaniz bizleri hiç ilgilendirmiyor ancak kendinizi avukatlardan üstün görme çabanizdir esas olarak karsi çiktigimiz.Kusura bakmayin ama bu yazinizda bu çok açik ortaya çikiyor. Bizzat yasadigim bir olayda 24 saatten fazla gözaltinda tutulan bir sanik için aradigim savcinin " kardesim zaten uyutmadiniz beni bu saatte mahkeme mi kuracagim bekleyin sabah olsun" dedigini bilir misisniz.24 saatten fazla sanigi göz altinda tutan savci hakkinda yaptigim suç duyurusunu bir baska savci arkadasinin ayni gün takipsizlik verdigini bilir misiniz? Ayrica SAVCININ AVUKATLARLA AYNI SEVIYEDE DURUSMALARA KATILMASI BIR AVRUPA INSAN HAKLARI SÖZLESMESI GEREGIDIR. AVUKATLARI OKUMAMAKLA SUÇLAMADAN ÖNCE ANAYASA GEREGI BIR IÇ HUKUK DÜZENLEMESI OLAN SÖZLESMELERI VE AVRUPA UYGULAMALARINI TAKIP ETMENIZDE YARAR GÖRÜYORUM. Saygilarimla... Av.Coşkun Ongun |
20-02-2005, 14:14 | #7 |
|
Sayın meslektaşım 3005 sayılı yasanın kaçıncı maddesinde savcıların saat 20.00 '
a kadar mahkemeleri çalışmaya davet edebileceğini belirtiyor Haluk Sezgin |
20-02-2005, 14:15 | #8 |
|
Sayın Hakalmaz,
İyi ki "tenzih" yoluyla birkaç avukatı dışarıda bırakmışsınız. Aksi halde, ben de bu sayılanların içinde miyim diye endişelenecektim. Savınızdan anladığıma göre "eğitim şart", hatta 5-10 yıl savcılık yapmayana avukatlık ruhsatı vermemeli... Sayın Altaş bir şeyler yazdı da bu vesileyle pek çok avukatın (zinhar hepsi değil) cehalet denizinde yüzdüğünü anladık. Çok yaşayın emi... dostça selamlar Turan Kanbakan Malül Avukat |
20-02-2005, 14:16 | #9 |
|
sevgili meslektaslarim,
Biz Hukukculara yakismayan bu seviyesiz tartismaya bir son vermenizi tum grup uyelerinden rica ediyorum ve grup ownerimizin bu konuda tepkisiz kalmamasini diliyorum. Saygilarimla, Cagatay Kemal Ozturk |
20-02-2005, 14:17 | #10 |
|
Merhaba,
Bu (bence yararli) tartisma bana CMUK uygulamalarinda görev alan meslektaslarimizin da sikça basina geldigine inandigim bir problemi gündeme getirmek gerektigini hatirlatti. basima gelen iki olayi kronolojik sirayla anlatirsam meslektaslarim ne demek istedigimi anlayacaklar: OLAY -I- Haziran 2004, herhangi bir gece saat 01:00 siralari cep telefonum her yerini yirtarak çaliyor. can havliyle uyaniyorum. birine bisey oldu herhalde.. arayan cmuk servisi.. Il jan. K.ligi...Cinayet...4 sanik.. isimler vs.vs. kalkip gidiyorum Bursa disinda oldukça uzak bir yerde.. müvekkille görüsmeler falan, ifadeler aliniyor saat: 02:30-03:00 civari ifadeler bitiyor. ve su diyalog basliyor: Müdafi........: - E hadi...! Jandarma..: - Ne hadisi? M...............: - ifadeler tamam, dosya da tamam.. J................: -Eee! M...............: savciliga... J...............: Bu saatte mi?! M..............: Ne demek bu saatte mi, burada yapacak is mi kaldi? J...............: Sabah olsun çikartiriz M...............: Niye sabah, derhal çikartman gerekiyor J................: Bu satte savciyi uyandiramam oyarlar(!) beni. M................: Niye canim adam nöbetçi, isi bu zaten, bu saatte, su saatte diyemez.. yoksa nöbetin ne anlami var sabah 8 den sonra adliyede zaten 60 küsur savci var. J................: Yok avukatim (bu da ne salakça bir ifade seklidir yahu), benden önceki arkadas sormus telefonla sabah getirirsiniz demis M................: Beni niye gecenin bu saatinde çagiriyosun ozaman? savci uyanamaz ama ben essegim dimi? ne zaman çagirsan gelirim?? J.................: Estagfurullah, Devriyem var oradan direk eve gidecem, dosyayi hazir edip birakayim dedimdi M................: sizin ..........xyz...(içimden tabi, durup dururken kimseyi alenen tahkir ve tezyif etmenin alemi yok, böyle bisey yaparsam o savci o saatte büyük bir zevkle uyanir çünkü, adim veya meslegim gibi biliyorum) eve dönüp sinirden bir saat yatakta döndüm durdum.. OLAY -II- 15 veya 16 Ocak 2005 gece saat 02:45 yine telefon yirtiniyor, bu defa nöbetten de haberim yok, kalp krizi geçirmek/geçirmemek arasi titreyerek firliyorum, saga sola yalpalayarak telefonu buluyorum,(içimden yanlis numara ise söylenecek tüm küfürleri siraya dizip) açiyorum: Hayda! yine CMUK bu defa karakol, gasp sanik John Doe.. M........: (içimden haykiriyorum) TAMAM ULAN GIDECEM, AMA IFADEDEN SONRA SANIGI BIR DAKIKA TUTMAYA KALKARLARSA O KARAKOLU BU HERIFLERIN BASINA GEÇIRMEZSEM, ISI STRASBURG'A KADAR GÖTÜRMEZSEM, KARAKOL KAPISINDAKI BEKÇIDEN C.BSSVC.'NA KADAR ALAYINA SIKAYETTEN SAHSI DAVAYA KADAR HERSEYI AÇMAZSAM BEN BU RUHSATI YIRTIP ATACAGIM. Yine M...: Sinirim geçsin, vücudum uyandigimizin farkina varsin, soluklanayim diye uzandigim salondaki kanepede sizip kaliyorum, sabah baroya gidip ögreniyorum ki, saat 04:30 da baska bir arkadasim uyanip gitmis, saat 09:30 ve hala sanik adliyeye getirilmis degil.. ----------------------- Simdi bu iki olaydan bazi dersler almak gerekiyor, Önce igneyi baskalarina batiralim - Sn Hakalmaz istedigi kadar anlatsin, eger nöbetçi savciligin cep telefonunun (bir kere gördüm, LG marka 5300-i model gri AVEA sim kart kullaniyor) numarasi bütün avukatlara (veya en azindan o günkü nöbetçilere) dagitilsaydi, o esprisini yaptiginiz adliyedeki dösege iki dakika uzanabilmenin hayalini kurardiniz. - Belki hosunuza gitmeyecek ama, saniklarin hüriyetleri tahdit edilmis halde fazladan geçirdikleri her dakika sizin uykunuzdan da bizimkinden de daha degerlidir. - Bütün hukuk devletlerinde, hele büyük sehirlerde 24 saat aninda ulasabileceginiz savci da, hakim de görevinin basindadir (ama siz simdi bilmemkaç sayili yasa "yasasin hakim/savcinin uyku özgürlügü" hükmü getirmis derseniz hiç konusmayalim.). "Saat geç oldu", "savcinin da ailesi var" gibi sebepler, gözalti uzatma sebepleri degildir/olamaz. - Polis ve jandarma, hakim savciyi rahatsiz etmemekte gösterdigi özeni is avukata gelince göstermemekte ve hatta nöbetçi avukati gecenin köründe çagirmaktan (biz nöbetçiyiz uyumuyoz, o da uyumasin kardesiiimm!) zevk almaktadir (yada böyle oldugu kuvvetli izlenimini uyandirmaktadir). -GELELIM ÇUVALDIZA: -Acaba kaç meslektasim gece geç saatte çagirildigi karakolda gözalti defterine göz atiyor, kaçimiz dosyanin açildigi saatten bu saate kadar ne is yapildiginin makul açiklamasini istiyor, - Ben dahil kaçimiz bütün gece hiç birsey yapmadan geçen gözalti süresinin hesabini soruyor? - Kaçimizin içinde siyasi sb.de, organizede aslan kesilen, asayiste/çocuk subede süt dökmüs kedi olup önüne konan hazirlanmis kimlik tespitini imzalayiveren avukat yok? - Allahaskina, yüzbin dosyada kaç dosyayi itiraza reddi kafamiza yedikten sonra prosedürü tamamlayip, iç hukuku tüketip AIHM e götürdük? Hangi avukat AIHM den aldigi tazminatin, devletçe kusurlu memurdan (polis,jandarma,savci,hakim) rücuen alinmasi için idareyi zorladi, ve hatta rücu prosedüründe isini yapmayan idare ajanini sikayet edip bu konuda da iç hukuku sonuna kadar götürdü - Habiki bu saydiklarimiz atla deve degil, tam da bizim meslegimizin geregidir. Biz kendi silahlarimizi kullanmadikça; kendi uykusundan dahi taviz vermeyen savcilar, bizimle iste böyle dalga geçme hakkini kendilerinde görürler.. Durum böyleyken savci yukarida otursa ne olur, karsimizda olsa ne degisir. Su anda grupta yasanan tartismada kazanan olmayacak, zira hepimizin evi camdan yapilmis ve birbirimize tas atiyoruz; bence iyi de oluyor, bakarsiniz herkes kendi evini saglamlastirmaya çalisir. Biraz uzun oldu, özür dilerim.Herkese iyi Çalismalar Av.Sedat KASRAT Bursa Barosu |
20-02-2005, 14:18 | #11 |
|
Allah korusun...
Gecenin bi vakti, aniden rahatsızlanıyor ya da kaza yapıyorsunuz. Hastane, acil derken hastabakıcı şöyle diyor : "Ne kızıyon kardeşim. Nöbetçi doktor yok mu dedik. Evden çaarıcaz işte. Ariycaz cepten!" Olmaz Sayın Hakalmaz. Yukarıdaki örnek ne kadar absürd ise nöbetçi savcının nöbetini evde "cebi açık" tutması o kadar haksızdır. "Kolluk bana ihtiyaç duyarsa nasıl olsa ulaşır" mantığı kabul edilemez. Kolluk ulaşır hadi neyse de ben nasıl ulaşacağım o nöbetçi savcıya ben? Karakolda gecenin bi vaki yaşanan hak ihlalini iletmek için, ihlali yapan polisten mi rica edeceğim savcının "cebini"? Olmaz Sayın Hakalmaz. Her mesleğin duyduğundan daha fazla özen bekler savcılık mesleği. Layıkıyla yapılması gerekir. Sevgilerimle... Av.Hakan EREN İstanbul Barosu |
20-02-2005, 14:19 | #12 |
|
Sayın Burak Hakalmaz,
Herşeyden önce üslubunuzun tartışmaya dahi değer olmadığını belirtmek isterim. Ben bir avukatım ve canı sıkıldığında hakim ve savcıları ziyarete giden, hukuktan ve kanundan bihaber bir aklı evvel değilim. Haluk Bey'in belirttiği gibi 3005 sayılı yasanın neresinde nöbetçi savcıların saat 20.00'ye kadar mahkemeleri çalışmaya davet edebilecekleri yazıyor ben de bilmiyorum? Hatta bana göre yasanın 4. ve 8. maddeleri savcıların her an için görevleri başında olması gerektiğini söylüyor. Fakat, bu konuya ilişkin söylediğiniz şekilde bir düzenleme var ise ve bunu bizlerle paylaşırsanız, bütün samimiyetim ile söylüyorum, size minnettar kalırım. Muhakkak ki, savcıların da bir aileleri var ve onlar da herkes gibi istirahat etmek hakkını haizdir. Üstelik düşük maaşlarına karşın çok çalıştıkları konusunda da size katılırım. Ama savcılar da tıpkı avukatlar gibi hukuk fakültelerinden mezun olmuşlardır. Fakülteden sonraki tercih noktasında farklılık başgöstermiştir. Anladığım kadarıyla siz de tercihinizi savcı olmak yönünde kullanmışsınız. Kimse size zorla savcı olacaksın demediği gibi bana da avukat olacaksın demedi. Kişisel tercihlerimiz bu yönde gelişti ve şartların ne olduğunu hepimiz biliyorduk. O nedenle, tamamen kendi tercihlermizden ötürü hiç kimseye suçlama yöneltemeyiz. Sadece mesleğimiz gereği üzerimize düşen görevi yerine getirelim kâfi. Söylemeden edemeyeceğim bir husus daha var; avukatların toplumda itibar kazanmak uğruna hakim ve savcılara karşı saygısız davrandıklarını ve dertlerinin hukuk bilmeksizin savcıları kürsüden indirmek olduğunu söylemişsiniz. Genelleme yaparak haksızlık etmek istemem ama, kimin kime karşı saygısızca davrandığı, en azından şu sizin yazınızda kullandığınız ifadeler göz önüne alındığı vakit, herkesin malumudur. Bu çerçevede, savcının kürsüden inmesini savunan insanların veya avukatların da eğer saygısızlık yaptığı gibi bir fikre kapılmışsanız, nasıl bir hukuk anlayışına sahip olduğunuzu merak ederim. Okuduğunu ve hukuku "bilen" biri olduğunu belirten birisi olarak, diğerleri bir yana, tez, antitez ve sentez kavramlarının "adil" bir ceza "muhakeme"si bakımından ne ifade ettiğini siz de en az benim kadar bilirsiniz. Saygılarımla, Av. Hüseyin Altaş İstanbul Barosu |
20-02-2005, 14:20 | #13 |
|
Değerli Meslektaşlar,
Sistemin ve şahısların problemlerini, lütfen kişiselleştirmeyelim. Hakimlik/savcılık/avukatlık meslekleri her ne kadar farklı meslekler ise de, bir çok ortak noktaları ve ortak çalışma ortamı nedeniyle, bu mesleklere aynı meslek nazarı ile de bakılabilir. Zira hakim ve avukatların zaman zaman birbirlerine "meslektaşım" diye hitap ettiklerine şahit olmaktayız. Sonuçta hepimiz aynı yemeği pişiriyoruz. Aşağıdaki mailde olduğu gibi, hakim veya savcı olabileceğini tahmin ettiğim bir meslektaşın, avukatlar hakkında, genelleme yapar biçimde, düşük seviyeli beyanlarda bulunması, problemin kaynağını göstermektedir. Zaten benim bu güne kadar hakim ve savcılarla yaşadığım bütün problemlerin kaynağı da aynısıydı: Oturmamış kişilik. Hayatında hiç bir şey olamamış bir kişinin, günün birinde hakim veya savcı olması halinde, ne tür davranışlar sergileyeceğini kestiremezsiniz. Bu tür davranış bozukluklarının daha çok hakimlik ve savcılık gibi mesleklerde görülmesi, mesleğin sahip olduğu yaptırım gücünün kötüye kullanılması nedeniyledir. Avukatların kanun okumadığı veya bilmediği ifadeleri de, aynı mantıkla söylenen sözlerdir. Zaten bu mantığa göre Hakimlerden başka hiç kimse, kanunları bilmemektedir. Burak beyin yaptığı gibi, ben de, sadece kendi dosyalarımda yaşadığım ve "bu kadar da olmaz" dedirten hakim hatalarını burada anlatsam, hem de hakim ismi ve dosya numarası belirterek, acaba elime ne geçer? Bırakın maddi hukuku, usul hukukunu bile bilmeyen hakimleri deşifre etsem ne çıkar? Sadece birbirimizi karalar dururuz. Eğer bazı sıkıntılar burada ifade ediliyorsa, bu demektir ki bu sıkıntılar yaşanıyor. Çözüm üretmek yerine çamur atmak bize yakışmaz. Yanlış varsa düzeltilir, ama onun da bir edebi vardır. Ben şu kanaatimi yüksek sesle tekrarlamak istiyorum: HAKİMLİK/SAVCILIK MESLEĞİNE KABUL EDİLECEK KİŞİLERİN BİR SÜRE AVUKATLIK YAPMIŞ OLMALARI ŞARTI GETİRİLMEDİKÇE, HAKİMLERİN VE SAVCILARIN EKSERİYETİ AVUKATLARI ANLAMAYACAKTIR. Ve 1 metre yüksekte oturmakla, "büyük" olduklarını zannedeceklerdir. Av.Mehmet GÜNAYDIN |
20-02-2005, 14:21 | #14 |
|
Sayın Eren;
Kusura bakmayın ama, elmayla armudu karıştırmamak lazım. Hastanede nöbetçi hekimin işi orada beklemek ! Zira sözkonusu olan insan hayatı. Gecikmesinde telafisi mümkün olmayacak zararın doğması da muhtemel. (hatta kesine yakın). Bu iş için kendilerine ücret ödenir ayrıca. Savcılar için durum farklıdır, gecikmesinde zarar umulan hal kanun koyucu tarafından da düşünülmüş ve kanunlara dercedilmiştir. Otopsi vb. gibi. Diğer durumlarda da nöbetçi savcı olayın durumuna göre mahalline giderek olaya el koyar. Türkiye'de yaşayan ve hukukla ilgili olan herkes bunu bilir! Karakolda vukubulması muhtemel olaya C.savcısı telefonla da müdahale edebilir. Diyelim ki savcı evinde değilde adliyede, hemen karakola mı koşup gidecek avukatı polisin elinden almak üzere! Hem sonra hangi birine yetişecek, aynı anda birden fazla karakolda olay vukubulursa ne olacak ?? Nöbetçi savcı sayısını artıralım o halde, hepsini nöbetçi yapsak gene yetişmezler sayın Eren ! En iyisi adliyeleri otele çevirip, bütün savcıları orada yaşamaya mahkum edelim. Öyle ya, ancak yetişirler, hatta İstanbul'da yetişemezler bile! Evet iyi bir hukukçu olmak kolay değil belki, ama hiç olmazsa mantıklı olmaya çalışalım! Şunu unutmayalım, C.Savcısı işlenmiş bir suçtan sonra duruma el koyar, yoksa işlenmesi muhtemel suçlar için zabıtalık yapmaz. Bunları bir avukat olarak savunabilmenizi gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum. Diyelim bir savcı 15 gün müracaat savcısı olarak görevli. Yani nöbetçi. Bu adam 15 gün hiç evine uğramayacak mı? Uğramasa ne gibi bir faydaya hizmet etmiş olacak. Şimdi ben size bir soru sorayım madem. Baroların zorunlu müdafii listesinde görev yapan hangi avukat bürosunda yada baroda sabahlıyor?? Üstelikte para karşılığı yaptıkları halde bu işi? Ya bir karakolda sanığın biri müdafii isterse! En iyisi nöbetçi avukatlar sabaha kadar bütün karakolları mekik dokuyup yardıma ihtiyacı olan varmı diye baksınlar. Öyleya, ya garibanın tekine sui muamele yapılırsa!! İşte mantığınız bu! Tekrar söylüyorum, bir hak ihlal edilmiş ve suç işlenmiş ise, savcı gerekli görmesi ve delillerin bizzat kendince behemehal toplanması icabederse nerede olursa olsun olaya müdahale eder ve delilleri toplar.Bunun dışında delil toplama işini savcı adına zabıta yapar. Kanunlar onlara bu görevi vermiştir. Avukat meslektaşlarımızın savcı-hakimlerle, zabıta amirlerini karıştırma yanılgısından vazgeçmeleri gerekir. Bu arada İzmir barosunun yaptığı eylemde, kendilerinin ne kadar hukuktan uzak, mesleki değil, ideolojik bir yapılanma içinde olduğunu göstermesi bakımından "acı" bir örnek! Saygılarımla B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:21 | #15 |
|
Sayın Altaş,
Fazla vaktim olmadığından uzun yazamayacağım, fakat merakımı mucip oldu, siz "Savcıyı kürsüden indirmekten başka > dertleride olmalı avukatların, kanun ve hukuk bilmek gibi !" cümlemden, savcılara hakaret edildini kastetmem gib! bir anlamı çıkarmayı nasıl becerdiniz? Cümlede geçen "de" eki, "bununla beraber, bunun dışında, bunun yanı sıra..." gibi anlamları ifade eder. Ayrıca benim mesleğimin ne olduğu da önemli değil. Pekala bir avukat olarak da bu eleştirileri yapabilirim, değilmi? Mesleki şövenist değilim. Hakim ve savcıların da tartışmaya ve hatta eleştiriye değer çok hataları var tabiki! Ama "adliyelerde sabahlamamaları" bunlar arasında değil sevgili meslektaşım! saygılarımla, B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:22 | #16 |
|
Sayın meslektaşım,
ben kimseye hasmane davranmıyorum, kaldı ki görev yaptığım bütün yerlerdeki bütün avukatlar severler ve sayarlar beni. Bunu abartısız söylüyorum. Benimki mesleki bir refleks değildi. Bu yazımda da açıkca belli. Fakat siz, "kanun bilmeyen, okumayan" gibi vasıflandırmalarımdan niçin alındınız anlamadım. Kendinizi,"tenzih ettiklerim" arasında görmüyorsanız, buda sizin sorununuz. Gidip okuyun o halde ! saygılar B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:24 | #17 |
|
Sayın Kasrat,
Yazınızı "biraz uzun oldu özür dilerim" diyerek sonlandırmışsınız. Yazınızın uzun olması, ne üslubunuzun verdiği keyfi kaçırıyor ne de görüşlerinizde haklı olduğunuz gerçeğini değiştiriyor. Tartışalım konuşalım. Kürsünün o tarafı da konuşsun, bu tarafı da konuşşsun. Bakın örneğin böyle bir tartışma olmasa, Sayın Hakalmaz belki yine gruba mesaj yazmayan sadece okuyan bir izleyici olarak kalacaktı. Ama şu andan itibaren artık bir izleyici değil bir "tartışmacı" Bu bile bir kazançtır. Sevgilerimle... Av.Hakan EREN İstanbul Barosu |
20-02-2005, 14:24 | #18 |
|
Sayin Çagatay Bey,
Yazdiklariniza katilmamak mümkün degil. Nöbet saatleri konusunun sona ermesini bende rica ederim. Av.Murat Serezli |
20-02-2005, 14:25 | #19 |
|
Sayın Hakalmaz,
Beni yanlış anlamışsınız. Elma ile armuttan başlayacak olursak, "insan sağlığı"na verilen değer kadarını henüz hak etmeyen "insan haklarından" bahsediyoruz. Nöbetçi doktorlara ücret ödeniyor olması dışında bir fark göremiyorum burada. Bu da olsa olsa Adalet Bakanlığı'nın ayıbıdır. İkincisi ve daha önemlisi, avukatın gece vakti savcıya ulaşması, maalesef yanlış anladığınız üzere savcının polisin elinden "avukatı" kurtarması için değil! Sanığı kurtarmak için! Çok şükür avukatlar "polisin eline düşecek" durumda değiller henüz. Yani bu anlamda kendi söküğümüzü dikebiliyoruz. Üçüncüsü ve en önemlisi savcının olaya "cepten" müdahele edebilmesi değil konumuz. Savcı ile şahsi tanışıklığım, evine gitmişliğim, telefon no alıp vermişliğimiz yok ise BEN AVUKAT OLARAK SAVCIYA NASIL ULAŞACAĞIM GECENİN O SAATİNDE? Soru ve sorun bu işte Sayın Hakalmaz. Kolluk size ulaşmış, ulaşmamış, siz olaya cepten müdahele etmiş ya da etmemişsiniz ne fark eder? Ben ulaşabiliyor muyum? Mesele bu. Gece vakti gitmek zorunda olduğunuz otopsiler iyi güzel de, ölülere gösterilen ihtimam kadarını da mı hak etmiyor bizim canım "sağ" vatandaşlarımız? Yazınızın bütününden şunu anlıyorum. Siz nöbeti, müracaat savcılığı olarak görüyorsunuz. Elbette gecenin üçünde, kapınızın önünde elinde şikayet dilekçesi ile bekleyen vatandaşlardan bahsetmiyoruz. Sizden (yani nöbetçi savcıdan) beklenen, nasıl ki gerektiğinde kolluk size ulaşabiliyorsa vatandaş ya da onun avukatı da aynı şekilde ulaşabilmeli, gerektiğinde müdahalenizi ya da kararınızı talep edebilmeli. Sabahı beklemek zorunda kalmamalı. Anlatmaya çalıştığım bu Sayın Hakalmaz. "Fırat kenarında kaybolan koyun"lar kadar ilgi bekliyor vatandaş savcılarımızdan. Bunu unutmayalım lütfen. Sevgilerimle... Av.Hakan EREN İstanbul Barosu |
20-02-2005, 14:26 | #20 |
|
Değerli Meslektaşlarım,
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, aynı fakülteyi bitirdik ve farklı yerlerde ve farklı rollerde ve elbiseler içinde olsak da aynı işi yapıyor aynı şeyler için mücadele ediyoruz. Adalet sistemimizi ancak ve ancak bizler iyileştirebiliriz. Şu an çok kötü olmadığını düşünüyorum ancak daha iyi olabilir. Bu yönde Sayın Altaş, önemli bir hususa temas etmiş ve başından geçen bir olayı anlatmıştır. Av.Hüseyin Altaş'ın başına gelen başka birinin de başına gelirse işte o zaman çok kötü. Belirtmek istediğim husus bu tartışma ortamında yıkıcı eleştiriler yerine yapıcı nitelikte eleştirileri ortaya atmalıyız. Ancak o zaman faydalı olabiliriz. Saygılar... Av. Mustafa Tırtır / İstanbul Barosu 24675 |
20-02-2005, 14:27 | #21 |
|
Sayın hakalmaz,
Sevgili Meslektaşım ALTAŞIN derdi sizin kürsüde oturmanız, yüksekde oturmanız, konforlu koltukta oturmanız olduğunu sanmıyorum.Adaletin tecelli etmesi için devleti temsilen bulunan iddia makmının karar verecek olan hakemin yanında bulunmaması gerektiğini düşünüyordur.İnan şuanki durumumuz bir kaç nesil sonra alay konusu olacak ama neyseki böyle bir sorun kalmayacak.Düşünün Ağır Ceza Mahkemesinde karar verilecek herkes durşma salonunu terk ediyor ama taraf olan savcı hala içeride.Neden acaba? Ayrıca bu konu sizleri neden bu kadar çok korkutuyor.Aslında bir hukukçu olarak isterdim ki evet size katılıyorum iddia makamı ile savunma makamının aynı şartlara sahip olması gerekiyor.Böyle söylmenin siziniçin zararı nedir.Bizim bilmediğimiz bir zararı mı var?Eğer öyle ise bizi bilgilendirirseniz tüm meslektaşlarım ve ben çok munun oluruz. Ayrıca bizimle Üniversitelerde aynı sıraları paylaşırken bizden rahatsız olmazken şimdi bu isteksizlik neden ? Tamamen manzara mı ? Okuma konusuna gelince şunu unutmayın ki bir Avukatın her konuda aklınıza gele bilecek bütün kanun maddeleri ile ilgili bilgisi olması gerekir bu kamu veya özel hukuk olabilir.Çünkü biz paramızı okuyarak ve yazarak kazanıyoruz.Her ay bize para veren malesef yok. Av. M. Haluk SEZGİN |
20-02-2005, 14:27 | #22 |
|
Sayın Hakalmaz,
Çok merak ettiğim bir soruyu size sormak istiyorum. Bakırköy Adliyesi'nde "nöbetçi" olarak görev yapan savcı ve hakimler, neden gece boyu oradalar? Kanunu bilmiyorlar mı acaba? Bakırköy Adliyesi'nin özel bir statüsü yok bildiğim kadarıyla... Diğer adliyelerden tek farkı, Atatürk Havalimanı'nın Bakırköy Mahkemeleri'nin yargı sınırı içinde olması. Ben birkaç kez geceyarısı savcılık ifadesine gittim, hatta saat 04:00'te hakim sorgusuna bile girdim. Eğer havalimanı var diye böyleyse, diğer adliyelerin mi özel statüsü var? Saygılarımla... Av.M.Gökhan Ahi |
20-02-2005, 14:28 | #23 |
|
Selamlar,
soru belki cogu kimseye abes gelecek ama buna ragmen sormaktan kendimi alamiyacagim. Asagidaki soru kendisine abes gelen, Türkiyedeki uygulamayi bilmeyisime bakip abes sorumu bagislasin. SORU: Nöbetci savci ve hakimler, nöbetci olduklari süre icinde görevdemi sayilirlar? Ve görevde olduklari icin ek ödenekmi alirlar? Eger cevap evetse, sayin hakim ve savcilarimiz neden nöbetci olduklari süreyi makamlarinda gecirmezler? Cevap hayirsa, mesele yok. Saygilarimla M. Ali Aslan |
20-02-2005, 14:29 | #24 |
|
Değerli meslektaşım,
Elbette bir kişinin haksız yere fazladan özgürlüğünün kısıtlanması, hakim ve savcıların uykularından önemlidir. Fakat takdir edersiniz ki,savcı telefon aracılığı ilede vatandaşı serbest bırakabilir. İlla elinden tutup salıvermesi sizin için çok önem arzetmiyorsa! Gece vakti müdafii bulunduğunuz sanığın, derhal adliyeye çıkarılması hususu ise mahkemeler çalışmayacağı için bir anlam ifade etmez. Fakat bu konuda da yeni CMK da bazı düzenlemeler var. üzerinde bazı tadilatlar yapılması gerekiyor ki buda gündemde. Yani hakim/savcılara bundan böyle uyku haram gibi,gözünüz aydın!: B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:31 | #25 |
|
Sayın Eren,
Bir kere şunu belirtelim, insan özgürlüğü elbette ki çok önemli ama sağlıkla mukayese etmek, ortak tek yönleri "meyve olmaları" olan iki cinsi toplamaya benzer! Saniyen, zabıtanın bir sanığı nezarete koyabilmek için mutlaka savcıdan talimat alması gerekir, ki gecenin kaçı olursa olsun! Bu işleme itirazı olan avukat, müvekkili veya müdafii bulunduğu sanığın gözlem altına alınmasını makul gerekçelerle haksız buluyorsa savcıyla görüşmek istemesi de doğal hakkıdır. Bunda da saat aranmasa gerek. Şurası da varki, savcının tel. numarasını baroya bildirmesini beklemekde bira haksızlık olur. (emniyet bildirmiyorsa buda onların ayıbı, savcıların tersi yönde bir talimatı olmamıştır, olmamalıdır) Sonuç itibariyle size katılıyorum, bir insanın haksız yere gözlem altına alınıp özgürlüğünün kısıtlanması vahim bir hak ihlalidir. Bunda sorun yok, fakat benim başta itiraz edip eleştiri yazdığım husus, gecenin bir yarısı dilekçe vermek üzere adliyeye giden avukatın, savcıyı bulamadığından bahisle veryansının etmesi idi! Saygılar B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:32 | #26 |
|
Sayın Sezgin,
Hiçbir savcı yüksek koltuklarda oturma sevdalısı değildir, bundan emin olabilirsiniz. Bir şeyden korkulduğu falan da yok! Fakat madem merak ediyorsunuz söyliyelim. Bizim hukuk sistemimiz, savcıyıda hakim gibi tarafsız düşünme ve sanığın lehine/aleyhine bütün delilleri toplamakla görevli kılmıştır. Yani sizler vekili bulunduğunuz (diyelim sanığı) her durumda savunurken, savcılar hakim gibi tarafsız düşünerek icabında beraatını da isterler. sonuçta yargıtay hakime de savcıya da aynı kriterlere göre not verir. Yani savcı mutlaka karşı taraf olmak zorunda değildir. Savcının müddeilik durumu iddianamede vardır sadece, yargılama safahatında ise müddei değil, objektif olmak zorundadır. Dolayısıyla bu iki durumu ayırmak icabeder. savcıların savunma avukatları ile aynı statüde (şekil olarak tabi) bulundukları sistemlerde ise, savcılar (avukatların tersi) her durumda müddei durumundadırlar. Bu nedenle sistemde buna yönelik değişiklik yapılmadan savcıları kürsüden indirmek abesle iştigaldir. Karar merci ile yanyana ve başbaşa kalmanın sanığın savunma hakkını kısıtlar bir mahiyeti yoktur bizim sistemimizde. Hatta bazen savcı beraat isterken hakim mütalaya aykırı mahkumiyet kararıda verebilir. Bunları düşünmeden, savcı kürsüden insin demekle olmuyor bu işler! Denilebilirki, yukarıda oturmasının (esasen) bir sakıncası yok ise de, mevcut sistemde aşağıya inmesinin ne sakıncası olabilir ?? Bunuda fırsat olursa bir dahaki sefere ! Fakat ideal olanı bir bütün halinde sistemin değiştirilmesidir! B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:33 | #27 |
|
Soru abes değil,
O halde cevap verelim, Hakim savcılar nöbetçi oldukları süre içinde görevli sayılırlar. Hatta nöbetçi olmasalarda (icabederse) görev yapmaları gerekebilir. Bunun için ek ücret verilmez kendilerine Neden makamlarında geçirmezler? Bu gerekli/zorunlu değildir de ondan! Hatta çoğu zaman sakıncalıdır da! Anadolunun bir çok ilçesinde (aslında hepsinde) adliyeler korumasızdır ve bekçisi polisi de yoktur. B.Hakalmaz |
20-02-2005, 14:34 | #28 |
|
Lütfen bu tartismayi daha uzatmayalim. Avukat olarak sikilmaya basladim.
Olayi Savci - Avukat tartismasina dönüstürmek çok yanlis. Nöbetçi Savcilik "Icapçi DR. luk" gibidir. Savcinin nöbetçi olmasi bir bakima mesai haricindeki olaya kimin müdahale edecegini göstermek içindir. Savcinin nöbetçiligi zabitayla alakalidir. Avukatlarla degil. Polis ve ya Jandarma hangi savciyi arayacaklarini bilsinler diye nöbetçi savcilik düzenlenmis. Karakollar Adli islerde savci yardimciligi sifati ile 24 saat nöbette degiller mi? Önemli olan karakollarin açik olmasi, bunda da tartisma olmadigina göre.... Lütfen savci beyleri daha fazla tahrik etmeyelim, Zaten is yüklerini çalisma kosullarini hepimiz biliyoruz. Konuyu da baska mecralara çekmeyelim. Her hangi bir savci ile problemi olan varsa yasal islem yapsin. Bu tür konularin grupta tartisilmasi kanaatimce çok sakincali. Saygilarimla Emin Güneş |
20-02-2005, 14:36 | #29 |
|
ONCELIKLE BU tartısmaya katılmaya hıc nıyetım yoktu,fakat bende bır stajyer
avukat olarak gercekten hakım ve savcı dısında adlıye personelıın bazı davranıslarını hos karsılamıyorum.ozellıkle ıcra mudurluklerındekı sayın memurlara ıs yaptırmanın mumkunatı yok.sankı adlıyenın agası ıcra mudurluklerındekı memurlar olmuslar.cogu memur saygı cercevesınde ıs yapmıyorlar.ne zaman adlıyeye gıtsem ,o kapıdan moralım bı sekılde bozuk olarak yada bırılerıyle kavga ederek cıkıyorum.ben kalemden yada mudurlukten ıcerı gırdıgımde once ıyı calısmalar dıleyıp ,daha sonra dosyamızı ıstıyorum.yanı gayet kıbar davranıyorum.ama nedense bu ozenı sayın memurlar gostermıyorlar.tabı bunların ıcnde mutlaka tenzıh ettıgım sahıslarda var.ben yaklasık 4 aylık stajyerım ve artık hangı kalemın yada hangı mudurlıgun memurlarının nasıl davrandıgını cok ıyı bılıyorum.hakımlere gelınce su ana kadar azar ısıttıgım hakımlerde oldu.gercekten odasına gırdıgımde guler yuzle karsılayan hakımlerde.neden hakımler odasına gıren bı stajyerı dogrudan azarlama moduna gırerler,neden bı tebessum etmezler anlamam.meslek hayatıma avukat olarak devam etmeyı dusuınuyorum.fakat hakımlerın bu sekılde davrandıklarını gordukcede gercekten bazen ben hakım olup,herkese guler yuzlu davranacagım ve ne avukatların nede stajyerlerın bana karsı onyargılı olmalarını engelleyecegım dıyorum.ben ankara barosunda staj yapıyorum ve lutfen bıraz ıyınıyet guler yuz dıyorum....LUTFENNN... Zeynep Kılı |
20-02-2005, 14:37 | #30 |
|
Sayın Günaydın,
Kişiliğime yaptığınız eleştiri ve hakaretamiz ifadeleri,yazdıklarımı tam okumadığınıza, değilse anlamadığınıza bağlıyor ve hoş görüyorum. Haklısınız, hakim/savcılar arasında da, avukatlarda olduğu gibi kişilik savrulmaları, hamlık, kibirlilik ,hatta kültürsüzlük gibi "hastalıklara" (maalesef) sıkca rastlamaktayız. En iyi bilmeleri gereken işi bile bilemeyecek durumda, hasbelkader meslekte bulunan arkadaşlar yok değil. Mesleğe kabulden önce belirli bir süre avukatlık yapmış olma şartı ise öteden beri benim savunageldiğim bir husus.Ancak bunu "AVUKATLARI DAHA İYİ ANLAMAK" için savunmuyorum. Benim daha "hukuki" sebeplerim var! B.Hakalmaz |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Biraz öğrencilerden biraz hocalardan | mutlakadalet | Site Lokali | 32 | 02-12-2009 00:44 |
Biraz Daha Gülümseyelim Mi ? | Sibel | Site Lokali | 5 | 12-12-2006 11:36 |
Avukatlık Özen Mesleğidir-Barolar Birliği Disiplin Kurulu Kararı | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Konumuz : Hukukçular | 2 | 02-07-2004 12:18 |
Todaie'de Master Veya Doktora Öğrenimi Yapmak İsteyen Hakim Ve Savcılar Hakkında | Armağan Konyalı | Hukuk Haberleri | 0 | 22-02-2004 23:31 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |