Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

resmi evrakta sahtecilik , fotokopi üzerinden inceleme , işleme girilmemiş çek

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-11-2008, 13:14   #1
serdarserdar

 
Varsayılan resmi evrakta sahtecilik , fotokopi üzerinden inceleme , işleme girilmemiş çek

iyi günler arkadaşlar,
Borçlu müvekkile bir çek veriyor.Borçlu çeki asıl olarak 01,03,2008 olarak yazmış.Sonradan ay kısmındaki 3 'ü 9 olarak değiştirmiş.Yani kısa bir çizgi çekerek yapmış ve çeki müvekkile bu haliyle vermiş müvekkile vermiş.
Müvekkilin de hiçbir şeyden haberi yok çeki 01,09,2008 tarihinde çeki bankaya yazdırmış.Borçlu suç duyurusunda bulunmuş.
"Ben çeki 01,03,2008 keşide tarihli olarak verdim.Çekin üzerindeki tüm yazılar bana aittir.Ancak alacaklı çekin zamanını kaçırdığı için çekin üzerindeki vadede oynama yaptı" şeklinde beyanda bulunmuştur.Bu durumda bizim düşündüğümüz savunma:

1-Çek üzerinde müvekkilin hiçbir yazısı bulunmamaktadır.Çek müvekkilime bu haliyle teslim edilmiştir.Çekin üzerindeki rakam değişikliğini müvekkilim şuan öğrenmiş bulunmaktadır.
Çekin üzerinde yapılan oynama aşırı dikkat edilmedikçe anlaşılamamaktadır.Bu yönüyle müvekkilimiz de mağdur olmuştur.Müştekinin çekin keşide tarihini 3'den 9'a çevirdiğini ve bu haliyle müvekkile verdiğini sonra da çek bedelini ödeyemeyince bu yola başvurduğunu düşünmekteyiz.
2-Çek icrai işleme girilmemiştir.Bunun sebebi de çeklerin kaybolmasıdır.Müşteki sadece çekin fotokopisi üzerinden suç duyurusunda bulunmuştur.Yargıtay 13.HD.1995/3476 Esas, 1995/3822 Karar sayılı kararı ve 13.HD.1995/10749 Esas, 1995/11675 Karar sayılı kararı doğrultusunda fotokopi üzerinden bilirkişi incelemesi yapılamaz.Bu yönüyle resmi evrakta sahtecilik suçu söz konusu değildir.
3-Çek işleme girmediği ve sadece fotokopi mevcut olması sebebiyle resmi evrakta sahtecilik suçunun tam unsurları oluşmamaktadır.

Bu savunmanın uygun olup olmadığına tam emin değiliz.
1-Mahkemenin elinde sadece çekin fotokopisi olması durumunda mahkemenin kararı ne olabilir ve buna ilişkin yargıtay kararlarında ne yönde karar verilmiş?
2-Çekin işleme girilmemiş olmasının resmi evrakta sahtecilik suçuna etkisi?
3-Çek bize bu haliyle verildi ve çekte oynamanın bizim müvekkilimiz tarafından yapıldığına dair hiçbir delil bulunmamaktadır savunmasının durumu ve buna ilişkin yargıtay kararları?
Yardımcı olursanız seviniriz.İyi çalışmalar
Old 12-11-2008, 15:43   #2
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Altıncı Ceza Dairesi
Esas No
: 2002/19030
Karar No
: 2003/04673
Tebliğname No
: 6/2001180449

ÖZET:
Resmi belgeye eş sayılan kambiyo senetleri, esasta özel belge olup keşidecinin verdiği yetkiye dayanılarak onun yerine imza konulmasında suçun manevi öğesinin oluşmadığı gözetilmelidir.
Sahtecilikten sanık Seyide'nin bozma üzerine yapılan yargılanması sonunda: Mahkumiyetine dair (İZMİR 3. Ağır Ceza Mahkemesi) nden verilen 15.10.2001 tarihli hükmün duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi sanık savunmanı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından onama isteyen 09.10.2002 tarihli tebliğname ile 01.11.2002 tarihinde daireye gönderilmekle tayin edilen günde sanık savunmanının duruşma gününden usulen haberdar edildiği halde duruşmaya gelmediği ve bir mazeret de bildirilmediği anlaşılmakla duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

TCK'nun 349. maddesi gereğince resmi belgeye eş sayılan kambiyo senetleri, esasta özel belge olup keşidecinin önceden verildiği yetkiye dayanılarak onun yerine imza konulmasında suçun manevi öğesinin oluşmadığı, eylemin Eralp için 3167 Sayılı Yasaya aykırılık, sanık Seyide'nin de bu suça katılma niteliğinde bulunduğu gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık Seyide savunmanının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak (BOZULMASINA) , 24.06.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YİS
Old 12-11-2008, 15:46   #3
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No
: 1999/6-302
Karar No
: 1999/313
Tarih
: 14.12.1999

SAHTECİLİK SUÇU
EYLEMİN GERÇEKLEŞMESİNDEN ÖNCEKİ MAĞDUR RIZASININ SUÇ KASDINI ORTADAN KALDIRACAĞI
ÖZET:
Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda özel belge ya da özel belge olmakla beraber yasal olarak resmi belgeye eşit sayılan belgelerde yapılan sahtecilikte, mağdurun rızasının, failin kasdını ortadan kaldıracağı, bu durumda failin zarar verme bilinci ile hareket etmediği kabul edilmektedir. Mağdurun rızasının, failin suç kasdını ortadan kaldırabilmesi için eylemin gerçekleşmesinden önce açıklanması gerekir. Sahtecilik yapıldıktan sonra rıza gösterilmesinin, icazet verilmesinin meydana gelen kastı ortadan kaldırması mümkün değildir. Somut olayda sanık, şikayetçi tarafından verilen bonodaki bedel üzerinde değişiklik yapmıştır. Şikayetçi daha sonra şikayetten vazgeçmiş ise de istikrarlı şekilde bonodaki değişikliğe rıza göstermediğini beyan etmiştir. Sanık, bilirkişi raporu ile sahteciliğin kendi el ürünü olduğu tespit edilinceye kadar inkara dayalı savunma yapmıştır. Son soruşturma aşamasında tanık göstererek, değişikliğin mağdurun rızası ile yapıldığını ileri sürmüştür. Bu aşamadan sonra tanık beyanına ve bu savunmaya itibar edilemez. Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin sahtecilik nedeniyle mahkumiyet kararı vermesi doğrudur.
Sahtecilik suçundan sanık Yalçın'ın TCY.nın 347/1, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 250.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince 17.06.1998 gün ve 271/52 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.11.1999 gün ve 6444/6530 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise 29.11.1999 gün ve 108212 sayı ile; "Düzenlenen iddianamede, yapılan ilavelerin bono üzerinde çıplak gözle dahi fark edilmekte olduğundan bahisle suçun oluşup oluşmadığının takdirinin mahkemeye ait olacağı belirtilmiştir.

Müşteki Remzi hakkında, düzenlediği birçok bono ile ilgili olarak icra takibi yapılmıştır. Suça konu bono da takibi yapılan bonolar arasında bulunmaktadır. Ödeme emrinin tebliği üzerine müşteki icra müdürlüğüne verdiği 27.10.1997 tarihli dilekçede borcunu kabul etmiş ve ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Bu dilekçe şikayet tarihinden sonraki bir tarihe rastlamakta ise de tüm dosya içeriği nazara alındığında kuşku doğurucu niteliktedir.

Müştekinin hazırlık aşamasında şikayetçi olduğunu bildirdiği ifadesi, daha sonra C. Savcılığına verdiği 03.11.1997 tarihli şikayetten vazgeçtiğini bildirdiği dilekçesinde, şikayet dilekçesine aykırı açıklamaları ile duruşmadaki beyanları istikrarlı olmayıp sürekli değişiklik göstermektedir.

Sanığın savunmaları ise başlangıçtan beri tutarlılık göstermektedir.

Yaptırılan bilirkişi incelemesinde bononun 70.000.000 (yetmiş milyon) lira olarak düzenlendiği, sonradan (1- yüz) rakam ve kelimesinin ilave edilerek 170.000.000 (yüzyetmiş milyon) şeklinde yükseltilmiş olduğu tespit edilmişse de bilirkişi raporu sanığın savunmaları ile çelişkili bulunmaktadır. Dosya içeriğinden bonoda sanığın bilgisi dahilinde düzeltme yapıldığı gerek müştekinin ve gerekse tanık Kabil'in ifadelerinden anlaşılmaktadır.

Dosyaya intikal eden delillerin mahkumiyet için yeterli olmadığı, bu itibarla sanığın beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı kanaatine varılmıştır." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.


CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık sanığa yüklenen sahtecilik suçunun sübuta erip ermediğine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Yakınan Remzi gerek 22.09.1997 günlü şikayet dilekçesinde, gerekse C. Savcılığındaki ifadesinde, konut yapı kooperatifi başkanı olarak, müteahhit olan sanığa bir adet 100 milyon lira, bir adet 70 milyon lira ve bir adet de 930 milyon liralık olmak üzere toplam üç adet bono verdiğini, sanığın bunları tahsile koyduğunu, ancak 01.11.1996 tanzim ve 06.06.1997 vade tarihli 70 milyon lira bedelli bononun, rakamla yazılan bölümün önüne (1) rakamı ve yazılı kısma (yüz) yazılmak suretiyle tahsile konarak kendisinden 100 milyon lira fazla para istendiğini, sanıktan şikayetçi olduğunu belirtmiştir. Ancak, C. Savcılığına verdiği 03.11.1997 günlü dilekçede söz konusu senedin kendisi tarafından verilmiş olup sanık hakkındaki şikayetinin tamamen hata sonucu yapıldığını anladığını, şikayetinden vazgeçtiğini bildirmiştir.

Duruşmada dinlendiğinde ise, suça konu bonodaki değişikliğin bilgisi dışında yapılmış olduğunu, fakat borç-alacak konusunda anlaşmaya vardıklarını, sonradan sanığa o kadar borcu bulunduğunu anlayıp, tahrifat yapıldıktan sonra muvafakat ettiğini, bu nedenle şikayetçi olmadığını söylemiştir.

Sanık Yalçın ise C. Savcılığında ve duruşmadaki ifadelerinde suça konu bononun yakınan tarafından düzenlenerek kendisine verildiğini, tahrifat yapmadığını savunmuştur. Ancak, son oturumdaki ek savunmasında, yakınana elden 70 milyon lira borç vermesi üzerine senet düzenlediklerini, yakınanın sonradan 100 milyon lira daha isteyerek senedin meblağını yükseltmesini, imzalayacağını söylemesi nedeniyle meblağ kısmını düzelttiğini, olay ilk defa başına geldiğinden değişikliği paraf ettirmediğini, söz konusu değişikliği kasıtlı olarak yapmadığını bildirmiştir.

Son soruşturma aşamasında dinlenilen savunma tanığı Kabil, sanığın ek savunmasını doğrulamış, senetteki değişikliğin yakınanın muvafakatı ile yapıldığını ve yakınanın bonoyu bu değişiklik yapıldıktan sonra imzaladığını söylemiştir.

Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde Grafoloji Uzmanı Muhittin 30.03.1998 günlü raporunda senette yapılan değişikliğin sanık Yalçın'ın elinden çıktığını, ilk bakışta dikkati çekip kolaylıkla anlaşılabilir herhangi bir sahtecilik belirtisi bulunmayıp kandırma yeteneği olduğunu bildirmiştir.

Dosya arasında bulunan Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün 1997/2344 sayılı takip dosyasına göre; alacaklının sanık Yalçın, borçlunun ise yakınan Remzi olduğu, 13.06.1997 tarihinde aralarında suça konu bononun da yer aldığı üç adet bono için takip talebinde bulunularak takibin kesinleşmesi üzerine 01.07.1997 tarihinde yakınanın evine hacze gidildiği, yakınanın ise 03.07.1997 havale tarihli dilekçe ile mal beyanında bulunup borcu ve imzayı kabul ettiği, keza 27.10.1997 havale tarihli dilekçe ile borcunu dört taksitte ödemek üzere ödeme taahhüdünde bulunduğu, bu taahhüdün 03.11.1997 günü alacaklı vekilince kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda özel belge ya da özel belge olmakla beraber yasal olarak resmi belgeye eşit sayılan belgelerde yapılan sahtecilikte, mağdurun rızasının, failin kastını ortadan kaldıracağı, bu durumda failin zarar verme bilinci ile hareket etmediği kabul edilmektedir. Ancak, mağdurun rızasının, bu suç kastını ortadan kaldırabilmesi için eylemin gerçekleşmesinden önce açıklanması gereklidir. Sahtecilik yapıldıktan sonra rıza gösterilmesinin, icazet verilmesinin meydana gelmiş kastı ortadan kaldırması olanaksızdır.

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık, yakınana elden verdiği borçlar karşısında çeşitli zamanlarda bonolar düzenlemiş ve dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere bu bonolardan 70 milyon lira bedelli olanı üzerinde değişiklik yaparak meblağı 170 milyon liraya çıkartmıştır. Yakınan, aşamalardaki ifadelerinde borçlu olduğunu kabul edip şikayetinden vazgeçmiş ise de istikrarlı bir şekilde suça konu bonodaki değişikliğin rızası ve bilgisi dışında yapıldığını belirtmiştir. Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün dosyasındaki bilgilere göre, yakınanın ödeme taahhüdünün alacaklı olan sanık vekilince kabulünün, yakınanın C. Savcılığına dilekçe vererek şikayetinden vazgeçtiğini bildirdiği 03.11.1997 günü yapılması karşısında ve bilirkişi raporu ile sahteciliğin sanığın elinin ürünü olduğu anlaşılana kadar inkara dayalı savunma yapılarak tanık gösterilmemesi nazara alındığında son soruşturma aşamasında dinlenen tanık Kabil'in beyanına ve sahtecilik yapılmadan önce yakınanın rızası bulunduğuna ilişen savunmaya itibar etmek olanaksızdır. O halde yakınanın borçlu olduğunu açıkça kabul etmesi gözetildiğinde sanığın, haklı ve yasal olduğu inancı ile gerçek bir olayın kanıtlanmasını sağlamak amacıyla hareket ettiği, sahtecilik eylemi nedeniyle hakkında TCY.nın 347. maddesinin uygulanmasının gerektiği açıktır. Bu nedenle Yerel Mahkemenin kabulü ve Özel Dairece hükmün onanması isabetli olduğu cihetle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddi gerekir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE) , dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 14.12.1999 günü oybirliği ile karar verildi.
Old 12-11-2008, 15:47   #4
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Onuncu Ceza Dairesi
Esas No
: 2001/29592
Karar No
: 2002/16278
Tarih
: 09.04.2002
3167 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık Akın'ın yapılan yargılanması sonunda; Beraatine dair (MERSİN Asliye Ceza Mahkemesi) nden verilen 14.09.2000 gün ve 2000/213 esas 2000/727 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi müdahil vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının bozma isteyen tebliğnamesi ile 21.11.2001 tarihinde daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:


KARAR
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak:


20.04.2000 tarihinden sonraki celselerde, hakim değişikliği olmasına karşın, eski tutanakların okunduğu hususu zapta geçirilmeden, duruşmaya devam edilerek karar verilmesi,

Her ne kadar muhatap bankaca sanığa ihtarname gönderildiği bildirilmişse de, gönderilen ihtarnamenin başka bir çeke ilişkin olması ve dava konusu çekin arka yüzünde, keşide tarihinde oynama yapılması nedeniyle işlem yapılmadığına ilişkin meşruhatın bulunması karşısında, muhatap bankadan, bu husus da hatırlatılarak, ihtarname çıkarılıp çıkarılmadığı sorulup, çıkarılmışsa ilgili ihtarname ve tebligat evrakının işlenilmesi gerektiğinin gözetilmemesi;

Dava konusu çeki muhatap bankaya ibraz eden Avukat Y.I.'nın çekin arka yüzünde, müdahilin isminin hemen altında Avukat unvanı ile imzasının bulunması ve vekaletname içeriğine göre, müdahil adına ibraz yetkisinin bulunması karşısında, müdahilden çeki ciro yolu ile almayıp, onun adına çeki bankaya ibraz ettiği, böylelikle, müdahilin yasal hamil olup, şikayet hakkı bulunduğu halde, müdahilin çekin arka yüzünde imzasının bulunmaması nedeniyle cirosunun geçersiz olduğunun kabul edilmesi;

Dava konusu çekin aslı ve sanığın Tarsus İcra Tetkik Mercii Hakimliğine yapmış olduğu itiraza ilişkin dosya incelenmeksizin, sadece muhatap bankanın çek üzerine yazmış olduğu meşruhata dayanılarak, çekteki keşide tarihinde oynama yapıldığı kabul edilerek ve çekin arka yüzünde, ibrazı anında, ilgili hesapta "1" liralık bakiye bulunduğunun belirtilmesi nedeniyle, ibraz anında karşılığının bulunmadığı anlaşıldığı halde, muhatap bankanın sözkonusu çekin karşılığının olup olmadığı hususunda her hangi bir bilgi vermediğinden bahisle, eksik inceleme ile hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, katılan vekillerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı istem gibi (BOZULMASINA) , 09.04.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 12-11-2008, 15:50   #5
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Altıncı Ceza Dairesi
Esas No
: 2004/04574
Karar No
: 2006/02404
Tarih
: 13.03.2006
Sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık İsmail hakkında yapılan duruşma sonunda; mahkumiyetine ilişkin (ANKARA 1. Ağır Ceza Mahkemesi) nden verilen 17.05.2002 tarihli hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığından bozma isteyen 19.02.2004 tarihli tebliğname ile 26.03.2004 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:


KARAR

Katılan Adnan'a yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Katılan Ertun'tan sahte senet vererek aldığı 06 TPD 10 plakalı otomobili katılan Adnan'a 200.000.000 lira kaparo alarak 1.200.000.000 liraya satmak üzere anlaşan sanığın, tanık Murat'ın vekil olarak atandığına ilişkin aracın kayıt maliki Eftal adına sahte düzenlenmiş vekaletnameyi vererek kalan 1.000.000.000 lirayı aldığı, adı geçen tanığın da aracı katılan Adnan'a Ankara 42. Noterliğinde satım sözleşmesiyle vekaleten sattığının anlaşılması karşısında; dolandırıcılık suçunda noterin aracı kılınması nedeniyle sanığın eyleminin 765 sayılı TCY'nın 504/3. maddesine uyan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Yasanın 503/1. maddesiyle hüküm kurulması, suç tarihindeki ekonomik koşullara, paranın satın alma gücüne ve yerleşik uygulamalara göre katılan Adnan'dan alınan dolandırıcılığa konu 1.200.000.000 lira paranın değeri pek aşırı olduğu halde normal kabul edilerek yazılı biçimde uygulama yapılması; adli sicil kaydı içeriğine göre hırsızlık suçundan 30.08.1999 tarihinde infaz edilmiş, Bakırköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 453-420 sayılı 1 yıl 2 ay hapis cezası içeren ilamıyla tekerrüre esas önceki hükümlülüğü bulunan sanık hakkında 765 sayılı TCY'nın 81/2. maddesiyle uygulama yapılmaması, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış,

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine,toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre sanık İsmail'in temyiz itirazları yerine görülmemiş olduğundan reddiyle; 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nın 7/2 ve 5252 sayılı TCK'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 9/3. maddeleriyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 23.02.1938 günlü 1937/23 - 1938/9 sayılı,Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 25.05.1999 günlü 133/142 sayılı kararları ışığında; somut olayda Mahkemece uygulanan 765 sayılı TCY'nın 503/1. maddesiyle 5237 sayılı TCY'nın 212/1 ve 158/1-d maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda,

Mahkemece 765 sayılı yasa uyarınca kurulan hükmün sanık yararına bulunduğu anlaşıldığından, hakkındaki eleştiri dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak (ONANMASINA) ,


Sanık hakkında yakınanlar Metin ve Habibe ile katılan Adnan'a yönelik sahtecilik, yakınan Cemazel ve katılan Ertun'a yönelik sahtecilik ve dolandırıcılık, yakınan Ali'ye yönelik dolandırıcılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise,
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından tarafından işlendiğini kabulde ve yakınan Ali'ye yönelik dolandırıcılık suçu yönünden nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;


Yakınan Ertun'dan satın aldığı otomobile karşılık Türk Ticaret Kanununun 688/6. maddesinin öngördüğü zorunlu biçimsel öğelerinden "düzenleme tarihini" içermemesi nedeniyle kambiyo senedi ve dolayısıyla resmi belge niteliğini taşımayan sahte düzenlenmiş suça konu özel belgeyi imzalayarak yakınana vermesi, yakınan Cemazel'den satın aldığı otomobile karşılık ise Türk Ticaret Kanununun 688/5-6. maddesinin öngördüğü zorunlu biçimsel öğelerinden "düzenleme tarihini" ile "Kime ve kimin emrine ödenecekse onun ad ve soyadını" içermemesi nedeniyle kambiyo senedi ve dolayısıyla resmi belge niteliğini taşımayan sahte düzenlenmiş suça konu özel belgeyi imzalayarak yakınana vermesi eylemlerinin, 765 sayılı TCK.nun 79. maddesi yollamasıyla katılan ve yakınan sayısınca ayrı ayrı dolandırıcılık suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, resmi belgede sahtecilik suçundan da hüküm kurulması,

Tanık Murat'ın vekil olarak atandığına ilişkin aracın kayıt maliki Eftal adına düzenlenmiş sahte vekaletnameyi adı geçen tanığa vererek, otomobilin katılan Adnan'a Ankara 42. Noterliğinde düzenleme şeklindeki satım sözleşmesiyle vekaleten satılmasını sağlayan sanığın eyleminin 765 sayılı TCY'nın 342/2, 80. maddesine uyan sahtecilik suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi,

Sanığın, yakınan Habibe'ye Ticaret Kanununun 688/6. maddesinin öngördüğü zorunlu biçimsel öğelerden "düzenleme tarihini ve yerini" içermeyen, bu nedenle kambiyo senedi ve dolayısıyla resmi belge niteliğini de taşımayan senetleri vermesi, yakınan Metin'den devraldığı iş yerine karşılık, Türk Ticaret Kanununun 688/5-6. maddesinin öngördüğü zorunlu biçimsel öğelerinden senetlerde lehtar olarak bildirilen "Ekşiler İnşaat San" ibaresi gerçek ya da tüzel kişiyi göstermediğinden "kime ve kimin emrine ödenecekse onun ad ve soyadını" içermemesi nedeniyle kambiyo senedi ve dolayısıyla resmi belge niteliğini taşımayan suça konu özel belgeleri imzalayarak vermesi eylemlerinin ayrı ayrı özel belgede sahtecilik suçları oluşturduğunun gözetilmemesi,

Sanığın eylemine uyan, yakınan Ali'ye yönelik dolandırıcılık suçundan 765 sayılı TCY'nın 503/1, katılan Adnan'a yönelik sahtecilik suçundan aynı Yasanın 342/2 ve 80. maddelerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nın yakınan Ali'ye yönelik dolandırıcılık yönünden suça uyan 157/1. maddesinde öngörülen adli para cezasının tutarı, katılan Adnan'a yönelik sahtecilik suçu yönünden ise 204/1-3 ve 43/1. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından; anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında sanık yararına olması ve 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yeniden değerlendirme ve uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması,

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nın 7/2 ve 5252 sayılı TCK'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 9/3. maddeleriyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 23.02.1938 günlü 1937/23 - 1938/9 sayılı,Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 25.05.1999 günlü 133/142 sayılı kararları ışığında; somut olayla ilgili yakınanlar Metin ve Habibe'ye yönelik sahtecilik suçları bakımından 765 sayılı TCY'nın her bir yakınana yönelik sahtecilik eylemi nedeniyle ayrı ayrı 345 ve 80. katılan Ertun ile yakınan Cemazel'e yönelik dolandırıcılık suçu bakımından ise ayrı ayrı aynı Yasanın 503/1 ve 522/1. maddeleriyle 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nın yakınanlar Metin ve Habibe'ye yönelik sahtecilik suçları bakımından 207/1 ve 43/1, katılan Ertun ile yakınan Cemazel'e yönelik dolandırıcılık suçu bakımından ise aynı Yasanın 212/1, 207/1 ve 157/1. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda 765 sayılı TCY'nın sanık yararına olduğunun gözetilmesinde zorunluluk bulunması,

Adli sicil kaydı içeriğine göre hırsızlık suçundan 30.08.1999 tarihinde infaz edilmiş, Bakırköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 453-420 sayılı 1 yıl 2 ay hapis cezası içeren ilamıyla tekerrüre esas önceki hükümlülüğü bulunan sanık hakkında, 765 sayılı TCY'nın 81/2. maddesiyle uygulama yapılmaması,

Hükümden sonra yürürlüğe giren 5083 sayılı Yasaya 5335 sayılı Yasa ile eklenen 2/3. maddesi uyarınca, para cezalarının hesaplanmasında 1 Yeni Türk Lirasının altında kalan tutarların hesaba katılamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık İsmail'in temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle istem gibi (BOZULMASINA) , 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesi uyarınca hükmolunan ceza süresi bakımından kazanılmış hakkın korunmasına, 13.03.2006 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Old 12-11-2008, 15:51   #6
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Ceza Dairesi
Esas No
: 2005/09117
Karar No
: 2005/10867
Tebliğname No
: Y.E./2005182414


Sahtecilik suçundan sanık …, 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 342/1, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, (İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi) nin 21.12.2004 gün ve 2003/175 esas, 2004/412 sayılı kararının infazı sırasında, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, 765 Sayılı Kanunun lehe olduğundan bahisle, ağır hapis cezasının hapis olarak aynen infazına dair, (İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi) nin 16.06.2005 gün ve 2003/175 esas, 2004/412 sayılı ek karara yönelik itirazın reddine ilişkin, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.07.2005 gün ve 2005/408 değişik iş sayılı kararın incelenmesinde, "Tüm dosya kapsamına göre, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2, 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddeleri uyarınca, yeni kanunun sanık lehine hükümler getirip getirmediği ve kesinleşmiş hükümler açısından infaz aşamasında uygulanıp uygulanmayacağının tespit edilmesi bakımından, temel ceza maddesi yanında kanuni ve takdiri artırım ve indirim maddelerinin uygulanmasında hakimin takdir hakkını kullanarak karar vermesini gerektiren durumlar ile hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik gerektirecek bir hususta öncelikle incelemenin duruşmalı olarak yapılması gerektiği nazara alınmadan,

Kabule göre de,

Sanığın resmi belge mahiyetinde olan çeki yırtmak suretiyle ortadan kaldırmak şeklinde belirlenen eylemi nedeniyle mülga 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 348. maddesi yollamasıyla anılan Kanunun 342/1. maddesi uyarınca cezalandırıldığı, aynı Kanunun 348. maddesinde evrakın ortadan kaldırılması ve bozulması halinin düzenlendiği, suç konusunun resmi evrak olması durumunda aynı Kanunun 342, özel evrak olması durumunda ise anılan Kanunun 345. maddesi uyarınca cezalandırılacağı hususunun belirtildiği, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda sahtecilik suçunun konusunun resmi evrak olması halinde 204, özel evrak olması durumunda 207, belgeyi yok etmek, bozmak veya gizlemek suçunun konusunun resmi evrak olması halinde 205, özel evrak olması durumunda ise 208. maddesinin uygulanması gerekmesine nazaran, resmi belge ile özel belgenin gerek sahtecilik gerek bozmak, yok etmek veya gizlemek suçları açısından ayrı ayrı düzenlendiği, yine aynı Kanunun 210. maddesinde resmi belge hükmünde bulanan belgeler başlığı altında kambiyo senedi ve bir kısım evrakın sahtecilik suçuna konu olması halinde 204. maddede düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağının açıkça belirtilmiş olması karşısında, kambiyo senedi olan çekin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesi halinde resmi evrakta sahtecilik suçunun oluşmayacağı, özel evrak niteliğinde değerlendirilerek sanığın eyleminin özel belgeyi bozmak suçunu oluşturacağı ve anılan Kanunun 208. maddesinin uygulanması suretiyle sanık lehine bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden,

Sanığın sahtecilik suçundan 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 342/1, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmış olduğu, mülga 647 Sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 6. maddesi uyarınca evvelce para cezasından başka bir ceza ile mahkum olmayan kimse hakkında 1 yıla kadar verilen ağır hapis cezalarının ertelenmesine hükmolunabileceğinin belirtilmiş olması nedeniyle bu cezasının ertelenmediği, ancak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5349 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi uyarınca ağır hapis cezalarının hapis cezasına dönüştürülmüş olması ve yine 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 51/1. maddesinde işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezasının ertelenebileceğinin düzenlenmiş bulunması karşısında, anılan maddenin (a) ve (b) bentleri de göz önünde tutulmak suretiyle hükümlü lehine bir karar verilebileceği düşünülmeden,

İtirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden" 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 11.10.2005 gün ve 42830 sayılı yazılı emirlerine atfen Yargıtay C. Başsavcılığının 19.10.2005 gün ve YE.2005/182414 sayılı ihbarnamesiyle daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenip gereği görüşüldü:

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2 maddesinde, yürürlükten kaldırılan 765 Sayılı Yasanın 2/2. maddesinde olduğu gibi, suç tarihinden sonra kabul edilen ve sanık lehine olan yasanın uygulanacağı hükmü yer almaktadır. Anılan yasalar arasındaki uyum sorununu gidermek, uygulama ilkelerini belirlemek amacıyla 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun kabul edildiğinden, 01.06.2005 tarihinden önce verilen kararlarda lehe yasanın belirlenmesinde öncelikle bu yasanın 9. maddesi uyarınca "lehe yasanın derhal uygulanabileceği hallerde" duruşma yapılmaksızın evrak üzerinde karar verilebilecektir. Mahkemece bir değerlendirme yapılarak suçun unsurlarının tayini, takdir hakkı kullanılarak cezanın belirlenmesi veya kişiselleştirilmesinin gerektiği hallerde, davaya katılan veya şikayetçiye de haber verilerek duruşma açılması, tarafların beyan ve bu konularda sunacakları delillerin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Ceza Genel Kurulunun 11.05.1999 gün, 104/113 sayılı ve 06.10.1998 gün, 224/297 sayılı kararlarında "duruşmalı inceleme sonunda verilen ve kesinleşen bir hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik yapılması, aksine bir düzenleme yapılmadığı takdirde ancak duruşma yapılarak verilecek yeni bir hükümle mümkün olduğu" kabul edilmiştir.

Duruşma yapılarak ya da duruşma yapılması gereken hallerde dosya üzerinde verilen hükümler arasında fark olmayıp her iki halde de temyiz yolu açıktır. Davanın esasını çözen veya esasa ilişkin kararlarda değişiklik yapan sonuçlandırıcı (nihai) kararlar duruşma dışında verilmiş olsa bile temyize tabidir. Yasaya aykırı olarak evrak üzerinde karar verilmesi yasa yolunu değiştirmeyecektir.

Dosya içeriğine göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin uygulanması ve cezanın ertelenmesinin talep edilmesi üzerine, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesince 16.06.2005 gün ve 175/412 sayılı ek kararla, 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu Hükümlerine göre verilip kesinleşmiş ilamdaki cezanın hükümlü lehine olduğundan bahisle TCK.nun 348. maddesi yollamasıyla 342/1, 59. maddeleri uyarınca tayin olunan 1 yıl 8 ay ağır hapis cezasının hapis cezası olarak infazına karar verilmiş, erteleme istemi hakkında ise bir karar verilmemiştir. Erteleme istemi üzerine verilen bu karar temyize tabi olup sanık vekili tarafından itiraz yoluna başvurulmuştur. CMK.nun 264/1. maddesi uyarınca "kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağından" 2. fıkra uyarınca dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay C. Başsavcılığına gönderilmesi gerekmektedir. Buna rağmen başvurunun itiraz olarak kabulü ile incelenerek İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.07.2005 gün ve 2005/408 D. İş Sayılı kararı hukuken yok hükmünde olup 16.06.2005 tarihli ek karar henüz kesinleşmemiştir. Kanun yararına bozma, kesin olan ya da temyiz edilmeden kesinleşen hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir yasa yoludur. Yok hükmündeki bir kararın temyizen veya kanun yararına incelenmesi olanaksızdır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.06.2005 gün ve 175/412 sayılı ek kararı temyize tabi olup yasal yollara başvurulması nedeniyle kesinleşmediğinden ve İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.07.2005 gün ve 2005/408 D. İş sayılı karar da hukuken yok hükmünde olması nedeniyle incelenemeyeceğinden kanun yararına bozma isteminin (REDDİNE) , temyiz incelemesi yapılması için gereğinin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığına iadesine 07.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
resmi evrakta sahtecilik nyd Meslektaşların Soruları 1 07-10-2008 18:53
Resmi Evrakta Sahtecilik Av.Nuri YENİÇERİ Meslektaşların Soruları 6 11-08-2008 21:08
resmi evrakta sahtecilik Av.Aylin ARIKAN Meslektaşların Soruları 3 15-06-2007 08:59
resmi evrakta sahtecilik xxxx Hukuk Soruları Arşivi 4 02-01-2007 20:32
Resmi evrakta sahtecilik taze mezun yalçın Meslektaşların Soruları 4 11-11-2006 15:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05215812 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.