Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

idari davalarda hak düşürücü süre

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-12-2007, 21:30   #1
av.bahar61

 
Varsayılan idari davalarda hak düşürücü süre

sevgili meslektaşlarım öncelikle herkesin geçmiş bayramını ve yeni yılını kutlarım, bir konuda yardımlarınızı ve hukuki mütalaalarınızı beklemekteyim. sorum şu, müvekkilim eski bir işhanı satın alır,bu işhanının olduğu bölgede imar planı uyarınca 6 kat yapımına izin verilmektedir. müvekkilim bu işhanında tadilat yapmak amacıyla bir tadilat projesi hazırlatır,proje uyarınca biri galeri katı olmak üzere 5 kat ruhsat için başvurur.
04.04.2007 tarihinde belediye encümeninden galeri katındaki kotun 6.15 m ye çekilmesi veinşaata başka ilave kat atılmaması hususunda karar verilir.müvekkilim bunun üzerine 07.05.2007 tarihinde belediye encümen kararına itiraz dilekçesi sunarak ilave kat konusunda talebi olmadığını, talepte bulunmadığı bir konunun encümen kararında geçmemesi gerektiği ayrıca imar planı uyarınca bu hakkının bulunduğunu bu nedenle 04.04.2007 tarihli belediye encümen kararında yer alan ilave kat atılmaması ibaresinin karardan çıkarılmasını talep eder.
05.06.2007 tarihli belediye encümen kararı ile müvekkilimin 07.05.2007 tarihli itirazı ilave kat atılmasının cephe siluetini bozacağı gerekçesiyle red edilir.bu red kararı müvekkile 18.12.2007 tarihinde tebliğ edilir.
Şimdi 60 günlük dava açma süresi idarenin red kararının müvekkkile tebliğ tarihi olan 18.12.2007 tarihinden itibaren mi işlemeye başlar, yoksa müvekkil 07.05.2007 tarihinde idareye dilekçe ile başvurduğundan öğrenmiş sayılacağından 05.06.2007 tarihli müvekkilin talebini red eden encümen kararı tarihinden itibaren mi başlar?
eğer 2.şık geçerliyse ve süreyi kaçırmışsa müvekkil, nasıl bir hukuki yol izlemeliyim,bu konuda yardımcı olursanız çok sevinirim.herkese şimdiden teşekkürler.....
Old 27-12-2007, 16:30   #2
Av. Ahmet GÜÇ

 
Varsayılan

T.C.

DANIŞTAY

8. DAİRE

E. 1997/3900

K. 1997/4049

T. 18.12.1997

• VEKİLE TEBLİGAT YAPILMAMASI ( Davanın Süre Aşımından Reddine Karar Verilemeyeceği )

• DAVANIN SÜRE AŞIMINDAN REDDİNE KARAR VERİLEMEYECEĞİ ( Vekile Tebligat Yapılmaması )

• AVUKATA TEBLİGAT YAPILMASI ZORUNLULUĞU ( Davanın Süre Aşımından Reddine Karar Verilemeyeceği )

7201/m.15


ÖZET : Vekille takip edilen işlerde avukata tebligat yapılması zorunlu olduğundan; avukatın gösterdiği adrese tebligat yapılmamışsa süre aşımından davanın reddine karar verilemez. İstemin Özeti: Davacı şirketin ... İli ... Meydanı ile sebze hali arasında bulunan işyerinin il umumi hıfzıssıha kurulu kararına dayanılarak iki ay içinde eski sanayi bölgesine taşınmasına ilişkin olarak tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı; dava konusu 28.11.1996 gün ve 11 sayılı işlemin 26.12.1996 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı şirket vekilince 31.12.1996 tarihli dilekçeyle bu işlemin kaldırılması için davalı idareye başvurulduğu, bu başvurunun 7.1.1997 gün ve 30 sayılı belediye encümeni kararı ile reddedildiği, red işleminin 29.1.1997 gününde tebliğ edilmesi üzerine 14.4.1997 tarihinde kayda giren dilekçeyle davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda 28.11.1996 günlü işlemin kaldırılması yolundaki 31.12.1996 tarihli başvuruya kadar geçen 4 günlük süre de hesaba katılmak suretiyle en geç 26.3.1997 tarihinde dava açılması gerekirken, 60 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra 14.4.1997 tarihinde açılan davanın incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle süre aşımından reddeden, Samsun İdare Mahkemesinin 9.7.1997 gün ve 772 sayılı kararının; vekille takip edilen işlerde tebligatların vekile yapılmasının esas olduğu, işleme karşı yapılan itirazda ... - ... olarak adres bildirildiği halde şirketin ... adresine tebligat yapıldığı, bunun usulsüz bir tebligat olup davanın süresinde açıldığı öne sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Y.B.`nin Düşüncesi: Dava konusu nihai işlem davacı vekilinin gösterdiği adrese tebliğ edilmediğinden davacı vekilinin öğrenme tarihi esas alınarak açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır. Bu nedenle idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı A.Ö.`nün Düşüncesi: Davacıya ait işyerinin iki ay içinde sanayi bölgesine taşınmasına ilişkin işlemden doğan davanın süre aşımı yönünden reddi yolundaki idare mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Dava konusu işlemle kaldırılması istenen işyeri davacı şirketin ... İlindeki irtibat bürosudur.
Şirketin vekilinin ise ...`da mukim olduğu ve belediyeye verdiği itiraz dilekçesinde ...`daki adresini tebligat adresi olarak gösterdiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanununa İlişkin Tebligat Tüzüğünün 15. maddesinde vekil vasıtasıyla takip edilen işlerden tebliğin vekile yapılması zorunluluğu getirilmiş, aynı Tüzüğün 51. maddesinde ise usulüne aykırı tebliğ halinde muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği kurala bağlanmıştır.
Olayda, davacı şirket vekilinin itirazına ilişkin belediye encümen kararının yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine aykırı olarak şirket vekiline değil ...`daki irtibat bürosuna tebliğ edildiği tartışmasızdır.
Bu durumda usulüne aykırı bu tebligattan ötürü dava dilekçesinde belirtilen öğrenme tarihinin esas alınarak işin esasının incelenmesi gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Türk milleti adına hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü: Uyuşmazlık, davacı şirkete bağlı ...`daki işyerinin il umumi hıfzıssıhha kurulu kararına dayanılarak iki ay içinde eski sanayi bölgesine taşınmasına ilişkin olarak tesis edilen belediye işleminden doğmuştur.
İdare mahkemesince davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Tebligat Kanununun vekile ve kanuni mümessile tebligat başlıklı 11. maddesinde, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı hükme bağlanmış Tebligat Tüzüğünün 15. maddesinde de, kanuna paralel bir düzenlemeyle vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu`nun kararların sanıklara tebliğ edilmelerine dair hükümleri saklı kalmak üzere tebliğin vekile yapılacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin ... İli, ... ile sebze hali arasında bulunan işyerinin il umumi hıfzıssıhha kararına dayanılarak iki ay içerisinde eski sanayi bölgesine taşınmasına dair ... Belediye Başkanlığının 28.11.1996 gün ve 11 sayılı işleminin, 26.12.1996 gününde davacı şirkete tebliğ edildiği, davacı şirket vekilince 31.12.1996 günlü dilekçeyle bu işlemin kaldırılması için davalı idareye başvurulduğu ve yazışma adresi olarak ...-... adresinin gösterildiği, bu başvurunun 7.1.1997 gün ve 30 sayılı belediye encümeni kararı ile reddedildiği, bu kararın 29.1.1997 tarihinde davacı vekili adına fakat davacı şirketin ... adresine tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere yukarıda anılan yasal düzenlemeler uyarınca vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı esas olduğu halde, bu yasal düzenlemelere aykırı olarak son tebligatın yani itirazın reddine ilişkin işlemin davacı adına, fakat gösterdiği adrese tebliğ edilmediği açıktır.
Bu durumda davacı vekilinin dava dilekçesinde belirttiği öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü gerektiğinden, bu tarih esas alınarak açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır.
Bu itibarla idare mahkemesince işin esasına girilerek yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle Samsun İdare Mahkemesi kararının BOZULMASINA ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine 18.12.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.
danx
Old 27-12-2007, 16:37   #3
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No
: 2003/06403
Karar No
: 2005/04985
Temyiz İsteminde Bulunan: … Plastik Amb. San. Tic. A.Ş.

Vekili: Av. …, Av. … Sk. … Apt. D. 4 Beşiktaş/İSTANBUL

Karşı Taraf: Lüleburgaz Belediye Başkanlığı/KIRKLARELİ

Vekili: Av. … - … Cd. No: … K. 1 Lüleburgaz/KIRKLARELİ

İstemin Özeti: Edirne İdare Mahkemesinin 28.03.2003 günlü, E: 2001/682, K: 2003/136 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Selçuk Topal'ın Düşüncesi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 23 üncü maddesi uyarınca mahkeme kararının görüşme tutanağında yer alması gereken kararın sonucu ile karardaki sonucun farklı olduğu anlaşıldığından, temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Ahmet Alaybeyoğlu'nun Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, Kırklareli, Lüleburgaz, … Caddesi, 101 ada, 3 ve 21 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde spor sahası ve depo yapılması isteminin yürürlükte bulunan imar planına aykırı olması nedeniyle reddine ilişkin 19.06.2001 günlü, 627 sayılı belediye encümeni kararının ve bu karara dayanak oluşturan 17.08.1998 günlü, 5 sayılı belediye meclisi kararıyla kabul edilen imar planının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, 23.06.1991 günlü, 4/1 sayılı belediye meclisi kararıyla yapılan imar planı değişikliğiyle 21 ve 22 sayılı parsellerin kesiştiği yerlerin trafo alanı olarak belirlenmesinden sonra, davacı şirketin trafo alanının kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun 15.10.1999 günlü, 8/1 sayılı belediye meclisi kararıyla reddedildiği, bu işlemin iptali istemiyle Edirne İdare Mahkemesinin E: 2000/27 sayılı dosyasında dava açıldığı, 17.08.1998 günlü, 5 sayılı belediye meclisi kararıyla yapılan imar planı değişikliğiyle davacı şirkete ait fabrikanın bulunduğu yer sanayi alanından çıkarılarak konut alanı olarak ayrıldığı, bu plan değişikliğinin 18.11.1998 günlü, 1998/2151 sayılı yazıyla davacıya duyurulduğu ve dava konusu plandan davacının bu bildirimle bilgi sahibi olduğu, 10.12.1998 günlü dilekçe ile parselasyon işlemine ve imar planına itiraz ettiği, 02.03.1999 günlü, belediye meclisi kararıyla itirazın reddedildiği anlaşıldığından, dava açma süresi geçtikten sonra 07.06.2001 günlü dilekçeyle dava konusu taşınmazlar üzerinde spor sahası ve depo inşaatı yapımı istenilmesinin imar planına karşı dava açma süresini yeniden başlatmayacağı, bu nedenle 19.07.2001 gününde açılan davanın imar planına yönelik bölümünün süre aşımı yönünden reddine; imar planında konut alanında kalan taşınmazlar üzerinde spor sahası ve depo yapımına izin verilmemesi yolundaki 19.06.2001 günlü, 627 sayılı belediye encümeni kararında mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın anılan işleme yönelik bölümünün reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 23 üncü maddesinde : "Her dava dosyası için görüşmelere katılan başkan ve üyelerin, Danıştayda düşünce veren savcının, tetkik hakiminin ve tarafların ad ve soyadlarını, incelenen dosya numarasını, kısaca dava konusunu ve verilen kararın neticesini, çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenlenir. Bu tutanaklar görüşmelere katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanır ve dosyalarında saklanır." hükmüne yer verilmiştir.

Temyize konu idare mahkemesi kararına esas olan görüşme tutanağında kararın sonucu süre ret olarak yazılmasına karşın, mahkeme kararında imar planına yönelik davanın süre aşımı yönünden reddine, 19.06.2001 günlü, 627 sayılı belediye encümeni kararına yönelik davanın ise esastan reddine karar verilmesinde, yukarıda içeriği yazılı olan Yasa hükmüne uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle Edirne İdare Mahkemesinin 28.03.2003 günlü, E: 2001/682, K: 2003/136 sayılı kararının (BOZULMASINA) , 16,09 YTL. karar harcı ile fazladan yatırılan 11,97 YTL. harcın temyiz isteminde bulunana iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 24.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 27-12-2007, 16:39   #4
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No
: 1994/02996
Karar No
: 1994/03721

ÖZET:
Parselasyon işlemleri bizzat muhatabına tebliği gerekli sübjektif ve kişisel işlemler olduğundan, parselasyon işlemi sonucunda verilen yeni parsellerin tapularının düzenlenme tarihinin işlemi öğrenme tarihi olarak alınması suretiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde isabet görülmediği hk.
Temyiz İsteminde Bulunan : … Tesisleri ve Ticaret A.Ş.

Vekili: Av. …

Karşı Taraf : … Belediye Başkanlığı

Vekili: Av. …

İstemin Özeti : İzmir 1. İdare Mahkemesinin 5.1.1994 günlü, E:1991/523, K:1994/22 sayılı kararının, tapu senetlerinin herhangi bir şekilde kendileri tarafından alınmadığı, tapunun düzenlenme tarihinin öğrenme tarihi olarak alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi Leyla Kodakoğlu'nun Düşüncesi : Sübjektif ve kişisel bir işlem olan parselasyon işleminin bizzat muhatabına tebliği gerektiğinden, parselasyon sonucunda tahsis edilen yeni parsellerin tapularının düzenlenmesi tarihinde davacının el4ne geçtiği ve işlemin bu tarihte öğrenildiğini kanıtlar bilgi ve belge de bulunmadığından, davacının ise işlemi 10.4.1991 gününde öğrendiğinden bahisle. 22.5.1991 gününde bu davayı açtığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesine ilişkin İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Savcı Aynur Şahinok'un Düşüncesi: 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi ne göre yapılan düzenleme işleminin 4 pafta 374 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davayı süreden reddeden İzmir 1. İdare Mahkemesinin 5.1.1994 günlü E:91/523. K:94/22 sayılı kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

T.C. Anayasasının 125 ve 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinin 2. fıkrasında idari dava açma süresinin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı 7201 sayılı Tebligat Kanununa ilişkin Tebligat Tüzüğünün 51. maddesinde de muhatabın muttali olduğu tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği kurala bağlanması karşısında ilan tarihinin dava açma süresinde başlangıç kabul edilemeyeceği gibi parselasyon planlarının düzenlemeye tabi tutulan kişiler için sübjektif ve kişisel işlemler olmaları nedeniyle 7201 sayılı Yasa uyarınca davacıya tebliğ edilmesi gerekmektedir.

Olayda ise; dava konusu işlemin ilanen tebligat yoluna başvurulmadan davacının adresinde tebligat yapılamadığına veya kendisinin dava konusu işleme muttali olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt olmaksızın sadece yeni oluşan parsellerin tapularının düzenlenme tarihlerinin işleme muttali oluş tarihi olarak esas alınıp davanın yukarıda belirtilen yasa kurallarına aykırı olarak süre yönünden reddinde isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Duruşma yapılmasına gerek görülmedi.

Dava, … Köyünde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan ve 4.5.1990 günlü, 580 sayılı Belediye Encümeni kararı ile kabul edilen düzenlemenin davacıya ait 4 pafta, 374-parsel sayılı taşınmaza ilişkin kısmının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, davacının, parselasyon planı sonucu oluşan parsellerden kendisine tahsis edilen 25-0-III b, III C pafta, 8545 ada, 4 parsel sayılı taşınmazın tapusunu aldığı 20.8.1990 tarihinde parselasyon işlemini öğrendiği, öğrenme tarihinden itibaren 60 günlük süre içinde, en geç 19.10.1990 gününde açılması gerekirken 22.5.1991 gününde dava açıldığı gerekçesi ile davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

T.C. Anayasasının 125. maddesinde , idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasında da Anayasa kuralına paralel bir düzenleme getirilerek idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı günden başlayacağı belirtilmiş, 7201, 711 sayılı Tebligat Kanununa İlişkin Tebligat Tüzüğünün 51. maddesinde ise tebliğin muhatap muttali olmuş ise geçerli olacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağı ve muhatabın tebliğe muttali olduğunun ve bunun tarihin iddia ve ispatına cevaz bulunmadığı öngörülmüştür.

Nitekim Danıştay içtihatları Birleştirme Kurulunun parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 12.2.1970 günlü. E:1969/2, K:1970/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da Anayasanın idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımının yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında ilan tarihini dava açma süresine başlangıç kabul etmenin imkansız olduğu, zira Anayasanın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki Kanunlarda bulunup aynı konuyu düzenleyen hükümlere aykırı olması halinde konuyu yeniden düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının tabu olduğu hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca parselasyon planlarında ve dağıtım cetvellerinde kapsadıkları alan içindeki her taşınmaz mala karşılık sahiplerine verilecek bağımsız veya şuyulu imar parsellerinin parsel büyüklükleri, hisse miktarı, parsellerin konumu gibi hususlar ayrı ayrı gösterildiğinden bu planların düzenlemeye tabi tuttukları taşınmaz sahipleri için sübjektif ve kişisel işlemler oldukları kuşkusuzdur. Ayrıca, 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan parselasyon planlarında da buna paralel kurallar ver almış bulunmaktadır. Bu itibarla idarenin böyle bir işlemi bizzat davacıya ve 7201 sayılı yasanın ilgili hükümleri uyarınca tebliğ etmesi gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu işlemin ilanen tebliği, oluna başvurulmadan önce davacının adresine tebligat yapılamadığına ilişkin bir belge veya bilgi bulunmadığı gibi parselasyon işlemi sonucunda tahsis edilen yeni parsellerin tapularının düzenlenmesi tarihinde işlemin davacı tarafından öğrenildiğinin kanıtlayan bilgi ve belgenin de bulunmadığı, bu hususun İdare Mahkemesince de araştırılmadığı, davacının ise işlemin 10.4.1991 gününde iğrençliğinden bahisle, 22.5.1991 yününde bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Bu durum, karşısında, parselasyon işlemi sonucunda verilen yeni parsel tapularının düzenlenme tarihinin, işlemi öğrenme tarihi olarak alınması ile, davanın sure aşımı nedeniyle reddedilmesine ilişkin İdare Mahkemesinde isabet görülmemiştir

Açıklanan nedenlerle, temyize konu İzmir'i, İdare Mahkemesinin 5.1.1994 günlü E:1991/523, K: 1994/22 sayılı kararının BOZULMASINA , dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 24.10.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 27-12-2007, 16:40   #5
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas No
: 1970/02000
Karar No
: 1971/01762
Davacı: Şaban Balcıoğlu,

Vekili: Av. Ömer Balcıoğlu,

Davalı: Kayseri Belediye Başkanlığı

Davanın Özeti: Davacı Mahmut Kadı mütevellisi, vakfa ait gayrimenkulün 6830 sayılı Kanun hükümlerine göre kamulaştırılması hakkında belediye encümenince verilen 23.08.1968 tarih ve 4496 sayılı kararla, belediye başkanlığına 02.03.1970 tarihli dilekçe ile yaptığı müracaata cevap olarak verilen ve vakfa ait gayrimenkulün 6830 sayılı Kanuna göre kamulaştırılması sebebiyle sözü geçen kanunun 30 uncu maddesinin hadiseye uygulanamıyacağına dair 28.03.1970 tarihli yazı ile tesis edilen işlemin, Mahmut Kadı Vakfının mülhak bir vakıf olup müstakil hükmi şahsiyeti bulunduğunu, mülhak vakıfların mütevelli tarafından idare edildiğini, Vakıflar Genel Müdürlüğünün sadece murakabe yetkisi olduğunu, kamulaştırma kararının Vakıflar Bölge Müdürlüğüne tebliği usul ve kanuna aykırı olduğu gibi 6830 sayılı Kanunun 30 uncu maddesine istinaden anlaşma yolu ile alınması gereken gayrimenkulün kamulaştırılmasının kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini istemektedir.

Davalının Savunması Özeti: Davalı İdare, kamulaştırma kararının o sırada vakfın mütevellisinin münhal bulunması sebebiyle Vakıflar Bölge Müdürlüğüne tebliğ edildiğini, fakat kanuni süre içinde dava açılmadığını, Yargıtay Kararının hadiseye kabili tatbik olmadığını, zira mütevelliğin boş olduğunu zaman içinde Vakıflar Bölge Müdürlüğünün dava açmaya yetkili bulunduğunu bu yüzden tezyidi bedel davası açıldığını, belediyenin kanunen ifasına memur bulunduğu imar planının tatbikini sağlamak maksadıyla kamulaştırma kararı aldığını savunarak davanın reddini istemektedir.

Raportör Yardımcı Selçuk Hondu'nun Düşüncesi: Davacı Mahmut Kadı namı ile anılan mülhak vakfa ait gayrimenkulün kamulaştırılması hakkında belediye encümenince verilen kararın iptalini istemektedir.

Davacı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.06.1969 tarihli kararına istinaden kamulaştırma kararının mütevelliğin boş bulunduğu sırada Vakıflar Bölge Müdürlüğüne tebliğinin usulsüz olduğunu bu sebeple davada süre aşımı bulunmadığını ileri sürmektedir.

Davanın esasının incelenmesinden önce bu süre aşımı meselesinin halli gerekmektedir. 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 21. ve Vakıflar Nizamnamesinin 10 uncu maddesi ile mütevellisi münhal bulunan mülhak vakıflarla ilgili işlerin Vakıflar Umum Müdürlüğünce görüleceği kabul edilmiştir. Mütevelliğin boş olduğu devrede mütevellinin sahip olduğu temsil hakkı ve diğer hak ve vecibeler Vakıflar Umum Müdürlüğüne geçmektedir. Tabii olarak dava açmak hakkı da, her ne kadar mülhak vakfın idaresinin bu devrede vakıflar idaresine geçmesi mülhak vakfın mahiyetine ve vakıfın iradesine aykırı gibi görünürse de hakikatta bu husus varit değildir. Zira vakıflar idaresinin bu idare yetkisi daimi olmayıp geçicidir. Sonra vakfın hukukunun siyaneti içinde lüzumludur. Eğer bu devrede vakıflar idaresinin temsil yetkisi kabul edilemez ise mesela vakfa vaki bir müdahale halinde bu müdahalenin men'i için dava açılamıyacak veya hadisede olduğu gibi belediye hizmet görmek için kamulaştırma kararı alacak fakat mütevelli seçilinceye kadar bu kararı tebliğ edilemiyecek ve hizmet aksayacaktır.

Vakıflar İdaresinin mülhak vakıflar da mütevelliğin boş olduğu devredeki yetkisini sadece kontrol ve murakabe yetkisi olarak kabul edemeyiz. Zira Vakıflar Kanununun müteaddit hükümlerinde zaten mülhak vakıfların murakabesi için vakıflar idaresine yetki verilmiştir.

Hadisede Mahmut Kadı Vakfına ait gayrimenkulün kamulaştırılmasına dair karar 12.06.1969 tarihinde Vakıflar Bölge Müdürlüğüne tebliğ edildiğine göre yukarıdaki açıklama muvacehesinde 6830 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde gösterilen 15 günlük süre içinde Vakıflar Bölge Müdürlüğünce iptal davası açılması gerekirdi. Halbuki kanuni süre geçirilerek 04.05.1970 tarihinde dava açıldığından davanın süre aşımı yönünden reddinin gerekeceği düşünülmektedir.

Kanunsözcüsü Yurdanur Şendir'in Düşüncesi: İstimlak muamelesine ait tebligatın mülhak vakıf mütevellisine yapılması gerekirken, Bölge Müdürlüğüne yapılmasında isabet yoktur.

Diğer taraftan; belediyeler ancak imar planlarında amme hizmetine tahsis edilmiş olan yerleri istimlake yetkilidirler.

Davacı, tamamının istimlakine karar verilen gayrimenkulünün bir kısmının imar planında amme hizmetine ayrılan yere rastladığını iddia etmekte, davalı idare ise bu iddiayı karşılamamış bulunmaktadır.

Dava konusu belediye encümeni kararında da davacının gayrimenkulünün bir kısmının mı tamamının mı amme hizmetine tahsis edildiği açıklanmamıştır.

Bu durumda davacının gayrimenkulünün istimlakinde amme menfaati bulunup bulunmadığı anlaşılamamıştır. Bu sebeple dava konusu kararın iptali gerektiği düşünülmüştür.


TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Altıncı Dairesince işin gereği düşünüldü:

Davacı Mahmut Kadı mütevellisi, vakfa ait gayrimenkulün kamulaştırılması hakkında belediye encümenince verilen 23.08.1968 tarihli kararla, belediye başkanlığına dilekçe ile müracaat üzerine cevap olarak verilen vakfa ait gayrimenkulün 6830 sayılı Kanun hükümlerine göre kamulaştırılması sebebiyle sözü geçen Kanunun 30 uncu maddesinin uygulanacağına dair 28.03.1970 tarihli yazı ile tesis edilen işlemin iptalini istemektedir.

İncelenen dosya münderecatından Mahmut Kadı ismi ile anılan mülhak vakfın mütevellisi Osman Kocabay'ın 27.02.1969 tarihinde ölümü üzerine mütevelliğin merkez Tevcih Komisyonunun 24.10.1969 tarih ve Mül, M. 14 - 12 sayılı kararı ile 24.10.1969 tarihinde davacı Şaban Balcıoğluna tevcih edildiği, bu vakfa ait gayrimenkulün kamulaştırılmasına dair belediye encümeninin 23.08.1968 tarihli kararının da o sırada vakfın mütevellisinin bulunmaması sebebiyle Kayseri İkinci Noterliği vasıtasiyle 12.06.1969 tarihinde Vakıflar Bölge Müdürü Müstak İzen'e tebliğ edildiği anlaşılmıştır. 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 21 inci maddesinde «Boş kalan mütevellilik, yenisine verilinceye kadar, vakıf işlerine. Umum Müdürlük bakar» hükmü konmuş olup bu kanunun tatbikine dair Vakıflar Nizamnamesinin 10 uncu maddesinde de «Mazbut Vakıflar Evkaf Umum Müdürlüğünce idare ve temsil olunacakları gibi her ne suretle olursa olsun tevliyeti boş kalan mülhak vakıfların işlerine de yeni mütevelli tayin oluncaya kadar Umum Müdürlükçe bakılır» denilmektedir.

Bu maddeler metinleri Bölge müdürlüğüne yapılan istimlak tebligatı ile mülhak vakfın ilzam edilmesini gerektirecek niteliktedir. Ayrıca Bölge Müdürlüğünün davacı ve davalı olma ehliyeti de mevcuttur.

Bu nedenlerle Mahmut Kadı Vakfına yukarıda bahsedilen 21 ve 10 uncu madde hükümlerine istinaden bakmakta olan Vakıflar Bölge Müdürlüğünün, vakfa ait gayrimenkulün istimlak edildiğini gösterir belediye encümen kararının tebliğinden itibaren kanuni süre içinde iptal davasını açması gerekirdi.

Hadisede belediye encümeninin kamulaştırma kararı Kayseri İkinci Noterliği vasıtasiyle Vakıflar Bölge Müdürlüğüne 12.06.1969 tarihinde tebliğ edildiği halde 6830 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde gösterilen 15 günlük dava açma süresi geçirilerek 04.05.1970 tarihinde iptal davası açılmıştır.

Davanın belediye başkanlığının 28.03.1970 tarihli yazısı ile tesis edilen işlemle ilgili kısmına gelince,

Vakıflar Kanununun 6 ncı maddesinde «mülhak vakıflar, Vakıflar Umum Müdürlüğünce niyabeten idare olunsa bile ayrı ayrı birer hükmi şahsiyet sayılır. Bunlar kendi taahhütleriyle ilzam olunur ve borçlarını kendi mallarından öderler» denilmektedir. Bu hüküm karşısında hadisede 6830 sayılı Kanunun amme hükmi şahısları ve müesseselerine ait gayrimenkullerin bu idarelerden birine lüzumlu olması halinde anlaşma yolu ile işi halledeceklerine dair olan 30 uncu maddesinin uygulanması mümkün bulunmadığından belediye başkanlığınca tesis edilen işlemde kanunsuzluk görülmemiştir.

Açıklanan sebeplerle davanın belediye encümeninin kamulaştırma kararının iptali ile ilgili kısmının süre aşımı sebebiyle, diğer kısmının da esas yönünden reddine 30 lira karar ve ilam harcı ve diğer yargılama giderleri davacı tarafından peşin olarak ödendiğinden bu giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına 25.05.1971 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 27-12-2007, 16:42   #6
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri
Genel Kurulu
Esas No
: 2000/00573
Karar No
: 2000/00966

Parselasyon İşlemi

Süre

Dava Açma Süresi
ÖZET:
Genel düzenleyici nitelikte olan ve parselasyon işleminin dayanağını oluşturan imar planına karşı uygulama işlemi olan parselasyon işlemi nedeniyle uyuşmazlık yaratıldığı; ancak davanın parselasyon işlemi açısından yasal dava açma süresi geçirildikten sonra açılması nedeniyle imar planının iptaline ilişkin istemin bu aşama incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın parselasyon işlemine ilişkin bölümünün süre aşımı yönünden reddi, imar planına ilişkin bölümünün incelenmeksizin reddi yolundaki daire kararının uygun bulunduğu hk.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …

Vekili: Av. …

Karşı Taraf (Davalılar) :


Turizm Bakanlığı

… Valiliği

… Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. …

İstemin Özeti: … İli, … İlçesi, … Beldesi, … Mevkii, … ve … parsel sayılı taşınmazlara ilişkin, 18.1.1996 günlü. 4/332 sayılı İl İdare Kurulu Kararı ile önerilen ve gerekli düzeltmeler yapılmak suretiyle 2634 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca Turizm Bakanlığınca onaylanan 1/1000 ölçekli Adrasan uygulama imar planı revizyonu ile 22.10.1996 günlü … Belediyesi Encümen Kararı ile onaylanan parselasyon işleminin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Altıncı Dairesi 16.11.1999 günlü, E:1998/4461, K:1999/5753 sayılı kararla; dava konusu edilen parselasyon işleminin 30.10.1996 - 21.11.1996 tarihleri arasında ilan edildiği, dava dilekçesinde ise askı süresi içerisinde parselasyon işlemine yapılan itiraz üzerine belediyece "mağduriyetiniz giderilecektir" şeklinde yanıt verildiğinin belirtildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 8. maddesinin 1. fıkrasında ; "Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar." hükmüne, yine aynı Kanunun 11. maddesinde ; "İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur." hükmüne yer verildiği; yukarıdaki yasal düzenlemelere ve dairelerinin süregelen içtihatlarına göre, parselasyon planlarına karşı bir aylık askı süresi içinde 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihinden itibaren 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevabın tebliğini izleyen tarihten itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabildiği, 3194 sayılı Yasanın 19. maddesinin 1. fıkrasında : "İmar planlarına göre parselasyon planları yapılıp, belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer. Bu planlar bir ay müddetle ilgili idarede asılır..." hükmünün öngörüldüğü, davacının askı süresi içinde parselasyon işlemine yapmış olduğu itiraz nedeniyle verilen yanıtın tebliğ tarihi belli değil ise de, son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde yanıt verilmediği kabul edildiğinde bu tarihi izleyen 60 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra yapılan ve dava açma süresini yeniden başlatmayan başvuruya verilen yanıt üzerine 16.7.1998 gününde açılan davanın parselasyon işlemine ilişkin bölümünde süre aşımı bulunduğu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 1. fıkrasında , "dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, 4. fıkrasında da: "ilam gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz; hükümlerinin yer aldığı, genel düzenleyici nitelikte olan ve parselasyon işleminin dayanağını oluşturan imar planına karşı uygulama işlemi olan parselasyon işlemi nedeniyle uyuşmazlık yaratıldığı; ancak davanın parselasyon işlemi açısından yasal dava açma süresi geçirildikten sonra açılması nedeniyle imar planının iptaline ilişkin istemin bu aşamada incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın parselasyon işlemine ilişkin bölümünün süre aşımı yönünden reddine, imar planına ilişkin bölümünün incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.

Davacı, davada süre aşımı bulunmadığını öne sürerek anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Turizm Bakanlığın Savunmasının Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

… Valiliği ve … Belediye Başkanlığı Savunmalarının Özeti : Temyiz dilekçesine yanıt verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Nalan Terzi'nin Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Turan Karakaya'nın Düşüncesi : … İlçesi … beldesinde davacıya ait taşınmaza ilişkin 1/1000 ölçekli Adrasan uygulama imar planı revizyonu ile 22.10.1996 günlü … Belediye Encümeni kararı ile onaylanan parselasyon işleminin iptali istemiyle açılan dava sonucunda, Danıştay Altıncı Dairesince, davanın parselasyon işlemine ilişkin bölümünün süre aşımı yönünden reddine, imar planına ilişkin bölümünün incelenmeksizin reddi yolunda verilen karar, davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın davanın parselasyon işleminin iptali isteminin süre aşımı yönünden reddine ilişkin bölümünün bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Danıştay Altıncı Dairesi kararının imar planına ilişkin bölümünün incelenmeksizin reddine yönelik kısmına gelince;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 4. fıkrasında "ilam gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işleminin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz" hükmü yer almıştır.

Yukarıda yer alan hüküm uyarınca düzenleyici işlemlere karşı, ilan tarihinden itibaren dava açılabileceği gibi, bu düzenlemeye dayalı olarak bir işlem tesis edilmesi halinde, dava açma süresi geçmiş olsa bile düzenleyici işlemin iptali istemiyle uygulama işleminin tabi olduğu dava açma süresi içinde dava açma olanağı getirilmiştir.

Uygulama işlemine karşı açılan davada süre aşımı bulunması halinde, düzenleyici işlemin iptali isteminin de süre aşımı nedeniyle reddi gerekeceği kuşkusuzdur.

Bu durumda, uygulama imar planı revizyonunun iptali isteminin de süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken aksine verilen kararda isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın davanın parselasyon işlemine ilişkin bölümünün süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmının onanması, imar planına ilişkin bölümünün incelenmeksizin reddi yolundaki kısmının ise bozulması gerekeceği düşünülmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca, temyiz aşamasında 2577 sayılı Yasanın 17. maddesi 2. fıkrası gereği duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü:

… İli, … İlçesi, … Beldesi. … Mevkii, … ve … parsel sayılı taşınmazlara ilişkin 18.1.1996 günlü, 4/332 sayılı İl İdare Kurulu kararı ile önerilen ve gerekli düzeltmeler yapılmak suretiyle 2634 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca Turizm Bakanlığınca onaylanan 1/1000 ölçekli Adrasan uygulama imar planı revizyonu ile 22.10.1996 günlü, 26 sayılı … Belediye Encümeni kararı ile onaylanan parselasyon işleminin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; Danıştay Altıncı Dairesince verilen ve davanın parselasyon işlemine ilişkin bölümünün süre aşımı nedeniyle reddine, imar planına ilişkin bölümünün ise incelenmeksizin reddine ilişkin bulunan 16.11.1999 günlü, E:1998/4461, K:1999/5753 sayılı karara karşı, davacı temyiz isteminde bulunmakta ve kararı bozulmasını istemektedir.

Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddine, Danıştay Altıncı Dairesinin 16.11.1999 günlü, E:1998/4461, K:1999/5753 sayılı kararının onanmasına, 29.9.2000 günü oyçokluğu ile karar verildi.


KARŞI OY
… İli … İlçesi … Beldesindeki taşınmazı, Turizm Bakanlığınca onaylanan imar planı doğrultusunda parselasyon işlemine tabi tutulan davacı, parselasyon işlemine 13.11.1996 tarihinde itiraz etmiş; davalı belediye bu başvuruya verdiği cevapta, itirazının yerinde olduğunu, mağduriyetinin asgari düzeye indirileceğini davacıya bildirmiştir. Geçen süre içinde davalı idareden konuyla ilgili başka bir bilgi alamayan davacı, 13.4.1998 tarihinde tekrar davalı belediyeye başvurup, arazisinin turizm alanına ayrılmasının, tarım dışı amaçla kullanılmasının yerinde olmadığını belirterek, arazisi üzerinde İmar Yasasının 18 inci maddesi uygulamasından vazgeçilmesini istemiş; bu başvuruya davalı belediyece verilen 26.5.1998 tarihli cevapta ise; parselasyon işleminin kesinleştiği davacıya bildirilmiştir. Bu cevap üzerine davacı, söz konusu parselasyon işleminin dayanağı imar planıyla birlikte iptali istemiyle bu davayı açmış bulunmaktadır.

Temyizen incelenen kararda da ifade edildiği üzere, parselasyon işlemlerine karşı, idari dava açma süresine, İmar Yasasına göre yapılan son ilan tarihini izleyen günün başlangıç alınması gerekmektedir. Ancak ilgililerin bir aylık askı süresi içinde idareye başvurulan varsa ve bu başvurular kabul edilmişse idari dava açma süresinin, idarenin daha sonra olumsuz yönde tesis edeceği işleme kadar işlemeyeceği açıktır.

Dava konusu olayda, parselasyon işleminin, davacının ilan süresi içinde yaptığı itirazın davalı belediyece kabul edilmiş olması nedeniyle kesinleşmediği, anılan işlemin kesinleştiğinin bildirildiği tarih itibariyle de davacının 2577 sayılı Yasanın 7 nci maddesine göre süresi içinde dava açtığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır.

Açıkladığını nedenle temyize konu Danıştay Altıncı Dairesince verilen, davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kararın bozulması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki karara karşıyım.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
idari davalarda temyiz süresinde feragatın anlamı göçebe Meslektaşların Soruları 7 23-05-2012 21:00
Hak DÜŞÜrÜcÜ SÜre GeÇmİŞ Mİ? Seher Meslektaşların Soruları 1 06-11-2007 11:19
iş aktinin feshinde hak düşürücü süre Gürkan Çalışkan Meslektaşların Soruları 2 17-09-2007 21:36
hak düşürücü süre avhalit Meslektaşların Soruları 6 20-03-2007 11:02
Kadastro tespiti-hak düşürücü süre mehmet sirn Meslektaşların Soruları 3 14-11-2006 13:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05434203 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.