Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

5560 sayılı kanunla değişen CMK m.150

Yanıt
Old 01-04-2007, 22:02   #1
Seyda

 
Varsayılan 5560 sayılı kanunla değişen CMK m.150

Bildiğiniz gibi Yeni CMK'nın bazı maddeleri, diğer ceza kanunlarında da önemli değişiklikler yapan 5560 sayılı kanun ile bir kez daha değişti. Değişen maddeler içinde en çok tartışma yaratan maddelerden biri 150.madde.

CMK m.150'nin değişklikten önceki hali :


Müdafiin görevlendirilmesi
MADDE 150.– (1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Şüpheli veya sanık onsekiz yaşını doldur­mamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini sa­vunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını ge­rektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.


CMK m.150'nin, 5560 sayılı kanunun 21.maddesi ile yapılan değişiklikten sonraki hali :

MADDE 21 – 5271 sayılı Kanunun 150 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 150 – (1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."



Görüldüğü üzere değişiklikten önce, zorunlu müdafilik olarak adlandırılan kurumun işletilmesi için hapis cezasının üst sınırı dikkate alınıyordu.Bu nedenle oldukça geniş bir yelpazede kurum işletilebiliyordu. Değişiklikle birlikte, hapis cezasının alt sınırı dikkate alınmaya başlandığı için zorunlu müdafilikle amaçlanan durum da neredeyse anlamsız hale geldi.

Peki siz bu değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz? CMK m.150'de yapılan değişiklik doğru mu? Bu değişiklik uygulamada neleri değiştirecek ? Hangi olumlu ve olumsuz sonuçları doğuracak?
Old 03-04-2007, 21:42   #2
Derebey06

 
Varsayılan

Alıntı:
Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır
(2)
bence böyler bir söyleme ihtiyaç yoktur. Çünkü Şüpheli istediği anda suçu ne olursa olsun müdafiii talebinde bulunabilir. ayrıca alınan ifadelerde hatırlatılan bütün haklar tek tek ayrıntılı olarak belirtiliyor ve savunmada şüpheli; haklarım hatırlatıldığına dair 2 imza atıyor.
teknoloji sayesinde şu anda yavaş yavaş bütün jandarma karakollarına kameralı sisteme geçiş yapıyor. Şu anda birçok Karakol, Nezarethane odasına kadar kamera sistemi ile donatılmakta, ve alınanel kameraları ile önemli görülen olaylarda olay yeri incelemeleri ve ifade alma esnasında kameralar hazır bulunduruluyor. bu sistemin yaygınlaşması ile Hem insan hakları ihlalleri olamayacak hemde kimse Mahkeme karşısına geçipte hiçbir baskı şiddet görmemesine karşın 'bana baskı yaparak ifademi aldılar' diyemeyecek..
ayrıca bu teknolojiye ayak uydurma işleminin hızlandırılması için adalet bakanlığı Emniyet ver Jandarma Genel komutanlıklarına yazı yazarak hızlandırılmasını isteyebilir..
Old 04-04-2007, 00:24   #3
metinunal83

 
Varsayılan

Aslında bu sorunun temelinde yatan konu CMK Ücretlerinde yaşanan sıkıntıdır.Malesef ülkemizde "hukuk sigortası" adı altında bir sigorta dalı bulunmadığı için şüpheli/sanık konumundaki kişiler için atanan müdafilerin ücretleri hazineden karşılanmakta buda büyük bir külfeti beraberinde doğurmaktadır.
Bunula birlikte zorunlu müdafilikte üst sınır yerine alt sınırın uygulanması şeklindeki bir yaklaşımıda doğru bulmak mümkün değildir.Bu durum şüpheli/sanık konumundaki birçok kişinin savunma hakkına getirilen kısıtlamadır. Ayrıca 5560 sayılı yasa ile bağlantılı olarak Adalet Bakanlığı'nın çıkarmış olduğu cmk kapsamında müdafii görevlendirilmesine ilişkin yönetmelikte yargılama sonunda mahkum olan sanıktan müdafii ücretlerinin yargılama gideri olarak tahsili cihetine gidilmesi gibi bir düzenleme mevcuttur.Buda müdafi isterken kişinin maddi bir külfetten korkması nedeniyle ihtiyacı olmasına rağmen talepte bulunmamasına neden olacak,savunma hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkını olumsuz etkilenecektir.
Sorun maddi olduğuna göre çözümünde bir an önce 'hukuk sigortası ' kolunun yada aile avukatlığı gibi bir kurumun hayata geçirilmesi olacağı kanaatindeyim.
Old 04-04-2007, 01:03   #4
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Derebey06,
Aslolan şüphelinin profesyonel bir hukuki yardım alabilmesidir. Karakolları BBG evine çevirmek sorunu kısmen çözerse de.. Kamera varsa Avukata ne gerek var gibi bir sonuca varmamıza sebep olamaz. İşkence ve kötü muameleyi önleme soruşturmadaki tek amaç değildir. Şüphelinin kendisine isnat edilen suçla ilgili delillerin toplanmasını isteme, iddia tanıklarını sorguya çektirme vs. haklarının hayata geçirilmesi bazen ancak bir Avukatın profesyonel yardımı neticesinde olur. İmzaladığı ifadenin kendisi hakkında ne gibi sonuçlar doğuracağını idrak edemeyen, bir cümlenin ifade ettiği anlamın yanlış anlaşılmasının kendisi için doğuracağı hayati neticeleri öngöremeyen şahsın altını imzaladığı ifadelerden bahsediyoruz. Sorunun özünde bizim hala ortaçağ kafasının yürürlükte olması nedeniyle işkence ve kötü mumaleyi önleme safhasında olmamızdan kaynaklanmaktadır. Oysa bu sorunu çoktan aşmış olmalı ve meseleyi şahısların hukuki güvenliği boyutunda tartışıyor olmamız gerekirdi.
Old 05-04-2007, 16:57   #5
Derebey06

 
Soru haklısınız ama..

sayın Can DOĞANEL
Avukatın orada bulunmasının amacı şüpheli veya mağdurun haklarının çiğnenmesini önlemek değil midir? Biz zaten gerekli hakları kendisine hatırlatıyoruz.. Bu sistem sayesinde en ufak bir hakkı çiğnersek açığa çıkacak. hem sizde iyi biliyorusunuz ben istersem 100 sayfa ifade alayım ben bu ifadeyi baskı altında verdim deyince mahkemede hepsi geçerliliğini yitiriyor ve baştan ifade alınıyor. bana bu kadar güvenilmezken ben neden her anımı kamera vasıtası ile delillendirmeyeyim? Buna ister BBG evi diyin ister başka birşey diyin.. Avukatlar karakola geliyor. avukatın görevi sadece orada şahsa haklarını hatırlatmak ve şahsın lehine olan bişiy varsa onu ön plana sunmak ifadede hazır bulunarak kişinin haklarının teminatını sağlamaktır. Kesinlikle nasıl ifade vereceğine müdahale etmek değildir. Ayrıca biz iyi biliyoruz ki (tabiki çok küçük bir kısmı ama var) bazı avukat arkadaşlarla şüpheli veya mağdur görüşme yaptıkdan sonra şahsın vereceği ifadenin özü değişiyor ne hikmetse.. bu herzaman olmuyor tabi ki ama nadir de olsa başımıza geliyor. Siz şu noktada haklısınız siz sonuçta iki yıllık staj ile birlikte toplam 6 yıllık bi eğitiminiz var tabiki şahsın haklarını daha iyi koruyabilirsiniz ama biraz önce ki durumu nasıl engellemeliyiz can bey bu konu ile ilgili fikrinizi beyan eder misiniz?

SAYGILARIMLA
Old 05-04-2007, 22:29   #6
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn, derebey06,
Benim anlayışıma göre ceza hukuku sisteminde aslolan susma hakkının kullanılması, ifade verilmesi istisnadır. Yani yalnızca soruşturma aşamasında değil dava açılırsa davanın sonuna dek kullanılacak bir susma hakkından bahsediyorum. Bir suçlama ile karşı karşıya bulunan kişinin Avukat huzurunda dahi olsa vermiş olduğu ifadedeki suç ikrarının hükme esas alınması ve bundan başka hiçbir şeyin araştırılmasına gerek görülmemesi söz konusu değildir. Zira baskı yalnızca soruşturma makamlarından değil, harici etkenlerden de gelmiş olabilir. Ceza hukukunda amaç maddi gerçeğin hiçbir duraksamaya yer olmaksızın, her türlü şüpheden uzak bir biçimde ortaya konulmasıdır. Kişinin ikrarı dahi olsa, bu ikrarın maddi olgularla ve mantıksal bir bütünlük içerisinde ortaya konulması gerekir. İdeal olan budur. Ancak sene de sayısı 1000'lerle ifade edilen dosya ile uğraşması gereken savcılar ve ellerindeki personel vs. imkansızlıklar nedeniyle hakkıyla yürütülen bir soruşturma sürecinden bahsetmek mümkün değildir. İdeal bir hukuk düzeninde yoğunlaşılması gereken nokta, şüphelinin ifadesi değil, şüphelinin ifadesi hiç yokmuş gibi düşünerek, maddi delillerle, mantıksal bir bütünlük içerisinde maddi gerçeği ortaya koymaktır. Bu nedenle, kamera karşısında alınmış bir ifadenin sağlıklı olup olmadığından yüzde yüz emin olmamız söz konusu değildir. Kameranın görmediği açıda yaşananları ortaya koyabiliyorsak, o zaman ceza yargılamasından beklenen amacı hayata geçirmiş oluruz. Yani önemli olan, olay anında yaşananları, şüphelinin ifadesine başvurmaksızın, akla ve bilime dayanan somut delillerle ve hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmaksızın ortaya koyabilmektir. Olay yerine ve olay anına bu şekilde bir "kamera" tutabiliyor ve bunu dosyaya yansıtabiliyorsanız. Nezaretteki kameranın bir önemi kalmaz. Ayrıca sanırım sizin kameralar, şüpheliyle Avukat gelmeden önce yaptığınız görüşmeyi almıyor. Avukat gelmeden önce alınan ifade ve avukat geldikten sonra alınan ifade diye bir şey mi var ki? Avukat gelmeden önce şüpheli ile görüşmeniz hiçbir biçimde söz konusu değildir ki bu ifadenin başka avukat geldikten sonraki ifadenin başka olduğu sonucuna varabilin. Asıl çelişki bence burada.. Şüpheli geldikten veya yakalandıktan hemen sonra avukat çağrılır, avukat evrakı inceler şüpheli ile görüşür ve ardından ifade alınır. Bunun öncesinde kameraların hiçbir görüşme kaydetmemesi gerekir..
Old 06-04-2007, 17:08   #7
Derebey06

 
Mutsuz soruya net bir cevap alamadım

sayın doğan bey;
Alıntı:
Yani yalnızca soruşturma aşamasında değil dava açılırsa davanın sonuna dek kullanılacak bir susma hakkından bahsediyorum
beni yalnızca soruşturma aşaması ilgilendirir. ondan sonrası mahkemenin işidir. orada nasıl yaparsınız bilmem ama hakimlerin bütün kanunları bilmesine imkan olmadığından gerekli maddeleri araştırarak yol göstermek sizin işiniz orası sizi ilgilendirir beni değil.. ayrıca ifade almadan öncede bilindiği gibi her göz altına giriş ve çıkışta doktor raporı alıyoruz.

harici etkenlerden gelen baskıya sizin ne gibi bir etkiniz olacağını halen çözemedim. Zira bizim yanımızda kimsenin kimseye en ufak bir baskı yapabilmesi mümkün bile değildir bize rağmen bu baskı oluşuyorsa siz naıl engelleyeceksiniz merak ettim?
Kişinin ikrarı dahi olsa, bu ikrarın maddi olgularla ve mantıksal bir bütünlük içerisinde ortaya konulması gerekir. İdeal olan budur. Ancak sene de sayısı 1000'lerle ifade edilen dosya ile uğraşması gereken savcılar ve ellerindeki personel vs. imkansızlıklar nedeniyle hakkıyla yürütülen bir soruşturma sürecinden bahsetmek mümkün değildir. İdeal bir hukuk düzeninde yoğunlaşılması gereken nokta, şüphelinin ifadesi değil, şüphelinin ifadesi hiç yokmuş gibi düşünerek, maddi delillerle, mantıksal bir bütünlük içerisinde maddi gerçeği ortaya koymaktır. Bu nedenle, kamera karşısında alınmış bir ifadenin sağlıklı olup olmadığından yüzde yüz emin olmamız söz konusu değildir. .[/quote] tabiki ilk önce somut delillere ulaşmaktır amaç. ama ben de buna bişey söylemiyorum ancak öyle olaylar oluyor ki (en basitinden yasadişi kenevir ekiminde içiciyim hikayesi) bir anda ifade değişiyor.. ama altı çizili kısımla koyu yazılmış kısımın alakasını biraz daha açıklarsanız sevinirim.

[/quote] Kameranın görmediği açıda yaşananları ortaya koyabiliyorsak, o zaman ceza yargılamasından beklenen amacı hayata geçirmiş oluruz..[/quote]
derseniz size gözaltı giriş ve çıkışlarında alınan doktor raporlarını hatırlatırım.

Alıntı:
Ayrıca sanırım sizin kameralar, şüpheliyle Avukat gelmeden önce yaptığınız görüşmeyi almıyor. Avukat gelmeden önce alınan ifade ve avukat geldikten sonra alınan ifade diye bir şey mi var ki? Avukat gelmeden önce şüpheli ile görüşmeniz hiçbir biçimde söz konusu değildir ki
Alıntı:
bu ifadenin başka avukat geldikten sonraki ifadenin başka olduğu sonucuna varabilin. Asıl çelişki bence burada...
Olay yerine varıldığında 'bıçağı nereye attın, başka nereye ektin, kimlerle ortaklığın vardı şahitlerin kim nasıl oldu' gibi sorular yöneltilir ve buda olay yeri tespit tutanağına yazılır siz bu kadar ayrıntılı olayların dönüşünü bildiğinize göre yeni mezun bir avukat değilsiniz o zaman elinizden çok tahkikat geçmiştir ve bunlarıda görmemiş olmanız imkansızdır. neden böyle bir soru sordunuz halen anlayamadım Doğan bey

Alıntı:
Şüpheli geldikten veya yakalandıktan hemen sonra avukat çağrılır, avukat evrakı inceler şüpheli ile görüşür ve ardından ifade alınır.
Alıntı:
hayır hemen avukat çağrılmaz şayet kanunda yazılı bir durum varsa ve şüpheli haklarını okur imzalar ve avukat istediğini beyan ederse avukat gelir.
Alıntı:
Alıntı:

Bunun öncesinde kameraların hiçbir görüşme kaydetmemesi gerekir..
hayır ederim çünkü ben ifadeyi almaya başladıktan sonra ifadenin ortasında avukat isteyen şüpheli biliyorum.

tekrar söylüyorum avukatın ifade esnasında hazır bulunmasının amacı sadece ve sadece kişinin yasal haklarının uygulanmasını, kişinin kendi hür iradesi ile ifade vermesini temin etmektir. bir karakol komutanı olarak bunu yerine getirmek benim görevimdir. Ve benim bunu sağladığımı ispatlamamın yolu da bence kameradır şayet işin çözümü sürekli karakolun gözetlenebileceği bir internet sitesi açmakda bulsaydım onuda açardım emin olun


SAYGILARIMLA
Old 06-04-2007, 23:42   #8
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Girişte alınan doktor raporunda hiç bir darp izi olmamasına rağmen, tir tir titreyen ve altını ıslatan adamlar biliyorum.. Hiç bir önlem tek başına yeterli değildir. Hele anlayış farklı ise önlemleri delmenin değişik yolları bulunabilir. İyiniyetle görev yapan kolluk güçleri için bu önlemlere hiç gerek de olmayabilir.

Harici etkenlerden gelecek baskıyı biz önleriz demiyorum. Ortada böyle bir şüphe var ve olayın perde arkasında bir azmettirici veya hatırlı abinin suçunun üstlenilmesi gibi bir durum varsa bu da araştırılmalı diyorum..

İfade kimin huzurunda ve nasıl bir kamera karşısında alınırsa alınsın, delil olarak önem derecesi en sonda gelen delillerden biri olarak değerlendirilmesi gerekir diyorum. Yani mevcut sistemin tam tersine çevrilmesinden alışkanlıkların yıkılmasından bahsediyorum. Benim iddiam şudur ki yakalandığı andan itibaren konuşan şüpheli APTALDIR. Ceza mahkemelerinden rasgele 100 dosya seçelim. 90'ında somut delillerle kurgulanmış ve okuyanı "Bu ceza yerinde olmuş, bu adamın bu suçu işlediğine hiç şüphe yok" diyemeyiz. Şüpheli bir şey anlatayım derken saçmalar. ifade ifadeyi kovaladıkça cümle değişe değişe "ben yaptım" a kadar gelir. Kameranın önemini şurada kabul ederim. EN azından adamın ne dediği veya ne demek istediği sesli olarak da duyulabilirse, istemeyerek de olsa çarpıtılıp saçmalaşmasının önüne geçilebilir.

Şüpheli yakalandığı anda hakları kendisine hatırlatılır. "Susma, avukat isteme, delil bildirme, delillerin toplanmasını isteme...vs. " Bu aşamada şüpheli konuşmamalıdır. Avukat isteyip istememesinin bir önemi yoktur. Hele zorunlu müdafilik gerektiren bir suçsa tuttuğunuz tutanak hiçbir biçimde hükme esas alınamaz. İfadenin alınma usülleri Yakalama, Gözaltına alma ve ifade alma yönetmeliğinde yazar. "Şüpheli" statüsünde olan kişiyle yapılan ön görüşme, "Mülakat Tutanağı" "Bilgi alma Tutanağı" gibi başlıklar da atılsa özünde "ifadedir" ve anılan yönetmeliğe aykırıdır. Bu bir insan hakları ihlalidir. Şüpheli Avukat gelmeden önce bize şunu dedi diye tutanak tutmak, tekrar ediyorum ağır bir insan hakları ihlalidir. Dediğim gibi ideal olan, insan haklarının yaşandığı bir ceza hukuku sisteminden bahsedebilmemiz için şüphelinin ifadesini bir delil elde etme vasıtası olarak görmemekten geçtiğinin anlaşılması gerekir. Sanığın ifadesinin değişmesi bu kadar yadırganacak bir şey değildir. Tanığın, kamu görevi ifa etmesi nedeniyle yalan söylemesi suç olsa da, şüpheli veya sanık için böyle bir şey söz konusu değildir. Sanık savunmasını dilediği gibi yapacak, iddia makamları da bu iddiayı somut delillerle çürüteceklerdir. Bu nedenle yalan söyleyerek batmasındansa hiç ifade vermemenin daha evla olduğu görüşüyle tekrar ediyorum. İfade veren şüpheli APTALDIR.

Kameraların görmediği açı derken karakoldaki açıdan bahsetmiyorum. Vurgulamak istediğim, olay anında yaşananları olayın sonrasında sanki olay yerindeymişiz gibi izleyebilmemizi sağlayan somut delillerle örülü bir soruşturma dosyasını kastediyorum.

Son olarak son paragraf için ilk cümlemi tekrar ediyorum. İstediğiniz kamerayı koyun, anlayış değişmedikçe altını ıslatan şüpheliler görmeye devam ederiz. Tüm bu anlatımlarımdan tüm kolluk görevlilerini suçladığım gibi bir düşünceye kapılınmamasını dilerim. Görevini iyiniyetle yapan kolluk görevlilerini tenzih ederim. Ben 2007 yılı Türkiyesinde baskı görmüş şüpheli gördüm. Tıpkı 2006 2005 ve daha önceki yıllarda olduğu gibi.. (Çok üzgünüm ama gerçek...)
Old 07-04-2007, 15:42   #9
Derebey06

 
Varsayılan

sayın Doğan Bey
iyi veya kötü niyetli olarak kolluk kuvetini sınıflandıramayız. daha doğrusu bilemeyiz. Madem hiçbir önem tek başına yeterli değilir avukat da tek başına yeterli değildir o zaman..
Alıntı:
Ortada böyle bir şüphe var ve olayın perde arkasında bir azmettirici veya hatırlı abinin suçunun üstlenilmesi gibi bir durum varsa bu da araştırılmalı diyorum
hatırlatırım bu durum tabiki her haliyle araştırılacak bir olay olmuşsa oluş nedenleri nasıl olduğu kişiler arasında ne daha önceden ne problemler vardı... vb. tabiki araştırılıyor ŞÜPHELİNİN HAKLARI SAVUNULSADA SAVUNULMASADA araştırılıyor ona emin olun.
Alıntı:
Benim iddiam şudur ki yakalandığı andan itibaren konuşan şüpheli APTALDIR. Ceza mahkemelerinden rasgele 100 dosya seçelim. 90'ında somut delillerle kurgulanmış ve okuyanı "Bu ceza yerinde olmuş, bu adamın bu suçu işlediğine hiç şüphe yok" diyemeyiz. Şüpheli bir şey anlatayım derken saçmalar. ifade ifadeyi kovaladıkça cümle değişe değişe "ben yaptım" a kadar gelir. Kameranın önemini şurada kabul ederim. EN azından adamın ne dediği veya ne demek istediği sesli olarak da duyulabilirse, istemeyerek de olsa çarpıtılıp saçmalaşmasının önüne geçilebilir.
demekle sizde kameranın faydasını kabul ettiniz.
Alıntı:
Şüpheli yakalandığı anda hakları kendisine hatırlatılır. "Susma, avukat isteme, delil bildirme, delillerin toplanmasını isteme...vs. " Bu aşamada şüpheli konuşmamalıdır. Avukat isteyip istememesinin bir önemi yoktur. Hele zorunlu müdafilik gerektiren bir suçsa tuttuğunuz tutanak hiçbir biçimde hükme esas alınamaz. İfadenin alınma usülleri Yakalama, Gözaltına alma ve ifade alma yönetmeliğinde yazar. "Şüpheli" statüsünde olan kişiyle yapılan ön görüşme, "Mülakat Tutanağı" "Bilgi alma Tutanağı" gibi başlıklar da atılsa özünde "ifadedir" ve anılan yönetmeliğe aykırıdır. Bu bir insan hakları ihlalidir. Şüpheli Avukat gelmeden önce bize şunu dedi diye tutanak tutmak, tekrar ediyorum ağır bir insan hakları ihlalidir.
ben tanzim etmiş olduğum olay yeri görgü ve tespit tutanağını C. Savcısının talimatı ile tanzim ediyorum. ve C.Savcısı ile görüşme tutanağında imzalatıyorum. OLAY YERİNDE NE GÖRMÜŞSEM NEYİ TESPİT ETMİŞSEM ONU YAZARIM ORADA YAPTIĞIM İŞLEMLER VE HATTA EL KOYDUĞUM MALZEMELER İÇİN KARAR BİLE ALMAMA GEREK YOKKİ.. SİZ KABUL ETSENİZDE KABUL ETMESENİZDE HEPSİ MAHKEME DE DELİL OLARAK ŞU GÜNE KADAR KABUL GÖRMÜŞLERDİR.. tutanak tanım itibari ile: soyut olan bir durumun elle tutulur bir hale gelmesi için yapılan dökümandır. BEN ORADA BANA ZORLA BİŞEYLER SÖYLEMESİ İÇİN ŞAHSA BASKI YAPMIYORUM. YASAL HAKLARINI HATIRLATIYORUM VE ARAŞTIRMAYA GEÇİYORUM. İSTERSE SÖYLEMEYEBİLİR. O KORKACAK ALTINI ISLATACAK DİYE BEN SORUŞTURMA DA MI YAPMAYAYIM MAĞDURUN HAKLARI NE OLACAK ADALETİN ŞÜPHELİ KORKACAK DİYE ARAŞTIRMA YAPMAZSAK MAĞDUR NE OLACAK.. Mevcut kanunlar böyle bana insan hakları suçu derseniz size mevcut kanunu değiştirin o zaman derim
Alıntı:
Dediğim gibi ideal olan, insan haklarının yaşandığı bir ceza hukuku sisteminden bahsedebilmemiz için şüphelinin ifadesini bir delil elde etme vasıtası olarak görmemekten geçtiğinin anlaşılması gerekir.
BEN KAMERAYI İFADEDE DELİLE ULAŞMAK İÇİN DEĞİL NİZAMA UYGUN OLARAK İFADE ALDIĞIMI İSPATLAMAK İÇİN KULLANYORUM İÇİN KULLANMAKTAN BAHSEDİYORUM. ilk yazdığım yazıda
Alıntı:
bu sistemin yaygınlaşması ile Hem insan hakları ihlalleri olamayacak hemde kimse Mahkeme karşısına geçipte hiçbir baskı şiddet görmemesine karşın 'bana baskı yaparak ifademi aldılar' diyemeyecek..
diye ibare geçmiştim hatırlarsanız ben kamerayı yaptığım hiçbirşeyin kanun dışı olmadığını ispat etmek için kullanıyorum.. doğan bey başka daha iyi bir fikriniz varsa buyrun beyan edin hepimiz aydınlanalım

Yanlış anlamamışsam siz şahsın profosyenolce hukuki yardım alması için avukat şart diyorsunuz ama bende diyorum ki tabiki kişi bir değil 100 tane avukatla aynı anda çalışsın ama mahkeme safahatinde veya kefaletle serbest bırakılma vb. konularda yardım alsın tabi.. AMA NASIL İFADE VERECEĞİ İFADESİNDE NE DİYECEĞİ KONUSUNDA DEĞİL..
Alıntı:
Tanığın, kamu görevi ifa etmesi nedeniyle yalan söylemesi suç olsa da, şüpheli veya sanık için böyle bir şey söz konusu değildir. Sanık savunmasını dilediği gibi yapacak, iddia makamları da bu iddiayı somut delillerle çürüteceklerdir. Bu nedenle yalan söyleyerek batmasındansa hiç ifade vermemenin daha evla olduğu görüşüyle tekrar ediyorum
ben kanuni zorumlu olduğum şeyleri yerine getiririm ondan sonra şahıs bana masal mı anlatır hayat hikayesini mi anlatır bilemem Doğan bey ağzından ne çıkıyorsa ben onu yazarım.. yalan söyleyecekse gene söylesin ama Mahkemeye gittiği zaman aldığım ifadeden sonra mahkeme heyetine Jandarma bana baskı yaptı diyemesin yada kimse bana Astsubayım görevini ihmal etmişsin diyemesin istiyorum..

Alıntı:
Vurgulamak istediğim, olay anında yaşananları olayın sonrasında sanki olay yerindeymişiz gibi izleyebilmemizi sağlayan somut delillerle örülü bir soruşturma dosyasını kastediyorum.
tabiki soruştuma yapmanın amacıda zaten budur bütün bilgilere ulaşabilmektir.

SAYGILARIMLA
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
5560 Sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ve TCK m.191/1 Av.Duygu Işık Behrem Meslektaşların Soruları 5 01-12-2008 23:21
5560 sayılı Yasaya Karşı Anayasa Mahkemesi'nde İptal Davası Açıldı uye8490 Hukuk Haberleri 2 26-03-2007 23:27
5560 sayılı yasa hakkında üye8180 Hukuk Haberleri 0 19-12-2006 18:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05465508 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.