Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Karar Arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-08-2012, 23:03   #1
cuneydaltıparmak

 
Varsayılan Karar Arıyorum

Yargıtay'ın

5. Ceza Dairesine ait 2010/4251 E. ve 1981/1056 E.

4. Ceza Dairesine ait E. 2003/16783

kararlarını arıyorum yardımcı olan olursa sevinirim
Old 13-08-2012, 15:01   #2
Av.Tuğba Elmas

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

5.Ceza Dairesi
Esas: 2010/4251
Karar: 2011/677
Karar Tarihi: 14.02.2011


İRTİKAP SUÇU - KARAKOL KOMUTANI OLARAK GÖREV YAPAN SANIĞIN İŞYERİNE RUHSAT VERİLMESİ İÇİN PARA ALDIĞI - SANIĞIN İCBAR BOYUTUNA VARAN BİR DAVRANIŞI BULUNMADIĞI - SUÇ VE İNCELEME TARİHLERİ ARASINDA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN GERÇEKLEŞTİĞİ - DAVANIN DÜŞMESİ

ÖZET: Merkez karakol komutanı olarak görev yapan sanığın müştekinin açacağı işyerine ruhsat verilmesi işlemleri için para aldığının anlaşılması karşısında; sanığın yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışı bulunmadığı, bu itibarla irtikap suçunun yasal unsurunun oluşmadığı, sanığın ruhsat verme yetkisinin de bulunmaması karşısında eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı, ancak bu suçun 765 sayılı yasada öngörülen cezanın üst sınırı itibariyle yedi yıl altı aylık asli ve ilave dava zamanaşımına tabi olduğu, suç ve inceleme tarihleri arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

(5237 S. K. m. 7, 250, 257) (765 S. K. m. 102, 104, 240)

Dava ve Karar: İrtikap suçundan sanık M.'ın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan beraetine dair, Antalya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 02.07.2008 gün ve 2005/238 Esas, 2008/288 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi o yer C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

Müşteki beyanlarına, tanık anlatımlarına, savunmaya, olaya ilişkin tutanaklara ve dosya içeriğine göre K... İlçe Jandarma Merkez Karakol Komutanı olarak görev yapan sanığın müştekinin açacağı işyerine ruhsat verilmesi işlemleri için para aldığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nın 250/1. maddesindeki düzenlemeye nazaran da cebri irtikap suçunun oluşması için kamu görevlisinin görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar etmesi gerektiği, somut olayda sanığın yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışı bulunmadığı, bu itibarla irtikap suçunun yasal unsurunun oluşmadığı, sanığın ruhsat verme yetkisinin de bulunmaması karşısında eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı, ancak bu suçun 765 sayılı TCK'nın 240/2. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı itibariyle aynı Kanun'un 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen yedi yıl altı aylık asli ve ilave dava zamanaşımına tabi olduğu, suç ve inceleme tarihleri arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükmün 5237 sayılı TCK'nın 7/2. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa'nın 322/1 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca davanın zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 14.02.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 13-08-2012, 15:02   #3
Av.Tuğba Elmas

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

5.Ceza Dairesi
Esas: 1981/1056
Karar: 1981/1438
Karar Tarihi: 13.05.1981


CEBRİ İRTİKAP SUÇU - İKNA SURETİYLE İRTİKAP SUÇUNUN UYGULANMA BİÇİMİNDE MAĞDURUN ÖDEDİĞİ PARANIN MEŞRU OLMADIĞINI BİLMEMESİ

ÖZET: İkna suretiyle irtikap suçu, kanunen ödenmesi gerekmeyen bir paranın ödenmesi lüzumuna memurun ferdi ikna etmesiyle gerçekleşmiş olur. Burada fert ödediği paranın meşru olmadığını bilmez. Memur yalan beyanlarıyle kendisini kandırmış, ikna etmiş durumundadır. Mağdurun rızası memurun aldatmasıyla sağlanmıştır. Sanığın diğer müştekilere karşı işlendiği ileri sürülen eylemlerinin sübutu hakkında iddiadan başka kanıt elde edilmediği halde tüm eylemlerinin oluştuğu sonucuna varılması ve eyleminin cebri veya ikna suretiyle irtikap suçlarından hangisinin oluşturduğunun tayin ve takdiri gerekir.

(765 S. K. m. 209,210)

Dava: Görevli bulunduğu sırada irtikapta bulunmaktan sanık Naif'in yapılan yargılaması sonunda TCK.nun 210/1-son 80, 59. ve 227/2. maddeleri gereğince 1 sene 11 ay 10 gün ağır hapis cezasıyle mahkumiyetine ve müebbeten memuriyetten mahrumiyetine dair (Siirt Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 16.9.1980 gün ve 979/11 esas, 980/162 karar sayılı hükmün içinde duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş ve şartı yerine getirilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle, dava evrakı incelenip gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.

Karar: ........İlçesi Nüfus Memuru olan sanık aşamalarda yükletilen suçları işlemediğini 1974 yılında yürürlüğe giren 1587 sayılı Yeni Nüfus Yasasının getirdiği birtakım zorluklar ve köy muhtarlarının bu yasa ile nüfus işlemlerini yapma yetkilerinin ellerinden alınmasının doğurduğu çekememezlik yüzünden kendisine bunların da tahrikiyle iftirada bulunulduğunu savunmuştur.

Kasım'ın dışındaki müştekilerin tümü, sanığın evlenme ya da çocuklarının nüfusa kayıt işlemlerini yapmak için para istediğini, ancak parayı ona verdiklerini kimsenin görmediğini beyan etmişlerdir.

Çoğunluğun köy muhtarlarının oluşturduğu tanıklar ise görgüye dayalı bilgileri olmadığını, sanığın görevi sırasında işlemleri yapmak için menfaat sağladığını, köylüleri olan müştekilerden duyduklarını bildirmişlerdir.

Müşteki Kasım, evlenme işlemlerini yaptırmak için nüfus memurluğuna gittiğni sanığın masraf adı altında 200 lira istediğini kendisininde buna inanarak parayı verdiğini, söylediği halde, olayın muhbiri ve aynı zamanda tanığı olan İbrahim, evlenme işlemlerini yürütmek için başvuruda bulunan müşteki Kasım'a evrakının eksik ve yanlış düzenlendiği söyleyerek güçlük çıkardığını, işini yapmadığını ve daha sonra kayıt işleminin zor olduğunu ve zaman alacağını ileri sürerek para istendiğini, onun da 200 lirayı yanında vermek suretiyle evlenme işlemini tamamladığını ifade etmiştir.

Kasım'ın sanık Naif'in kendisinden 200 lira para aldığına ilişkin iddiası tanık köy muhtarı İbrahim tarafından da doğrulanmışsa da, paranın isteniş biçimi ve nedeni bakımından ifadeler arasında suçun niteliğini etkileyecek derecede tutarsızlık mevcuttur.

Öte yandan müşteki Kasım nüfus memurluğuna tanık İbrahim ile birlikte gittikleri ve parayı onun yanında sanığa verdiği yolunda bir açıklamada da bulunmamıştır.

TCK.nun 209. maddesinde tanımlanan cebri irtikap suçu memurun bu sıfatını veya memuriyetine ait görevini kötüye kullanmak suretiyle ferdi tezyik etmesiyle başlar. Ferdin bu tazyik sonucu memurun haksız muamelesini önlemek için ona menfaat temin veya vaad etmesiyle de oluşur.

TCK.nun 210. maddesinde gösterilen ikna suretiyle irtikap suçu ise, kanunen ödenmesi gerekmeyen bir paranın ödenmesi lüzumuna memurun ferdi ikna etmesiyle gerçekleşmiş olur. Burada fert ödediği paranın meşru olmadığını bilmez. Memur yalan beyanlarıyle kendisini kandırmış, ikna etmiş durumundadır. Mağdurun rızası memurun aldatmasıyla sağlanmıştır.

Dosya içeriğine ve yapılan bu açıklamaya göre sanığın Kasım'ın dışında kalan diğer müştekilere karşı işlendiği ileri sürülen eylemlerinin sübutu hakkında iddiadan başka kanıt elde edilmediği halde tüm eylemlerinin oluştuğu sonucuna varılması ve müşteki Kasım ile tanık İbrahim'in yüzleştirilerek yukarıda belirtilen ifadeleri arasındaki ayrılıkların giderilmesinden sonra suçun sübutu halinde, eyleminin cebri veya ikna suretiyle irtikap suçlarından hangisinin oluşturduğunun tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule görede muhtelif şahıslara karşı vaki irtikapta kast birliğinden bahsedilemeyeceği ve mağdur adedince ayrı ayrı irtikap suçu oluşacağı düşünülmeden suçun teselsül ettiğinden bahisle cezanın 80. madde ile artırılması,

Sonuç: Yasaya aykırı ve sanık ve vekilinin temyiz itirazlarıyle duruşmalı inceleme sırasındaki savunmaları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden cezanın miktarı bakımından kazanılmış hak saklı kalmak üzere hükmün tebliğname ve mütalaa gibi CMUK.nun 321, 326. maddeleri gereğince BOZULMASINA, depo parasının geri verilmesine, 13.5.1981 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 13-08-2012, 15:03   #4
Av.Tuğba Elmas

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

4.Ceza Dairesi
Esas: 2003/16783
Karar: 2005/8956
Karar Tarihi: 13.07.2005


İRTİKAP SUÇU - SANIĞIN DOKTOR OLMASI - SANIĞIN AMELİYAT ETTİĞİ HASTA VE YAKINLARINDAN BIÇAK PARASI ADI ALTINDA DEĞİŞİK MİKTARLARDA PARA ALMASI - EYLEMİ DEĞERLENDİRME GÖREVİNİN AĞIR CEZA MAHKEMESİNE AİT OLMASI

ÖZET: Sanığın, ameliyat ettiği hasta ve yakınlarından bıçak parası adı altında değişik miktarlarda para alarak haksız çıkar sağlama biçimindeki eyleminin irtikap suçunu oluşturabileceği ve davaya bakıp kanıtları değerlendirmenin ağır ceza mahkemesinin görevine girdiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması, kanuna aykırıdır.



(1412 S. K. m. 253) (3628 S. K. m. 17) (4483 S. K. m. 1)

Dava: Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Karar: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- Devlet hastanesinde hekim olarak görevli sanık hakkında irtikap suçundan genel hükümler uyarınca Amasya Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, anılan mahkemece eylemin, görevde yetkiyi kötüye kullanma suçuna dönüştüğü kabul edilerek 1412 sayılı CYY. nın 253/4.maddesi uyarınca muhakemenin durmasına ve dosyanın 4483 sayılı Yasaya göre soruşturma izni alınması amacıyla yetkili makama gönderilmesine karar verildiği, 4483 sayılı Yasada öngörülen yöntem izlenerek alınan soruşturma izni kararı üzerine sanık hekim hakkında görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan asliye ceza mahkemesine açılan kamu davasının yapılan yargılama sonucu sanığın beraatine hükmolunduğu ve bu kararın temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

Temyiz incelemesinin öncelikle mahkemenin görevli olup olmadığı konusunda yapılması gerekmektedir. 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun, 12.12.2003 tarih ve 5020 sayılı Yasa ile değişik 17/1 maddesinde; bu kanunda ve 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununda yazılı suçlarla, irtikap, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmi ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması ve açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz> denilmektedir. 4483 sayılı Yasanın yürürlüğe öncesi verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.9.1999 tarih, 208-205 sayılı, 11.6.1996 tarih, 129-137 sayılı, ve 2.5.1994 tarih, 102-130 sayılı kararlarında, özetle <3628 sayılı Yasanın 17.maddesinde sayılan suçlardan ötürü iddianameyle açılan davaların yargılaması sırasında, suç niteliğinin değiştiğinin kabul edilmesi durumunda, idare kurulundan karar alınmasına gerek bulunmadığı, ceza davasının konusunun, iddianamede belirtilen maddi vakıalarla sınırlı olup mahkemenin de iddianamedeki hukuki nitelendirme ile bağlı olmadığı ve değişen suç niteliğine göre ek savunma hakkı tanıyarak hüküm kurabileceği> belirtilmektedir.

Yukarıda değinilen açıklamalar ışığında ileri sürülen sanığın, ameliyat ettiği hasta ve yakınlarından <bıçak parası> adı altında değişik miktarlarda para alarak haksız çıkar sağlama biçimindeki eyleminin irtikap suçunu oluşturabileceği ve davaya bakıp kanıtları değerlendirmenin ağır ceza mahkemesinin görevine girdiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması,

2- Kabule göre, Turan D., Mustafa E. ve Ertuğrul Ş. adlı kişilerin tanık olanak dinlenmesi ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle karar verilmesi,

Sonuç: Yasaya aykırı ve Üst C. Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle hükmün BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13.07.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 16-08-2012, 10:45   #5
GamYıl

 
Varsayılan

Mrb Arkadaşlar,müvekkilim trafik kazası sonucu hayati tehlike geçirir şekilde yaralanmıştır.Savcı sulh cezada dava açtı fakat Asliye cezada açılması gerektiği nedeniyle göreve itiraz edicem.Bu konuda elinde örnek yargıtay kararı olan varsa acil paylaşabilirmi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
karar arıyorum Av. Tevrat DURAN Meslektaşların Soruları 1 19-10-2009 00:13
Benzer Karar Arıyorum justicewarior Meslektaşların Soruları 2 16-10-2008 09:35
karar arıyorum Av.MB Meslektaşların Soruları 3 24-07-2008 11:41
bir karar arıyorum Batu Han Meslektaşların Soruları 3 25-11-2007 23:06
karar arıyorum av.mgul Meslektaşların Soruları 1 25-11-2007 00:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04862189 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.