17-07-2007, 12:42 | #121 |
|
ben nedense hep özgüvensileri gördüm.
|
21-07-2007, 12:43 | #122 |
|
Aşk; insanın namus sözüdür....
|
21-07-2007, 21:15 | #123 | |||||||||||||||||||||||
|
|
27-07-2007, 15:47 | #124 |
|
:)
Aşklar çok hem de çok çok...Çeşitlendi iyice...Sarışını,esmeri mavi gözlüsü,cana yakın olanı,marur bakışlısı var,yalancısı,dolandırıcısı...Hangisi çarparsa artık ona göre seni de şekillendirir...
|
28-07-2007, 11:15 | #125 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben aşkın envai rengi olduğunu kabul etmiyorum.Aşk renk vermez ancak; aşka tutulan kişinin renkten renge girdiği doğrudur.Bunun sebebini aşkın renginden değil,kişinin aşk karşısında ne denli cesur ve sağlam durup duramadığında aramak gerekir.Kendini bilen,iradesine ve gönlüne sahip kişi aşk karşısında ayakta kalebilirken, aciz kişiler aşk karşısındaki hezimetin yorduğu gri ve soluk bedenlerle yaşamak zorundadır. |
28-07-2007, 13:18 | #126 | |||||||||||||||||||
|
Aşk zayıfsa söylenilen doğru,ama aşk güçlüyse ne irade kalır, ne güçlü kişilik; Böyle bir aşka karşılık irade kaybını ve hezimeti kim kabul etmez |
28-07-2007, 14:13 | #127 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben aşk karşısında irade kaybını ve hezimeti savunmuyorum.Aksine; aşk ile daha kuvvetli, daha sağlam kişiliklerin oluşabileceğine, insanın bu yönde çaba sarfetmesi gerektiğine inanıyorum.Aşk insanı yok etmek,perişan etmek için var değildir, bilakis, eskisinden ziyade ama daha farklı, daha pozitif kişiliklerin ortaya çıkması için vardır aşk.Ancak; insanlar da iradelerinin farkına varabilmeli ve aşkın bu mahiyetini idrak edebilmelidir.Bu idrake eremeyenleri aciz ve zayıf iradeli olarak tanımlamaktayım. Şahsi görüşümdür. |
28-07-2007, 14:33 | #128 |
|
Bence aşk bir hastalık biçimidir, duygusal bir hastalıktır. Aşk nedir? Aşk; bir insanın karşı cinse(bazen istisnası da olabilir!!!)aşırı bir tutku ile bağlı olması halidir basitçe. Bu tutku öyle bir haldir ki insan başka şeyi düşünemez olur, bazen yemeden içmeden kesilir ve iş yapamaz, normal hayatını devam ettirimez hale gelir. Eğer aşk karşılıksız ise (ki karşılıklı aşk istisnadır ve süresi de kısıtlıdır) bu durumda iş karasevdaya kadar gider ve çok ciddi bir akıl ve ruuh hastalığı başlayabilir bunun sonucunda. Bence aşk o kadar yüceltilecek bir şey değildir, olması gereken karşı cinse karşı temeli sağlam olan sevgi ve saygı duygusudur. Aşk bu temel sevgi kadar kalıcı olmaz ve insana bu sevgi duygusu kadar katkı sağlamaz. Saygılarımla
|
30-07-2007, 08:48 | #129 |
|
Ab-ı hayatı buldunuz; ancak bir doz, bir kişilik.
Siz mi içersiniz, sevdiğinize(!) mi içirirsiniz? Siz mi içersiniz, ana-baba-kardeş-oğul-kızınıza mı içirirsiniz? Dökerim demeyim sakın! Saygılarımla. |
30-07-2007, 13:49 | #130 |
|
Aşk; Okyanusun derinliklerinde ki inci tanesi; ulaşması çok zor, bulunanca değeri ölçülemeyecek kadar pahalı ...
Bulduysan kaybetme, bulamadıysan arama, o senı bulacaktır... |
30-07-2007, 20:18 | #131 |
|
Unutursun için yana yana, Zaman basıp kanayan yarana unutursun, o kadar işte aşk............
|
31-07-2007, 12:51 | #132 |
|
:)
Unutursun evet unutursun....Tavan arasında tozlu raflarda saklı bir anı defteri gibi olur...Tozlar saklar gülücüklerinizi,yağmurlu bir sonbaharda el ele gezişlerinizi,pamuk helva yediğiniz o güneşli sabahı...Evet unutursun arkadaş unutursun...
|
01-08-2007, 10:49 | #133 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet unutulmayacak hiç bir şey yoktur... gizli bir el yahut meçhul bir rüzgar tarafından tozlarının savrularak yeniden gün ışığına çıkma tehlikesi altında tozlu raflarda kalacak bir anı da olsa... Bu nedenledir ki nisyan (unutmak) bir nimettir insanoğlu için unutamamayı düşündüğünüzde. |
01-08-2007, 11:34 | #134 |
|
:)
Yaşayacaksınız acısıyla tatlısıyla hep kalacak içinizde ama en çok kanatan ya da en çok sevdiğiniz kalacak yüreğinizin anısında...
|
07-08-2007, 11:52 | #135 |
|
:)
Herkes suçlu.....
|
07-08-2007, 13:22 | #136 |
|
Unutamazsın, belli zamanlar da karşına çıkar, yoktur unutmak;
Yolda karşılaştığın birine benzetirsin, acaba dersin; Birden anılar geçer gözün önünden; Zamanla silikleşir cehre , ama unutmak ; Unutmak ,yaşanmamış kılmak mümkün mü? |
07-08-2007, 13:39 | #137 | |||||||||||||||||||||||
|
Uzlaşmak mümkün... Ama anılarla |
08-08-2007, 15:41 | #138 |
|
Uzlaşma arayışı olmaz;
Yaşanılan eksi ve artısıyla vicdanlarda yer alır; Kim haklı kim haksız tartışması yoktur; Uzlaşı gerçekle olmamışken ;varsın anılarla da olmasın; Yaşanılan , anılarda biçimlenen ,uzlaşma olmasa da güzel; Zaten anılarda uzlaşıyı kabul eden, gerçeklikle de uzlaşı içinde olurdu; Bu uzlaşı tektaraflı olursa, bunun adı başka birşey olur. Bir taraftan bir tarafa aktarım olmaz mı? Denge yoksa , bir taraf hep kendi bakış açısıyla şekillendirmekte ise; İnancım şu ki; anılar dahi bu uzlaşmayı kabul etmez. Kısaca vermiyenin istemeye de hakkı yoktur. Sadece hatırlanan geçmişte yaşanmış güzel anlardır. Bu açıdan anılarda uzlaşmayı kabul etmiyorum. Benim için herzaman vicdani huzur ön planda yer alır. Vicdanım rahatsa uzlaşmada gerçekleşmiştir. Evet anılarla. |
08-08-2007, 16:21 | #139 |
|
Uzlaşmaktan kastım, kabullenmek sayın medenikal.
Dediğiniz gibi unutmaya çalışmak, anlamsız bir uğraş. Geçmişte ne varsa, iyi ve kötü, doğru ve yanlış, güne taşınabilmiş veya dünde kalmış, kıyasıya bir özeleştiriden sonra, her şeyi var olduğu, gerçekten olduğu şekliyle görüp, anlayıp, kabullenmek, bence anılarla uzlaşmak demek. İç muhasebe kaçınılmaz. Kişi bu muhasebe esnasında kendine karşı acımasız, diğerlerine karşı abartılı biçimde anlayışlı olmaya çalışmalı ki (Zira insan doğası gereği ne yapar eder, kendini haklı bulur ve buna uzlaşmak -bana göre- denmez.) sübjektiflikten mümkün olduğunca kurtulabilsin. İç yargılamasında anıları tartıp, güzellikleri görüp, kötüleri ayıklayıp, ayrı ayrı çekmecelerine yerleştirip, edineceği bilgiyi edinsin ve sonra tümünü toparlayıp, geçmiş haznesine yerleştirsin. Geçmiş dediğimiz sözde geçiyor zaten, dünün toprağıyla yürüyoruz, farkında olsak da, olmasak da... İşte o çekmeceye çeki düzen vermek ve onu olduğu gibi görüp, hatta sevmek, bana göre, anılarla uzlaşmak demek. Saygılarımla... |
08-08-2007, 17:28 | #140 |
|
Ağzınıza sağlık Şehper Hanım, ne güzel anlatmışsınız. Teşekkürler...
Saygılar... |
09-08-2007, 19:37 | #141 |
|
İtiraf ediyorum , ne uzlaşmak ne unutmak ikiside mümkün değil. Ama vicdani rahatlık gerekli. Bu arada sayın Şehper, ne güzel yazmışsınız. Ayrıca Ayvalık diye gördükçe kıskanıyorum sizi , bu yaz oralardan geçersem uğramak isterim.
|
09-08-2007, 21:17 | #142 |
|
O kadar çok sevdim ki ölmek istedim tekbakışıyla bile. O kadar sevdim ki gözlerine bile bakamadım. Sesini duyduğumda, onunla konuştuğumda dünyada duyabileceğim en güzel Ahmet diyen insan o olacağını anladım. Gittiğinde ise, ölümü ve ağlamaktan bir insanın gözlerinden 6 ay tek damla yaş akamayacağını, tekrar sevemeyeceğimi ve asla unutamayacağımı anladım. 100 kıta şiirlerin bile yazılabileceğini, seveceğim herkesi eksik seveceğimi, herkeste ona ait bir şeyleri arayacağımı, her şeyde ona ait bir şeyleri bulmaya çalışacağımı anladım. Ve anladım ki Bahar The Monna yı tekrar göremeyeceğim. Şimdi nerede, nasıl bilmiyorum ama yazdığım tek şiiri, onu en son gördüğüm zamanki şiirimi okusun ve bir insanın 8 sene geçse bile sevdiği için nasıl şiir yazabileceğini görsün isterdim. Adı Konmamış bir şiiri;
SENİ HAK ETMİYOR BENİM GÖKYÜZÜM BU KADAR DA MAVİ OLMAMALIYDIN HİÇBİR ZAMAN ÇİÇEK BÜYÜTMEDİM Kİ ÇİÇEKLERİN DERDİNİ NERDEN BİLEYİM ELLERİM ŞEFKATLE TUTULMAMIŞTIR AĞAÇLARIM YORULDU YAPRAK DÖKMEKTEN SENİN KABIN DOLMAZ YAĞMURLARIMLA BAŞKA BİR GÖKYÜZÜ DENEMELİSİN BEKLEDİĞİN YAĞMURU YAĞMAYACAĞIM ELİMDEKİ KİRLER HALA DURUYOR HENÜZ GÜL TUTMAYA ALIŞAMADIM DÜŞTÜĞÜM ÇUKURLARDAN ÇIKAMIYORUM SENİ SONBAHARA YAKIŞTIRAMAM ÜŞÜMENİ İSTEMEM SOĞUKLARIMDA ÇIRPINACAĞIN SUYA GİRMEMELİSİN BENİ ISLATMAYAN YAĞMURLARI BUL SENİ SEVDİĞİMİ BİLMEMELİSİN NE OLURSA OLSUN GİTMEMELİSİN |
09-08-2007, 21:23 | #143 |
|
Aşk suç mudur? Suçsa bizim kelle gitti desenize.
|
09-08-2007, 22:51 | #144 |
|
İnan geçer bozoli, geçer.
|
09-08-2007, 23:35 | #145 |
|
aşk=çile ve sevdiğinin arkadaşı olduğunu iddia edenlerin gerizekalıca tiripleri.
|
10-08-2007, 11:44 | #146 |
|
Hayatımız tiripler içinde geçmiş de haberimiz olmamış
|
10-08-2007, 11:46 | #147 | |||||||||||||||||||
|
Onu bulunca kendimi kaybettim Onu kaybedince kendimi buldum |
10-08-2007, 13:44 | #148 | |||||||||||||||||||||||
|
Arz-ı hal etmeye cana seni tenha bulamam Seni tenha bulacak kendimi asla bulamam demiş şair zamanında.... |
11-08-2007, 22:17 | #149 |
|
:)
Kelepçeleri taksak da bileklerimize çözüm olmaz aşkın kapılarına duvar ömrmeye yaptığımız adımı geriye döndüremez akan yaşlar belki kurur yanaklarımızda izi kalmaz dersin ama içimizde kalan var bir yerde görünmeyenler...Durgun suyduk atılan taşla hırçınlaştık şekillendik ama taşı alan olmadı taş orada kaldı...
|
13-08-2007, 08:33 | #150 |
|
'aşk bile bile tutsaklıktır' sözü boşa söylenmemiş
AŞK SUÇLARIN EN BÜYÜĞÜ.... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Anayasa'ya uygun mudur? | Tiocfaidh | Hukuk Sohbetleri | 4 | 29-09-2007 15:47 |
HukukÇu HukukÇunun Kurdu Mudur? | SNOW | Konumuz : Hukukçular | 11 | 15-03-2007 16:13 |
Alt İşverenin Alt İşverenine Sorumluluk Mevcut mudur? | avankara | Meslektaşların Soruları | 9 | 07-03-2007 13:03 |
avukat aslında ıyı bır tıyatrocu mudur? | didem kunal | Konumuz : Hukukçular | 10 | 08-02-2007 00:26 |
Dolandırıcılık, Takibi Şikayete Bağlı Bir Suç Mudur ? | A.ÇELİK | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 18:18 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |