06-01-2012, 21:42 | #31 |
|
01/06
Dün, bugün, yarın diye bölünen zamanın an’lardan oluştuğunu, derken hepsine birden “bir ömür” denileceğini unutursam diye; dünün bırakılmış izlerinden, yarına bir başlangıç olsun diye, bugün yaşadığım tam şu an’ı bir denizminaresi ’ne sakladım. Avucumda tutabildiğimce… |
09-01-2012, 13:09 | #32 |
|
01/09
Dün güneşin doğuş saatinde (07.22), kum taneciklerinin neredeyse tek tek görülebilir telaşlarıyla kumsalda koşuşturmalarının nedeni Zemherir fırtınası idi.
Ya insanın içindeki adsız fırtınalar … |
09-01-2012, 13:30 | #33 |
|
Avucuma doldurduğum kum tanelerinin, rüzgarla nasıl da uçuştuğuna şahit oldum..
Zamanın da kum saati misali nasıl da ömrümden gün götürdüğünü anlamış oldum... |
09-01-2012, 14:10 | #34 | |||||||||||||||||||||||
|
- Zaman yaşamımı elimden almaya mı çalışıyor? - Zaman bana yaşamak için fırsat mı sunuyor? Bunun yanıtını vermek için şu anda ne yaptığıma bakmalıyım: Kum saatine bakıyorsam fırsatı kaçırıyorum demektir. |
09-01-2012, 14:58 | #35 |
|
Yaşamı elinden alarak yaşatmaya çalışıyor..Ölümü hatırlatarak, nefes almayı zorunlu kıldığı gibi.
Hem geçen bir zaman var yetişmeye çalıştığımız; hem de yaşanılan an'ın tazeliği var durdurmak istediğimiz. Bence.. |
09-01-2012, 22:08 | #36 |
|
01/09-Ek
Günün 9 saat 40 dakika sürdüğü bilgisi kumsalda geçerli değil!
Kumsaldan uzakta gecenin yalnızca 14 saat 20 dakika sürdüğü de yanlış! Yoksa neden “bitmeyen kara geceler” … |
09-01-2012, 22:36 | #37 |
|
Çıkınca aydınlığa tüm gerçekler, bitmesemiydi ah o kara geceler diye içlenmektir belki de,
Belki de ay ışığında parlayan kum tanesinin en duru yüzünde kendi yüzünle başbaşa kalmaktır aslolan, Gerisi istemediklerinse eğer... |
10-01-2012, 08:48 | #38 |
|
01/10
Neşeden yoksun tatmin edilmişliğiyle enerjisinin (“ruhunun” diye de okunabilir) elle tutulabilir halini, beyhude bir gayretle, fakat asla vazgeçmeyip, beceremeyeceğini de düşünmeden, çizebilir, anlatabilir, yazabilirmiş gibi kumsaldaki yürüyüşünü, hızlanan adımlarıyla, kendisiyle bir yarışa dönüştürdüğünün de ayırdına varmadan sürdürürken, zamandan ve mekandan münezzehti. Bir martı çığlığıyla bedensel bağlantısı tekrar kuruluncaya kadar. Ve o çığlıkla durdu zamanın ve mekanın bir yerinde. Ve uzanıverdi kumsala.
Neşeyle dolu tatmin edilmişliğiyle enerjinin (“ruhun” diye de okunabilir) elle tutulabilir halini bulutlardan birinde gördü. Kumsalın üşümüşlüğünü bedeniyle ısıtıp uzanmış yatarken. |
10-01-2012, 19:32 | #39 |
|
Gece dediği nedir ki insanın.. ya da karanlık..veya siyah..
hiç, bir denizin karardığını görmüş müdür acaba? yas'ını, gündüzü nasıl alt ettiğini..güneşi bile kıyılarına hapsedip, enginde kendi kuytusuna çekildiğini.. nefes almayı bırakır o an, dalgalarını kimse kendisine ulaşmasın diye yollar ayak uçlarına..üzülmesini istemez uçuşan kumların,onu böyle görsün istemez... ben gece diye işte bu can çekişe derim.. |
11-01-2012, 15:19 | #40 |
|
hep kötü anılmak kaderidir kim bilir,
korku dolu anlara şahitlik eden, ederken de bir yandan titreyen...yazılmış,çizilmiş,görülmüş,bakılmış ne varsa inkar eden..benim, diye haykıran..benim işte gerçeklerle baş başa kalmanın tek şahidi diye insanın kanın donduran ama bir yerde huzur ve sukunetin tahtına usulca oturan.. gündüzü kendisine nefes almak için fırsat bilirken aslında kendisini bekleyen ümitsiz bir aşkın derinlerinde takılıp kalan.... |
14-01-2012, 15:30 | #41 |
|
01/14
Kumsalın, kumsalda olanı oyalayacak bir dili, halden anlayan bir kulağı var.Bence.
Yağmur kara; kar, sulu kara dönüşürken de. |
14-01-2012, 15:50 | #42 | |||||||||||||||||||||||
|
|
15-01-2012, 12:32 | #43 |
|
01/15
Orası neresiyse hani… Gitmek için oraya… Geçerken görülmesi/görülüp durulması gereken bir yerdir kumsal. Belki de o yer orasıdır diye.
|
16-01-2012, 08:58 | #44 |
|
01/16
Hiçbir yerden gelmeyen, hiçbir yere gitmeyen… Gelmemiş ve gitmeyecekmiş gibi…
Bir duyumsama / bir an – dır kumsal, evvel ve ahir zaman içinde. --- Gecenin serdiği beyaz örtüyü, sabah güneşi topluyor. |
17-01-2012, 09:35 | #45 |
|
01/17
Kışa “kış” demeden kumsal, sunulan beyaz giysiyi kabullendi.
İsimlerin resimleri yapılamadı, fotoğrafları çekilemedi. Yapabilir misin? Hani ustanın sorduğu, ”Mutluluğun”… Bir avuç kar… İçinde göremediğim kum tanecikleri. Sözcükler mi uçuşan? |
17-01-2012, 15:24 | #46 |
|
Ve işte tam da o dönemde gözümüze kaçan tek şey kum tanecikleri değil, hüzün. Soğuk rüzgarın izin vermediği yaşlar, gerisin geriye gidip birikirken içeride; dışarıda bütün bir kumsalın inzivaya çekildiğini görmek tarifsiz..
Beyazın altına saklanabilen tek masum şey, sanırım kumsaldır.Ve yine tek masum kalabilen.. |
18-01-2012, 09:55 | #47 |
|
01/18
Bulutlar inmiş de örtmüşler kumsalı, bir düş yorganı gibi.
Açılmamış zarf, yorumlanmamış düşler, ısıtan umut. Kumsalda. |
19-01-2012, 09:33 | #48 |
|
01/19
Farklı insanlar için farklıdır mesafe.
Sözün sesi aynı, ahengi yok. Rüzgârla gezinen kar taneleri. Takılmış peşlerine geçmişin an(ı)ları. Bir bembeyaz sayfa kumsal. Bembeyaz bir an. Bir kanat çırpışı mesafesinde. |
20-01-2012, 09:59 | #49 |
|
01/20
Kumsal henüz bir insanın ayağını hissetmemiş, sesini duymamışken, kırık bir yol kenarına terk edilemeyecek düşlerle başlayan güne günaydın.
|
26-03-2012, 08:35 | #50 |
|
26/03
Düşünürüz. Yapmak isteriz. Seçer, karar veririz. Alırız. O bizimdir artık.
Düşündüğümüzün aynısı, benzeri, çağrıştıranıdır seçtiğimiz. Bir resim vardır önümüzde. Düşünüp düşlediğimiz, bir resimde somutlaşmıştır. Eni, boyu, parçalarının sayısı seçimimizle belirlenmiştir. Çerçevesi bellidir. Yüzlerce parça arasından önce çerçeveyi oluşturacak parçalar ve özellikle köşeler bulunarak başlanır işe. Ve tamamlanır çerçeve. Şimdi içini doldurmak, resmi yaratmaktır yapılması gereken. Düşleyip somutlaştırdığımız resmi yaratmak. Belirgin renk ve işaretler kümeleştirilir. İlk parça yerine konulduğunda yolculuk başlar. O ilk parçayı diğerleri izleyebilir ya da öylece kalır. Sonraki parça için bakış açımızı değiştiririz. Resmin bütününü oluşturacak her bir parça elimizin altındadır. Bazen görülemez, fark edilemez, bazen çabucak bulunur. Sabırla, ayrıntılara dikkat ederek, tüm parçalar bulunup yerine yerleştirilir. Düşümüz resimleşmiş, resim beynimize yerleşmiştir. Ne çerçevenin boyutları gelir akla, ne de parçaların sayısı. Zaman yalnızca o andır. Başlattığımız bir süreçtir. Her bir parçanın önümüzde var olduğunu bildiğimiz halde, ararız, aramak bulmak zorunda kalırız. Parçaların bulunması zaman alsa da, resmin tamamlanması amacında zaman yoktur. Hayat bir pazıl’dır (puzzle). Düşünüp, düşleyip, seçip yarattığımız. Hediye edilmiş bir pazılı da –resmi beğenmesek bile – zevk alarak tamamlamak mümkündür. Bakış açımızı değiştirerek “durumumuzu” değiştirebiliriz. “Olaylar” da durumumuza göre karşımıza çıkar. Kum tanecikleri, kumsalı oluşturan parçalar… |
29-04-2012, 07:21 | #51 |
|
29/4
Hayat, bin parçalı pazıl…
Ne yaptığımız değil! Nasıl yaptığımız önemli. Parçalar yerine oturunca nasılsa tamamlanacak. “Ya şevk içinde harap ol, ya aşk içinde gönül” (Y.K.Beyatlı). Bir tek kum taneciği. Bir avuç kum. Kumsal. Düşlediğimiz hayat; an’lar dan oluşan bir pazıl… Gerçek olan yalnızca “an”. |
03-06-2012, 07:23 | #52 |
|
03/6
Pazıl (yapboz) yaparken (bir yaşam kurarken) aranılan parçalar (istekler) o an orada, masanın üstünde (yaşamın içinde)dir.
Onların hemen bulunamıyor (gerçekleşmiyor) olması; olmadıklarını (gerçekleşmeyeceklerini) göstermez. Hayat bir pazıldır. İstekler; pazılın parçaları… Kumsalda… An’da olmak. |
24-11-2012, 07:50 | #53 |
|
24/11
Kumsala ulaşmak düşüncesiyle Kumsala doğru yola çıkmak isteğinin eyleme dönüşmesinde karar, yol ve yön seçimi vardır.
Gelen beklenmeyen misafir hariç. |
30-12-2012, 01:11 | #54 |
|
30/12
Kumsalda
denizin "Ürkütücü, korkutucu, doğal" coşkusunu izlerken... "Kaygılanmak" ve "korkmak" üzerine... Şarabın sıcaklığında. |
31-12-2012, 09:20 | #55 |
|
31/12
"...bugün yaşadığım tam şu an’ı bir denizminaresi ’ne..."
saklamıştım. Başlangıcın sonu, sonun başlangıcı. Yine. |
06-01-2013, 13:59 | #56 |
|
01/13
Hiç bir şey yapamıyorsan... Yazarsın.
Yazarsın da... Kumsalda karla karışık yağmuru fark ettiğin anda, anda değilsindir artık. Dönüp eve, yazarsın. |
07-01-2013, 10:03 | #57 |
|
07/13
Bekleniyordu ya... Başladı;
ak martının kanatları karlaşıp sarıverdi kumsalı. |
13-01-2013, 22:42 | #58 |
|
13/13
Varılacak hiç bir yer yok!
Benden bana... Kumsala düşer de, kum taneciği oluverir bir yıldız. |
17-01-2013, 08:22 | #59 |
|
17/13
Kum taneciği.
Yeryüzü insanı. Ayırıp (tenzih) , benzetip (teşbih) sonunda… “O, O’dur” denilen… An zamanda kumsalda. |
17-01-2013, 18:15 | #60 |
|
17-2/13
Dalgaların, rüzgarın, martının
Sesinde yalan yok! Kumsalın sessiz öpülüşünü işiten, gören… |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
'Vekalet Süresi Kaç Yıl' ve Düşündürdükleri | Gemici | Hukuk Sohbetleri | 6 | 26-04-2006 09:14 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |