06-02-2007, 16:13 | #31 |
|
Hak mı, kandırmaca mı?
Sn. Katılımcılar,
Ne yazık ki Sn.Kayar' ın bir yanılgısını düzeltmek zorundayım. Hasta hakları arasında bir hiyerarşi vardır; ve bu hiyerarşi sağlık hizmetlerinin sunumuna ilişkin kurallarda da çok açık bir biçimde belirgindir. Hakların yasada belli bir hiyerarşi içinde veya hiç belirtilmemiş olmaları, onlar arasında bir hiyerarşi gözetilmeyeceğini göstermez. Anayasa maddelerinde olduğu üzere, önce belirtilen hak, sonrakinden önde gelir, veya daha doğrusu, gelmelidir. Bir düzenlemeye soyunurken, her türlü aşırı uç koşulları gözetmek gerekir. Sağlık hizmetlerinde de bu geçerlidir. Hasta hakları da onlara hizmeti sunanların hakları ve hizmetin sunum koşulları gözönüne alınmadan düzenlenemez. En öncelikli hasta hakkı, uygun koşullarda, zamanında, yeterli ve uygun bir tedavi alma hakkıdır. Daha öteye geçmeden, sadece bunu ele almakla yetineceğim. Ama öncelikle şunu gözönüne almanızı rica edeceğim: bu hakkın muhatabı, yani sağlamakla yükümlü olan tarafı sizce kimdir? Öte yandan, daha temel bir insan hakkı vardır ki, o da hastalıktan korunma hakkı. Onun muhatabı da devlettir. Neden önce bu düzenlenmemektedir? Ellemezseniz ölecek bir hasta dururken, sırtı kaşınan hastaya bakamayacağınıza göre, 'zamanında' kavramı kapısında hastalar yığılı olan bir hekim için tamamen öznel hale gelir veya sistemin olanaklarıyla kısıtlıdır. Hastanın hakkı da ortadan kalkar. İkinci öncelikli hasta hakkı, uygun ve yeterli tedavi meselesi olmaktadır. Elinize eldiven takmanız gerekiyor, fakat ortada eldiven yoksa, hastanın bu hakkı da ortadan kalkmaktadır. Eldiveni doktor almayacağına göre, hakkı gaspeden kim olacaktır? Öte yandan, 'Film çektirmeye param yok, ne yapılacaksa ona göre yapın, mümkünse ilaç da en ucuzu olsun' diyen bir hastaya haklarını paraya tahvil edip verecek miyiz? Hastanın isteğine uyarsak, bu tedavi uygun ve yeterli mi sayılacak? Sayılmayacaksa, bunun muhatabı kim olacak? Hekimler mi? Uygun koşullarda dediğimizde, örneğin bir yatağın varlığını, veya karantinanın müsait olmasını kastederiz. Hasta için bir muayene masası ve oda bulamazken, uygun koşullardan söz edemezsiniz. Her ne kadar bazı pratik hekimler hastaları üçer beşer içeri alarak, topluca muayene etmekte ise de, bu kabul edilmeyip, beklenebilir. İyi ama, bu durumdaki gecikmeden kim sorumludur? Maalesef; böyle durumlarda sağlık personeli de bir ikilem içinde kalmaktadır: zaman mı, koşullar mı, uygunluk mu? Hastanınsa çoğu zaman hiçbir tercihi olamaz; onun derdi bir an önce sorununu çözmektir; ama ne yazık ki nasıl çözüleceğini bilememektedir. Sonuçta hasta bizim dediğimizi yapmak zorunda kalır; hak filan arayacak durumu yoktur. Aslına bakarsanız, bu hak hukuk meselesi bizim için biraz komik kaçmaktadır. Ne zaman Heryerde yeterli sağlık kuruluşları kurulmuş Hepsinde gerekli personel ve mekan doğru tasarlanmış Yeterli malzeme her zaman ve bol olarak sağlanmış Çalışanların yükü dengeli ve yeterli hesaplanmış Beklemelere yol açan formaliteler ortadan kaldırılmış Kapıda 'aman bir hasta gelse de baksak' diye beklenmekte ise; ancak o zaman hasta haklarına sıra gelir. Zaten bu konuyu ele alma gereği duyan ilk ülke ABD olmuştur. Nedeni, hizmetin çok iyi olması değil, paralı olmasıdır. Paralı olan hizmeti almaya gelebilenlerin sayısı toplam nüfusun içinde ayrıcalıklı bir kesimdir. Onlara da haklar tanınmak zorunda kalınılmıştır, ve bu hakların uygulanması özel sektöre şart koşulmuştur. AB ülkelerinde ise sağlık hizmetleri zaten çoğunlukla devletin elindedir ve işi böyle haklar temelinde ele almaya asla gerek kalmamıştır, iç düzenlemeler yeterli olmuştur. Çok dar bir arza hitap eden özel sektörün dışında mesleki ihmal ve kusur davalarına pek rastlamazsınız; çünkü devlet gerekeni zaten yapmıştır. Günde 3-5 hastaya bakan hekimlerin bulunduğu, tıkır tıkır çalışan bir sağlık sistemine sahip olan AB ülkelerinde hastalara öyle ya da böyle hak vermiş olmanız durumu değiştirmemiştir. Onlar hasta hakları yasasıyla da hayatlarına aynen devam edebilmektedirler. Ama bizde değiştirecektir. Hastalarla hizmeti sunanlar arasında çatışmalar çıkacaktır. Bunun sonucu olarak her iki taraf da özel sektöre yönelecektir. Özel sektör çok matah olduğundan değil, hasta hakları açısından bakıldığında daha tatmin edici olmak zorunda olduğundan. Bir bakış açısına göre, daha iyi göz boyayabildiğinden. Sağlık hizmetini özel sektör eliyle sunmayı tercih ettiği ve bu yüzden onları rapt-u-zapt altına alma gereği duyduğu için hasta hakları diye bir ucube yaratmış olan ABD nin, her ülkeyi bu yönde zorlamasının da ardında başka hesaplar yatmaktadır. Seçtiği sağlık sistemi nedeniyle, ABD nin çekmekte olduğu büyük bir sıkıntı vardır. Her geçen gün hem sağlık yatırımları ve harcamaları, hem sigorta harcamaları, hem bireysel kesenekler artmakta; fakat sağlık sorunları azalacağına, onlar da çoğalmaktadır. Öte yandan, sağlık sarf ve demirbaşları için yapılmış yatırımlar bir türlü iç pazarı yeterli bulmamakta, yeni pazarlar aramaktadır. Dertleri hastalara hak tanımak filan değildir. Zaten tanınan haklar komiktir. Asıl dert, mümkün olduğu kadar yüksek hacimde tıbbi malzeme ve ilaç kullanımını sağlamak, özel sağlık sigortacılığını geliştirmek ve özel sağlık girişimlerini (marka yayılımı) uluslararası düzeyde teşvik etmektir. Uluslararası arenada 'iyi', 'güzel', 'hak' diye propogandası yapılan, ve kabul ettirilmiş neye bakarsanız bakın, benzer eğilimleri görürsünüz. Küreselleşme denen furya zaten budur. Bütün hedef, yeni bir tür sömürü düzenini tesis etmektir. İşin sırası da bellidir: - Hak denen şeylerin propogandası yapılır - Devletiniz o hakları bireylere tanımak zorunda bırakılır - O hakların uygulamada geçerli hale gelmesi için dışarıdan değil, içeriden baskı unsurları oluşturulur - Devletin altından kalkamayacağı masraflar gündeme gelir - Bunu devlet yapamıyorsa, dış kaynak gerekir kararı verilir ve bu herkese kabul ettirilir - Dış sermaye gelir ve yatırım yapar - Devletin erki, yapılanları seyretmekle sınırlı kalır - Hükümetiniz değişse bile, daima başarısız görünür, dış yatırımcı ise makbul, güvenilir erk haline gelir - Herhalde yatırımı hayrına yapmamıştır, karşılığını alır Bence bu yasa esasla değil, başka şeylerle ilgilenmekte. Hastaların haklarını korumak için yapılabilecek çok daha temel şeyler var. Örneğin; bizlerin 'Klinik Patolojik Toplantı' adını verdiğimiz toplantılar var. Neden bunlar heryerde zorunlu kılınmaz? Neden her yanıt alınamayan veya olumsuz sonuçlanan tedavi veya ölümle sonuçlanan işlemlerde bağımsız kuruluşlarca otopsi ve patolojik inceleme yapılması şart koşulmaz? Neden hasta ve hasta sahiplerinin bu kuruluşlarca düzenlenen raporlar ve toplantı tutanaklarını talep etmelerine olanak tanınmaz? Neyin olup bittiği başka nasıl öğrenilecektir? Bu sözünü ettiğim şey, 'Ben şu doktoru isterim' den daha mı az önemlidir? Tabip odaları neden bu tür şeyleri önermez? Neden mesleki denetimi etkin hale getirmek yerine sürekli şikayet eder? Bence bu yasanın hedefi bellidir ve sağlık hizmetlerinin düzenlenmesiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Saygılarımla, |
07-02-2007, 18:13 | #32 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn.Hekimbaşı
Öncelikle konuya gösterdiğiniz ilgi ve katkı için teşekkür ediyorum.Sağlık sisteminin sorunlarına ilişkin gözlemlerinize genel olarak katılmakla birlikte bazı konularda sizdn farklı düşünüyorum.
Düşünüyorum.Ama sizi doğrulayacak karşılığı bulamıyorum.Örneğin Lizbon bildirgesinde md.1 olarak hekimini özgürce seçme hakkı düzenlenmişken,Amsterdam Bildirgesi madde 1 Kadın veya erkek herkesin insan olması dolayısıyla saygı görmeye hakkı vardır şeklinde düzenlenmiştir.Yine Bali Bidirgesi 1.maddesi Kaliteli tıbbi bakım hakkına yer vermişken Hasta Hakları Yönetmeliği:İlkeler sıralamasında (Md:5-) a) Bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğu, hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulur.demiştir. Bu durumda öncelikli hak nedir? Hiyerarşik olarak 1.madde hepsinde başka içeriktedir. Tarih mi,madde numarası mı öncelik sağlar? Neyi ölçüt alacağız? Belirttiğim nedenlerle hasta hakları arasında bir hiyerarşinin olmadığı görüşümü tekrarlıyorum. Diğer yandan konumuz gereği hasta haklarının ABD ve AB ülkelerinde yaygınlaşmasına ilişkin sıralamanız hasta haklarının tarihsel gelişimine uymaktadır. Fakat bu gelişim sonrasında varmış olduğunuz sonucu avukat olarak paylaşmam mümkün değil.
Hasta haklarının insan hakları olduğu gerçeği karşısında küreselleşmenin iyiniyetli olmayan amacını değil, uluslararası hukukta tanınmış ve iç hukuka yansımış hakların insanlığın ortak ve çok önemli bir mirası olduğunu düşünmek ve hakların yaşanabilirliğini arttırmak için çaba sarfetmek ve olaylar karşısında buna uygun duruş seçmeyi doğru buluyorum. İnsan/hasta/kadın haklarının gerçekleşmesi bakımından bu sadece görev değil aynı zamanda sorumluluğumuzdur . Saygılarımla |
07-02-2007, 18:38 | #33 |
|
Ortaya çıkan "manzara"ya bakar mısınız? Tenis maçı izler gibiyim, daha doğrusu bir "münazara".
"Tıp ve Hukuk" çarpışıyor sanki. Konuyu sulandırdığımı düşünmeyin lütfen, ciddiyim. Tıp tarafını dinlerken, okurken, hak veriyorum. Derken "beni" temsilen Sayın Kayar konuşuyor, o daha da haklı... Açıkçası hiç bu kadar kararsız olduğum bir konu olmamıştır. Ben "vatandaş"ım. "Devlet" benim için var olmalı. Dolayısıyla Sağlık, eğitim, tüm sosyal refah alanları benim için olmalı diye düşünüyor, oyumu "Hukuk"a veriyorum. Saygılar. |
07-02-2007, 20:18 | #34 |
|
Sayın kanat, sosyal bilimlerde kesin doğrular yoktur. Doğrular bakış açısına ve bulunduğunuz konuma göre değişir. Sayın kayar ve ben aynı şekilde düşünmemize karşın, farklı açılardan bakıyoruz. Keza, Sayın Çelik de başka bir açıdan bakıyor. Diğer arkadaşlarımız da kendilerine göre bir yerden sorunu tanımlamışlar. Bu çok doğal. Diyalektik de bunu gerektiriyor zaten.
Sayın kayar, haklarda öncelik olmaz haklısınız. Ancak, hak kavramının gündeme gelebilmesi için, öncelikle haklarını kullanma özgürlüğünün sağlanması gerekir. Benim ısrarla belirttiğim olay bu. Çok kaba bir örnek vereyim. Seçme hakkı demokrasinin bir olmazsa olmaz hakkıdır. Ancak, kişinin oy pusulasını ve kimliğini vermezseniz, bu hak, bir işe yarar mı? Ya da seçim günü sokağa çıkma yasağı koyarsanız hak kullanılabilir mi? Siz hakkın erdemindi anlatıyorsunuz. Ben bu hakkın kullanılmasının engellendiğini anlatıyorum. Anlaşamadığımız konu da bu |
07-02-2007, 23:52 | #35 |
|
Sn.Ragıp
Sizin ve benim iyi niyetlerimiz benziyor olabilir ama sonuçlarımız oldukça farklı. Tartışmaya konu başlangıçtaki olaya dönerek yanıt vermeye çalışacağım: Sizin görüşünüzün doğruluğunu varsayarsak,kadınların doktorunu seçme hakkı,kadınlar tarafından özgürce kullanılamamaktadır.Öyle ise hastaların/kadınların doktorunu seçme hakkını tartışmak değil öncelikle hakkın kullanılmasında özgürlük sağlanmalıdır. Ben başka bir cümleler kurmak istiyorum. Kadınların doktorunu seçmesi ,öncelikle kadınlar arası ayrımcılığa engel olan bir durumdur.Örnegin,ekonomik olarak olarak herhangi bir sigorta sistemine gerek duymayan,yani parası olan kadın zaten istediği doktoru /istediği cinsiyette doktoru seçecektir.Burada sorun yok. Sorun böyle bir özgürlüğü olmayan kadınların genel kurallara bağlı biçimde kamudan yararlanması sırasında ortaya çıkmaktadır.Kamuda böyle bir seçme hakkının kullanılmaması kadınlar arası eşitsizliği daha da arttırmaktadır. Diğer yandan kadınların doktorunu seçmesi özellikle cinsiyete bağlı şikayetlerin veri olarak doktora aktarılıp aktarılamayacağı konusunu gündeme getirir.Bir çok olumsuz toplumsal,kültürel vb sebeple bu alanda engellenmiş kadınlar şikayetlerini,bulgularını doktoruna bildirmekte sorun yaşayabilir.Şikayetlerin ,belirtilerin tam ve eksiksiz aktarılması kadının/hastanın yararına olan bir durumdur.Doktorunu seçme hakkı kullanılamaması nedeni ile bu aktarım yeterli düzeyde gerçekleşemeyecek olur ise hastaya yeterli yardım da yapılamaz.Bu tercihin yapılmasında başvuruyu yapan kadınların ille de varoşlardan gelmesi,dinsel kaygılar taşıması da gerekmiyor.İsveç de yaşanan olayda da gördüğümüz kadarı ile dinsel bir kaygıya gönderme yapılmamıştır. Diğer yandan kadınların özellikle kadın doktorunu seçtikleri alan kuşkusuz jinekoloji olmaktadır.Bu alan kadınlar için herhangi bir tıp alanından farklıdır. Doktora başvurma konusunda bile bir çok engellemelerle yaşayan kadınların nasılsa hastaneye ulaşmaları durumunda nitelikli tanı ve tedaviyi almalarını engeleyen her sorunun aşılması için çaba göstermek gerekmektedir.Kadın ve çocuk ölümlerinin oranı bakımından hiç de iç açıcı olmayan bir sıralamada olduğumuzu unutmayarak, olanağı olan her biçimde sağlık hizmetine ulaşımın ve sağlık yardımı almanın önündeki tüm engeller aşılmalıdır. Bu neye benziyor biliyormusunuz? Tecavüze uğramış kadınların kadın avukatla görüşmeyi tercih etmelerine? Yani çok insani bir şeyden sözediyorum.Çok insani. Saygılarımla |
08-02-2007, 20:59 | #36 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın kayar her ne yazılırsa yazılsın. Bu forumdaki son yanıtım bu.
|
09-02-2007, 00:11 | #37 | |||||||||||||||||||
|
Merhaba,sn.ragıp her ne kadar son mesajım diye yazmişsa da,bu mesajların devamına da davetiye olacak bir cümleyi yazmış:
Kadın ve erkeğin tecavüzünde farklı bir durum var bence. Kadınlar erkekler tarafından tecavüze uğruyorlar.Bu nedenle cinsel saldırı sonrası kadın doktor/avukat tercihinde bulunmak istemeleri anlaşılabilir.Diğer yandan hemcinsine durumu anlatmak ve paylaşmak kadına iyi gelebilir. http://www.adlitip.org/yazilar/turkc...sel_suclar.htm (klinik bulgular bölümü) Erkek tecavüze uğramışşsa ne olacak?Erkek kimin tarafından tecavüz edilir? Uç örnekleri ve teorik olasılıkları bir yana bırakarak tecavüz edenin erkek olma ihtimali yüksektir.Bu durumu ile mağdur erkeğin doktor/ avukat tercihi ne olabilir? Üzerinde tartışmaya değer bir konu. Devam edelim Saygılar |
09-02-2007, 01:20 | #38 |
|
Tecavüze uğramış kadınlar kendi babalarını bile görmek istemezler. Dolayısıyla erkek görüntüsü, olayın ertesinde kadına yaşadığı travmayı tekrar tekrar yaşatır. Bu nedenle erkek doktor istememekte haklıdır.
Bakirelerin jinekolojik şikâyetlerinde muayene vajinal yapılmaz. Anal muayene ise dehşet vericidir. Erkekler de bu travmayı böyle bir muayenede yaşarlar. Prostat kuşkusu duyan erkek muayeneyi öylesine geciktirir ki, kanser ve operasyon noktasına kadar bekler. Muayene olmaktansa ameliyat olmayı tercih ederler. Bir erkeğin prostat muayenesinde hangi cins doktoru tercih edeceğini doğrusu bilmiyorum. Çünkü ben kadınım. Saygılar. |
09-02-2007, 17:06 | #39 |
|
Sapla samanı karıştırıyor olmayalım?
Sn.Katılımcılar,
Adli tıp alanına giren tecavüz vb hallerde mağdurla görüşecek kişinin, ki bu daima önce bir psikiyatr, peşinden de jinekolog ve psikolog olacaktır, cinsiyeti mağdurun tercihine uygun olmak zorundadır. Bu durum genel olarak doktor cinsiyetini tercih hakkından çok farklı. Bu artık tıbbi bir zorunluluk. Dolayısıyla tartışmanın çizgisini yanlış bir yöne doğru götürür diye düşünüyorum. Yoksa ben mi başlığı yanlış algıladım? Tecavüzün zor kullanmakla ilgili olduğu ortadadır. Ancak, mağdurun uğradığı zararın (veya traumanın) bununla ilişkisi ne derece zor kullanılmış olmasından ibaret değildir. Tecavüz belki sadece korku duygusu ile vuku bulmuş olabileceği gibi, utanma duygusu nedeniyle de olanak bulmuş olabilir (özellikle ensest ilişkilerde örneğin). İlle de zorlamanın fiziksel olması ve zorlama kanıtlarının bulunması gerekmez. Bu nedenle konu hemen daima önce psikolojik açıdan ele alınmak zorundadır. Ondan sonra fiziksel kanıtlar, zorlamaya ilişkin kanıtlar ve diğer unsurlar gündeme gelmelidir. Bu nedenle, mağduru önce psikiyatr görmeli, fiziksel işlemler ondan sonra gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle, psikiyatri işin anahtarıdır ve sonraki işlemleri yönlendirir. İşin aslına bakarsanız, psikiyatrlar her ne kadar hekim de olsalar, klasik anlamda hekimlik uygulaması içinde değerlendirilmezler. Ve uğraştıkları sorunların % 30 - 40 kadarı cinsiyetle ilgili olduğundan; o alanda doktor cinsiyetinin tercih edilebilmesi, hekimler tarafından her zaman anlaşılabilir olmakla kalmamış, ders konusu bile yapılmıştır. Demek istediğim; psikiyatri alanında doktor cinsiyetini seçme özgürlüğü sadece tecavüz olaylarında değil, olağan günlük uygulamada da cinsiyet ayrımcılığı olarak değerlendirilmez. Ama dikkatinizi çekerim; bunun hepimizce kabul edilen, tıbbi bir gerekçesi vardır. Yani yasalarla tanınmış bir hak olmasına gerek yoktur. Zaman zaman, hiç cinsellikle ilgili görünmese de, hastanın sorununun araştırılması sırasında, herhangi bir aşamada, konunun cinsiyetle ilişkisi olabileceği kuşkusu doğduğu anda, hekim hastayı cinsiyeti daha uygun olabilecek bir meslekdaşına yönlendirmekle yükümlüdür. Aksi taktirde sorumlu durumuna düşebilir, veya en azından hastayı tedavi edemeyebilir; hatta en kötüsü, Sn.Kanat' ın belirtmiş olduğu gibi, hastada geri dönülmez traumalara (hasarlara) yol açabilir. Dikkat ediniz, 'cinsiyeti uygun' deyimini kullandım 'aynı cinsiyetten' demedim; çünkü burada belki bir erkek için kadın, belki de bir kadın için erkek doktor daha uygun olabilir. Gerekirse de her ikisine bir arada veya ayrı olarak ihtiyaç duyulabilir. Bunun için de yasal düzenleme gerekmez, bilimsel olarak ortadadır; ona göre davranılmalıdır. Ancak, dikkat ederseniz, bunların hiçbiri hasta hakları değil, tıbbi zorunluluklardır. Herkesin, bu zorunluluklara uygun davranıldığına ilişkin güveninin tam olması gerekir. En azından bir yargıç kararının hakkaniyete uygunluğuna duyulması gereken güven kadar. Uyulmadığı düşünüldüğünde elbet mahkemeye başvurulacaktır. Hayatımızdaki bütün diğer konularda olduğu gibi. Özetle, herşey yasa ve yönetmeliklerle çözülmez. Tıp, mühendislik ve hukuk alanında meslek kuruluşları, iç değerlendirme yöntemleri ve cezaları vardır. Bunları gözardı ederek konu hakkında bilgisi olmayanların karar vermelerine yol açacak girişimler kadar yanlış birşey olamaz. Her ne kadar bilirkişi diye bir düzenleme var olsa da, tıp gibi her dakika uygulamanın farklı ölçütlere göre yeniden yönlenebildiği, aynı konuda aynı anda birçok görüşün geçerli olabildiği bir konuda; 'işleri yasayla düzenlerim, nihayetinde bilirkişi var' düşüncesi eksik ve sakattır; istenen amaca hizmet etmez. Daha önce (nerede olduğunu bulamıyorum, ama birkaç kez) belirttiğim üzere, hasta hakları (mağdur değil) tamamen sağlık hizmetlerinin paraya tahvil edilmesiyle ilgili olup, kökten yanlış bir çizginin haklı gösterilme aracıdır. Herkes gider Mersin' e, biz gidelim tersine demiyorum. Ama konuyu kendi koşullarımız çerçevesinde değerlendirmemiz ve sağlık hizmetinin paralı olmasını teşvik eden, veya kötüye kullanıma yol açabilecek her türlü düzenlemeye karşı uyanık olmamız gereğine dikkat çekmek istiyorum. Aksi takdirde bunun diyetini ödeyecek olanlar sadece hekimler değil, bütün toplum olacaktır. Saygılarımla, NOT === Bu arada, aynı alt başlığın hem hasta hakları, hem de kadın hakları alanında yer alması sizlerin aklını karıştırmıyor mu? Başlığın doğru yeri bence hasta hakları olmalı. Belki de yanılıyorum, ama hasta hakları daha genel, ortak bir konu. En azından toplumun bir kesimini değil, tümünü ilgilendiriyor. Her ne kadar kadın hakları toplumun bir bütün olarak geleceğiyle yakından ilgili olsa da, orada tartışılması gereken konular o kadar çok, derin, ve karmaşık ki, hasta hakları suyunun suyu oluyor. Hastanın doktorunu seçmesi de hasta hakları bağlamında gündeme geldiğine, ve seçim ölçütü olarak hekimin cinsiyetinin konu edilip edilemeyeceği tartışıldığına göre, konunun hasta hakları forumunda yürütülmesi daha doğru gibi. Şahsen, hasta hakları ile kadın haklarını birbiriyle bu kadar da ilintili olarak görmediğimi ve kadın hakları başlığı altında yazmak istemediğimi belirtmek isterim. Hasta haklarının kadın haklarına ilişkin kısmının oldukça sınırlı olduğunu düşünüyorum. Üstelik, kadın hakları forumuna üye bile değilim; nasıl olup da yazdıklarım bu başlığa kabul ediliyor, onu da anlamış değilim. Herhalde Sn.Kayar' ın himmeti olsa gerek. Kendisine teşekkür ederim. Fakat, yukarıdaki önerimi de gözönüne almasını beklerim. |
09-02-2007, 17:48 | #40 |
|
Sn .Hekimbaşı
Konunun burada açılması ve devam etmesi çok da şaşırtıcı değil.Öncelikle ilk öncü veri bir gazete haberiydi.Haber kadınları yakından ilgilendiriyordu ve kadınların doktorun cinsiyetine ilişkin tercihleri şimdiye kadar çok da konuşulmamıştı. Konunun hasta hakları ilgilileri ile yakınlığını sağlamak için hasta hakları alanına bilgi olarak başlık geçildi. Aynı biçimde kürtaj konusunda da bu alanda tartışma açılmış ve halen de devam etmektedir.Son konuşma konusu kürtajda eşin rızası.Yani hem kadın hakları,hem de hasta hakları alanınıda içine alan bir konu. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=11756 Saygılarımla |
10-02-2007, 14:37 | #41 |
|
Sn.Kayar,
Bilgilendirmeniz için teşekkür ederim. Saygılarımla, |
05-05-2008, 02:40 | #42 |
|
Anayasaya aykırılık iddiası ( Kadına yönelik beden muayenesi hakkında )
Anayasaya aykırılık iddiası Ceza Muhakemesi Kanunu madde 77 hakkındadır.Bu madde kadın şüpheli veya sanığın hakkında şöyle bir düzenleme getirmektedir; ''Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.''
Bu hüküm yalnızca jinekolojik müdahaleyi değil her türlü müdahaleyi kapsadığından kötüye kullanılabilecek bir madde olmakla birlikte kadın erkek eşitliğini bozduğundan Anayasanın 10'uncu maddesinde zikredilen eşitlik ilkesine'de aykırıdır.Her nekadar Anayasa mahkemesi kararlarında Anayasanın 10'uncu maddesini yorumlarken eşit olmayanlar arasında kadınlar aleyhine bir durum varsa bu eşitliğin kadın lehine bozulabileceğinden bahsetmekte isede Ceza Muhakemesi Kanunu madde 77 eşit statülü kişilerden bahsettiğinden bu madde anayasaya aykırılık teşkil etmektedir. Kaynak : http://www.adaletinsesi.com/forum/index.php?topic=615.0 Bu konuya mesaj yazarken objektif kriterleri göz önüne alarak, cinsiyet ayrımcılığına dayanmayan mesajlar gönderiniz.Kadın haklarını savunacağız diye insan haklarından olan eştlik ilkesini çiğnemeyiniz. Not: Anlayan anladı. Saygılarımla |
05-05-2008, 20:06 | #43 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn.Akdenizli
CMK MADDE 77.- (1) Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır. Bu düzenleme şarta bağlıdır. 1-Kadın istemesse bir kadın hekim tarafından muayene edilmeyecektir. 2-Kadın istese bile eğer olanaklar elvermiyorsa bir kadın hekim muayene yapamayacaktır. Diyorsunuz ki;
Soru;Bu düzenleme nasıl kötüye kullanılabilir? Diyorsunuz ki;
Soru; Eşitliğin sağlanması için erkeklere de hekimini seçim hakkı tanınmalı mı demek istediniz? Bilgi ve dayanaklarınızı sizden öğrenebilir miyiz? |
06-05-2008, 21:41 | #44 |
|
"Bu konuya mesaj yazarken objektif kriterleri göz önüne alarak, cinsiyet ayrımcılığına dayanmayan mesajlar gönderiniz.Kadın haklarını savunacağız diye
insan haklarından olan eştlik ilkesini çiğnemeyiniz. Not: Anlayan anladı." diyorsunuz. Anlamadığımı itiraf etmeliyim.Sözü kestirip atmanızı da anlamadım.(Kolaylaştırıcılarımızın affına sığınarak) Neyi yazıp neyi yazamayacağımızı bize söyleyemezsiniz demek istiyorum. Benden de size saygılar. |
08-05-2008, 11:43 | #45 |
|
Selamlar değerli meslektaşlarım,
Alıntı:Bu hüküm yalnızca jinekolojik müdahaleyi değil her türlü müdahaleyi kapsadığından kötüye kullanılabilecek bir madde olmakla birlikte Soru; Bu düzenleme nasıl kötüye kullanılabilir? Cevap: Bu kanunu amaçsal olarak yorumladığımızda göreceğizki kanun koyucu cmk 77'ye bu uygulamayı, bayan sanık veya şüphelinin mahremiyet duygularının zedelenmemesi gerektiğini düşündüğünden koymuştur.İşte jinekolojik müdahale bu mahremiyet duygularını zedeleyebilecek türden müdahalelerdir fakat mahremiyet duygularının göreceliliğinden uygulamada kanun koyucunun amacından sapılabileceği gibi bu uygulama kötüye de kullanılabilir şöyleki mahremiyet en genel anlamıyla jinekolojik müdahaleler olarak nitelendirilebilecekken başka birisi hayır benim tenime doktor eli değmeside mahremiyetimi zedeler diyebileceğinden uygulamanın kötüye kullanılabileceği ihtimali yadsınamaz bir gerçektir. Alıntı:kadın erkek eşitliğini bozduğundan Anayasanın 10'uncu maddesinde zikredilen eşitlik ilkesine'de aykırıdır Soru; Eşitliğin sağlanması için erkeklere de hekimini seçim hakkı tanınmalı mı demek istediniz? Cevap: Kanun koyucunun amacı yorumlandığında görülüyorki kadına yönelik bu düzenleme kadının mahremiyet duygusundan kaynaklanıyor, peki erkeklerin mahremiyet duygusu yokmu?Bu uyggulamada kadına yönelik bu ayrımcılığın pozitif dayanağı nedir?Soruları aklımıza geliyor, ve cevaplarını sizlere bırakıyorum. Sayın Ayşegül KANAT demişlerki; "Bu konuya mesaj yazarken objektif kriterleri göz önüne alarak, cinsiyet ayrımcılığına dayanmayan mesajlar gönderiniz.Kadın haklarını savunacağız diye insan haklarından olan eştlik ilkesini çiğnemeyiniz. Not: Anlayan anladı." diyorsunuz. Anlamadığımı itiraf etmeliyim.Sözü kestirip atmanızı da anlamadım.(Kolaylaştırıcılarımızın affına sığınarak) Neyi yazıp neyi yazamayacağımızı bize söyleyemezsiniz demek istiyorum. Benden de size saygılar. Cevap : Sizleri tenzih ederimki ben sizlere neyi yazıp neyi yazmayacağınızı öğütlemiyorum.Sadece konunun objektif bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum... Saygılarımla |
09-05-2008, 13:58 | #46 |
|
Sn.Akdenizli
*Kadın mağdur ,bir kadın doktora muayene olmak istediğinde,bunu hangi sebeple istediğini hem bilmeye olanak yoktur,hem de sorma hakkımız yoktur. Yasal bir olanak tanınmıştır ve hangi niyette olur ise olsun ,talep ve koşulların uygunluğu durumunda bu hak kullanılabilir. *Erkeklerin de hekimini ve hekimin cinsiyetini seçma istekleri varsa,kişisel olarak buna hiç bir itirazım olmaz.Sonuçta hastaların hekim seçme hakkı zaten temel bir hak olarak tanımlanmıştır. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
kadın erkek eşit mi ?yoksa kadın erkek kanun önünde eşit mi?hangisi? | iustinianus | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 30 | 24-04-2008 14:28 |
Adım Adım Kadın-Erkek Eşitliği | Sibel | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 61 | 29-12-2007 00:17 |
mükemmel kadın ve mükemmel erkek:) | güher | Site Lokali | 3 | 12-04-2006 20:34 |
T.c. Anayasası'nda Kadın Erkek Eşitliği İlkesi Av.Nazan Moroğlu | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 0 | 25-09-2003 20:33 |
İnternette Kadın-erkek | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 0 | 22-01-2003 22:27 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |