17-07-2008, 21:58 | #31 |
|
murathan mungan=yedi kapılı kırk oda
''aşk,belki de hiçbir zaman sizi sevemeyeceğini bildiğiniz birini,hiçbir zaman geriye dönmeyeceğini bildiğiniz büyük fedakarlıklarla,öldüresiye bir umutla sevmekti..'' ''taparak sevdiğim bedenin,aşamadığım duvarımdı..'' |
30-07-2008, 23:00 | #32 |
|
"-ilk kez öldürdüğünde bir değil sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilan eden o delikanlıyı da zavallı bir kadının kocasını da, savaş giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun. ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişiyi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise kimseyi öldürmüş sayılmazsın."
AMAT-İhsan Oktay ANAR |
21-09-2008, 11:57 | #33 |
|
KUYUCAKLI YUSUF--SABAHATTİN ALİ
Güzel bir manzara önünde üç akbabanın ardı ardına uçması gibi bir şey yaşamak... |
07-10-2008, 21:07 | #34 |
|
"Aile mutluluğuyla o kadar yoğrulmuştu ki memuriyet hayatının, aile hayatının bir devamı olacağını, orada, olsa olsa, babasının tembel tembel hesap defterleri tutmasına benzer bir iş göreceğini sanıyordu. Aynı dairedeki memurlar bir ailenin fertleri gibi birbirinin rahatını, mutluluğunu düşünen insanlar olacak, dairenin işleri bütün günlerini almayacaktı. Fena havalarda, sıcaklarda ya da sadece insanın canı çalışmak istemediği günlerde işi asabilecekti. Bunlar meşru, yasal nedenler olacaktı.
Sağlığı yerinde bir memurun bir deprem olmadıkça işe gelmemezlik edemeyeceğini gördüğü zaman Oblomov'un fena halde canı sıkıldı. Aksi gibi Petersburg'da da hiç deprem olduğu yoktu. Sel de bir özür sayılabilirdi ama o da kırk yılda bir olurdu..." (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ivan Gonçarov, Oblomov, s.68) Bir başyapıt: Oblomov. Herkese tavsiye etmeden geçemiyeceğim... |
02-04-2009, 09:29 | #35 |
|
YÜREĞİMİN SESİNİ DİNLE(yüreğinin götürdüğü yere git'in devamı)SUSANNA TAMARO
-Bir hayat kırıldığı zaman yeniden biraraya getirilemez,yalancıktan onarılır,kırık parçalar üzerine zamk sürülebilir;ama kırığın yapıştırıldığı nokta her zaman gözönünde kalır. -Kırılmış demek,senin içinde iki,üç,hatta dört tane artık biraraya gelemeyen parça olması demektir;Yaşamak için içindeki gıcırtıları,çöküşün çatırtılarını duyurmadan bu parçaları biraraya getirmeyi denemelisin. -Doğan bir bebek,üzerine herhangi bir şey yazılabilecek bir kara tahta değil;başka birisinin işlenecek nakışın desenini daha önceden çizdiği bir peçetedir:Başkaları tarafından çizilmiş bu yolu mu izleyecektir,yoksa farklı bir yol mu seçecektir?Aşınmış yolun üzerinden mi yürüyecektir,yoksa dışarı mı sıçrayacaktır?Birisi neden zinciri kırar da öteki sadık bir düzenle onu tamamlar. -Gecenin ağırlığı,yanıtı olmayan soruların ağırlığıdır.Geceler hastalara,huzursuzlara aittir ve onun zorbalığından kurtulmanın yolu yoktur. -Yaşamak istiyorsan bir kulp yakamalısın;ama neye tutunduğunun hiçbir önemi yoktur. -Dünyaya gelen her yaratığın en derin tutkusudevrim yapmak değil;sevmek ve sevilmektir. -Sen benim minicik bir kırıntımı tanıdın;ben de senin mini mini bir kırıntınla ilişki kurdum. -Benimki bir keşif hayatıdır ve kaşifler sırtlarına yükledikleri safrayla yolculuk etmezler. |
02-04-2009, 11:52 | #36 |
|
Edward Said-Entelektüel
"Gerçek entelektüeller en çok, metafizik tutkunun, çıkar gözetmeyen adalet ve hakikat ilkelerinin etkisiyle yozlaşmayı mahkum ettikleri, zayıfları savundukları, kusurlu ya da baskıcı otoriteye meydan okudukları zaman kendileri olurlar." |
04-04-2009, 15:31 | #37 |
|
" eve gelirken on paket sigarayla bir deste kibrit aldı. odasının ışığını yaktı. elindekileri karyolanın altına, boş bavula koydu. çevresine bakındı. yoktu. oturma odasını da aradı. orada da yoktu. bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. kadınlar da böyleydi. dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu."
yusuf atılgan- AYLAK ADAM |
24-06-2009, 20:50 | #38 |
|
RİYADIN KIZLARI....
Aşkın ne denli tehlikeli olduğunu bilseydim hiç aşık olmazdım Denizin ne denli derin olduğunu bilseydim hiç yelken açmazdım Kendi sonumu bilseydim baştan hiç yaşamazdım... nizar kabbani |
07-07-2009, 23:17 | #39 |
|
Paulo Coelho-Simyacı
"hayatımızın bellir bir anında yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."
"dünyanın ruhu insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzusuyla, kıskançlıklarıyla. Kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. her şey bir ve tek şeydir. Ve birşey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar." "sahip olmadığın şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirmek arzunu yitirirsin." "bulduğun şey saf maddeden yapılmışsa, hiçbir zaman çürümeyecektir." "bir kere olan bir daha asla tekrarlanmaz. amma ve lakin iki kere olan mutlaka üçüncü defa da olacaktır." |
18-07-2009, 08:06 | #40 |
|
"Bir tek kişiyi yitirirsiniz ve yaşamınız dopdolu olur." (Kadının Işığı-Romain Gary)
|
18-07-2009, 08:16 | #41 |
|
Parfümün Dansı'ndan (Tom Robbins) alıntılar:
"Geceleri karanlıkta biz kendimiz de gölge oluruz." "Su, taşa birşeyler söyler durur, ama taş cevap vermez." "İnsanları sınırlayan tanrılar değildir. İnsanları sınırlayan, insanlardır." "Üç kelimenin toplam ağırlığı bir ton geliyordu ve buna noktalama işaretleri dahil değildi." "Arzularımızla özdeşleşince, onları fazla ciddiye alınca, yalnız hayal kırıklığına karşı duyarlığımızı artırmakla kalmıyoruz, ayrıca o arzuların serbestçe ve kolayca yerine gelmesini zorlaştıracak bir atmosfer yaratıyoruz." "Zihnin iyileşmesi kalbinkinden çok daha yavaştır." |
18-07-2009, 12:36 | #42 |
|
Alwin Toffler - "ŞOK (Gelecek Şoku)" ve "İKİNCİ DALGA" ve "ÜÇÜNCÜ DALGA" isimli kitapları önerebilirim.
|
18-07-2009, 23:58 | #43 |
|
Varoluştan başka hiç bir şey yok.
Bulantı - J.P. Sartre |
21-07-2009, 23:01 | #44 |
|
Önümüzdeki hayat... Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu.
Sait Faik Abasıyanık - Sarnıç Bu alıntıya şapka çıkardım, olamaz böyle bir tasvir gücü. |
22-07-2009, 08:47 | #45 |
|
Karl Marx-Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i
''Haziran günlerinde, bütün sınıflar ve bütün partiler, proletarya sınıfının karşısında, yani "anarşi partisi"nin, sosyalizmin, komünizmin karşısında, "düzen partisi" içinde birleşmişlerdi. Onlar, toplumu, "toplum düşmanları"nın tasallutundan kurtarmışlardı. Onlar, eski toplumun "mülkiyet, aile, din, düzen" sloganlarını yeniden ele alıp, bunları ordularında parola olarak kullanmışlardı ve karşı-devrimci haçlılar ordusuna: "Bu işaret altında kazanacaksın!"[1] diye bağırmışlardı. Bu andan itibaren, bu işaret altında, Haziran ayaklanmacılarına karşı biraraya gelmiş olan birçok partiden biri, devrimci savaş alanını kendi özel sınıf çıkarları adına savunmaya çalıştığı zaman, "mülkiyet, aile, din, düzen!" haykırışı altında ezilir. Efendilerinin çemberi daraldıkça ve daha dar, daha tekelci bir çıkar, daha geniş bir çıkara karşı savunuldukça, toplum da o kadar kez kurtarılmıştır. En basit burjuva mali reformunun, en sıradan liberalizmin, en biçimsel cumhuriyetçiliğin, en sığ demokrasinin her türlü istemi, hem "topluma karşı bir saldırı" olarak cezalandırılmış, hem de "sosyalist" diye horlanmıştır. Ve sonunda, "din ve düzen"in büyük rahiplerinin kendileri de üç ayaklı vaaz kürsülerinden tekmeyle kovuldular, gece yarısı yataklarından kaldırıldılar, cezaevi arabalarına tıkıldılar, zindana atıldılar, ya da sürgüne gönderildiler. Tapınakları yerlebir edildi, ağızları mühürlendi, kalemleri kırıldı ve onların yasaları, din, mülkiyet, aile ve düzen adına yırtılıp atıldı. Düzenin bağnaz burjuvaları, kendi balkonlarında, sarhoş bir başıbozuk asker tarafından kurşuna dizildiler, kutsal aile ocakları hakarete uğradı, evleri sırf vakit geçirmek için bombalandı, ve bütün bunlar, mülkiyet, aile, din ve düzen adına yapıldı. Burjuva toplumunun tortusu, son olarak, düzenin kutsal ordusunu (falanj) oluşturuyor, ve kahraman Crapulinsky,[2] "toplumun kurtarıcısı" olarak Tuileries sarayına giriyor.'' [1] Roma tarihçisi Eusebius'a göre, İmparator Constantin I, 312'de, hasmı Maksentus karşısındaki zaferin arifesinde, gökyüzünde çarmıhın işaretini gördü. Üstünde şunlar yazılıydı: "Bu işaret altında kazanacaksın!” [2] Heine'nin "Romanzero” ("İki Şövalye”) adlı şiirinin bir kahramanı. Şair, kendi savurganlıkları yüzünden yoksul düşen Polonyalılarla alay ediyor. (Marks, burada, Louis Bonaparte'ı anıştırıyor.) |
23-07-2009, 10:21 | #46 |
|
"Sana gel diyorum,
Bekliyorum, Gelmezsen, Sicilya ormanları, Gökyüzü kadar esrarlı, Ve intikamcıdır ha,, Sarnıç - Sait Faik Abasıyanık |
16-08-2009, 15:37 | #47 |
|
ALINTI : Yalnızlık kederi / Fazıl Say
... Soruların sonu gelmiyordu: "İyi bir virtüöz olmak için günde kaç saat çalışmalıyım?" Bunun yanıtı harikaydı: "Sevdiğin kadar çalış, nefrete yönelmeyecek kadar..." |
16-08-2009, 20:58 | #48 |
|
Alıntı : Tutunamayanlar / Oğuz Atay
...Bir önceki unutulmaz aşkını , bir sonraki sevgilisinin kollarında unuttu....... |
08-09-2009, 09:54 | #49 |
|
AŞK--ELİF ŞAFAK
İnsanı ayakta tutan benlik zannı değil;hiçlik bilincidir. |
08-10-2009, 11:33 | #50 |
|
.
Engin Geçtan - İnsan Olmak kitabından;
Önce 2.Sınıf evlat, daha sonra gelin kimlikleri içinde ezilen kadın, anne olduktan sonra aile içinde giderek güç kazanır ve çocukları üzerinde egemenlik kurmaya başlar. O denli ki, birçok ailede görünürde baba tarafından alınan kararların asıl sahibi annedir ama durum babanın erkeklik rolüne gölge düşürmeyecek biçimde yönetilir. Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucundan ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden değerlendirildiğinde, toplumumuzun aile yapısının biçimsel olarak babaerkil ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sahip olduğu bile söylenebilir. |
16-10-2009, 16:54 | #51 |
|
Kürk Mantolu Madonna
"İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
.... Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar. … Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu" Sabahattin ALİ |
21-10-2009, 18:35 | #52 |
|
Ömrünüzdeki sayılı günlerden bir tekini yaşanmamış sayalım... Kaderinizin akışı kim bilir ne kadar farklı olurdu? Bu satırları okurken bir an durun, yaşamanızı saran o uzun zinciri düşünün... İster demirden olsun, ister altından, ister dikenden olsun... o sayılı günlerden birini yaşamayıp da ilk halkası meydana gelmeseydi, bu zincir belki de hiç örülmezdi...
Büyük Umutlar - Charles Dickens |
15-11-2009, 16:46 | #53 |
|
İki kumru yavrusu sana gösterecek
kaskatı kesilmiş cesedimi Ve onların acı ötüşleri sana anlatacak Benim, gözyaşlarımla boğularak öldüğümü. Ölü Canlar - Gogol |
03-02-2010, 00:36 | #54 |
|
Küçük Prens-Saint Exupery
"Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. Kaç yaşında, derler, Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar.
Deseniz ki: "Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar, çatısında kumrular vardı". Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama "yüzbin liralık bir ev gördüm" deyin, bakın nasıl: "Aman ne güzel ev" diye haykıracaklardır." "Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır." "Acaba bir gün hepimiz kendi yıldızımızı yeniden bulalım diye mi yıldızlar böyle parlıyor?" |
09-04-2010, 10:30 | #55 | |||||||||||||||||||
|
Mavi Sürgün,Halikarnas Balıkçısı.
|
11-04-2010, 00:41 | #56 |
|
Olağanüstü maceralar ve büyük başarılar üzerine hayal kurmayı da öğrenmiştim artık. Hayatımın en zor günlerinde bunun bana çok yararı dokundu. Böylesi günler de fazla olduğu için, gittikçe daha çok hayal kurmaya alıştım. Dışarıdan hiçbir yardım beklemiyordum. Hiçbir mutlu rastlantıya da bel bağlamıyordum. Ama içimdeki direnç gittikçe daha çok güçleniyor; yaşama şartlarım ne kadar zorlaşırsa, kendimi o kadar sağlam ve akıllı hissediyordum. İnsanı insan yapan şeyin, çevreye karşı koyması olduğunu çok erken anlamıştım.
Benim üniversitelerim - Maksim Gorki |
22-04-2010, 15:09 | #57 |
|
ALINTI : Elif ŞAFAK / AŞK
"...Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir. Şayet "aşktan önce" ve "aşktan sonra" aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini sevmişsen onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir. O kadar çok değişmelisin ki, sen sen olmaktan çıkmalısın..." |
23-04-2010, 21:31 | #58 |
|
ALINTI : Elif ŞAFAK / AŞK
"...Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir."... (Şems otuz üçüncü kural.) |
12-05-2010, 16:22 | #59 |
|
ALINTI: Murat MENTEŞ / Dublörün Dilemması
"...Yanılgılarımızın çoğu, düşüneceğimiz yerde duygulanmak ve duygulanacağımız yerde düşünmekten doğar.." "Yırtıcı, seni ya görmezden gelir ya da parçalar.." |
18-04-2011, 11:25 | #60 |
|
Yürek dediğin..
Sadece organ değil arkadaş..Bunu anlatın.. YILMAZ ÖZDİL-- İSİM ŞEHİR HAYVAN (Atatürk'ün çocukluğunun 23 nisan ile bağlantısını anlattığı köşe yazısı..Gerçekten şahaser) |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
değer üzerine | Av.Turan | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 9 | 15-01-2008 10:51 |
Trafik Kazası - Araçta Değer Düşmesi | avhalit | Meslektaşların Soruları | 2 | 09-04-2007 12:32 |
Gayrimenkulde gerçek değer ile tapuda gösterilen değer arasındaki fark | Av.Dostum | Meslektaşların Soruları | 2 | 08-03-2007 17:12 |
Borçluya ait apartmana değer kazandırma | av.beyşehirli | Meslektaşların Soruları | 0 | 12-01-2007 11:50 |
Katma Değer Vergisi | katilla | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 19-04-2004 08:25 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |