|
Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM), THS Kadın Hakları Çalışma Grubu projesidir. Bu foruma siteye üye olmadan soru gönderilebilir ancak forum sadece kadın haklarına ilişkin konulara açık olup, diğer hukuki soru ve sorunlar alanda yayınlanmaz. [Kahdem Portalı] |
23-12-2008, 16:17 | #1 |
|
evime zorla girdi, paramı aldı ne yapmalıyım
ben eşimin şiddeti üzerine polise başvurdum.karşılıklı birbirimizden şikayetçi olduk ve o gece eşim evden ayrıldı.ben bu arada eşimden korktuğum için evin anahtarlarını değiştirdim.Ancak 2 gün sonra eşim eve gelip zannediyorum çilingirciye kilitleri kırdırıp içeri girmiş.kendine ait eşyaların yanında bazı ortak kullanım eşyalarımızı ve daha önemlisi yaklaşık 8-9 bin ytl değerindeki ziynet eşyalarımı alarak gitmiş.Eşimin eve girdiğine dair görgü tanıkları var.Ben bu olaydan 1 hafta sonra boşanma davasınıda açtım.Ancak bu konudaki şikayetim için savcılık takipsizlik kararı aldı.Bu karara nasıl itiraz etmeliyim ve bu olayı boşanma davasında nasıl dile getirmeliyim.
Lütfen yardımlarınızı bekliyorum. |
23-12-2008, 17:51 | #2 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Konuk,
Ziynet eşyalarınızın kaybolmasına dair savcılıkça verilen takipsizlik kararına, kararın size tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde, kararı veren savcının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına "takipsizlik kararına itiraz" etmeniz mümkündür. (Size tebliğ edilecek kararda nereye ve ne sürede itiraz edeceğiniz yazılı olacaktır.) Bu itirazda eşinizin size şiddet uyguladığını, şikayetçi olduğunuzu, boşanma davası açtığınızı, bir hafta sonra ziynet eşyalarınızın kaybolduğunu, eşinizin eve girdiğini beyan edip, görgü şahitlerini de bildiriniz. Çevredeki çilingirleri araştırıp, eşinizin eve girmesini sağlayanı bulursanız onun adını da bildiriniz. Ziynet eşyalarınızın kaybolması boşanma davasında görülecek bir durum değildir. Evlilik birliği devam ederken bunları eşiniz alıp, kullansa veya onda kalsa idi boşanma davası ile birlikte talep etmeniz mümkün idi. Ancak bu halde eşinizin aldığı ihtimali üzerinden hareket ediyorsunuz ki; böyle olup-olmadığını netleştirecek olan mercii savcılıktır, onun yapacağı soruşturmadır. Bu olayın boşanma davasına tek etkisi artık eşinize güveniniz kalmadığı ciheti ve (varsa onun kusurundan kaynaklı olarak bu) güvensizliğin dayanaklarıdır. Açtığınız boşanma davasına, eşinizin şiddeti üzerine yaptığınız karakol başvurunuzu ve varsa doktor raporunu bildiriniz. Eşinizin tekrar şiddet uygulama ihtimali varsa, boşanma davanızın görüldüğü mahkemeye 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanunu uyarınca başvurup, koruma kararı almanız mümkündür.
Herhalükarda bir avukattan profesyonel yardım almanızı ve maddi gücünüz elverişsiz ise bulunduğunuz il barosunun adli yardım bürosuna başvurmanızı öneririm. Saygılar. |
24-12-2008, 00:54 | #3 | |||||||||||||||||||
|
Yukarıdaki maddeye göre verilen takipsizlik kararı doğrudur. İtirazınız sonucu değiştirmeyecektir. Boşanma davanızda bu husustan bahsetmediyseniz, dilekçenizi ıslah ederek veya açacağınız ayrı bir dava ile bu ziynet eşyalarınızı talep edebilirsiniz. Bu hususta bir Avukattan yardım almanız menfaatinize olacaktır. Yukarıda anlatıldığı gibi maddi durumunuz elvermiyorsa bulunduğunuz yer Barosundan veya temsilciliğinden adli yardım talebinde bulunabilirsiniz. |
24-12-2008, 08:33 | #4 |
|
Ben eşimin yaptıklarının yanına kar kalmaması için ve dahada önemliside bir daha böyle bir şeye cesaret edememesi için bu olayda nasıl bir itiraz yapmalıyım ki savcılık bu konuyla ilgili bir dava açsın.Eşimi çok iyi tanıyorum bu takipsizlik kararı sonrası dahada ileri gidip istediği zaman kırıp kapımı gine gelecek evime.
Forumda incelediğime göre kendiliğinden hak alma diye bir durum varmış.Bunu itirazımda kullanabilirmiyim ve bu olay için kendiliğinden hak alma durumu varmıdır? |
24-12-2008, 13:12 | #5 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Katılımcı; Boşanma davası açılmakla eşler ayrı yaşamaya hak kazanırlar; eşiniz bir daha sizin rızanız dışında evinize girer ise ve size zarar vermeye kalkar ise derhal polisi arayarak şikayetçi olunuz. Ayrıca ilk mesajda Sayın Meslektaşımın da belirttiği gibi, şiddete uğrayan taraf olarak sizin Aile Mahkemesi yargıcından TEDBİR önlemleri talep etme hakkınız da vardır. Ve bir hukukçu olarak TCK.167.MADDE yi algılayamadığımı da belirtmeden geçemeyeceğim Mutlaka bir meslektaşımızdan DOĞRUDAN hukuki destek ve bilgi alarak hareket ediniz. Maddi durumunuz elverişli değil ise bulunuduğunuz yer il barosundan açmış oludğunuz davanın takibi için kendinize avukat tayin edilmesini isteyiniz. Saygılar. |
24-12-2008, 16:09 | #6 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın nazmiye, Yukarıda alıntısını yaptığım olaydan hemen sonra eğer bir avukattan destek almış olsaydınız, 4320 Sayılı yasa gereği koruma kararı almak için müracaatta bulunacaktı. Eşiniz ne eve girebilecekti, ne de size zarar verebilecekti. Yapsa bile suç işlemiş olacaktı. Ama siz sadece kapının kilidini değiştirmişsiniz. Eşinize karşı henüz dava açmamaş olduğunuz için çilingirin yaptığı da suç değildir. Takipsizlik kararı ile ilgili olarak Sayın Can Doğanel'in açıklamalarına katılmaktayım. Elinizdeki takipsizlik kararının altında da "kesin olarak" şeklinde ibare bulunması gerekir. Aksi söz konusu olsaydı bu defa " 15 gün içinde itirazı kabil olmak üzere" şeklinde bir ibare olması gerekecekti. TCK 167 inci maddenin ilgili fıkrasını tekrar alıntılıyorum:
Bu madde yeni konulmuş bir madde değildir. Eski TCK'da da ve hatta kaynak kanun olan İtalya Cez Kanunu'nda da bulunmaktadır. Amaç belki de aile huzurunun karşılıklı davalarla daha fazla bozulmasının önüne geçmektir. Bu anlamda verilen takipsizlik kararı doğrudur. Çünkü CMK 171 inci maddede Cumhuriyet Savcılarına "şahsi cezasızlık sebebinin" varlığı halinde kamu davası açmama yetkisi verilmiştir. Yine 173 üncü maddenin 5 inci fıkrası savcının bu gerekçeyle verdiği kararlara itiraz edilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Kısacası takipsizlik kararına karşı başvuracağınız bir müracaat yolu bulunmamaktadır.
Kendiliğinden hak alma(ihkak-ı hak) suçu yeni TCK'da bulunmamaktadır. Hukuki kavramlarla kafanızı daha çok karıştırmak yerine, lütfen bir avukata gidiniz. |
24-12-2008, 19:41 | #7 |
|
Şahsi cezasızlık sebepleri, eylemi suç olmaktan çıkarmaz, sadece failin cezalandırılmasını engeller.
Bu nedenle hırsızlık suçunda eşe şahsi cezasızlık sebebi tanınması, fiilin suç teşkil etmemesi düşüncesiyle değil; ceza kovuşturması yoluyla aile bütünlüğüne yönelik ortaya çıkacak ek rahatsızlıklara karşı aile içi barışı korumak düşüncesiyledir. Bahse konu olayda takipsizlik kararının hangi gerekçe ile verildiğini bilmemekle beraber: Soruşturma neticesi, suçun işlendiği konusunda yeterli deliller bulunduğunda savcılık tarafından kamu davası açılması mecburiyeti vardır. Savcı kamu davası açmaya yetecek kadar kuvvetli şüphe, delil bulunup-bulunmadığı hususundaki takdir hakkını kullanarak takipsizlik kararı verdi ise buna itiraz mümkündür. Kamu davası açma mecburiyetinin bir istisnası olabilecek hal; şahsi cezasızlık sebebinin varlığıdır. Kamu davası açmanın toplum ve zarar gören açısından daha faydalı olup-olmadığını noktasında takdir hakkını kullandıysa buna itiraz mümkün değildir. Mevcut halde şiddet görmüş, bir hafta önce boşanma davası açmış, evin kilidini değiştirmiş bir bir kadın tarafından hırsızlık iddiasıyla başvuru yapıldığına göre -kanımca- takdir hakkı yanlış kullanılmıştır. Takdir hakkı ihdasıyla korunması öngörülen hak ve sağlanacak menfaatten (aile barışı) çok daha fazla haksız sonuç bahse konu olayda takdir hakkının kullanılması ile doğacaktır. Hükümde ceza verilmesine yer olmadığına kararı çıkacak olsa bile savcının suça yeter delil bulunması halinde kamu davasını açması gerekir, bu şekilde ziynet eşyalarının iade veya tahsili de çok daha mümkün olabilirdi kanaatindeyim. Saygılarımla. |
24-12-2008, 22:36 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Problem şu ki boşanma davası olaydan bir hafta ÖNCE değil, SONRA açılmış Hatta madde metnine/lafza sıkı sıkıya bağlı kalacaksak -ki 167.m.ye göre kalmak zorundayız-, bunun da bir önemi yok... Saygılarımla... |
25-12-2008, 13:38 | #9 |
|
Boşanma davası bir hafta önce açılmış anlamıştım ve bunu eşin suç işlediği iddiasını kuvvetlendirir delil olarak yorumlamıştım. Yoksa 167. md. karşısında boşanma davası tarihinin bir önemi yok, hemfikiriz.
Ancak bence asıl sorun; cezasızlık sebebinin kovuşturma engeli olup-olmadığıdır. Savcı cezaya hükmedemeyeceğine göre, kovuşturma engeli olmadığı sabittir. Saygılar. |
25-12-2008, 14:32 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Düşünceme göre
|
25-12-2008, 16:41 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet, hırsızlık tipine uygun bir eylem vardır ki; m.167/1-a da özel olarak şahsi cezasızlık halini (eşler arası) düzenlemiş. Sizin takılarınız, zilyedi siz olan taşınır mallardan değil mi? Saygılarımla... |
25-12-2008, 16:51 | #12 |
|
Hırsızlık
MADDE 141 - (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. (ASLİYE CEZA MAHK.) Ziynet eşyası kadına bağışlanmış şahsi maldır. Tanım ve fiili durum karşısında hırsızlık suçunun unsurlarının oluştuğunu düşünmekteyim. Saygılarımla. |
25-12-2008, 17:40 | #13 |
|
Eşler arasında da hırsızlık suçunun oluşabileceği mümkün ki bu yönde yasal düzenleme de yapılmış zaten. Ben somut olay bakımından tereddütümü dile getirmiştim.
Bir malın kişisel mal olması, diğer kişilerin bu mal üzerinde zilyet olmalarına engel bir durum değildir. Kişinin kendi zilyetliği altındaki bir mal bakımından da hırsızlık suçunu işlemesi mümkün değildir. Aile konutunda / müşterek hanede bulunan tüm mallar üzerinde, eşlerin birlikte zilyet oldukları kabul edilecekse, eşlerden birinin evden iki gün ayrılmış olmasının birlikte zilyet olma durumunu etkilemeyeceğini, zilyetliğin sona ermesi için yasal bir ayrılık durumunun yada taraflarca kabul edilmiş ve fiilen uygulanan bir ayrılığın bulunması gerektiğini düşünmekteyim. Netice itibariyle ortak yaşam alanında bulunan mallar bakımından eşler için hırsızlık suçunun oluşmasının mümkün olmadığı kanaatindeyim. Saygılarımla... |
25-12-2008, 18:31 | #14 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Suçun nitelemesini yapmak Savcılığın görevidir. Müştekinin hırsızlık nitelemesi savcılığı bağlamaz. Olayda hırsızlık suçunun oluşmadığını varsayarsak dahi o halde eski TCK 508 yeni TCK 155 oluşacağını varsayacağız ki;
Yani malvarlığına ilişkin suçlar; İş bu halde de somut durum itibarı ile TCK 167 'nin asıl problem olduğu hususuna geleceğiz diye düşünüyorum... Saygılarımla. |
26-12-2008, 08:54 | #15 |
|
Savcı kararında bağımsız tanıklarında tanıklığından anlaşıldığına göre söylenen suçları işlediğine ancak şahsi cezasızlık nedeniyle takipsizliğene demiş.Bu durumda itirazımı nasıl yapmalıyım.
"Eşler arasında da hırsızlık suçunun oluşabileceği mümkün ki bu yönde yasal düzenleme de yapılmış zaten." demişsiniz.Bunu itirazımda kullanabilirmiyim ve bu kanun hakkında detaylı bilgi verirmisiniz. Saygılarımla. |
26-12-2008, 09:40 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Katılımcı; Yapmanız gereken elinizdeki kararla birlikte bir avukata gitmektir.Dilekçenizi buradan bizim yazmamız mümkün değildir. Kanunlar ve hukuki kurumlar hakkında ayrıntılı bilgiler ile kafanızı karıtıştırmaktansa ve zaman kaybetmektense profesyonel destek almanız yararınıza olacaktır. Maddi durumunuz iyi deği ise Baro'dan tarafınıza avukat tayin edilmesini isteyiniz. Kahdem'e gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz. Saygılar. |
30-12-2008, 09:10 | #17 |
|
Avukata gittim kendisi aynı zamanda boşanma davam için de avukatım ancak kendisi bu olayda pek birşey çıkmayacağını dile getirdi.Konuyu boşanma davasında dile getirmiştik ancak ben yinede eşimin bundan sonrada aynı hareketlere cesaret edememesi için ceza davası açılmasını istiyorum.Çabalarım bunun için.
Burada yazılanlar üzerine avukatıma forumda eşler arasındada hırsızlık suçunun oluşabileceğinden bahsedildiğini söyledim.Oda böyle bir kanun bilmediğini söyledi.Bende ona sizin vereceğeniz bilgileri aktarmak istiyorum.Bilmiyorum fazla ilgilenmek de istemediği içinmi böyle söyledi ama böyle bir kanun varsa ve ben bunu kendisine söylersem zannederim daha iyi bir dilekçe yazabileceğiz. Saygılarımla. |
30-12-2008, 15:25 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Konuk; Yazılanları yanlış anlayıp, değerlendirmektesiniz. Böyle bir kanun yoktur.Eldeki tek kanun Türk Ceza Kanunu'dur. Avukatınızın verdiği bilgi doğrudur.İtirazınızı avuktanızın gözetiminde yapınız. Bundan sonra bir şiddet ile karşı karşıya kalırsanız 4320 sayılı ailenin korunmasına yönelik hükümlerden yararlanınız. Davanızın görülmekte olduğu aile mahkemesi bu hususta karar verecektir. Saygılar. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Adliyede ihmal can aldı | Emin Cihan UYSAL | Hukuk Haberleri | 1 | 06-02-2008 10:39 |
Paramı Almanın Bir Yolu Yok Mu? | kitapkurdu | Hukuk Soruları Arşivi | 8 | 17-12-2002 18:22 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |