29-01-2005, 00:04 | #1 |
|
Hayalimdeki Okul
Aşağıdaki yazı ilköğretim 5 sınıf öğrencisinin kompozisyon ödevidir.Ödev ve özellikle öğrenci tamamiyle gerçektir )
HAYALİMDEKİ OKUL Benim hayalimdeki okulda, tenefüsler 1 saat olsun. Dersler en iyi şekilde olsun. Deney dersleri çok heyecanlı olsun. İstediğimiz her şeyi yapmak isterim. Bu okulda bir sinema salonu olmasını ve herkesin sinema gözlükleri, sınırsız patlamış mısırları ve içecekleri,yiyecekeleri olan kafeteryası olmasını isterim. Bu okulda öğrenciler Tenefüslerde boşsa playstation oynayabilir, televizyon seyredebilir, yüzebilir, basket ve futbol oynayabilir, tracking parkurunda yarışabilir, ormanda gezinebilir, hayvanat bahçesinde hayvanlara bakıp onlara yem verebilir, balıkların içinde yüzebilir, gokart arabalarıyla yarışmak istediğin zaman mekanik abralarla yarışabilir, tekne gezintisine çıkabilir, spor etkinliklerinde oynayabilir, doğayla temas edebilir, bitki yetiştirebilir, okula hayvan getirebilir, surf yapabilir, dağa tırmanabilir, oyun parkında oynayabilir, apartman yapabilmek için plan yapabilir, resim yapabilir, kitap okuyabilir, satranç oynayabilir, CD alabilir, kutu oyunu oynayabilir, kart oyunu oynayabilir, ödevlerini yapabilir, araba kullanabilir, stres atabilir, büyükler araba yapabilir, çocuklar lego ile oynayabilir, uçaktan paraşütle atlayabilir, ve okul bedava olabilir. A.K. İstanbul |
29-01-2005, 00:43 | #2 |
|
Kompozisyonu okurken aklıma takıldı, ben o yaşta iken ne yazardım veya ne hayal ederdim acaba diye????
Sabahları erken kalkmaz, uykumu alıncaya kadar uyurdum!! Çaputtan(bezden) bir futbol topum olsun isterdim!!! Kuzu yaymaya veya bağ bellemeye gitmeyip arkadaşlarla oynamak isterdim!!! Ya köyden geldiğimden, ya da teknik çağının çocuğu olmayışımdan olsa gerek, fazlasını düşünemiyorum. Belkide çocukluğumla birlikte hayal etme gücümü kaybettim. Teknik gelişmeyle birlikte hayal gücümüz'de gelişiyor, göründüğü kadarı ile(en azından çocukların yazdığı kompozisyondan öğrendiğimiz kadarı ile). Gelişen bu hayal gücümüz sadece çocukluğumuzla sınırlı olmayıp, birde yetişkinliğimizde devam etse ve bizi devamlı iyiye ve güzele doğru yöneltse ne iyi olurdu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! saygılarımla |
10-03-2005, 15:36 | #3 |
|
sadece bol kepceden not vermeleride yeterli dostlar isterse tenefusler 15 saniye olsun ben raziyim )
|
20-03-2006, 03:19 | #4 |
|
Aslında hayatın kendisi okul değil mi! Daha doğduğumuz andan (belki de fetüs halinden) itibaren hep öğreniyoruz. Eğitim felsefecileri asırlardır öğrenme-öğretme kavramlarını irdelemişler ama bir karara varmak çok zor. Sanırım öğrenme hevesini uyandırabilen ve bunu sürekli canlı tutabilen öğretmen, en iyi öğretmen; bu öğretmenin öğrencisi olma şansını yakalayabilen çocuk veya genç de en şanslı öğrenci olsa gerektir. Bunu tesbit için de kendi öğrencilik yıllarımıza uzanıvermek ve çevremizde eğitim alanlara, verenlere ve eğitim kurumlarına bakmak, yeterli olur sanırım. Ancak yukarıda anlattıklarım eğitimin tesadüfi yansımaları olabilir. İşin aslı İngilizlerin meseleye bakış açılarında gizli sanırım. İngilizlere göre eğitim ancak üç üniversite bitirmekle mümkündür. Yani anneanne, anne ve kızı birer üniversite mezunu ise evladın iyi bir eğitim alması mümkündür. Bizde ise okumuşu da okumamışı da maalesef okuldan ve devletten mucizeler beklemekten başka bir şey yapmıyor. Ne diyeyim okumamışınki cehaletten olabilir ama okumuşlar da işin kolayına mı kaçıyor yoksa başka sebepler mi var dersiniz! Saygılarımla.
|
20-03-2006, 21:37 | #5 |
|
Dinle oğlum: Bunları sen küçük ellerinden biri çenenin altında
yumruk olmuş, sarı saçların terden ıslanmış, alnına yapışmış bir halde uyurken söylüyorum. Odana gizlice, tek başıma girdim. Sadece birkaç dakika önce, kütüphanede oturmuş gazetemi okurken, güçlü bir pişmanlık dalgası her tarafımı sardı. Suçluluk içinde kalkıp, yatağının başucuna geldim. Düşündüklerim şunlardı oğlum: Sana kızmıştım. Okula gitmek için hazırlanırken, yüzünü havluyla şöyle bir sildin diye sana bağırmış, ayakkabılarını temizlemediğin için seni azarlamıştım. Eşyalarını yere attığın için öfke içinde haykırmıştım. Kahvaltıda da hata buldum. İçeceklerini etrafa sıçrattın, yiyeceklerini alel acele yedin. Dirseklerini masaya koydun, ekmeğine tereyağını çok kalın bir tabaka halinde sürdün. Sen oynamak, ben de trene yetişmek için çıkarken, bana döndün, elini salladın ''Güle güle baba'' dedin. Ben ise irkildim ve ''omuzlarını dik tut'' cevabını verdim. Öğleden sonranın geç saatlerinde herşey yeniden başladı. Eve gelirken seni dizlerinin üstünde eğilmiş, misket oynarken gördüm. Çoraplarında delikler vardı. Seni arkadaşlarının önünde, benimle eve gelmeye zorlayarak aşağıladım. Çoraplar çok pahalıydı ve eğer parası senin cebinden çıkıyor olsaydı, daha dikkatli olurdun. Bir düşün oğlum, bunlar bir babanın lâfları. Daha sonra, ben kütüphanede okurken, gözlerinde acı dolu bir bakışla nasıl çekingen çekingen içeri girdiğini hatırlıyor musun? Gazetenin üstünden, rahatsız edilmiş olmanın verdiği sıkıntıyla sana baktığımda, kapıda durakladın. Ben ise ''ne istiyorsun'' diye kükredim. Hiç birşey söylemedin ama aceleyle bana doğru koştun, kollarını boynuma dolayıp beni öptün. Küçük kolların Tanrı'nın yüreğine yerleştirdiği, sana yaptıklarımın bile solduramadığı o büyük sevgiyle boynumu sıkıyordu. Sonra koşa koşa merdivenlerden çıkıp gittin. Evet oğlum, bundan hemen sonra gazetem ellerimden kaydı ve müthiş bir korku her yanımı sardı. Adetlerim bana neler yaptırıyor? Hata bulma adetim, azarlama adetim. Sana bir çocuk olduğun için verdiğim ödül bu mu? Seni sevmediğimden değil ama bir çocuktan çok fazla şey beklemiştim. Seni kendi ölçütlerimle değerlendirmeye kalkıyordum. Oysa karakterinin o kadar iyi o kadar güzel yanları vardı ki. Küçük yüreğin, dağların ardından söken şafak kadar büyüktü. Ve bunu gelip bana iyi geceler öpücüğü vererek gösterdin. Bu akşam başka hiçbir şeyin önemi yok oğlum. Karanlıkta yatağının başucuna geldim ve utanç içinde diz çöktüm. Bu çok yetersiz bir af dileme çabası. Bunları sana sen uyanıkken söylersem anlamayacağını biliyorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle dost olacak, sen acı çektiğinde bende çekecek, sen güldüğünde ben de güleceğim. İçimden kötü sözler etmek geldiğinde dilimi ısıracağım. Sonra kendime hep şu sözleri söyleyeceğim: O sadece bir çocuk, küçük bir çocuk. Korkarım seni sanki bir yetişkinmişsin gibi gördüm. Ama şimdi seni yatağında dertop olmuş, yorgun, uyurken görüyorum da oğlum, hâlâ bir bebek olduğunu anlıyorum. Daha dün başını omzunun üstüne koyduğun anneciğinin kucağındaydın. Senden çok fazla şey bekledim, çok fazla... W. Livingston Larned |
21-03-2006, 22:03 | #6 |
|
Tebrikler Sayın MERHABA, işte eğitimi kavrayan ebeveyn yaklaşımı budur! İşte bu anlayıştaki ailenin çocuğu mükemmel yetişecektir. Her şeyden önce iyi bir insan olarak yetişecektir. Okul da ailedeki bu eğitim ortamının iyi bir tamamlayıcısı olacaktır. Eğitim anlayışınızın önünde saygıyla eğiliyorum. Selamlar.
|
21-09-2009, 21:50 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Muhteşem bir yazı,çok etkilendim.Birden o baba ve küçük oğlu gözümün önünde yaşadılar sanki her şeyi. |
25-09-2009, 22:00 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu benim de hayalimdeki okul işte) Bu çocuk harika ve bunlar aslında hayal olarak kalmayabilir..Araya ders de koyarsak biraz bu hayal gerçekleşebilir |
25-09-2009, 22:07 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
İşin özü bu. Çocuk ve çocuk gibi davranacak. Küçücük omuzlarında zaten gereğinden fazla yük varken yetişkinler olarak bu yükleri hafifletmemiz gerekirken daha çok ağırlaştırmanın ne gereği var? Fakat yetişkinler de ana baba olmayı kendi anne babalarından öğreniyorlar. Kimse mükemmel değil ve hatalar yapabilir. Çocuklarla olmanın en güzel yanı belki de bu. Çocuklar kin tutmaz . Bir şiirde şöyle diyordu: Çocuklardan öğrendim ben istediğini direterek almayı Affetmeyi ve küçücük şeylerle mutlu olmayı.. Sadece 23 Nisanlarda çocukları hatırlamak yetmiyor.. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
İmar planında okul sahası olan arsanın kamulaştırılmaması | Akademiker | Meslektaşların Soruları | 59 | 02-08-2013 13:09 |
özel okul-4077 sayılı kanun | damista | Meslektaşların Soruları | 3 | 14-01-2008 12:08 |
Okul Aile Birlikleri tüzel kişiler midir? | brkmnks | Hukuk Soruları Arşivi | 12 | 02-01-2007 15:38 |
Güncel Haber / Okul Masrafları | Av.Ceylan Pala Karadağ | Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 13-09-2006 11:16 |
hayalimdeki işyeri | ULZO | Site Lokali | 1 | 24-04-2006 12:51 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |