27-12-2010, 17:13 | #1 |
|
Hakimler, Savcılar ve Avukatlar
Sevgili meslektaşlarım;
yaşadığım bir olayı anlatmaktan ziyade, içimden gelenleri dökmek istiyorum. avukatlar ile hakim-savcılar meslektaşmıdır? en azından hukukçu paydaşlığı bizi bir potada eritirmi? üstadlarımdan yorumları bekliyorum. hakim-savcıların, kişilere ve olaylar bakış açıları malumunuz. özellikle biz avukatlar bu sıkıntıları yaşamışızdır. yer şirin samsun ilimizin, şirin kuş uçmaz kervan geçmez bir adliyesi. olay bir kalem memuru ile aramda geçti. duruşmaya 10 dakika gecikeceğimi, 5 saatlik yoldan geldiğimi, yolda kaza yaptığımı ve arabamı yolda bir ilçede yaptırdığımı söylememe rağmen bu memur durumu, hakime bildirmemiş. tam olarak 10 dk. geciktim ve duruşmam alınmıştı. memura neden bildirmediğini söylediğimde cevap verme zahmetinde bile bulunmadı. durumu duruşma salonuna girerek hakime hanıma bildirdim. kaza yaptığımı ve gecikeceğimi telefonda söylememe rağmen memurunun hiçbirşey yapmadığını, 5 saatlik tehlikeli bir araç yolcuğunun ve kazanın ardından böyle bir olayla karşılaşmanın bende yarattığı siniri ve stresi açıkladım. hakime hanım, memurunun yerine özür diledi. çok üzgün olduğunu belirtti. elbette hakime hanımın özürü çok değerli. ancak kendisinin kabahatli olmadığı olayda neden özür dilediğini anlamadım. sonrasında bir şikayet dilekçesi yazdım. dilekçemin özünde, önemli olanın duruşmaya katılamamam olmadığı, memurun saygısızca davranışı vardı. havale ettirmek için tekrar duruşma salonuna girdim. hakime hanım şöyle bir dilekçeye baktı. "bunu vermeseniz avukat bey" ve "yaşadıklarına gerçekten çok üzüldüm, kazanız için geçmiş olsun, ben sizden özür diliyorum" dedi. bende hakime hanıma " kendi özür beyanın benim için çok değerli olduğunu, ancak kabahatli olanın memuru olduğunu, onun için şikayet dilekçemin havalesini" istedim. hala hakime hanım havale etmemekte direndiyordu. ben ise ısrar ediyordum. bir yandanda bu israrın sebebini merak ediyordum. en sonunda hakime hanım pes etti ve havale etti. "bu dilekçeden birşey çıkmaz, hem ne malum sizin kaza yaptığınız ve telefonla aradığınız" dedi. o an şok oldum. samsun barosundan saygıdeğer bir avukat ile malum adliyede karşılaştım. kendisine durumu anlattığımda "bu adliyenin zaten sorunlu olduğunu hatta uganda adliyesi standartlarını bile yakalayamadığını" söyledi. hukukçu diyoruz; aynı fakültelerde eğitim aldık diyoruz. hukuki tartışmaları işin mutfağında yani duruşma salonlarında yapıyoruz. ancak bir hukukçunun beyanına itibar etmeyen hakim, kendi memuruna şemsiye açmakta. şimdi bu yazıyı okuyan sayın hukukçulara sesleniyorum. hukukçuluk paydası artık bize fazla gelmiyormu. yani bu payda da bulunmanın bize katkısı nedir. neden hukukçu olduğumuz beyan edip, forumlarda "hukukçular" başlıklı yazıları takip ediyoruz? bir hukukçu görüşünü ve iddiasını gerekçelendirir. bende yaşadığım kaza ile ilgili belgeleri dilekçem ekinde sunmuştum. sadece telefon kaydı dökümlerini savcılık kanalıyla edinmek kalmıştı. ama bende hukukçu paydasında bulunmak konusunda istek kalmamıştı. artık bu paydayı terketmek istiyorum. mesleğimi çok seviyorum. severek yapıyorum. bir daha tercih durumda olsan seçermiydin sorusuna evet cevabı veriyorum. bir şeyler artık değişmeli, aksi halde hukukun durumu gibi hukukçunun durumuda sarpa saracak. |
28-12-2010, 22:43 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım, görüşümü çok kısa belirtmek isterim: Ben şahsen, üstyapı kurumlarına bağlı olarak görev yapan hakim ve savcıları meslektaş olarak göremeyeceğim. Bu meslek mensupları adalet hizmetinde görev yapan kamu görevlisidirler; arada bir nezaketen veya söz gelimi bu yönde telaffuz ettiğimiz de olmuştur. Fakat, hakim ve savcıları, avukatlığın tanımı, mahiyeti ve bünyesi dikkate alındığnda, avukatın meslektaşı olarak kabul etmek kanımca hiç doğru ve isabetli değildir. Hukukla alakadar ama farklı meslek mensupları diyelim bence. Ama hakim ve savcının birbirine meslektaş olduğu söylenebilir; bilmiyorum bunu hiç düşünmedim. Saygılarımla. |
22-05-2011, 13:46 | #3 |
|
Ben de aynı kanaatteyim. Yargının savunma ayağını oluşturan avukat ile karar ayağını oluşturan hakimi meslektaş kabul etmek doğru olmasa gerek.
Örneğin bir futbolcu ile bir hakemin meslektaş sayılamaması gibi. |
14-06-2011, 15:12 | #4 |
|
asla meslektaş değiliz...
|
14-06-2011, 17:15 | #5 |
|
Terminolojik açıdan bakıldığından zaten farklı mesleklerde yer aldıklarından hakimler savcılarla, avukatlar da her iki meslek mensubu ile meslektaş değildir.
Özüne bakıldığında hakim ve savcılar birbirlerini meslektaş olarak görmektedirler. Zira belirgin bir şekilde hakim millet adına karar veriyor olsa da devlet otoritesinin cezalandırıcı yönünü, savcı ise kamu adına talep ve mütalaada bulunuyor da olsa yine devlet otoritesinin görünen yüzünü temsil etmektedir. Avukat ise, -en azından cezai ve idari yargılama açısından rahatlıkla ifade edebiliriz ki- otorite karşısında gerçek ve tüzel kişilerin haklarının savunmanlığını yerine getirmektedir. Dolayısıyla avukat, otoriteyi temsil eden hakim ve savcıyla işin doğası gereği zaman zaman karşı karşıya gelmektedir. Hakim ve savcılar ekseriyetle avukatları meslektaş olarak görmedikleri gibi avukatlar da hakim ve savcıları meslektaş olarak görmezler, görmeleri de gerekmemektedir. "Hukukçu" ortak paydası, empati kurabilmek açısından yeterlidir diye düşünüyorum. Saygılarımla.. |
14-06-2011, 17:23 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım, 2 no.lu mesajımda ifade ettiğim görüşlerimi o kadar güzel açmışsınız ki... Zihninize sağlık teşekkürler... |
14-06-2011, 18:27 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayin ADMIN THS girisinde cok dogru belirtmis bence, " Her meslekten hukukçuların birbirleri ile iletişim olanaklarını zenginleştirmek" demekle. Hukukculuk bir meslek midir? Bence hayir. Cünkü Hukuk belirli meslekleri bagrinda birlestiren bir meslekler toplulugunu ifade eder. Buna karsilik: Avukatlik bir meslektir, Hakimlik bir meslektir, ve Savcilik bir meslektir. Benim görüsüme göre hakim ve savciyi meslektas olarak görmek, hem meslekleri birbiri ile karistirmak, hem de karar makami ile iddia makamini birlestirmek anlamina gelir ve demokratik yargi ile uzlasmaz. SAYGILARIMLA |
14-06-2011, 19:04 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
örneginizde "SAVCI"ya nasil bir fonksiyon verdiniz? Karsi takim "futbolcusu" mu? Uyar bence! SAYGILARIMLA |
14-06-2011, 20:14 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu benim bilmiyorum hiç düşünmedim, ilgimi de çekmiyor kabilinden (birazda sitem ve tepki ile karışık olarak aslında) ifade ettiğim bir görüşün kısmen alıntılanmış halidir. Yazımın noktalı virgülden sonraki kısmını da alsaydınız keşke. Ama şimdi sizin yazınız vesilesiyle görüşümü de belirtmiş olayım: ceza muhakemesi hukukumuzun sistemi, makamların işlevleri, silahların eşitliği, amaçladığı dengeler ve kolokyum anlayışı nedeniyle bu iki meslek mensubu da meslektaş değildir. Saygılarımla. |
15-06-2011, 01:33 | #10 |
|
Meslektas var, meslek var,meslek ahlaki var,aynı mesleği yaptığınız halde utanma duygunuzun sizi dusundurdugu ,zorladığı anlar var., hak var hukuk var gak var guguk var.. Sabırın tas olduğu,gözlerin yas olduğu celseler var hayatta..
|
16-06-2011, 13:11 | #11 |
|
Bugün, ağır ceza duruşması çıkışında meslektaşıma atılan yumruktan; gerekli güvenlik önlemlerini almayan ve zamanında müdahalede bulunmayan kolluk görevlileri, bu tip durumlarda maalesef asgari hadden hükmedilen cezalar, eşitliği ve adaleti kendine şiar edinip sadece görevini yapmaya çalışan karşı taraf avukatını hasmı addeden kokuşmuş zihniyet ve her gün biraz daha duyarsızlaşan, sindirilen kanıksamaya başlayan BİZLER sorumluyuz...
|
23-06-2011, 14:05 | #12 |
|
TCK’nın 6. maddesine göre savcı, hakim ve avukatlar yargı görevi yapan konumundadır. Dolayısıyla bizzat TCK bu üç grubun aynı olduğunu söylüyor. Birinin devletten para alıyor olması durumu değiştirmez. Avukat kamusal faaliyet yürütür.AİHM kararlarında sık sık gündeme getirilen ‘silahların eşitliği’ ilkesi var. Yani burada savcı hangi haklara sahipse, savunmayı üstlenen avukatlar da aynı haklara sahiptir. Ayrıca avukatlar müvekkilleriyle özdeşleştirilemez.Silahlar eşit değilse, orada adalet yoktur. Mahkemenin silahlara eşit uzaklıkta olması gerekir. Bu yaklaşım, silahların eşitliğini saymadığını gösterir ki, orada da adalet yoktur.
Hukuk kurallarinin yapilmasinda ve uygulanmasinda mutlak dengenin saglanmasi gibi asiri iyimser bir beklenti içerisinde bulunmuyoruz. Çesitli ekonomik ve siyasal etkenlerin toplumun bütününde oldugu gibi, yargida da dengeleri bozup sarsintilar yaratabildigini biliyoruz. Yapilmasi gereken, dogru amaçlarin konulmasi ve çalismalarin bu dogrultuda sürdürülmesidir. Savunma ve hak arama sürecinde silahlarin esitligi kuramina yönelis, hukukun temelinde her zaman varolan denge arayislarinin güncel bir görünümüdür. Bu ilkenin hukuk uygulayicilarinca özümsenmesi, yargilamanin daha güvenli yürütülmesine katkida bulunacaktir. 21.yüyilda yeni sorunlarla karsilasiyoruz. Yürürlükteki yapilanma, adaleti ne oranda gerçeklestiriyor ? Yargi, gerçegi saptayip dogru kararlar verebiliyor mu ? Yargilama islevinin bu yönü elbetteki çok önemli. Ancak adaletin özde gerçeklesmesi artik insanlara yeterli gelmiyor. Bireyler ve toplum, adaletin görüntüde de gerçeklestigini görmek istiyorlar. Bu beklenti öylesine belirleyici oluyor ki, kapali kapilarin ardinda yetenekli yargiçlarin kimsenin söz istemesine gerek birakmadan verdikleri en adil kararlar bile, toplum içinde inandirici ve adaletli bulunmuyor. Giderek, görüntüde gerçeklestirilemeyen adaletin, özde de saglanamayacagina inaniliyor. Günümüzün degisen hukuk anlayisi içerinde, silahlarin esitligi ilkesinin eksiksiz uygulanmasi yoluyla yargisal dengelerin kurulmasi, adaletin özde ve görüntüde gerçeklesmesi açisindan büyük önem tasiyor. T.C. Anayasasi’nin 90. maddesine 7.5.2004 günlü 5170 sayili yasa ile eklenen “Usulüne göre yürürlüge konulmus temel hak ve özgürlüklere iliskin milletlerarasi anlasmalarla kanunlarin ayni konuda farkli hükümler içermesi nedeniyle çikabilecek uyusmazliklarla milletlerarasi anlasma hükümleri esas alinir.” kurali, hukukçulara uluslarüstü insan haklari yasalarina dogrudan yönelis açisindan hukuk yasamimizda daha önce hiç bir dönemde varolmayan çok önemli bir dayanak sagliyor. |
09-02-2012, 09:31 | #13 |
|
Meslektaşlar değil de hukukçular demek daha uygun olur. Avukat, Hakim, Savcı, Noter, Hukuk Fakültesi Mezunu İcra Müdürünün hepsi hukukçudur. Ama biri diğerinin meslektaşı değildir.
Karşılıklı saygı ve sevgi ortamında herkes kendi mesleğini gereğine ve teamüle (hatta bir adım daha atalım adab-ı muaşeret kurallarına) uygun icra ederse ne meslektaş olmak ne de hukukçu olmak pek bir önem arzetmez diye düşünüyorum. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hakimler Savcılar Kararnamesi Hazır | Armağan Konyalı | Hukuk Haberleri | 2 | 11-07-2005 14:29 |
Hakimler Ve Savcılar Hakkında Dava Açılabilir Mi? | mezar-ı mafia | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 25-10-2004 09:09 |
Hakimler Ve Savcılar Kanununda Değişiklik | peace | Meslektaşların Soruları | 0 | 27-01-2003 16:56 |
Hakimler Ve Savcılar | d k | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 06-10-2002 07:47 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |