Mesajı Okuyun
Old 18-07-2009, 19:31   #30
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan adnan koray
Yukarıda bahsedilen ve açıklanan kavramların uzağında sadece bir konu hakkında görüşlerimi söylemek istiyorum.

İnsan, kabullenilmek ve onaylanmak ister. İnsanın tüm yaptığı "Bakın bana, benim yaşadığımın farkına varın"dır. Kendisinin farkına vardırmaya çalışır. Şimdi bunu yapmaya çalışırken bir dil bilmesi gerekir. Bu Dil egemen olanın dilidir. Kendini anlatabilmesi için bu dille konuşması gerekir. Aksi takdirde dinlenmeyeceğini bilir. Doğrular ve yanlışlar da buna göre anlam kazanacaktır.


Şimdi düşünün, ortaçağdakinden bile daha kötü bir toplum olmuşken, eşitsizlik ve adaletsizlik ve yozlaşma bu kadar damarlamıza işlemişken bir kadının "ey yaşıyorum ben farkına varın" için yaptıklarını düşündüğümde işinin hiç de kolay olmadığını görüyorum.

Burada paylaşmaya çalıştığım düşünce, öncelikle, kadının kendi doğrularını bulması ve buna göre hareket etmesidir. İşte bunu yapan kişi yanılsamalardan belki kurtulabilir ve özgürleşebilir.

Sayın Koray,

Yazdıklarınız bana şunu düşündürdü. Kadının bugünkü toplumda kabul edilmek için kullandığı dil "analık kutsal görevine" sıkı sıkıya sarılması ve kendisini böyle değerli hissetmesine neden olmuştur. Feminizme erkekler kadar kadınların da karşı çıkma nedeni biraz da sanırım bundan ileri geliyor olmalı. Kendisini ataerkil toplumda kadın olarak değerlendirmek için anne olmaya, eş olmaya ihtiyaç duyması ve bu rollere sıkı sıkıya sarılması, bu olmazsa değersizleşeceği düşüncesi geleneksel kadını korkutuyor olabilir. Aksi takdirde tümüyle değersizleşeceğini düşünüyor olabilir. Kendisine erkek bakışı ya da toplumun ona biçtiği roller dışında bakması gerektiği vurgusunu bundan ötürü dile getiriyorum hep.

Ataerkil toplum kadının doğasından ötürü yaptığı iş bölümünde kadına analık rolünü biçmiştir. Bu kötü müdür? Anne olmak elbette kötü değildir kutsaldır ancak tek rol olarak algılandığında ev içine kapanmayı ve eve kapandıkça kendi içine de kapanmayı beraberinde getirmektedir. Kadının analık rolünün ondan ayrılmasını mı savunuyoruz? Tabii ki hayır. Daha önce de yazdığım gibi doğa zaten işbölümünü yapmıştır ve bilimsel gelişmeler her ne kadar buna izin veriyor olsa da doğal olan güzel olandır.

Peki kadın tek rolünün ev içinde olmadığını ve dışarıda bir hayat olduğunu nasıl algılayarak harekete geçecektir? Bunun için anneliğinden feragat etmek zorunda mıdır? İşte asıl kritik nokta da budur ve savunumuzun temel dayanağı da budur. Toplumsal cinsiyetçi yaklaşım kadının kadınsal özelliklerini yok saymaz ve buna yönelik düzenlemeler ve desteklemelerin sağlanması halinde kadının doğasından gelen bu özellikleri ile topluma katılıp gerekli katkıyı yapabileceğini ve kendini gerçekleştirebileceğini savunur. Aksi takdirde kadın belirli yerlere gelebilmek için kendi cinsiyetini yok saymak zorunda kalacaktır. Yani erkek dünyasında var olabilmek için erkekleşecektir. Bugün toplumda kadın temsilciler olarak sayılan bürokrat, vekil, üst düzey yönetici, akademisyen vs.. şöyle bir bakıldığında kadın bakışını bulunduğu ortama yansıtmasını beklediğimiz kadınların kendi var oluş mücadelelerini verirken kadınlıklarından da ödün verdiklerini görebiliyoruz. Bu benim değerlendirmem aksi savunulabilir.

Dolayısıyla kadının "ben de varım" diyebilmesi gerçekten zor. Özgürleşebilmesi için kendine bakışını değiştirmek durumundadır. Uçlarda olmak gerekmiyor. Ben de varım diyebilmek için ne analık görevine sıkı sıkıya bağlanıp kendini çocuğu üzerinden gerçekleştirmeye çalışmalıdır ne de tümüyle kadınlığını kenara itip erkek dünyasında erkeklerin kurallarıyla oynamak gerekir düsturu ile hareket etmelidir. İkisinin de olmaması için orta yol ve en mantıklı ve benim de savunduğum , bugün AB sosyal politikalarında da geçen toplumsal cinsiyetçilik kavramında yer alan bakışla "anneliği doğal bir rol olarak kabul edip bu rolünü oynarken kendisine sunulacak desteklerle kendi potansiyelini tümüyle geliştirip ortaya koyabileceği ortamlara erkekler kadar, erkeklerle birlikte, ama bir kadın olarak kavuşabilmesinin" çözüm yollarının üretilmesi gerekmektedir.

Egemen dile rağmen...Aslında biraz da kendisine rağmen demek daha doğru sanırım..

Saygılar..