Mesajı Okuyun
Old 09-03-2021, 13:21   #2
solicitor54

 
Varsayılan

Öncelikle taraflara usule uygun tebligat yapılması zorunluluğu mevcuttur. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kabul edilir.

"Taraflara tebligat yapılmasını düzenleyen 6100 sayılı HMK 27. (1086 sayılı HUMK.’nun 73.) maddesi hükmünde çok açık bir sekilde vurgulanan Hukuki Dinlenme Hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa Insan Hakları Sözlesmesinin 6. maddesinde açıklanan adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Mahkeme, kural olarak tarafların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez."
(Yargıtay 1.H.D. 2014/10766 E. 2015/12893 K. 10.11.2015)

Bunun yanında davalının adresinin doğru şekilde bildirilmesi gerekir. Şahsın bilinen son adresine tebligat yapılması gerektiği, bunun mümkün olmadığının tespiti halinde mernis adresine tebligat yapılabileceğini öne sürebilirsiniz. Diğer eşin ortak kullandıkları konutu kullanmayan eşin aynı yerde ikamet etmediğini bilmemesi olanaksızdır.

"Tebligat, teblig yapılacak sahsa, bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverisli olmadıgının anlasılması veya bu adreste tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerlesim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır (Teb.K. 6099 s. Kanunla degisik m.10). Su halde, bilinen en son adreste tebligat yapılamadıgı veya aynı adresin tebligata elverisli olmadıgı anlasılmadan, dogrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerlesim yeri adresine tebligat çıkarılamaz. Oysa, mahkemece böyle yapılmamıs, dava dilekçesinde gösterilen adrese tebligat çıkartılmadan, dogrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerlesim yeri adresine tebligat çıkartılmıstır. Bu sekilde yapılan teblig usulsüzdür. Ön inceleme durusmasına çagrı davetiyesi de aynı adrese çıkartılmıs ve muhtara teblig edilmistir. Davalıya dava dilekçesi ve ön inceleme durusmasına çagrı davetiyesi usulüne uygun teblig edilmeden, tahkikatı geçilip yoklugunda hüküm kurulması davalının hukuki dinlenilme (HMK.m.27) hakkını zedeleyen önemli bir usul hatası olup, bozmayı gerektirmistir."
(Yargıtay 2.H.D. 2014/19658 E. 2015/4000 K. 09.03.2015)

Bu hususlar çerçevesinde eğer davacı davalının adresini tespit edememişse mahkemece adres araştırması yapılmalıdır. Bu araştırma netice vermezse ancak mernis adresine tebligat yapılarak davanın esası görülebilir.

"...adres araştırması ve tebligat yaptırmanın davacı tarafın değil, mahkemenin görevi olduğu unutulmamalı, adres ve davalının hangi ülke vatandaşı oldukları belirlendikten sonra tebligat için gerekli giderler belirlenmeli, bu giderlerin yatırılması için davacı vekiline uygun bir süre veya kesin süre verilmeli, masraf yatırıldığı taktirde davalı adına dava dilekçesi ve duruşma günü yöntemine uygun biçimde tebliğe çıkartılmalı, davalıya yöntemine uygun biçimde tebligat yapılıp taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davanın esası yönünden bir hüküm verilmelidir."
(Yargıtay 8.H.D. 2018/7988 E. 2020/2123 K. 04.03.2020)

Dolayısıyla yapmanız gerekenin; usule uygun tebligat yapılmadığı, müvekkilinizin davadan haberinin olmadığı, taraf teşkili sağlanmadan davanın esasına geçilemeyeceği beyanıyla cevap dilekçesi sunmak olduğu kanaatindeyim.

Kabul olunmadığı takdirde;

Cevap dilekçesi sunmamakla karşı tarafın iddialarına karşı delil sunma hakkınız ortadan kalkmadığından bu iddialara karşı delil gösterebilir bu vakaları çürütmeye yönelik tanık dinletebilirsiniz.

"Davaya süresi içinde cevap verilmemis olması, davacının dava dilekçesinde ileri sürdügü vakıaların tamamının inkarı anlamına gelir. (HMK. m. 128) Bu böyle olmakla birlikte, süresi içinde davaya cevap vermemis olmak, davalının savunmasını ispat etme ve davacının ileri sürdügü vakıaları çürütmeye yönelik delil gösterme hakkını ortadan kaldırmaz. Es söylesiyle, davaya süresinde cevap vermeyen davalı, davacının kusurlarına yönelik olarak degil, kendisine kusur yüklenemeyecegine iliskin olarak delil bildirme hakkına sahiptir. Kaldı ki, delil taraflar arasındaki çekismeli hususların ispatı için gösterilecegine göre, bu husus saptanmadan taraflardan delillerini sunmaları da beklenemez. Mahkemece davalıya delil bildirme için süre verilmis ve verilen süre içinde delil bildirilmemis ise de; davalı süreyi izleyen ilk oturumda delil olarak tanık bildirmis, tanıgı Haluk Sert'in dinlenmesini istemistir. Mahkemenin verdigi süre kesin kaydını ve süreye uyulmamasının yaptırımını içermediginden sonuç dogurucu nitelikte degildir. O halde, hukuki dinlenilme hakkının (HMK md. 27) bir geregi olarak davalıya tanıgı H..S...i Hukuk Muhakemeleri Kanununun 240 vd. maddeleri uyarınca dinletme imkanı tanınması, dinlenebildigi takdirde de diger delilerle birlikte degerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı sekilde inceleme ile hüküm kurulması dogru bulunmamıstır."
(Yargıtay 2.H.D. 2013/4273 E. 2013/16392 K. 12.06.2013)