Mesajı Okuyun
Old 01-04-2002, 08:58   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: cest_la_vie

Bu arada Sayın Tikici;
E-mail aracılıgıyla bir cevap yazmış olduğunuzun haberi verildi ancak mesajınızı okuyamıyorum.. Acaba yazdığınız mesajı sildiniz mi, yoksa benimle ilgili bir problem mi var? Düşüncelerinizi okumayı isterdim açıkçası..
Hepinize Saygı ve Sevgilerimle


Sn. öğrenci meslektaşım,

Evet doğru ben bu konuda oldukça uzun bir şekilde düşüncelerimi yazmıştım. Yazarken de kendi seçeneğimi detaylarıyla aktarmışdım. Hem Hakimlik stajında Hakimlerle içiçe bulunmuş hemde avukatlık yapan birisi olarak, başımdan geçenlerin tercihimi nasıl etkilediği de açarak fikirlerimi yazmıştım, fakat okuduğumda çok özele indirgenmiş bir yorum olarak değerlendirilebilir düşüncesiyle üzgünüm ama sildim. Şimdi genel olarak fikrimi yazacağım.

Düşüncelerim:

1- Hakimlik ve savcılık mesleği kutsal, saygın ve önemlidir aynı zamanda çalışma koşulları zor, meşakkatli ve sağlık bozucudur. Bilindiği gibi, yaşam hakkı ve mülkiyet hakkı hem kutsaldır hem de Anayasal güvence altındadır. Bu iki güvenceli kutsal hak üzerinde tasaruf edebilen ve onu hukuki zeminde sona erdirebilen tek (meslek) Hakimliktir. Dünyanın en saygın mesleklerindendir. Ancak, aynı zamanda, Türkiye'de, emrindeki memur ve müstahdeminden yaşam standardı(Maaş ve çalışma koşulları anlamında) pek farklı olmayan (En saygın) mesleklerdendir..

Her mahkeme yılda binlere varan dosya ile boğuşmaktadır. Bir yılda baktığı dosya sayısını, yıllık maaşına oranladığınızda, dünyanın en az para kazanan mesleği olarak karşınıza çıkacaktır. Bu noktada diğer meslekler için de az maaş ve kötü yaşam standardı vardır itirazı gelecek olsa bile, hiç bir mesleğin hakim ve savcılık kadar önemli olmadığını üstüne basarak ifade etmek isterim..

Maalesef ülkemizde, ''para değil, paye'' verilmektedir ki, ''sevgi karın doyurmaz..'' deyişi burada da kendini hissettirecekdir. Bu anlamda belirtmek gerekecektir ki, Hakim ve savcılarımız büyük fedakarlık göstermektedir. İdealist iseniz, ekonomik sorununuz yok ise, yapılacak en güzel iştir.. Bu arada uzun süreli Türkiye seyahati de yaşamızın bir kesiti olacaktır. Çok sayıda insanla karşılaşacak, bir nevi ''insan sarrafı'' olacaksınız...

2- Avukatlık mesleği, biraz daha farklıdır. Hiç bir desteğiniz yok ise, başka bir ifade ile yola kendi başınıza çıkmış iseniz ve şansınız da yolunda gitmemiş ise, ilk bir kaç yıl'' Tanrım benim günahım neydi'' diye sık sık konuştuğunuzu fark edeceksiniz...

Meslekte yeni oluşunuz, tecrübesizliğiniz birileri tarafından çok iyi istismar edilecektir.. ''Hep size kahraman muamelesi yapacaklardır.'' para almadığınız sürece kahraman avukat, para istediğiniz anda: ''Taş attın da kolun mu yoruldu, bir dilekçe yazdın, arzu halci de yazardı...''' terbiyesizliği ile muhatap olacaksınız...

Avukatlar ile ücret sözleşmesi yapmak her nedense, uyanık halkımız için ''Ürkütücüdür''. Ücret sözleşmesine asla yanaşmazlar ve taahhüt ettikleri ''dava sonunda ödenecek ücreti de'' asla ama asla vermezler.. Bu bakımdan ben iddia ederim, dolandırılanların, emeği sömürülenlerin büyük çoğunluğu ne yazık ki avukatlardır.. ''Ücret sözleşmesi yapmayanın işini almayın'' diyenler olabilir, ama kazın ayağı öyle değildir. İş aslanın ağzında bir parça ekmek gibidir, ilk yıllarda... '' hiç yoktan iyidir, yada bir, sıfırdan büyüktür'' düşüncesi beyninizi kemirecek ve siz işi alacaksınız...

Bu bakımdan yıllar ilerleyince, avukat, istemediği halde, farkında olmadan Tüccar olduğunu görecektir .. Tüccar gibi düşünmek zorunda kalacaktır, aksi halde hep ama hep istismar edilecektir.. Bizim halkımız, hizmet sektörünü hep dışlamış, bir türlü benimseyememiştir.. Çünkü, para verdiği şeyin mutlaka bir nesne olması, el ile dokunulur, göz ile görülür, bazen ses ile duyulur , yiyecek ise tadılır olmasını şart görmektedir.. Fakat avukatlık gibi el ile dokunulmaz, göz ile görülmez, ses ile duyulmaz ve ne yazık ki tadılmaz bir meslek icra ediyorsanız, size önerim büronuzda mutlaka bir kaç paket bisküvi yada gofret bulundurmalısınız... para isterken, çaktırmadan bu bisküvi yada gofreti müvekkilinize verdiğinizde, ondaki dokunma, görme ve tadma ihtiyacını gidermiş olacaksınız.. bunun hayrına muhtemelen bir miktar para alacaksınız.. Ben böyle yapıyorum..

Bunlar espiri olsun diye yazılmadı.. olayın gerçek yüzüdür ne yazık kii..

Eş dost muhabbeti ile sana gelenler, eş dost oldukları için para vermek istemezler.. Tabelana bakıp gelenden ise, hiç ama hiç para alma şansın yoktur.. Çünkü senden önce en az 10 avukata daha gitmiş, muhtemelen bu kimse '' Üç ay hapis yatmış, mahkum'' havası ile hukuku kendine göre öğrenmiş, hatta yorumlamaya başlamıştır..

Avukatlık ta başarılı olmak istiyorsan, mutlaka diğer avukatlardan farklı olmak zorundasın.. Bu farklılık iyi derecede yabancı dil bilmek, Yüksek lisans yapmış olmak, bir öğretim görevlisi (Doçent yada Profesör) yanında çalışmış olmak vs. gibi.. olabilir.. Çok iyi konuşmanız, çok bilgili olmanız hatta çok sosyal olmanız hatta çok dürüst olmanız hep ikinci planda kalacaktır..

Bir topluma girdiğinizde, avukat olduğunuzu duydukları an mutlaka olumsuz bir avukat macerası anlatacaklardır size... Bu anlatım içinde, '' Hırsız, sahtekar, üç kağıtçı, dolandırıcı vs.. gibi '' yüz ağartıcı (!) ifadeler sık sık geçecektir...

Bütün bunları aşıp,para kazanmaya başladığınızda, Dünya' da meşru işler içinde bu kadar rahat para kazanılan bir meslek yok diye düşünmeye başlayacaksınız.. Öyleki, bir doktor küçük küçük paralar kazanarak, birikim yapabildiği halde, para kazanan bir avukat yüzde üzerinden büyük rakamlar alabilecektir...

Problemli insanlar size geleceğinden, bir müddet sonra stresten sizde problemli olacaksınız ve mutlaka yanınızda Talcid gibi mide ilaçları ile gezmek zorunda kalacaksınız... Günde en az 10 telefon ve 10 ayrı problem dinleyecek, eve gittiğinizde eşinizin yada çocuğunuzun sorununu dinleyemecek hale geleceksiniz...

Her olumsuzlukta kendinizi sorgulamaya başlayacaksınız, '' keşke hakimlik yapsaydım, keşke noterlik yapsaydım, keşke Öğretim görevlisi olabilseydim, keşke... keşke... ''

Sonunda görülecektir ki, her meslek kendine göre güzel, kendine göre zordur.. İnsan fonksiyonu öne çıkacaktır.. Kendinize olan güven ve kendinizi tanıyabilme size yön verecektir.. İşin özü bu galiba.. Benden sana tavsiye: Bu kadar kafanı yorma, mutlaka hayatını idame ettirecek bir gelirin olacaktır.. Mutlu ve üzgün anların bulunacaktır.. Hiç bir mesleğin garantisi yoktur

Sevgi ve saygılarımla, her şey gönlüne göre olsun..