Mesajı Okuyun
Old 25-06-2007, 17:57   #5
Gülsün A. Aygörmez

 
Varsayılan Konuya iliskin Almanya'daki düzenleme

Merhabalar,

haberle ilgili olarak, konuya Almanya-Türkiye karşılaştırmalı olarak değinmek isterim.

Bilindiği üzere ülkemizde, haklı savunmada(meşru müdafaa) sınırın aşılmasının özel hali, TCK m. 27/2’de düzenlenmiştir. Almanya Ceza Kanunu’nda, ise, "Überschreitung der Notwehr" başlıklı, 33. maddesinde benzer hüküm yer almaktadır.
TCK m. 27/2’ye göre, “meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez” iken, Alman Ceza Kanunu’na göre, eğer fail, haklı savunmanın sınırları, telaş, dehşet veya korkudan dolayı aşmışsa, cezalandırılmaz(“Überschreitet der Täter die Grenzen der Notwehr aus Verwirrung, Furcht oder Schrecken, so wird er nicht bestraft. § 33 StGB)).

Öncelikli olarak Almanya bilimsel çevrelerinde, „haklı savunmada sınırın aşılmasının“ türlerine bakıldığında, haklı savunmada sınırın aşılmasının, iki şekilde meydana gelebileceği görülmektedir. Bunlardan birincisi, „intensive Notwehrexzess“ denilen, „dar kapsamlı haklı savunmada sınır aşılması“, diğeri ise „extensive Notwehrexzess” denilen, “geniş kapsamlı haklı savunmada sınır aşılmasıdır”.

Bunlardan „dar kapsamlı haklı savunmada sınır aşılması“ kavramından anlaşılması gereken, savunma hareketindeki „gereklilik sınırının“ aşılmasıdır.Örneğin, burda kişi, saldırıyı def etmek için, göreli ağır bir savunma aracı kullanır. Aslında yumruklamayla defedilebilecek anlık bir saldırıya, o anki korku ve telaşla, faili göğsünden bıçaklayarak savunmada bulunmak gibi.

“Geniş kapsamlı haklı savunmada sınır aşılması” kavramından anlaşılması gereken ise, kişi savunma hareketin, “zamansal” olarak haklı savunmanın sınırlarında aşma göstermesidir. Burda da örneğin, kendisini dövmek üzere üzerine yüklenen ve kendisinin silahını çektiğini görüp, bunun üzerine korkup kaçan kişiye, failin içinde bulunduğu korku ve heyacendan dolayı ateş edip, onu yaralaması. Ya da bıçakla yaraladığı ve artık halihazırda bir saldırı yaratamayacak kişiyi, failin bıçaklamaya devam etmesi.

Bu durumda, 33. maddenin uygulanıp uygulanmaması gerektiği konusu tartışmalıdır. Almanya’da bazı bilimsel çevrelerce savunulan görüş ve Almanya Yargıtay’ının(Federal Mahkeme) görüşü, aslında bu durumda, haklı savunma aşısından halihazırda(hemzamanlı) bir saldırı ortada bulunmadığı için, buna yönelik de sınırı aşılmış bir savunmanın da mevcut olamayacağı, bu nedenle de kanunun “geniş kapsamlı sınır aşılmasını” kapsamadığı şeklindedir.

Karşıt görüş ise, haklı savunmanın sınırlarının, zamansal sınırlar olarak da anlaşılması gerektiğini; kanun maddesinin sınır aşılmasının her türünü içerdiğini; bunun gerek savunmanın yoğunluğu ile, gerekse zamanla bağlantılı olarak aşılabileceğini savunmaktadır. Bu görüşe göre, ayrıca, eğer haklı savunmada sınırın aşılmasındaki, “cezadan muaf tutulma” göz önünde bulundurulursa, kanunun geniş kapsamlı sınır aşılmasını da kapsadığı savunulmaktadır. Aynı ruhsal hal altında hareket eden kişiler açısından bir ayrım yapılmamalıdır.

Toplulukta yer alan habere ve ayrıca internet aracılığıyla da ulaşılabilen başka haberlere bakıldığında, kararların ne yazık ki ayrıntılı gerekçelerine ulaşılamamasından dolayı, Türkiye Yargıtayı’nın, hangi görüşü kabul ettiği sorusunu yanıtlamak kolay gözükmüyor(bu konuda, topluluk üyelerinin, örnek olabilecek Yargıtay kararlarını, toplulukla paylaşması, konunun daha da iyi aydınlanmasını sağlayacaktır)(ayrıca konuyla ilgili başka bir haber için bakınız: http://www.haberler.com/gaspciyi-old...beraat-haberi/ - 53k –).

Peki, sadece “heyecan, korku veya telaş” denilen, Almanya’da “güçsüzlük duyguları” (Verwirrung, Schrecken, Furcht - asthenischer Affekt) olarak anılan duygu hallerinin mevcudiyeti yeterli midir? Bu heyecan, korku veya telaşın bir derecesi olmalı mıdır? Yani , her türlü korku, heyecan hali, madde metninin uygulanması için yeterli midir?

Almanya Yargıtay’ına göre, her ölüm korkusu madde metninin uygulanmasını sağlamaz. Burda daha çok baskı altında olma duygusunun sebep olduğu; kişinin, olayı doğru bir şekilde gerçekleştirme yeteneğini, büyük ölçüde yani esaslı olarak azaltan bir rahatsızlık derecesi mevcut olmalıdır.

TCK’daki kanun metni, “mazur görülebilecek” heyecan, korku veya telaşı aramaktadır. Bu da göstermektedir ki, Türkiye Yargıtayı’da, her heyecan veya korkuyu yeterli kabul etmemektedir. Almanya uygulamasıda olduğu gibi, Türkiye’de de, mazur görülme incelemesi, korkunun ulaştığı seviye ile kişi üzerindeki etkisi göz önünde bulundurularak incelenebilir.Bu durumda,kişinin saldırı neticesinde, mesela, vücut bütünlüğünün bozulacağına ilişkin ya da öleceğine dair korkusu, öyle bir hal almalı öyle bir dereceye ulaşmalıdır ki, bu seviye, kişinin, makul hareket etme yeteneğini büyük ölçüde yitirmesine sebep olmalıdır. Ancak bu seviyeye ulaşmış bir korku, madde metni kapsamında mazur görülebilecek bir korku olabilir.


Bu noktada da, Sayın Vargün’ün de belirttiği gibi, yerel mahkemelerin son derece özenli bir şekilde araştırma yapmaları gerekmektedir.

Son olarak, kişi, bu duygulanımlarla hareket etmiş olmalı(neticeyle hareketler arasında nedensellik bağı bulunmalı), güçsüzlük duygularının karşışında yer alan, güçlülük duyguları sebebiyle (sthenischen Affekt- örneğin, intikam almak, kızgınlık, öfke, karşılık verme) hareket etmiş olmamalıdır.


Konu hakkında, yararlanılan bilimsel kaynaklar:
-Kindhäuser, StGB Kommentar, 3. Baskı, 2006.
-beck-online, StGB Kommentar, 2007,
- Yararlanılan mahkeme kararları:
- BGH, Urteil vom 16.08.1994 - 1 StR 244/94 (LG Amberg), BGH, Urteil vom 06.02.1997 - 5 StR 589/96 (LG Braunschweig), BGH, Beschluß vom 15-11-1994 - 3 StR 393/94 (LG Görlitz).



Tartışmaya katkıda bulunmuş olayı umar, herkese iyi günler dilerim.


Saygılarımla
Gülsün Aygörmez