Mesajı Okuyun
Old 28-03-2017, 10:08   #56
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

eşin anne babası tarafından tapuda satış yapılan taşınmazların gerçekte bağışlandığının kabulü gerektiğine dair yargıtay kararı :

T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi

Esas No:2015/11715
Karar No:2017/1293
K. Tarihi:



MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R

Davacı ... vekili, dava dilekçesinde sayılan evlilik birliği içinde edinilen malvarlığı nedeniyle 10.000,00 TL alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 02.07.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile, talep miktarını arttırarak toplam 52.045,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın banka hesabı ve ev eşyaları yönünden kısmen kabulü ile 28.379,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davalı vekilinin banka hesabına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK m. 222).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 15.11.1986 tarihinde evlenmiş, 12.01.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı m. TKM 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır(TMK m. 179).
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davacının davalının banka hesaplarında bulunan para nedeniyle alacak talebinde bulunduğu, davalının hesabındaki paranın babası tarafından kendisine devredilen taşınmazın satışından elde edilen para olduğunu, kişisel malı olduğunu savunduğu, mahkemece davalı adına olan banka boşanma dava tarihinde hesaplarındaki para nedeniyle alacağa hükmedildiği, davalının ...'ında bulunan 6791476 nolu hesabında boşanma dava tarihinde 40.000,00 TL, 6607453 nolu hesabında boşanma dava tarihinde 1.258,94 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Tapu kayıtları, banka hesap hareketleri, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, davalının savunmasında belirttiği 5088 parsel sayılı taşınmazın davalının babası tarafından ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devredildiği, davalının 5088 parsel sayılı taşınmazı 30.12.2009 tarihinde sattığı, davalının ....'ında bulunan .... nolu hesabını 30.12.2009 tarihinde 89.000,00 TL yatırarak açtığı, hesabındaki paranın 49.000,00 TL sini 11.01.2010 tarihinde .... nolu hesabına virman yaptığı, hesabında 40.000,00 TL para kaldığı; .... nolu hesabına 49.000,00 TL nin virman yapıldığı aynı gün bu hesaptan 48.000,00 TL nin....'na (davalının kız kardeşi) havale ettiği hesabında 1.258,94 TL para kaldığı görülmektedir. Tasfiyeye konu banka hesaplarındaki paranın kaynağı davalı adına olan 5088 parsel sayılı taşınmazın satışından elde edilen paradır. O halde, uyuşmazlık 5088 parsel sayılı taşınmazın edinilmiş mal olup olmadığı hususundadır. Mal rejiminin tasfiyesinde anne ve baba gibi yakınlar tarafından eşlere yapılan temlik işlemleri resmi kayıtta bedelle yapılmış gibi gösterilse bile hayatın olağan akışına göre, karşılıksız kazandırma (TMK m. 220/2) ve bir tür bağış işlemi niteliğinde olduğu; bu nedenle, eşe geçen bu malvarlığının onun kişisel malı olduğu kabul edilir. Kuşkusuz bu işlemin karşılıksız kazandırma olmadığı iddia eden tarafından ispatlanabilir. 5088 parsel sayılı taşınmazın davalının babasına ait iken davalıya ölünceye bakma akdi ile devrettiği, aynı şekilde davalının babasının 821 ve 6140 parsel sayılı taşınmazlarını da davalının kardeşlerine ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği davalının sunduğu tapu müdürlüğü yazılarından anlaşılmaktadır. Davalının babası tarafından ölünceye kadar bakma akdi gibi işlem yapılmış ve yapılan devir evlilik birliği içerisinde gerçekleşmiş ise de; bir fiili karine olarak, hayatın olağan akışına göre eşlerden birinin anne veya babası tarafından yapılan bu gibi malvarlığı devirleri karşılıksız kazandırma (bağışlama) olarak değerlendirildiğinden ve bu fiili karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını, tasarrufun karşılıksız kazandırma olmayıp karşılığı verilerek elde edilmiş bir edinim olduğunu, gerçek anlamda bir satış işlemi olduğunu iddia eden eş; başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle de ispatlayamadığından davalıya babası tarafından devredilen 5088 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacının mal rejiminin tasfiyesine bağlı bir alacak hakkının mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca, mahkemenin davalının kardeşine gönderdiği 48.000,00 TL nin de babasının ölmeden önce mirasçıları arasında yapmış olduğu paylaşmaya dayalı olduğunun kabulü de bu yöndedir. Tüm bu açıklamalara göre, Mahkemece, banka hesaplarında bulunan paraya yönelik davacının talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, deliller hatalı değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davacının diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 31,40 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 453,60 TL'nin istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve peşin harcın da temyiz eden davalıya iadesine, 07.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.