Mesajı Okuyun
Old 04-08-2002, 17:50   #1
ismailduygulu

 
Varsayılan Antalya Barosu'nda Seçimler Yaklasirken...

Baro Başkan Adaylarına Başarılar...

Türkiye Barolar Birliği (TBB) bünyesinde ve her il düzeyinde örgütlenmiş Baro’lar, avukatların meslek birliği ve kamusal niteliğe sahip. Avukatlar mesleklerini sürdürmede karşılaştıkları engelleri aşmak, sosyal, ekonomik ve hukuksal sorunlarla ilgilenmek amacıyla Baro gücü ile tavır alıyorlar. Hatta bunu biraz daha ileri götürerek, kentsel sorunlar karşısında bile Baro’ların tavır aldıklarını görüyoruz. Hiçbir maddi karşılığı olmaksızın yürütülen Baro yönetim hizmetlerine, her seçim döneminde, aday olan avukatlar, ayrı bir heyecanla katılırlar.

İşin salt mesleki yanının ötesinde, siyasal tavır almak isteyen ve bu siyasal tavır etrafında bir araya gelerek hem ülkesel ve hem de mesleki konularda tutum almak üzere Çağdaş Hukukçular Derneği adı altında da ayrı bir örgütsel yapı var. Çağdaş, laik, sosyal bir hukuk devleti arayışında ve devrimci tutum takınma çabasında olan avukatların örgütü ÇHD.

ÇHD’nin Antalya’da Şubesi vardı ve fakat, her seçim döneminde herkes heyecanla bir araya gelerek, derneği salt seçim aracı haline getirip de, asıl amaçları doğrultusunda mücadele aracı olma işlevine kavuşturulamayınca, derneğin şubesi münfesih duruma düşürüldü. Kurulan derneklerimizi kapatmakla öğünen ve kendilerini bu işlere görevli kılınan arkadaşlar da dernek yönetimlerine egemen olunca, bütün örgütlerin sonu hüsran olmaya devam ediyor.

Antalya Barosu bünyesinde, yakın bir zamanda (Ekim-Kasım 2002) seçimli genel kurul yapılacak.

Daha şimdiden başkan adayları kendilerini açıklıyorlar: Av. M. Zeki Durmaz, Av. Zafer Köken ve Av. Rasim Demirkan’ın aday olduğu ileri sürülerken, Av. Mustafa Şahin aday olduğunu açıkladı. Av. Mustafa Şahin’in ise aday olmasında bir farklılık var. Demokratik Katılım Grubu adı altında bir araya gelen avukatların, kendi aralarında belirledikleri bir günde, yaptıkları önseçim sonucunda Av. Mustafa Şahin, tek aday olarak seçildi ve bu grubun başkan adayı oldu. Bir manada, onu destekleyenlerin önceden onayını aldı ve bu doğrultuda çalışmalarına da başladı.

Katılım Grubu bazı ilkeler belirlemiş,
“-Barolar,
*yaşamın her alanında demokrasinin kurumsallaşması için ödünsüz mücadeleyi,
*üyelerinin mesleki ve ekonomik sorunlarının giderilmesi, etkili bir sosyal güvenlik sistemine
kavuşturulması yönünde projeler üretmeli,
*üyelerinin bilgi, beceri, yetenek ve heyecanlarını baroya katmalarının yollarını açmalı,
*Meslektaşlarının karar süreçlerini izlemelerini sağlayan ve söz hakkı tanıyan, şeffaf, demokratik yönetim anlayışına sahip olmalı,
*Çalışma komisyonlarını özerk, ilçe temsilciliklerini kendilerinin seçebilmesine olanak tanımalı,
*Halkı bilinçlendirme ve eğitsel programlar hazırlamalı,
*Tüm canlı ve cansız varlıkların ortak yaşam ortamı olan evrenin doğal dengesini bozan, başta bulundukları kente karşı işlenen suçlar olmak üzere, tüm çevre suçlarına karşı durmak, toplumun ekonomik, sosyal, kültürel hak ve taleplerinin gerçekleştirilmesi için ödünsüz ve kararlı bir tutum içinde sununa kadar etkin bir biçimde mücadele etmeli!”

Demokratik Katılım Grubu’nun yayınladığı bildiride yazılan ilkelere sahip çıkmamak mümkün değil. Ama her zaman biliriz ki, kendisini “seçimle sınırlı” görmeyen gruplar, seçimlerden sonra başarılı olurlar ise, Baro Yönetiminde olduklarından artık grup çalışması yerine Baro Yönetimlerini esas almakta, başarılı olmayanlar ise her ikisini birden terkedip gitmekte ve olan, aday olma ve herhangi bir beklenti içerisinde olmadan, ortak ilkeler etrafında çalışanlara olmaktadır. Çünkü onlar birlik ve dayanışma beklentisi içerisinde olmanın ötesinde başkaca bir beklentiye girmezler ve sürekli olarak bir hayal kırıklığı yaşarlar.

Demokratik Katılım Grubu bu kez başarılı olamaz ise, bundan sonraki süreç için de beraberliğini sürdürürse sevindirici olur, diye düşünüyorum.