Mesajı Okuyun
Old 10-04-2010, 19:03   #3363
akdevrim

 
Varsayılan

..Şiirlerimde dağ köyü olarak gecen,ve saygı duyduğum bir abim tarafından kaleme alınan yöremi tanıtan yazıyı şiirler sayfama almak istedim....saygılarımla...

......................GAMAN....................... .............
İnsanın teninde doğduğu topraklardan hep bir koku kalır. O yer; kimliğinin ve kişiliğinin şekillendiği ilk yerdir. Aynı zamanda ilk anılarını biriktirmeye başladığı yerdir de. Belki bu yüzden o toprakların geçmişini de merak eder insan. Bu cümleden olarak benim doğduğum köyün geçmişine; yaşlılardan edindiğim bilgiler ışığında kısa bir yolculuk yapmak düşüncesindeyim.
Gaman; Samsun’un güneyinde koyaklar içinde kurulmuş, kente kuş uçuşu 10 km. ama inişli çıkışlı dağ yolları nedeniyle 20 km. uzaklıkta bir yerdir. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı olmakla birlikte para akışı daha çok mevsimlik işçilik diye tanımlanan gurbet mesaisinden karşılanır. Bugün Çayırkent Bucağı olarak bilinmektedir.
Köy; Samsun’un en eski köylerinden biridir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktığında köyün adı Gaman’dır ve sakinlerinin büyük çoğunluğu Pontus Rumlarıdır. Halen Pontus Rumlarından kalma bazı mimari eserlerin kalıntıları mevcuttur. Kilise, han ve kiremithane bunlardan birkaçıdır.
Kurtuluş Savaşından sonra Pontus Rumlarının bir kısmı Yunanistan’a, bir kısmı da Batum’a göç edince; köy bir süre metruk (terkedilmiş) halde kalır. Köyün yeniden şenlendirilmesi 1930’lu yılların başına rastlar. O tarihlerde Sürmene’den, Of’tan, Çaykara’dan ve Batum’dan gelen göçler sonucu köy canlanır. Adı halen Gaman’dır ve yeni dönemin ilk Muhtarı; Durmuş Kanca’dır. Durmuş Kanca adını daha sonra Elhuri Hakkadoğru olarak değiştirir. Zonguldak-Kilimli’ye din görevlisi olarak atanır ve oraya yerleşir. Ondan sonraki Muhtar ise; Bayram Akbulut’tur. Onu diğerleri takip eder. Halen görev yapmakta olan Muhtar Celal Uzuntaş da eski Muhtar Bayram Akbulut’un damadıdır.
Yine o yıllarda köyün adı Sınamataş olarak değiştirilir. Sınamataş’a Küçükköy ve Yeniköy de bağlıdır. Bugün bu iki köy; ayrı birer muhtarlıktır. Küçükköy’ün adı Kestanepınar’dır. 1950’li yıllarda köyün adının Gökçepınar olduğunu görürüz. Aslında Gökçepınar diye bilinen mahalle bugünkü Kestanepınar’dır. Gaman olan bucak merkezinin adı da Çayırkent olmuştur. Bucak Merkezinin kuruluşu yine 1950’li yılların başına rastlar. Eskilerden edindiğim bilgiye göre; ilk Bucak Karakolu Nasıfoğlu İbrahim’in evidir. O ev bugün oğlu İlyas Özdemir’in evi olarak bilinmektedir ve halen ayaktadır. Bu evin önünde Karadeniz’in tipik mimari özelliğini gösteren ve yörede “Paçka” diye adlandırılan bir mısır sereni vardır. O da ayaktadır. Çayırkent bucağına; kurulduğu tarihte 14 pare köy bağlanmıştır. Adatepe ve Teknepınar köyleri hariç Samsun’un güneyinde kalan ve Asarcık’a kadar olan köylerdir bunlar. Yıllar geçtikçe bu sayı çoğalmıştır. Yine o tarihlerde Samsun’un güneyindeki bu köyler iki ad altında toplanmıştır: Sınamataş ve Gebigödekli.
Çayırkent; gerçekte şanssızdır. Çünkü kuruluş tarihlerinde Samsun’a bağlı üç bucak merkezinden biriyken, diğer ikisi; Tekkeköy ve Asarcık sosyal ve ekonomik gelişmeler gösterdiği için ilçe statüsüne kavuşmuş, Çayırkent ise; bir zamanlar 2500 nüfuslu bir yerleşim yeriyken, nüfusu 500 dolaylarına düşmüştür. Bu durum; şu sonucu ortaya koymaktadır: Demek ki Samsun’un en çok göç veren bucağı Çayırkent olmuştur. Bunun nedeni de kanımca; diğer köylerin yerlilerden, Gökçepınar’ın ise; göçü tanıyan Doğu Karadeniz halkından oluşmasıdır.
Kuşkusuz göçün arkasındaki asıl neden ekonomiktir ama diğer köylerin bu kadar göç vermeyişi ilk tezimi güçlendiriyor. Bugün Dünya Coğrafyasının dört bir yanında yerleşmiş çok sayıda Gamanlı yaşamaktadır.
Gaman adı nereden gelmektedir? Köyün en eski yerlilerinden Hacı Hüsnü Dayıdan (Hüsnü Demir) edindiğim bilgiye göre; Pontus Rumları zamanında adı Gama olan zengin bir adam, Samsun-Kavak ticaret yolu üzerinde bir Han kurar. Bu hanın yerleştiği arazi halen merhum amcam Hüseyin Kanca’nın varislerinin mülkiyetindedir. Taştan yapılan bu han çevrede Gama’nın hanı diye ün salmıştır. Gama’nın hanı zamanla “Gaman” haline dönüşmüş ve köyün adı olarak kalmıştır. Halen bu handan geriye tek bir taş bile kalmamıştır. Yine de burası “Hanyeri” olarak anılmaktadır. Kilise ise; bugünkü Kaşıkçılar Mahallesinin hemen üstündedir. 1980’li yılların başında bu kiliseyi gidip göreyim istedim. Kiliseden geriye bir tek temel kalmıştı. Gürgen ve meşe ağaçlarının kapladığı bir çöküntü dikkati çekiyordu yalnızca. Kanımca bugünkü durumu o günkünden pek farklı değildir. Kiremithane ise; Yesifler Mahallesinde ve İğneci Hasanbey Dayının (Hasanbey Aydın) tarlasındaydı. Çocukluğumda eski kiremit parçaları ve pişmiş tuğlalar dikkatimi çekmiş, Anneme sormuştum: “Bu kadar çok kiremit, bu kadar çok tuğla burada ne arıyor? O zaman buranın kiremithane olduğunu ve Rumlardan kaldığını öğrenmiştim. Rumlardan geriye yalnızca bunlar kalmamıştı. Çok daha dikkat çekici olan geride bıraktıkları meyve ağaçlarıydı. Özellikle “Bıldırcın Armutları” ve “Karaüzüm Asmaları”. O bıldırcın armut ağaçlarından birisi Dursunbey Dayının (Dursunbey Aydın); diğeri Tasalı Ayşe Ninenin (Ayşe Özdemir), bir diğeri de Mithat Dayının (Mithat Kanca) tarlasındaydı. Her üçü de Yesifler Mahallesindedir. Yine Hacı Hüsnü Dayıdan edindiğim bilgiye göre; Gaman, kırmızı şaraplarıyla ünlüydü ve Samsun’un ehli keyif zenginleri “Gaman Şarapları”nı yıllarca dinlendirdikten sonra çok özel günlerinde konuklarına ikram ediyordu. Bugün o Karaüzüm asmalarından bir tanesi bizim tarlamızın sınırındadır ve asmalarını gürgen ağaçlarının en uzak dallarına kadar uzatmasına rağmen bakımsızlıktan neredeyse yabanileşmiştir.
Gökçepınar köyü beş ayrı mahalleden oluşmaktadır: Kaşıkçılar, Yesifler, Palikar, Çilingir ve Bağyeri Mahalleleri. Yesifler ve Palikar adlarından da anlaşılacağı üzere; bu iki mahalle, köyün eski sakinleri tarafından kurulmuştur. Yesif(Josef); insan adıdır ve bizim kültürümüzdeki karşılığı Yusuf’tur. Palikar kelimesinin aslı “Palikarya”dır ve Rumca olan bu kelimenin karşılığı da “Delikanlı” demektir. Helenika’da Palikarya olan bu kelime neden Palikar olarak geçmektedir? Pontus Rumlarının kullandığı dile “Romeika”denilmektedir ve kökende aynı olmakla birlikte Helenika’dan farklı özellikler göstermektedir. Kaşıkçılar, Çilingir ve Bağyeri mahalleleri ise; Doğu Karadenizli göçmenler tarafından iskân edildiğinden Türkçe adlar almıştır.
Göç olgusu; köyün boşalmasına neden olmuştur ama o topraklarda doğanların “sıla” özlemini ve sevgisini yok edememiştir. Eskilerin “Sıla-i Rahim” dediği olgudur bu. Gökçepınarlı birisiyle ne zaman karşılaşsam, hep bu sevgiyi dile getirdiklerine tanık oldum. Sanki gizli bir güç onları doğdukları topraklara bağlıyor. Yurt sevgisi denilen gizemli güç bu olsa gerek. “çayırkent.com” sitesine bu yazıyı yazma gerekçelerimden birisi de buydu.

Gökçepınar Köyü İlkokulu ilk kez 1950’li yılların başında kurulmuştur. Yarısı lojman; tek sınıflı bir bina. İlk mezunları bugün 60’lı yaşlarının ikinci yarısında. İlkokuldan sonra lise düzeyinde ilk tahsil gören kişi: Hasan Bayraktar. Onu Salih Kanca izlemiş. Bugün her ikisi de öğretmen emeklisi. Köşelerine çekilmişler. Onlara sevgi ve saygılarımı sunuyor, uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum. Hasan Bayraktar benim öğretmenim. İlkokula başladığımda beş sınıf bir arada eğitim görüyorduk. İlk öğretmenim; Hasan Bayraktar’ın da öğretmeni olan Hasan Yılmaz. Hasan Yılmaz aslında köyün ilk öğretmeni. Üçüncü sınıfa geçtiğimiz yıl; eski binanın yanına ek bir bina daha yapıldı ve ilk üç sınıf biz oraya taşındık. Hasan Bayraktar da bizim öğretmenimiz oldu. Onun bizim köyümüzün insanı olduğunu sonradan öğrenmiştim. İlkokuldan sonra okumak köy çocukları için ağır bir yüktü. Kentte okuması için ya yatılıyı kazanması ya da bir ev kiralayıp bütün ihtiyaçlarını kendisinin karşılaması gerekiyordu. İkinci durum her ailenin kaldırabileceği bir yük değildi. Dahası köy okullarının bitirenlerin eğitim düzeyleri de çok düşüktü. Bugün ne durumdadır? Ayrıntılı bir araştırmam yok ama çok da farklı olduğu kanısında değilim.
Bizim ve bizden önceki dönemin eğitim konusunda gözle görünür bir hamle yaptığını ifade edebilirim. Tahsil görenlerin aklımda kalanlarını sıralamak istersem, şöyle bir tablo çıkar karşımıza: Behzat Öz. Çalışkan ve zeki bir adamdı. Çok genç yaşta aramızdan ayrıldı. Ona Allah’tan rahmet diliyorum. Ağabeyimiz konumundaydı. Zeynel Özdemir, Ali Balcı, Muhammet Akbulut, İsmail Bayraktar, Veysel Çebi, onların arkasında ben varım. Bir de Kaşıkçılardan olup kentte oturan dursun Ali Akbulut vardı. Bizden sonra Miral Özdemir,Hasan Alp ERDOĞAN, Necip Işıldar geliyor. Onları kimler takip etti? O kadar ayrıntıyı bilmiyorum ama epeyce tahsil yapanlar oldu; bunu biliyorum. Eğer kendine pay biçti demezseniz, Gökçepınar Köyü İlkokulundan mezun olup da üniversite bitiren ilk kişinin âcizane şahsım olduğunu söyleyebilirim. Aramızda tahsil görüp de bir yerlere gelmeyen olmadı. Zeynel’le Veysel öğretmen, Dursun Ali Akbulut; Tarih Profesörü oldu. Diğer arkadaşlarımızın bir kısmı din görevlisi, bir kısmı teknisyen. Bir kısmı da hayatın başka alanlarında iş buldu.
Okuyanlar iş gereği zaten köyden ayrılmak durumundaydı. Okuyamayanlar da hayatın zorlamasıyla ayrılınca; ortaya bu tablo çıktı. Ben bu tabloya “Kırlangıç Fırtınası” adını verdim. Her birimiz bir yerde. O fırtınadan nasibini almayan çıkmadı. Şimdi sanal bir dünyada buluşuyoruz. İyi ki teknoloji var da bize bu imkânı veriyor. Değilse, yalnızca aldığımız haberlerle yetinip gidecektik.
Hayat; böyle bir şey: Tutulmayagör onun fırtınasına. Geride ne saman kalır, ne harman. Arada bir gideceğiniz harman yeri var diye sevinirsiniz. Bu da küçümsenecek bir şey sayılmaz. Hiç değilse, o var dersiniz. Hiçten Mutluluk duyarsınız.
Gaman’ın kısa özgeçmişinden birkaç kesitti size sunmak istediğim.
Şimdi de size bazı adlar sıralayacağım. Kuşkusuz aralarında tanıdıklarınız çıkacaktır. Onlarla ilgili anılarınızı, yorumlarınızı yazarsanız, hem eskileri rahmetle yadetmiş oluruz; hem de kişisel tarihimize bir tuğla daha eklemiş oluruz. İnsanların kişisel tarihleri; aynı çağı bölüştüğü insanlarla hayat bulur çünkü.

1-Keleşin Fadime(Ninem),
1-Tasalı Ayşe Nine (Ayşe Özdemir),
3-Hüseyin Kanca(Aga),
4-Posof Arslan (Arslan Kanca),
5-Nuri Kanca,
6-İsmail Kanca,
7-Elmas Kanca,
8-Güleser Kanca,
9-Nevzat Kanca,
10-Necip Fazıl Kanca,
11-Mehmet Özdemir (Pehlivan Mehmet),
12-Muhammet Özdemir (Derviş Muhammet),
13-Hamdiye Özdemir,
14-Zehra Çilingir(Zehra Nine),
15-Sait Çilingir (Bakkal Hacı Sait),
16-İlyas Hoca (Bakkal İlyas Bahar),
17-Fazlı Bahar (Ağam),
18-Nazmiye Özdemir,
19-Bayram Akbulut (Muhtar),
20-Hüseyin Akbulut(Şamil Dayı),
21-Muhittin Akbulut (Muhtar),
22-Ali Akbulut,
23-Sefer Akbulut,
24-Mustafa Balcı (Domdom)
25-Saffet Genç,
26-Behzat Öz,
27-Rasim Yıldırım (Bakkal Hacı Rasim),
28-İdris Işıldar (Şoför Hacı İdris),
29-Mehmet Işıldar (Hacı Koreli Mehmet),
30-Muhammet Bayraktar (Hacı Muhammet Usta),
31-Müslim Bayraktar (Demirci Hacı Müslim Usta),
32-Hanım Erdoğan (Vunitli Hanım Nine),
33-Şükrü Erdoğan (Çavuş Amca),
34-Osman Erdoğan (Vunitli Osman Dayı),
35-Hüsnü Demir (Hafız Hüsnü Dayı),
36-Zihni Ustabaş (Değirmenci Hacı Zihni Dayı),
37-Osman Kara (Değirmenci Gozal Osman),
38-Osman Uzuntaş (Cimilitli Hacı Osman Dayı),
39-Hakkı Yılmaz (Kuşali Hakkı Dayı),
40-Kemal Yılmaz (Şakacı Kemal Abi),
41-Alaattin Yılmaz,
42-Ahmet Yılmaz (Kara Ahmet Dayı),
43-Aziz Sekban (Aziz Ağa),
44-Ziynet Sekban (Ziynet Hala),
45-Rıza Sekban,
46-Hasan Kanca (Hasan Onbaşı),
47-Mehmet Kanca (Onbaşı Mehmet),
48-Dursunbey Çilingir (Dursunbey Dayı),
49-Niyazi Çilingir (Şakacı Niyazı Dayı),
50-Cemal Karaduman,
51-Remziye Karaduman,
52-Dursun Peker (Hafız Peker Amca)
53-Mehmet Peker,
54-Fikret Peker,
55-Dursun Çilingir (Dursun Amca),
56-Hüseyin Usta (Şoför Hüseyin Dayı),
57-Hamit Akbulut (Kaşıkçı Hamit Dayı),
58-Ahmet Çebi (Bekçi Ahmet Dayı),
59-Ali Çebi (Ali Molla),
60-Polat Saka (Bekçi Polat),
61-Ferhat Saka,
62-Ahmet Salihoğlu (Boksör Ahmet),
63-Hasan Salihoğlu (Gicani Hasan),
64-Muzaffer Yazıcı Şakacı Muzaffer Dayı),
65-Dilcer Yazıcı (Dilcer Nine)
Yukarıda sıraladığım insanların hiç birisi aramızda değil. Bir zamanlar birlikte aynı zamanı bölüştüğümüz bu insanların anıları halen yaşıyor. Hiç kuşkum yok ki bu adların yakınları vardır bu sitede. Daha pek çok insanımız da vardır ebedi istirahatgahına yolcu ettiğimiz. Onları da siz hatırlatırsanız memnun edersiniz bizi. Bu liste benim hafızamda tuttuklarımdan oluşuyor. Her hangi bir sıralama sözkonusu değildir. Hatırladıkça yazmaya çalıştım.
Gün gelir de birisi akıl edip Gökçepınar’ın ve Gökçepınarlıların geçmişini kaleme alırsa, bu yazdıklarım kaynak olur umudumu taze tutarak bilgilerin eksiksiz ve doğru olmasına özen gösterdiğimi ifade etmeliyim.
“Kırlangıç Fırtınası”na tutulmuş olsak da hayat devam ediyor.
İzmir,8.4.2010-Prş.

alıntı,Cemil KANCA'dan..