Mesajı Okuyun
Old 30-03-2007, 15:31   #4
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Katılımcılar,

Ben de görüşlerimi belirteyim, ki üzerinde tartışılacak konular için başlangıç noktaları oluşsun.

1. Evet, yabancı ve anlaşılmaz ifadeler meslek sahiplerini daha makbul kılıyor ne yazık ki. Bunun en önemli nedeni, bizim ataerkil bir toplum olmamız. Bizler varsayım olarak yaşını başını almış, mümkünse sakallı, kır saçlı insanlara saygı gösteririz; diğerlerine değil. Henüz burjuva devrimini yaşamadığımız için, 'akıl yaşta değil baştadır' a göre örgütlenmiş bir toplum olmayı da başaramamış durumdayız. Bunun sonucu olarak; bir meslek mensubuyla karşılaştığımızda onun bizden bilge olduğunu kanıtlamasını bekleriz. Kanıtlayacak olan şey diplomaları, başarıları, veya zeka ve becerisi değil; bizim anlayamadığımız şeylerden söz etmesidir. Avukatın, bizim için en iyi çözümü sağlayacağını, doktorun bizi iyileştireceğini söylediğini duymaktan öte birşeyle ilgilenmeyiz. Diğer söylediklerini ne kadar az anlarsak, o kişi o kadar erişilmez, inandırıcı hale gelir. Bunun işe yaramadığını deneyimle gözleyenler, 'hukuk danışmanı' tutarak sorunu çözmeye çalışırlar. Ancak, bireyler olarak bizlerin böyle bir olanağı yoktur. Bizler en anlamadığımız, en sihirbaz gibi görünen ama en inandırıcı rol yapanı yeğlemek zorunda kalırız. Sorduğumuz sorulara aldığımız yanıtlar ne kadar 'sen bu işten anlayamazsın, boşuna kafa yorma, bana bırak' izlenimi veriyorsa, o avukat o kadar iyi sayılacaktır. Bireyin eğitim düzeyi ne kadar yüksekse, avukat o kadar zorlanır. Çünkü meslek sahibi birey, anlamadığı için pes etmez, anlamak ister, sorularıyla avukatı zorlar. Sorununun doğru çözüleceğine inanmak ister. İşte bu aşamada avukat eğer karşısındakini ikna edebilirse ne ala; yoksa müşteri kaçar. Fakat; müşterinin sadece % 1 - 2 si bu nitelikte olduğundan; avukatlar davranışlarını çoğunluğa göre ayarlayacaktır.

2. (1) deki etmenlere ek olarak, avukatın günlük meslek diyeleğinden uzaklaşmak için ek çaba harcaması, sokaktakinden farklı adlandırılan belge ve kavramları açıklamak için çaba harcaması gerekecektir. Bu ilave çabaya gerek olmaksızın yürütebileceği bir meslek hayatı varken, neden bu yükü üstlensin? Üstlenmez, üstlenmek istemez. Üstelik; bu çaba sırasında kendi meslek diyeleğinden uzaklaşarak, sokak dilini benimseme ve kendi meslekdaşlarıyla yapacağı görüşmelerde de o dili kullanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecektir.

3. Elbette ki meslek diyeleği meslek dışı insanların en azından özünü anlayabilecekleri düzeyde Türkçe' leştirilebilir. Ama bu sefer de müşteriyi etkileyen bu gizem ortadan kalkacak, olayı daha iyi kavrayan müşterinin beyninde 'bu işe bu kadar para vermeli miyim' kuşkusu doğmaya başlayacaktır. Bu durum ister istemez isteksizliğe yol açmaktadır. Üstüne üstlük, böyle bir anlaşılırlığı sağlamak için oldukça ciddi düzeyde bir çabaya gerek vardır. Sonuçta, kendi bindiği dalı kesmek olarak da nitelendirilebilecek bu çabadan vazgeçilmesi en akılcısıdır.

Bütün durumlarda, çorbadan ağzı yanan, ayranı kaşıkla içmeye başlayacaktır; ama yargı önüne ömrü boyunca yalnızca bir kere çıkan insan sayısı birden çok çıkanların oldukça küçük bir yüzdesi olduğundan; düzen ağzı yananlara değil, yanmayanlara göre çalışacaktır.

Dolayısıyla, bu kısır döngüyü kıracak olanlar Hukuk öğretim üyeleri ve yasamada görev alanlardır; avukatlık mesleği çalışanları değil.

Saygılarımla,