Mesajı Okuyun
Old 01-12-2009, 10:18   #35
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Kadına Yönelik Şiddet Hız Kesmiyor

Kadına yönelik şiddetin şiddeti artıyor. Şiddet mağdurları sekiz yaşında da oluyor altmış sekiz yaşında da, failler ise çok yakındaki erkeklerden oluşuyor.

Kadına yönelik şiddet söz ve eylemle Türkiye gün*deminde uzun zamandır. Bağımsız kadın örgütlerinin otuz yılı bulan mücadelesi, devletin meslek profesy*onelleri olarak adlandırdığımız; sosyal hizmet uz*manı, sağlık çalışanı, polis ve diğer personeline yönelik eğitim çalışmaları, kurumlararası ilişkilerin düzenlenmesine ilişkin girişimler bu mücadeleye eşlik ediyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele için henüz yeterli ve kalıcı bütçeler ayrılmamış ve çalış*malar sadece ilgili Avrupa Birliği fonları aracılığıyla sürdürülüyor olsa da önemli sayılabilecek gelişmeler bunlar.

Ancak bir yandan da şiddet haberleri, deyim yerindeyse yağmur gibi yağmaya devam ediyor. Üstelik bunlar yaşanan şiddetin sadece basına yan*sıyan kısmı. Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıl yapılan "Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştır*ması"nın çarpıcı sonuçlarından biri de, eşleri veya birlikte yaşadıkları kişilerden şiddet gören kadınların sadece yüzde sekizinin resmi kurum veya sivil toplum kuruluşlarına başvurdukları yönündeydi.(1) Söz konusu araştırmada fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının yüzde kırk iki olduğu düşünüldüğünde, tekrarlandığını ve dozunun gitgide arttığını bildiğimiz şiddetin, kadın cinayetleri olarak gündeme düşmesi şaşırtıcı olmaz.

Son bir yılın rakamları ürkütücü bir tabloyu işaret ediyor. Her ay onlarca taciz, tecavüz, kadın cinayeti, ensest vakası düşüyor gazete sayfalarına. Şiddet mağdurları sekiz yaşında da oluyor altmış sekiz yaşında da, failler ise çok yakındaki erkeklerden oluşuyor.

"Ziyarete geldikleri Ordu'da birlikte yaşadığı Gündüz G.'nin şiddetine maruz kalan ve hamile olan Burcu Kılıç (25) yaşamını yitirdi. Kılıç'la bir*likte ölen bebeği de operasyonla alındı. Gündüz G.'nin sorgusu sürüyor."

"Bursa'nın Kestel ilçesinde, Ahmet Yılmaz (53), git*tiği evde ziyaret ettiği kadının felçli annesine tecavüz etti."

"Tekirdağ'da gece yarısı evlerine yakın bakkala gönderilen 8 yaşındaki kız çocuğunu otomobille kaçıran 2 kişi, çocuğa tecavüz ettikten sonra evinin yakınına bıraktı. Soruşturmayı sürdüren polis, kızın ifadesiyle robot resimleri çizilen ve kardeş olduk*ları belirlenen 2 zanlıyı yakaladı."

"Batman'da, P.V.(13), üç kişinin kendisine tecavüz ettiği şikayetiyle savcılığa başvurdu. Tecavüz şüphelileri henüz yakalanamazken, P. V. koruma al*tına alındı."

"Fethiye'de A.K. (45), kızı A.K. 'ye (13) tecavüz ettiği iddiasıyla gözaltına alındı. A.K. 'nln tecavüzü yakın*larına anlatması üzerine yakınları babayı jandar*maya şikâyet etti. Gözaltına alınan A.K. tutuklanarak cezaevine kondu. A.K. ise Muğla Çocuk Esirgeme Kurumu'na gönderildi."

"Lüleburgaz'da ağaçlık alanda iki sevgilinin öldürülmesi üzerine Lüleburgaz Jandarma Komu*tanlığı özel ekip kurdu. Başı kesilerek öldürülen Ümit Öztürk (22) ile başında sigara söndürülüp sonra yakılan Özlem Işık'ın (18) telefon görüşmelerinden hareket eden jandarma, 4 kişiyi yakaladı. Gözaltına alınanlardan birinin de Işık'ın eski sevgilisi olduğu Heri sürüldü. " (2)

Şiddet araştırmaları yapılsa da karşılaştırma yap*maya yetecek nitelikte veri bulmak mümkün değil. Karakola başvuran kadın ve çocuklar için "Aile İçi Şiddet Olayları Kayıt Formu" tutulması, belki bundan sonrası için karşılaştırmalar yapılmasına imkân verir.(3)

Kadınların bu kadar yoğunlukla yaşadığı şiddet olaylarının çoğu için bir anlık öfkeyle işlenmiş suçlar demek mümkün değil. Gitgide daha çok planlanmış, ayrıntıları üzerinde düşünülmüş vahşet olarak nite*lendirilebilecek şiddet haberleri ile karşılaşıyoruz. Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde ayrıldığı eşini ve ailesinin altı ferdini pusu kurarak öldüren ve sonra kahveye giderek çay içtiği belirtilen Şafak Koksal olayı ya da bundan daha örgütlü ve planlı bir cinayet serisi olarak Mardin Bilge Köyü katliamını, aslında otuz yıldır süren bir savaşın yarattığı şiddetin yansı*maları olarak okumak mümkün görünüyor.

Kadına yönelik şiddetin artış oranına ilişkin ayrın*tılı çalışmalar, kapsamlı bir analiz yok elimizde. Ancak şiddet ve savaşın sadece silahların konuşması veya susmasıyla ilgili olmadığı, militarizmin topluma nasıl nüfus ettiği ve erkek şiddetinin nasıl arttığını gösteriyor bu olaylar.

Kadına yönelik şiddetin yoğunluğunu kay*betmediği bir diğer alanı ise devlet kaynaklı cinsel şiddet oluşturuyor. Mevcut uygulamaları dikkate aldığımızda bu tür şiddet olaylarının dile getirilmesi çok sınırlı, dile getirilip takipçisi olunsa bile suçlu*ların cezalandırılması neredeyse imkânsız. En son yaşadıklarımızdan biri de Ankara'da Genç-Sen eylemi sonrası gözaltına alınan kadınların gözaltında taciz edilmeleri oldu. Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulan bu tacizin yanı sıra cezaev*lerinde de tacizler sürüyor ve sevk sırasında taciz edilmek istemeyen ya da jandarma eşliğinde muayene olmak istemeyen birçok kadın doktora görünme hakkını kullanamıyor. Çocuklar, ne yazık ki devlet kaynaklı şiddet olaylarından da muaf olamıyor. En son Diyarbakır'ın Lice ilçesinde hayvan*larını otlatan Ceylan Önkol'un (14), uzaktan ateşle*nen bir silah sonucu hayatını kaybettiğini biliyoruz, soruşturma hala sürüyor.

Bu karamsar tabloda hiç mi iyi bir şeyler yok diye düşünmeden edemiyor insan. Olumlu bir gelişmeden söz ederek bitirmek istiyorum. Çok yakın bir za*manda 14 yıl öncesinde gerçekleşmiş bir tecavüz vakasında fail yirmi yıl hapis cezası aldı.(4)

Bir de kadınların dur durak bilmeyen mücadelesi var, umut taşımayı mümkün kılan. Kadınlar ve kadın hareketi bir bütün değil kuşkusuz ancak kadına yönelik şiddetle mücadelemiz sürüyor, sürecek. (GÜ/İP)

Ankara - Eğitim-Sen Kadın Dergisi 30 Kasım 2009, Pazartesi