Mesajı Okuyun
Old 17-05-2007, 20:57   #1
AV.ZAFER TUNCA

 
Varsayılan Zamanin Alip GÖtÜrdÜklerİ...

............Beyazlarla kaplı ormanda, dilimde “karlı kayın ormanı” nakaratlarıyla, göle bakan bir ağacın dibine oturdum. Göz alabildiğine boşluk içinde insan varlığına özgü hiçbir nesne yoktu. Geçen hayatımı, şimdi ki durumumu, yanlışlarımı, özlemlerimi, aşklarımı düşünmeye başladım. Uzun zamandır ihtiyacım olan ölüm yalnızlığına kavuşmuştum ve belki de en zor sorularıma doğru yanıtlar verebileceğim bir şans yakalamıştım. Aklıma “O” geldi. Başından sonuna herşeyiyle O. O bana hep, insan hayatında imkansızların nasıl imkanlı hale gelebileceğini hatırlatırdı. Çünkü benim onsuz yaşayabilmem bana hep imkansız gelirken, o anda onsuz yılların geçtiğini düşündüm. Ne acıydı. Ama geçmişti. Bu aynı ölen insanın öldüğünde fani hayatın bittiğini anlayıp kendi cansız bedenini görmesini çağrıştırırdı bana. Evet tam olarak böyleydim. Hayalet gibi dolanıyor, kendimden sıyrılıp kendi enkazıma bakıyordum. Kendime “bir zamanlar faniydin, şimdi ölü” derdim içimden. Bu gerçekle yaşamak ağır geliyordu ilk zamanlar. Ama ne mutlu ki doğal kanunların yarattığı bu kısır döngü,bu paradoks, içinde her şeyin bir çözümünü de yaratıyordu, ya da aldatmacısını. Zamanın, insanın elinden almaya başladımı, iyi kötü ayırt etmediğini o zaman anlamıştım. Önce herşeyinizi alırken sonra da bundan duyduğunuz acıyı, öfkeyi, hırsı alıyordu. Bu da onun var olmasının temeliydi, varoluş sebebiydi. Çünkü hayat hırslarımızla yaşayacak kadar uzun, öfkelerimizi kaldıracak kadar ağır değildi. Hayat hoş bir esintiydi. Fuzuli’ nin dediği gibi, “hayat bir gün kadar kısa; ama bana göz açıp kapamak gibi geldi”............