Mesajı Okuyun
Old 16-03-2010, 00:24   #699
gökyüzü

 
Varsayılan düşün düşün beynimiz paslandı

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Paralel şeyler:

Doğumla ölüm arasında geçen zaman, aslında tutsaklığımız. Çeşitli gereksinimlere mahkum edilmiş bedenimizin beyin dediğimiz bölümü, bu anlamsız yolculuğa bir anlam yüklemek, böylelikle işe yaradığımız yönünde bir yanılsama oluşturmak için uğraşıp durmuş, sonunda nesiller önce "bu dünyaya kalıcı eser bırakmak" diye bir olguyu uydurmuş ve bu uydurma gerçekten de insanlar arasında tutmuş, buna inanmak herkese kolay gelmiş. Ama herkes bir Shakespeare, Da Vinci ya da Beethoven olamadığından, aslında kalıcı olmayan, bizim gibi topu topu bir insan ömrünce bu dünyada oyalanacak çocuklarımız da eser sayılıp, böylece yanılsamanın yaygınlaşması, bu "anlam bulma oyunu"ndan hemen herkesin yararlanması sağlanmış.
(Devamı var Adnan bey, kulağınıza söylerim. )


Herkes elbette bir eser bırakamaz, nerde herkeste o yetenek. Fakat herkes elinden geldiğince bir ürün bırakabilir, üstelik bu öyle büyük yetenekler de gerektirmez. Bir öğretmenin öğrencilerini yetiştirmesi, yoksul bir ailenin çocuğuna eğitim- öğretim sağlamak için zorlanması ama gıkının bile çıkmaması, gerçekten ihtiyacı olan birine maddi manevi yardım etmemiz, kendimizden pay çıkartırsak eğer hukuki açıdan yardıma çok ihtiyacı olan bir müvekkile hukuki koruma sağlanması için çabalamamız ve sonuç alabilmemiz, yargılama yapan hakimlerimizin hukuka kanuna uygun kararlar vermesi, hastalıklara çare bulmaya çalışan bilim adamlarının -ki içinde ceza hukukunu ilgilendiren vakaların faillerinin de sağaltılması var- çalışması, depremlerin tahmin edilebilmesi için bilim adamlarınca verilen uğraşı, ya da.....Bunların hepsi yerine göre bir üründür bir eserdir.
Neyi düşünüyoruz? Yanılsamayı, anlamsızlığı! Anlam yada anlamsızlık insanların kendi içlerinde sorgulaması gereken kavramlardır bence. Anlam, anlamsızlık felsefenin bile çözemediği bir konu olmalı ki topu psikolojiye atabiliyor. Ve felsefe anlam yada anlamsızlık kavramlarına tanım aramaktan ziyade evreni anlamayı, mutlu olmaya giden yolu, doğru düşünmeyi , bilgi nedir sorusuna yanıt aramayı ve gerçek bilgiye ulaşmak için kurgu yapmayı öğretiyor. (Felsefesiz, kurgusuz, modellemesiz bilimci olmaz, işin içinden çıkamazsa da ondan zaten bilimci olmaz)
Bu kurgu içinde anlam anlamsızlık da sorgulanacak elbette ama bu sorgulama insanın bilgiye ulaşmasına engel olarak onu karamsarlığa itiyor ise bu sorgulamayı bu ya da benzeri platformda paylaşmamak da sorumluluğumuz içindedir. Sn. Şahper Ferda Demirel ve Sn. Av. Ufuk bu konuda haklı olarak epeyce söz söylediler.
Çocuklarımız elbette eserlerimizdir. Düşünsel ya da davranışsal anlamda, edindiğimiz bilgilerle, yaptığımız yanlışlarımızın farkına varabilip, onları elimizden geldiğince daha az yanlış yapacak bireyler olarak yetiştirmek ve sonuç olarak daha mutlu yaşam sürmeleri için onları eğitmek az şey midir? Alın size eser!
Ve sizin küçük balığınız? Şiirinizi kopyalayıp dosyama atmıştım. Balık, körfezin güneşine giden yolu dalgalara aldırmadan bulacağını söylüyordu. Sonra dönüp küçük balığa ve diğer küçük balıklara tüm büyüklüğü ile körfezde neler oluyor anlatacaktı. Kendini beğenmiş balıklar hariç diğer tüm balık arkadaşları da ona hayran olacaklar, belki bir kaçı da onun bu davranışından etkilenecekti. Yani balık, Beethoven kadar olmasa bile, farklı olarak cesaretini ve bilgisini aktaracaktı. Az şey mi bu?
Siz de şiir ve öyküler yazıyorsunuz, bu sayfalarda bizlerle paylaşıyorsunuz ve övgüler alıyorsunuz. Yoksa bu övgülerimizi küçümsüyor musunuz? Yoksa ürün vermediğinizi mi düşünüyorsunuz? Yoksa ürünlerinizi beğenmiyor musunuz? Bunlar işe yaramaz mı diyorsunuz? Yanıtınız duruma ve zamana göre değişebilir mi? Bu sayfalarda yazan, çok kıymetli yazılar ve şiirler yazan kıymetli yazarlar var. Yazarı, gözlemlemiş öykü yazmış.Yazarı duygulanmış şiir yazmış. Tam da beni anlatıyor ya da sizi anlatıyor ya da diğer arkadaşımızı anlatıyor. Burada bahsetmeden geçemiyeceğim; diğer şiir yazan çok kıymetli arkadaşlarımız gibi, şiir yazan Sn. Münzevi'nin (aman alınmasın ) bir iki mısrasının bana bir öyküm için ilham verdiğini yazdım sayfasında. Teşekkür mesajı ile " çok memnun olduğunu, fakat mısrasının aynen yayınlanıp yayınlanmıyacağını sordu" tabii ben de usule ve yasaya uygun bir yanıt verdim. Sn. Münzevi söylemiyle hem eserine sahip çıktı hem de beni onurlandırıp öykü çalışmalarımda bana inanarak destek oldu.
Sn. Hasan Alp Erdoğan, Sn. MKARİPTAŞ, Sn. Em. Hakim, Sn. Muhsin Koçak, Sn. Özge Yücel, Sn. H.YKayar, Sn.Kardan Adam, Sn. Armağan Konyalı, Sn. Suat Ergin ve bu sayfaların içinde şiir yazan pek çok arkadaşımız ve Sn. Cengiz Aladağ (ne çok, duygu yüklü arkadaşlar- ki insan iyi ki duygu yüklü -var) aklıma ilk gelen, şiir yazıp eser veren arkadaşlar bunlar. Ve yazıları, öyküleriyle emek harcayan arkadaşlar. Ve sorular sorup, sorulan sorulara yanıt vermeye çalışan bizler, hepimizin birbirimize bir yararı var ve bu bir yanılsama değil düpedüz gerçek. Bu nedenle yolculuğumuz asla anlamsız değil. (Kusuruma bakmadınız değil mi alıntıyı mesajınızdan yaptım diye )