Mesajı Okuyun
Old 17-01-2005, 17:57   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Cedaw Gölge Raporu

Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılık Sürüyor

CEDAW Türkiye Komitesi'nin raporuna göre, Türkiye'de karar alma mekanizmalarında kadınlar yer almıyor; kadınların yüzde 97'si hayatları boyunca en az bir kez şiddete uğruyor. Yasal reformlara rağmen, kadınlara yönelik ayrımcı düzenlemeler de sürüyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
14/01/2005 Burçin BELGE burcin@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Türkiye kadınlarının sorunları, New York'ta, Birleşmiş Milletler Merkezi'nde gerçekleştirilecek özel oturumda konuşulacak.

Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Vakfı ve Uçan Süpürge, hazırladıkları "gölge raporları" 20 Ocak'ta Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Komitesi'ne sunacaklar.

100 kadından 97'si şiddete maruz kalıyor

CEDAW Türkiye Komitesi temsilcileri, raporlarını, dün (Çarşamba) basına ve kamuoyuna açıkladılar.

Uçan Süpürge'nin 81 ilden 453 kadının katılımıyla hazırladığı "Gölge Rapor" a göre, Türkiye'de karar alma mekanizmalarında kadınlar yer almıyor; evli erkeklerin üçte biri eşine cinsel saldırıda bulunuyor; kadınların yüzde 97'si hayatları boyunca en az bir kez şiddete maruz kalıyorlar.

Reformlar tamam, eşitsizlik sürüyor

Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı'nın hazırladığı rapor ise, Avrupa Birliği (AB) uyum süreci çerçevesinde gerçekleştirilen yasal reformlarda kadın erkek eşitsizliğine yol açan düzenlemelere işaret ediyor.

Raporda, namus cinayetleri, bekaret kontrolleri, olumlu ayrımcılık, kadının siyasete ve iş gücüne katılımı, Yerel Yönetimler ve Kamu Reformu ve Medeni Kanun'daki Mal Rejimi ile ilgili eşitsizlikler ele alınıyor.

Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Vakfı, hazırladığı CEDAW Gölge Raporu'nda, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele için somut çözümler öneriyor.

"TCK hak ihlallerinin meşrulaştırıyor"

Rapora göre, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda hâlâ, kadınlara karı ayrımcılık yaratan ve kadının insan hakları ihlallerini meşrulaştıran düzenlemeler bulunuyor.

Rapor, namus cinayetleri, bekaret testleri, ayrımcılık ve 15-18 yaş arası gençlerin rızaya dayalı cinsel ilişkileri maddelerindeki ayrımcı düzenlemelerin kaldırılmasını ve bu maddelerin kadın ve gençlerin hak ve özgürlüklerini koruyacak şekilde düzeltilmesini öngörüyor.

"Kadın sığınma evleri kapatılırsa..."

Yerel Yönetimler ve Kamu Reformu, sayısı zaten çok yetersiz olan kadın sığınma evlerinin ve toplum merkezlerinin kapatılması tehlikesini getiriyor.

Raporda, devletin kadına karşı şiddeti önleme konusundaki tüm yükümlülüklerini yerel yönetimlere devretmesi eleştirilerek, hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimlerin bu konuda sorumluluk almasının esas olduğu vurgulanıyor.

Eşitlik mekanizmaları devreye

Geçtiğimiz Nisan ayında değiştirilen Anayasa'nın 10. maddesi hâlâ, kadın ve erkek eşitliğinin hayata geçirilmesi için gereken olumlu ayrımcılık perspektifini taşımıyor. Madde bu şekliyle, kadınlara fırsat eşitliği yaratmak üzere alınacak geçici önlemleri dahi engelleyebilecek nitelikte.

Raporda, 10. maddenin olumlu ayrımcılık ilkesine göre düzeltilmesi, Eşitlik Çerçeve Yasası'nın hazırlanması, bir Eşitlik İzleme Komisyonu ile Cinsiyet Eşitliği Ombudsmanlığı'nın oluşturulması gerektiği ifade ediliyor.

Kadınların işgücüne katılımı

Raporda, Medeni Kanun'daki "evlilik süresince edinilmiş malların ortak paylaşımı" ilkesinin geriye yönelik işletilebilecek şekilde düzenlenmesi; kadınların siyasi hayata katılımını artırmak için yüzde 30'luk kota sisteminin getirilmesi ve hükümetin 2010 Lizbon kriterleri ışığında kadınların iş gücüne katılım oranının artırılması için gerekli bütün önlemleri alması öngörülüyor.

Siyasi kültür, kadınların önünde engel

Uçan Süpürge'nin açıkladığı "Gölge Rapor"da ise, Türkiyeli kadınların durumları, "yasalar ve kanun önünde eşitlik ilkesi"; "siyaset ve karar mekanizmalarına katılım"; "ekonomi, çalışma hayatı ve yoksulluk"; "kadına yönelik şiddet"; "evlilik, aile ilişkileri, geleneksel roller"; "eğitim"; "medya" ve "kadın sağlığı" gibi kriterler ışığında değerlendiriliyor.

Raporda, kadınların karar alma mekanizmalarında yer almadığı ve Türkiye'nin bu konuda 119 ülke arasında 103. olduğu belirtiliyor. "Siyasi partilerin erkek egemen yapısı", Türkiye'de kadınların siyasal temsilinin önündeki en önemli engeller arasında sıralanıyor.

Çalışma hayatında ayrımcılık

Türkiye'de kadınların işgücü piyasasına erkeklerle eşit bir biçimde katılamadığını belirten rapora göre, "içselleştiren kalıp yargılar, kadına yönelik ayrımcılığın fark edilmesini" de engelliyor.

Raporda, 2003'te çıkartılan İş Kanunu'na rağmen yasal düzenlemelerde kadınların dikkate alınmadığı belirtiliyor. Kadının istihdamını artırmaya yönelik bir istihdam politikası oluşturulması, kadınlar lehine geçici özel önlemler alınması, kredi borçlanma ve sigorta konularında pozitif ayrımcılık uygulanması, Tarım İş Yasası'nın çıkartılması öneriliyor.

Namus cinayetleri: 4 yılda 54 kadın öldürüldü

Uçan Süpürge'nin Gölge Raporu'nda, Türkiye'de kadınların öldürüldüğü, intihara zorlandığı ve tecavüze uğradıkları belirtiliyor. Rapor, namus cinayetlerine de dikkat çekiyor ve 2000-2004 yılları arasında basına yansıyan namus cinayeti kurbanı kadınların sayısının 54'e ulaştığı vurgulanıyor.

Türkiye'deki kadın sığınma evlerinin azlığına dikkat çeken raporda, yılda en az 3 sığınma evinin açılması gerektiği; kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.

Rapor, ensest ilişkinin yasalarda suç sayılması gerektiğini ifade ediyor; kadına yönelik şiddetin kadın-erkek eşitsizliğinden kaynaklandığını belirtiyor. Bekaret testlerinin yasaklanması uyarısında bulunan kadınlar, eşcinsellere yönelik ayrımcılığın da suç sayılmasını istiyorlar.

Erken yaşta, nikahsız evlilik

Raporda, Türkiye'de ataerkil aile düzeni ve kalıplaşmış cinsiyet rollerinin kadına yönelik; aile yapısındaki bölgesel farklılıkların ise kadınlar arasında ayrımcılığa yol açtığı belirtiliyor.

"Türkiye'de aile kurumunun dokunulmazlığı, kadınların daha iyi bir hayat sürmesine engel olan ayrımcı davranışların meşrulaşmasına ve adetler şeklinde gelenekselleşmesine ortam hazırlamaktadır. Kadın ve aile ile ilişkili konularda gelenekçiliğe aşırı vurgu yapılarak, özel alanda dindarlık ve muhafazakarlık sürdürülmekte ve kadınlar tarafından da taşınmaktadır" denilen raporda, eşit haklara yönelik en önemli engeller, şöyle sıralanıyor:

"Gelenek, töre ve dini anlayışlar; ataerkil aile düzeni; kalıplaşmış cinsiyet rolleri; eğitimsizlik; ekonomik bağımlılık."

Raporda, bu engellerin ortadan kaldırılabilmesi için kararlı bir devlet politikasına ve bu politikayı uygulama iradesine ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.

Raporda, eğitimde, medyada ve kadın sağlığı alanında kadına yönelik ayrımcı uygulamalara ve bunların ortadan kaldırılmasında devletin sorumluluğuna da dikkat çekiliyor. (BB)