Mesajı Okuyun
Old 12-11-2019, 15:09   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Aşağıdaki kararın esas numarası 2017/1-1260 diğer bilgileri verdiğiniz künyeye uyuyor

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet_Ali
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02/05/2019 tarihli 2014/495 E.???, 2019/511 K. sayılı kararını arıyorum. Kararı paylaşacak Meslektaşıma şimdiden teşekkür ederim.
Taraflar arasındaki "tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.03.2013 tarihli ve 2013/33 E., 2013/135 K. sayılı kararın davacı mirasçıları vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 10.06.2014 tarihli ve 2013/21933 E., 2014/11530 K. sayılı kararı ile:
 
"...Dava, tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece çekişmeli taşınmazın davalı kurum tarafından bedeli karşılığında temlik alındığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
 
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 147 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, kadastro işlemleri sırasında tapu kaydı esas alınmak suretiyle miras bırakanın muvafakatı alınıp bağıştan söz edilerek Hazine adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.
 
Her ne kadar, dava kayıt maliki Hazine aleyhine değil ... aleyhine açılmış ise de; bu durum husumette yanılgı değil noksanlıktır.
 
Hâl böyle olunca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesi uyarınca Hazinenin davada yer almasının sağlanması, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken, değinilen husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir..."
 
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
HUKUK GENEL KURULU KARARI
 
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
Dava, tenkis istemine ilişkindir.
 
Davacı vekili, 27.06.1997 tarihli dava dilekçesinde davalı ... Bakanlığının da aralarında bulunduğu davalılara husumet yöneltmek suretiyle açtığı davada, Ordu İli, Ulubey İlçesi, Karakoca Mahallesinde bulunan 146 ada 1 parsel, 147 ada 1 parsel, 148 ada 2 parsel, 149 ada 16 parsel, 157 ada 11 parsel, 158 ada 4 parsel, 158 ada 5, 10, 38, 39, 3, 6, 7, 8, 2, 147 ada 2 parsel ve 157 ada 10 parsel sayılı taşınmazların malikinin murisi Sebile Gündüz olduğunu, ancak murisin sağlığında kendine ait olan bu taşınmazlardan 146 ada 1 parsel, 147 ada 1 parsel ve 148 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar dışındakileri davalılara hibe ve temlik ettiğini, murisin bu temlik işlemleriyle tasarruf nisabını fazlasıyla aştığını ve davacının mahfuz hissesini bertaraf etmek amacıyla hareket ettiğini, taşınmazların tamamının arsa mahiyetinde ve çok değerli taşınmazlar olduğunu belirterek, yapılan temliklerin müvekkilinin mahfuz hissesi oranında aynen, bunun mümkün olmaması hâlinde ise nakden tenkisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
 
Davalı ... vekili, murisin 147 ada 2 parsel sayılı taşınmazı sağlığında gerçek bedeli karşılığında hastane binası yapılmak üzere Hazineye sattığını, satış sözleşmesi ile yapılan devirlerde tenkis davası açılamayacağının Kanunun amir hükmü olduğunu, bir kimsenin hayatta iken tasarruf nisabını aşmamak kaydıyla mameleki üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkına sahip olduğunu, yapılan temlik ile tasarruf nisabının aşılmadığı gibi saklı pay kurallarını giderme amacının da bulunmadığını, saklı paya tecavüz kastı taşımayan bağışlamaların bile tenkise tabi olmadığını, ayrıca son tarihli temlik idareye yapılmadığından davanın sadece diğer davalılara yöneltilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
 
Yerel mahkemece; tüm davalılar hakkında 2012/512 (1997/99) esasında görülmekte olan davadan ... aleyhine açılan davanın tensiben reddine karar verilmek üzere tefrikine karar verilip dosya 2013/33 esasına kaydedildikten sonra, davalı vekilinin cevap dilekçesinde belirtildiği gibi dava konusu 147 ada 2 numaralı parselin hastane yapılmak üzere muristen bedeli karşılığı satın alındığı hususunun tüm tedavülleri ile birlikte tapu kayıtları incelendiğinde açıkça ortaya çıktığı, murisin sağlığında resmî işlem ile bedeli karşılığında davalı ... Bakanlığına sattığı 147 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tenkis davasına konu olamayacağı, böyle bir davanın dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
Davacı mirasçılarının temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
 
Mahkemece; önceki gerekçeler ve 02.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 659 sayılı KHK'nın 6/1. maddesi ile tüm kamu idarelerine tüzel kişilik tanındığı, dolayısıyla davalının ve Maliye Bakanlığının ayrı ayrı tüzel kişiliklerinin bulunduğu, bu nedenle ayrıca Hazinenin davada yer almasının gerekmediği belirtilerek ilk hükümde direnilmiştir.
 
Direnme kararı davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
 
I- Öncelikle direnme kararının temyizine ilişkin dilekçede temyiz edenler arasında isimlerine yer verilen Münevver Kara ve ...'un temyiz istemlerinin incelenmesi gerekmektedir.
 
Dava ... tarafından 27.06.1997 tarihinde açılmış olup, adı geçen davacının yargılama sırasında18.02.2004 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları olan ... ile ..., Ulubey/Ordu Noterliğinin 20.11.2013 tarih ve 01160 yevmiye numaralı mirasçılık belgesini sunarak davaya devam etmişlerdir. Davacı mirasçıları tarafından sunulan mirasçılık belgesi incelendiğinde müteveffa ...'ün bu kişiler dışında başka mirasçılarının bulunmadığı anlaşıldığı gibi temyiz dilekçesinde isimleri yer alan Münevver Kara ile ...'un eldeki davada taraf olduklarına dair dosyada herhangi bir bilgi de yer almamaktadır.
 
O halde, davada taraf sıfatı bulunmayan Münevver Kara ile ... adına verilen temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
 
II-Davacı mirasçıları ... ile ...'ün temyiz istemine gelince;
 
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tenkis isteği ile açılan eldeki davada, tasarrufa konu taşınmaz üzerinde hastane binası bulunması nedeniyle husumetin kayıt maliki Hazineye değil de Sağlık Bakanlığına yöneltilmiş olmasının husumette eksiklik niteliğinde olup olmadığı, varılacak sonuca göre HMK'nın 124. maddesi uyarınca Hazinenin davada yer alması sağlanarak, taraf teşkilinin bu şekilde tamamlanmasından sonra davanın esasının incelenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
 
Bilindiği üzere tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları aşarak ölüme bağlı veya sağlar arası yaptığı karşılıksız kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili ve yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
 
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır.
 
Tenkis davası, kural olarak saklı pay sahibi mirasçılar tarafından açılır. Yine kural olarak miras bırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacıyla yaptığı tasarruftan yararlanan kişi aleyhine açılır. Ayrıca, 13.01.1975 tarih ve 7/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında (İBK) miras bırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacıyla yaptığı temliki tasarruftan sonra bundan yararlanan kişinin sırf saklı pay sahibi mirasçıları bu haklarından yoksun kılmak için durumu bilen üçüncü kişilere taşınmazı temlik etmesi hâlinde kötü niyetli bu kişilere karşı da saklı pay sahibi mirasçılar tarafından tenkis davası açılabileceği kabul edilmiştir.
 
Somut olayda ise dava kayıt maliki olan Hazineye değil Sağlık Bakanlığına yöneltilmiştir.
 
İradi taraf değişikliğine ilişkin düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 124. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür (m.124/1). Ancak kanun koyucu bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümleri saklı tutarak (m.124/2) hâkimin izni ile taraf değişikliği yapılabilecek hâllere de yer vermiştir. Anılan iki fıkra çerçevesinde maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği gibi, tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması durumunda da hâkimin izniyle taraf değişikliği yapılabilecektir (HMK m.124/3,4). İradi taraf değişikliğine ilişkin hükme istinaden gerek davacı gerekse davalı tarafta, iradi taraf değişikliği yapılması mümkündür (Taş Korkmaz, H.: Medenî Usûl Hukukunda İradî Taraf Değişikliği, Ankara 2014, s.169; Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Medenî Usûl Hukuku, 14.b., Ankara 2013, s.310; Saldırım, M.: Açıklamalı ve İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İlgili Mevzuat, Ankara 2011, s.103). Yargıtay uygulaması da bu yöndedir (Bkz. HGK, 19.09.2012 tarih ve 2012/6-338 E., 2012/586 K.).
 
İradi taraf değişikliği yapılması için davacının talebinin bulunması gerektiği tartışmasızdır.
 
Temsilcide hata hâlinde ise Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukuki yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz. Gerçek temsilci belirlenip dava dilekçesi tebliğ edilerek onun huzuru ile yargılamaya devam edilmesi zorunludur. Bir başka deyişle, bu gibi durumlarda, gerek teori ve gerekse kararlılık kazanmış olan yargısal uygulamaya göre verilecek ara kararıyla durumun belirtilmesi ve davanın doğru hasma yöneltilmesi için davacıya imkân sağlanması gerektiği kabul edilmektedir. Usul ekonomisi açısından da eksikliğin açıklanan bu şekilde giderilmesi gerekmektedir (HGK’nın 03.03.2010 tarih ve 2010/4-115 E., 2010/129 K. sayılı).
 
Bu açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında; davacının gerçek amacının kayıt maliki olan Hazine aleyhine dava açmak iken, davaya konu taşınmaz üzerinde hastane binası bulunması nedeniyle temsilciyi ... zannederek temsilcide hata yaptığı oldukça belirgindir.
 
Hâl böyle olunca, buradaki yanılgının hasımda yanılgı ya da eksiklik olmayıp temsilcide hata olduğunun kabulü gerekmektedir.
 
Sonuç itibariyle mahkemece yapılacak iş; davanın temsilcide yanılgı nedeniyle Sağlık Bakanlığına yöneltildiğinin kabulü ile Hazineye davetiye tebliğ edilerek davaya katılma ve kendisini savunma olanağı verilmesinden sonra yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında bir karar vermekten ibaret olmalıdır.
 
O hâlde, yerel mahkeme direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.
 
SONUÇ: 1-Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerden dolayı davada taraf sıfatı bulunmayan Münevver Kara ve ... adına verilen temyiz dilekçesinin REDDİNE,
 
2-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerden dolayı davacılar ... ile ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.05.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Saygılar