Mesajı Okuyun
Old 04-12-2014, 16:36   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol Gösterecek Karar

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/4803

K. 2010/5809

T. 5.4.2010

• VASİYETNAMENİN TENFİZİ ( Tescil İstemi - Vasiyetnamenin İptali Davası Ret İle Sonuçlandığına Göre Mirasçı Naspedilenler Mirasçılık Belgesi İle Vasiyetnameye Konu Taşınmazın Adlarına Tescilini Talep Edebilecekleri )

• MİRASÇILIK BELGESİ ( Vasiyetnamenin Açılması İşlemi Tamamlandığına ve Vasiyetnamenin İptali Davası Ret İle Sonuçlandığına Göre Mirasçı Naspedilenler Mirasçılık Belgesi İle Vasiyetnameye Konu Taşınmazın Adlarına Tescilini Talep Edebilecekleri )

• TESCİL İSTEMİ ( Vasiyetnamenin İptali Davası Ret İle Sonuçlandığına Göre Mirasçı Naspedilenler Mirasçılık Belgesi İle Vasiyetnameye Konu Taşınmazın Adlarına Tescilini Talep Edebilecekleri )

• VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI ( Ret İle Sonuçlandığına Göre Mirasçı Naspedilenler Mirasçılık Belgesi İle Vasiyetnameye Konu Taşınmazın Adlarına Tescilini Talep Edebilecekleri )

4721/m.598, 600

ÖZET : Dava dilekçesinde vasiyetnamenin tenfizi ile tescili istenilmiştir. Vasiyetnamenin açılması işlemi tamamlandığına ve vasiyetnamenin iptali davası ret ile sonuçlandığına göre, mirasçı naspedilenler mirasçılık belgesi ile vasiyetnameye konu taşınmazın adlarına tescilini talep edebilirler.

DAVA : Dava dilekçesinde vasiyetnamenin tenfizi ile tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar dava dilekçesinde, murisin mirasçısız olarak vefat ettiğini ve 08.02.2002 tarihli ve 6457 nolu vasiyetname ile kendilerine muayyen mal vasiyetinde bulunulduğu ileri sürülerek vasiyet edilen dairenin muris adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini talep ve dava etmişlerdir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, süresinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

08.03.2002 tarihli vasiyetname ile vasiyetçi Kostantinia üzerine kayıtlı olan taşınmazın ölümünden sonra sahibi olmaları için davacıları mirasçı nasp ve tayin ettiğini bildirmiştir. Vasiyetnamede kullanılan bu ifade ve Şişli İkinci Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2006/2492 E.-2007/896 K. sayılı dava dosyasında davacıların atanmış mirasçı olarak kabul edilerek mirasçılık belgesi verilmiş olması karşısında davacıların atanmış mirasçı olduklarının kabulü gerekir.

Kural olarak, muris, ölüme bağlı tasarruf ile mirasçı atayabilir veya muayyen mal vasiyetinde bulunabilir ( TMK m. 516-517-519 ).

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 598/2. maddesinde "Mirasçı atamaya ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye Sulh Mahkemesince atanmış mirasçı olduğunu gösteren bir belge verilir", 598/4. maddesinde "ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır" hükümleri yazılır.

TMK'nın 599. maddesi uyarınca atanmış mirasçılar da mirası miras-bırakanın ölümü ile kazanırlar. Bu kişiler Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından kendilerine mirasçılık belgesi verilmesi ile vasiyetname konusu hakkın kendi adlarına geçirilmesini sağlayabilecektir ( Tapu Tüzüğü m. 21 ).

Somut olayda, davacının dayandığı vasiyetnamenin açılması işlemi tamamlanmış ve uyuşmazlık Yargıtay'dan geçerek sonuçlanmıştır. Yine, davalı Hazine tarafından açılan vasiyetnamenin iptali davası ret ile sonuçlanmış ve kesinleşmiştir. Davacılar ( mirasçı nasbedilenler ) olarak Sulh Hukuk Mahkemesinden almış oldukları "mirasçılık belgesi" ile vasiyetname konusu taşınmazın adlarına tescilini talep edebileceklerdir.

O halde mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler nedeniyle davacının tescil davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ( kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimseler ) hakkında uygulanması gereken Medeni Kanun madde 600 gereği Hazine'nin bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olduğunun kabulü ile tescil istemi yönünden kabule ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.