Mesajı Okuyun
Old 16-05-2013, 15:34   #8
av__emrah

 
Varsayılan

Alıntı:
Size çok yakın zamanda aldığım emsal bir karar ile cevap vereyim..

Yenileme emrinin tebliğinden sonra borçlu borca ,takibe ve ödeme emrine itiraz ederek icra hukuk mahkemesine başvurmuş,Dava konusu kısmında borca itiraz yazmışsa da Talep kısmında zamanaşımı nedeniyle borcum yoktur takip iptal edilsin gibi bir talepte bulunmuş olduğundan Merci tarafından davası kabul edilmiştir.
Cevap dilekçemde talebin zamanaşımı nedeni ile icranın geri bıraktırılması olmadığını,dava konusu kısmında borca itiraz yazdığı beyan ettimse de sonuç aleyhime çıktı...

Sayın meslektaşım vermiş olduğunuz örnekle bu durumun pek de aynı olduğunu düşünmüyorum. Bizim olayımızda doğrudan taraflar arasındaki ilişkiye yani çeke konu miktara itiraz söz konusu.


Alıntı:
Bu talep mahkemece borca itiraz olarak kabul edilse dahi, dayanılan ticari defterler, İİK 68 normuna uygun belgelerden olmadığından, icra mahkemesince itirazın reddine karar verilecektir.

"Alacaklı, usulüne uygun olarak (TK. mad. 82 - 85) tutmuş olduğu ticari defterlerindeki kayıtlara dayanarak itirazın kesin olarak kaldırılmasını isteye*mez. Başka bir deyişle, ticari defterler, İİK. mad. 68/I'de öngörülen belgelerden sayıl*maz."(Talih UYAR)


T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2001/15-520
Karar: 2001/553
Karar Tarihi: 27.06.2001
MENFİ TESPİT DAVASI - TESLİM EDİLMEYEN KAPI KARŞILIĞI VERİLEN ÇEKİN TEDİYE AMACI DIŞINDA VERİLMESİ - KAMBİYO SENEDİ DÜZENLENMESİ SONUCUNDA KURAL OLARAK TEMEL İLİŞKİYE GİRİLEMEMESİ

ÖZET: Dava, icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile inkâr tazminatı istemine ilişkindir. Çek, kayıtsız ve koşulsuz belli bir bedelin ödenmesi için yapılan havaledir ve bir ödeme aracıdır. Çekin ödeme-tediye dışında başka bir amaçla, iddia edildiği gibi mal karşılığında verilmediğinin keşideci olan davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Kambiyo senedi düzenlendiğine göre artık kural olarak temel ilişkiye girilmez. Ancak, çek illetten mücerret olmakla birlikte, yanlar çekin düzenlenmesine neden olan ilişkiyi yargılama sırasında açıkladıklarından, uyuşmazlık bu çerçevede çözülmesi gerekir.



(2004 S. K. m. 72) (6762 S. K. m. 692) (1086 S. K. m. 288) (818 S. K. m. 355)

Dava: Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 14.12.1999 gün ve 1997/651-1999/588 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 25.4.2000 gün ve 2000/1711-2030 sayılı ilamı ile; (...TTK'nin 692. maddesi hükmünce çek, kayıtsız şartsız belli bir miktarın ödenmesini öngören bir havaledir. Başka bir deyişle, çek bir ödeme vasıtasıdır. Bundan dolayı, çekin ödemeden başka bir amaçla verildiği iddiasının keşideci (somut olayda davacı) tarafından kanıtlanması gerekir. Olayda, davalı çekin ödemeye karşılık keşide edildiğini savunarak eser sözleşmesi ilişkisini reddettiğinden bu ilişkinin varlığı ve ardından çelik kapıların teslim edilmediği dolayısıyla çekin bedelsiz kaldığı iddiası HUMK'nun 288. maddesi uyarınca davacı tarafından yazılı şekilde kanıtlanmalıdır. Davacı, bu konuda bir delil getirememiş ise de dava dilekçesinde ve sair deliller demek suretiyle yemin deliline de dayandığından davacıya bu hakkı hatırlatılarak sonucu dairesinde bir hükme varılması yerine ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülüp davanın yazılı şekilde kabulü bozmayı gerektirir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

Karar: Dava, icra takibine konu çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile inkâr tazminatı istemine ilişkindir.

Davacı; 13 adet çelik kapı yapımı karşılığında davalıya, 27.12.1997 günlü 500.000.000 TL tutarlı hamiline çekin verilmesine karşın halen kapıların teslim edilmediğini, ödeme gününün geldiğini belirterek 27.12.1997 günlü çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile %40 inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalı; çekin bir havale ve ödeme vasıtası olduğunu, çek karşılığı mal verilmediğinin iddia edilemeyeceğini ileri sürerek borcun inkâra yönelik olması nedeniyle %40 inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiş, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin BK'nin 355. maddesi anlamında eser sözleşmesi olduğu, davacı tanıklarının çelik kapı teslim edilmediğini doğruladığı belirtilerek; davacının takip konusu çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, %40 oranında inkâr tazminatının davalıdan ödetilmesine karar verilmiştir.

Özel daire yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü bozmuştur.

Yerel mahkeme, önceki kararda direnmiştir. Hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.

Bu durumda, uyuşmazlık; alacağın kambiyo senedine bağlanması karşısında, temel ilişkiye girilip girilemeyeceği, buna bağlı olarak davacının borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, belirtmek gerekir ki, TTK'nin 692. maddesi hükmünce, çek, kayıtsız ve koşulsuz belli bir bedelin ödenmesi için yapılan havaledir ve bir ödeme aracıdır.

Bu noktadan hareketle, çekin ödeme-tediye dışında başka bir amaçla, iddia edildiği gibi mal karşılığında verilmediğinin keşideci (davacı) tarafından kanıtlanması gerekir.

Kambiyo senedi düzenlendiğine göre artık kural olarak temel ilişkiye girilmez. Ancak, çek illetten mücerret olmakla birlikte, yanlar çekin düzenlenmesine neden olan ilişkiyi yargılama sırasında açıkladıklarından, uyuşmazlık bu çerçevede çözülmelidir.

Somut olayda; çek, hamiline yazılı olmakla beraber, taraflar 2.3.1998 günlü oturumda 13 kapının teslimi konusunda anlaştıklarını belirterek çekin bu temel ilişkiden kaynaklandığını açıklamışlardır.

Mahkemece; davalının 2.3.1999 günlü oturumda belirtilen hukuki ilişkiyi kabul etmesi göz önünde tutularak davacının bu ilişkiye göre borçlu olup-olmadığı araştırılmalı, taraf delilleri toplanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.6.2001 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.