Mesajı Okuyun
Old 31-05-2007, 06:53   #117
NİLGÜN SEYMEN

 
İnceleme Kelebekten önce tırtıla sevdalanabilmek üzerine mizansenler=

Ne kadar özü derinliklere ulaşan bir cümledir bu ifade.
Tırtıl, kozasından ilk çıktığı anında görünüm olarak, zevksiz, keyif vermeyen, iç açıcı olmayan bir şekil ve kimyaya sahiptir. Ama mecburdur o EVRİMİ geçirmeye kelebek olabilmek için olgunlaşmanın, gelişmenin ve de derinliğe
erebilmenin yokuşlu yollarında tırmanmaya ve de kanatlarındaki ahenkli renk armonisini sergileyerek, rengarenk uçuşlara başlayabilmek için bu oluşuma mahkumdur.

Kelebek olduğunda ise ömrü kısacıktır, böyle olmasına rağmen de doğayı o muhteşem valsi ve ışıltılı dönüşleri ile kuşatırcasına süsler sanki, İLAHİ BİR EMRİN takdiri ile...

Bizler de aynı kelebekler gibi değil miyiz? Dün terminaldeydim, iki saat kızımın gelişini beklerken, yirmiyedi numaralı KÜTAHYA PERONUNDA koşuşturan insanlara uzun uzun baktım.

Bir otobüs,
-Çanakkale yolcularından binmeyen kimse kalmasın lütfen!
anonsları verirken, ufak tefek çelimsiz bir kızcağız, eşini ağlayan gözlerle uğurluyordu, diğer bir peronda ARTVİN otobüsünden genç bir kızlı erkekli grup
güle oynaya Bursa'ya ulaşmanın coşkusu ile gülüşüyorlardı.

İnsanları orada tırtıllar ile kelebeklere benzettim.

Konuşmaları, düşünceleri, giyimleri, adım atışları bile,
<yaşamlarındaki gelişim sürecinden mesajlar taşıyan> bir sürü insanın, hangi evrelerde takılıp kaldıklarını, kimilerinin de evrelerini tamamlayarak uçuşa hazır mükemmel hale erdiklerini , yüz hatlarından anlıyordum sanki ve hatta, duruşlarından tüm yaşam kademeleri kendisini ele veriyordu.

Bir erkek, sert adımlar ile Yozgat otobüsüne doğru koşuştururken eşi ve iki oğlunu nasıl geride bırakarak otobüse bindiğini, oysa binmeden önce onları himaye ederek yerleştirmesinin gerekliliğini öğrenemediği için TIRTILLIKTAN sıyrılamadığını garip gözlerle seyrettim.

Kızımı bana kavuşturan otobüs daha çok uzaklardayken onun kokusunu almıştım sanki,

ben kızımı karşılarken, diğer peronlardan çıkan bir grup travesti ellerinde kırmızı ötesi valizler ve ona uygun topuklu ayakkabılar ve marjinal kıyafetler:
- Bize ne bu toplumdan, biz buyuz! kabullenenen kabullenir, kabullenmeyen de cehenneme gitsin,
der gibi tüm bakışları üzerlerinde toplayan yüksek volümlü gülüşmeler, açık saçık sohbetler...
Kızım onlara bakarak alaycı bir bakış fırlatacak oldu,
onu hemen susturdum.
Sakın evladım sakın, düşüncelerini dile getirmeden önce onları yaradanı düşün.

Kimse bu şekilde üçüncü bir cinsiyetin kıskacında yaşam kavgası vermek isteyerek doğmak istemez.

Bu bir yazgıdır.

Yanılgıların da içine vakumladığı büyük bir alüvyonun en ortasındaki bir görüntü için, yargı lüksümüz yoktur.

Yaradılışın bir payesidir bu kademeler biz insanlar deneniyoruz.

İMTAHAN!

Kazanacağız, ama nasıl?
Gözümüzdeki bakışlar ile,
hissettiklerimiz ile,
eylemlerimiz ile,
eyleme dökmemek için kontrol edebildiklerimiz ile,
erdemlilik budur.

Yargıyı yaradıcıya bırakarak sadece kendi iç alemini islah etmeye çabalamak.

Kimimiz tırtıl olarak başladık, kozamızdan sıyrıldıktan sonra, bize sunulan irade ve lütuf ile, Eğer ki; kelebek olmayı başardık ise ne mutlu bizlere.

Tırtıl olarak kalanlara ise yardımımız dokunamıyorsa eğer,
bırakalım onlar da ömürlerini bu evrede tamamlayarak nihayete ersinler.

SADECE SAYGI, SEVGİ, VE SONSUZ BİR TEVAZU...

Yargı merci bizim mülkiyetimizde olamaz olmamalıdır, yardımsa evet,
sonuna kadar evet, ama eğer yardıma güç yetiremediklerimiz ile karşılaşıyorsak, onlara kızmak, kınamak
değil sadece saygı ile bakabilmemiz gerekir.

Dönüş yolculuğumuzda, koltuğun yanına bir bayan oturdu, kucağında yaşı bir hayli büyük , spastik özürlü bir erkek çocuğu, kontrolsüz hareketler ile otobüsü birbirine katan hareketler sergiliyordu.
Ben ondan çok, ona bakanlara baktım.
Kıkırdaşmalar, ah vah çekenler,
kızım zaptet şu oğlunu başımız şişti diye bas bas bağıranlar!

Ah, ah, kelebekten önce tırtıla sevdalanmak bu kadar mı zor dersiniz?

Güzellikler üzerinizde olsun,
sağlık ve esenliklerle dolu olsun yüreğiniz, gam keder uğramasın sabahlarınıza dilerim.


Nilgün Çakıcı/BURSA